18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 TEMMUZ 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 Küresel sermayenin ekseni gelişmekte olan ülkelere kaydığı halde başarı sağlanamadı Yatırımda duraklama devri Gelişmekte olan ülkeler, doğrudan yabancı yatırımlardan ilk kez yarıdan fazla pay aldı. Çektiği yatırım, krizde yüzde 57 düşen Türkiye’de ise artış yüzde 8’de kaldı. YASED Başkanvekili Nas, Brezilya, spanya, Endonezya gibi ülkelerin çarpıcı artış sağladığını belirtirken Türkiye’nin bu konuda toparlanamadığını belirtti. Ekonomi Servisi Kriz yılı 2009’da doğrudan yabancı sermaye girişi yüzde 57 azalmışken 2010’daki artış yüzde 8’de kaldı. Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkanvekili Adnan Nas, kriz sonrasında küresel yatırımın girişi açısından Türkiye’nin biraz yarış dışı kalmış göründüğünü belirterek “2010 yılında küresel doğrudan yatırım girişlerinin ilk defa yarıdan fazlası, gelişmekte olan ülkeler tarafından çekiliyor. Türkiye ise aniden hızını kaybediyor” dedi. YASED ve Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütü’nce (UNCTAD) yayımlanan “2011 Dünya Yatırım Raporu”na göre, 2009 yılında en çok yatırım çeken ülkeler sıralamasında 30. olan Türkiye, 2010 yılında yüzde 8’lik artış ve 9.1 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırımla 27. sıraya yükseldi. Nas, düzenlenen toplantıda sonuçları şöyle değerlendirdi:  Krizde Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye girişi yüzde 57 azalpoliti Hedefi tutturmak risklere bağlı YASED Başkanvekili Nas, 2011 için 10 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırım hedefi için AB’de daralma, Ortadoğu’da istikrar ve TL’deki seyir gibi unsurların belirleyici olacağını söyledi. Nas, “AB’deki durum soru işareti. Daralma, ihracat ve finansman anlamında Türkiye’yi etkiler. Doğrudan yabancı yatırım için de kritik. Şimdilik alarm durumundan uzaklaşılması şans” dedi. Diğer yandan kaosun, Ortadoğu’yu cazip olmaktan çıkarıp Türkiye’yi cazip hale getirebileceğini kaydeden Nas, Türkiye’nin çok farklı unsurları değerlendirip tercih edilir ülke olması için adımlar atılması gerektiğini belirtti. Nas, TL’nin değerinin üretim koşulları açısından yabancı yatırımcılar için cazip olup olmadığının incelenmesinin de bunlardan biri olduğunu söyledi. ‘Lütfen Sükunet çerisinde Panik Olunuz!’ Başlık, Jim Stanford’un Yordam Kitap tarafından yayımlanmış olan Herkes İçin İktisat, ya da Kapitalist Sömürüyü Anlama Kılavuzu adlı kitabına ait. Stanford, küresel kapitalizmin içerisinde bulunduğu yapısal krizin kökenlerini sermaye birikiminin finansallaşma sürecine taşırken kapitalizmin iç çelişkilerini ortaya döküyor ve kriz olgusunun aslında kapitalist pazar ekonomisinin kaçınılmaz bir parçası olduğunu vurguluyordu. Bu tümceyi yeniden her okuyuşumda gülümsemekten kendimi alamıyordum. “Kriz” olgusu geçen hafta içerisinde birdenbire gündemimize tüm çıplaklığıyla oturuverdi. Önce, IMF’nin 910 Temmuz tarihleri arasında Paris’te toplanmış bulunan G20 Bakanlar Zirvesi için hazırlamış olduğu kısa bir değerlendirme notunda Türkiye ekonomisinin son derece kırılgan bir görünümde olduğuna ve yakın gelecekte krize sürüklenebileceğine dair bir değerlendirmesini okuduk. Söz konusu notta IMF araştırmacıları Türkiye ekonomisinin 2011’de yüzde 7.8 büyüme gösterdikten sonra, 2012’de durgunluğa sürükleneceğini ve büyüme hızının yüzde 2.5’e gerileyeceğini tahmin etmekteydi. Dördüncü dönemler itibarıyla sürdürülen tahminler de Türkiye’nin büyüme hızının 2012’nin son çeyreğinde yüzde negatif 0.5 oranında olacağını belirtmekteydi. Yani, Türkiye ekonomisinin saman alevini andırır büyüme dalgası sonrasında sert bir durgunluğa dönüşebileceği uyarısı dile getirilmekteydi. Oysa, aynı raporda IMF, G20 içerisindeki “kalkınmakta olan piyasa ekonomilerinde” ortalama büyüme hızını 2011 ve 2012 yıllarında yüzde 7.6 ve 7.2 olarak tahmin etmekteydi. IMF raporu ayrıca Türkiye’nin en şiddetli sorunu haline dönüşen dış açık (cari işlemler açığı) düzeyinin de 20112014 arasında milli gelire oran olarak yüzde 10 platosuna oturacağı uyarısını yapıyordu. mışken 2010’daki artış yüzde 8 oldu. Küresel yatırım girişlerinde Brezilya, İspanya, Endonezya gibi ülkeler çarpıcı artış sağladı.  Kriz sonrasında küresel yatırım girişinde Türkiye biraz yarış dışı kalmış gibi duruyor. 2010’da küresel doğrudan yatırım girişlerinin yarıdan fazlası (yüzde 52) ilk defa gelişmekte olan ülkelere oldu. Ancak Türkiye hızını kaybetti.  Son 3 yılda devir ve birleşmelere Sıfırdan yatırım sıfır göre sıfırdan yatırımların, küresel yatırımlar içindeki payı 24 kat fazla yer tutuyor. Türkiye sıfırdan yatırım alanında hemen hemen yok. Sermaye girişlerinin neden yavaşladığı da burada ortaya çıkıyor. Bunun nedenlerini tartışmalıyız.  2010’da alınan 9.1 milyar dolarlık yatırım, Türkiye’nin potansiyelinin yüzde 20’sini dahi oluşturamadı. Türkiye, Singapur’un dörtte biri kadar yatırımı ancak çekiyor. Bu durum tersine çevrilmeli. Yapısal reformlar ve mali durum önemli. 20062007’de umutlanmıştık. Krizle durakladık ve toparlanamıyoruz. UNCTAD Temsilcisi Kalman Kalotay da toplam yatırımların 2007’deki zirve noktasını 2013’te yakalayabileceğini belirtirken YASED Genel Sekreteri Özlem Özyiğit 2010’da 9.1 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım alan Türkiye’de bu yılın ilk 5 ayında rakamın 5.6 milyar dolar olduğunu belirtti. YASED’in 2011 sonu beklentisi 10 milyar dolar civarında. Doğayla dost iletişim dönemi Ekonomi Servisi Dünyadaki halka açık şirketlerin sera gazı salımı miktarlarını kurumsal yatırımcıların bilgisine sunan Carbon Disclosure Project/Karbon Saydamlık projesine karbon salımını raporlayan Türk Telekom, enerji dönüşüm programı ile her yıl 5 bin 400 hektarlık bir ormanın azaltacağı kadar karbon emisyonunu engelleyecek. Türk Telekom Üst Yöneticisi (CEO) Gökhan Bozkurt, ‘Doğayla dost iletişim’ sloganıyla yeni bir dönemi başlattıklarını, iyi bir kurumsal vatandaş kimliği ile ekonomik, sosyal ve çevresel sorumlulukla hareket ederek tüm sosyal paydaşlara değer yaratmayı hedeflediklerini söyledi. 2011 sonunda güneş enerjisinden faydalanan merkezlerinin sayısının binin üzerine çıkacağını dile getiren Bozkurt, grup şirketlerinin de enerji verimliliği ve iklim değişikliği konusunda adımlar atmaya başlayacağını söyledi. Bozkurt, “47 ilde bulunan 700 santralda güneş enerjisi paneli kullanıyoruz. Araç filomuzda yapılan optimizasyon çalışmaları ile filodan kaynaklanan karbon salımını yılda yaklaşık 2 bin 200 ton azalttık” dedi. Cemil Kazancı: Vargücümle asılacağım. Mehmet Kazancı: 4.8 milyar doları ödeyeceğim Gözler kardeş Kazancı’da Boğaziçi Elektrik Dağıtım bölgesi için 2 milyar 751 milyon dolarla ikinci en yüksek teklifi veren Aksa, KAP aracılığıyla Ö B’nin çağrı yapması halinde finansman temini konusunda çalışmalara başlayacağını açıkladı. Ekonomi Servisi Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) kararının ardından, 5 elektrik dağıtım bölgesinde gözler ikinci en yüksek telifi veren şirketlere çevrildi. MMEKA’nın patronu Mehmet Kazancı, Boğaziçi Elektrik için geçici teminatı yatırmayınca Türkiye’nin en büyük elektrik dağıtım bölgesi Boğaziçi Elektrik’te devir hakkı Aksa Elektrik’e dolayısıyla da kardeş Cemil Kazancı’ya geçti. 2 milyar 990 milyar dolarla İş KayaMMEKA’nın kazandığı ihalede, ikinci en yüksek teklifi 2 milyar 751 milyon dolarla Aksa vermişti. Boğaziçi Elektrik’in ihalesinde iki kardeş birbiriyle yarışmıştı. MMEKA’nın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kazancı ile kardeşi Cemil Kazancı’nın başında bulunduğu Aksa Elektrik açık arttırmada son ikiye kalmış, kazanan Mehmet Kazancı olmuştu. Gelişmeler üzerine açıklama yapan Aksa Elektrik Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Kazancı, “Boğaziçi gibi bir yer alınmaz mı? Var gücümüzle Boğaziçi Elektrik’e asılacağız” dedi. ÖİB, 30 Ağustos’a kadar 4.8 milyar doları ödeme kararı aldıklarını ileri süren Mehmet Kazancı, ihalelerin ikinciye gitmesi durumunda 1 milyar dolarlık kamu zararı oluşacağını söyledi. Elektrik dağıtımında özelleştirme ihalelerinde en yüksek teklifi veren firmaların yükümlülüklerini yerine getirmemesinin devlete faturası, irat kaydedilen 75 milyon dolarlık teminat düşüldüğünde, 328 milyon doları bulacak. IMF Projeksiyonlarında Türkiye Ekonomisi Kalkınmakta Olan Gelişmiş G20 Büyüme Dünya Ort. G20 Ekonomileri Ekonomileri Türkiye 2011 2012 2011 2012 4.3 4.5 7.6 7.2 0.3 0.3 2.1 2.6 0.2 0.2 8.7 2.5 10.5 9.8 Cari Denge Milli Gelire Oran (%) Kaynak: IMF, 2011 G20 Paris Toplantısı: “Global Economic Prospects and Policy Challenges.” Kaynak: IMF, 2011 G20 Paris Toplantısı: “Global Economic Prospects and Policy Challenges.” IMF’nin projeksiyonlarına göre, kalkınmakta olan G20 ekonomilerinde cari açık ortalaması yüzde 0.3; cari fazla veren gelişmiş G20 ülkelerinde ise yüzde +0.3 olarak beklenmekteydi. Dolayısıyla, Türkiye’nin cari işlemler dengesizliği, G20 ekonomileri arasında en büyük sapma gösteren boyuttaydı. Bu istikrarsız yapının sergilediği kırılganlık başta IMF olmak üzere birçok yabancı derecelendirme kuruluşunu da tedirgin etmekteydi. IMF’nin raporunu ekonomi idaresince yapılan “dövizle borçlanmayın”, “kara günlere hazırlıklı olun” türü açıklamaları izledi. Kriz beklentisi bir anda tüm piyasaları sardı. Bu gelişmelere karşılık, piyasalarda birçok yorumcunun ortak görüşü IMF’nin projeksiyonlarının “eski”; “hatalı” ve hatta “maksatlı” olduğu yönünde oldu... Anlaşılan Lale Devri’ni andırır şu tatlı kazanç günlerinde “piyasalar” karamsar haberlerle rahatsız edilmekten hoşlanmıyordu. Koç, yeni tip denizaltı üretecek Ekonomi Servisi Koç Bilgi ve Savunma Teknolojileri, Deniz Kuvvetleri’nin Gölcük Tersanesi’nde inşa edilecek Türkiye’nin “Havadan Bağımsız Tahrik Sistemli Yeni Tip Denizaltıları” için stratejik tedarikçilerinden biri oldu. Sonoboy ve torpido karşı tedbir sistemlerinde dünya lideri olan Ultra Electronics Sonar Systems ile işbirliğine gitti. Koç Bilgi Grubu Genel Müdürü Mehmet Nalbantoğlu, “Yapılmış projelerle karşılaştırıldığında bu projede sektörün en yüksek milli katkı oranlarından biri sağlanmış olacak. Türkiye’nin sualtı akustik sistemlerinde, uzmanlık merkezi hedefimiz doğrultusunda Türk mühendisler İngiliz yüksek savunma teknolojilerinin Türkiye’ye transferini sağlayacaklar” dedi. Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın 2010 faaliyet raporundaki verilere göre sektörün toplam cirosu geçen yıl 2 milyar 730 milyon dolar oldu. İhracatı 853 milyon dolara; ARGE harcamaları da 666 milyon dolara yükseldi. Sektörün 2010’da gösterdiği bu performans ile ihtiyaçların yurtiçinden karşılanma oranı yüzde 52’ye ulaştı. Geçen hafta Adalar’da yaşanan değişimi aktarmaya çalışmıştım. Peş peşe açılan zincir marketlerden, kontrolsüz yerli ve yabancı turist akınından, ada esnafının dönüşümünden, fayton teröründen bahsetmiştim. “Adaların simgesi faytonların daha doğrusu fayton sürücülerinin terörü vahşi kapitalizmin bir diğer boyutu. Artan talep haliyle fayton sayısını da arttırmış durumda. Büyük tur heveslisi çoğu Arap yabancı turisti elden kaçırmamak için yorgun atlarını ölümüne süren, evine gitmek isteyen ada sakininin yüzüne bile bakmayan, müşteriye saygı nedir bilmeyen bir faytoncu ordusu bu. Bedeli ödeyenler ise yorgunluktan çatlayan ve sahipleri tarafından ayağa kaldırılmak için hayli tekmelendikten sonra zavallı son nefesini verdiği için yol kenarına çekilerek terk edilen atlar... Aslında vahşi kapitalizmin bedelini ödeyen birileri daha var...” diye yazıp yer kalmadığı için devamını bir sonraki yazıya bırakmıştım. Şimdi bedel ödeyenleri hem de canları pahasına ödeyenleri anlatmak istiyorum. Gencecikler... Kızlıerkekli gruplar halinde geliyorlar. Orta ve ortanın altı gelir grubundan çoğu. Öğrenciler ağırlıkta... İskeleye ayak basar basmaz kızlar kıyı boyunca sıralanmış seyyar satıcılardan çiçekli taçlar satın alıyor. Ya da sevgilileri onlara hediye ediyor. Rengârenk, cıvıl cıvıl hepsi de... Mutlular. Şöyle kısaca meydanda dolaşıp dondurmalarını da aldıktan sonra bisikletçilere doğru ilerliyorlar. Amaçları kiraladıkları bisikletlerle ada sokaklarında, tur yollarında gezinmek. Haklılar da... Çünkü adayı keşfetmenin, istedikleri yerde denize girip yüzmenin, çamların altına yayılıp getirdikleri Adalar ve Vahşi Kapitalizm (2) yiyecekleri yemenin, kısacası günün keyfini sürmenin en ucuz ve en zevkli yolu bisiklet. Saati 4 lira ya da günlüğü 10 lira. Üstelik çift kişilik bisiklet kiralamak da mümkün... Buraya kadar anlattıklarım hoş değil mi? Ama ne yazık ki bu hoş tablo herkes için aynı şekilde devam edip aynı şekilde sonlanmıyor. Günde özellikle hafta sonraları bisiklet kazasında yaralananların sayısı 30 ila 50 arasında değişiyor. Bunların içinde ne yazık ki bazıları ölümle sonuçlanıyor. Umutla, neşeyle başlayan ada yolculuğundan geriye yolun kenarına savrulan o çiçekli taçlar kalıyor... Tamam bisiklet en temiz, en çevreci ulaşım aracı... Peki bu gençlere kiralanan bisikletlerin frenleri, lastikleri ne kadar sağlam? Bu gençlerin bisikletlerini sürdükleri yollar ne kadar güvenli? Ansızın karşılarına çıkabilecek dik yokuşlardan, virajlardan ne kadar haberdarlar? Ya da bu gençler gerçekten bisiklet kullanmayı biliyorlar mı? Yoksa şöyle biriki pedal çevirip yollara mı düşüyorlar? Kim denetimi yapıyor ya da gerekli ve düzenli denetimler yapılıyor mu? İşte yazının başlığında kullandığım vahşi kapitalizm bu noktada karşımıza çıkıyor. Çünkü yukarıda sıraladığım soruların hemen hepsinin yanıtı olumsuz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu yaz başında; “Bisikletler yerleşim merkezlerinin ana arterlerinde dolaştığı için UKOME (Ulaşım Koordinasyon Merkezi) kararı gereği bisikletlerden biz sorumluyuz” demiş. Buradaki İBB zabıtaları da bisikletçi esnafını dolaşıp “Bundan sonra bisikletlere İBB plakası verilecek. Bizden plaka ve ruhsat almadan bisiklet kiralayamazsınız” demiş ama bu konuda resmi bir yazı ya da yasal uygulama, yaptırım vs. henüz ortada net bir şey yok. Burada Adalar Belediyesi’nin hiç mi yetki ve sorumluluğu yok? Yoksa İBB ile bildik çekişme sürdüğü için bilerek hiç mi müdahale etmiyorlar, bilmiyorum. Bildiğim tek şey bedeli, hiçbir şeyden haberi olmayan gençler ödüyor. Adalar Belediyesi’nden 4 adada bisiklet kiralayan esnaf ve bisiklet sayısını istedim. Büyükada’da bisiklet kiraya veren 22 işyeri var. Kiralanan bisiklet sayısı 1400. Heybeliada’da 8 dükkân ve 417 bisiklet; Burgazada’da 1 dükkân ve 20 bisiklet, Kınalıada’da 3 dükkân ve 85 bisiklet. Büyükada’daki bisiklet sayısı kontrolsüzlüğün en somut göstergesi. Bisikletliler Derneği 2 yıl önce Adalar Belediyesi ile işbirliği yaparak bir pilot proje uygulamış ve bisiklet kazasının en sık olduğu bir noktada zabıta ile birlikte denetimler yapmış. Teknik kontrollerde 400 kadar bisiklet incelenmiş ve bu bisikletlerden yüzde 60’lık kısmının fren sistemlerinde yetersizlik tespit edilmiş. Derneğin başkanının derneğin sitesine aktardıkları görüşleri şöyle: “Büyükada’daki uygulama ve denetimler sonucu bisikletlerle ilgili gördüğüm manzara beni şoke etti. Çoğu bisikletin fren sistemi arızalıydı ve hiç tutmuyordu çoğu kiralık olan bu bisikletleri denetleyen bir kuruluş olmadığı için kimse bakımını yapmayı düşünmemiş sadece ticari olarak düşünülmüş ve o insanların hayatı çok büyük tehlikeye atılmıştır. Bisikleti kiraya veren dükkânlar (firmalar) demiyorum bu işi ciddi yapan yerler çok az, bisikleti bulan kiraya veriyor. Denetimler yapılmasa ve ciddi tedbirler alınmassa adada ölümlü kazaların meydana gelmesi kaçınılmaz.” Net ölüm ve yaralı sayısına henüz ulaşamadım ama özellikle yaz aylarında iki haftada bir ölümle sonuçlanan kaza yaşandığı belirtiliyor. Ve ne yazık ki bu gidişata dur diyen olmuyor... ‘Şekerbank devler ile küçükler arasında köprü kuruyor’ Ekonomi Servisi Şekerbank Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Basri Göktan, bankanın toplam 800 milyon lira tutarındaki varlık teminatlı menkul kıymet (VTMK) ihracı ile Avrupa’nın yatırım devleriyle Anadolu’nun küçük işletmeleri arasında köprü kurduğunu söyledi. Göktan, Türkiye’nin ilk VTMK ihracını gerçekleştirdiklerini, “Şekerbank KOBİ VTMK Programı” kapsamındaki bu işlemin birçok açıdan “ilk” olma özelliği taşıdığını belirtti. Bugün ilk kez Türkiye’de bir bankanın bilançosunda yer alan TL cinsinden aktifler teminat olarak kullanılarak borçlanma aracı çıkarıldığının altını çizen Göktan, söz konusu ihracın, aktifler içerisinde yer alan KOBİ kredilerinin teminatı ile gerçekleştiğini, sağlanan kaynağın uzun vadeli ve sürdürülebilir finansman desteği olarak yine esnaf, KOBİ ve küçük işletmelere yönlendirileceğini söyledi. İşlemin aynı zamanda “dünyada da KOBİ kredileri teminatlı gerçekleştirilen ilk varlık teminatlı menkul kıymet ihracı” olduğuna işaret eden Göktan, işlem ile Şekerbank’ın uluslararası piyasalardan ilk Türk Lirası borçlanma işlemini yapılandırmış olduğunu da vurguladı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle