23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 27 TEMMUZ 2011 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Hayata Dönüş operasyonunda bulunan uzman çavuş verdiği ifadede mahkumları doğruladı Yanana benzinli battaniye Okmeydanı’nda tecrit eylemi Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyeleri, Nurtepe’de gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılması ve cezaevlerindeki sohbet hakkının uygulanması istemiyle eylem yaptı. Okmeydanı’ndaki eylemde basın açıklaması yapan Nuri Cihanyandı, son 6 ay içerisinde 100’den fazla kişinin tutuklandığını ve tecrit altında olduğunu belirterek “Polis, Nurtepe’de yaptığımız eyleme müdahale ederek Pembe Özlem Olgun, Özlem Kütük ve Gazi Nefes’i gözaltına aldı. Arkadaşlarımız cezaevlerinde birçok arkadaşımız gibi tecritte tutuluyor. Bu hukuksuzluğa bir an önce son verilsin” dedi. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) Sansürttürme Abi... Geçen pazar sansürün kaldırılışının bilmem kaçıncı yılını kutladık. Sevinç içindeydik. Tutuklu gazeteci arkadaşlar içeriden, yargılanan gazeteciler olarak bizler, “artık siyaset yazma” diye uyarılan arkadaşlarımız, programlarına son verilen kardeşlerimiz de dışarıdan, hep beraber halaya durduk. Ne güzel, bak kaç yıl olmuş sansür kaldırılalı. İnsan sevinmez mi?.. Gazetecinin memleket işleriyle, yolsuzluk, yoksulluk, fener, lamba falan gibi işlerle uğraştığı için başına gelen kimi tatsızlıklarda yürütmenin, yargının ve yasamanın hiçbir dahli, kusurum yoktur. Ne geliyorsa başımıza patronlar katından geliyor. Patron işareti çakıyor, CEO da iki çakıyor, patrona kim çakıyor onu bilemiyoruz doğal olarak... Zaten yazarın, muhabirin yargılanması da tesadüftür. Senin durup dururken yasalarda yer alan “özel yetkilere” çarpmandan kaynaklanıyor. Ne yapsın savcılar, dava açıyorlar. Yasaları yapan Meclis’in ve dahi milletvekillerinin de bir kabahati var denilemez; kuytu bir köşede yakala birini de sor bakalım; hepsi de iyi, medyaya kul köle, özgürlük âşığı, gül gibi insanlardır. Hele şu sansürün kaldırılışının yıldönümünde Başbakan’ın basın özgürlüğüne sahip çıkışını gördükten sonra kim ne diyebilir ki; basın özgürlüğüne en başta kendilerinin sahip çıktığını, çıkacağını söylemedi mi Başbakan, el hak sıkı sıkı da sahip çıkmıyorlar mı; kim bu kadar gazetenin sahibi, öyleyse artık emin ellerde değil miyiz! Dikkatimizi terörden yargılanmamaya vereceğiz ki, artık o da basın özgürlüğü ile pek ilgili bir şey değildir zannımca. Mesela kitap yazıyorsun, zülfü yâre dokunuyorsun, teröre girer. Yazmayacaksın. Yazdın bir kitap, hocaefendi cemaati mensuplarının kimi “masum” faaliyetlerde bulunduğundan söz ettin, etmeyecektin. Adın Şık olabilir, ama bu şık olmadı, teröre girdi işte. Yani eskilerin dediği gibi “kanun dairesinden” çıkma, olsun bitsin. Okuyucular sorup duruyor, “Tutuklu Gazete’yi nerede bulacağız” diye. Zor bulacaksınız, bulamayacaksınız. Çünkü hepsi hepsi 44 bin 950 adet basılabildi. 20 binini Cumhuriyet, 12 binini Birgün, 10 binini Evrensel, 750’sini de Çanakkale Olay gazetesi dağıttı. Birazı da elden dağıtıldı. Büyük gazeteler böyle işlerle ilgili değildirler; suları ısınmakta olan bazı köşe yazarları dışında haber değeri olmayan böyle bir yayından neden söz etsinler ki? Ne olmuş; gazeteci oturmuş kendi kendini haber yapmış, olur mu, olmaz! İşte o nedenle sansürün kaldırılışının yıldönümünde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği ödül töreni de haber olamadı. Hem kime verdiler ödülleri? Kendi kendilerine; tutuklu gazetecilere, Tutuklu Gazete çıksın diye uğraşana... Haber değil ki; haber, Başbakan’ın basın özgürlüğüne nasıl da sahip çıktığını koca koca puntolarla veren basınımızın kendisindedir, kendisidir, bizatihi patronlar katının küçük el işaretleriyle hiç ses çıkarmadan, hani parmağını dudaklarının üstüne zarif bir şekilde koyuyorsun ya, sessiz, beyaz, steril hastane duvarlarındaki hemşire resmi gibi, işte odur. Sen de kendini haber yapma, Tutuklu Gazete çıkarma, Tutuklu Gazete çıkarıp kendini haber yapmaya çabalayacağına, Türkiye’de basın özgürlüğü bulunmadığını falan ilan edeceğine, el âleme memleketi kötü göstereceğine, biraz dikkat etsen de terör kapsamına girmesene. Şair Akova’nın dediği gibi “sansürttürme” kendini kardeşim! İstanbul Haber Servisi Ölüm oruçlarını sonlandırmak amacıyla 19 Aralık 2000 tarihinde Bayrampaşa Cezaevi’ne yönelik yapılan 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan “Hayata Dönüş” operasyonunda cezaevinde görevli olan uzman çavuş A.S, Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği ifadede operasyonun katliam amaçlı yapıldığını ortaya koydu. Operasyon sırasında kadın mahkumların teslim olmak istediğini belirten uzman çavuş, kadınlar koğuşunda çıkan yangına karşı mahkumlara ıslak battaniye yerine benzine batırılmış battaniye atıldığını söyledi. A.S’nin açıklamaları operasyon sonrası ifade veren mahkumların ifadelerini doğrular nitelikte. Bayrampaşa Cezaevi’nde mahkumlara yönelik gerçekleştirilen “Tufan” olarak planlanan ancak kamuoyuna adı Hayata Dönüş olarak açıklanan operasyonda görev alan uzman çavuş A.S, on yıl sonra açılan davaya bakan Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talimatı doğrultusunda, Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifade verdi. Bayrampaşa’daki operasyonda kadın mahkumların teslim olmak istediğini belirten asker, yangına karşı mahkumlara ıslak battaniye yerine benzine batırılmış battaniye verildiğini söyledi. ‘Ölüm timi’ CEZAEVLER Nöbetleşe uyuma iddiası ANKARA (ANKA) CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e, “Tutuklu ve hükümlülerin nöbetleşe uyuduğu yönündeki iddialar doğru mudur” diye sordu.Tanrıkulu, soru önergesinde “Cezaevlerinin kapasitelerinin üzerinde tutuklu ve hükümlü barındırdığı ve bu nedenle tutuklu ve hükümlülerin nöbetleşe uyuduğu yönündeki iddialar doğru mudur? Bu anlamda cezaevlerinde kapasite üzerinde bir kullanım var mıdır?” dedi. Uzman çavuş ifadesinde mahkumların güvenlik güçlerince kasıtlı olarak yakıldığını belirterek “Uzun süredir teşkilat içinde bulunuyor olmama rağmen daha önceden hiç görmemiş olduğum özel otomatik tabancalar ile tutuklu ve hükümlülere karşı müdahale yapılmıştır. Bayan tutukluların bulunduğu koğuştan kapılara vurulmak suretiyle, teslim olmak dışarıya çıkmak istediklerini bildirerek, kapıyı açmamızı istediler, fakat amirlerimizden herhangi bir emir almadığımız için bu duruma müdahale edemedik. İtfaiye de müdahale etmedi” dedi. Cezaevinde mahkumlara karşı ilk müdahalenin Ankara Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı Birliği’nden (JÖAK) gönderilen ve tam olarak nereden geldiğini bilmediği başka personelce ateşli silahlar kullanılarak müda hale edildiğini anlatan A.S, ifadesinde “Belirtmiş olduğum birlikler tarafından cezaevi duvarları ve tavan betonları delinmek suretiyle koğuşlara mahiyetini bilmediğim ve envanterimizde bulunmayan değişik gaz bombaları ile müdahale edilmiştir. Birlikler, ilk müdahale esnasında koridorda gördükleri tutuklu ve hükümlülerin kaçmalarını ve karşı koymalarını engellemek amacıyla ayaklarından vurulmak suretiyle teslim almışlardır. Operasyon sonucunda çok sayıda özellikle DHKPC mensubu tutuklu ve hükümlü yanmak suretiyle hayatını kaybetmiştir. Operasyon sona erdiğinde ve koğuşa girdiğimizde kadın mahkumların sayısını tam olarak hatırlamıyorum, gördüğüm kadarıyla koğuş içinde 3 noktada kömürleşmiş derecede yandıklarını ve öldüklerini gördüm. İlk etapta bu derecede yanmaya bir anlam veremedim, çünkü koğuşta sadece yatak ve yorgan vardı ve yanan şahıslar yatak ve yorganlardan uzak noktalarda hayatlarını kaybetmişlerdi” dedi. Uzman çavuş ölümle sonuçlanan müdahalelerin hepsinin JÖAK ve dosyada adı geçen birlikler tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. Duruşma bugün Bayrampaşa Cezaevi’nde 12 kişinin ölümüne ilişkin 39 askerin yargılanmasına bugün devam edilecek. Dava kapsamında operasyon emrini veren, açlık grevindeki mahkumlarla görüşmeler sürerken ölümlerin öngörüldüğü “Tufan” operasyonunu planlayanlar ve emri veren komutanlar henüz yargılanmıyor. ‘ÜÇLÜ PROTOKOL PTAL ED LS N’ İSTANBUL/ADANA (Cumhuriyet) Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyeleri, hasta tutukluların haklarını yok sayan “Üçlü Protokolün” iptalini istedi. SES üyeleri, dün Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu Başkanlığı önünde eylem yaptı. “Üçlü Protokol İptal Edilsin” pankartı açan SES üyeleri adına açıklama yapan SES Bakırköy Şube Başkanı Hıdır Doğan, “Adalet, İçişleri ve Sağlık bakanlıkları arasında imzalanan, hasta, tutuklu hakları gibi tıbbi etiği de yok sayarak keyfi bir şekilde düzenlenen üçlü protokol, bugüne kadar yaşam hakkının kaldırılmasından sağlık hakkının engellenmesine kadar birtakım olumsuzluklara yol açan uygulamaların gerekçesi olmuştur” dedi. Adana’da da SES üyesi sağlık emekçileri, Üçlü Protokolü, Adliye binası önünde protesto etti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle