18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 27 TEMMUZ 2011 ÇARŞAMBA 4 HABERLER CHP’li Tarhan, AKP’ye ‘her partinin eşit üyeyle temsil edildiği anayasa uzlaşma komisyonu kuralım’ çağrısı yaptı ‘Kabadayılık yapamazsınız’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, dün parlemantoda gazetecilerle sohbet ederken AKP’nin anayasa komisyonu oluşturması ve ilke metni hazırlamasıyla ilgili haberleri değerlendirdi. Yeni anayasada erkler ayrılığının, demokrasinin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Tarhan, “AKP, bizi kabadayılıkla suçladı, muhalefeti teslim olmaya çağırdı. Bu demokrasi anlayışını arızalı buluyoruz. Yeni bir anayasa istiyorsanız eğer 326 ile de kabadayılık yapamazsınız, buna hakkınız yok. Biz 135’in hakkını öyle bir veririz ki bu süreçte şaşırırsınız” dedi. Tarhan “ilke metni” hazırlayanların yarattığı Türkiye tablosunu anlatırken, bu çerçevede önce basına bakmak gerektiğini vurguladı. Kadın ile erkeğin eşit olmadığına inananların bulunduğunu anımsatan Tarhan, “Köşe bucak, adli ve inzibati çözüm arayanlar, evrensel polis şefliğine soyunanlar, bu sonuçtan sorumlu mu değil mi?” görüşünü dile getirdi. Tarhan, “AKP’nin demokratik ve özgürlükçü bir anayasa yapacağına ilişkin gürlükçü bir anayasa istiyorsanız önyargılarınızdan kurtulmalısınız. Muhalefeti devre “Özgürlükçü anayasa hazırlamaya çalışanların, Mecdışı bırakmaktan vazgeçmelilis TV’yi, muhalefetin sesini kısacak şekilde dizayn siniz. İlke metni adı altında ettiğini” söyleyen Tarhan, “Yasamanın, yürütmenin ablukası altında olduğuna” dikkat çekti. Tarhan, “Sakafanızdaki yasakçı düşünceyın Başbakan, Meclis TV’nin muhalefete sansür uyleri taslağa dönüştürmemelisigulamasının arkasında kimin olduğunu da itiraf ediniz. Yanımıza, oluşturulacak yor. ‘Biz istemiyoruz, şov manzarası vardı, Meclis’e uzlaşma komisyonu ile zihnive TRT’ye bu durumu ilettik’ diyor. Aslında, şunu niz temiz olarak gelmelisiniz. söylüyor: Meclis’e talimat verdik. Yürütme siz, yargı Her partinin eşit üyeyle temsil siz, yasama siz. Peki, aslında siz kimsiniz?” dedi. edilecek komisyona zihniniz temiz gelmeli, her şey bu komisyonda şekillenmeli, tartışılkuşkuları bulunduğunu” vurgularken “Bu malı. Yoksa baştan hazırladığınız kendi yasakçı kafalar 9 yıldır Türkiye’yi yönetimetninizi dayatmaya, komisyonu siz şekilyorlar. Yargıdan sinyal alan, yargıya sinlendirmeye çalışmamalısınız” diye seslendi. yal veren bir zihniyet. Sınıf arkadaşı yargı Tarhan, terörle mücadelede 9 yıllık süreçte anlayışı yaratan bir zihniyet bu. Özel göbaşarısız olan hükümetin, strateji değiştirme revlendirilmiş, düşünce polisliği yapan peşinde olduğunu söyledi. Kır polisi adıyla mahkemelerin ve terörün gölgesinde bir yeni bir yapılanma haberlerinin bulunduğunu anayasa tartışması nasıl yapılabilir? Anaanımsatan Tarhan, bu projenin 1990’larda deyasa konusunda düşünce açıklayanların nendiğini, ancak başarısız olduğunu kaydetti. bir sabah kapısına dayanmayacağının gaTarhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Askeri porantisi var mı?” açıklamasını yaptı. lise bağlama düşüncesinin tezahürü. AKP, Tarhan, “askeri darbe anlayışından kurterörle mücadelede Türk Silahlı Kuvvetletaracak, ancak sivil darbenin kollarına bıri’ni başarısız ilan ederek kendi kadrolaşrakmayacak bir anayasa” istediklerini söymasını yaratmasının önünü açıyor.” ledi. Tarhan, iktidara “Demokratik ve öz ‘MUHALEFET N SES N KISTILAR’ Bozdağ: Herkes dersini çalışmalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ın Özel Harekât konusundaki eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, “Terörle mücadelede polis özel timlerinin veya Özel Harekât’ın geçmişte terörle mücadelede başarısız olduğu için terörle mücadeleden el çektirildiğine dair bir bilgi hatırlamıyorum. Aslında şu anda yapılan; CHP’nin de başka partilerin de geçmişte dile getirdiklerinin kısmen hayata geçirilmesinden başka bir şey değil” diye konuştu. Bozdağ, anayasa hazırlıkları konusunda “Bir ilke metni hazırlanacak ve bu metin bize dayatılacak” yönündeki eleştirilere “‘Bir metin olsun’ diyorsunuz, eleştiriyorlar. ‘Metin olmasın, beraber yazalım’ diyorsunuz onu da eleştiriyorlar. ‘Uzlaşma Komisyonu Meclis’in çatısı altında kurulsun, orada çalışalım. Biz de o çalışmaya giderken dersimize çalışmış olarak gidelim’ diyoruz. Herkes dersini çalışmalı” yanıtını verdi. AKP’nin ‘Köpükleri’ ve Gelmekte Olanlar Seçimlerden önce bir pazartesi yazımda (16 Mayıs) AKP iktidarını ayakta tutan “köpüklerden” söz etmiştim. Geçen haftanın olayları ve tartışmaları beni bu konuya geri gönderdi. O yazımda, AKP hükümetinin geride kalan iki döneminin, “istikrarlı ekonomik büyüme”, “demokratikleşme”, “bölgede güç olmak” olarak tanımlanabilecek “üç köpük” üzerinde şekillendiğine dikkat çekmiştim. Ne ki, Türkiye haziran seçimlerine girerken, “demokratikleşme” ve “bölgede güç olma” köpükleri delinmişti, ekonomideyse, gelişmekte olan göstergeler, “istikrarlı büyüme köpüğünün” delinmek üzere olduğunu gösteriyordu. O günden bu yana “demokratikleşme” ve “bölgede güç olma köpüklerinin” sönme süreci hızlandı. Geçen hafta, yaşanan gelişmeler, “istikrarlı ekonomik” büyüme köpüğünün de patladığını gösteriyordu. “Demokratikleşme”, “bölgede güç olma” köpüklerinden çıkan gazların toplumsal dokuyu çürütme sürecine, büyüme köpüğünün patlamasıyla çıkan gazlar da katılınca çok patlayıcı bir karışım oluşmaya başladı. Prof. Yılmaz Esmer’in geçen hafta açıklanan “2011 Değerler Araştırması”nın sonuçları toplumsal dokudaki, çürümeyi ayrıntılı bir biçimde gözler önüne serdi. Nilgün Cerrahoğlu’nun yazısı araştırmanın bulgularından en önemlilerini aktarıyor, durumun tüm vahametini çok iyi ortaya koyuyordu. Ben onun yazısında, bu çürümeyi en iyi örneklediğini düşündüğüm üç noktaya değineceğim. Birincisi, toplumda dindarlık artarken insanların birbirine güveni azalıyormuş. Dine yönelerek varlığına “aşkın” bir anlam kazandıran kişinin huzura kavuşması gerekmez mi? Öyle olmadığına göre, bu dindarlaşmanın, toplumdaki anlamlar sisteminin, ekonomik beklentilerin sarsılmasıyla gelişen güvensizliğin ürünü olduğunu, vatandaşlığı var eden soyut evrensellikten uzaklaşarak, somut dini aidiyete, kan bağıyla bağlı olduğu en yakın çevreye sığınma eğiliminin güçlendiğini söyleyebiliriz. Gittikçe yaygınlaşan sadaka toplumu uygulamalarının da bu vatandaşlıktan kaçış sürecini hızlandırdığını düşünüyorum. Değinmek istediğim, diğer iki nokta da vatandaşlık kurumunun neredeyse anlamını yitirdiğini düşündürüyor. Ezici çoğunluk Türkiye’de; “parlamentoyla, seçimlerle uğraşmak zorunda kalmayan güçlü bir lidere sahip olmanın” iyi fikir olduğunu düşünüyormuş. Bu çoğunluk, “dilekçe imzalamak, barışçı gösterilere katılmak gibi en konvansiyonel siyasal katılım ve protesto yöntemlerine sıcak bakamıyor”muş (aktaran, Cerrahoğlu). Böylece, Cumhuriyet kurulduğundan bu yana, düşe kalka, yara bere içinde ilerleyen, hatta AKP’nin iktidara gelmesine olanak sağlayan modernleşme sürecinin, AKP hükümeti döneminde, durdurulduğu, imha edilmeye başlandığını söyleyebiliriz. Dokusu bu biçimde çürümeye başlayan bir toplum, hızla patlamaya hazır bir bombaya dönüşecektir. Aynur Doğan’ın Açıkhava Tiyatrosu’nda Kürtçe şarkı söylemeye kalktığı için başına gelenler, daha sonraki günlerde Zeytinburnu ve Dolapdere mahallelerindeki provokasyonların yarattığı çatışma ortamı, patlamaya hazırlanan bombanın neye benzeyeceği hakkında da bir fikir veriyor. Toplumsal yapının çözülme eğilimi güçlenirken, hükümetin de eli giderek ağırlaşıyor. “Büyük medya”dan AKP muhaliflerini ayıklama operasyonları, yakın zaman kadar AKP’ye hayırhah bir gözle bakan kimi yazarları, TV programlarını da susturarak genişlemeye devam ediyor. Beyoğlu’nda başlayan “masa kaldırma operasyonları” ifade özgürlüğünü hedef alan dolaylı denetim uygulamalarının yaşam alanlarını ve yaşam tarzlarını doğrudan denetleme uygulamalarına dönüşmeye başladığını düşündürüyor. “Kürt Açılımı”ndan, “Kürt sorunu yoktur” noktasına gelmiştik. Şimdi de, parlamenter demokraside, yalnızca zabıta olaylarıyla uğraşması gereken polisin “terorizmle mücadele” gibi ileri derecede siyasi bir sürece dahil edilerek, düzenin değil de rejimin koruyucusu konumuna yükseltilmesinin, planlandığını öğreniyoruz. Hükümetle, hatta ‘siyasal İslam’ın projesiyle aynı çizgide olmayanlar için hiç iyi bir haber değil! Bu sırada, ekonominin dış açık sorunu, dünya piyasalarında Türkiye’nin borçlarını sigorta etmenin (CDS’lerin) gittikçe artan maliyeti, dış kaynakla finanse edilen ithalata dayalı ihracatın, tüketime dayalı büyümenin artık sonuna gelindiğini gösteriyor. IMF’nin ekonomik büyümede sert bir frenin, ekonomi yönetiminin de mali bir krizin gelmekte olduğuna ilişkin uyarıları, kıdem tazminatını hedef alan projeyle birlikte değerlendirildiğinde, yakın gelecekte yaşanacakların ilk işaretlerini veriyor. Bunları düşünürken, polisin politikleşmesinin bu alandaki olası etkilerini de düşünmek gerekiyor. Dokudaki çürüme ‘Tutuklu Gazete’ CHP sitesinde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TGS’nin sansürün kaldırılışının 103. yıldönümünde yayımladığı “Tutuklu Gazete” CHP’nin resmi web sitesi üzerinden de yayına verildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatı üzerine partinin resmi web sitesi üzerinden gazeteye link verilerek 112 sayfanın tamamının “pdf formatında” okunması sağlandı. “chp.org.tr”den verilen linkle “Tutuklu Gazete”ye ulaşılırken “CHP.org.tr olarak meslektaşlarımızın bu çığlığına ve mücadelesine sessiz kalmadık, kalmayacağız. O yüzden duyarlı yurttaşlarımızı sitemizden Tutuklu Gazete’yi sizlere sunuyoruz. Unutmayın ki demokrasi varsa herkes için olmalıdır. Gazetecilerimizin beyinlerine ve ellerine kelepçe vurulmuş bir düzeni kabul etmiyoruz. Yaşasın özgür ve bağımsız medya” açıklaması yapıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle