25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 25 TEMMUZ 2011 PAZARTES 4 HABERLER ‘B planı’nın İsrail’i özür dilemeye zorlamak için oluşturulan stratejinin parçası olduğu öğrenildi İsrail askerine yargı yolu Erdoğan’ın ‘Özür dilenmezse B planımız var’ şeklindeki sözlerinin, srail hükümetini özür konusunda sıkıştırma amaçlı olduğu belirtiliyor. UTKU ÇAKIRÖZER LIEBERMAN: ÖZÜR D LEN RSE KAB NEDEN AYRILMAYIZ TEL AVİV (AA) İsrail’in Mavi Marmara olayı nedeniyle Türkiye’den “özür dilemesine” karşı çıkan İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, hükümetin özür dilemesi halinde, partisinin koalisyondan ayrılmayacağını açıkladı. Ordu radyosuna göre, “İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi için bir neden olmadığı” görüşünü yineleyen Lieberman, “İki ülke arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi her iki ülkenin de menfaatınadır. Arada görüş ayrılıkları olsa bile porun Türkiye’nin aleyhine olan bölümü “İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukanın yasal olduğunu” belirtmesi. Başbakan Erdoğan’ın son dönem açıklamalarında “ablukanın kaldırılması”nı İsrail’e karşı Türkiye’nin bir şartı gibi sunmasının ardında da, raporun bunun tam tersi yönde çıkacak tespitlerine karşı ön alıcı hamle yapma arayışının yattığı ileri sürülüyor. Raporda, İsrail’in aleyhine olan bölüm ise “İsrail güçlerinin gemiye düzenlediği operasyonda insan haklarına aykırı biçimde orantısız şiddet uyguladığı” tespitinin yapılması. İsrail hükümetinin en büyük çekincesinin, bu raporun açıklanması sonrasında Türkiye’nin ya da saldırıda hükümette kalırız” dedi. Türkiye’den özür dilenmesinden yana tavır koyan Savunma Bakanı Ehud Barak ise ilk kez askere gideceklerin toplandığı bir merkezde yaptığı konuşmada, “Sonuç olarak hepimiz anlıyoruz ki İsrail devletinin onurunu ve haklılığını korumak hepimizin görevi. İlk görevimiz ise subaylarımızın, askerlerimizin yurtdışında dava edilmelerini önlemektir. Yolumuzu bu çerçeve içinde tartmalıyız. Menfaatlar önemli” diye konuştu. şı çıkan İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman üzerinde baskıyı arttırmaya yönelik olduğunun altını çiziyorlar. ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, “İsrail’e karşı B planımız var” sözlerinin, İsrail hükümetini Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırıda hayatını kaybedenler için özür dilemeye zorlamak için oluşturulan stratejinin parçası olduğu belirtilirken bu strateji kapsamında üç alanda adımlar atılmasının planlandığı öğrenildi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, hükümetin özür dilemesi için İsrail’in önüne koyduğu son tarih 27 Temmuz.İsrail basınında raporun açıklama tarihinin tekrar erteleneceği dile getiriliyor. 27 Temmuz’da BM Genel Sekreteri’nin düzenlediği Mavi Marmara Paneli’nin raporu açıklanacak. Temmuz ayı başından bu yana hazır olan raporda hem İsrail hem de Türkiye aleyhine unsurlar yer aldığı için iki ülke de belgeyi imzalamıyor. Taraflar onaylamadığı için, Komisyon Başkanı eski Yeni Zelanda Başbakanı Geoffrey Palmer tarafından açıklanacak ra ölenlerin ailelerinin operasyona katılan İsrail askerleri aleyhine yargı yoluna gitmesi. Eğer raporun açıklanacağı 27 Temmuz tarihine kadar Türkiye ile İsrail arasında ikili düzeyde bir anlaşma yapılır ve İsrail özür dilemeyi ve tazminat ödemeyi kabul ederse, uluslararası takibat ve yargı olasılığı ortadan kalkacak. Diplomatik kaynaklar, Başbakan Erdoğan’ın ‘Özür dilenmezse B planımız var’ şeklindeki sözlerinin, İsrail hükümetini özür konusunda sıkıştırma amaçlı olduğunu belirtiyorlar. İsrail hükümetini oluşturan koalisyon partilerinin çoğunluğunun özür dilenmesinden yana olduğunu belirten kaynaklar, Erdoğan’ın sözlerinin özür dilenmesine şiddetle kar Üç aşamalı plan Erdoğan’ın ‘B planı’ olarak adlandırdığı, özür dilenmemesi durumunda Türkiye’nin izlemesi beklenen politika seçenekleri ise şöyle sıralanıyor: 1. Hukuki mücadele: İsrail’in de onayıyla kurulan BM Komisyonu raporundaki tespitleri kullanarak İsrail askerleri aleyhinde uluslararası takibat ve dava süreci başlatmak. 2. kili diplomatik ilişkiler: Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkile rin seviyesini düşürme. Haziran 2011’den bu yana büyükelçi gönderilmediği için ‘maslahatgüzar seviyesinde’ yürütülen ilişkilerin seviyesini ikinci kâtip düzeyine indirmek bir seçenek. İkinci ve daha ağır seçenek ise İsrail’in yeni atayacağı büyükelçiyi kabul etmemek. Atılabilecek en ağır adımın ikili ekonomik ilişkileri askıya almak olacağını belirten kaynaklar, “Her iki ülke de ekonomilerine zarar verecek bu adımı atmak istemez. En son düşünülmesi gereken yaptırım olabilir” değerlendirmesini yaptılar. 3. Gazze savunuculuğu: Türkiye’nin, Gazze ablukasının kaldırılması için tüm uluslararası platformlarda İsrail aleyhine politikalar yürütmesi. Erdoğan’ın son dönemde yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin ‘özür’ ve ‘tazminat’ yönündeki iki talebine, “Gazze ablukasının kaldırılması” şeklinde üçüncü bir şart eklemesi de, İsrail yönetimine uzlaşmazlarsa kendisinin bu yönde bir dış politika izleyeceği yönünde bir örtülü uyarı olarak yorumlanıyor. Erdoğan’ın ablukayı hedef alan bu sözlerinin, 27 Temmuz’da açıklanacak ve Türkiye tarafından içeriği bilinmekte olan BM raporunda “ablukanın yasal olduğu” biçiminde yer alan tespite karşı bir ön hamle niteliğinde olduğu da belirtiliyor. Satılık Futbol Kiralık Forma... Şike soruşturmalarıyla sarsılan futbol dünyamız artık eski durumuna dönemeyecektir. Atılan her golün üstüne bir kuşkunun gölgesi düşecek, kaçan her golün üzerinde bir soru işareti olacaktır. Bu olay sanılandan çok daha büyük etkiler yaparak toplumu sarsacaktır. Bunu bir kez belirtmiş olalım. İşin doğasına gelince; futbol artık bir spor değildir, bir büyük kitle eğlencesidir. Her yanı para olan, her zaman piyasası geçerli olan bir pazar malıdır futbol. Futbolcular astronomik ücretler alır. Futbolcular alınır, satılır, kiralanır. Giyilen formalara reklam alınır. Maçların yayın hakları satılıktır. Stat panoları yüksek ücretlere kiralanır. Stat büfeleri yüksek cirolar yapar. Takım formaları, flamalar, rozetler büyük gelirler getirir. Günümüzün futbolu en değerli pazar ürünüdür. Dünyada da durum daha büyük ölçeklerle böyledir. Eduardo Galeano büyük bir Uruguaylı yazardır. Bir futbol tutkunu olan Galeano, “Gülgede ve Güneşte Futbol” adlı yapıtında şöyle diyor: “Bir turnuvanın yayın hakkının hangi kanala verileceği konusuna gelince; hem Havelange ile Samaranch’ın, hem de Dassler ailesinin bu konuda kuralları bellidir: Kim daha fazla öderse ona verilir. (İlk ikisi FIFA yöneticileri, üçüncüsü Adidas’ın sahibidir.) En iyi öneriyi verenin düdüğü çalmaya hakkı vardır; burada önemli olan Mastercard’ın Visa’dan daha fazla ödeyip ödemediği, Fuji Film’in Kodak’tan daha çok parayı masaya koyup koymadığıdır. Listenin daima başında olan, ‘çok besleyici’ iksir CocaCola’dan hiçbir atletin mahrum olmaması gerekiyor; ‘milyonlarla’ ifade edilen tartışılmaz nitelikleri vardır. ERDOĞAN’IN LOZAN MESAJI nönü’nün adı geçmedi İstanbul Haber Servisi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun uluslararası temelini oluşturan Lozan Barış Antlaşması’nın 88. yıldönümünde düzenlenen etkinliklerde bağımsızlık vurgusu yapıldı. CHP İstanbul İl Başkanlığı, Lozan Barış Antlaşması’nın 88. yıldönümü nedeniyle dün Beşiktaş’ta, Maçka Parkı’ndaki İsmet İnönü Anıtı önünde tören düzenledi. CHP İstanbul İl Başkanı Bahri Şahin, Türkiye Cumhuriyeti’nin Lozan’da hukuken tanındığını, evrensel antlaşma çerçevesinde kurulduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve TBMM Başbakanı Cemil Çiçek, yayımladıkları mesajlarında, antlaşma görüşmelerini yürüten 2’nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü, “kıymetli devlet adamı” olarak andı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ise mesajında İsmet İnönü’ye yer vermemesi dikkat çekti. TGC’nin Basın Özgürlüğü ödül töreninde cezaevindeki basın emekçilerinin durumu bir kez daha gözler önüne serildi. ütünlük tehdit altında’ Sivas’ta Cumhuriyet Kadınları Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği ve Türkiye Gençlik Birliği Sivas Şubeleri, İnönü Müzesi Lozan Odası’nda Lozan Barış Antlaşması’nın 88. yılı nedeniyle yaptıkları ortak açıklamada, “Gelinen noktada emperyalistler, Sevr Antlaşması’nın maddelerini bir bir bize kabul ettirmeye çalışmakta, ulusal bütünlüğümüz ve barışımız tehdit altındadır” dedi. ‘B ‘Tutuklu’ bayram Tutuklu meslektaşlarımız 70 gazetecinin içeride olduğu bir dönemde basında sansürün kaldırılışının yıldönümünün kutlandığına dikkat çekti Haber Merkezi Türk basınında sansürün kaldırılışının 103. yıldönümü kutlanırken cezaevinde bulunan gazeteciler, “Sünsüre Direniş” manşetiyle “Tutuklu Gazete”yi çıkardı. Gazetenin manşet haberinde halen 70 gazetecinin cezaevinde bulunduğu belirtilirken gazeteciler hakkında açılmış dava ve soruşturmaların sayısının on binleri bulduğu dile getirildi. Gazetenin başyazısını kaleme alan Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi, “Duyun onları… Seslerine kulak verin… Onların umutlarına, acılarına, cesaretlerine, dayanma güçlerine ve onurlu direnişlerine ortak olun...” diye yazdı. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) öncülüğünde çıkarılan “Tutuklu Gazete”nin ilk sayısı dün çıktı. Ankara, İstanbul ve Çanakkale’deki matbaalarda toplam 44 bin 950 adet bastırılan gazete, gazetemizin yanı sıra Birgün, Evrensel ve Çanakkale Olay gazetelerinin eki olarak dağıtıldı. “Özgür Basın Varsa Özgür Toplum Vardır” sloganıyla çıkan “Tutuklu Gazete”nin ilk manşeti “Sansüre Direniş” oldu. Gazetenin manşet haberinde şu bilgilere yer verildi: “2009 yılının başından bu yana 2.5 yıllık süre içinde cezaevine girip çıkan ve tutuksuz olarak yargılanması devam eden 41 gazeteci daha var. Böylece son dönemlerde en az 111 gazeteci Türkiye cezaevlerindeki koşulları görmüş durumda. Gazeteciler hakkınOrhan Erinç Marketinglere ve sponsorlara böylesine bağımlı bulunan yüzyılımızın sonundaki futbolda Avrupa’nın önemli kulüplerinin büyük şirketler grubunu oluşturan halkalardan biri haline gelmesinde şaşılacak bir şey yoktur. Torino’nun Juventus Kulübü, Fiat gibi Agnelli grubuna aittir. Milan Kulübü de Berlusconi grubundaki üç yüz şirketten biridir. Aynı şekilde Parma, Parmalat’ın malıdır. Sampdoria da petrol şirketi Mantovani’nindir. Fiorentina Kulübü film yapımcısı Cecchi Gori’ye aittir. Paris SaintGermain Kulübü, televizyon şirketi Canal Plus’ındır. Hollanda’nın Einthoven Kulübü’nün sahibi de Phillips’tir. Bayer şirketi de Almanya’nın birinci ligdeki iki takımı olan Bayer Leverkusen ile Bayer Verdingen’i mali yönden desteklemektedir. İngiliz takımlarından Tottenham’ın sahibi Astrad bilgisayarlarının üreticisidir. Blackburn de Walker grubuna aittir.” Küreselleşmiş kapitalizm, günümüz futbolunda çok yüksek kazançlı bir kitle gösterisi yaratmıştır. Yaşamlarındaki çıkış yolları tıkanmış insanlar da statlara doluşarak, ellerinde takım bayraklarıyla, gürültü çıkaran ses araçlarıyla yapay takım kimliklerini haykırarak bu gösterinin bir parçası olmaktadır. Eski Roma gladyatörlerinin günümüzdeki temsilcileri olan futbolcular da bu gösterinin hem ilahı hem de kurbanı olarak rollerini oynamaktadırlar. Her yanı alınır satılır meta olmuş futbolun içinde “kişisel pazarlıklar” büyük bir suç olarak kabul edilmekte, oyunun kuralları dışına çıkma olarak cezalandırılmaktadır. Oyuncu satılabilir ama şut satılamaz. Oyuncu kiralanabilir ama gevşek oynamak kiralanamaz. Şimdi bundan sonrası ne olacak? Kim kime nasıl güvenecek? Hangi futbolcu ayakları titremeden topa vurabilecek? Hangi kaleci bir gol yemenin “kaza” olduğunu söyleyecek? Kim kime inanacak. Futbolun tadı gerçekten kaçtı. Etkileri de elbette görülecektir. Yaşanan kriz, futbolda şike krizi değil, futbolu bir market malına indirgeyen küresel kapitalizmin yeni bir krizidir. Yaşanacak krizlerin de habercisidir. da açılmış dava ve soruşturmaların sayısı on binleri geçti. ” KP sonrası muhalif gazeteci olmak.. Gazeteci Soner Yalçın, “Tanık mıyım, sanık mıyım?” başlıklı yazısında Ergenekon davasından neden içeride bulunduğunu sorgularken, “AKP sonrası Türkiye’de muhalif gazeteci olmak” başlığını A ANAYASA ÇALIŞMALARI Muhalefete ilke stratejisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yeni anayasa için komisyon oluşturan AKP, muhalefeti masaya çekebilmek için 2007’den farklı olarak bu kez anayasa taslağı yerine “ilke metni” hazırlayacak. AKP’nin bu kararında, muhalefet partilerinin 2007 seçimlerinden sonra hazırladığı yeni anayasa taslağı nedeniyle “kendi hazırladığınız taslağı bize dayatıyorsunuz” eleştirisinin etkili olduğu belirtildi. AKP, yeni anayasa çalışmaları için bir komisyon kurarak çalışmalarına başladı. Komisyonda, Başbakan yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay ve Bekir Bozdağ, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik yer alıyor. AKP yönetiminin ilke mitnini kamuoyuna ve partilere TBMM’nin yeni yasama yılına başlamasıyla birlikte sunmasıbekleniyor. Bu konuda Başbakan Tayyip Erdoğan’ın liderlerle bire bir görüşebileceği de dile getiriliyor. AKP, bu metinle birlikte TBMM’de her partinin eşit üyeyle temsil edileceği partiler arası bir uzlaşma komisyonu kurulmasını önerecek. AKP, partiler arasında uzlaşma sağlanamaması ve diyaloğun kopması durumunda geniş kapsamlı bir anayasa değişikliği paketini de seçenekleri arasında tutuyor. kullanan Tuncay Özkan, kendi Ergenekon hikâyesini kaleme aldı. Gazeteci Ahmet Şık, “Bu yazı canınızı sıkabilir” başlıklı yazısında “Dışarıda kendilerini özgür zannedenler sırasını beklemekte midir? Sansürün ruhuna rahmet okunurken böyle bir gün için kutlama yapılıyor mudur” diye sordu. Nedim Şener de Ergenekon davasında yargılanıyor olmanın kendisi için büyük bir çelişki olduğunu anlattı. ‘Sansürsüz bir ülke diliyorum’ C HAN ORUÇOĞLU Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin “2011 Basın özgürlüğü” ödülü kurum olarak Gazetecilere Özgürlük Platformu’na, kişi olarak da Ercan İpekçi ve Ahmet Şık’a verildi. Törene katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önümüzdeki dönemde demokrasi, özgürlük ve insan hakları için daha fazla mücadele edeceklerini belirterek “Sansürsüz bir Türkiye diliyorum” dedi. TGC tarafından düzenlenen “2011 Basın Özgürlüğü” ödülleri dün Dolmabahçe Sarayı Hasbahçe’de gerçekleştirilen törenle sahiplerini buldu. Törenin açılış konuşmasını yapan TGC Başkanı Orhan Erinç, gazetecilik faliyetleri nedeniyle 70 gazetecinin cezaevinde bulunduğunu belirterek “Televizyon kanallarından kaldırılan programlar, köşeleri kapatılan gazeteciler sorunun diğer boyutunu gözler önüne seriyor. Demokratikleme çabasındaki bir ülke ile bu durum bağdaşmıyor” dedi. İpekçi de , cezaevlerindeki gazetecilerin direnişine yeterince katkı verilmediğini belirtti. Törende Kılıçdaroğlu, sansürün kaldırılışının üzerinden 103 yıl geçtiğini belirterek “İleri demokrasiden sansüre geçildi. Gazeteciler cezaevinde olmasın diye mücadele edeceğiz” dedi. Öte yandan Türk basınında sansürün kaldırılışının yıldönümü ve 24 Temmuz Basın Bayramı çeşitli etkinliklerle kutlandı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül , özgür ve tarafsız basının demokrasilerin vazgeçilmezi olduğunu belirtti. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Güçlü ve özgür basın, demokrasinin gelişmesine katkı sağlayacaktır” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan, demokrasinin tehdit altında olduğu, bir ortamda, basın özgürlüğünden, ve sağlıklı bir medya işleyişinden bahsetmenin mümkün olamayacağını belirtti. Kılıçdaroğlu da bir mesaj yayımladı. Şaibeli atama TBMM’de ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Milletvekili Turgut Dibek, eski Anayasa Mahkemesi raportörü Osman Can’ın Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne yasal mevzuatlara aykırı bir şekilde atanmasını soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Dibek, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e “Prof. İbrahim Kaboğlu’nun atamaya itirazı rektör tarafından işleme konmuş mudur” konmadıysa bölüm başkanının talebi neden hiçe sayıldı” diye sordu. Ege’de Türk uçağına müdahale ANKARA (ANKA) Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesindeki duyuruya göre, Ege Denizi’nin uluslararası hava sahasında eğitim uçuşu yapan Türk F16 uçaklarına, Yunanistan’ın Tanagra Meydanı’ndan kalkan F16 uçaklarınca 22 Temmuz Cuma günü bir kez önleme yapıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle