25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 25 TEMMUZ 2011 PAZARTES dishab@cumhuriyet.com.tr 12 BRÜKSEL’DE AB Z RVES DIŞ BASIN Avrupa liderlerinin cesur adımı Avro’nun yaşaması için kaçınılmazdır. Bu banka, nüfuzunun azalacağını bizzat yaşamak zorundaydı. Gerçi, bankaların Yunanistan’ın borç çevrimine katılmasına karşı sonuna kadar direndi. Ama artık o da bu gelişmeye boyun eğmek zorunda. Böylece kutsal bir simgeymiş gibi taşıyıp durduğu sözde “bağımsızlığını” da yitirmiş oluyor. Bunun yerine aslında her zaman geçerli olan bir başka şey görünür kılınıyor: Bu banka, siyasetin oyuncularından biridir ve o nedenle iktidar kavgasında bazen de kaybetmesi mümkündür. ULRIKE HERRMANN Issız Denizlerimizin Hayalet Gemileri 2003 yılı Kabotaj Bayramı’nda dört denizli ülkemizde daha düne kadar Karadeniz’den Ege’ye oflaya puflaya koşturup duran son Mohikan emektar Truva vapuru da durduk yerde ortadan kaybolup denizlerimiz bir bedevi zihniyetin hışmıyla gemisiz bırakıldığında kan beynime sıçramış ve biraz da bu yüzden yazıma Kabotaj Bayramı yerine ‘Sabotaj Bayramı’ başlığını atmıştım. O günden bugüne epeyce zaman geçti. Ama gelin görün ki değişen fazla bir şey yok. Barbaros’un torunlarının ülkesini çevreleyen denizlerimizde ilaç için sefer yapan tek bir gemimize rastlamak, yabancı dev otel gemilerini saymazsak, mümkün değil. Oysa yaşları kemale ermiş çok sayıda insan pek de eski sayılmayan zamanlarda onlarca yolcu gemimizin Karadeniz’den Ege’ye, güzelim kıyı kentlerimizin limanları arasında mekik dokuyup durduklarını kolaylıkla anımsayacaklardır. 2. Dünya Savaşı yıllarında tatil bitiminde İstanbul’daki yatılı okulumun yolunu tuttuğumda, Samsun’dan kalkan gemi, beş gece dört günde, Sinop’tan başlayıp Abana’da, kuşkusuz Zonguldak’ta geceyi geçirir, sabahın erken saatinde yeniden yola koyulurdu. Gece seyretmemesinin nedeni ise arada bir dalgalar arasında batıp çıkan sonra gözden kaybolan paslı serseri mayınlardı. Sayıları onu bulan gemiler dört denizimizin tüm limanları arasında sefer yapar, deniz yollarımızı, limanlarımızı bayram yerine çevirirlerdi. Burnu bastonlu Cumhuriyet, Tarı, Güneysu, Ege, Akdeniz, Karadeniz, Samsun ve daha niceleri Bahtiyar Kaptan gibi ünlü süvarilerin yönetiminde limanlarımızda dört gözle beklenen, ne var ki zamanla yok edilen efsane yolcu gemilerimiz arasındaydı. Tertemiz, bakımlı, gümüş yemek takımlarıyla servis yapılan, gezinti güverteleri transat denilen bütünüyle ahşap şezlonglar ve mobilyalarla donatılmış bu düş gemileri birer ikişer yok edildiler. Denizlerimizdeki yıkım, Cumhuriyetin denizci yazarlarından Oktay Sönmez’in anımsatmalarına bakılırsa eski başbakanlardan Mesut Yılmaz döneminde devreye sokulan özelleştirme rüzgârıyla başlamıştı. Özelleştirmecilere bakılırsa bu, sektöre dinamizm getirecek, filolarımız yenilenip modernleştirilerek halkımıza çok daha iyi hizmetler sunacaktı. Oysa kısa sürede bunun böyle olmadığı anlaşıldı. Gemiler, limanlar milletin gözü önünde haraç mezat satıldı, limanlar lokantalara, gemiler hayalet gemilere dönüştü. Bugün aslında bir denizcilik devi olan komşumuz Yunanistan’ın iki yüzün üstünde yolcu gemisine sahip olduğu düşünüldüğünde dört denizli ülkemizin denizlerini çöle çevirenlerden kim ne zaman hesap soracak? Oysa mütevazı da olsa emektar gemilerimiz varlıklarını bugün de sürdürselerdi, halkımız özellikle de yaz aylarında güzelim kıyı kentlerimize ucuz, keyifli, güvenilir yolculuk yapma olanağını yitirmemiş olacak, karayollarının kazalara davetiye çıkaran risklerinden azade yolculuk yapabileceklerdi. Ayrıca gemilerin yok olmasaydı bir dönem bayağı gelişme gösteren Karadeniz kıyıları turizmi de bugün varlığını koruyacak, belki daha da gelişecekti. Ama daha da vahim olan bugün bir bedevi zinhiyetinin denizyollarının tıpkı demiryolları ve karayolları gibi birer kamu hizmeti olduğunu unutmasıdır. Aksi halde deniz gibi güvenli bir ana arterin unutulması nasıl mümkün olabilir? Bunun sandığımız gibi olmadığını anlamak için limanlarımıza üşüşen dev otel gemilerine bakmak yeterlidir. Denizyolları kitle ulaşımında dün olduğu gibi bugün de fiyat ve can güvenliği açısından en fazla tercih edilen bir çözüm olarak görünmektedir. Batı ülkelerinde özellikle yaz aylarında karayollarındaki yığılmayı önlemek, böylece de kazaları bir nebze için de olsa azaltmak için araba vapurlarını, trenle araba taşımacılığını başarıyla uyguladıklarını biliyoruz. Yazımı noktalamadan önce iki konuya değinmek isiyorum. Birincisi, denizciliğe tutkusuyla bir deniz feneri gibi yıllardır halkımıza içine saplandığımız çıkmazı anlatmaya çalışan sevgili dostum Mümtaz Soysal’ın 25 Haziran 2011’de Cumhuriyet’te çıkan “Gemisiz Kıyılar” yazısını okumalarını öneririm. İkincisi birkaç yıl önce İstanbul’dan bin kilometreyi aşkın bir uzaklıktaki Marmaris’in güzelim Söğüt köyündeki küçük yazlığımıza nasıl ulaştığımızın öyküsü. Evden araba vapurunun kalktığı Sarayburnu rıhtımına gidiş, vapura girmek dahil yarım saat. Ertesi gün Marmaris Limanı’na varış. Rıhtımdan köye kırk dakika: Toplamda evden çıkmamdan bir saat araba kullandıktan sonra küçük yazlık evimizin önündeyim. Var mı daha iyisi, daha güvenlisi? Ama ne yazık ki bunlar şimdi bir düş. İzmir’e kadar vapura da razı olduk, ama nafile, o da yok artık. Tatil bugün, nereye giderseniz gidin bir çile. Bir bakıma gemisiz bırakılan denizlerimizin intikamı! toplantısında aralarında ABalınmasınıMerkezalınankararlar Avrupa Bankası’nın iktidarının elinden da içeren Devrim Muhafızları’nın yayın organından Ankara’ya uyarı: A vro’nun tarihinde yeni bir evre açılıyor. Çünkü Brüksel’deki AB Doruğu’nda dikkate değer üç gelişme vardı. Birincisi: Avrupa Merkez Bankası’nın iktidarı elinden alındı. İkincisi: Değerlendirme (rating) ajansları bundan böyle dikkate alınmayacak. Üçüncüsü: Avro bonolarının (Eurobonds) çıkarılarak her yana dağıtılması artık sadece zamana kalmış bir şey. Bu üç gelişmenin de alkışlanması gerekir. Eğer Avro’nun yaşaması gerekiyorsa, bunlar kaçınılmazdır. Biz, Avrupa Merkez Bankası’nda kalalım: Bu banka, nüfuzunun azalacağını bizzat yaşamak zorundaydı. Gerçi, bankaların Yunanistan’ın borç çevrimine katılmasına karşı sonuna kadar direndi. Ama artık o da bu gelişmeye boyun eğmek zorunda. Böylece kutsal bir simgeymiş gibi taşıyıp durduğu sözde “bağımsızlığını” da yitirmiş oluyor. Bunun yerine aslında her zaman geçerli olan bir başka şey görünür kılınıyor: Bu banka, siyasetin oyuncularından biridir ve o nedenle iktidar kavgasında bazen de kaybetmesi mümkündür. Ayrıca, bir merkez bankasının tamamen bağımsız olmaması, pek öyle trajik bir şey de değil. Bu, ABD Merkez Bankası FED için hep geçerliydi. Ancak değerlendirme ajanslarının özellikle ciddiye alınmaması olarak niteleyeceğimiz ikinci gelişmenin de aynı şekilde dikkate değer bir yanı var. Bu değerlendirme kuruluşları, eğer bankalar da borçların indirilmesine gönüllü olarak katılırsa, Yunanistan’ın borç çevriminin “ödeme gücü yetersizliği” olarak değerlendirileceği tehdidinde bulunmuştu. Ancak bu çözüm, bazı hükümet başkanlarınca, öncelikle de Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından takip edildi. Tahran’ın tercihi Esad’dan yana olur karmaşık komploda, Türkiye uriye olayları karşısında Ankara ile ihtilaf içinde ilk başta sakin ve nazik bir olan Tahran, Türkiye ve politika izledi. Suriye’deki Suriye arasında bir tercihte tahrip ve ölümlerin şiddetinin kalırsa kesinlikle Beşşar artmasıyla Türkiye’nin tavrı Esad’ı destekleyecek. Tahranda sertleşti ve hatta bu konuda Ankara ilişkileri, inişli çıkışlı açıkça ABD cephesinde yer bir geçmişi olsa da son on aldığını gösterdi. Türkiye’nin yılda ve özellikle bölge muhalifleri desteklemesindeki ülkeleriyle yakın ilişki kurmak tek bahanesi onların halk isteyen İslamcı bir hükümetin olduğunu ve mantıksal, insani Türkiye’de iktidar olması ile ve hukuki isteklerinin olması yeni bir döneme girdi. Bu savunması olmuştur. Bu yıllarda iki ülke bölgesel bahaneyi ortaya koyan Ankara işbirliği düzeyini arttırmak bu önemli meseleye dikkat için de çaba gösterdi. Ancak etmemektedir, madem bunlar bu işbirliği, Ortadoğu ve normal halklar o zaman bu Kuzey Afrika’daki olayların kadar silah nereden gelmiş? ardından bir anda duruverdi. Suriye güvenlik Zira iki ülke olaylara karşı güçlerine yönelik farklı yaklaşımı gündemine yapılan katliamlar aldı. nasıl normal halk ahranTürkiye ve İran’ın görüş tarafından ayrılığı, özellikle Suriye Şam ilişkileri yapılabiliyor? gelişmeleriyle kendini Suriye’nin her ran devriminden iyiden iyiye gösterdi ve yerinde sonra derin, dostane Suriye halkının yönetime hatta stratejik protestolarının destek için artmasıyla bu ihtilaf sokaklara olmuştur. Suriye, ran daha da derinleşti. çıkan ve Lübnan ile birlikte Daha önce Suriye’nin milyonlarca srail’e karşı savunma müttefiklerinden biri insan olan Türkiye, Esad ve ekseninde yer alan bir Türkiye’nin mevcut iktidar karşıtı bakışının ülke olmuştur. ran, cephede yer aldı. Hatta hangi mevcut Suriye Türkiye Başbakanı bölümünde yer Recep Tayyip yönetiminin almaktalar? Erdoğan, Şam’ın reform TahranŞam değişmesini bu taahhüdüne vurgu ilişkileri İran hedefe aykırı yaparak Esad ve kardeşi devriminden buluyor. Mahir’i halkı öldürmekle sonra derin, suçladı ve Birleşmiş dostane hatta Milletler’in bu konuya stratejik olmuştur. müdahil olmasını istedi. Suriye, İran ve Lübnan ile Bölgedeki son gelişmelere birlikte İsrail’e karşı savunma karşı Türk yetkililer, ekseninde yer alan bir ülke açıklanması zor bir ikilem ve olmuştur. İran, mevcut Suriye çelişki içinde oldular. Onlar, yönetiminin değişmesini bu Mısır ve Tunus olaylarında hedefe aykırı buluyor. halktan yana tavır aldı, Suriye’deki son olaylara Libya’da ilk başta sıkıca yönelik Tahran ve Ankara’nın Kaddafi’yi destekledi ve daha görüş ayrılığı, ikilinin sonra karşıt safa yöneldiler. ilişkilerinin devamını belirsiz Yemen’de hiç faal olmadılar, bir sürece götürmektedir. Bahreyn’de ise mazlum bu Aslında ne Tahran ve ne ülke halkını desteklemediler. Ankara kolay kolay birbirini Suriye devletine karşı yapılan gözden çıkaramıyor. Bir nevi S Angela Merkel T her iki ülke bir yol ayrımında kalmıştır. İran’ın bu yol ayrımındaki kararsızlığı, şüphe ve duraksaması sanki Türkiye’den daha fazladır. Zira İran dost ve müttefiklerinin azalmasıyla bölgenin önemli gücü olan Türkiye ile ilişkilerini sürdürmeye daha fazla ihtiyaç duyduğunu hissediyor. Ankara, Suriye’ye karşı mevcut tutum ve politikasında ısrar eder ve durum İran için Türkiye ve Suriye arasında bir tercih yapmaya kadar giderse, stratejik menfaatler mantığı ve ideolojik tanım, İran’ı Suriye’yi seçmeye sevk edecektir. Türk yetkililer eğer akıllı bir davranışla Tahran’ın bu mecburi noktaya varmasının önüne geçerlerse iyi olur. Çıkarlar ile bağlantılı İran’ın Suriye ile olan ilişki türünden tüm dünya haberdardır ve İran’ın da bunu gizlemesine gerek yoktur. Ayrıca Suriye’deki meselelerin İran’ın çıkarları ile ciddi bağlantısı vardır. Tahran’a göre Suriye devleti sorunların çözümü için çabalamaktadır ve yabancı müdahaleler kesilirse devlet, durumu normale döndürmeye kadirdir. Türkiye konuya gerçekçi yaklaşırsa Suriye devletinden yana tavır alır. Türkiye ve İran’ın bu konudaki işbirliği tatmin edici sonuçlar getirebilir, bölgedeki geniş bir coğrafyayı kapsama alanına alacak kadar genişleyebilir ve Ankara’nın arzularını gerçekleştirecek kadar ilerleyebilir. Farsçadan derleyen: Ekber Karabağ (Haftalık yayımlanan Sobhe Sadegh Sadık Sabah gazetesi. Gazete, İslami Devrim Muhafızları Ordusu’nun resmi yayın organıdır. 18 Temmuz 2011) Avro bölgesi finans piyasalarından bağımsızlaşmakta Hükümet başkanları, vergi yükümlülerine tüm bu kurtarma masraflarını neden üstlenmeleri gerektiğini anlatamayacaklarını düşünüyorlardı ve bu doğrultuda da hareket ettiler. Ama değerlendirme kuruluşlarının dikkate alınmaması, hiç öyle karşılıksız elde edilebilecek bir şey değildir. Sonuçta bu kuruluşlar, sadece diğer yatırımcıların ne düşündüğünü yansıtmış oluyorlar. Bir emsal vaka olarak Yunanistan’dan sonra, yatırımcılar, Avro bölgesinde bir “ödeme gücü yetersizliği”nin ortaya çıkabileceğini hep hesaba katmak zorunda kalacaklar. Bu da faizleri yukarıya çekecektir. Üstelik bu faiz artışı, İtalya ve İspanya gibi borçları altında daha şimdiden inleyen ülkeler için de gündeme gelecektir. O yüzden, üçüncü gelişme mantıki bir sonuçtur. Yani Avro bonoları (Eurobonds) çıkarma işi pratikte karara bağlanmış durumdadır. Eğer faizler İtalya ve İspanya için aşırı artarsa, bunların AB Kurtarma Şemsiyesi’nden borç para almalarının mümkün kılınması gerekiyor. Bunun uzun vadedeki anlamı şudur: Avro bölgesi finans piyasalarından bağımsızlaşmaktadır. İşte bu da tarihsel bir adımdır. Almancadan çeviren: Osman Çutsay (Tageszeitung Almanya , 22 Temmuz 2011) TC ZİLE İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Sayı: 2010/428 Talimat İpotekli olup satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri; 1Tokat ili, Zile ilçesi, Cedit Mah. İmarın 233 Ada, 1 Parselini teşkil eden 3.121,00 m2 arsa üzerine inşa edilen 6/1176 arsa paylı, 38,54 m2 kullanım alanlı C Blok 20 No’lu bağımsız bölüm dükkân vasıflı taşınmaz ile 2Tokat ili, Zile ilçesi, Cedit Mah. İmarın 233 Ada, 1 Parselini teşkil eden 3.121,00 m2 arsa üzerine inşa edilen 6/1176 arsa paylı C Blok 21 No’lu 38,54 m2 kullanım alanlı dükkân vasıflı taşınmaz bir borçtan dolayı açık arttırma suretiyle ayrı ayrı satılacaktır. Her iki taşınmaz da Cedit Mah. 233 Ada, 1 Parselde 3 Bloklu 2 bodrumlu 3 katlı beton işhanında bulunmaktadır. İki işyerinin de zeminleri mozaik kaplı, duvar ve tavanları çimento kireç karışımı düz sıva yapılmış boyalıdır, giriş kapıları cemekân demir doğrama, pencereleri ahşaptır, kalorifer tesisatı mevcuttur. Gayrımenkullerin geniş evsafı dosyada mevcut bilirkişi raporunda açıklanmıştır. ADAPARSEL BAĞIMSIZ BÖLÜM TAKDİR OLUNAN KIYMETİ KDV SATIŞ SAATİ 233 Ada1 Parsel C Blok 20 No’lu dükkân 11.529,00TL %18 14.1514.25 233 Ada1 Parsel C Blok 21 Nolu dükkân 11.131,00TL %18 14.3014.40 %18 KDV alıcıya aittir. İşbu taşınmazın satış ilanı ilgililere tebliğe çıkarılmış olup İİK. 127. maddesi gereği işbu satış ilanının tebliğ edilemeyen ve adresi bilinmeyenler için tebligat yerine geçeceği ilan olunur. SATIŞ ŞARTLARI: Taşınmazların 1. Satışı 12/09/2011 günü yukarda yazılı saatlerde Zile İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa mecmuunu ve satış ve paylaştırma masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile gayrimenkul 22/09/2011 günü yukarıda yazılı saatlerde Zile İcra Müdürlüğünde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilmemişse gayrimenkul en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki; artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımıdır. Böyle fazla bedel ile alıcı çıkmaz ise satış talebi düşecektir. 2) Açık artırmaya katılmak isteyenlerin takdir edilen kıymetin %20’si nispetinde nakit pey akçesi (TL) ya da bu miktar kadar milli bir bankanın kesin ve süresiz (dosya numarası belirtilerek) teminat mektubunu vermeleri gerekmektedir. Satış peşin para iledir. Alıcı istediği takdirde kendisine 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Katma değer vergisi, ihale damga vergisi, alıcı adına tahakkuk edecek 1/2 tapu harcı satın alana ait olacaktır. Birikmiş emlak vergi borçları, tellaliye resmi ile satıcı adına tahakkuk edecek tapu harçları satış bedelinden ödenir. Tahliye ve teslim giderleri ihale alıcısına aittir. 3) İpotek sahibi alacaklılar ile diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını faiz ve masrafa dahil olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4) Taşmmazı satın alanlar, ihaleye alacağına mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talep edilmiş olsa bile, satış bedelini derhal veya İİK. 130. maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadır. 5) Gayrimenkul kendisine ihale olunan kimse müddetinde parayı vermezse ihale kararı fesh olunarak, kendisinden evvel en yüksek teklifte bulunan kim ise arz etmiş olduğu bedelle almaya razı olursa ona, razı olmaz veya bulunmazsa hemen artırmaya çıkarılır. Bu artırma ilgililere tebliğ edilmeyip yalnızca satıştan en az yedi gün önce yapılacak ilanla yetinilir. Bu artırmada teklifin İİK. 129. maddedeki hükümlere uyması şartıyla taşınmaz en çok artırana ihale edilir. İhalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, finale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın İcra Müdürlüğünce tahsil olunur. 6) Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için müdürlüğümüzde açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir.7) Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2010/428 talimat sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (İc. İf . K.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 47403 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle