24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 TEMMUZ 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA HABERLER Ergenekon davalarının evrakı, dosyaların birleştirilmesiyle arşivlere sığmayacak boyuta ulaştı; tutukluluk süreleri cezaya dönüştü. Tahliye talepleri reddedilen Köksal Şengün’ün görev yerinin değiştirilmesi gözleri yeniden Silivri’ye çevirdi 7 Görüldükçe uzuyor Köksal Şengün’ün görev yerinin değiştirilmesinden sonra Ergenekon davalarının ilk duruşması 1. Ergenekon davasının 25 Temmuz’daki oturumunda gerçekleştirilecek. Dursun Çiçek’in ıslak imzasının bulunduğu iddia edilen “ rtica ile Mücadele Eylem Planı” davası 1 Ağustos’ta görülecek. 2. Ergenekon davasına ise 2 aylık aranın ardından 8 Ağustos’ta devam edilecek. İstanbul Haber Servisi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün’ün görev yerinin değiştirilmesinin ardından oluşturulacak heyetle Ergenekon davalarında yeni dönem, 25 Temmuz’da Birinci Ergenekon davasıyla başlayacak. Köksal Şengün, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından görevinden alınırken yılların yargıcının 3 yıllık özverili emeği de arkasında bırakıldı. Yargıç Köksal Şengün, yıllık izin, ablası ve eniştesini kaybettiği günler, bazı mazeret izinleri dışında 300 duruşmada heyete başkanlık etti. Şengün, görev yeri Beşiktaş’tan 100 kilometre uzaklıktaki Silivri Cezaevi Yerleşkesi bitişiğinde görülen duruşmalar için binlerce kilometre kat etti. İddianameler, ek delil klasörleri, bilirkişi raporları, birleşen dava dosyaları, mahkemenin yazışmalarıyla milyonlara varan evrak Şengün’ün elinden geçti. CHP İzmir Milletvekili seçilmesine karşın tahliye edilmeyen yazarımız Mustafa Balbay, Türkiye’de 6 ayda bir duruşma gerçekleştirilen dava süreçleriyle karşılaştırıldığında İkinci Ergenekon davasında “35 yıllık yargılamanın” yapıldığına dikkat çekerken “Ankara’dan İstanbul’a giderken İstanbul 200 kilometre kaldı. Git, git ‘İstanbul 250 kilometre’ kaldı, böyle bir tablo var” sözlerinde haklı çıktı. Davanın evrakı arşivlere sığmayacak sayılara ulaştı, yeni sanıklar davaya bağlandı. nternetin Gücü Dün sabah, haber kanallarının tümünde ülkenin çeşitli bölgelerindeki binlerce yurttaşın ellerinde bayraklarla düzenledikleri yürüyüşlerde, terör örgütünün şehit ettiği 13 Mehmetçiğimizi anmak amacı ile nasıl tek bir yürek haline gelindiğini izledim. Sonra bu birlikteliğin, herhangi bir kurumsal örgütlenmeden kaynaklanmadığı halde, sıcak bir temmuzun pazar gününde ve bir anda nasıl oluştuğunu merak ettim. Gerçi, o gücün kaynağını küçültmek amacı ile belirli bir Taraf’ın gazetesi, bu oluşumları “milliyetçilerin gösterileri” olarak değerlendiriyordu... Ancak gerçekler, ekranlara yansıyan toplumsal tepkilerin, “milliyetçilik” olarak salt ve sınırlı bir çerçeve türünden sosyolojik bir damgalamayı çok aşacak başkaldırılar olduğunu söylüyordu Zira, o başkaldırı yürüyüşlerine sadece katılanlar değil, evlerinin pencerelerinden sarkarak alkışları ve salladıkları bayraklarla da destek vermekte olanlar da binlerle anlatılacak kadar çoktu. Hiç kuşku duyulmasın ki, aralarında kendilerini Türk olarak görenlerin yanı sıra Kürt kökenli olduklarını söyleyenler de eylem birlikteliğindeydi. Çünkü hep söylediğimiz gibi, dini, ırkı, milliyeti olmayan terör; bu kez vatani görevlerini yapmakta olan 13 çocuğumuzu ailelerinden kopartıp almıştı. Bir gazetemiz bu eylemlerin arkasındaki gizli gücün, hemen herkesin evinde bulunan internet adındaki çağın en büyük silahı olduğunu ve “yurdun her tarafında çeşitli internet forumlarından örgütlenen binlerce kişinin alanlara aktığı”nı yazıyordu. (Hürriyet 18 Temmuz) Bu açıklamadan yola çıkarak internet denilen o silahın, sansürcülerin; dolayısıyla diktatörlük heveslilerinin de en güçlü düşmanı olduğunu düşündüm. Hangi yasakçı, elindeki silaha güvenerek, “şöyle yazacaksın” ya da “hayır öyle yazmayacaksın” diye günümüzün kitle iletişim araçlarını susturacağını sanabilir ki? Elindeki kumanda aygıtı ile haber kanalları arasında dolaşmayı alışkanlık hale getiren eşim, iki gün önce o kanallardan birisinin artık eski saydamlığında olmadığını söyleyerek bir başkasına zaping yapıyordu. Bu bireysel boykotlar, internet sohbetleri ile birden yaygınlaşabiliyor. Tıpkı pazar günkü 13 şehit haberinin neden olduğu teröre lanet toplantıları için oluşturulan birlikteliklerdekiler gibi. Tek kanallı devlet radyosunun vericisine el koyduğu zaman; bütün bir ülkeye egemen olabileceğini planlayan darbecilerin döneminde internet denilen bu silah var olmuş olsaydı… Evdeki hesaplarının çarşıya uymayacağı o günlerde de görülmez miydi? Ve 12 Mart’lar ya da 12 Eylül’ler amaçlarına ulaşabilir miydi? Birleşen dosyalar Gizli tanıklar dinlenecek Darbeye teşebbüs suçlaması Ergenekon davalarında, darbeye teşebbüs, darbeye zemin oluşturmak, silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek, üye olmak suçlamalarıyla aralarında rektörler, muvazzaf ve emekli subay, gazeteci, sendikacı, avukat, işadamı, polislerin de bulunduğu toplam 231 kişi yargılanıyor. “Birinci Ergenekon”, “İkinci Ergenekon” ve “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” olarak adlandırılan davalarda, Mustafa Balbay ve Prof. Dr. Mehmet Haberal ile birlikte 53 kişi tutuklu yargılanıyor. Ergenekon davalarında, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 3 yılda, 3 dava ve birleşen davalarla toplam 338 duruşma gerçekleştirdi. Duruşmalar zaman zaman gece yarısından sonra sabah 04.00’lere dek uzadı. Üç davanın 10 bin sayfaya yaklaşan iddianameleri ve delil klasörleri, birleşen davalar ve ekleri, mahkemenin istediği binlerce belge ve yazışmalarla, milyonları bulan sayıda evrak birikti. Ergenekon davalarına 20 Ekim 2008 tarihinden Haziran 2011’e kadar Köksal Şengün’ün başkanlığında, üye hâkimler Hasan Hüseyin Özese, Sedat Sami Haşıloğlu ve yedek hâkim Hüsnü Çalmuk’tan oluşan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından bakıldı. Başkan Köksal Şengün’ün katılamadığı duruşmalarda heyet, başkan Özese ve üye hâkimler Hüsnü Çalmuk ve Haşıloğlu’ndan oluşturuldu. Şengün ve Özese’nin izinli olduğu az sayıdaki duruşmada ise başkanlığı Hüsnü Çalmuk yaparken İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin diğer heyetinden ve diğer ağır ceza mahkemelerinden hâkimler heyette yer aldı. Çalmuk, davalarda bilirkişi heyeti oluşturulmasında naip hâkim olarak da görev yaptı. HSYK’nin kararnameyle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne atadığı Fatih Mehmet Uslu’nun Ergenekon davalarına bakan heyette yer alıp almayacağı henüz açıklanmadı. Duruşmalarda iddia makamı, cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından temsil edildi. Bütün duruşmalarda hazır bulunan Pekgüzel ve Taşkın’ın çapraz sorgulardaki soruları, zaman zaman sanıklarla tartışmalara neden oldu. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, 3 yılda çok az sayıda sanığın tahliyesi yönünde mütalaada bulundu. Duruşma 8 Ağustos’ta Mustafa Balbay’ın 5 Mart 2009’dan bu yana tutuklu bulunduğu İkinci Ergenekon davası 10 Haziran’daki 126. duruşmasında 8 Ağustos’a ertelendi. Yargılama sürecinde Engin Aydın’ın yaşamını yitirdiği davada birleşen dosyalarla birlikte 23’ü tutuklu 117 kişi yargılanıyor. İkinci Ergenekon davasının görülmesine 20 Temmuz 2009 tarihinde başlandı. 1900 sayfa ve 248 ek delil klasöründen oluşan iddianamenin 1 ve 2 numaralı sanıkları olan eski Jandarma Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ve eski 1. Ordu Komutanı Hurşit Tolon dava başlamadan sağlık ve başka gerekçelerle tahliye edildi. 19’u tutuklu 56 sanıkla başlayan dava iki duruşmadan sonra 1454 sayfa ve 182 klasörden oluşan 3. iddianame kapsamıyla birleştirildi. Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün birinci sırasında yer aldığı üçüncü iddianame kapsamıyla birleştirilen ve 2. Ergenekon olarak anılan davaya 7 Eylül 2009 tarihinde 53’ü tutuklu 108 sanıkla devam edildi. Eski Emniyet Özel Harekât Dairesi Başkanvekili brahim Şahin’de bulunan S1 adı verilen suikast timinin Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan ile Alevi Bektaşi Dernekleri Federasyonu yöneticileri Ali Balkız ve Kâzım Genç’e suikast planı iddiaları nedeniyle çok sayıda teğmen ve özel harekâtçı polis de sanıklar arasında yer aldı. Birinci Ergenekon Davası davası 2 bin 455 sayfalık iddiame ve 444 delil klasörüne dayanan Birinci Ergenekon davası, aralarında Doğu Perinçek ve Veli Küçük’ün de bulunduğu 46’sı tutuklu 86 sanıkla 20 Ekim 2008 tarihinde görülmeye başlandı. Bir yıl Silivri Cezaevi yerleşkesi içinde oluşturulan duruşma salonunda görülen davaya, 2009’da cezaevi yerleşkesi bitişiğinde inşa edilen salonda devam edildi. 3 Haziran 2011 tarihindeki 187. duruşmada dava bir buçuk ay ertelendi. Danıştay’a saldırı ve Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırı dosyasının tanıklarının dinlenmesine devam edilen davada, önümüzdeki günlerde “gizli tanık”ların ifadesinin alınmasına geçilecek. Birinci Ergenekon davası, 2 Ağustos 2009’da Danıştay’a silahlı baskın ve Cumhuriyet gazetesine 3 kez bomba atılması dosyalarıyla Vatansever Kuvvetler Güç Birliği dosyası da dava ile birleştirildi. Ergenekon soruşturmalarını yürütürken İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekiliği’ne getirilen Savcı Zekeriya Öz’e tehdit iddiasına ilişkin dosya ile Fener Rum Patriği Bartholomeos’a yönelik suikast hazırlığı iddialarına ilişkin davalar ve Alparslan Arslan’a Glock marka tabanca satılmasına ilişkin davalar da Birinci Ergenekon davasıyla birleştirildi. Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli atılmasına ilişkin dosyanın da birleştirilmesiyle sanık sayısı 107’ye çıktı. Davada 27 kişi tutuklu bulunuyor. Sanık ve avukatlarının, iddia makamının talepleri üzerine ve mahkeme heyetinin resen kararı ile MİT, Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları, Emniyet Genel Müdürlüğü ve il emniyet müdürlüklerine müzekkereler yazıldı. Basın organlarından bazı görüntü ve ses kayıtları istendi. Sanıkların cep telefonlarının HTS raporları, GSM firmalarından ve Türk Telekom’dan görüşme trafikleri, dosyadaki tüm patlayıcı maddelerle ilgili bilirkişi raporları dosyaya konuldu. Anayasa Mahkemesi’nin AKP’ye açtığı dava dosyası, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun 1997 tarihli Susurluk Raporu, Abdullah Öcalan davası ve binlerce evrak dosyaya girdi. Sivas’ta Ermeni cemaati lideri Minas Durmazgüler’e suikast planı iddialarına ilişkin Sivas’ta açılan 2 sanıklı dava da ilk duruşmasında İkinci Ergenekon ile birleştirildi. Avukat Yusuf Erikel’in tutuklu bulunduğu Kayseri Belediyesi’ndeki yolsuzluk iddialarıyla bağlantılı 8 sanıklı dava ise 4 duruşma görüldükten sonra 2. Ergenekon davasıyla birleştirildi. Tutuklu yargılanan Avukat Yusuf Erikel geniz kanseri teşhisi nedeniyle tahliye edildi. İkinci Ergenekon davasında bugüne kadar 31 sanığın savunması alınabildi. cezaya dönüştü Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in ıslak imzasının bulunduğu iddia edilen Ergenekon davalarıyla birleştirilmesi istenen “ rtica ile Mücadale Eylem Planı” davasına 28 Haziran 2010 tarihinde başlandı. Davanın 184 sayfa ve 82 ek delil klasöründen oluşan iddianamesinde yeni hükümetin İçişleri Bakanı, dönemin AKP Genel Sekreteri dris Naim Şahin, AKP adına müşteki olarak yer alıyor. 26 Mayıs 2011’de yapılan 20. duruşmada 1 Ağustos tarihine ertelenen davada halen Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek, emekli subay avukat Serdar Öztürk ve Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım tutuklu bulunuyor. Eylem Planı’nın Erzincan’da uygulamaya konulduğu iddialarına ilişkin eski Erzincan Başsavcısı lhan Cihaner’in dosyası, Erzurum, İstanbul, Diyarbakır, Ankara arasında gidip geldi. Davada ‘Gizli Tanık Efe’nin ifadesi, izleyiciler ve basın mensupları çıkarılarak duruşma salonunda alındı. Sanık ve avukatlarının uzun tutukluluk sürelerine “tutukluğun cezaya dönüştüğü, anayasaya, CMK’ye ve Avrupa nsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı olduğu” gerekçesiyle itirazına karşın üye hâkimler Özese ve Haşıloğlu, Şengün’ün karşı oyu ve oyçokluğuyla alınan tahliye taleplerini reddettiler. Mahkeme heyetinin 2’ye bir oy çokluğuyla aldığı “sanıkların tutukluluk hallerinin devamına” ilişkin kararlar, kamuoyunda tepki görürken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve bazı AKP’li bakanlar dahi tutukluluk sürelerinin uzamasını eleştirdi. Davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üye hâkimleri tahliye taleplerinin reddine ilişkin kararlarında, “Dosya kapsamı, sanıklara isnat olunan suçlamalar, dosyadaki belgeler ve raporlar, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmesi ve bu suçların CMK 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması” gerekçelerini sıraladı. Ancak bu gerekçeler de sanık ve avukatları tarafından, “her sanığın ayrı ayrı gerekçelendirilmesi gerektiği, ret gerekçelerinin kalıplaşmış ifadeler içerdiği” eleştirileriyle karşılandı. Tutukluluk HSYK’nin yeni logosu kinci Ergenekon Davası ‘sarı ışık’ saçıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa değişikliğiyle yapısı değişen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK), şimdi de logosu değiştirildi. Yeni logonun AKP logosu gibi çevresine sarı ışık saçması dikkat çekti. Kurul’un, eski logosunun değiştirilmesi için UYAP aracılığıyla internet üzerinde hâkim ve savcılar arasında anket yapıldı. Ankette, yeni logo için belirlenen dizaynlar hâkim ve savcıların görüşüne sunuldu. Anket sonucunda sarı başakla çevrelenmiş adalet terazisi ve kitaptan oluşan logo en çok oyu aldı. Gelen görüş ve öneriler doğrultusunda bu logonun değişik türevleri üzerinden yeni bir anket çalışması daha yapıldı ve bu ankette en çok oy alan yeni logo, 1748 oyla HSYK’nin yeni logosu olarak kabul edildi. Yeni logo, yasayı simgeleyen beyaz bir kitabın yanlarından çıkan iki sarı başak ve başağın birleştiği noktada daire içinde Türk bayrağından oluşuyor. Sarı başakların çevrelediği bölümün içinde adalet terazisi bulunuyor. HSYK’nin eski logosunda mavi halka içinde, beyaz zeminde Türk bayrağı, adalet terazisi ve kitap yer alıyordu. ‘Delilleri karartma şüphelerinin bulunmamasına...’ Eski İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün, 2. Ergenekon davasında ilk kez 25 Aralık 2009’daki duruşmada Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Albay Mustafa Koç, eski Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek’in de aralarında bulunduğu 8 kişinin tahliyesini istedi. Şengün, muhalefet şerhinde “üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetlerine, mevcut delil durumlarına, tespit olunan savunmalarındaki anlatımlara, toplum içerisindeki konumlarına, isnat olunan suç vasıflarının değişme ihtimallerine, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olmasına, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmadığını ve gerekirse haklarında adli kontrol uygulamasının düşünülebileceğine” ilişkin gerekçelerini sıraladı. Şengün, Birinci Ergenekon davasında ise ilk kez 30 Ocak 2010 tarihindeki oturumda bazı sanıkların tahliyesini istedi. Ümraniye’yle başladı Ergenekon operasyonları 12 Haziran 2007’de Ümraniye Çakmak Mahallesi’nde bir gecekonduda emekli Astsubay Oktay Yıldırım’ın sakladığı öne sürülen 27 adet el bombasının bulunmasının ardından başladı. Ocak 2008’de emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı. 21 Mart 2008’de ise sabah erken saatlerde gazetemiz imtiyaz sahibi, başyazarımız, 21 Haziran 2010’da yitirdiğimiz İlhan Selçuk’un kapısı çalındı. Selçuk, emniyette 10 saat, savcılıkta 4 saat sorgulandıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Aynı operasyonda gözaltına alınan İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek tutuklanırken eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu serbest bırakıldı. Gazeteci Toker anıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazeteciyazar Metin Toker, ölümünün 9. yılında gömütü başında anıldı. Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki anma törenine Toker’in eşi, ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün kızı Özden Toker, kızı CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülsün Bilgehan, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, Başkanvekili Savaş Kıratlı, İnönü Vakfı üyeleriyle Toker ailesinin dostları katıldı. Toker ailesi, daha sonra Metin Toker’in yazdığı bir yazıdan ötürü 19571959 yılları arasında yattığı, müze haline getirilen Ulucanlar Cezaevi’ni ziyaret etti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle