18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 TEMMUZ 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA 15 Ak Süt Şanlı yemin direnişini gerçekleştirmiş yeni CHP’nin son özsözü: Kazdağları’nın Şairi Eğitimciaraştırmacı Niyazi Altunya, geçen günlerde toprağa verilen Ahmet Uysal için “Kazdağları’nın şairini yitirdik” diyor: “Onun dostluğundan, güzel gülüşünden, dokunaklı güzel şiir okuyuşundan yoksun kaldık. ‘gâvur İzmir’e uğradım ki/tez vakit ben de gâvur olayım/… yıkılsın bütün çağdışı görüşler/gâvur İzmir’le yeni dünyalara soyunayım’ diyen şair, bizi bırakıp gitti. Ne denir; kaderin cilvesi olmalı.” NECLA ARAT VE KADIN ARAŞTIRMALARI DERNEĞ Önsöz “AKP’ye diz çöktürdük, anayasa yaptıracağız!” Sınav Cezası Okurumuz Deniz Aksoy’dan, Kamu Personeli Seçme Sınavı izlenimleri: “Sınava gireceğim okulun kapısındayım. Yanımda yasak olan sadece tek bir şey var: Ev anahtarı! Mecburen! Yoksa kapıda kalırım, anahtarı kime bırakabilirim ki sabahın 7.30’unda? Anahtarı almıyorlar, ‘Nereye bırakabilirim?’ diye soruyorum, kapının sağında bir masayı gösteriyor polis. Masanın üzeri kayıp eşya deposu gibi, her şey var. Bir an kendimi havaalanında, cezaevi girişinde ya da mülteci kampında hissediyorum. Anahtarımı bıraktıktan sonra boydan boya aranıyorum, ayak bileğimden saçımdaki tokaya kadar. Neyse ki okulun önündeki emanetçiye bir şey bırakmak zorunda kalmadım; çünkü onlar da sınav boyunca emanetinize sahip çıkmak için 2 lira alıyor. Yani bu anlamda da ayrı bir sektör oluşmuş durumda. Ne güzel işte, ÖSYM işsizliği azaltmış ve yeni iş alanları yaratmış!” ÖSYM’nin başarısının ardındaki sırrı hepimiz biliyoruz: İstifa istemlerine karşın koltuğunda ısrarla oturmayı sürdüren ÖSYM’nin biricik başkanı! “Anamın ak sütü gibi profesörüm. Doçentim de, doktorum da. Bunların hepsi anamın ak sütü gibi helal” diyen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in akademik yaşamından bir kesit: Yardımcı Doçent olduğu dönemde “İslam Ekonomisinin Temel Meseleleri” adlı kitabı Türkçeye çevirdi. 1988’de yayımlanan ve Pakistanlı Muhammed Ekrem Han’a ait kitapta, “problemlere İslami çerçeve içinde çözümler getirilebilmesi için alan çalışmasına dayalı araştırma ve tezler yapılması” öneriliyor. Kitaba göre bu araştırma ve tezler, öğrencileri İslam ile gerçek hayat arasındaki ilgiyi kurabilecek metodolojiyle yetiştirmeyi amaç edinmeli; üniversitedeki öğretim üyeleri de bu yönde araştırma Kadınlar artık susmayacak EBRU GÜZEL projeleri hazırlamalı. Ve yine o kitaba göre, tüm bilginin İslamlaştırılması hareketi, politik alanda gerçek lider tipini yetiştirmeye yardımcı olacak... Kararnamenin Anlamı Yeni bir kararname ile Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne “Hazine’nin özel mülkiyetinde ve devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların imar planlarını yapmak, yaptırmak, tadil etmek ve imar uygulamasını gerçekleştirmek” yetkisi verildi. Şehir Plancıları Odası’na göre, kararnamenin anlamı çok açık: “Kısa süre içinde kentlerin emlak değeri yükselen bölgelerindeki boş kamu arazileri; mülkiyeti Maliye Hazinesi’ne ait olan okullar, yeşil alanlar, sosyal ve kültürel tesisler, sağlık ve spor tesisleri, planlarında değişiklik yapılıp satılacak.” Afiyet, bal, şeker olsun... sterse Recep Tayyip Erdoğan, başbakan olmadan önce hüküm giydiği o satırları Meclis kürsüsünden bir kez daha okumuş: “Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışla, müminler asker.” İsterse, bin kere okur artık. Hatta TBMM salonuna, “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözünün yerine bile astırabilir. Çünkü, o dizelerin tümü yaşama geçti. MYK Değişimi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, seçimden sonra MYK’de değişim yapmayı öngörüyordu. Muhaliflerin kurultay girişimi, ardından yemin bunalımı derken bu girişimi askıya almıştı. Duyduğumuza göre, Kılıçdaroğlu ertelediği değişimi yürürlüğe sokacak ve şu anda genel başkan yardımcılığını sürdüren 78 ismi görevden alacakmış. Görevinden alınacaklar arasında Süheyl Batum, Volkan Canalioğlu, İzzet Çetin, Gülsün Bilgehan, Sena Kaleli ve Emrehan Halıcı’nın adları sayılıyor. Kılıçdaroğlu’nun, Gürsel Tekin’i bu listeye eklemede istekli olduğu da ileri sürülenler arasında. Yerlerine kimlerin geleceği konusunda söylentiler farklı. Ancak, Ercan Karakaş ismi kesin gibiymiş. CHP’de muhaliflerin stratejisine gelince... Bir süre sessiz ve suskun kalmayı yeğleyeceklermiş: “Bu, pusuya yatıp bekleme gibi algılanmamalı. Çok değişik gruplardan insanların yerleştirilmesiyle farklı bir yöne sapan partinin kendi yolunu bulması lazım. Biz, doğru bildiğimiz durakta bekleyeceğiz.” Devlet Çocuklarımız yurt toprağına düşerken bir bir, neredeyse dışarıda orduyu yönetecek komutan kalmadı. Değmeyin, AKP devlet yönetiyor. Cumhuriyetin savcıları, yargıçları sürgüne gönderildi. Değmeyin, AKP devlet oluyor. Diyarbakır’da “özerklik” ilan edildi. Değmeyin, 1923’te kurulan devlet bitiriliyor. Hem de göz göre göre... K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Köleliğin Yeni Adı: ‘ nsan Ticareti’ Bugün uygar gibi görünmeye özenen ülkelerde yaşayanların bir bölümü, ileri teknoloji ile gelen “sanal bir dünya” içinde yüzmektedir. Gazete ve televizyon haberlerinden, üzerinde yaşadığımız dünya adı verilen bu gezegenin karanlık bir geleceğe doğru ilerlediği gözlenmektedir. Uygarlık sözcüğünün genel anlamda, bir ülke ya da toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat, bilim, teknoloji ürünlerinin tümü olduğu açıklanmaktadır. Uygarlık, evrensel boyutlara ulaşmış insan sevgisinin başköşeye oturtulduğu bir kültürler bütünüdür. Uygarlık, düşünce ve hayal zenginliğinin ürünleri olan müziktir, edebiyattır, şiirdir, heykeldir, resimdir. Bir ülkede bunlar toplum tarafından benimsenip özümsenmedikçe, o ülkenin uygarlığından söz etmek çok zordur. Kardeşliği, eşitliği, özgürlüğü ve en önemlisi “insanlığı” içinde barındırmayan toplumlar, dünyanın en ileri teknolojisine sahip olsa bile, uygarlıktan çok uzaktır. Bilimsel verilere göre, insanoğlunun “maymunluktan” kurtulup iki ayağı üzerinde dik durmasını öğrenip, “insan” görünümü kazanması için milyonlarca yıl geçmesi gerekmiş. Oysa görsel ve yazılı basın insan olmak için iki ayak üzerinde durmanın yeterli olmadığını gözümüze sokmaktadır. Bunun en kesin kanıtlarından biri “insan ticareti”dir. Bugün insan ticareti, yasaklanan köleliğin yerini almış görünmektedir. Günümüzde “insan ticareti” hızla yayılmaktadır. Birleşmiş Milletler bütün dünyada köleliği sözde yasaklamıştır. Kaldırılan “köle pazarlarından” doğan boşluğu, günümüzde sosyal güvenlikten yoksun kaçak göçmenlerle “kaçak işçi” pazarları doldurmaktadır. İnsan ticareti, geri kalmış ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru “ölümüne” bir yolculuğa dönüşmüştür. Bugün dünyada, 400 yıl boyunca yapılan köle ticareti sırasında Afrika’dan kaçırılmış olanlardan daha fazla köle olduğu varsayılmaktadır. Hızlı nüfus artışının baskısı altında ezilen ülkelerde, açlık sınırının çok altında ücretlerle çalışmaya hazır bekleyen insanlar her geçen gün hızla çoğalmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 10 Haziran 1948’de kabul ettiği, 30 maddeden oluşan İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 4. maddesi ile kölelik yasaklanmıştır. “Madde 4 Hiç kimse, kölelik ya da kulluk altında tutulamaz; her türden kölelik ve köle ticareti yasaktır” denilmekte ise de 2010 yılının Haziran ayında insanın “kanını donduran” bir insan ticareti de ülkemizde yaşanmıştır. İnsan ticareti yapan 21. yüzyılın “köle tacirleri”, geri kalmış ülkelerden getirdikleri aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu kaçak göçmenleri, Meriç nehri üzerinden Yunanistan’a geçirmek için, 3 kişilik plastik havuz botlarına 9’ar kişi bindirmişler. Yarı yolda göçmenlerden Meriç nehrinden yüzerek karşıya geçmelerini istemişler. Göçmenler, “Su çok derin, akıntı hızlı” diye suya girmek istemeyip direnmiş. Bunun üzerine “köle tacirleri” kadın, çolukçocuk demeden sopalarla döve döve zorla hepsini tutup nehre atmış ve 16 göçmen de Meriç’in azgın sularında boğularak can vermiş... Olayı, 5 Aralık 2010 tarihli Cumhuriyet, 3. sayfasında, “Kadın ve çocukları ölüme atmışlar” başlığı ile kamuoyuna duyurmuştur. Bu olay, “köle ticareti” yasağını yok sayan “insan tacirlerinin” Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na verdiği bir yanıttır. Cumhuriyet’in bu haberi ise 21. yüzyılda varlığını her geçen gün büyüyerek sürdüren insan ticaretinin, “köleliği” geri getirdiğinin bir kanıtı gibidir. HARB SEM H POROY Sabahattin Ali, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Orhan Kemal, Dursun Akçam gibi unutulmaz öykülere imza atan Osman Şahin, incelikli bir tat bırakan eserlerinde sözlü anlatım geleneğini kullanır. Bazı kitaplarında hikâye anlatıcısı yaşlı ve saygın “Beyanalar”dan ilham aldığını itiraf eder. Beyanalar tütün sarıp, içen, ancak askerliğini yapmış olanların yanında oturabildiği, yorulmak bilmeyen, şifacı, bilge Anadolu kadınlarıdır. Ataları kuşkusuz bu kadınlardan bir(iler)ine dayanan Necla Arat’ın yaşamöyküsü bir elinde bin marifeti aratmayacak cinsten. Eski İstanbul Üniversitesi Sistematik Felsefe Anabilim Dalı Başkanı Arat; ÇYDD, ÇEV, ANAÇEV, Türk Kadınlar Konseyi, Felsefe Derneği, Öğretim Üyeleri Derneği ve Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi kurucusu ve üyesi, İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği’nin kurucu başkanı, 23. Dönem İstanbul Milletvekili, Kadın Araştırmaları Derneği Başkanı ve üç çocuk annesidir. Her şey 1959 yılında Amerika’ya bursla okumaya giden bir genç kızın arkadaşına yazdığı bir mektupla başlar. Yaşamı sorgulayan bu genç kız, büyük zorluklarla kurulmuş bir ülkenin bireyi olarak, bir şeyler yapması gerektiğini düşünür. Arat’ın mektubunda “Tıpkı Amerika’nın bizleri alıp, bir programla eğittiği gibi, biz niçin Anadolu’daki kız çocuklarını İstanbul’a, Ankara’ya, İzmir’e getirip, okutmuyoruz? Onlara bu imkânları yaratalım, farklı bir dünya olduğunu anlasınlar” yazılır. 89 yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki kız çocuklarına eğitim eşitliği yaratmaya Necla başladıkları yıl olur. Arat ÇYDD’yi kurarlar, ancak Arat’ın gönlü kadın sorunlarına eğilebileceği bir dernekten yanadır. Kadın Araştırmaları Derneği’ni ve oradan aldıkları destek ve bireysel katkılarla İstanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni kurarlar. Derneğin amacı, kadının bir değer, bir birey olarak kabul edilmesi için ontolojik bir mücadeleye girmesini ve güçlü olmasını sağlamaktır. Başka deyişle kadını bilgi ile güçlü ve görünür kılmak. 1990’lardan günümüze “Kadının Gücü”, “Erkekten Daha Erkek”, “Kadın Bedeninin Sömürülmesi”, “Şiddete Karşı”, “Eşitliğin Neresindeyiz”, “Kadın, Siyaset ve Kota”, “Kadın Sorunları Tez Konusu”, “Zincir Kıran Kadınlar” gibi kadına dair bütün konuları ele alırlar. Arat, kararlıdır: “20 yıl boyunca mücadele ettik, Kadın Bakanlığı olsun diye direttik, şimdi Aile Bakanlığı’na döndüler. Mücadeleye yeniden başlayacağız”. Arat, serin, akıcı ve yumuşak bir Türkçe ile konuşur “Bu arada derneğimizin, Atatürk ilke ve devrimlerinin korunması, savunulması gibi bir amaç maddesi var, Türkiye’de ne zaman bu ilkelere aykırı bir şey olsa dernek susmaz”. Arat’ın itici bir güç oluşturduğu dernek, eylül ayında suskunluğunu bozmakla kalmayacak, sesini başka türlü duyuracağa benziyor. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] 1/ Tahta üze 1 rindeki ufak pürüzleri gi 2 dermekte kul 3 lanılan çelik 4 araç. 2/ İtici 5 neden, güdü... Katranla kıl 6 dan yapılan ve 7 kalafat işlerin 8 de kullanılan bir tür macun. 9 3/ Çayırlarda yeti 1 2 3 4 5 6 7 8 9 şen ve hayvanlara 1 P A R A D İ GMA yedirilen otsu bir bit 2 İ K A Z S U A L ki... Asker. 4/ Şey 3 A Ş K A P A T İ hülislamlık makamı. 4N A A V A N 5/ Çok sevilen kim5 MA R A T ON se ya da şey... Yünü MA Z İ E Ş ya da kılı alınmış 6 7K I B L E A F İ ham deri. 6/ Çıplak F İ İ L vücut resmi... Kü 8 U R A Y çük mağara... Ka 9 P A R A M E T R E dınların omuzlarını örtmek için kullandıkları geniş atkı. 7/ Muğla yöresinde ebegümeci bitkisine verilen ad... İlgi eki. 8/ Kastamonu yöresine özgü bir çorba. 9/ İspanyolların sevinç ünlemi... Kişinin dış dünyayla ilişkiyi reddederek kendi iç dünyasına kapanması. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Geminin içinde en alt bölüm. 2/ Verme, ödeme... Duvarda açılan bir deliğe, vidanın daha sağlam tutması için yerleştirilen plastik yuva. 3/ Doğu Anadolu’da yetişen ve otlupeynirin içine konulan yabani sarımsak türü... Güzel kadın. 4/ Yabani zeytin. 5/ Türk tuluat tiyatrosunda baş komik görevindeki uşak tiplemesi... Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç. 6/ Burun iltihabı... Kısık sesli küçük keman. 7/ Yabancı... Beğenilen, zevk veren... Titan elementinin simgesi. 8/ Başkalarının sırtından geçinen kimse. 9/ 1950’li yıllarda İngiltere’de ortaya çıkan ve işlevselci kaynaklara dönüşü amaçlayan mimarlık akımı. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle