23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 TEMMUZ 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 13 Her yıl yaklaşık 200 motosikletli kurye zamanında yemek ya da evrak yetiştirmek için trafik kazasında can veriyor Ölümüne pizza servisi Yoğun rekabette ‘en kısa sürede teslime’ odaklanılan hizmet sektöründe kısıtlı zamanda en hızlı servisi yapmak zorunda kalan motosikletli kuryeler, her gün yüzlerce ciddi kaza yapıyorlar. MURAT GÜLDEREN İlk ‘Ustalık’ İşaretleri ve Bir Soru Seçimlerin üzerinden henüz bir ay geçti. Bu çok kısa sürede bile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, AKP iktidarının ustalık dönemi olacağını halkımıza müjdelediği, önümüzdeki yıllarda neler olacağının ilk işaretleri su yüzüne çıkıyor. İlk işaretler, AKP’nin ustalık döneminde ülke siyasetinin bütünüyle bu parti, onun genel başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından nasıl tasarımlanıyorsa öyle gideceğini gösteriyor. Siyasetin çerçevesini de içeriğini de, kökenlerinde, ister ılımlı deyin, ister demeyin, İslamcılık bulunan bu düzenleme sürecinin belirlediği kesinlik kazanmış bulunuyor. Son bir ayda yaşananlar kanıtlıyor ki yeni anayasa ve o bağlamda Kürt sorununa çözüm bulunmasından sermayenin el değiştirmesi süreçleri de dahil ekonomiye, oradan medyaya ve spora kadar, iç ve dış gelişmelerin her hücresinin nedenini ve nasılını AKP saptayacaktır. AKP, yemin olayını, virgülüne kadar kendi saptadığı koşullarda çözüme kavuşturmuş bulunuyor. Toplumun geleceğini doğrudan ilgilendiren 61. Hükümetin Programı, Meclis’ten geçti. Bu sırada, ne hükümet üyeleri, örneğin Milli Eğitim Bakanı ile ilgili bir tartışma yapıldı, ne de eski ve yeni bakanlıklar ile bunlardaki kadrolaşma olayları irdelendi. Hükümet programından, Başbakan ile ana muhalefet arasındaki omurga tartışmalarının dışında akıllarda kalan nedir? Ustalık döneminin önde gelen aktörlerinden biri olacağı anlaşılan Dışişleri Bakanı, Ortadoğu ve İran ziyaretlerinden hemen sonra, Avrupa Birliği ile, sözüm ona, restleşiyor. Bu konu artı ve eksisiyle muhalefet tarafından ülke gündemine taşınamıyor. Aynı hükümetin AB Bakanı, Dışişleri Bakanı’nın restini yumuşatıyor. Yani, iktidar da ana muhalefet de AKP’nin kendi içinde yaşanıyor. İkinci, ancak hiç de ikincil olmayan bir konu da ekonomidir. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı, durum değerlendirmesi yaparken “aman dikkat, dalgalı sulara giriyoruz” uyarısı yapıyor. Bu sonucun, küresel ve yerel tüm boyutlarıyla sorgulanması, alınmış ve alınmakta olan önlemlerin neler olduğunun ilgili çevrelerce ve siyaset düzleminde enine boyuna tartışılması gerekmez mi? Öyle olmuyor. Ekonominin en ağır sorunu olarak algılanan ve küresel sermayenin çok duyarlı olduğu cari açık konusunda hükümetin somut olarak neler yapacağı sorgulanmıyor. Ekonominin çözüm bekleyen diğer sorunları akla gelmiyor. Muhalefetten ses çıkmayınca, Başbakan Yardımcısı’nın uyarısını yumuşatmak yine hükümetin Ekonomi Bakanı’na kalıyor. AKP, ekonomi konusunda da hem iktidar hem de muhalefet görevini kendi şahsında birleştiriyor! Seçimlerden sonra ilk bir ayda yaşananlar geleceğe de ışık tutuyor. Süreç, ayrıca, ana muhalefetin Meclis grubunun büyük çoğunluğuyla bir acemiler mangası olarak neden ve nasıl kurgulandığını; sıfırlandığını ve AKP’nin hizmetine sunulduğunu da açıklıyor. Gelelim yazının başlığındaki soruya. Soru, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün başına gelenlerle ilgili. Burada, Taraf gazetesinde 29 Mart 2009’da “Ergenekon Fenerbahçe’de” manşeti ve “Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda Mustafa Kemal’in askerleriyiz afişleri açıldı” alt başlığıyla verilen haber veya son günlerde medyaya düşen helikopter ihalesi konusu önemli olabilir. Ancak, FB Başkanı Aziz Yıldırım’ın yargılanması sürecinde sağlık sorunları hiçe sayılarak, hukukun iki temel ilkesi, ceza alıncaya kadar kişi suçsuzdur ve ilk soruşturma gizlidir ilkeleri, açıkça ve günlerce çiğnendi; hukuk değil, linç anlayışı egemen oldu. Bununla da yetinilmedi; kimi cemaatçi medya yazarları Aziz Yıldırım olayını Ergenekon ile ilişkilendirdi. Sorum da bu noktada başlıyor. Acaba diyorum; son yaşananlarda, FB Başkanı ve yönetiminin, yoktan var edercesine, ülkenin her yanında, kız çocuklarına ve kadınlara spor olanakları sağlamalarının; çok sayıda kadın sporcu yetiştirilmesine öncülük etmelerinin; ülke kadınını spor alanında yüceltmelerinin ve uluslararası yarışmalarda çok yukarı noktalara taşımalarının bir etkisi olmuş olabilir mi? Kalfalık yıllarında Türkan Saylan olayını yaşadık; ustalığın da ayrı bir şanı olmalı değil mi? Sigorta yok ücretler az Sektörün yüzde 30’unun part time, yaklaşık yarısının da kayıt dışı sigortasız çalıştığına vurgu yapan Özgür Alıcı, sektörün işsizliğin büyük sorun olduğu Türkiye’de evine ekmek götürmek isteyenlerin çıkış kapısı olarak da görüldüğünü ifade etti. Alıcı, büyük kısmının asgari ücret aldığı motokuryelerden sadece büyük şirketlerde çalışanların maddi olarak yüzlerinin güldüğünü söyledi. Türkiye’de hacmi 5 milyar dolara varan hazır gıda ve paket servis alanında yaşanan amansız rekabet, bir yandan motosikletli kuryelerin kayıt dışı çalıştırılmasına yol açarken bir yandan çalışanların kelle koltukta hizmet vermesine neden oluyor. Siparişlerin en kısa sürede teslim edilmesi mantığına dayanan hizmette, işini kaybetme korkusu, motokuryeyi, trafik kurallarını bile zaman zaman hiçe sayarak canı pahasına yetişmeye zorluyor. Türkiye’de sayısı yaklaşık 100 bin olan motokuryenin yarısının kayıt dışı hizmet verdiğini anlatan Motosikletli Kuryeler Derneği Başkanı Özgür Alıcı, kısıtlı zamanda seri ulaşıma zorlayan işverenler nedeniyle motokuryelerin her an ölümle burun buruna yaşadıklarını söyledi. Sadece İstanbul’da yılda 5 bin motokuryenin kaza yaptığını belirten Alıcı, “Türkiye’de her yıl 200, İstanbul’da ise ortalama 60 kişi yaşamını yitiriyor. Yılda 250 kişi de sakat kalıyor. Bu kazaların büyük kısmını kısa sürede paket servisi vaat eden yemek şirketinde çalışan kuryeler yapıyor. Pizzanın yenisi gelir, ama kuryenin yenisi gelmez” dedi. Kısa sürede yetişmek zorunda Görüştüğümüz bazı motokuryeler yaşadıkları sıkıntıları şöyle dile getirdi: Adem Ş: Yaklaşık 10 yıldır motosiklet kullanıyorum. Açıköğretim işletme okudum, ancak iş bulamadığım için geçici olarak bu işte çalışmam gerekti. En önemli sorun kısa sürede pizzayı yerine ulaştırmak. Burada ciddi bir gayret sarf ediyoruz. Çünkü pizza ancak 78 dakikada hazır olabiliyor. Geri kalan sürede ürünü ulaştırmak ciddi bir cambazlık gerektiriyor. Biz bu stresi her gün yaşıyoruz. Ürünün geç götürülmesi halinde bizim cebimizden para çıkmıyor, ancak performans çizelgemize olumsuz not işleniyor. Biz de buna meyil vermemek için yeri gelince sağlığımızı hiçe sayıyoruz. Hayati Özdemir: İki yıl önce yemek dağıtmaya başladım. Sigortamı yeni başlattılar. Geçen yıl evlendim. Aldığım bin TL maaşla hem kiramı ödüyor hem de evimi geçindiriyorum. İşimiz hız olduğu için her gün pek çok kaza atlatıyoruz. Yolumuz olmadığı için biz aralardaki boşluklardan kaçmaya çalışıyoruz. Haliyle diğer araçlar da bizi görmüyor ve kaza riski artıyor. Bir keresinde önümdeki araç beni görmeyip sağ şeride geçince duramadım ve araca çarpıp takla attım. Şansıma bana bir şey olmadı. Barış Kurşun: 14 yıldır İstanbul’da motokurye olarak çalışıyorum. Toplumumuzda motosiklet kültürü oluşmadığı için trafikte bizi unutup görmüyorlar. Kazaların en çoğu şerit değiştirirken araçların sinyal vermemesinden kaynaklanıyor. Her gün ciddi kazalar atlatıyor, kelle koltukta iş yapıyoruz. Bilinç eksikliği var Kendisinin küçük yaşlardan beri motosiklet kullandığını, buna rağmen her gün en az iki kaza yaptığını ifade eden Alıcı şöyle devam etti: “Türk toplumunda hâlâ motosiklet kültürünün oluşmaması nedeniyle araç kullanan pek çok insan motosikletlere dikkat etmiyor ve bu da kazalara yol açıyor. Toplumda bu anlamda ciddi bilinç eksikliği var. Buradan yola çıkarak biz dernek olarak Türkiye’nin her bölgesine motosiklet yollarının yapılması için Meclis’e gitmeyi planlıyoruz. Avrupa’nın her yerinde kuryecilik sektörü de bu şekilde hizmet veriyor.” Kredi alırken sigortaya dikkat Tüketici Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanı Niyazi Kavar, bankaların kullandırdığı tüketici kredilerinde, tüketicinin bilgilendirilmeden hayat sigortası yaptırıldığını, bunun Tüketici Yasası’nın 5. maddesine aykırı olduğunu söyledi. Özellikle bankaların kredi kullandırırken tüketicilere hayat sigortası veya konut paket sigortası gibi sigortalar yaptırdıklarını, tüketicilerin krediye karşılık bir teminat göstermelerinin dışında, ayrıca bir de sigorta işlemi yapıldığını belirten Kavar, “Normalde krediler verilirken o teminatın yeterli olması gerekiyor. Eğer kredi dönüşümünde bir sorun yaşanırsa, teminatın işleme sokulması gerekiyorken bankalar bununla yetinmiyor. Üstelik de sigorta yaptırıyorlar” dedi. Çağlar, BDDK üyeliğine atandı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) üyeliğine Can Akın Çağlar atanırken, Kurul üyesi Mutalip Ünal, üyeliğinin kalan süresi için görev yapmak üzere ikinci başkan olarak görevlendirildi. BDDK’ye yapılan atamayla ilgili kararname, Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre boş bulunan BDDK üyeliğine sekiz yıl Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’nü yürüten Can Akın Çağlar getirildi. 27 Mart 2003’ten bu yana Ziraat Bankası’nda Genel Müdürlük görevini yürüten Çağlar, bu görevini 15 Temmuz’da Hüseyin Aydın’a devretmişti. Can Akın Çağlar Dört yıl (2007’yi baz alırsak), toplam 12 trilyon doları bulan kurtarma paketleri... Hâlâ uluslararası gazetelerin yorumcularında, yukarıda aktardığım türden saptamalara rastlıyoruz. Bu kriz bir türlü bitmiyor! Nasıl bitsin? ABD ve AB borç krizine karşı öyle politikalar uygulamaya çalışıyorlar ki başarırlarsa depresyon, başaramazlarsa yine depresyon... “Çılgın mı bunlar neden böyle yapıyorlar?” Evet çılgınlar ama, bu çılgınlığın arkasında bir mantık var: “Sınıf savaşı” Uluslararası mali sermaye en gerici siyasetçiler üzerinden tüm diğer sınıflara savaş açmış durumda... “Sınıf savaşından” bahsettim diye kimi okuyucular, yine “kırmızı damarı tutmuş” diye düşünebilirler. Kesinlikle haklılar, krizle mücadele etmek adına alınan önlemleri düşündükçe... Hiç abartmıyorum. Gelin ABD’nin “yeni bir küresel mali krize koşma” sürecine bakarak başlayalım. ABD’nin federal (merkezi devlet) borçları, mali sermayeyi kurtarma operasyonları sayesinde 14 triyon doları geçti, yasal tavana dayandı. Bu tavan 2 Ağustos’a kadar yükseltilemezse, teknik olarak devlet artık yeniden borçlanamayacağı için, kasası boş kalacak, borç servisi aksayacak. Bütün yapılması gereken, Obama yönetimi bütçe açığını azaltacak önlemleri devreye sokarken, Kongre’nin tavanı yükselterek sürecin devam etmesine izin vermesi. Obama, bütçe açığını azaltmak adına, eğitim, sağlık gibi hemen tüm federal harcamalarda tarihte görülmemiş oranlarda kesintileri ve Çöküşe umut bağlamak... toplumun en zengin kesimini hedef alan, oldukça sınırlı yeni vergileri içeren bir paket hazırladı. Paket yoksulların yaşam koşullarını allak bullak ederken zenginlerden de biraz fedakârlık istiyor. Ancak, son seçimlerden sonra, en gerici kesimin, Çay Partisi’nin egemenliği altına giren Cumhuriyetçi Parti, yeni vergilere kesinlikle karşı. Hatta “Laffer eğrisi” (zenginlerin vergilerini azaltırsanız, devletin gelirleri artar) saçmalığına dayanarak en zengin kesimin vergilerini daha da azaltmak istiyor, borçlanma tavanının yükseltilmesine izin vermiyor. Böylece en gerici kesimin, “kriz olsun, işsizlik artsın, faturası Obama’ya çıksın, biz seçimleri kazanalım” mantığı ile, en zengin kesimin, “altta kalanın canı çıksın”, “ben cebime girene bakarım” mantığı birleşerek ABD’yi bir iflas olasılığına itiyor. Öyle ki kredi değerlendirme kuruluşu Moodys’in ardından Standart & Poors da ABD’nin halen “AAA” olan kredi notunu sorgulamaya başladığını açıkladı. Eğer federal hükümet temerrüde düşerse (borç servisini aksatırsa) kredi notu düşecek, borçlanma maliyeti (faizler) artacak; daha şimdiden kaygılarını dile getirerek, alacaklıların korunmasını talep eden Çin’in yanı sıra Rusya gibi elinde yüksek dolar rezervleri olan ülkelerin dolara güveni daha da sarsılacak. Uzmanlar bu koşullarda 2007/8 mali krizi ve resesyonunu aratacak yeni krizin ve bir depresyonun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorlar. Aslında, Obama, temerrüde Milbank, Bachman’ın, 2012 seçimlerinde şansını arttırabilmek için “bir ekonomik çöküşe” umut bağladığını, borçlanma tavanının artmasına izin vermeyerek de bu çöküşü hazırladığını söylüyor. ‘AB Ölüm Kalım Savaşı Veriyor’ – ‘ABD Yeni Bir Küresel Mali Krize Koşuyor’ düşmeyi önleyebilir. Ancak bunu başarabilmesi için federal harcamaları her ay 100 milyar dolar azaltması gerekecek. Böylece yıl sonuna kadar harcamalardaki toplam daralma 500 milyar doları bulacak. Finans sitesi “Streetlight”ta yazan bir mali analiste göre, harcamalarda bu çapta bir daralmanın yılın ikinci yarısında büyüme hızını yüzde 5 ile 10 arasında bir yere çekmesi kaçınılmaz. 20082009 döneminde, ekonomi yüzde 4 daralırken, işsizlik yüzde 10’a çıkmıştı. Bu kez yüzde çok daha yüksek düzeylere çıkablilir. Bu, belki aşırı sert bir senaryo ama, Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adaylığına aday Michele Bachman umudunu bu senaryoya bağlamış görünüyor. Bir televizyon programında Bachman’a “Bu yüksek işsizlik oranları seçilme şansınızı arttırır mı” diye sorduklarında “Öyle umuyorum” demiş. Bachman, Obama’nın temerrüde düşmeden, borçları servis etmesine olanak verecek kaynakları harcamalardan gereken kesintileri yaparak sağlayabileceğine inanıyormuş. Washington Post’tan Dana B’de kıyamete yürüyor A AB’de devletlerin mali krizi, temmuzda yeniden derinleşmeye başladı. Birbiri ardına devreye giren kurtarma paketleri, kemer sıkma politikaları İrlanda, Portekiz, Yunanistan ve İspanya’da hem borç yükünü arttırdı hem de bu ülkelerde ekonomik durgunluğu derinleştirdi. Geçen hafta Financial Times, AB liderliğinin, Yunanistan’ın borçlarının yeniden düzenlenmesi (iflasının) gerektiğini nihayet kabul ettiklerini yazıyordu. Aynı günlerde, kredi kurumları da İrlanda ve Portekiz bonolarının kredi notunu “Junk” (işe yaramaz) düzeyine düşürüyordu. Gazetelerde, sırada İspanya ve İtalya bonolarının olduğu, bunları da Belçika’nın izleyebileceği tartışılıyordu. Bu ortamda İtalya borsası 110 Temmuz arasında yüzde 10’dan fazla değer kaybetti. Artık kriz İtalya’nın kapısına dayanmıştı. The Scotsman’ın yorumuna göre “Avro için kıyamet günü yaklaşıyordu”. (14/06) Ancak, ABD ve Japonya’dan sonra dünyanın üçüncü büyük bono piyasasına sahip olan, Avro bölgesinin toplam üretiminin yüzde 20’sini gerçekleştiren İtalya, AB’nin üçüncü büyük ülkesiydi, toplam devlet borçları 2.45 triyon dolara ulaşıyordu (The Guardian, 13/06). Kısacası, İtalya kurtarılamayacak kadar büyüktü; başının çaresine bakmak zorundaydı. Geçen hafta piyasalardan ancak yüzde 4.95 faizle borç alabilmesi, borç stokunun hızla büyümeye devam edeceğini gösteriyordu. İtalyan hükümeti cuma günü 45 milyar Avro’luk bir kemer sıkma paketiyle kendi başının çaresine bakmaya ya da Apulia Bölgesi Valisi, Ekoloji Partisi lideri Nich Vendola’ya göre, Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’in atladığı uçuruma atlamaya karar verdi (The Guardian 14/06). Vendola haklı, İtalya’nın küçülerek borçlarını ödemesi olanaklı değil. Amaç, ne pahasına olursa olsun Alman ve Fransız bankaların alacaklarının hiç olmazsa bir kısmını kurtarmak. İtalya’nın tüm uluslararası borçlarının yüzde 84’ü Fransız ve Alman bankalarına. Fransız bankalarının alacakları 98 milyar dolara, Alman bankalarınınkiler de 51.2 milyar dolara ulaşıyor. Japon bankalarının bile 29 milyar dolar alacağı var İtalya’dan (Financial Times 13/06). İtalya, salt Avrupa’nın değil, dünya mali sisteminin önemli bir parçası. Bu kriz derinleştikçe, ABD’yi etkileyecek. Çünkü, genelde pek dikkat çekmeyen bir konu daha var: Bank of International Settlements’in haziranda yayımlanan bir raporundaki veriler, önde gelen ABD bankalarının CDO (kredi sigortası türevleri) yoluyla AB üyelerinin devlet borçlarını sigorta ederek ciddi risk altına girmiş olduklarını gösteriyor (Streetlights). AB ülkeleri temerrüde düştükçe, CDO satmış olan ABD bankaları ödeme yapmak zorunda kalacaklar. AB mali krizi bu kanaldan ABD’ye bulaşmak üzere derinleşmeye devam ediyor. Uluslararası piyasalar açısından ilginç bir haftaya giriyoruz. KISA... KISA... KISA... Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, ülkesinin iflas etmeyeceğini söyleyerek “Panik yaratmak için kelimelerle oynayanlar sorumsuzca hareket ediyor ve ateşle oynuyorlar” dedi. Papandreu ve Avrupa’daki sosyalist parti liderleri borçların yeniden yapılandırmasını sağlayacak bir ajans kurulması çağrısı yaptı. rlanda’nın kurtarma paketi için belirlenen faiz oranının düşürülmesi için AB Komisyonu üyesi Olli Rehn’den destek geldi. Kıbrıs Rum kesimi Avrupa Destek Mekanizması’na başvurabilir. Atina’nın Kathimerini gazetesi, Evangelos Florakis deniz üssünde meydana gelen patlamanın yol açtığı zarar nedeniyle ülkenin dış yardıma ihtiyaç duyabileceğini yazdı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle