18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 18 TEMMUZ 2011 PAZARTES [email protected] 10 DIŞ BASIN İtalya’da ev hizmetlisi olarak çalışan yaklaşık 300 bin kişinin büyük bir bölümü iş güvencesinden yoksun Ev hizmetlileri ordusu VLADIMIRO POLCHI v hizmetlisinin desteğini alan İtalyan ailelerindeki dikkat çekici artış nasıl açıklanabilir? Acli Colf’un (*) ulusal sorumlusu Raffaela Maioni, “Göçmen işçiler sayesinde” diyor ve ekliyor, “Düşük işgücündeki teklifler çok sayıdaki İtalyan ailesini işveren ailelere dönüştürdü. Bugüne kadar evde bir hizmetli barındırmayı hayal bile edemeyecek ailelerden söz ediyoruz.” Yabancı uyruklu ev hizmetlileri İtalya’da aynı işi yapan İtalyan meslektaşlarına oranla yüzde 20 daha az kazanıyor. “Son iki yıldır yaşanan ekonomik krize bağlı olarak İtalyan vatandaşlarının da ev hizmetlisi görevini yapmaya geri dönmeleri bu sektörde pazarın tablosunu değiştirdi” diye aktarıyor Maioni. E Avrupa Birliği Ajansı’nın raporunda talya’da yabancı uyruklu ev hizmetlileri ve temizlik işçilerinin çoğunun oturma izni dahi olmadan çok düşük ücretlere çalıştırıldıklarına vurgu yapılıyor. Raporda bu sektörde çalışanların sömürüldüklerine dikkat çekiliyor. Yoksul güneyde, kaçak çalıştırılan giderek artıyor Acli Colf’un sorumlusu, “Bu alanda birçok hizmetli güvencesiz çalıştırılıyor. Ev işlerine destek olanlar çok düşük ücretler karşılığında bir sözleşmeye imza atmak zorunda kalıyor. İşveren aileler, belgeler üzerinde gerçek çalışma saatini yansıtmaktan kaçınırken vergiden tasarruf ediyor” diyor. 2009 yılında Çizme’de ev hizmetlisi olarak iş gören göçmen vatandaşlara oturma izni verilmesine karşın bugün bu sektörde görev yapan 300 bin çalışanın büyük bir bölümü iş güvencesinden yoksun hizmet vermeye devam ediyor. Ev hizmetlilerin yüzde 39.8’i kendileriyle hiçbir sözleşme yapılmadan çalışmak zorunda kalırken yüzde 22’si bazen geçici sözleşme ile bazen de hiçbir sözleşme olmadan çalışıyor. Yoksul güney İtalya’da yüzde 58.8 düzeyindeki ev hizmetlileri arasında hiçbir iş güvenliği olmadan çalıştırılan işçilerin oranı yüzde 72.7’ye tırmanırken bu oran görece daha zengin olan kuzeyde yüzde 24.4, orta İtalya’da ise yüzde 38.8’e ulaşıyor. Ekonomik güçlükler nedeniyle göçmen vatandaşların yanı sıra son birkaç yıldır bu sektörde görev almaya başlayan İtalyan ev hizmetlilerinin yüzde 53.9’u da hiçbir iş güvencesi olmadan çalıştırılıyor. Censis Sosyal Yatırım Araştırmaları Merkezi (*) araştırmacılarına göre, çok sayıdaki İtalyan vatandaşı ev hizmetlisi işini ya ek uğraş ya da geçici iş olarak yapıyor. Yine Censis’in araştırmalarına bakılırsa günümüz İtalyası’nda ev hizmetlisinin profilini kadınlar, gençler ve göçmenler oluşturuyor. Bu kişilerin yüzde 71.6’sı çoğunlukla Doğu Avrupa ülkeleri kökenli yabancılar: Romanya (yüzde 19.4), Ukrayna (yüzde 10.49), Polonya (yüzde 7.7), Moldova (yüzde 6.2), Filipinler (yüzde 9). Araştırma 10 ev hizmetlisinden 8’inin genç kadınlar, yüzde 15.8’inin 30 yaşın altında, yüzde 51.4’ünün ise 40 yaşın altında olduğunu yansıtırken 50 yaşın üzerindeki ev hizmetlilerinin yüzde 17.5 düzeyinde olduğuna vurgu yapıyor. İtalyan ailelerinin ev işlerini gören yabancı uyruklu hizmetlilerin aynı işi yapan İtalyan vatandaşları ile karşılaştırıldığında daha eğitimli oldukları, yüzde 5.6’sının üniversite, yüzde 33.6’sının ise lise mezunu olduğuna dikkat çekiliyor. Ev hizmetlisi olarak görev yapan yabancı uyrukluların yüzde 90’ı bu işi birincil meslek olarak seçmesine karşın aynı işkolunda görev yapan İtalyanların yüzde 84.2’si esas iş olarak yaptığı bilgisini veriyor. İtalyanlar arasında ev hizmetlisi işini ikinci iş olarak yapanların oranı ise yüzde 9.9. Gerek yabancı uyruklular gerekse İtalyan vatandaşları haftada 33 saat ve tam gün çalışıyor. Ev hizmetlilerinin yüzde 55.4’ü bir tek aile için görev yaparken yüzde 15.4’ü iki aile, yüzde 13.6’sı üç aile, yüzde 9.8’i ise dört aile icin çalışıyor. Dördün üzerinde aileye destek olan hizmetlilerin oranı ise yüzde 5.7. Dadaab’da Açlıktan Ölenler Salt nsanlar Değil, Tüm nsanlıktır! Sera etkili gaz salımlarının tetiklediği küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişikliklerinin doğal felaketleri de arttırdığı uzun zamandır bilinen bilimsel bir gerçek. Sözü edilen sera etkili gaz salımlarının azaltılması için dünya uluslarının hemen her yıl düzenledikleri konferansların kaderi ne yazık ki birbirinden farklı değil. Zengin ülkeler somut yaptırımlı adımlar atmaya kutsal rekabet, maliyet hesapları nedeniyle yanaşmıyorlar. Her defasında konuyla ilgili umutlar bir başka bahara erteleniyor. Ne var ki, bu arada “doğal” diye nitelediğimiz felaketler giderek artarak milyara yakın insanı açlığa mahkum ediyor. Örneğin 2010’da Rusya, benzerine az rastlanan bir kuraklıkla karşılaşmış dünyanın önde gelen tahıl dışsatımcısı bu ülkenin tarım ürünlerinin dışsatımını askıya almasıyla sonuçlanmıştır. Avustralya’daki büyük sel felaketleri de buna eklenince, Asya pazarlarında hububat fiyatları zirve yaparak spekülatörlerin de devreye girmesiyle derin bir beslenme kriziyle sonuçlanmıştır. Gıda fiyatlarındaki beklenmeyen artışların ne denli tehlikeli olduğu ise kimsenin saklısı değil. Örneğin Cezayir ve Oran kentlerinde yaşanan gıda fiyatları artışı, insanları sokağa dökmüş ve kitlelerin güvenlik güçleriyle çatışmalarına neden olmuştur. Önceki yazılarımızda vurgulandığı gibi uluslararası sigorta devi Munich RE’ye göre, 2010 yılında 950 doğal felaket 295 bin insanın yaşamına malolmuştur. Maddi kayıplar ise 97 milyar dolardır. Munich RE’nin verilerine bakılırsa iklim değişikliklerinden kaynaklanan “doğal” felaketler, aslında bizzat insan elinden çıkma felaketlerdir. Ve insan elinden çıkan bu felaketlerdeki artış hızı yüzde 90 gibi ürkünç düzeylere ulaşmıştır. İklim değişikliklerinin kaynaklandığı küresel ısınmanın başsorumlusu ise bilindiği gibi sera etkili gaz salımlarıdır. Ve bunu ölçüsüz, hesapsız biçimde yapan ne yazık ki insanlardır. Oysa dünya ulusları her yıl yapılan iklim konferanslarının birinde sera etkili gaz salımlarını 1990 değerleri bazında 2020 yılına kadar yüzde 20 ila yüzde 40 onarınında azaltılmasında anlaşmışlardı. Ne ki, zengin ülkeler kutsal rekabet ve maliyet açılarından bu oranların yüzde 14 ila yüzde 18 olmasını dayatmışlardır. Ancak buna bile razı olacakları kuşkuludur. Zira her defasında ipe un sererek işi savsaklamaktadırlar. “Doğal” felaketlerdeki baş döndürücü artış, onların pek de umurunda değildir. 2011 sonbaharında Güney Afrika’nın Durban kentinde düzenlenecek konferansta da zengin ülkelerin yine yan çizerek işi savsaklama yoluna gitmeleri kimseyi şaşırtmayacak, kendilerine omlet yapmak için ormanı yakmakta sakınca görmeyeceklerdir. Sözü edilen bilim insanları 6 Mayıs 2011’de ünlü “Science” dergisinde yayımladıkları bir araştırmada, küresel ısınmanın otuz yıllık sürede buğday ve mısır üretiminin yüzde 5.5 ve yüzde 3.8 arasında azalmasına yol açtığını saptamışlardır. Le Monde gazetesinin 7 Mayıs 2011 tarihli nüshasında Stephane Foucart’ın yazdıklarına göre Kaliforniya Stanford Üniversitesi’den David Lobell ve arkadaşları 19802008 döneminde iklim değişikliklerinin aralarında buğday, mısır, pirinç ve soyanın yer aldığı dört temel hububatın dünya üretim ortalamasında yüzde 5.3 ve yüzde 3.8’lik bir düşüş yarattığını doğrulamışlardır. Söz konusu düşüş oranları mısırda 23 milyon tonu, buğdayda ise 33 milyon tonu ifade etmektedir. Peki, milyonlarca tonluk bu kayıplar ne anlama gelmektedir? Sorunun yanıtı tek kelimeyle çarpıcıdır. Söz konusu dört temel hububat doğrudan ya da dolaylı dünya kalori tüketiminin yüzde 75’ine tekabül etmektedir. Bir milyarı aşkın aç insanın yaşadığı gezegenimizde küresel ısınmadan kaynaklanan bu kayıpların anlamı çok daha açık ve net biçimde ortaya çıkmaktadır. Şu sıralar Afrika’nın boynuzunda, Kenya ve Somali’de 60 yıldan bu yana benzeri görülmeyen korkunç bir kuraklık yaşanmakta ve buna bağlı olarak da yine benzerine az rastlanan bir açlık hüküm sürmektedir. BM Açlığa Karşı Eylem misonu şefi Kongo’dan tüm dünyaya yardım çağrısı yapmaktadır. Bölgede 10 milyondan fazla insan açlık, susuzluk ve sağlık olanaklarının neredeyse yokluğundan bir deri bir kemik kalıp ölümü beklemektedir. Kuraklık gıda fiyatlarını uçurmuş, örneğin Somali’de gıda fiyatları bir önceki yıla göre yüzde 270 artmıştır. Kuraklık ayrıca hayvan varlığını da kırıp geçirmiştir. Anlaşılan o ki BM Tarım ve Gıda Örgütü FAO’nun 192 üyesinin 2000 yılında dünyadaki açlığı yarıya indirme hedefi başarıya ulaşamamıştır. Bu konuda asıl suçlu zengin ülkelerdir. Bunlar açlığı geriletemedikleri gibi, sera etkili gaz salımlarıyla da yangına körükle gitmektedirler. Bugün Kenya’nın doğusundaki Dadaab’daki dünyanın en büyük göçmen barınağında 376 bin aç ve susuz göçmen yaşamaya çalışmaktadır. Tüm bölgede açların sayıları on milyonlarla ölçülmektedir. Tanrı’nın her günü Somali’den El Kaide bağlantılı İslamcı teröristlerin şiddetinden ve açlıktan kaçan binlerce göçmen Dadaab kampı çevresine yerleşmeye çalışmaktadırlar. Dünyanın neresinde olursa olsun tek bir çocuğun ve insanın açlıktan ölmesi, tüm insanlığın işlediği bir cinayettir. Yeteri kadar beslenmek önde gelen insan hakları arasındadır. Afrikanın boynuzundaki felakete seyirci kalmak insan hakları ihlalidir ve tasarlanmış bu cinayetlere ortak olmakla eşanlamlıdır Dadaab’da açlıktan ölen salt insanlar değildir. Bu, aynı zamanda insanlığın da ölümüdür. Sosyal haklar belirlenmeli Sayıları gitgide artan ev hizmetlileri ordusu ne is görüyor? Araştırma yüzde 23.9’luk bir kesimin bir tek temizlik işlerini yaptığını gösterirken yüzde 80.9’la ifade edilen büyük bir kesim günlük temizlik işinin yanı sıra yemek pişirmek (yüzde 48.7), alışveriş yapmak (yüzde 37.9), ailedeki yaşlıların bakımını üstlenmek (yüzde 41.5), özürlü bireylere destek (yüzde 27.6) gibi ek görevler de görüyor. Censis verilerine bakıldığı zaman tüm bu işleri gören ev hizmetlilerinin aylık ücretleri çok kez 1000 Avro’ya dahi ulaşmıyor. Yüzde 22.9’u ayda 600 Avro’nun altında kazanırken yüzde 20.2’lik bir kesim ayda 600 ila 800 Avro bir ücrete ulaşıyor. Yüzde 24.5’lik bir grup 800 Avro kazandığını açıklarken yüzde 32.4’lük bir başka grup zar zor 1000 Avro’ya ulaştığını belirtiyor. 1200 Avro kazananların oranı ise yuzde 14.6. Yabancı uyruklu hizmetliler saat başına 6 Avro alarak yine saat başına 7 ya da 8 Avro ücret alan İtalyan meslektaşlarından 1.2 Avro daha az kazanıyor. Avrupa Birliği Ajansı geçen 5 Temmuz’da yayımlanan raporunda İtalya’da görev yapan ev hizmetlileri ve temizlik işçilerinin çok kez oturma izni dahi olmadan çok düşük ücretlere çalıştırıldıkları ve sömürüldüklerine dikkat çekti. İtalyan araştırmacı Raffaela Sarti de Ediesse yayınevinden çıkan kitabı “Ev İşi”nde temizlik sektöründe görev alan çalışanların sosyal hakları ve iş güvenliğinin sağlanmasının devletlerin iş politikalarında yer alması ve belirlenmesi gerektiğini vurguladı. Çevirenin Notu: Moskova’nın tek taraflı birliği ALEKSANDIR KRAMAR R usya, Kazakistan ve Belarus arasında kurulmuş olan Gümrük Birliği, gelecekteki üyelerine, ekonomik anlamda hiçbir avantaj vaat etmiyor. Zira bu birlik, Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olamamış ve kendi köhne ekonomilerini modernleştirme hedefi olmayan ülkelerin birliği. Sadece Belarus örneğine bakmak bile, bu birliğe giren ülkelerin ekonomilerinin Rusya karşısında savunmasız duruma düştüklerini göstermeye yetiyor. Belarus’la Rusya arasında yaşanan son enerji krizi, Rusya’nın Belarus’tan, gümrük gelirlerinin bir bölümünü Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde kendisine vermesini talep etmesi nedeniyle patlak vermişti. Geçen yılın sonbaharından beri, bu üç ülkenin gümrük gelirlerinin toplamı, Rusya’ya yüzde 88, Belarus’a yüzde 4.7, Kazakistan’a ise yüzde 7.3 pay düşecek şekilde ciddi ölçüde arttı. Rusya yönetimi, paylaştırılıyor. Bu eçen buna Ukrayna’nın paylaşım, Rusya’nın kendi pazarını AB bu Gümrük yılın üyesi ülkeler için Birliği’nin başlıca sonbaharından oyuncusu olduğunu açması halinde beri, Rusya, Gümrük Birliği ve Belarus’la Kazakistan ve üyelerinin Kazakistan’ın bundan sadece ikinci Belarus’un gümrük olumsuz derece oyuncular gelirlerinin toplamı, etkileneceğini olarak Rusya’ya yüzde 88, gerekçe kaldıklarını Belarus’a yüzde 4.7, gösteriyor. gösteriyor. Rusya Ukrayna’yı Başbakanı Kazakistan’a ise yüzde Gümrük Vladimir 7.3 pay düşecek şekilde Birliği’ne Putin’nin paylaştırılıyor. Bu çağıran Rus Ukrayna’yı ısrarla paylaşım, Rusya’nın bu yetkililer, Gümrük Birliği’ne Ukrayna’nın çağırması da, belki Gümrük Birliği’nin hem Gümrük de bundan başlıca oyuncusu Birliği üyesi olup kaynaklanmakta. olduğunu hem de Dünya iev isteksiz gösteriyor. Ticaret Örgütü’ne Rusya ile Ukrayna (DTÖ) üye arasında bu konudaki olabileceğini söyleyip anlaşmazlık giderek Kiev’in AB ile büyüyor ve bu yılın yakınlaşmasını eleştiriyorlar. ilkbaharında Putin’nin Kiev Fakat nedense, AB üyesi ziyaretinin istenen sonucu ülkelerin tamamının Dünya vermemesinden sonra, Ticaret Örgütü üyesi Rusya’nın Ukrayna metalurji olmalarına karşılık, Gümrük ve tarım ürünlerine Birliği’ndeki hiçbir ülkenin uyguladığı gümrük vergileri DTÖ’ye henüz üye G K olamadığına değinmiyorlar. Rusya, Belarus ve Kazakistan arasındaki Gümrük Birliği’ne benzeyen son örnek, 1834’te Almanya’da görülmüş ve o zamanki Prusya Krallığı, güneydeki Alman prenslikleriyle gümrük birliği oluşturmuştu. Bu gümrük birliği, Alman prensliklerinin 1871 yılında Prusya tarafından yutularak Alman İmparatorluğu’nun kurulmasıyla sonuçlanacaktı. Putin’in eski Sovyet ülkelerine nasıl baktığını gösteren bazı konuşmaları da, Rusya’nın Gümrük Birliği’nden beklentisinin, Prusya’nın 1834’te kendi gümrük birliğinden beklentisi ile aynı olduğunu gösteriyor. Putin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını, “20. yüzyılın en büyük trajedisi” olarak nitelendirmişti. Şimdi bu “trajedi”yi, ekonomik açıdan ortadan kaldırmaya çalışıyor. Ukraynacadan çeviren: Deniz Berktay (Ukrayinskiy Tijden, 7 Temmuz 2011) (*) Acli Colf: Acli Derneği, İtalyan ve yabancı uyruklu ev hizmetlilerinin sosyal ve mesleki haklarının güvence altına alınması için faaliyette bulunan bir dernek. (*) Censis: 1964 yılında sosyoekonomik konularda araştırmalar yapmak amacıyla kurulan enstitü. İtalyancadan çeviren: Aslı Kayabal (La Repubblica, 14 Temmuz 2011) Ulusumuzun Derin Acısını Paylaşıyoruz! “Silvan Şehitleri”mizin analarının, eşlerinin, yavrularının dindirilemez acılarını yürekten paylaşıyor, yaralılarımıza şifa, “Türk Silahlı Kuvvetleri”ne başsağlığı diliyor, “Şehit” edilmeyi, “Askerlik yan gelip yatma değildir!” diye karşılayan anlayışı da yürekten kınıyoruz! DİDİM İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2011/76 Esas 1 Taşınmazın Tapu Kaydı, Hali Hazır Durumu, İmar Durumu: Aydın, ili Didim ilçesi Akbük Köyü, Çukur mevkii 2607 parsel, 41 blok 80, Dubleks mesken natamam 1 blok 2 dubleks mesken ve arsası, 36. blok, zemin 1 kat, 1 nolu bağımsız bölüm dubleks mesken Taşınmaz Yeni Pınar Koop. Akbük adresinde yer alıp, arsa üzerinde 16 adet su basman betonu bulunup, takdire konu 1. blok 2 nolu taşınmaz için mimari proje üzerinden kat irtifakı kurulmuş fakat herhangi bir inşaat çalışması yapılmamış, boş arsa durumundadır. Arsa deniz manzaralıdır. Kat irtifakı dolayısıyla tip projesi vardır. Yenipinar Yapı koop. Sınırı Akbük Bozbük yoluna takriben 500 Metre mesafede, denize ise takriben 800 m. mesafededir. Akbük merkeze ise 4000 m. Mesafededir. Muhammen Bedeli: 25.000,00 TL Satış Saati: 10:45 10:50 Arası Satış Şartları: 1Birinci açık artırma 05.09.2011 günü yukarıda belirtilen saatler arasında Didim Adliyesi 3. Kat Mezat salonu adresinde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve paylaştırma giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartiyle 15.09.2011 günü Didim Adliyesi 3. Kat Mezat salonu adresinde yukarıda belirtilen saatler arasında ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacakları toplamını, satış ve paylaştırma giderlerini geçmesi ve artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40’ını bulması lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde Türk Lirası peşin para veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tapu alım harcı, damga vergisi ile K.D.V. alıcıya aittir. Birikmiş vergiler ve tellaliye ücreti satış bedelinden ödenir. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaktır. 4Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. İş bu ilan tebligat yapılamayan ilgililere tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 27.06.2011 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 46322) KADIN ARAŞTIRMALARI DERNEĞ (KAD) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle