18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 17 TEMMUZ 2011 PAZAR [email protected] 18 Madridli Sandra Carrasco, Tuncelili Aynur Doğan, Ekvador Ginesi’nde doğup spanya Romanları arasında yetişen Concha Buika, Sevillalı Tamara Aguilera, ran’da doğup srail’de büyüyen Rita YahanFarouz ve Yunanistan’ın Serez kentinden Glykeria… Akdeniz’in acılı ve neşeli seslerini dolunaylı bir stanbul gecesine taşıdılar. Ama içinde yaşanılan ortam konsere de yansımakta gecikmedi. KÜLTÜR M. Erhün Kutlar hayatını kaybetti Kültür Servisi Şair, yazar Onat Kutlar’ın kardeşi Mustafa Erhün Kutlar (74) önceki gün yaşamını yitirdi. Erhün Kutlar’ın cenazesi bugün Teşvikiye Camii’nde kılınacak ikindi namazının ardından Aşiyan Mezarlığı’nda Onat Kutlar’ın yanında toprağa verilecek. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu Kutlar’ın, lise yıllarında ağabeyi ile birlikte çıkardığı İlke dergisinde öykü ve hikâyeleri yayımlanmıştı. Üniversite yıllarında da “A dergisi”nde yazıları yayımlanan Erhün Kutlar’ın yayımlanmamış bir de romanı bulunuyor. Mustafa Erhün Kutlar, 1986 1995 yılları arasında Onat Kutlar ile birlikte Konsept Filmcilik ve İstanbul Film Ajansı’nı yönetmişti. Suyun başında kadınlar vardı HANDE EAGLE Harbiye Açıkhava’daki ‘Suyun Kadınları’ konseri büyüleyici olduğu kadar düşündürücüydü de Nadir Nadi Kütüphanesi yeni yerinde Kültür Servisi Yirmi yıldan bu yana kitapseverlere hizmet veren İzmir Aliağa’daki Nadir Nadi Kütüphanesi yeni yerine taşındı. Hükümet Caddesi Numara 40/1 adresine taşınan Aliağa Belediyesi Nadir Nadi Kütüphanesi yeni adresinde hafta içi saat 08.30 17.30 saatleri arasında hizmet verecek. 10 binin üzerinde kitabı bulunan kütüphane, eylül ayından itibaren köylerde geçici kütüphane hizmeti vermeye de başlayacak. Dolunay vardı. Öncelerde turuncuydu, sonra kirli beyaza döndü. “Suyun Kadınları” (Mujeres de Agua) Javier Limón ve kendisine eşlik eden usta müzisyenler ile 18. İstanbul Caz Festivali kapsamında sahnedeydi. İki buçuk saate yakın süren ve Akdeniz rüzgârlarını İstanbul’a taşıyan konser müziksel açıdan etkileyici olduğu kadar düşündürücüydü de. Genelde müzik, yemek, sanat ve edebiyatta Akdeniz kültürünü bir bütüne dönüştüren ortak noktalardan söz edilir. Önceki geceki konserin yüreği ise, Akdeniz müziğini, müziği ortak bir dile dönüştürmeyi hedefleyen müzisyenlerle atıyordu. Javier Limón’un 2010’da “Mujeres de Agua” albümünde bir araya getirdiği 12 kadın şarkıcıdan üçünü; Madridli Sandra Carrasco’yu, Tuncelili Aynur Doğan’ı ve ailesi Ekvador Ginesi’nden olup Palma de Mallorca’da İspanya Romanları arasında geleneksel flamenko söylemeyi öğrenerek büyüyen ve o dönemlerde yaşadığı ortamdaki tek Afrika kökenli olan Concha Buika’yı Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde dinleme olanağı bulduk. Onlara, Endülüs’ün büyülü kenti Sevilla’dan Tamara Aguilera, İran’da doğup İsrail’de büyümüş şarkıcı Rita YahanFarouz ve Yunanistan’ın Serez şehrinde doğmuş, ülkemizde de önemli bir dinleyici kitlesine sahip Glykeria da katılmıştı.Flamenkonun genç yeteneklerinden Tamara Aguilera’nın sesi, Javier Limón’un gitarının sesi çevresinde dans ederek hepimizi büyüledikten sonra, ilk şarkının sonunda Limón’un gururla övdüğü müzisyenler sahnede belirmeye başladılar: Kanunda, 7 yaşından başlayarak Filistin’de büyüyen, Berklee Müzik Okulu’na kabul edilen ikinci Filistinli ve en genç öğrenci olan Ali Amr, piyanoda Kübalı Ivan “Melon” Lewis, vurmalı çalgılarda (cajón, trampet ve ziller) Ramón ve Piraña Porrina. Konser tutkulu ve hüzünlü parçalara Sandra Carrasco’nun tüyleri diken diken eden puslu sesiyle devam etti, seyirciden büyük alkış toplayan Carrasco’yu uzun beyaz elbisesiyle Aynur Doğan’ın performansı izledi. Sahneye çıktığında büyük alkış toplayan Aynur’a Almanya’da doğup büyüyen, “Koçgirili” Cemil Koçgün tambura ile eşlik etti. Konserin en çarpıcı seslerinden biri olarak tanımlayabileceğim Aynur Doğan’a ikinci şarkısının ardından Açıkhava’da çok küçük bir azınlık oluşturan bir grup dinleyici “Türkçe söyle” diye bağırdı. Aynur Kürtçe söylemeye devam etmeye çalışınca daha da sinirlenen bir grup dinleyici şarkıcıyı yuhalamaya başladı ve rahat oturabilmek için kiralanan minderlerden biri sahneye atıldı. Ardından Aynur Doğan ve Cemil Koçgün sahneden ayrıldılar. Bu durum dinleyiciler arasında gerilim yaratırken aslında müziğin her durumda insanları birleştiremediğini de bir kez daha kanıtlamış oldu. Konser kısa bir süre bölündükten sonra, sahneye Buika kulağının arkasına taktığı koyu pembe kumaş bir gül ile çıktı. Buika’nın duruma çabucak hâkim olup, dikkatleri üzerinde toplamaya özen gösterdiği anlarda karmaşadan geriye kalan sesler arka planda devam ediyordu. Buika 2008’de piyasaya çıkan “Niña de Fuego” albümünden “Volver, Volver”i söylerken, bir yandan da küçük bir grup dinleyici tarafından İstiklal Marşı söyleniyordu. Kısa bir aradan sonra derin, yanık sesiyle başka bir şarkıya başlayan Buika hepimize İngilizce şöyle sesleniyordu: “Istırap, bana anahtarın nerede olduğunu söyleyebilir misin?” Ve hemen ardından uzun uzun bir “Ayyy!” çekiyordu. Bu sefer Buika’nın o sihirli sesi hepimizi sarmıştı. Birbirinden hoş iki farklı sese sahip Rita ve Glykeria konseri hareketli şarkılarıyla dinamikleştiren, iki farklı dilde (Rita İbranice, Glykeria Yunanca) benzer duyguları yansıtan şarkılara yöneldiler. Rita, “Umarım müzik insanları birleştirip, bir araya getirir” dedi ve bir alkış daha koptu. Ardından klarinet ustalarımızdan Hüsnü Şenlendirici sahneye çıktı ve doğaçlamalarının sunduğu barışçıl sesle gerginliği bir parça da olsa dağıtmayı başardı. Konserin Glykeria’nın “Şinanay Yavrum Şinanay”ı söylemesiyle sona yaklaştığını herhalde uzun süre unutamayacağım. Çünkü kendilerini alkışla tempo tutmaya kaptıran dinleyiciler müziğin birleştirici gücünü belki de en çok bu şarkıyla duyumsadılar. Oysa konserin tümü, müziğin birleştirici gücünü, Akdeniz’in farklı dillerden bütün sesleriyle çoktan kanıtlamıştı. KSV, Aynur Doğan’ın protesto edilmesini ‘son derece üzücü’ buldu: ‘Sanatın dili evrensel’ Kültür Servisi Önceki akşam 18. İstanbul Caz Festivali kapsamında Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde gerçekleşen “Suyun Kadınları” konserinde, Tuncelili ses sanatçısı Aynur Doğan’ın söylediği Kürtçe şarkılar bir grup tarafından protesto edildi. Bazı seyirciler “Türkçe söyle!” diye bağırırken, seyircilerden biri sahneye yastık fırlattı. Daha sonra da, Açıkhava Sahnesi’nin arka taraflarındaki bir grup seyirci bir süre İstiklal Marşı söyledi. Açıkhava’daki müzikseverlerin büyük bir bölümü Aynur Doğan’a gösterilen tepkilere karşı çıkarken, bir grup seyirci de alkışla tempo tutarak Aynur’a destek vermeye çalıştı. Konserin sonunda, tüm sanatçılarla birlikte sahneye gelerek izleyicileri selamlayan Aynur ayakta alkışlandı. Öte yandan, İstanbul Caz Festivali’ni düzenleyen İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) yönetimi, olayla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada, “18. İstanbul Caz Festivali kapsamında gerçekleştirilen Mujeres de Agua (Suyun Kadınları) konserinde yapılan protestoların son derece üzücü olduğunu düşünüyoruz. Sanat ve kültürün birleştirici rolünün unutulmaması gerektiğini, sanatın dilinin evrensel olduğunu hatırlatmak isteriz” denildi. Varlık dergisi 78’inci yaşını kutladı Kültür Servisi Şair, yazar ve yayıncı Yaşar Nabi Nayır’ın çıkardığı Varlık dergisinin 78. kuruluş yıldönümü önceki akşam Beyoğlu’ndaki Cezayir Restoran’da düzenlenen etkinlikle kutlandı. Törende konuşan Nayır’ın kızı Filiz Nayır, uzun soluklu edebiyat dergilerinin dünyada parmakla sayılacak kadar az olduğunu söyledi. Gecede, her yıl derginin yayın hayatına başlayışının yıldönümünde verilen “2011 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri” de sahiplerini buldu. “Şiir” kategorisindeki ödül, “Çocuğa İnanmanın Sonu Yok” adlı yapıtıyla Taner Cindoruk’a, “Öykü” kategorisinde ise “Van Gölü Ekspresi” adlı yapıtıyla M. Özgür Mutlu’ya verildi. Aynur Doğan’dan açıklama Aynur Doğan da dün basına yaptığı açıklamada olayı şöyle yorumladı: “Konserde bana minder atan anlayış, benim gözümde bu ülkenin birliğine, kardeşliğine, barışına ve demokratik olabilme çabalarına vurulmaya çalışılan acı bir darbedir. Böyle bir konseri dinlemeye gelmiş yani belirli bir sosyokültürel seviyenin üzerinde olduğunu düşündüğümüz insanların arasında bile bu tepkiyle karşılaşmak düşündürücü. İspanyolca, İbranice ve benzeri dillerde şarkılar söylendiğinde kurulan empatinin, yanı başındaki dile, kardeş Kürtçe dilindeki aşk şarkılarıyla kurulamaması, bunun nefrete dönüşmesi, gerçekten üzücü. Bunun ile beraber bu nefreti ve düşmanlığı sanatın birleştirici gücü ile yenebileceğimize olan inancım, dün gecenin sonunda çoğunluğun bana verdiği destek ile yeniden yeşerdi. Aslında çoğunluk olan bizleriz, kardeşliğimizdir ve sanat da bu kardeşliği pekiştirmeye devam edecektir.” Adları Whisky, ama en çok bira içilerek dinlendiler. Türk Rock müziğinin ilk isimlerinden biri Whisky. 1979 yılında rahmetli gitarcı Kamil Özaydın tarafından İstanbul’da kurulmuştu, Fatih semtindeki dükkânından dolayı bilinen lakabıyla Bakkal Kamil. Zamanın çorak ortamında tek rakipleri Devil idi. TRT televizyonuna çıkmak için farklı bir isim kullanmışlar, sonra çıkardıkları “Babaanne” ile, ilk Türkçe rock albümümüzü yapan topluluk sıfatını kazanmışlardı. Whisky, uzun bir aradan sonra “Best Of Whisky” ile karşımıza çıktı. Bu sı Whisky “Best Of” (İstanbul Piano Müzik Yapım) radan bir toplama değil; özelliği şarkıların yeniden kaydedilmiş olması. Tek zayıf tarafı, “Babaanne” albümünden sadece bir parça ile yetinilmesi. Yeni kadroda vokal ve gitarda Serdar Çokuslu, davulda Aydın Şeref, basta Volkan Konya, tuşlu çalgılarda Eser Taşkıran ve solo gitarda Taner Keleş var. Bu bir miras albümü, o nedenle kayıtlar oldschool. Bir yandan da insanı yeni albüm beklentisine de sokuyor. Her rock dinleyicisinin CD rafına gerekli bir arşiv albümü “Best Of Whisky”; her roker mutfağının buzdolabında bulunması gereken iki şişe soğuk bira gibi… [email protected] 1990’ların ikinci yarısında hayatımıza giren elektronik müzik grubu Lamb, 8 yıllık bir aradan sonra yeni bir albüm yayınladı. Drum & bass, caz ve triphop’ı kaynaştıran albümleriyle önemli bir hayran kitlesi kazanan ikili, 2003’te çıkan 3. albümden sonra plak şirketi baskısından bunalıp, müzikte izleyecekleri rota konusunda anlaşmazlığa düşmüş ve ayrılmıştı. Vokalist Lou Rhodes’un eski albümlerde sesinin fazla işlenmiş olmasından rahatsız olduğu biliniyordu. Akustik albümlerinde kendine duyduğu güveni daha da artınca, sesinin yeni albüme olabildiğince yalın bir şekilde yansımasını istemiş. Lamb “5” (Strata Music) Sonuçta “5”, kendi kurdukları plak şirketinden yayınlandığı için, hit çıkarma baskısını da hissetmedikleri, parlak prodüksiyonlardan uzak, içten bir çalışma olmuş. Grubun diğer yarısı Andy Barlow, yine stüdyoda yeteneklerini sergileyerek prodüksiyon dehasını gösteriyor. Belli ki, 1996 tarihli ilk albüm “Lamb”deki soundu yakalama çabası ağır basmış. 11 şarkının yer aldığı toplam 41 dakikalık albümde Lou Rhodes’un, yine varoluş ve hayat üzerine duygularını yoğunlukla ortaya koyan sözleri dikkat çekici. Yumuşacık vokaliyle mükemmel bir yorumla söylediği şarkılar, insanı farklı bir boyuta taşıyor. www.zulalkalkandelen.com ‘Lahana Sarma’ Makedonya yolcusu Kültür Servisi Tiyatrotem’in “Lahana Sarma” adlı gösterisi 57 Ağustos tarihleri arasında Makedonya Uluslararası Bitolino Festivali’ne katılacak. Kukla, illüzyon, ortaoyunu, gölge oyunu gibi geleneksel türlerden yola çıkılarak oluşturulan gösteride usta oyuncular Ayşe Selen ve Şehsuvar Aktaş hem kuklaları oynatıyor hem de gösteride rol alıyorlar. ZÜLFİKAR NAKLİYAT C MY B Ev ve Ofis Taşımacılığı Telefon: 0216.575 91 22 0532.564 17 17 0555.302 66 34 C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle