18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 TEMMUZ 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA HABERLER CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın ‘dik Duramadılar’ sözüne yanıt verdi İnsanın içini acıtan olaylar bunlar. 5 ‘İmza namustur’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Diklendiler, dik duramadılar” sözlerine “Biz dik duruyoruz, bu imzayı inkâr ediyorsan senin omurgandan benim kaygım var. İmza namustur, diyorlarsa arkasında durmaya çağırıyorum” karşılığını verdi. Kılıçdaroğlu’nun partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamalar özetle şöyle: Biz yalan söylemeyiz: Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin kamuoyuna açıklanması doğru değildir. AKP ve CHP masaya oturarak bir mutabakata vardı. Kapalı grup toplantısında da sadece iki cümle okuyarak, beklediklerimizi aldığımızı ifade ettik. Hiçbir yorum da yapmadık. Çünkü varılan bir uzlaşmanın kendi kuralları içinde yürümesini istiyorduk. Çünkü biz demokrasiyi içine sindirmiş, ikiyüzlü po Daha Ne Yazayım?.. Şike iddialarında ikinci dalga geldi... Ardından üçüncü dalga, belki de dördüncü dalga gelecek... Televizyon ekranlarında sabah akşam “şike” konuşuluyor, bu arada “kirli bilgi akışı” her olayda olduğu gibi kimi gazetelerin manşetlerine giriyor: “Futbolun Ergenekon’u...” Yazı masamın başında bunları düşünüyorum... Dışarıda çılgın bir sıcak, bunaltıcı bir hava... Yaprak bile kımıldamıyor. Spor mu, siyaset mi yoksa Sivas katliamının bir numaralı sanığı Cafer Erçakmak’ın Sivas’ta kalp krizi sonucu öldüğünü mü yazsam? Aklımda bir dizi soru Sivas katliamının sanığıyla ilgili... 17 yıldır nasıl saklanabilir Sivas’ta? Avukat Şenal Sarıhan da ölüm haberini duyunca kuşkulandığını söylüyor, Madımak’ta yakılan şair Metin Altıok’un kızı Zeynep gibi: “Bu adam şimdiye dek neredeydi? Evinde miydi, yoksa başka yerde miydi?” Cayır cayır yanarak ölen 33 aydın, şair, yazar, can... 18 yıldır adalet aranıyor... Devletin vurdumduymazlığı, o kanlı katliamı yaratan iç ve dış güçler... Sivas katliamından sonra yok yurtdışına kaçtı, yok Fransa’da, Almanya’da şurda burda haberlerini okuduk ama adam Sivas’ta ölüyor... Üstelik evi Madımak Oteli’ne çok yakın bir yerde. Bu devletin polisi, istihbarat birimleri uçan kuşun kanat çırpışını bile izleyebiliyor ellerindeki aygıtlarla. Peki Cafer Erçakmak Sivas’ta yaşıyorsa neden yakalanmıyor ya da yakalanamıyor? Aslında sözün bittiği yerdeyiz... Toplum olarak bu tür olaylar karşısında duyarsızız... Vedat Aydın, 20 yıl önce bir gece yarısı evinden alınıp götürüldü. Eşi polise alıp götürenlerin “eşkalini” anlattı. Aradan bunca yıl geçti. Aydın’ın eşine fotoğraflar gösteriliyor: “Eşinizi bu kişiler mi alıp götürmüştü?” Aradan geçen yıllar... Vedat Aydın’ın öldürülmesi... Erdoğan’ın CHP’nin Meclis’te yemin etmesini ‘dik duramadılar’ olarak yorumlamasına sert tepki gösteren Kılıçdaroğlu, ‘’Biz dik duruyoruz, bu imzayı inkâr ediyorsan senin omurgandan benim kaygım var. Namuslu, omurgalı insanlar attıkları imzanın sonuna kadar takipçisi olurlar. Bunun altında 3 AKP’linin imzası var, sahip çıksınlar. 27 Nisan’da bir muhtıra verildi, hesap soruldu mu? Hani dikleniyordun, sana muhtıra verene üstün hizmet madalyası verdin mi, vermedin mi?’’ dedi. litika gütmeyen bir partiyiz. Çünkü biz açıkça söyleyeyim, yalan söylemeyi bilmeyiz, yalan söylemekten utanırız. Sayın Başbakan kürsüye çıktı bir sürü laf etti. Yine ses çıkarmadık. “Olur, siyasettir” dedik ama grup toplantısında bizim için “CHP diklenmiş ama dik duramamıştır” diyor. O zaman konuşmak bize farz oldu. Biz başından beri “İki arkadaşımıza yemin yolu açılıncaya kadar yemin etmeyeceğiz” diyoruz. Birinci yalan, “Efendim onlar Meclis’e gelinceye kadar biz de yemin etmeyeceğiz”... Bu yalanı Erdoğan söylüyor. İrade beyanı olursa yemin yolu açılır, dedik. Ne demek irade beyanı? “Hapiste kimse kalmasın. Tutuklular da parlamentoya gelip yemin edebilirler. Bunun yolunu açalım.” Bize bir metin getirdiler. Ayrıntıları açıklamak istemezdim ama farz oldu. Dün sabah getirdikleri metin “Tüm siyasi parti ve milletvekillerinin milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri hususunda azami hassasiyeti göstermeleri gerektiğine inanıyoruz.” Kusura bakmayın bu bizim arzu ettiğimiz irade beyanı değildir. Öğlen oldu. Aynı metin bir daha geldi. Yine orada değişen bir şey yok. Bizim söylediğimiz metin, “Tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri için TBMM’de olmaları gerektiğine inanıyoruz.” Şimdi bunun altında AKP’lilerin imzası var. Sayın Erdoğan benim bildiğim insanlar attıkları imzaya sahip çıkarlar, o imza herkesin namusudur. Omurgalarından kaygılıyım: Biz dik duruyoruz, bu imzayı inkâr ediyorsan senin omurgandan benim kaygım var. Namuslu, omurgalı insanlar attıkları imzanın sonuna kadar takipçisi olurlar. Bunun altında 3 AKP’linin imzası var, sahip çıksınlar. 27 Nisan’da bir muhtıra verildi, hesap soruldu mu? Hani dikleniyordun, sana muhtıra verene üstün hizmet ma ‘KARAR HATALI’ sa Gök yemin etmedi CHP’de yemin etmeyen vekillerden dördü dün Genel Kurul’da yemin etti. sa Gök, dün de yemin etmezken yaptığı açıklamada, uzlaşma metninde yemin etmeme kararını ortadan kaldıracak somut bir gelişme olmadığına dikkat çekti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda dün 4 CHP milletvekili daha yemin ederken, Mersin Milletvekili İsa Gök yemin etmedi. Gök, “Maalesef değişen hiçbir şey olmadığını görüyor ve telaş içinde alınan yemin etme kararını kesinlikle doğru bulmuyorum” dedi. TBMM Genel Kurulu dün Başkanvekili Sadık Yakut başkanlığında toplandı. Yakut, yemin etmeyen milletvekillerini kürsüye çağırdı. CHP Ankara Milletvekili Emrehan Halıcı, Malatya Milletvekili Veli Ağababa, İstanbul Milletvekili Şafak Pavey ile Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün yemin etti. İsa Gök ise yemin etmedi. Gök, dün düzenlediği basın toplantısında “demokratik bir eylem olan yemin etmeme süreci dün sona erdiğinde CHP’nin tutuklu milletvekillerinin Meclis’e gelebilmelerinin yolunun açılması gerektiğini” vurgularken şu açıklamayı yaptı: “Ancak mutabakat metninde ‘tutuklu milletvekilleri’ ifadesine bile yer verilmemiştir. O zaman elde somut ne delil vardı ki alelacele yemin kararı alındı? Yani iki hafta öncesine göre bize bu tutumu aldıran gerekçelerden hangisi ortadan kalktı? Maalesef değişen hiçbir şey olmadığını görüyor ve telaş içinde alınan yemin etme kararını kesinlikle doğru bulmuyorum. Somut bir sonuç elde edilene kadar haklı ve kararlı tutumumuzu devam ettirmeyen partimin bir milletvekili olarak, bu erken alınan karara uymak zorunda olduğumu biliyorum.” Kemal Kılıçdaroğlu grup toplantısında Erdoğan’ın eleştirilerine yanıt verdi. (Fotoğraf:AA) dalyası verdin mi, vermedin mi? Erdoğan, sonunda, bu muhtıra değildir, demeye başladı. Çünkü orada yeterince nemalandı, mağdur edebiyatı yaptı. Hani 12 Eylül paşalarından hesap soracaktın, maaşlarına zam yaptın. Sen 12 Eylül’de hangi bedeli ödedin, hangi işkenceden geçtin, insanların acılarını istismar ettin. Yolsuzluk iddiası: Tarihi camileri onarmaya kalktılar, İzmir ve Manisa’da. 22 caminin onarımında 3 milyon 874 bin 446 lira tutarında imalat hiç yapılmadığı halde bu müteahhitlere 6 trilyon para ödendi. Süleymaniye Camii onarıldı, 4 trilyonluk yolsuzluk yapıldı. Erdoğan’a soruyorum: Hasan Dağcı kim? Özel Kalem Müdürü, bir arsa alıyor, İstanbul Kadıköy’de, Kadıköy Belediyesi’nin yazısı da var, bu arsa cami yeridir diye, ama Büyükşehir Belediye meclis kararı da var, cami yeri rezidansa dönüştürüldü, diye. Rezidans yapılıyor ve satılıyor. Sen dini böyle mi yaşıyorsun? Para deyince bunlarda din iman kalmıyor. Kalpazanlıkla suçlanıyordun: Efendim ben başka bir şeyle suçlanıyordum, ama gelenler başka bir şeyle suçlanıyorlar diye bir kolaycılığın arkasına sığınmak olur mu? Sen de kalpazanlıkla suçlanıyorsun. Masumiyet karinesini bile çarpıttı, çünkü anayasayı bilmiyor, hukuk kültürü yok. Grup toplantısında yapılan seçimler sonunda CHP İzmir Milletvekili Güldal Mumcu TBMM Başkanvekilliği’ne; Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya ve Bolu Milletvekili Tanju Özcan kâtip üyeliğe, Denizli Milletvekili Adnan Keskin de idare amirliğine aday gösterildi. Elbet tüm bunlar değil içimizi acıtan, kavuran, yüreğimize bir ok gibi saplanan olaylar. Kimi insanların gölgeleri büyüyor, çocukların acılı gözlerinde... Yinelenmeyecek tek günün içinde birbirine benzer ne gündüz var ne de gece. Hopa’da biber gazı sonucu geçirdiği kalp kriziyle ölen sosyalist emekli öğretmen Metin Lokumcu için verilen Adli Tıp Raporu’nda ne diyordu: “Kendi eceliyle öldü!” Lokumcu’nun ailesi ve avukatları bu rapora şu yanıtı veriyor: “Metin Lokumcu’nun kalp ve akciğer rahatsızlığı yoktu. Bununla ilgili ne hastaneye gitmiş, ne tedavi olmuş ne de ilaç kullanmıştır.” Lokumcu’nun yoğun biber gazından etkilendiği biliniyor... Bir çevre eylemi birilerinin öne sürdüğü gibi örgütlü suç örgütü eylemine dönüştürülüp, olayları Ankara’da protesto eden gençlerin, ÖDP’lilerin evleri basılıyor, kitaplar suç öğesi olarak alınıp götürülüyor, 15 genç tutuklanıyor. Bizden olmayan birileri yaşamımızı alıp götürüyor, aynı düşüncede olmayanlar “çete” olarak yaftalanıyor... Umutlarımızı çalıyorlar bizim, hayatımızı... Türkiye Gazeteciler Sendikası kuruluşunun 59. yılında tutuklu ve hükümlü gazeteci yakınlarıyla dayanışma günü düzenlerken, adalette eşitlik istiyor. Benim ülkemde düşünceyi ifade özgürlüğü yok! Benim ülkemde sosyalist gazetecileri ulusal medya “gazeteci olarak” görmüyor. Benim ülkemde Kürt gazetecileri devlet hâlâ potansiyel terörist olarak görüyor. Durgun bir gün... Madımak katliamının bir numaralı sanığı Sivas’ta ölüyor... Acaba hep Sivas’ta mı yaşadı? Bir ara gözlerimi yumuyorum.... Şenal Sarıhan’ın, Zeynep Altıok’un sözleri geliyor aklıma: “İnanılacak gibi değil!” Bu ülkede Musa Anter’in katilleri hâlâ elini kolunu sallayarak dolaşıyor, Hizbullah Güneydoğu’da cirit atıyor, 1994 yılında hazırlanan TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Raporu, Meclis Genel Kurulu’na bile getirilmiyor. Daha ne yazayım? Avrupa Konseyi’nden ‘ifade özgürlüğü’ uyarısı BAHADIR SEL M D LEK ULUSLARARASI SEND KALAR KONFEDERASYONU: Türkiye’de sendikal haklar kısıtlandı ANKARA (AA) Uluslararası mahrum bırakıldığı kaydedildi. Sendikaların özgürce faaliyet gösSendikalar Konfederasyonu (ITUC) tarafından hazırlanan raporda, Tür teremediği eleştirisine yer verilen rakiye’de, anayasada özgürlüklere da porda, sendikaların meslek veya işyeri ir bazı düzenlemeler yapılmasına temelinde örgütlenemediği, sendikakarşın sendikal hakların yasal olarak ların iç yapıları ve faaliyetlerinin en hâlâ büyük oranda kısıtlandığı belir ince ayrıntısına kadar incelendiği, sendikaların toplantı ya da miting dütildi. ITUC’nin Sendikal Hak İhlalleri zenlemek için yetkili makamlardan Raporu’nda, dünyada geçen yıl ya izin almak zorunda olduğu belirtildi. şanan sendikal hak ihlallerine yer ve Raporda, sendikacıların, polisin etrildi. Raporda, aralarında Türkiye’nin kinliklere katılmasına ve kayıt altına de bulunduğu 143 ülkenin sendikal almasına izin vermek zorunda olduğuna değinildi. hak ihlalleri, sendikal ITUC’nin raporunda, hakların pratikte nasıl ITUC’nin ‘Sendikal sendikal hak ihlalleri açıuygulandığı ve ulusal Hak hlalleri’ sından Türkiye’ye ilişkin yasaların sendikal hakları ne ölçüde ve nasıl koru raporunda Türkiye’de olarak yer alan eleştirilerden bazıları şöyle: duğuna dair bilgilere yer özellikle kamu Anayasada geçen yıl verildi. Geçen yıl birsektöründe toplu toplu pazarlık hakkının çok işçinin kendi tercih pazarlık yetkisi kamu sektörüne de taettikleri sendikalardan istifa ederek yönetimle alabilmek için var olan nınması gibi kısmi iyire yakın örgütlenmelere temsil barajının çok leştirmeler yapıldıysa da toplu pazarlık yetkisi alakatılmaya zorlandığı öne yüksek olduğuna bilmek için var olan temsürülen raporda, sendidikkat çekildi. sil barajı bütün sendikakalara yönelik yargısal lar için çok yüksektir. süreçler devam ederken Grev hakkına yönelik kısıtlamalar birçok işçinin sendika üyesi olduğu için işlerinden atıldığı ifade edildi. Ra sürüyor. Grev gözcülüğü çok kısıtlı, topluporda, “2010 yılında, anayasada özgürlüklere dair bazı düzenleme sözleşmelere uyulmaması halinde ler yapıldıysa da sendikal haklar grev yapmak yasak ve hayati sayılyasal olarak hâlâ büyük oranda kı mayan bazı sektörlerde bile grev yasağı bulunuyor. sıtlanmaktadır” denildi. Yasadışı grevlere katılmak tutukSendikal hakların yasalarla yeterince güvence altına alınmadığı be lama da dahil olmak üzere çok ağır şelirtilen raporda, örgütlenme özgürlü killerde cezalandırılıyor. Yasalara göre, Bakanlar Kurulu yağü anayasada yer almasına rağmen sendika kurma veya bir sendikada ça salara uygun bir grevi bile kamu yalışma hakkının sadece Türkiye Cum rarı ve ulusal güvenlik gibi nedenhuriyeti vatandaşlarına tanındığına lerden dolayı 60 güne kadar erteleme dikkat çekildi. Raporda, ayrıca kamu yetkisine sahip ve bundan sonra kosektörü de dahil olmak üzere birçok nunun zorunlu arabulucuya götürülsektörde çalışan işçilerin bu haklardan mesi gerekmektedir. ANKARA Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’yi net bir dille uyardı. Hammarberg, 2729 Nisan tarihlerinde Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ardından hazırladığı raporunda Türkiye’de ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü ile ilgili durumun hâlâ kaygı verici olduğu saptamasını yaptı. Hammarberg’in ekleri ile 22 sayfayı bulan raporu dün yayımlandı. Rapora göre TCK ve Terörle Mücadele Kanunu’nda bugüne kadar yapılmış olan çeşitli değişikliklerin ifade özgürlüğünü etkili bir biçimde sağlamada yeterli olmadığı görüşünde olan komiser, Türk makamlarının, kanun hükümlerini bu hükümetin ifade özgürlüğünü sınırlaması amacıyla orantısız biçimde kullanılmasını önlemesini istedi. Hammarberg, RTÜK Kanunu’nun RTÜK tarafından uygulanışının Avrupa Konseyi standartlarına uyumlulaştırılması gereğine de işaret etti ve Türkiye’deki ifade özgürlüğü ihlallerinin çoğunun mahkemelerin ve savcıların mevcut kanun hükümlerini yorum ve uygulamalarındaki orantısızlıktan kaynaklandığının gözlemlediğini ve “şiddeti tahrik kavramının” yorumlanmasının AİHM’nin içtihatları ile uyumlu olmadığından kaygı duyduğunu belirtti. Komiser, hükümeti, mevzuatın ve içtihat hukukunun kullanılması suretiyle, ifade edilenlerin gerçekliğini ispat ve kamu yararını ileri sürme hakkının Türk hukuk sistemine dahil edilmesini istedi. Raporda, gazeteciler, insan hakları savunucularına karşı çok sayıda sindirme, saldırı ve cinayet girişiminde bulunulmasından kaygı duyulduğu dile getirilirken, Hrant Dink cinayetine atıfla birçok başta araştırmacı gazeteciler olmak üzere birçok gazetecinin iş güvencesinden yoksun çalıştığı saptamasını yaptı. TCY’nin ifade özgürlüğü üzerindeki etkilerini de değerlendiren Hammarberg, “... başta 285. (soruşturmanın gizliliğinin ihlali) ve 288. (adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs) maddeler olmak üzere, ifade özgürlüğüne ilişkin başka maddeler bulunmak tadır. Bu konuyla ilgili 2011 Nisan ayı itibarıyla AİHM’nin verdiği ve uygulanması takip altında olan 121 karar bulunmaktadır” değerlendirmesini yaptı. hmet Şık ve Nedim Şener Raporda, gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanma süreçlerine atıfla, “Tarafların eşitliği konusuna gelince, sanıklar aleyhine olan delillere erişim komiser için bir başka büyük endişe kaynağıdır” denildi. Raporun sonuç ve tavsiyeler bölümünde, komiserin üst düzey yetkililerin ve siyasilerin açtığı hakaret davalarından özellikle kaygı duymakta olduğu belirtilerek, “AİHM’nin içtihatlarına göre, siyasiler söz ve eylemlerinin hem gazeteciler hem de kamuoyu tarafından daha ayrıntılı bir şekilde irdelenmek durumunda olduğunu kabul etmelidirler” görüşüne yer verildi. Raporun ekinde, Dışişleri Bakanlığı’nın Çok Taraflı Politik İlişkiler Genel Müdürü Erdoğan İşcan imzasıyla Türkiye’nin resmi mütalaası yer aldı. Mütalaada, bu raporda yer alan bulgulara ve önerilere bir tepki verilmeyeceği belirtildi. Hükümetin ifade özgürlüğü bağlamında basın özgürlüğünün genişletilmesini sağlayacağı dile getirildi. A Türkiye’de ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü ile ilgili durumun hâlâ kaygı verici olduğu saptamasını yapan Avrupa Konseyi nsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, “Bu hakların savunulması ve eleştiriye ve karşıt görüşlere karşı hoşgörülü bir ortamın desteklenmesi için acil tedbirlere ihtiyaç vardır” değerlendirmesini yaptı. Hammarberg raporda, tutukluluk ve yargılama sürelerinin uzunluğundan kaygı duyulduğunun da altını çizdi. gazetecilerin korunmasının arttırılması istendi. tadır. Bu maddeler, 2007 yılından beri, özellikle Ergenekon davası ile ilgili yazıları yüzünden gazetecilere soruşturmalardaki ani artış nedeniyle öne çıkmıştır” görüşünü dile getirdi. Ceza yargılamasındaki sistematik sorunlar ve bu sorunların ifade özgürlüğü üzerindeki yan etkilerini de raporunda ele alan komiser, “Gözaltında tutuklu kalma sürelerinin Türk yargı sisteminin büyük sorunlarından biri olmaya devam etmesinden kaygı duymak nternet yasağı Komiser, internet sansürünün ve internet sitelerine erişimin engellenmesinin demokratik bir toplumda olması gereken ölçüleri aştığı görüşüne vurgu yaptığı raporunda, internet yasağının Avrupa Konseyi standartlarına uyumlulaştırılması gerektiğine dikkati çekti. Medyanın sermaye yapısından ötürü editoryal bağımsızlığı konusunda kaygılarına da raporunda yer veren Hammarberg, işçi hakları bağlamında Türkiye’nin mütalaası Gözaltı süreleri C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle