18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 TEMMUZ 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 TEB, yeni eleman alan işletmelere yıllık yüzde 1.5 kredi faizi indirimi uygulayacak İstihdama kredi Varol Civil, 24 ay vadeli 300 bin TL taksitli ticari kredi kullanan KOB ’lere 4 bin 800 TL indirim sağlanacağını söyledi. Bu indirimle KOB ’nin yeni istihdam ettiği asgari ücretli bir elemanın 24 aylık işveren payı karşılanıyor. Ekonomi Servisi Türk Ekonomi Bankası (TEB), “KOBİ İstihdam Projesi” kapsamında kredi kullanan işletmelerin en az iki yeni istihdam veya engelli statüsünde bir yeni istihdam sağlaması durumunda kredi faizinde yüzde 1.5 puan indirim sağlayacak. Türkiye’de işgücünün yaklaşık yüzde 80’ini yaratan KOBİ’lere destek vererek istihdamın güçlendirilmesine katkı sunmayı amaçladıklarını belirten TEB Genel Müdürü Varol Civil, “Bir işaret fişeği çakmak, oraya dikkati çekmek amacıyla bu projeyi geliştirdik. Projeyle eleman alımını planlayan ama maliyetini düşünen KOBİ’leri teşvik etmiş olacağız, kayıt dışında çalışan elemanların kayıt içine alınmasını sağlamaya çalışacağız” dedi. Civil, 24 ay vadeli 300 bin lira taksitli ticari kredi kullanan bir KOBİ’ye 4 bin 800 lira indirim yapılacağını dile getirerek, bu indirimle KOBİ’nin yeni istihdam ettiği asgari ücretli bir elemanın 24 aylık işveren payının karşılanacağını ifade etti. Civil, ekonomi yönetiminin aldığı soğutma tedbirleriyle ekonomide yavaşlama görmeye başladıklarını ancak bu yıl büyümenin yüzde 66.5’ler seviyesinin altında kalmayacağını belirtirken, sektörde KOBİ kredilerinin ise büyümeye devam edeceğini söyledi. Ekonomide Aşırı Isınma Bu haftayı iki önemli veri seti ile açtık. İlk olarak mayıs ayına ait “Ödemeler Dengesi” istatistikleri yayımlandı. Söz konusu istatistiklerde en önemli bilgi cari işlemler açığının boyutları idi. Artık hemen her kesimin Türkiye ekonomisi için ciddi bir kırılganlık unsuru olarak değerlendirdiği cari işlemler açığı bu yılın ilk beş ayında 37.3 milyar dolara, on iki aylık dönemde ise 68.5 milyar dolara yükselmiş bulunuyor. Bu rakam Türkiye’nin son bir yıllık gayrisafi hasılasına oranlandığında yüzde 8’lik bir boyut sergilemekte. Ödemeler Dengesi İstatistikleri arasında dikkat çeken bir başka veri ise çoğunlukla kayıt dışı, “yerli” sıcak para akımlarının bir göstergesi sayılan net hata ve noksan kalemindeki hızlı yükselme. Net hata ve noksan kaleminden kaynaklanan yerli sıcak para sermaye girişleri mayıs ayında 4.5 milyar dolar düzeyine ulaşmış. Bu rakam 2009’un ilk aylarından bu yana ilk kez bu denli bir düzeye çıkmış durumda ve özünde kayıt dışı sermaye hareketlerinin bir yansıması olarak cari işlemler açığının finansmanının da “kalitesiz” nitelikte olduğunu belgeliyor. Haftanın ikinci önemli verisi The Economist yayın kuruluşunun bir çalışmasına ait. The Economist, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yaklaşık otuz gelişmekte olan yükselen piyasa ekonomisi için aşırı ısınma endeksi yayımlamış. Söz konusu aşırı ısınma endeksi, altı unsurun bileşeninden oluşturulmuş: tüketici fiyat enflasyonu; milli gelirin büyüme hızı; işsizlik oranı; özel sektör kredileri; faiz oranları ve cari açık. Türkiye, bu endekse göre ilk yedi ülke arasında ve The Economist araştırmacılarının ifadesiyle “cazırdayan” grup içerisinde yer alıyor. Türkiye ekonomisinin sağlıksız ve kırılgan bir aşırı ısınma görünümünde olması, kuşkusuz, cari işlemler açığı ve saman alevi misali sergilenmekte olan yüksek büyüme hızının yanında yurtiçi kredi hacminin olağanüstü genişlemesine dayanmakta. Merkez Bankası verileri, mevduat bankalarınca yurtiçine açılan kredi hacminin mayıs ayı itibarıyla 49.6 milyar TL olduğunu belgeliyor. Yurtiçi kredi hacmi bir sene öncesinde 34.4 milyar TL idi ve dolayısıyla son bir sene içerisinde kredi hacminin yüzde 44.4 oranında artmış olduğunu hesaplayabiliyoruz. Kredi talebinde böylesi bir sıçrama elbette dış açığın da ana kaynağını oluşturmakta. Bu gözlem cari işlemler açığına dönük olarak önerilen istikrar tedbirlerinin de aslında kamu sektörüne değil; özel sektöre yönelik olması gerektiğini vurguluyor. Neoliberal istikrar reçetesinin standart unsurları arasında artık klişeleşmiş söz oyunlarına dayanan mali disiplin, kamu bütçesinin daraltılması ve benzeri öneriler, yapısal olarak özel sektör kararlarından kaynaklanan cari işlemler açığının çözümüne katkıda bulunamıyor. “Pazar ekonomisinin piyasa aletleri içerisinde kalarak özel sektörün risk algılaması ve tasarruftüketim kararları nasıl değiştirilebilir ve cari işlemler açığı üzerine olan baskısı nasıl hafifletilebilir” soruları ise neoliberal dünya görüşünün iktisadi gerçekleri algılama sınırlarını zorluyor. Cari açık politikası hiçbir işe yaramadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “cari açık konusunu dikkatle takip ettiklerini” söylemesine ve hükümet üyelerinin “cari açığın tehdit oluşturmadığı” iddialarına karşın, 61. hükümet programı, alınan önlem ve teşviklerin cari açığı düşürmediğini ortaya koydu. Başbakan Erdoğan tarafından okunan hükümet programında cari açık için, “Üretim ve ihracatın ithalata olan bağımlılığını azaltmak amacıyla ara malı ve yatırım mallarında yurtiçi üretim kapasitesini artırıcı politikalar ve destekler sürdürülecektir” denildi. AKP’nin 5 Eylül 2007’de okunan bir önceki hükümet programında da cari açığa ilişkin “İthalatımızda önemli bir yer tutan yağlı tohumlar başta olmak üzere ülkemizde arz açığı Hükümet programlarında yer alan cari açıkla ilgili önlem ve teşvikler başarısızlıkla sonuçlandı. olan ürünlere yönlendirme teşvikleri uygulayacağız” ifadeleri yer almıştı. Ancak söz konusu politikaların beklenen faydayı sağlamadığı, cari açığın 2010 sonu ile 2011 Mayısı arasında 46.7 milyar dolardan 68.2 milyar dolara yükselmesinden anlaşıldı. 60. hükümetin programında yer alan, “Cari açığın kontrol altında tutulması ve enflasyonun daha da düşük oranlara çekilmesi ancak mali disiplinle mümkündür. Gelecek yılların bütçeleri hükümetimizin ekonomi ve kamu maliyesi politikalarına uygun olarak tam bir kararlılık ve mali disiplin anlayışı içinde uygulanacaktır. Böylece cari açığın kontrol altında tutulması sağlanacaktır” ifadeleri de işe yaramadı. Metro inşaatını gezdi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Doğuş nşaat’ın yaptığı Sofya Metrosu şantiye alanında incelemelerde bulundu. Gül, inşaat kazı çalışmalarında ortaya çıkan 4. yüzyıl Roma dönemine ait arkeolojik alanı da gezdi. Çağlayan: Biz değil 128 ülke boğuşuyor Ekonomi Servisi Cari açığın bir yandan ülke için tehdit oluşturyana devam eden bir madığını savunan bir yandan da yesorun olarak tanımladığı ni bir sorun olmadığını ve çözmek için köklü çalışmalara başladığını ancari açıkla ilgili, “Bu, latan Ekonomi Bakanı Zafer Çağsadece Türkiye’nin layan, Ekonomi Gazetecileri Derneği başının belası değil. 128 (EGD) üyeleriyle bir araya geldiği ülke bu sorunu yaşıyor. toplantıda, Ekonomi Bakanlığı ve bakanlığın yeni dönem hedeflerine ilişBiz cari açığı kesin kin bilgi verdi. Verilen bilgiye göre; çözeceğiz” dedi. Elde edilen kazanımlar sürdürülebilir kılınacak. Bakanlık 2023 hedefleri için ekonominin artık faiz, borsa, döviz gibi “spekülatif” para kazandırıcı hareketler değil, üretim, istihdam, yatırım olarak algılanması için çalışacak. “Amiral bakanlık” olarak nitelediği Bakanlık dünyanın tüccarı gibi çalışacak. Üretimin niteliği değiştirilecek. Bu çerZafer Çağlayan Lise son sınıfı bitirip de üniversite tercihlerine sıra geldiğinde aklımda gazetecilik vardı. Hiç unutmam babam yanıma gelip “gazeteci olmak için illa gazetecilik okumak zorunda değilsin. İstersen başka bir uzmanlık alanı seç, o birikiminin üzerine gazetecilik yaparsan daha iyi olur, eğer medyada kalmak istemezsen elinde de başka bir seçenek kalır” demişti. Sözünü dinlemiştim. Hatta o dönem “acaba gazeteci olmamı istemiyor mu” diye aklımdan bile geçirmiştim. Uzun yıllar eski Akşam gazetesinin İdare Müdürü olarak görev yapan ve mesleğin zorluklarını iyi bilen babam beni vazgeçirmeye mi çalışıyordu? 10 yıla yakın bir süre başka bir alanda çalıştıktan sonra ani bir kararla gazeteciliğe yöneldim. 1993 yılı sonuydu ve o kararı almamda en büyük etkenlerden biri Uğur Mumcu’nun haince öldürülmesi idi. Ve tek bir isteğim vardı. Cumhuriyet gazetesinde çalışmak... Her şeye sil baştan başladım. 2 çocukla önümde yepyeni ama zorlu bir dönem ‘Enerji vanası olacağız hâlâ vizeyle uğraşıyoruz’ Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve milyar dolara çıkılması gerektiğini ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Dış Eko iki ülke arasında bu potansiyelin bunomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başka lunduğunu söyledi. nı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Hazar ve Şişecam örnek oldu Ortadoğu’dan Avrupa’ya gaz taşıması Gül Alcomet alüminyum fabrikası ve planlanan Nabucco Projesi’yle birlikte Türkiye ile Bulgaristan’ın stratejik or Şişecam gibi örnek Türk yatırımlarının tak olacağını; ancak Bulgaristan’ın vi teşvik edilmesinin önemine dikkat çekze politikasının iki ülke arasındaki ti ti. Üçüncü pazarlarda Bulgaristan gibi geleneksel makine sanayisinde başarıcareti engellediğini vurguladı. lı bir partnerle Türk firCumhurbaşkanı Abmaların çok olumlu işdullah Gül’ün Bulgaler geliştirmesi gerektiulgaristan’la ticaret ristan ziyareti vesileğini vurguladı. siyle iki ülke cumhurhacminde ilk hedefin 5 Bulgaristan Cumhurbaşkanlarının katılıbaşkanı Georgi Parvamıyla 11 Temmuz’da milyar, daha sonra da hızla 10 milyar dolara çıkması nov da Şişecam’ın TırSofya’da TOBB ve goviste’deki yatırımını DEİK tarafından Türkgerektiğini söylerken ettiğini ve çevre Bulgar İş Forumu düHisarcıklıoğlu, vize zorluğu ziyaretsosyal açıdan ördostu, zenlendi. nek imkânlar sağlayan Foruma 300’ü aşkın ve istihdam şartı konularını bu yatırımın Bulgarisfirma katıldı. Forumdile getirdi. tan’ı AB’nin cam merda konuşan Hisarcıklıoğlu, Bulgar atasözü olan “Torba kezi yapacağını iletti. Heyette yer alan da ne varsa çorbada o vardır” ve 70 Türk firmasıyla 100’ü aşkın Bulgar cizesini hatırlattı ve yetkililerden ti firması arasında ikili görüşmeler yapıldı. Gül, Bulgaristan Parlamentosu Başcareti kolaylaştıracak adımların atılmasını istedi. Hisarcıklıoğlu, bu çer kanı Tzerzka Tzaçeva ile görüşçevede Bulgaristan’ın vize bedelini dü tü.Tören kıtasının arkasına geçerek şürmesini ve vize işlemlerini basit çeşitli pankartlar açan aşırı milliyetçi ATAKA milletvekilleri, “Türkiye’nin leştirmesini talep etti. Gül, Türkiye ile Bulgaristan arasın Osmanlı dönemi için Bulgaristan’a daki ticaret hacminde ilk hedefin 5 mil özür ve 10 milyar dolar tazminat boryar dolar olması, daha sonra süratle 10 cu olduğu” iddialarını dile getirdiler. Çağlayan, geçmişten bu vevede, hem bölgesel hem de sektörel bazda yatırım teşvikleri verilecek. Bu sistemle özellikle ara malı ithalatının önüne geçilecek. Ülke ithalat cenneti olmaktan çıkarılacak. Bu konuda diğer ülkeler ne yapıyorsa Türkiye de onu yapacak. İhracat artışının sürdürülebilirliğinin sağlanması ihracat yapısı değiştirilecek. Bunun için ihracatın yüksek katma değerli, teknoloji içeren yapıya gelmesi sağlanacak. TLirası’nın aşırı değerli olması cari açığın önemli nedenlerin biri. Para Politikası Kurulu’nun hatalı politikalarının cezası çekiliyor. Türkiye’nin ithalatı analiz ediliyor. Demir çelik, otomotiv ve makine sektörleri analiz edildi ve politika önerileri geliştirildi. Sürdürülebilir büyüme oranı yüzde 57 aralığında olmalı. 2023’te ihracat hedefi 500 milyar dolar. Libya’daki olaylarla ilgili karşılıklı yatırımları koruma ve teşvik görüşmeleri yapılıyor. B başlıyordu. Bambaşka bir meslekti, alışmadığım bir ortamdı... Ama mutluydum. Birkaç yıl sonra kadroya girdim ve ardından Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne (TGC) üye oldum. Yakama rozetimi taktılar. Babamın evine gidip rozetimi gösterdiğimde babamın gözleri hafif yaşlıydı. Yerinden kalktı, arka odaya geçti ve biraz sonra geri geldi. Elinde kendi rozeti vardı. “Al bunu” diyerek bana uzattı. “Her iki rozeti de hak ettikleri sorumluluğu daima gözeterek taşıyacağına inanıyorum. Seninle gurur duyuyorum.” Meğer Cumhuriyet’te çalışmaya başladığımdan beri yazdığım her imzalı haberi kesmiş, üzerine tarihini yazmış ve özenle saklamış. Bana o kupürleri gösterdi... Fazla konuşmayan, sessiz bir adamdı babam. Yaşamının büyük bölümü Cağaloğlu’nda geçti. Akşam gazetesinden emekli olduktan sonra bir alt sokakta bulunan kayınpederinin Babalar ve Kızları... matbaasına ortak oldu. Orada da uzun yıllar yöneticilik yaptı. Dönemin tipo baskı matbaa makineleri içinde geçti benim de çocukluğum. Oranın kendine özgü havasını soluyarak... Matbaada basılan kitapların çoğunu birkaç kez okuyarak... Hüsnü Tabiiat matbaasının emektarları Mığırdıç Usta ve herkesin Başefendi diye hitap ettiği Nazım Bey’in hoş sohbetlerini, birbirleri ile ince ince şakalaşmalarını dinleyerek... Babam deyince gözümün önüne gelen görüntü de daima gözlüğünü burnunun ortasına indirmiş ya gazete okuduğu ya da bulmacalarını çözdüğü hali oldu. Evimiz Sultanahmet’teydi. Babam beni ve kardeşimi ellerimizden tutarak Büyük Reşit Paşa İlkokulu’na bırakır, oradan matbaaya devam ederdi. Babıâli’nin meşhur yokuşunda ve dar sokaklarında işlerine gidip gelen insanların görüntüleri, sırtlarında ağır kâğıt toplarını taşıyan hamallar, arnavutkaldırımlarında ince topukları ile yürüyen bakımlı kadınlar hafızama kazındı. Aziz Nesin’in tüm kitaplarını soluksuz okuyan bir çocuktum ve babamın bana yaptığı en güzel sürprizlerden biri, beni o taptığım yazarla tanıştırması olmuştu. Şanslıydım, daima arkamda babamın desteğini buldum. Dolu dolu yaşamasını, her yaptığından zevk almasını bilen bir insandı. 8 yaşında terk etmek zorunda kaldığı Makedonya’daki küçük kentini 80 yaşında ilk kez ziyaret ettiği zaman kiraz ağaçlarının tepesine büyük bir coşku ile tırmanan o çocuk baba da benim babamdı, iki torununa daima en sevdikleri yiyecekleri taşıyarak elleri kolları paketlerle dolu kapımızı çalan o dede baba da... Şanslıydım çok uzun süre birlikte olma fırsatını buldum. Şanslıydım, anneme gösterdiği özene ve sevgiye şahit olarak büyüdüm. Babam artık yok. Uzun süredir hastaydı. Artık iletişim bile kuramıyor ve o yatakta kıpırdamayan bedeni karşısında büyük bir çaresizlik yaşıyorduk. Sanırım kurtuldu; çünkü o hali kendisine hiç yakışmıyordu. Yakın bir dostum gönderdiği taziye mesajında “Ne acı sana ki babanın özlemi büyük olacak!.. Bir başka deyişle de Özlem’i büyümek zorunda kalacak! Oysa içimizdeki çocuk ‘büyümeyeceğim işte, büyümeyeceğim’ diye ayak diremekte değil mi?” yazıyor. Babalar ve kızları… Aralarındaki o dile getirilmesi güç bağ… Bilemiyorum galiba babasını kaybeden her kadın için geçerli duygular bunlar… Ve gerçekten de, galiba, ben artık büyüdüm. Yıldız Holding’den cezvesiz, ocaksız Türk kahvesi Ekonomi Servisi Yıldız Holding’in kahve markası; cezve ve ocak olmaksızın sadece sıcak su ile hazırlanabilen telveli, köpüklü “Genç Türk Kahvesi”ni geleneksel kahve tatlarından vazgeçemeyenlerin beğenisine sunarken kahve zincirlerinin en çok saten sütlü kahvesi latteyi, “Café Crown Latte” ile evlere taşıyor. Dün gerçekleştirilen basın toplantısıyla yeni ürünlerinin tanıtımını yapan Örgen Gıda Yönetim Kurulu Başkanvekili ve Genel Müdürü Bülent Örgen’in verdiği bilgiye göre; Café Crown’un yüzde 12 pazar payıyla 2. büyük markası olduğu hazır kahve pazarı 2010 yılında yüzde 7 büyüme gösterdi. Günde 45 ton tüketilen hazır kahve, toplam kahve pazarının yüzde 66’sını oluşturuyor. Toplam büyüklüğü 14 bin ton olan bir arada pazarı son sekiz yılda 32 kat büyüdü. Café Crown bir arada kategorisinde pazarın büyümesine yüzde 93 katkıda bulundu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle