25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 9 HAZ RAN 2011 PERŞEMBE 4 HABERLER Erdoğan, 27 Nisan’da yayımlanan bildiriyi ‘Genelkurmay’ın bir yaklaşımı’ olarak değerlendirdiğini söyledi Gönlümün Adayları Seçime hep bir tarafından bakarız ve onu yalnızca bir şeyi almak olarak algılarız. Oysa seçmek aynı zamanda, birçok olasılık içinden birini yeğlemektir. İki olasılıklı bir seçimde iş nispeten kolaydır. Birini almışızdır, öbürünü de bırakmış. Neredeyse aktifi pasifi eşit bir konumdur söz konusu olan. Ama olasılıklar ikiden ne kadar fazla ise aldığımız ile bıraktığımız arasındaki fark o kadar büyümekte, bir almaya karşılık, birçok mümkünü de bırakmaktayız. Yani artık bıraktıklarımız, aldığımızdan fazla olmaktadır. Çok düşünmeyenler, almayı akıllarına koyduklarının büyüsüne kapılıp, neleri bıraktıklarına fazla dikkat etmez. Sonuç ya buruk bir sevinç ya da kimi zaman hüsran olur. Türkiye’de özellikle genel seçimlerde bu tür seçenek çokluğuyla sık karşılaşılmıyor. Hep demokrasinin varlığı ile yokluğu arasında iki seçeneğe sıkışmış oluyoruz. Ya da belki de, daha doğrusu, seçenek ikiden fazla olduğu halde, görüşümüz bizi bu ikisi arasında sıkışmış gibi yanıltıyor. Bir seçim daha yaşıyoruz. Ve ciddiyetle inanarak söyleyebilirim ki, demokrasimizin olduğu kadar varlığımızın biçimi de buna bağlı. Yanlış anlaşılmasın! En büyük sürprizle bile bir anda tekrar demokrasiye dönemeyiz. Artık en iyi sonuçlar bile (“en iyi sonuçlar” mı, yoksa aslında “en az kötü sonuçlar” mı var? Onu bilemem...) artık bize demokrasiye yeniden dönüşün mihnetli sürecinin yolunu açabilir ancak. Çoğu kişi hesabını buna göre yapıyor. Bu olgu da, seçeneklerimizi daraltma durumunu doğuruyor. Öyle bir seçimi daha yaşıyoruz. Onun için, demokrasi açısından oylarımızın en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini, oraya buraya dağıtılarak heba edilmemesi gerektiğini sanıyoruz. Acaba öyle mi? Lafı daha da uzatmaya gerek yok. Cumhuriyet Güç Birliği ve bağımsız adaylardan söz edeceğim. Önce bir noktayı belirteyim. Hem seçimin demokrasi ve özgürlük için fırsat olduğunu görüp, hem de, tutukluluk yoluyla infaz edilenlerin özgürlüklerini ikinci plana itmenin saçma ve çelişkili olduğunu düşünüyorum. Silivri’de hapis yatanları görmezden gelerek, bu mücadeleyi yürüttüğünü söylemek dürüst değildir. Silivri’de hapis yatanlara destek vermemiz, onların Ergenekon veya Balyoz davalarından yargılanmalarından değil, tutuklu yargılanmalarından kaynaklanmaktadır. Eğer, tutukluluk yoluyla infaz edilmeseler, tutuksuz yargılansalardı, durum değişik olurdu. CHP’nin bu gerçeği kavrayıp duyarlılık göstermesini ne kadar olumlu buluyorsam, demokrat kişiliği ve Cumhuriyet Mitingleri’nin organizasyonundaki etkin öncülüğüyle sivrilmiş, Tuncay Özkan’ı neden listesinden aday göstermediğini o kadar anlayamıyor ve bu olumsuzluğa katlanamıyor, ayrımın hangi ölçüte dayandığını kavramıyorum. Eğer İstanbul’un 1. bölgesinde oy veriyor olsaydım, içtenlikle söylüyorum ki, hiç tereddütsüz oyum Tuncay Özkan’a idi. Tuncay Özkan’a destek vermek istemem yalnız haksızlık karşısındaki isyandan değil, aynı zamanda politik alanda başarılı bir önder olduğunu kanıtlamış olan Tuncay’ın parlamentoda değişik bir ses olma ve demokrasi mücadelesine yeni boyut katma potansiyelini taşımasından da kaynaklanmaktaydı. Aynı şeyler yaşamının belirli bölümlerindeki görüş ve fiillerini onaylamadığım Doğu Perinçek için de geçerli. Doğu’nun bu parlamentodaki Türkiye’nin yeniden yapılanma ve özgürlük mücadelesinde söyleyecek sözü, yapacak işi olduğu kanısındayım. Çetin Doğan da, gelecek parlamentoya katkıda bulunacak adaylardan biri. Bunlar, şu ya da bu partili adaylar yerine haksızlığa uğradıkları için seçilmesi gereken kişiler değil, aynı zamanda başkalarından gerçekten değişik sesler. Bu yüzden de onlar gönlümün adayları... ‘27 Nisan muhtıra değil’ Financial Times’ın Türkiye yorumu: Muhalefet güçlenmeli Dış Haberler Servisi İngiliz Financial Times gazetesi “Türkiye’nin Seçim Balans Ayarı” başlıklı yazısında 12 Haziran seçimlerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ezici bir galibiyet elde etmemesinin Türklerin lehine olacağını yazdı. “Rahatsız edici otoriter eğilimler” gösteren AKP’nin karşısında güçlü bir muhalefete ihtiyaç duyulduğunu savunan gazete, Erdoğan’ın başkanlık sistemi önerisinin “kaygı verici” olduğunu belirtti. AKP döneminde baskıların yaygınlaştığını belirten yazıda “Gazeteciler ve medya kuruluşlarına gözdağı verildi. Ordu bir kenara itilmiş, yargı daha az iddialı ve AB üyeliğinin çekiciliği azalmışken AKP’yi kontrol altında tutabilmek için en iyi umut güçlü bir muhalefettir” denildi. B NGÖL’DE D YARBAKIR GAFI “Özgürlükleri çok daha ileriye taşımak istiyoruz ve onun için yeni anayasa diyoruz” diyen Erdoğan, Bingöl’de olduğunu unutarak yurttaşlara “Diyarbakır” diye seslendi ve tepki vermelerini bekledi. Alandan ses yükselmeyince Bingöllü yurttaşlara iki kez daha “Diyarbakır” diye seslenen Erdoğan yine tepki alamayınca bu kez “Cevap vermiyorsunuz Diyarbakır... Ama duymuyorlar... 3 sıfıra var mısınız” dedi. Tuğluk, Öcalan’la görüştü ‘Başbakan’ın dili savaş ilanı’ BURSA (Cumhuriyet) DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, İmralı Cezaevi’ne giderek PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüştü. Tuğluk, “Öcalan’ın 15 Haziran ile ilgili yeni bir değerlendirmesi oldu mu” sorusuna şu yanıtı verdi: “Henüz bir görüşme gerçekleşmemiş. ‘Görüşmenin içeriğinin, bu konuda önem taşıdığını’ ifade etti. Fakat, ‘AKP’nin uyguladığı, son dönemlerde Başbakan’ın kullandığı dili, uygulamaları, pratikleri Kürtlere karşı bir savaş ilanı olarak değerlendirdiğini ve Türkiye’yi bir kaosa, kriz sürükleyen bir politika izlendiğini’ ifade etti.” diye konuştu. Erdoğan BDP’ye din üzerinden yüklendi BİNGÖL (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bingöl mitinginde din üzerinden BDP’ye yüklendi. Erdoğan, “BDP, terör örgütüne sırtını dayıyor. Apo’ya ‘peygamber’ diyorlar. Fakat unutmuşlar. Meğer Apo kendini tanrı görüyormuş” dedi. Bingöl mitinginde BDP’ye yüklenen Erdoğan, “Terör örgütü, bağımsız adaylar ne zamandan beri dini değerleri önemser oldu. Dine hakaret edenler ufukta sandıkta görünce neden dini, İslamı hatırladılar? Daha düne kadar bunlar ‘Kürtlerin dini Zerdüştlüktür’ diyordu. ‘Yukarıda Tanrı olsaydı beni yine yanlış yola sevk edecekti. Allah Kürtler için değil, Kürtleri şaşırtıyor. Kürtlerin Allah’ı da onları yanlış yola sevk ediyor. Bunun için ben kendi kendimin Tanrısıyım’ Kim söylüyor bunu? İmralı, Apo söylüyor. BDP, terör örgütüne sırtını dayıyor. Apo’ya ‘peygamber’ diyorlar. Fakat unutmuşlar. Meğer Apo kendini Tanrı görüyormuş” diye konuştu. BDP’ye eleştirilerini sürdüren Erdoğan, “Özellikle Bingöllü Zaza kardeşlerimin şahsında tüm Türkiye’ye sesleniyorum 12 Haziran’da bu oyunu bozalım. Buraya gelip de din istismarı yapanlar yüzleri yakılan imam hatip çocuklarını görmüyor. Medya neden siyasilere gereken dersi vermiyor da yandaşlığına soyunuyor? Hem terörü destekleyeceksin, hem de insan canına kast edeceksin hem de dinden imandan bahsedeceksin” dedi. Erdoğan, Bingöl’ün ardından Elazığ’da da yurttaşlara seslendi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, 2007’de Cumhurbaşkanı seçimi öncesindeki 27 Nisan bildirisi için, “Onu bir muhtıra olarak değil, Genelkurmay’ın bir yaklaşımı olarak değerlendiriyorum” dedi. Erdoğan, önceki gece Kanaltürk televizyonunun canlı yayınına katılarak soruları yanıtladı. Erdoğan, gündemle ilgili soruları şöyle yanıtladı: 35. madde: Bu 35. madde aslında bana göre çok muğlak bir madde. Şimdi bunun gerçekten yeni anayasada çok farklı bir şekilde ele alınması, değerlendirilmesi... ‘Bana verilen yetkiye göre bunu yaptım’ diyor. Tamam da o ülkenin siyasi iktidarı ne işe yarar. 367 krizi: (Gül çok şey bildiğini söyledi) Ben de birçok şeyi biliyordum. Fakat bunları konuşmanın bize artık çok şey kazandıracağına da inanmıyorum. Karadayı ve Başbuğ’la ilgili iddialar: Belki başkaları da vardır. Ama şimdi ben ‘şu dinledi, bu dinledi’ diyemem ki. Bunu artık karşılıklı muhatapları kimlerse onlardan öğrenmek lazım. Aksi takdirde ben burada yalancı şahitlik yapmış olurum. Benim elimde kesin bir veri yok, duyumlar var. 27 Nisan bildirisi: Onu bir muhtıra olarak kabul etmiyorum. Bu, o zamanki Genelkurmay’ın bir yaklaşımı olarak değerlendiriyorum. Muhtıralar karşısında Türkiye’de siyasi iktidarların ne yaptığı bellidir. Eğer muhtıra olarak kabul ediyorsanız varın öyle kabul edin, ama yok bir değerlendirme olarak kabul ediyorsanız, hemen ardından ertesi gün biz iktidar olarak gerekli cevabı, gerektiği şekilde verdik. O şekilde de bitirdik. mralı canisini serbest bırakacak mısınız? Ben buradan çok açık net söylüyorum, benim böyle bırakmak gibi kesinlikle, bu işin aklımın ucundan bile geçmesi mümkün değildir. Ama sen idam cezasını infaz etmedin, maalesef siz ertelediniz ve milletin başına bela ettiniz. Bunun sorumlusu Bahçeli’dir, bunun sorumlusu bizzat merhumdur ve diğer ortaklarıdır. Eğer siz idam etmiş olsaydınız bugün ne İmralı vardı, ne şu, ne bu. Bu iş bitmişti. Şemdinli davası yeniden görülecek Astsubaylar için tutuklama kararı VAN (AA) Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce, Şemdinli davası sanıkları astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde, 9 Kasım 2005’te meydana gelen patlamayla ilgili sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş’in tutuksuz yargılandığı ve kamuoyunda Şemdinli davası olarak bilinen ve uyuşmazlık mahkemesinde incelenen dosya, anayasanın 145. maddesindeki “askeri mahkemelerin görevinin sadece askeri suçlarla sınırlandırılması ve devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlara ait davalar her durumda, adliye mahkemelerinde görülür” düzenlemesi göz önünde bulundurularak Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Dün toplanarak dosyayı inceleyen mahkeme heyeti, tensip tutanağı düzenleyerek daha önce kendi mahkemelerinde, “Adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye teşebbüs” suçlarından aldıkları 39 yıl 5 ay 10’ar gün hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan 3 sanığın tutuklanmasına oybirliğiyle karar verdi. Kararın ardından Sakarya’da ikamet eden itirafçı Veysel Ateş ile Muğla İl Jandarma Komutanlığı’nda görev yapan Ali Kaya polis tarafından gözaltına alındı. Aydın İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli olan Özcan İldeniz’in ise bulunduğu illerdeki merkez komutanlıkça gözaltına alınacağı bildirildi. Duruşma tarihi de 21 Temmuz 2011 olarak belirlendi. Tan: Diyarbakır Tahrir’e döner AYŞE SAYIN ANKARA BDP’nin desteklediği “Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku”nun “İslamcı” kanattaki bağımsız adayı Altan Tan, seçim sonrasında AKP’nin “çözüme dönük” adım atmaması durumunda, Diyarbakır’ın “Tahrir Meydanı”na döneceğini savundu. Tan, “Doğru düzgün bir anayasa yapalım, el sıkışalım, kapatalım bu işi. Ama yapmazlarsa o zaman direneceğiz. Direnirsek kavga çıkacak. Bu iş karakolda biter” dedi. Erdoğan’ın milliyetçi söyleminin Batı’daki oyları almaya yönelik olduğunu söyleyen Tan, şöyle konuştu: “Bunlar ‘Kürdistan’ı kursa bizden alacağı 2 puan. Buradan gelecek 2 puan için kendimi öldüreceğime burada vurayım öbür taraftan 8 puan alayım.” Tan, “Dağkapı Meydanı (Diyarbakır’ın ünlü meydanı) Tahrir Meydanı olduğu vakit yüzde 90 oy alacağız. Bu bütün Kürtlerin tek parça olması demektir. Fiilen yönetilemez artık. Bunu niye göremiyor” diye sitem etti. Bursa’da gerginlik LEVENT GENCELL BURSA Bursa’nın Yenişehir ilçesinde HEPAR ve BDP’liler arasında geçen hafta sonu yaşanan gerginliğin ardından önceki gece de izinsiz yürüyüş yapmak isteyen gençlere polis müdahale etti. Heykel Meydanı’nda toplanarak 7080 kişilik gruba Yenişehir Emniyet Müdürü Şeref Kozan, dağılmaları konusunda uyarı yaptı. Bursa Caddesi’ne doğru yürüyüşe geçen grubu polis, bir süre sonra durdurdu. İznik Caddesi’ne yönelen gruba polis müdahale etti. Ara sokaklara dağılan gruptakilerle polis arasında kısa süreli kovalamaca yaşandı. Olaylarda 17 kişinin gözaltına alındı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle