17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 HAZ RAN 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA [email protected] DIŞ HABERLER 11 Dergi, Türkiye’de demokrasiyi teşvik için seçmene iktidar partisine karşı oy kullanma çağrısı yaptı Economist’in oyu CHP’ye Dış Haberler Servisi Dünyanın önde gelen haber ve ekonomi dergilerinden İngiliz The Economist dergisi, Türkiye seçimlerine baş yazısı ile geniş bir makale ayırdığı bu haftaki sayısında, Türk seçmenlere “CHP’ye oy verin” çağrısı yaptı. “Türkler için demokrasiyi teşvik etmenin en iyi yolu, iktidardaki partiye karşı oy kullanmak olur” diyen The Economist, AKP’nin tek başına anayasa yapmasını önlemek için seçmenleri muhalefeti desteklemeye çağırdı. AKP hükümetinin ekonomi, dış politika ve ordunun siyaset dışına itilmesi başlıklarında başarılı bir performans sergilediğine dikkat çeken dergi, bu gelişmelerden ötürü seçmenin 12 Haziran’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı yeniden iktidara taşımasının “şaşırtıcı olmadığını, ancak kaygı verici olduğunu” yazdı. Dergi bununla birlikte AKP’nin seçimlerde üçte iki çoğunluğu yakalamasının Türkiye için “kötü” olacağını savundu. AKP’nin kısıtlanmayan yönetimiyle ilgili asıl kaygının din değil, demokrasiden kaynaklandığına, Erdoğan’ın ordu ve yargıya karşı mücadelelerini kazandıktan sonra, çok az denetimle Erdoğan’ın seçimlerde üçte iki çoğunluğu yakalamasının Türkiye için “kötü” olacağını yazan The Economist, anayasanın daha da kötüleşmesine neden olabilecek bir tek taraflı değişikliği önlemek için seçmeni CHP’ye oy vermeye davet etti. karşılaştığına işaret eden dergi şu ifadeleri kullandı: “Bu durum Erdoğan’ın doğasından gelen eleştiriye karşı hoşgörüsüz tutumunu şımartmasına izin verdi ve otokratik içgüdülerini besledi. Yolsuzluk artıyor gibi görünüyor. Basın özgürlüğü saldırı altında: Türkiye’de Çin’dekinden daha fazla sayıda gazeteci hapiste. Erdoğan’ın kaygı verecek kadar çok sayıdaki karşıtı ve düşmanı, ki bunlara çok sayıda emekli subay da dahil, soruşturma altında. Bazı vakalarda da abartılı komplo suçlamalarıyla...” Economist, ek olarak, Erdoğan’ın seçim kampanyasında da giderek milliyetçi bir söylem takındığını ve “Türkiye’nin en büyük ve hoşnutsuz azınlığı” diye tanımladığı Kürtlere ciddi öneriler yapmadığını bildirdi. Dergide, Erdoğan’ın üçte iki çoğunluğu elde etmesi durumunda anayasayı Fransa’dakine benzer bir başkanlık sistemi yaratacak şekilde değiştirmek istediğine dair ipuçları verdiği de vurgulandı. tokrasiye karşı bir oy’ CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “dinozor selefine göre büyük bir iyileşme” oluşturduğuna dikkati çeken dergi, Kılıçdaroğlu’nun, “partideki eski tüfekleri temizlediğini, yolsuzluğa karşı müsamaha göstermeyeceğini kanıtladığını ve partiyi, ordunun siyasette rol almasına yönelik içgüdüsel sempatisinden uzaklaştırdığını” kaydetti. Kılıçdaroğlu’nun Güneydoğu’daki mitinglerde, AKP’den daha büyük kalabalıklar topladığına, Türkiye’nin 81 vilayetine daha fazla özerklik vermekten açıktan söz ettiğine dikkat çekilen yazıda şu ifadeler kullanıldı: “AKP’nin bir sonraki hükümeti kuracağı kesin. Ama biz Türklere CHP’ye oy vermelerini tavsiye ediyoruz. Kılıçdaroğlu’nun partisinin iyi bir performans göstermesi, anayasayı daha da kötüleştirecek, tek taraflı değişiklik riskini azaltırken muhalefete gelecekteki seçimleri kazanmak için daha adil bir şans verecek. Bu Türkiye’de demokrasiyi garantilemenin en iyi yolu.” ‘O Haşmetmeap Erdoğan Ortaçağda “haşmetmeapı/majesteyi tahkir” diye bir suç vardı. Latince “laesa majestas” deyiminden türeyen ve Batı dillerinde “lesa maesta/injured majesty” gibi ifadelerle tanımlanan suça bulaşanlar, başlarını beladan alamazdı. Kral ya da hükümrana bir eleştiri/ima/dokundurmada bulunmak, saygıda kusur etmek, “laesa majestas” suçundan zindanı boylamakla eşdeğerdi. Kelleyi kurtarsanız ömrünüzün geri kalan kısmını zindanda geçirebilirdiniz… “Majesteyi tahkirin” bu denli ağır yaptırımlarla karşılık bulmasının nedeni, hükümranların güçlerinin sorgulanamaz olmasından kaynaklanırdı. İnsanlık, “efendilerin” kudretini sınırlayan halkların gücüyle tanışmamıştı. Yurttaş, seçmen, sandık, oy; “güçler ayrılığı” gibi kavramları henüz tanımamıştı. Gücün o dönemde sadece Tanrı’dan alındığına inanılırdı. Güç, bu tanım gereği mutlaktı. Halklar da haliyle “tebaa” konumundaydılar; başlarındaki kral/prens/efendi her kimse, kayıtsız şartsız itaat, “kullukla” yükümlüydüler… Kral “ilahi güçle” donatılınca, eli mahkum tebaaya “kulluk” düşüyordu. AKP’yi zor günler bekliyor ir başka yazısında 12 Haziran seçimleri için “Erdoğan’ın Son Çabası” (muhtemelen) temalı bir başlık kullanan The Economist dergisi yine Erdoğan’ın kampanyası sırasında benimsediği milliyetçi üsluptan, eleştiriye karşı hoşgörüsüzlüğünden, giderek artan otokratik eğilimlerinden söz etti. AKP’nin çok fazla çoğunluk elde etmesi durumunda, bunun yeni anayasayı Erdoğan’ın siyasi kontrolünü kurumsallaştırma aracına dönüştürme tehlikesi barındırdığına dikkat çeken dergi, AKP hükümetinin önümüzdeki dönemde daha zor zamanlar ve sorunlarla karşı karşıya olduğuna vurgu yaptı. Ekonominin ciddi zayıf yönleri olduğuna işaret eden dergi, “Tüketici harcamalarındaki savurganlık ve yabancı sermayenin varlığı birleştiğinde şu andaki cari açık artmaya devam ederek gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 8’ine ulaşmış durumda” dedi. Yabancı sermayenin kuruması durumunda Türkiye’nin rahatlıkla kendini bir kez daha krizin eşiğinde bulabileceğini öne süren dergi, işsizliğin özellikle doğuda ve gençler arasında yüksek olduğu ve kadınların işgücüne katılım oranının azaldığı günümüz Türkiye ekonomisinin çok daha fazla reforma ihtiyacı bulunduğu yorumunu yaptı. Çevre konusunu da dikkate almayan AKP hükümetinin vaat ettiği büyük altyapı projelerine ve özellikle “çılgınca bir proje” olarak tanımladığı kanal projesine dikkat çeken The Economist, Türklerin bu tip yapılanmalardan ileride pişman olabileceğini ifade etti. B delman: Gücü Tanrı’dan aldığına inanıyor Erdoğan da böyle işte, gücünün “mutlak” olduğunu varsayıyor ve bizleri “yurttaş” değil “kulları” gibi görüyor. Ortaçağ hükümranları gibi o da gücünün Tanrı’dan geldiğine inanıyor… Çok şeyi açıklayan bu tespitin kaynağı ben değilim. Eski ABD Büyükelçisi Eric Edelman… Edelman; hatırlarsanız Erdoğan’ ı bir WikiLeaks belgesinde, “Tanrı’nın ona Türkiye’yi yönetme görevi verdiğine inanıyor!” sözleriyle tanımlamıştı. 20 Ocak 2004 tarihini taşıyan belgedeki ifadeler şöyleydi: “Erdoğan’ı….dinamikleri yanlış hesaplamaya ve dengesini bozabilecek kişilerin saldırılarına ciddi biçimde açık hale getiren nitelikleri var. (Bu niteliklerin) Birincisi, çok baskın bir gurur. İkincisi, Tanrı’nın onu Türkiye’yi yönetmek için hazırladığına inanmasından kaynaklanan gem vurulmamış bir hırs. (Erdoğan’ın ve karısı Emine’nin 19972003 yılları arasında yakın sırdaşı olan Mustafa Bilginer bu özelliği Erdoğan’ın karakterine ilişkin bir kitap taslağında inceledi; Erdoğan, Ekim 2003’teki AKP Kurultayı’nda, Allah tarafından verilen bu görevi vurgulamak için Kuran’a atıf yaptı.) Üçüncüsü, sağlam ve yetenekli bir danışmanlar çevresinin oluşmasını, kendisine taze ve yaygın enformasyon akışını ya da parti genel merkezi, hükümet ve Meclis grubu arasında etkin iletişim sağlanmasını engelleyen otoriter bir tek başınalık hali…” “Bu hal onu istisnai biçimde alıngan kılıyor” diye süregiden belge; Erdoğan’ın “siyasi kişilik yapısı” çerçevesinde; “aşırı kibirli iktidarda kalma arzusuna” da atıfta bulunuyordu. Edelman, Erdoğan’ın diğer deyişle demokratik sistemlerde olduğu gibi “görevi” seçmen ya da sandıktan değil, “Tanrı’dan aldığına inandığını” söylüyor; TC Başbakanı’nı “gem vurulmamış hırs”, “kibir”, “baskın gurur”, “otoriter tek başınalık hali” gibi ifadelerle tanımlıyordu. Büyükelçinin tespitlerine göre, Başbakan’ın etrafında bunları üstelik kendisine hatırlatacak, onunla bu sorunları tartışabilecek sümme haşa! bir “danışman grubu” da yoktu. E Mladiç suçlamalara kulaklarını tıkadı Dış Haberler Servisi Savaş suçundan tutuklanan Bosnalı Sırpların eski komutanı Ratko Mladiç, 16 yıl arandıktan sonra dün Lahey’de ilk kez çıktığı mahkemede, kendisine yöneltilen suçlamaları “gaddarca” şeklinde nitelendirerek suçlamalar hakkında düşünmek için zaman istedi. Lahey’de eski Yugoslavya için kurulan savaş suçları mahkemesinde, Hollandalı hâkim Alphons Orie’nin başkanlığında yaklaşık 1.5 saat süren duruşmada, kurşun geçirmez cam içinde tutulan zanlının kimlik tespitinden sonra, hazırlanan iddianame özet şeklinde yüzüne okundu. Hâkimin kendisine yöneltilen suçları anlayıp anlamadığını sorması üzerine Mladiç, iddianameyi okuyup anlamak için iki aya ihtiyacı olduğunu kaydetti. Avukatının, mahkeme heyetine müvekkilinin suçlamaları anladığını söylemesi üzerine ise Mladiç, “İddianamenin tek bir kelimesinin ya da cümlesinin yüzüme okunmasını istemiyorum” dedi. Ancak hâkim yine de iddianameyi sonuna kadar okudu. Mladiç, 8 bin Müslüman erkeğin katledilmesini de içeren, 199295 Bosna Savaşı sırasındaki savaş suçları nedeniyle yargılanıyor. İddianamede Mladiç, soykırım, katliam, işkence, cinayet, sürgüne gönderme ve adam kaçırma gibi suçlarla itham ediliyor. Mahkeme başkanının kimlik tespitine ilişkin sorusuna “Bütün dünya beni tanıyor. Ben General Ratko Mladiç” diye cevap veren eski Sırp komutan, “Halkımı ve ülkemi savundum... Şimdi ise kendimi savunmak zorundayım” şeklinde sözlerini sürdürdü. Mladiç, sağlık durumunun iyi olmadığını duruşmada yineledi. Sağ elini kullanmada zorluk yaşadığı dikkat çeken Mladiç, sağlık durumuna ilişkin detaylı bilgileri kameraları kapattırarak verdi. (AP/AFP) Mahkeme heyeti eski generale, hakkındaki suçlamaları kabul ya da reddetmesi için 4 Temmuz 2011 tarihine kadar süre verdi. Mladiç’in 30 günlük süreyi uzatma talebi kabul edilmedi. Srebrenitsa ve Jepa Anneleri Derneği’nde kurbanların yakınları duruşmayı televizyondan takip etti. S i l i v r i ’ d e “ D ur u ş m a l a r ı zleme Eylemi” ANMA Eylem Sürüyor! ücün ‘seçmenden’ geldiğini göstermek… Beynimizi ve yüreğimizi paramparça ederek ışıklara giden oğlum G 6 Haziran’da Silivri’deyiz! • Saat: 08.00’de c’in bahçesinde olalım. • Başvuru : 0535.636 59 11 0535.270 56 84 SADUN ÖZKURT’un Sesini, yüzünü, çocukluk ve olgunluklarını birlikteymişiz gibi özlemle anarak bir yıl geçirdik. Sevgimiz de özlemimiz de daha yoğunlaştı. Tesellimiz yıldızlardan bizi izlediğini bilmemizdir. Oğlum, derler ki: “Özlemin engeli unutmaktır...” Seni unutmak mümkün mü? Canım benim. ANNEN HAT CE VE TÜM A LEN T.C. BAKIRKÖY 4. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2010 /415 Talimat İİK. 127 maddesi gereğince, işbu satış ilanı, tapuda adresi bulunmayan ve tebligat yapılamayan ilgililere ilanen tebligat yerine kaim olacağı ilan olunur. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: TAPU KAYDI: İstanbul ili, Bahçelievler ilçesi, 2.Bölge Yenibosna Mahallesi, Kuleli mevkiinde kain tapuda, 243DTld pafta, 246 ada, 3 parsel sayılı, 298.65 m2 miktarındaki arsa üzerinde, 30/600 arsa paylı, 5. kat (10) nolu bağımsız bölümün tamamıdır. İMAR DURUMU: Bahçelievler Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün 10.02.2010 tarih, 2010/1850 imar durumu yazışma göre söz konusu taşınmaz 1/1000 ölçekli 21/06/2009 tasdik tarihli Bahçelievler Revizyon Uygulama İmar Planında, ‘Ticaret + Konut alanında kalmakta olup, ikiz nizam H: 18.50 mt irtifada 6 kat yapılaşma koşullarını haizdir’ denilmektedir. HALİHAZIR DURUMU: Satışa konu olan taşınmaz; İstanbul İli, Bahçelievler ilçesi, Yenibosna Hürriyet Mahallesi, Mahmutbey caddesi ile Derya Sokak Köşesinde, tapunun 246 ada, 3 parsel numarasında kayıtlı ve Mahmutbey caddesinden 199 dış kapı numarası alan 298.65 m2 miktarlı kat irtifaklı kargir Dağlaroğlu Apartmanında 30/600 arsa paylı 5. Kat (10) nolu meskenin tamamıdır. Taşınmaz mesai saatlerinde kapalı olduğundan emsal daireler tetkik edildi. Bodrum kat + Zemin kat + 5 Normal kattan müteşekkil, B.A.K. tarzda, ikiz nizamda, 2.S ınıf malzeme ve işçilik kalitesi ile inşa edilmiş olan, katlarında ikişer daireli, elektrik, sıhhi tesisat ve doğalgaz tesisatları ile asansörü mevcut ana binanın 5. normal katında yol cepheli konumda yer alan daire antre, salon, mutfak, üç oda, banyo, WC ve balkon mahallerinden ibaret, dış ölçüleri itibariyle takribi 125 m2 alana sahip, emsal dairrelerde ıslak hacim zeminleri seramik, salon ve oda zeminleri laminat parke, duvarları sıvalı ve boyalı, mutfaklarında sabit tezgah ile ahşap dolapları, banyosunda sıhhi tesisat armatürleri ile tamamlayıcı aksesuarları mevcut, PVC doğramalıdır. Satışa konu taşınmaz bulunduğu konum itibariyle alt ve üst yapı tamamlanmış, her türlü belediye ve alt yapı hizmetlerinden istifade edecek konumda, civarın iskana elverişli konut sahasında yer almakta olup, ulaşım imkanları elverişlidir. KIYMETİ: Müdürlüğümüzün kesinleşmiş bulunan kıymet takdiri raporuna göre satışa konu 246 ada, 3 parsel sayılı 298.65 m2 miktarlı kat irtifaklı taşınmazda 30/600 arsa paylı 5. kat (10) nolu meskenin tamamına 135.000.00.TL. değer takdir edilmiştir. SATIŞ ŞARTLARI:1 Satış 19/07/2011 günü saat 14.30’dan 14.40’a kadar Bakırköy 4. İcra Müdürlüğü’nde; açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartiyle 29/07/2011 günü saat 14.30’dan 14.40’a kadar Bakırköy 4 İcra Müdürlüğünde; ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. KDV, damga vergisi, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler ve tellaliye resmi satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgiledin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hferiç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve yasal faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışı iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2010/415 Talimat sayılı dosya ıumarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (İİK. m.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. *: Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. (Basın: 36471) Uzun lafın kısası, mutlak monarşilerdeki gibi karşımızda bir yüce “haşmetmeap” var. “Haşmetmeap”, gücünün meşruiyet kaynağını biz naçiz “kullarında”(!) görmediği için, bizi elinin tersiyle yok sayabiliyor. Dün gazetelerde yer bulan seçim ilanlarına bakın... Tam sayfalık bir “Erdoğan propagandası” olarak yayımlanan sayfaların başında, “Bayrağımız Her Yerde” sözleri göze çarpıyor. Bakıyorsunuz, hiçbir yerde bayrak filan yok. Ya ne var? Haşmetli bir Erdoğan çalımı… Erdoğan sayfanın göbeğinde çalımla yürüyor… Arkasında dünya haritasının her noktasına serpiştirilmiş resimlerde, dünya liderleriyle yan yana çekilmiş kendi fotoğrafları yer alıyor. Türkiye=Erdoğan ve bayrağımız da Erdoğan olmuş oluyor! Kendisini böyle, bu denli dev aynasında gören bir lider, bir işadamının, “Bahse girerim öteki parti birinci olacak!” demesine tahammül eder mi? İşadamı ne kelime… Düpedüz bizatihi artık partilere ve o partilerin liderlerine tahammül edemiyor Erdoğan… Bakıyorsunuz en ağır sözlerle her gün başka birini fırçalıyor: “Edepsiz, alçak, ahlaksız!” 12 Haziran seçimlerinin ekseni bu artık: Erdoğan’ı, Edelman tabiriyle bu “otoriter tek başınalık halinden” çıkartmak ve ona “kul” yerine “yurttaşların” yaşadığı bir ülkede görev yaptığını hatırlatmak olmalı. CHP kampanyası bu bağlamda hedefi 12’den vuruyor: “Şimdi değil de ne zaman? Ülkenin sahibinin kim olduğunu göster” çağrısı yapan CHP reklamları “kul” değil de “yurttaş/seçmen” olan herkesi sandık başında oy kullanarak “sahip olduğu gücü göstermeye” davet ediyor… Bu seçim; şimdiye dek hiçbir seçimde görülmediği kadar kulseçmen çizgisini belirleyecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle