17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 22 HAZ RAN 2011 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Balyoz Darbe Planı davasının dünkü duruşmasına Alan’ın da aralarında bulunduğu 140 sanık katıldı ‘Güvenilir bir delil yok’ HAT CE TUNCER İstanbul 1. Ordu Komutanlığı’nda 57 Mart 2003 tarihindeki plan seminerinde örtülü şekilde “Balyoz Darbe Planı” hazırlandığına ilişkin davaya sorgu ve savunmalarla devam edildi. Sanık avukatlarından Ahmet Koç, davayı İngiltere’de 13. yüzyılda ilan edilen Magna Carta fermanının maddelerine göre değerlendirdi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın 35. oturumunu açan heyet başkanı Ömer Diken, eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ve bazı sanıkların rahatsızlıkları nedeniyle cezaevinden getirilmediğini açıkladı. Duruşmaya aralarında MHP Zonguldak milletvekili seçilmesi nedeniyle tahliyesi beklenen emekli Korgeneral Engin Alan’ın aralarında bulunduğu 140 tutuklu sanık katıldı. Davada 162 tutuklu 195 emekli ve muvazzaf asker yargılanıyor. Tutuklu sanık Tümgeneral Abdullah Dalay, savunmasının ana başlıklarını salondaki perdeye yansıttığı slaytlar eşliğinde yaptı. Plan seminerine emir ve görev gereği Ordu İdari Yarbaşkanı olarak katıldığını anlatan Dalay, “Sözde Balyoz Pla Güler de tutuklandı, ‘Hava’da komutanlık sıkıntısı başladı İstanbul Haber Servisi “Balyoz Planı” soruşturması kapsamında, dün mahkemeye sevk edilen 3 muvazzaf askerden Korgeneral Ziya Güler ve Astsubay Bülent Akalın tutuklandı. Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde, soruşturmayı yürüten özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayar tarafından ifadesi alınan 3 muvazzaf asker, tutuklanması talebiyle Nöbetçi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edildi. Mahkeme, Korgeneral Güler ile Astsubay Akalın’ın tutuklanmasına karar verirken bir binbaşı ise serbest bırakıldı. Güler’in tutuklanması, ağustosta yapılacak YAŞ’ta Hava Kuvvetleri Komutanlığı açısından önemli bir durumu ortaya çıkardı. Son nı’nın ‘General Etüt’ başlıklı listesinde adımın yanına konulan ‘iki artı’ işaretinin kim tarafından, nasıl yapıldığını bilmiyorum” diye konuştu. Dalay şöyle devam etti: “Seminere İstanbul dışından katılan personel ve eşlerine orduevlerinde yer tahsisi, yemek organizasyonuyla ilgilendim. Seminerde görevim ve sunumum olmadığı için sunumları dinleyemedim. Yemek hazırlıkları için salonun dışına çıktım. Sözde Balyoz Planı’na ilişkin hiçolarak terfi sırasındaki Korgeneral Korcan Pulatsü’nün tutuklanması ile geriye YAŞ’ta yarışacak iki isim, Hava Eğitim Komutanı Korgeneral Ziya Güler ile Lojistik Komutanı Korgeneral Mehmet Erten kalmıştı. Ancak Güler’in de tutuklanması, tek isim olarak kalan Erten’in de yaş haddinden sadece iki yıl orgenerallikte kalabilecek olması Hava Kuvvetleri açısından büyük bir komutanlık sıkıntısı yarattı. YAŞ’ta ya mevcut komutan Hasan Aksay’ın görev süresi uzatılacak ya da kıdemli korgeneraller arasında adı iddialara karışmayan ve terfi sırasında bulunan iki korgeneralden biri orgeneralliğe terfi ederek doğrudan Hava Kuvvetleri Komutanı olacak. hangi bir kimseyi ilgili olayla doğru ve güvenilir deliller ortaya koymadan dava edemez” ifadelerini okuyan avukat Koç, “Dosyamıza bakacak olursak iddia edilen darbe planlarıyla ilgili olarak dosyaya doğru ve güvenilir bir delil konmuş mudur, hayır” diye konuştu. Koç, “Toplumda saygın bir yer edinmiş, TSK’nin mensuplarına terörist muamelesi yapıldığını” ifade etti. Magna Carta’nın “Kimseye hakkı ya da adaleti satmayacağız, men et bir şey duymadım.” Magna Carta örneği Dalay’ın avukatı Ahmet Koç ise “İleri demokrasi adı altında yargının düşürüldüğü durum, aklıma 13. yüzyılda İngiltere’de soyluların kralı imzalamak zorunda bıraktığı hukukun ve özgürlüklerin kapısı anlamına gelen Magna Carta fermanını getiriyor” diye konuştu. Magna Carta’nın 38. maddesindeki “Bundan böyle hiçbir hâkim her meyeceğiz ya da geciktirmeyeceğiz” şeklindeki 40. maddesinin altını çizen avukat Koç ,“Davada siyasi iktidarın psikolojik etkisi olduğu, tanıkların dinlenilmemesi ve tarafsız bir bilirkişiye gidilmemesi nedeniyle davanın geciktirilebileceği endişesini taşıyor muyuz? Evet” değerlendirmesini yaptı. Koç, davada sanıkların anayasadaki adil yargılanma haklarının, masumiyet ilkesinin, CMK’nin “hâkimlerin bağımsız ve tarafsız yargılama yapması” hükümlerinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatların ihlal edildiğini savundu. Avukat Koç sözlerini şöyle tamamladı: “Hukuk ve adalet yönünden ‘1215 yılından daha da mı gerideyiz’ diye endişe ediyoruz. Artık 21. asra geldiğimize göre hukuku dar yorumlamak yerine hukuku geniş yorumlayarak özgürlüklerin önünü açmak gerekir diye düşünüyorum. Bu nedenle tüm sanıkların tahliyesini talep ediyorum.” Demokrasinin Kozmetiği Geçen pazartesi, bol tatilli, renkli, şık magazinli günlere doğru koşar adım ilerleyen medya için verimli bir gündü. Bir yandan tutuklu vekillerin durumu ile ilgili gelişmeler izleniyor, CHP içindeki “sendromlar” gözleniyor, diğer yandan Suriye Cumhurbaşkanı Esad’a kulak kabartılıyordu. Dikkat ettim, dakika tuttum, Esad’ın kendi meclisine hitabından tamı tamına dört dakika sonra anlı şanlı TV kanallarımız, “muhalefetin Beşşar Esad’ın konuşmasından tatmin olmadığını” ilan etti. Aman yanlış anlaşılmasın, ben “babadan miras cumhurbaşkanı” Esad’ın dostu falan değilim, onun dostu Sayın Erdoğan’dır ve tabii dost acı söyler, acı söyleyince de bizim Başbakanımızın üslubunu biliyorsunuz. Ama Başbakan da, Cumhurbaşkanı da bu konuda medyadan daha ihtiyatlı konuştular. Sayın Gül, “Yetmez ama evet” bile dedi. Peki medya biraz daha temkinli olmalı, gerçeği aramak için biraz zahmet etmeli, “görünen gerçek”le “gerçek” arasındaki ilişkiye, diyalektikten vazgeçtim, hiç değilse “analitik”, “çözümleyici” yaklaşmalı değil mi? “Ya arkadaşlar bir durun, bir dinleyin bakalım ne diyor bu Beşşar” demeye kalmadı... Bu ne hızdır, bu ne cevvaliyettir, anlayın artık ne kadar çalışkan “medyatörlerimiz” var... Gerçi bizimkilerin işi pek de zor sayılmaz, Batı haber ajansları, şablonu hemen, alelacele ve derhal sürdüler kanlı canlı piyasaya. Bizimkilerin işi de ne kadar kolaydır artık düşünün. Siz nehir kenarındaki kurtla kuzunun hikâyesini bilir misiniz? Bilirsiniz. Bu hikâyede nehrin yukarısında konumlanmış ve konuşlanmış olan Batı’nın ve onun pek becerikli medyasının hızı göz kamaştırdı. Olsun! Hız iyidir! Hız iyidir, bizim medyanın ustalarından daha hızlısı da bulunmaz. İşte size canlı bir örnek. Bir süredir aktif genel yayın yönetmenliğinden nehir kenarına geçmiş olan ve pek güzel yazılar yazan, sık sık da nehir kenarı notlarını zenginleştirmek için dünyanın sayılı merkezlerine uçan Ertuğrul Özkök Berlin’den Londra’ya gitti geçenlerde. İzlenimlerini de sıcağı sıcağına aktardı. Şöyle yazdı: “Yukarıdan ve dışarıdan bakınca Türkiye çok iyi görünüyor. Eksik olan şey demokrasinin estetiği ve kozmetiği, inşallah bu dönem onu da düzeltiriz.” Bu, genel kabul gören, “zamanın ruhuna” pek uygun bir taleptir aslında. Adalet Bakanlığı da harekete geçti zaten; bakanlığın kitaplı, terazili ambleminin kaldırılmasına, yerine başka bir sembol bulunmasına karar verdi, yarışma açtı. Aslında adaletin bir elinde terazi, gözleri bağlı, öbür eli keskin kılıçlı bakiresini de tedavülden kaldırmak, her yerde değiştirmek gerekir. Bilirsiniz, gözü bağlı, elinde keskin kılıç taşıyan, tanrılar tanrısı Zeus’tan iki çocuk sahibi bakire, Yunan mitolojisinden mülhemdir, tüm dünyada adaletin simgesi olarak kullanılır. Göklerin hâkimi Uranüs’le, yeryüzünün, toprağın tanrıçası Gaia’nın kızı Themis’in gözleri sanığı görmesin de torpil geçmesin diye bağlı, eli adaletin ne kadar keskin olduğu anlaşılsın diye kılıçlıdır. İşe kendi ambleminden başladı Adalet Bakanlığımız. Umuyorum ve sanıyorum daha milli, muhafazakâr ve demokrat bir sembol bulunacak, demokrasimizin estetiği ve kozmetiği böylece Özkök’ün dediği gibi bir nebze daha düzeltilmiş olacaktır. Bu arada estetik ve kozmetik konusundaki gelişmeler bu kadarla da sınırlı kalmamıştır. Yeni HSYK ile uyumlu ve estetik bir tarzda çalışamayacakları anlaşılan bazı hâkim ve savcılar da başka yerlere atanmışlardır. Bu adımı daha başka estetik düzenleme ve operasyonların takip edeceğine de inanabilir, güvenebilirsiniz. Medyamızın hızla bu operasyonlardan nasibini alacağı, çiçeği burnunda bir vekilin buyurduğu üzere “kendisine çeki düzen vereceği”, “vereceği” ne demek operasyonlara çoktan başladığı malumunuzdur. Her neyse, Özkök’ün, paşa olanın değil, nehir kenarındakinin söylediği gibi “demokrasimizin eksiği estetik ve kozmetiktir.” Yoksa Türkiye yukarıdan ve dışarıdan bakılınca çok iyi görünmektedir. Ah bir de içeriden iyi görünebilse! ‘Örgüt içimizde’ BALBAY VE HABERAL’IN TAHL YE STEM Savcılardan ‘reddedilsin’ görüşü İstanbul Haber Servisi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ikinci “Ergenekon” davası kapsamında tutuklu olarak yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci Mustafa Balbay’ın tahliye talepleri, özel yetkili cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından değerlendirildi. Savcılar Pekgüzel ve Taşkın, Haberal ve Balbay’ın tahliye talebi için ret yönünde görüş bildirdi. CHP’den İzmir Milletvekili seçilen gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın avukatları İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurarak tahliyesini istedi. Balyoz soruşturması kapsamında tutuklu bulunan emekli Kongeneral Engin Alan’ın avukatı Ayhan Nacak da milletvekili mazbatasını aldıktan sonra mahkemeye müracaat etti. Haberal için ise önceki gün tahliye talebinde bulunulmuştu. Mahkemenin bugün karar vermesi bekleniyor. Balbay’ın avukatları Mehmet İpek ve Aydın Metin’in mahkemeye sunduğu dilekçede, Balbay’ın tutukluluk halinin devamına ilişkin dayanakların hukuki temelinin olmadığı savunuldu. İzmir 2. bölgeden milletvekili seçilen Balbay’ın mazbatasını alarak milletvekili sıfatını resmen kazandığına dikkat çekilen dilekçede, Balbay’ın milletvekili olarak yasama dokunulmazlığından yararlanması gerektiği ifade edildi. Dilekçede 2007’de milletvekili seçilen tutuklu Sebahat Tuncel’in tahliyesi örnek gösterildi. Savcıların Haberal ve Balbay’ın tahliye talebi için ret yönünde görüş bildirdi. Tahliye istemlerinin reddine ilişkin anayasanın 83/2’inci maddesini gerekçe gösteren savcılar, vekil seçilmelerinin tahliyelerini gerektirmediğini ifade etti. Anayasanın 83/2’inci maddesi şöyle: “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa’nın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır.” Anayasanın 14’üncü maddesi ise şu şekilde: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.” PKK yol kesip araç yaktı Tunceli’de bir grup PKK’li TunceliErzincan karayolunu keserek bölgedeki jandarma karakollarına ekmek taşıyan iki aracı ateşe verdi. Şoförlerin cep telefonlarını alarak bir süre alıkoyan PKK’liler, şoförleri serbest bırakarak ormanlık alana kaçtı. Şoförler jandarmada verdikleri ifadede PKK’li grubun kendilerine, “Bir daha ekmek taşırsanız sizi de götürürüz” dediğini belirtti. TunceliErzincan karayolu yaklaşık iki saat trafiğe kapanırken daha sonra durumun güvenlik güçlerine bildirilmesiyle birlikte bölgeye giden Tunceli tfaiyesi’ne bağlı ekipler araçları uzun süren çalışmalardan sonra söndürdü. Emekli Kurmay Albay tutuklu sanık Hasan Hakan Dereli savunmasında, Balyoz Planı yapıldığı iddia edilen 2003 Plan Semineri sırasında Pakistan’da eğitimde olduğunu söyledi. Tutuklu sanık Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, sanal bir suçlama ile tutuklandığını belirterek hakkındaki delillerin sahte olduğunun ortaya çıktığını belirtti. Hakkındaki suçlamaları reddeden eski Donanma Komutanlığı Kurmay Başkanı emekli Tümamiral Özer Karabulut ise “Bizi bu hale getirenlerin Tanrı’nın gazabı ve laneti üzerlerine olsun” diye beddua etti. Savunmasına başlayan eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na tertipler sonucu sızan kişileri tespit ettiğini ve bununla ilgili 9 ayrı soruşturma açıldığını belirtti. Öğütçü “Bu süreci TSK içinde oynanan bir oyun, bir kâbus olarak görüyorum. Sözde Suga Planı, amiralleri ve subayları karalamak üzere hazırlanmış bir tasfiye ASKER B RL ĞE SALDIRI: 1 YARALI planıdır. Davanın arkasında bir çete var. O HAKKÂRİ (Cumhuriyet) Terör örgütü çete üretmeye devam PKK üyelerini Hakkâri’nin Çukurca ilçesinediyor. Örgüt içimizde de askeri birliğe düzenledikleri roketatarlı de var. Aldığı bilgilere saldırıda 1 asker yaralandı. Birlikteki askergöre devamlı üretiyor. lerin, saldırıya anında karşılık vermesi üzeriSAT Grup Komutanlıne teröristler geri püskürtüldü. Saldırının arğı üzerine çok gittim. dından bölgeye çok sayıda takviye kuvvet Ama delil elde edemegönderilirken, gecenin karanlığından faydadiğim için savunamalanarak kaçan teröristlerin yakalanması için dım. İsimleri de var. bölgede hava destekli geniş çaplı operasyon Her tarafından sahtebaşlatıldı. Yüksekova semalarından geçen kârlık akan evraklar uçaklar, Irak sınıra doğru gitti. Uçaklar bir bir delil gibi mahkemesüre sonra da aynı güzergâhtan dönüşe geçti. nize sunuldu ve biz tutukluyuz” dedi. Anayasaya atıf Savcıların sunduğu görüş için ‘Hukuksal değil, bürokratik bakış’ yorumu yapıldı ‘Halkın iradesi yok sayılıyor’ AL CAN ULUDAĞ ANKARA İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ersan Şen, Ergenekon savcılarının Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın tahliye edilmesinin reddedilmesi için atıf yaptığı anayasanın 14’üncü maddesinin dar yorumlanması gerektiğini kaydetti. Sadece ülkeyi bölmek, anayasayı kaldırmak, düşmanla işbirliği ve casusluk gibi 4 suçun dokunulmazlık dışında tutulması gerektiğini belirten Şen, “Önemli olan milletin iradesini Meclis’e taşımak, onları engellememektedir” dedi. Ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen, anayasanın 14. maddesinin dar, 83’üncü maddenin ise geniş yorumlanması gerektiğini düşündüğünü söyledi. Mevcut durumda seçilmeden önce işlendiği iddia edilen ve anayasa 14. madde kapsamına giren soruşturmaların tartışma konusu olduğunu belirten Şen, “Burada benim düşüncem TCK’nin 302, eski TCK 125, yeni TCK 309, eskisi 146 ve 326. maddenin devamında sayılan bazı casusluk suçları ile düş BDP’DEN SONRA CHP DE TEPK YE HAZIRLANIYOR ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, partisinden milletvekili seçilen Mustafa Balbay ile Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerinin redddilmesi durumunda, çok sert tepki göstereceklerini belirtti. KCK davası sanığı 6 vekilin tahliye edilmemeleri durumunda Meclis’i boykot edeceklerini açıklayan BDP’nin armanla işbirliği yapmak gibi 4 başlık altındaki suçlamalar varsa dokunulmazlık koruma getirmez” dedi. Şen, şunları kaydetti: “Önemli olan milletin iradesini Meclis’e taşımak olduğuna göre, önemli olan engellememektedir. Dokunulmazlık bir suç işleme ayrıcalığı, özgürlüğü değil. Milletvekili baskı altında olmadan hangi partide ve görüşte olursa olsun Meclis’e gidip halkını temsil edebilmesidir” Şen, mahkemenin talebi reddetmesi dudından, CHP de tahliyeler konusunda tepki göstermeye hazırlanıyor. Batum, bugünkü MYK’de konuyu gündeme getireceğini belirterek şunları “Tahliye talepleri reddedilirse CHP hiçbir şey olmamış gibi yapamaz. Arkadaşlarımız çıkana kadar, Türkiye’de yargı karalarının siyasi değerlendirmeye tabi olduğunu dünyaya anlatacağız.” rumunda itiraz edilebileceğini söyledi. CHP’nin hukukçu isimlerinden Konya Milletvekili Atilla Kart ise savcıların bakışının hukuksal değil, bürokratik olduğunu kaydetti. Hükümetin “baskıcı anlayışının” savcılık kademelerine de yansıdığını dile getiren Kart, “Hükümetin arzusu doğrultusunda görüş beyan etmek, savcılar için bir öncelik haline gelmiştir” dedi. Kart, savcıların “bürokratik” bakışının, “halk iradesini küçümseyen bir anlayış” olduğunu dile getirdi. Tuğamiral Sevim ifade verdi İstanbul Haber Servisi “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” soruşturması kapsamında ifade vermek üzere aralarında Tuğamiral Alaattin Sevim’in de bulunduğu bir grup muvazzaf asker, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne geldi. Muvazzaf askerler soruşturmayı yürüten özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız’a ifade verdi. Tuğamiral Sevim ifadesinin ardından adliyeden ayrıldı. Önsel: Hayatları tehlikede İstanbul Haber Servisi İP Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel, Silivri Cezaevi’nde kullanılan suyun “pis” olduğunu belirterek, cezaevinde tutuklu bulunanların hayatlarının tehlikede olduğunu söyledi. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek’e ve diğer Silivri tutukluların kullanmaları için verilen suya dikkat çeken Önsel “Sinsi sinsi, yavaş yavaş öldürmek mi istiyorsunuz? Suyu tahlil ettireceğiz” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle