17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 HAZ RAN 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 Bugüne kadar önemli projeleri gerçekleştiren şirket, hava savunma sistemlerinde yeni atılıma hazırlanıyor ASELSAN füze gibi TSK ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanması için yeni bir adım atıldı. Proje uyarınca hava savunma füze sistemleri Türkiye’de yapılacak. Üniversiteler ve KOB ’lerin katıldığı projede radarlar, atış kontrol, komuta kontrol, haberleşme sistemleri ASELSAN’dan, füzeler ROKETSAN’dan. Ekonomi Servisi Türkiye, savunma sanayiini geliştirme yönünde önemli bir adım daha attı. Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) ile Askeri Elektronik Sanayii (ASELSAN) arasında Alçak ve Orta İrtifa Hava Savunma Sistemi Projeleri kapsamında tasarım ve geliştirme dönemi (Dönem 1) sözleşmeleri imzalandı. Proje kapsamında alçak ve orta irtifa hava savunma füze sistemlerinin radarlar, atış kontrol sistemleri, komuta kontrol sistemleri ve haberleşme sistemleri gibi yer sistemlerinin tümü, ana yüklenici ASELSAN tarafından geliştirilecek. Füzelerde kullanılacak arayıcı başlıklar ve veri linkleri de ASELSAN’ın sorumluluğunda olacak. Projelerde ROKETSAN füzeden sorumlu alt yüklenici olarak görev alacak. Proje çalışmalarına üniversiteler, araştırma kuruluşları ve KOBİ sanayi kuruluşlarının aktif katılımı da planlanıyor. Savunma Sanayii Müsteşarlığı adına müsteşar Murad Bayar, ASELSAN adına Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Memişoğlu ve Genel Müdür Cengiz Ergeneman’ın imzaladığı proje sonuçlandığında, Türk Silahlı Kuvvetleri güncel teknolojiye ve yüksek etkinliğe sahip hava savunma sistemlerine sahip olacak. Sistemlerin yurtiçinde geliştirilmesi ve üretilmesi sayesinde hem maliyetlerde tasarruf sağlanacak hem de kaynakların yurtiçinde kalması sağlanacak. Böylece Türk savunma sanayiinin ulaştığı teknolojik düzey daha ileriye taşınacak ve TSK’nin ihtiyaçlarının yurtiçi olanaklarla karşılanma düzeyi artacak. Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreterliği, Savunma Sanayii İcra Komitesi’nin 15 Haziran 2010’da yaptığı toplantıda alınan karar uyarınca yürütülen müzakereler sonucunda, alçak ve orta irtifa hava savunma sistemleri kapsamında hazırlanan sözleşmenin önceki gün imzalandığını duyurdu. ASELSAN’dan yapılan açıklamaya göre sözleşmelerin tutarı, alçak irtifa hava savunma füze sistemi için 278 milyon 371 bin 118 lira ve 193 milyon 59 bin 102 Avro, orta irtifa hava savunma füze sistemi için 250 milyon 720 bin 295 lira ve 132 milyon 113 bin 714 Avro tutarında bulunuyor. Haber üzerine dün ASELSÜAN hisseleri yüzde 8.3 değer kazandı. ASELSAN hava savunma sanayiine 20 yıl önce Stinger füzesinin ortak üretim programı ile başladı. Kaideye Monteli Stinger (KMS) Sistemi projesi ile devam etti. Hava Savunma Erken İkaz ve Komuta Kontrol Sistemini (HERİKKS) ve KALKAN Hava Savunma Radarını geliştirdi. Halen TSK için 35 mm’lik Kundağı Motorlu Hava Savunma Topu ve Ateş İdare Cihazını geliştiriyor. Krizin 5. Yılına Girerken IMF’nin önceki eylül ayında İstanbul’da yapılan Sonbahar Toplantıları’nın ana teması “toparlanmanın sürdürülmesi” olarak belirlenmiş idi. Çok geçmeden 2010 yılının krizden çıkış yılı olduğu ve sadece bir yol kazasından ibaret olduğu savlanan küresel krizin artık geride kaldığı muştulanmaktaydı. Oysa, 2010 yılının inişli çıkışlı aylarından sonra 2011’in verileri, kapitalizmin merkez ekonomilerinde süregelen durgunluk ve yüksek işsizlik; canlandırma paketleriyle ayakta durmaya çalışan birçok ülkede devlet bütçelerinin neredeyse iflasa sürüklenmesi; şiddetlenen uluslararası gerilimler ve yükselen açık faşizm tehditleriyle birlikte küresel kapitalizmin son derece karmaşık ve sistemik bir kriziyle karşı karşıya olduğumuzu belirlemekte. 2011’in ilk çeyreğinde İngiltere ekonomisinin büyüme hızı sadece yüzde 0.5 olarak açıklandı. ABD’de büyüme oranı ise yüzde 1.8 olarak belirlendi. Oysa ABD ekonomisi 2010’un son çeyreğinde yüzde 3 oranında büyüme göstermiş idi. Kanada ise 2011’i negatif büyüme hızıyla karşıladı. Küresel kapitalizmin itici gücü olarak gösterilen Çin’de de durgunluk ve yükselen enflasyon tehdidi 2011’in yeniden bir yavaşlama yılı olacağını vurgulamakta. İspanya’da resmi işsizlik rakamları yüzde 21.3 (genç işsizlik oranı yüzde 40) olarak belirlenirken, artık iflas ettiği duyurulan Yunanistan, küresel finans piyasalarından kaynak bulabilmek için yüzde 23.5 düzeyinde faiz sunmak zorunda bırakılmakta. Aşağıdaki grafikte 2007 sonrasının, kapitalizmin merkez ekonomisi ABD’de bundan önceki belli başlı kriz günlerindeki işsizlik oranları ile karşılaştırması verilmekte. 2007 krizi iş kayıplarının şiddeti ve uzunluğu bakımından bundan önceki tüm krizleri geride bırakmış durumda. Petrol şoku diye anılan 1974 krizinde ABD’de işsizlik sadece yüzde 2.5 oranında artmış ve toparlanma 18 ay sürmüş idi. 198183 dünya borç krizi ve 199093 finansal krizlerinde de ABD ekonomisindeki istihdam kayıpları yüzde 3’ü aşmamış, toparlanma ise 30 ay içinde tamamlanmıştı. 2007sonrasında ise ABD ekonomisinde işsizlik artışının yüzde 6’ya ulaştığı ve istihdam kayıplarının 40 ay sonrasında hâlâ yüzde 5 düzeyinde direnç gösterdiği bir sistemik kriz ile karşı karşıya olduğumuzu gözlemekteyiz. Alçak irtifa hava savunma füze sistemleri tank gibi zırhlılar ve tekerlekli araçlara da monte edilebiliyor. Borsada manipülasyon operasyonunda 35 gözaltı MKB’de eski futbolcu, işadamı ve brokerların da aralarında olduğu 29 kişi gözaltına alınırken SPK yetkilileri ise operasyonu savcılığın yürüttüğünü kendilerininse sadece teknik destek sağladığını belirtti. İstanbul Haber Servisi İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) aralarında eski futbolcu, işadamı ve brokerların da bulunduğu 35 kişi manipülasyon suçlamasıyla gözaltına alındı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, İMKB’ye manipülasyon yapıldığı iddiasıyla ilgili soruşturma kapsamında Sarıyer, Beşiktaş ve Başakşehir’de düzenlendiği operasyonda aralarında ulusal futbol takımı yardımcı antrenörü eski milli kaleci Engin İpekoğlu, ulusal takımlar maç ve oyuncu izleme sorumlusu Şenol Ustaömer, eski futbolcu Mecnur Çolak ile işadamı, broker ve aracı kurum çalışanlarının da bulunduğu 35 kişi gözaltına alındı. Operasyon kapsamında Beşiktaş Teknik Direktörü Tayfur Havutçu’nun hesaplarının dondurulduğu öğrenildi. Soruşturma kapsamında gözaltı sayısının artacağı ifade edilirken polisin bazı işadamlarını da ‘şüpheli’ oldukları gerekçesiyle aradıkları ifade edildi. Sermaye Piyasası Kurulu yetkilileri ise operasyonu savcılığın yürüttüğünü kendilerininse teknik destek sağladığını belirtti. GDO’suz pamuk deyip fark yaratacaklar Genetik değişikliğe uğramış pamuk üretiminin yapılmadığı en büyük üretici konumundaki Türkiye’de pamuk balyalarının üzerine “GMO Free” (GDO’suz) etiketi yapıştırılacak. Ulusal Pamuk Konseyi Başkanı Barış Kocagöz, yapılan hesaplamalara göre GDO’lu pamuğun GDO’suz pamuğa göre kilogram başına yaklaşık 18 Sent daha ucuza mal edildiğine, bunun Türk pamuğuna karşı haksız rekabet yarattığına dikkat çekti. Kocagöz, bu durumu avantaja çevirmek için bir proje hazırlandığını ifade ederek “Geçen yıl 34 çırçır fabrikasına 100 bin adet ‘GMO Free’ etiketi göndererek başladık. Bu yıl 40’a yakın çırçır fabrikasına yaklaşık 500 bin etiket göndereceğiz” dedi. Dünyanın Çin’den sonra en büyük pamuk ithalatçısı konumundaki Türkiye’nin bu yıl 750 bin ton, üretiminin ise 600 bin ton olması bekleniyor. (AA) Asılsız bir iftira Borsa Uzmanları Derneği ise “Baskınla brokerların gözaltına alındığı şeklinde yayımlanması, yıllardır borsanın bel kemiğini oluşturan, bu işi meslek olarak yapan kişiler ve brokerlik mesleği üzerine atılan asılsız bir iftiradır” açıklamasını yaptı. Irak ile ticaret arttırılacak Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Irak ile ticaretin arttırılması hedefi doğrultusunda Irak Ticaret Odaları Federasyonu (FCCI) ile eylem planı imzaladı. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “10 milyar doları yakaladıktan sonraki hedefimiz 20 milyar dolar” dedi. TOBB Başkanı ile FCCI Başkanı Jaafar Rasol Jaafar el Hamdani’nin imza attığı eylem planı, işbirliğini geliştirme, yatırım olanakları hakkında karşılıklı bilgi paylaşımı, sektörel işbirliği oluşturulması gibi konuları kapsıyor. Almanya’ya Türk uzman OSMAN ÇUTSAY Kaynaklar: Amanda Cox, New York Times, 1 Nisan 2011 ve David McNally, “And They Call This A Recovery?” The Bullet, ebulletin no 497, Mayıs 2011. Kapitalizmin küresel krizi 2007’de patlak verip 2008’de alevlenirken OECD ülkeleri bir bütün olarak yüzde 6 küçülmüş; dünya sanayi üretimi yüzde 13 gerilemiş; dünya ticaret hacmi ise yüzde 20 daralmış idi. 2011’in verileri, “büyük durgunluk” diye anılan işte bu kriz günlerinin üzerine birikmekte. Kapitalizmin sistemik, küresel krizi uzayıp giden bir “toparlanma” beklentisine karşın bir türlü aşılamıyor. Yaygın ve sürekli işsizlik, yatırımlarda yavaşlama ve yükselen dünya enflasyonu “2007?” küresel krizinin ana özelliklerini oluşturuyor. Önümüzdeki haftaki yazımda söz konusu “uzun” kriz günlerinin yapısal niteliklerini daha yakından incelemek arzusundayım. FRANKFURT Federal Almanya, mühendis ve doktor başta olmak üzere teknik işlerde ve sağlık sektöründeki uzman açığını kapatmakta kararlı olduğunu açıkladı. Federal Eğitim Bakanı Annette Schavan, yabancı uzmanların Almanya’yı tercih etmesi için birtakım kolaylıkların yaşama geçirilmesinden yana olduğunu bildirdi. Özellikle mühendislerle doktorlar için bürokratik engellerin çok olduğunu, bu meslekler için yabancılara yönelik “öncelik belirlemesinin” kaldırılacağını belirten CDU’lu politikacı ve bakan, uzman açığının kapatılması için hükümetin yeni adımlar atacağını duyurdu. Koalisyonun küçük ortağı FDP’nin de uzun bir süredir yabancı uzmanların Almanya’ya gelmesini teşvikten yana olduğu ancak Hıristiyan demokrat partiler CDU ile CSU’nun tereddütlerini aşamadığına dikkat çekildi. Hükümet, konuyu görüşmek üzere bugün (çarşamba) işveren birlikleri ve sendikalarla bir araya gelecek. Schavan, mevcut uygulamada, herhangi bir uzman açığı ortaya çıktığında, başvuruların eğer bu işi üstlenecek bir Alman veya AB üyesi ülke vatandaşı yoksa diğer ülke vatandaşlarına sunulabildiğini hatırlattı. Federal Sağlık Bakanı Daniel Bahr da öncelik sınavının tümüyle kaldırılması gerektiğini kaydederken “Uzman işgücü açığı son 10 yılın en üst düzeyinde” diye konuştu. Geç kalmış bir yazı bu. Araya seçim süreci ve bambaşka konular girdi. “Üniversite Sanayi İşbirliğinde Neredeyiz” sorusunun yanıtının arandığı toptantıdan notlara sıra yeni geldi. Türkiye’nin yüksek cari açığının, eğitimli işsiz ordusunun, neden üretim odaklı hatta yüksek katma değerli üretim odaklı bir ekonomiye geçememiş olmasının nedenleri arasında sayılabilecek önemde bir konu üniversite sanayi işbirliği... Biri, bir ülkenin insan gücünü yetiştiren, uzmanlaştıran, yeni araştırmalara, bilim ışığında yeni bilgilerin üretilmesine çalışan bir kurum; diğeri o ülkenin üretim gücü, ayakta kalmasının rekabet edebilmesinin temel dayanağı. Bu yüzden eşgüdüm içinde hareket etmeleri yaşamsal. 1980’lerden beri üzerinde tartışılan bir konu üniversite sanayi işbirliği. Öncelikle şunu ortaya koyalım: Üniversite sanayi işbirliği olmadan ArGe ve inovasyonun gelişmesi ve ülkenin katma değeri yüksek bir ekonomiye geçmesi mümkün değil. Bu ise üçlü sacayağını gerekli kılıyor: Devlet, özel sektör (sanayi) ve üniversite. Peki 30 yılda nereden nere ye geldik? Türkiye neden teknoloji üretiminde arzu edilen düzeyde değil? Sanayicinin ArGe ve üniversitelerle ortak projeler geliştirme talebi neden artmıyor? Nasıl arttırılabilir? Eğitim sisteminin buradaki rolü ne? Üniversitenin tanımı değişmeli mi? ÜniversiteSanayi İşbirliği Merkezleri Platformu’nun (ÜSİMP) her yıl düzenlemekte olduğu ÜniversiteSanayi İşbirliği Ulusal Kongresi’nin dördüncüsünde bu sorulara yanıtlar arandı. Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi (EBİLTEM) ile Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın (EBSO) işbirliği ile Atatürk Kültür Merkezi İzmir’de 23 Haziran tarihlerinde düzenlenen etkinlik, Türkiye’nin birçok üniversitesinden akademisyenleri, sanayicileri/ işadamlarını bir araya getirdi. ÜSİMP Başkanı Prof. Dr. Hamit Serbest Türkiye’de ArGe desteklerinin geçmiş yıllara göre arttığını ama buna karşın OECD ortalamasının çok altında olduğunu vurguladı. DPT Özel İhtisas Komisyonu’nun raporunda yer alan, “Türki Üniversite Sanayi şbirliğinde Neredeyiz? ye’de destek mekanizmaları layıkıyla kullanılamıyor” sözünün bir itiraf niteliğinde olduğunu vurgulayan Serbest, “Yeterli para ve destek kaynağı var, sorun talep yetersizliğinde. Bizim sanayinin teknoloji geliştirme talebini yaratmamız lazım” diye konuştu. Serbest’e göre bu talebin yaratılmasında kilit nokta arayüzler. Aslında bu konuda en iyi örneklerden biri birkaç yıl önce kapanan TÜBİTAK ÜSAM programıydı. Zaten konuşmacılar da sık sık bunu dile getirdiler. Üniversite sanayi işbirliğinde Türkiye’deki en iyi örneklerden biri olarak gösterilen EBİLTEM (Ege Üniversite si Bilgi Teknoloji Merkezi) Kurucu Başkanı Prof. Dr. Fazilet Vardar Sükan gelinen noktayı şöyle özetledi: “30 yıl önce sadece bir grup öncünün söylediği sözleri bugün her kesim ifade ediyor... Bu önemli.” Dünyada rekabetin önceliklerinin değiştiğini ve bilgi üstünlüğünün temel alındığını belirten Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Berker de Türkiye’nin eğitime bakışının değişmesi gerektiğini vurgulayarak “Dünyada her yıl 1.3 milyon mühendis mezun oluyor. Bunların sadece 100 bini Avrupa’da, 100 bini ABD’de. Geri kalanı başka ülkelerde. Çin her yıl 400 bin, Hindistan 300 bin mühendisi mezun ediyor. Bunlar dünyadaki güç ve teknoloji dengelerinin değişmeye başladığını ve eğitimin çok daha önem kazandığını gösteriyor. Öğrenci merkezli eğitim, kişi merkezli toplum giderek ön plana çıkıyor” diyen Berker üniversitelerde araştırma görevlisi olarak başladığı kurumda profesör olma sonra da aynı yerden emekli olma anlayışı ve uygulamasının değiş mesinin de şart olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Hasan Mandal ise sorunun kaynak azlığından olmadığına dikkat çekerek, “Türkiye’de 134 ileri araştırma merkezi var. Hepsi yeni teknolojilere disiplinlerarası çalışmaya değer veren merkezler. Üstelik kamu1 milyar TL’yi kaynak olarak ayırdı. Ama ne yazık ki bu merkezlerin çoğu arzu edildiği kadar verimli çalışmıyor. 7 gün 24 saat hizmet verebilecek bir yapıya ihtiyaç var. Nitelikli personel sayısının arttırılması lazım. Kamu üniversitesi olsa dahi ayrı bir tüzel yapının oluşması gerekiyor” dedi. Adana USAM, İzmir EBİLTEM, Ankara ODAGEM ve Eskişehir SAM’i (Seramik Araştırmaları Merkezi)Türkiye’deki iyi örnekler olarak gösteren Mandal, “rolleri değiştirebilmemiz lazım. Artık üniversite sanayi gözlüğünden, sanayi de üniversite gözlüğünden olaya bakabilmeli. Öncülüğü üniversiteler yapmalı. Kurumsal araştırma bir yönetim sistemi olarak kabul görmeli” dedi. Toplantıdan notlar kısaca böyle. Keşke yıllar boyu siyasetin kısır çekişmeleri arasında yitip giden bu konu biraz daha sahiplenilebilse.... Kralların yatçısı Türkiye’de Lüks yat üretiminde dünya devlerinden Overmarine, LaMar AQUA işbirliği ile Türkiye pazarına giriyor. Kraliyet aileleri ve dünyanın en zenginlerinin tercih ettiği süper yat ve mega yat üretimini gerçekleştiren İtalyan Overmarine Group’un “Denizlerin Ferrari’si” olarak adlandırılan Mangusta ve bünyesine katmayı planladığı diğer markalarının Türkiye’deki satış ve satış sonrası hizmetleri LaMar AQUA tarafından yürütülecek. LaMar AQUA tarafından satışı yapılacak olan lüks yatların fiyatları 3 milyon 350 ile 33 milyon Avro arasında değişiyor. Arılar tembellik yapınca... Hava sıcaklıklarındaki dengesizlik dolayısıyla çiçek balı üretiminde bu yıl, yüzde 3540 civarında düşüş bekleniyor. Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği İkinci Başkanı Ziya Şahin, havaların geç ısınması ve yağmurlardan sonra sıcak havanın uzun süre etkili olmaması nedeniyle arıların kovanlarını fazla terk etmediğini belirtti. (AA) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle