17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 10 HAZ RAN 2011 CUMA 18 Koç Üniversitesi’nde ‘Akademik Başarı ve Hayat Becerileri Dersi’, gençleri hayata hazırlıyor um:ag’da yaz okulu Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) tarafından düzenlenen “Çocuklar İçin Yaz Etkinlikleri: İçimdeki Güneş” programı, 20 Haziran’da başlayacak. 911 yaş aralığındaki çocukların, özgün düşünce ve çözümler üretebilmelerini sağlamak, spor etkinlikleriyle sınırlı kalmadan özgüvenlerini, yaratıcı zekâlarını ve iletişim kurma becerilerini geliştirmek için oluşturulan yaz programına kayıtlar başladı. “Temel Gazetecilik, Yazma Dünyasına Yolculuk, Yaratıcı Sanat Etkinlikleri, Drama Çalışmaları, Satranç, Denizcilik ve El Becerileri, Dans ve Müzik, Fotoğrafçılık, Islak Keçe Atölyesi, Kültür Gezileri ile Düşler ve Sinemalar” başlıklı etkinliklerin yer alacağı program, 20 Haziran 15 Temmuz 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Etkinliklere son kayıt tarihi 19 Haziran 2011. Yaşama dair bir ders Koç Üniversitesi’nde yeni gelen tüm öğrencilerin orunlu olarak almaları gereken “Akademik Başarı ve Hayat Becerileri Dersi”nde, “Kendini Tanıma ve Hedef Belirleme, İlişki Yönetimi ve İletişim, Tükenmişlik ve Stresle Etkili Başa Çıkabilme ve Topluluk Önünde Kendini İfade Edebilme ve Sunum Teknikleri” öğretiliyor. Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ümran İnan’ın verdiği bilgilere göre bu dersin içeriğinde, hem bilimsel altyapıya dayanan bilgilere, hem öğrencilerin deneyimler yaşayabilecekleri oyunlara, hem de üzerinde düşünebilecekleri çalışmalara yer veriliyor. Amaç, her öğrencinin kendine özgü bilgileri keşfetmesini sağlamak. Rektör Prof. Dr. İnan, Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi’nde gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, üniversite ile ilgili bilgi verdi, gelecek hedeflerini, öğrenci profillerini, uygulanan programlarını anlattı. Koç Üniversitesi olarak Türkiye’de, “Mükemmeliyet Merkezi” olmak istediklerini belirten Prof. Dr. İnan, öğretim üyelerinin yüzde 90’ının yurtdışında doktora yaptığını, beyin göçünü tersine çevirdiklerini söyledi. Üniversitede yüzde 60’ı burslu olmak üzere 4 bin 416 öğrencinin öğretim gördüğünü belirten Rektör Prof. Dr. İnan, “Koç Üniversitesi, tıp ile sosyal bilimlerin, mühendislik ile tıbbın, mühendislik ile sosyal bilimlerin ve benzeri kesişim noktalarını da kapsayan bir eğitimin önemine inanıyor” dedi. Silivri’de Ampul Tazminatı! Silivri’de yüz kızartıcı bir tarih yazılıyor. “Yok deve!” denilecek cinsten yazılıyor. Yazılan tarihten, bu köşeye bir cümle almak… Ve deve dişi harflerle… şöyle yazıp tırnağı kapatmak yetecek.. “KOĞUŞLARDA YANAN ELEKTRİĞİN PARASI TUTUKLU VE MAHKÛMLARDAN KESİLİYOR!” Artık, “Yok deve!!” mi dersiniz.. Yoksa “Yok Akepe” mi? Size kalmış! Elektrik parası KESİNTİSİNİ anlatan Profesör Mehmet Haberal’ın sözlerini hapishane yönetimi de doğruluyor: “Katkı payı” imiş! Aslında “Demokratik Katkı Payı”... Deseler “İleri Demokrasi”ye daha yakışacak! “Asmayalım da besleyelim mi?” diyen Evren Paşalı dönemden… Hapishanede yanan elektriğin parasını mahkumlardan kesen Kasım Paşalı bir döneme geldik. Aslında Adalet ve Kalkınma Partisi çok tutarlı, çok adaletli. Madem elektrik özelleştirildi. Madem herkes eşit. Madem tutukluya milletvekili adayı olma hakkı tanındı.. Hapishanede yanan elektriğin parasını da elbet ödeyecekler! Amblemi “Ampul” olanın icraatı da buna uygun olmalı! Dedik ya, Silivri’de tarih yazılıyor. Tarihin yakın tanığı olmak için de “ayrıcalık” gerekli. Milletin verdiği en önemli ayrıcalık, milletvekilliği. Bu köşenin yazarı da milletvekili. Ama milletvekilliğinin son haftasını yaşayan bir milletvekili. “Son hafta ayrıcalığını” Silivri Zulümhanesi’nde kullanmak istiyor. Aslında bu devirde, milletvekili ayrıcalığı iktidarın keyfine ve hatta “Bağımsız” Adalet Bakanı’nın iznine tabi. Sayın Bakan, yazılı başvuruyu 1 hafta inceledikten ve gerekçeyi telefonda dinledikten sonra bu izni veriyor. Mustafa Balbay’la bu köşenin yazarı Ankara Temsilciği’nde halefselef. Pazardan sonra da milletin kararıyla TBMM’de halefselef olacaklar. Türkiye Cumhuriyeti ile 6 ay 8 gün farkla yaşıt olan Cumhuriyet Gazetesi’nin kurumsallığı bir bakıma devletinkinden de sağlam ve tutarlıdır. Neden mi? Türkiye’de hükümet sayısı 60’ı aşmıştır. Ama Cumhuriyet’te 1935’te ilk atanan Mekki Sait Esen’den bu yana görev yapan Ankara Temsilcisi sayısı sade 8’dir. Gazetenin kurucusu Yunus Nadi, Cumhuriyet’i ilan eden Meclis’in milletvekillerindendir. Oğlu Nadir Nadi de başyazarlığı milletvekilliği ile birlikte yürütmüştür. Cumhuriyet’in Ankara temsilcileri arasında da böyle bir gelenek vardır. 1930’lardaki ilk temsilci Mekki Sait Esen, iki kez milletvekilliği yapmıştır. Yerine gelen ve gazetede uzun yıllar görev yapan Ecvet Güresin, Kemal Aydar ve Ahmet Tan da milletvekili seçilmiştir. Şimdi sıra Balbay’dadır. (Yani Balbay hapisten kurtulmak için değil, siyaset bu gazetede bir tür gelenek olduğu için adaydır!) Seleflerinden tek farkı, devir “ileri demokrasi devri” olduğu için, Balbay hapishaneden seçilecektir! Bendenizin Silivri’ye yaptığı ziyaret, aslında bir tür “devir teslim ziyareti”dir. Balbay ile Tuncay duruşmadalar. Duruşma arasında konuşuyoruz. Haberal ile koğuşun görüşme odasında ve göreli gözetiminde kucaklaşıyoruz. Perinçek ile de öyle. EcoMarathon başarısı Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Fen Lisesi öğrencileri, Shell EcoMarathon Europe Yarışması’nda kendi yakıt türlerinde üçüncü oldular. Almanya’nın EuroSpeedway Pisti’nde gerçekleşen yarışmanın amacı, sürdürülebilir enerji konusunda bilinç yaratmak ve yakıt verimliliğini teşvik etmek. Takımların kendi tasarladıkları araçlarla, 1 litre yakıt (ya da eşdeğeri) kullanarak verilen süre içinde 8 turdan oluşan pisti en az yakıt kullanarak tamamlamaya çalıştığı yarışmaya, bu yıl 187 lise ve üniversite takımı katıldı. Terakki Vakfı Özel Şişli Terakki Fen Lisesinin takımı “Terakki Team”, kendi yakıt türünde liseler arasında üçüncülüğü kazandı. Lise öğrencilerine çağrı Uluslararası öğrenci organizasyonu AIESEC İstanbul “Dünya Bize Katılıyor” etkinliği ile lise öğrencilerini farklı kültürlerle buluşturacak. 30 ülkeden 65 üniversite öğrencisi, okudukları bölümlerle ilgili bilgiler vererek lise öğrencilerinin ileride yapacakları meslek tercihlerine de katkı sağlayacak. 20 Haziran 1 Temmuz ve 11 Temmuz 22 Temmuz tarihleri arasında Asya ve Avrupa yakasında iki grup olarak yapılacak etkinlikte yer almak isteyen öğrenciler, 14 Haziran’a kadar AIESEC Türkiye web sayfasından başvuru yapabilir ve ücretsiz olarak etkinliklere katılabilirler. Osmanlı Tarihi Yaz Okulu Princeton Üniversitesi Yakındoğu Çalışmaları Bölümü Başkanı, tarihçi Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu, Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlenecek “İmparatorluktan Ulus Devlete Türkiye; 17891918 Yaz Okulu”nda, yeni kuşaklara Ozmanlı Tarihi’ni anlatacak. Yaz okulu 23 Haziran4 Ağustos 2011 tarihleri arasında düzenlenecek. nsanları ncitenler! MER Ç VEL DEDEOĞLU K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] [email protected] C MY B C MY B Başlık, Leh ozan Czeslaw Milosz’un: “Herhangi bir insanı inciten sizler / Kendinizi asla güvende hissedemezsiniz!” dizelerini içeren bir seslenişinden alınma. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde yazmış Milosz bu dizeleri. Savaş sırasında, Hitler’in, Mussolini’nin, “insan”ı “incit”menin en uç noktasına dek görünen o inanılmaz “acımasız”lıkları, Milosz’un şiirlerinin konusu olmuş. “Güven”de olduklarını hissetmek için, bunlardan biri İtalya dışında bir sığınak aradı kendine; öteki de yedi kat yerin altına indi, ama hiçbir yararı olmadı. Savaşın sonunda “insanlar”ı sevgiden, türdeşine duyulan “sevgi”den “saygı”dan, “acıma” duygusundan yoksun bu gibi “insanımsı”lardan korumak için, “Evrensel İnsan Hakları”nı içeren “Hukuk Devleti” düzeni kabul edildi. Ne ki, Batista’ların, Salazar’ların, Pinochet’lerin, Franco’ların vö’lerin boy göstermelerinin önüne geçilemedi. 20. yy, bu “insanımsı” (hominid) başkanların, yöneticilerin bolca görüldüğü bir dönem oldu. Kuşkusuz 21. yy’da da bu “insanımsı”lar yine başımızda olacaktı; “küresel liberalizm”in önlenemez(!) yükselişi gereği; oldular da. En parlak örnek, ABD Başkanı Bush desek, bilmem katılır mısınız? Yalnızca “bir buçuk milyon” Iraklıya kıyması yeter artar, 21. yy’ın ilk “insanımsı” örneği olarak seçilmesi için. Unutmadan, burada bir anımsatma yapalım diyorum; Başkan Bush’a, “insanımsı” (hominid) denilmesinden dolayı kimileri üzülüp de önlem almaya kalkışmasın. Amerikalılar başkanlarını, “insanımsı”ların daha aşağısında yer alan “homonid”lere benzetmeyi bile az buldukları için, doğrudan doğruya “maymun”a benzetirler; karikatürlerde başkanlarını dört dörtlük bir “maymun” olarak çizerler. “Sansür” mü, işlemez... Öte yanda; Afrika’nın, Asya’nın kimi Müslüman devletlerinin, Türkiye’nin içinde olduğu kimi Ortadoğu ülkelerinin başkanları, başbakanları, ABD’nin bu “insanımsı” yöneticilerinin “torna”sından çıkmadır genelde. Dahası, bunlardan kimileri, daha yönetici olmaya “aday”ken bu “torna”dan geçerler; hem de büyük bir “istek”le, yalvar yakar olarak ve de “kullanılmak” üzere... Dolaysiyle ozan Milosz’un belirttiği gibi, insan “sevgi”sinden, “saygı”sından uzak olan, bu yüzden de ya doğrudan “insan”a, ya da “onur”una hiç duraksamadan kıyan, saldıran bu “insanımsı” (hominid) yöneticiler hep bir “KORKU” içindedirler. Hele kendilerini eleştirenlere, çıkarlarını engelleyenlere, görüşünü paylaşmayanlara karşı, bu “sevgisiz”liklerini bir “de” kapkara bir “KİN”le yoğurup kullanırlar. Ayrıca, yukarıda belirtilen coğrafyadaki ülkelerin “torna” görmüş başkanları, başbakanları “din” temelli “dünyasal yaşam” görüşleriyle, “akıl tutulması”na uğratamadıkları yurttaşlarını “sindirmek”, “susturmak” için kendilerine sıkı sıkıya “bağlı” “silahlı bir güç”e dayanmayı “yaşamsal” buldukları bilinir. Onların bu “güç”ü, ya “yeni”den oluşturdukları ya da “var” olanı “dönüştürme”ye çalıştıkları dile getirilir. İkinci olasılık da, “mevcut” asker üzerinden her türlü “bozgun” yaratacak girişimlerin kuşkusuz tornacı ülke ABD’nin katkılarıylaözenle oluşturulup sürdürülmesinin önemi apaçık ortadadır. Dolaysiyle “AKP” iktidarı bakımından da, “TSK”nin ipleri ellerinde olan “anayasal” bir kuruma “dönüştürülmesi”, olmazsa olmaz bir “koşul” durumuna gelmişti artık. Komutanların, “terör örgütü” kurma, üye olma suçlamasıyla Ergenekon Davası’nda yargılanması; “Islak İmza”, “Balyoz” gibi davaların onlara özgülenmesi, “TSK”nin “dönüşümü” için oluşturulmuş “plan”ın, sindire sindire uygulanması değilse, başka nedir? Bir “ordu”nun “general”lerinin yüzde “onu”nun tutuklanmasının ne anlama geldiğini, dış ülkelerin silahlı kuvvetleri çok iyi bilir, değerlendirir herhalde... Bir “ülke”nin silahlı güçlerinin “temel”inin bu boyutta sarsılması; ülke “iktidar”ının, özellikle “yürütme”nin “başı”nın kendi askerine bu denli bir kinle saldırması, dış dünyanın birkaç yüzyıllık yakın tarihinde görülmediği gibi, bizim Cumhuriyet döneminde de görülmedi; Osmanlı Devleti de askerine, böyle “onur kırıcı” bir durum yaşatmamıştı. Erdoğan, kendisine zaman zaman “padişah” diyerek koltuklanmasını adeta ciddiye alıp, 2. Mahmut’un Yeniçeri Ocağı’nı kaldırarak yerine kendisine sıkı sıkaya bağlı ve adını koyduğu bir “ordu” kurmasına mı öykünüyor (taklid) dersiniz? 75 milyonun canını, ülkenin sınırlarını, bütünlüğünü “korumak”la görevli bu “insan”ları, bu askerleri; inanılmayacak sayıda “yanlışlar”la dolu, “ciddiyet”ten uzak bir biçimde hazırlanmış, “Düzmeceyim!” diye haykıran bir “iddianame” ile yargılama, yalnızca askerin “onur”unu kırmağa kalkışmak değil “yargı”yı da bu “maskaralığa” bir bakıma alet etmektir. Seçimlerde Silivri’de, Hasdal’da tutuklu Em. Org. Çetin Doğan’a, Korg. Engin Alan’a, Em. Alb. H. Atilla Uğur’a, yine Ergenekon’dan tutuklu Mustafa Balbay’a, Tuncay Özkan’a, Doğu Perinçek’e, Prof. Dr. M. Haberal’a, halkımız oylarıyla sahip çıkacaktır. “Adil” seçim, bir ülkenin “insanımsı” yöneticilerden kurtarılmasının da demokratik “tek” yoludur. Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Profesör Haberal, Balbay’ın “zulümhane” sözcüğü yerine “sahipsiz virane” deyimini kullanıyor. Adaletsizliğin sadece tutuklulara, hükümlülere değil, cezaevi görevlilerine, gardiyanlara da uygulandığını anlatıyor. Doğu Perinçek de öyle. O da bu iktidarın zulmünün artmasını, düşüşünün yakın olduğuna işaret sayıyor. BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ani toprak çökmesiyle oluşmuş çukur... Bir nota. 2/ Bir iskambil oyunu... Yosunların kökü andıran tutunma organı. 3/ Her yanı suyla çevrili kara parçası... Aşama, evre. 4/ Elli kâğıtla oynanan bir iskambil oyunu... “Misket limonu” da denilen, acı sulu küçük limon cinsi. 5/ Günlük yaşama ait küçük ve geçici belgeleri toplama şeklindeki koleksiyonculuk. 6/ Triko giysilerin yakasını yapmada kullanılan makine. 7/ Saray ve konaklarda kadınlara ayrılan bölüm... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 8/ “Üstad elinde serteser ahenk olur ” (Y. K. Beyatlı)... Erzurum yöresine özgü, yoğurt ve yarmayla yapılan çorba. 9/ İskambilde koz... Cam üretimi ve sanayide kullanılan soda külü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Tamamen kar 1 bon atomlarından oluşan sağlam, es 2 nek ve iletken bir 3 malzeme... Bir nota. 4 2/ Şiirde bir uyaktan sonra yinelenen ay 5 nı anlamdaki söz 6 cük ya da ek... Lis7 te başı olmuş hafif müzik şarkısı. 3/ Ja 8 ponların ulusal dini 9 Şintoizm’in güneş 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tanrıçası. 4/ Bizmut elementinin simgesi... Gü 1 A Z A P K A P I müşhane’nin 17 km ku 2 Y U K A F O Ş A zeydoğusunda ünlü bir 3 A L A M E T I R manastır. 5/ Kimyasal te 4 K A M U S A L P mel madde. 6/ Kesintiler 5 A E K F UG A den sonra kalan miktar... 6P A T A R A A L Boyun eğen, kendini başK A R İ N A kasının buyruğuna bıra 7 I S İ T İ MA T M kan. 7/ Mısır unuyla yapı 8 9P L İ A Ş İ N A lan bir tür ekmek... Bir nota. 8/ Deriyi kullanılabilecek duruma getirmek için uygulanan işlemlerin tümü... Eski yapı ya da kent kalıntısı. 9/ Dolma yapmak için hazırlanan karışım... Üç ya da daha çok direği bulunan yelkenli gemilerde arka direk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle