19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 27 MAYIS 2011 CUMA 4 HABERLER Kılıçdaroğlu, Hakkâri’deki CHP mitingine ilişkin Başbakan Erdoğan’ın eleştirilerini yanıtladı: 27 Mayıs’ı Doğru Okumak Aradan 51 yıl geçtikten sonra, yine bu konuyu tartışmanın ne âlemi var? Yukarıdaki soru, ilk bakışta bu sav doğru gibi de görülebilir. Ne var ki, aradan yarım yüzyıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen, maalesef Türkiye 27 Mayıs koşullarını geride bırakıp, kamil bir demokrasiyi yaratamamıştır ve 195060 yanlışlarını ve o yanlışların oluşturduğu koşulları elli yıl arayla yine yaşamaktadır. Yanlış anlaşılmasın, ne bugün de askeri darbe olasılığı (o çığırtkanlık, sivil darbeyi gözden kaçırmak isteyenlerin işi) ne de böyle bir özlem var. Biliyorum, bu tartışmayı başlatmak ve 27 Mayıs’ı doğru okumaya çalışmak bile esmayı üstümüze sıçratmak için yeterli. Ama artık bu Ergenekon ve darbe çığırtkanlarına boşverip, doğruları konuşmanın zamanı gelmiştir sanırım. Toplumsal olayları ne tek bir nedene indirgeyerek açıklamak mümkündür ne de tek yönden bakarak sağlıklı bir tanıya varmak. 27 Mayıs’ın gerekçelerini bazı açılardan haklı görenin bile, Yassıada duruşmalarını savunması mümkün müdür? Ama Yassıada’daki hukuksuzluğa haklı olarak karşı çıkarken, Tahkikat Encümeni hukuksuzluğunu görmezden gelmek de yanlış değil midir? 27 Mayıs darbesinin son tahlilde Türkiye’ye bir şey kazandırmadığını söylemek, hatta daha ileri giderek, darbeler sürecini tetiklediğini söylemek mümkündür. Ama buradan yola çıkıp da “27 Mayıs sabahı müdahale olmasaydı, demokrasimiz gül gibi gidiyordu” demek yanlış olur. Bundan sonra 27 Mayıslar olmasın temennisine candan katılmamak mümkün değildir, ama bunu yalnızca bir bütün olan olayın son bölümüyle sınırlı tutmak yanlış olur. “Bundan böyle, 27 Mayıs’ı doğuran olaylara meydan vermeyelim!” en doğru temenni olacaktır. Çünkü unutmayalım ki 27 Mayıs 1960 sabahı askeri darbe olmasaydı da Türkiye’de demokrasi kalmamıştı. Başka bir deyişle, 27 Mayıs harekâtı, demokrasinin ortadan kaldırılmasından sonra oluşan ortamda, meydana gelen zincirleme reaksiyonlar sürecinin bir parçasıdır. “Öyle ya da böyle, sonunda iş askeri darbeye varmış, şimdi bunu tartışmanın ne önemi var?” savıyla sorunun özü geçiştirilemez. 27 Mayıs’a yanlış teşhis koymak, bugünümüzü doğru saptamak, yarınımızı sağlıklı biçimde oluşturmak yolunu tıkar. Çünkü 27 Mayıs’ın sivil sorumluluğunu görmez iseniz, Türk demokrasinin yalnızca askeri vesayet tehdidi altında olduğunu sanır ve tehlikenin tümünü göremezsiniz. Bugünkü iktidar ve yandaşlarının pompaladığı hava da ne yazık ki budur. Demokrasilerde, her türlü vesayete karşı olmak gerekir, vesayetin kaynağı asker de olsa sivil de olsa fark etmez. Bu gerçeği görmezsek orduyu kışlada emrinde tutan Hitler önderliğindeki Nazizmin de, ordu kaynaklı Franko önderliğindeki Frankizmin de toplumlar için felaket olduğunu gözden kaçırma yanlışına düşeriz. Türkiye’de demokrasiyi her türlü vesayetin sultasından kurtarmak zorundayız. Ve ne yazık ki bugün Türkiye’de demokrasi hem askeri hem de sivil vesayetin tehdidi altında olduğundan, yalnızca askerin kışlaya çekilmesiyle sorun çözülmüyor. Aynı zamanda, sivil vesayetin önüne de set çekmek ve çoğunluk diktasını rejimin sınırları içine geriletmek de zorunlu. 27 Mayıs olayını doğru okursak, bu gerçeği bütünüyle görebiliriz. Askeri vesayeti kınarken, sivil vesayeti görmemek, tıpkı “Askeri vesayet iyidir” demek kadar yanlış ve kötüdür. Her ikisinin de demokrasiyle uzaktan yakından ilişkisi yoktur. “Yaşasın askeri vesayet!” diyen diktacıdır. “Kahrolsun askeri vesayet!” derken, sivil vesayetin sultasını görmezden gelen ise hem diktacıdır hem de sahtekâr. Ne yazık ki demokrasiyle sivil vesayeti ayıramayan kafa karışıklığı yarım yüzyıl önce de vardı, şimdi de var. 27 Mayıs’ı doğru okursak bu kafa karışıklığından kurtuluruz. Bayrak siyaseti yapma Başbakan Erdoğan’ın kendisine “Barışı sağlamak için bir formülün varsa bana ver” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Mardin herkesin barış içerisinde yaşadığı bir kent. Formül arıyorsan gel Mardin’e, sor” dedi. KIVANÇ EL CHP liderine ilginç destek Bingöl’deki konuşmasını bitirmesinin ardından otobüsün üzerine çıkan sarıklı ve sakallı bir kişi, Kılıçdaroğlu’na üzerinde “Hoş geldin Sayın Başkan” yazılı not bulunan bir demet çiçek verdi. Eski Hizbullahçı olduğu iddia edilen ve isminin “Şahin Muhammed” olduğunu söyleyen şahsın gerçek adının “Mehmet Halit Çelik” olduğu öğrenildi. Diyarbakır mesajı özgürlük Bingöl mitingi sonrası Cumhuriyet’e konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, 31 Mayıs’ta Diyarbakır’da yapacağı seçim mitinginde, “Üniter yapıyı koruyarak, eşit yurttaşlık temelinde, hak ve özgürlükleri genişleterek Kürt sorununu çözme” mesajı vereceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Diyarbakır’da söyleyeceklerim kimi çevreleri tatmin eder ya da etmez, bunu bilemem. Ancak bizim çabamız sorunun çözümünde ortak paydanın genişonurudur. Sen kim, o bayrağı diline almak kim.” Miting alanında kaldırılan, “ÖSS’de şifre hayaldi gerçek oldu” pankartını okuyan Kılıçdaroğlu, “1.7 milyon çocuğumuzun umuduyla oynadılar, kandırdılar. Şifrenin olduğu yerde kopya olmaz mı?” diye sordu. “Ali Demir’in maskesini indir” pankartına karşılık da Kılıçdaroğlu, “Yalan söyleyenlerin maskesini indireceğim. Tayyip Erdoğan’ın ezberini bozdum, kimyasını bozdum, şifresini de çözeceğim” dedi. İktidara geldiği ilk 4 ayda askerlik, aile sigortası ve intibak yasası düzenlemelerini yapacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, “4 ay içinde Ali Demir’i o koltuktan alacağım. Üniversite gençleri, karar sahibi olacak” dedi. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı kabul edecekleri ifadelerini yineleyen Kılıçdaroğlu “Yok böleceksin, eyalet sistemi bilmem ne… Ne olduğunu bilmiyorlar. Bunların kafası neden çalışmaz ben bilmiyorum. 1988 yılında parlamentodan geçmiş, haberleri yok. Mali özerkliği savunuyorum. Özerklik şartı derken belediyenin para, gelir sahibi olması, belediye başkanlarının Ankara’da kapı kapı dolaşıp mesai harcamamaları içindir. İlinde oturacak gelirini alacak halka hizmet edecek. Hem para vermiyorsun, para vereceksin deyince böleceksin diyorsun. Memleketi bölen sensin Recep Bey” dedi. letilmesi noktasındadır” dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Başbakan bölücüdür, ben ise birleştiriciyim. Başbakan ayrıştırıyor, ben kaynaştırıyorum. Kürt sorununun çözümüne yönelik önerilerimizi daha önce kamuoyuyla paylaştık. Diyarbakır’da da tüm anlattıklarımızı yeniden dile getireceğiz. Seçim barajı, yerel yönetimler özerklik şartı, hakikat komisyonu, eşit yurttaşlık gibi konuları dile getireceğiz.” BİNGÖL / MARDİN CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan, Hakkâri’deki mitingde Türk bayrağı olmadığını eleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sert yanıt geldi. Kılıçdaroğlu, “Türk bayrağı bu ülkede yaşayan 75 milyon vatandaşın ortak paydasıdır, şerefidir. Eğer bayrak üzerinden siyaset yapıyorsan yanlış yapıyorsun. Bölücülük yapma. Din üzerinden, kimlik üzerinden, bayrak üzerinden siyaset yapmasın. O al bayrak bu milletin şerefidir, onurudur. Sen kim, o bayrağı diline almak kim” dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Mardin mitinginde, Başbakan Erdoğan’ın kendisine “Barışı sağlamak için bir formülün varsa bana ver” çağrısını dile getirerek, “Mardin, dillerin ve dinlerin buluştuğu, herkesin barış içerisinde yaşadığı bir kent. Formül arıyorsan gel Mardin’e, sor Mardinliye. Değişik etnik gruplardan yurttaşlarımız var, 1 yıl 10 yıl değil yüzyıllardır barış huzur içinde yaşıyorlar. Mardin huzurun barışın başkenti. Ma demki Mardin’de bir deneyim var, o zaman niye Türkiye’de de barış kardeşlik olmasın. Bir eksiğimiz mi var, eksiğimiz hükümet, yüreğinde insan sevgisi olan bir başbakan olacak ki barış huzur kardeşlik olsun” dedi. Başbakan Erdoğan’ın kendisine “Hakkâri’ye gittin, mitingde Türk bayrağı yoktu” dediğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: “Türk bayrağı bu ülkede yaşayan 75 milyon vatandaşın ortak paydasıdır, şerefidir. Eğer bayrak üzerinden siyaset yapıyorsan yanlış yapıyorsun. Bölücülük yapma. Din üzerinden, kimlik üzerinden, bayrak üzerinden siyaset yapmasın. O al bayrak bu milletin şerefidir, Gel Bingöl’e bak! Bingöl’de vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, gençliğinde Bingöl’e 2.5 liraya kamyonlarla geldiğini ifade ederek “Bingöllüyüm, Gençliyim. Gönül bağımız hiç kopmadı” dedi. Başbakan Erdoğan miting yaptığında toplanmamış çöpler nedeniyle belediyeyi eleştirmesine Bingöl’den pankartla yanıt geldi. Bingöl’de açılan “Erdoğan Hakkâri Belediyesi’ne laf atıyor, gelsin Bingöl Belediyesi’ni görsün” pankartını okuyan Kılıçdaroğlu, “Ama o görebilir mi, ben de biliyorum görmez. Ben ona Kayseri Belediyesi yolsuzluğunu ilettim, imzası yok diye bahane buldu” dedi. Köy boşaltmaların ardından tazminatların ödenmediğini anımsatan CHP lideri, “Para mı yok, yandaşa para çok vatandaşa gelince yok. Başbakan diyor ki ‘Bunlar Merkez Bankası’na gözünü dikti.’ Ben gözümü Diyarbakır’da 4 çocuğuna kahvaltı veremediği için intihar eden anneye, açlıktan ölen Kübra’ya diktim. Al o parayı başına çal diyorum” diye konuştu. ‘Bölücülük yapma’ Mali özerklik vurgusu DEVLET BAHÇEL : Terörü Erdoğan azdırdı CEM L C ĞER M Yazıcı yumurtalı saldırıyı savundu Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun içinde bulunduğu araca Rize mitingi sonrasında yumurta attığı gerekçesiyle polis tarafından gözaltına alınan ve savcılık tarafından serbest bırakılan Yasin Koçali ile tokalaştı. Yumurtalı saldırıyı değerlendiren Yazıcı, “Kılıçdaroğlu gittiği her yerde çok ağır şeyler söylüyor. Herkesin kutsal varlık olarak bildiği anneleri rahatsız edici boyutta sözcükler kullanıyor. Bu sözcüğü Başbakanımız için kullanmış olması ve Başbakanımızın Rizeli olması dolayısıyla bir kısım vatandaşımız bir tepki göstermiş. Keşke böyle bir şey olmasaydı” dedi. Yazıcı, bu olayla Kılıçdaroğlu’na “Yaptığın bu yanlışın farkındayız” denmek istendiğini belirtti. ERDOĞAN’IN KÖŞK HESABI Gül’ün süresi de oylanacak ERDEM GÜL SAMSUN MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün partisinin Samsun, Ordu ve Giresun’da düzenlediği mitinglerde partililerle buluştu. Bahçeli, Samsun Cumhuriyet Meydanı’ndaki konuşmasında Başbakan Erdoğan ve AKP’ye yüklendi. Başbakan Erdoğan’ın çılgın projelerle, çıldırmış bir halde Türkiye’nin huzuruna çıktığını söyleyen Bahçeli, “Sayın Başbakan 3. dönemi istiyor ve bu dönemi ustalık dönemi olarak nitelendiriyor. Çılgın projelerle çılgına dönmüş. İftira ve yalanlarla MHP’yi ortadan kaldırmaya yönelik karanlık düşüncelerinden sıyrıl da halkın gerçekleri ile baş başa kal” diye konuştu. Türkiye’nin en büyük ekonomik sorununun işsizlik olduğunu söyleyen Bahçeli, “Nüfusun 18.8’i yoksullaştı. İşsizlik, yoksulluk hayat şartlarını güçleştiriyor. AKP’li yeni türemiş ve mutlu azınlık haline gelmiş insanlar var” dedi. Güneydoğu’daki kepenk kapatma olayları hakkında da konuşan Bahçeli, “Her tarafta Ortadoğu’nun eşbaşkanıyım diyorsun. Sultanım, padişahım diyorsun. Hakkâri’ye gidince kepenkler inmiş ise beslediğin büyüttüğünün PKK’li teröristler bunu yapıyor diye şikâyet etmeye ne hakkın var? Sen orada devletsen, sen orada Başbakan’san, kepenkleri kapattırmayıp yollara güller döşenerek girmen lazım. Çünkü demokratik açılım zırvasıyla bunları azdıran sensin” diye konuştu. Erdoğan, BDP’lilerin Türk bayrağına alerjisi olduğunu söyledi Hakkâri şoku sürüyor NİĞDE / AKSARAY (AA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Niğde ve Aksaray mitinglerinde partililere seslendi. Erdoğan konuşmasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hakkâri mitingini kastederek, “Oraya BDP’lileri topladılar ve alanda bir tane Türk bayrağı yok. Çünkü anlaşma öyle. Eğer Türk bayrağı olsa BDP’lileri oraya getiremez. Çünkü BDP’lilerin ve bağlantılı olduklarının, bizim bayrağımıza karşı ciddi bir alerjisi var” dedi. Kılıçdaroğlu’nun “500 gün verin, bütün vaatlerimi yerine getireceğim” dediğini anımsatan Erdoğan, “500 gün indi 4 aya, yani 120 güne. Maşallah, boynuz kulağı geçti.” dedi. MHP lideri Devlet Bahçeli’yi de eleştiren Erdoğan, “Sorun Bahçeli’ye, ANKA ne demek, MİLGEM ne demek, ATAK ne demek? Bilmezler, çünkü böyle bir muhayyile yok. ” diye konuştu. lindeki sihirli değneği ver de terörü çözelim’ Niğde mitinginden önce Ankara’da Türkiye Otobüsçüler Federasyonu’nun 4. Genel Kurulu’na katılan Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun “Bedeli ne olursa olsun bu ülkede çatışmayı bitireceğim” sözlerini “Sihirli değneği bize ver hemen ‘E biz bunu yapalım. Niye geciktiriyorsun? İlla iktidar olduğun zaman çözmen mi lazım. Sen zaten iktidar olamayacaksın, söyle bu sihirli şeyi de bunu biz çözelim, geciktirmeyelim” diye eleştirdi. CHP’ye yönelik eleştirilerini Aksaray’da da sürdüren Erdoğan, CHP’nin eğitim programında imam hatip liselerinin yer almadığını savunarak, “Ne kadar imam, müezzin lazımsa o kadar imam hatip olacakmış. İmam hatip mezunuyum ama bizi üniversiteye almadılar. Gittik lise bitirdik, lise diplomasıyla üniversiteye gittik. Haddini bil, meslek liseleriyle imam hatiplerle uğraşma” dedi. AVRUPA KONSEY SEÇ ME ODAKLANDI BAHADIR SEL M D LEK ANKARA 12 Haziran seçimleri için Türkiye’ye gözlemci gönderecek olan Avrupa Konseyi, ön heyetin geçen hafta Ankara’daki temaslarını tamamlamasından sonra, ikinci bir adım daha attı. Konsey bu çerçevede, seçimlerden iki gün önce Ankara’da Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ali Em, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve medya temsilcileriyle toplantı yapma kararı aldı. Ankara’da 10 Haziran’da sabah 09.00’da başlayacak toplantılar saat 18.45’e kadar sürecek. Toplantı, gözlemci heyetinin başkanı Kerstin Lundgren ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenterler Asamblesi delegasyonu Başkanı Pia ChristmanMoeller, açılış konuşması sonrasında, gözlemci heyet üyeleri ilk olarak YSK Başkanı Ali Em ile bir araya gelecek. Heyet üyeleri; daha sonra AKP, CHP, MHP ve BDP’nin temsilcileriyle görü şecek. Gözlemci heyet üyeleri, insan hakları konusuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile toplantı yapacak. Bu çerçevede İnsan Hakları Birleşik platformundan Feray Salman, İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan, Eşit Haklar İzleme’den Ayşegül Bahçıvan, Helsinki Yurttaşlar Asamblesi’nden Musa Akkum, Human Rights Watch’dan Emma SinclairWebb ve Barolar Birliği’nden Özcan Çine ile bir araya gelecek olan heyet, medya temsilcileriyle de görüşecek. ANKARA Seçim için son iki haftaya girilirken 12 Haziran’da alınacak sonuçlar için AKP’de ilan edilmeyen bir beklenti öne çıkmaya başladı. AKP’de alınacak oy oranları, tek başına iktidar ve yeni anayasanın yanı sıra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi açısından da belirleyici önemde görülüyor. AKP’de, “seçimde Gül’ün görev süresinin de oylanacağına” dikkat çekiliyor. AKP’nin alacağı oy oranı ve çıkaracağı milletvekili sayısına bağlı olarak öne çıkan seçenekler şöyle: 367’nin üstü: Bu hedefin yakalanması durumunda 2012’de Gül’ün görev süresinin sona ereceği görüşü ağırlık kazanıyor. Bu durumda Erdoğan’ın 13 Haziran’da ilk kararını Gül’ün görev süresiyle ilgili vereceği belirtiliyor. Erdoğan’ın başkanlık sistemini istemesi halinde anayasa çalışmalarını başlatacağı, 2012’de ilk başkan olmasının önünde engel kalmayacağı vurgulanıyor. Ancak başkanlık sistemini gündeminden kaldırması durumunda da Gül’ün görev süresinin 2012’de sona ereceği, Erdoğan’ın 1 yıllık başbakanlığın ardından Cumhurbaşkanı adaylığının kesinlik kazanacağı ifade ediliyor. 330367 arası: Mevcut tablonun tekrarı olacak bu milletvekili sayısında da Erdoğan’ın büyük olasılıkla Gül için 2012 kararını vereceği belirtiliyor. Hızla yeni anayasa ve seçim vaadi olan büyük projeler için adım atılacağı bir hükümet sürecinin ardından Erdoğan’ın Köşk’e çıkmak istemesi bekleniyor. Bu tabloda Erdoğan’ın başkanlık sistemini de rafa kaldırması bekleniyor. 300’ler: Bu tabloda ise 2012 seçeneğinin ortadan kalkacağına, Gül’ün 2014’e kadar Köşk’te kalacağına kesin gözüyle bakılıyor. Erdoğan’ın hükümetini kurduktan sonra 2012’de partinin büyük kongresini gerçekleştirerek 2014’te Cumhurbaşkanı adayı olması durumunda arkasında bırakacağı partiyi yeniden yapılandıracağı belirtiliyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle