25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 MAYIS 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA 15 Bahçeşehir Koleji 9A sınıfı öğrencileri, tarih projeleri için Sümer gazetesi çıkardılar Son ‘Sümer Kraliçesi’ne taç TED Ankara Koleji’nde sanat günleri TED Ankara Koleji Vakfı Okulları’nın düzenlediği “19. Kültür ve Sanat Günleri” başladı. Anaokulu, ilköğretim okulu ve lise öğrencilerinin; resim, müzik, dans, edebiyat, el sanatları ve drama gibi sanatın pek çok dalında, yıl boyunca hazırladıkları ürünler, 09 Haziran’a kadar gerçekleştirilecek bir dizi etkinlikte sergileniyor. 19. Kültür ve Sanat Günleri, resim sergisi açılışları ve Yaylı Sazlar Orkestrası’nın konseri ile başladı. Geleneksel olarak her yıl düzenlenen “Müzik ve Dans Gecesi” nde ise 518 yaş arası 250 öğrenci görev aldı. Gecede, dans grupları gösteriler sundu, nefesli sazlar orkestrası, lise orkestrası ve çoksesli korosu da konser verdi. Bahçeşehir Koleji 9A sınıfı öğrencileri, tarih projeleri kapsamında “Hür Nippur” adlı bir Sümer gazetesi çıkardılar. Gazetenin danışmanlığını, “Son Sümer Kraliçesi” olarak anılan Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ yaptı. Öğrencilerin, tarih öğretmenleri İlhan Gülek’in verdiği proje ödevi olarak hazırladıkları gazetede, Sümerlerin inanışları, buluşları, dünya uygarlığına katkıları anlatıldı, moda, bulmaca, magazin, spor gibi kurmaca bölümler de oluşturuldu. Öğrenciler, gazeteyi hazırlarken, kendilerini o dönemde yaşamış gazeteciler, muhabirler olarak düşündüler. Ortaköy Kültür Merkezi Afife Jale Sahnesi’nde yapılan etkinlikte öğrenciler, ken Çığ’a taç takıldı di yaptıkları, orijinali British Museum’da olan Sümer kraliçe tacının kopyasını, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’a taktılar. Çığ, tacı ta kıldıktan sonra yaptığı konuşmada, “Atatürk’ün istediği oldu. Atatürk, Sümerlerin halk tarafından bilinmesini, öğrenilmesini isterdi. Bizlerin, Sümerler konusunda bütün dünya ülkelerinden daha çok bilgimiz ve ilgimiz var” dedi. Tiyatro ve sinema sanatçısı Gülsen Tuncer’in Sümer şiirleri okuduğu törende, Sümer giysili öğrenci ler, Sümer müzikleri çaldı. Gazeteden elde edilecek gelir, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin üniversiteli kız öğrenciler için açtığı burs hesabına bağışlanacak. Bahçeşehir Koleji Tarih Öğretmeni İlhan Gülek, bu projelerle öğrencilerin tarih dersine ilgisinin arttığını ve derste işledikleri her dönemle ilgili öğrencilerin proje ödevi olarak gazete ve broşür çıkardıklarını söyledi. Yine de ‘Sek’ Bir Sol! Yarın merhum Bülent Ecevit’in doğum günü. O bu ülkenin 1971 darbesi sonrasında yakaladığı en önemli şansıydı. Ne yazık ki halkımızın yarısı bile bu şansı değerlendirmeye pek yanaşmadı... “Yeni CHP Ortanın Solu” iddiasıyla, 1972’de partideki Milli Şef İsmet Paşa dönemine son vermeyi başardı. Adını dağa taşa yazdırdı. Meydanları dolduran mahşeri kalabalıklar onu kürsüyle birlikte omuzlarda taşıdılar. Ortalığı her gittiği yerde “Karaoğlan” sesleriyle inletti. Ama aynı kalabalıklar ona 30 yılı aşan liderlik hayatında, bir defa olsun tek başına hükümet kuracak bir çoğunluk sağlamadı! Eksiklik onda mı, yoksa halkta mıydı? Soru sakat olunca yanıtın da sağlıklı olması zor. Ecevit kendi efsanesini 12 Mart 1971 darbesi sonrasında yarattı. Bu efsane 1977 seçimleri öncesinde zirvedeydi. Ama seçimlerde TBMM’deki 450 milletvekilinden 213’ünü kazanabildi. Kumar borcu olmayan 13 sağcı siyasetçi ile kapatmak zorunda kaldığı bu “çoğunluk” onun (ve solun gördüğü son zafer oldu). 1977’de yüzde 41.3 oy alan partisi hükümet kuramıyor... Ama 25 yıl sonraki bir başka seçimde (2002) ülke aynı ülke, yüzde 34 ile AKP 365 milletvekiline sahip olabiliyor. Değil tek başına iktidar, tek başına anayasayı, hatta rejimi değiştirmeye yönelebiliyor! Siyasetin bu sayısal cilvesiyle halkın Ecevit’e desteği hep güdük kaldı. CHP’yi kendi haline terk edip, tek başına kurduğu partisi, 1999’te 1. parti oldu. Ama durum daha acıklıydı... Halkın neredeyse yüzde 80’inden destek görmedi. Milli Şef’in elinden aldığı partinin TBMM dışında kalması ise işin bir başka hazin yanıydı. Bu konudaki naçiz arzım şudur: Türk halkının çoğunluğu fıtraten sağa yakın ve yatkındır. Halkımızın geneli ne yazık ki, sol ile özdeş hale gelmiş bir lideri (lider adayını) kendisine yakın görüp “Halkçı!” diye bağrına basması sonucu değiştirmiyor. O lidere bilinçaltında tereddüt besliyor. Ecevit için bu oldu... Dürüstlüğü, karizması, halkla kurabildiği gönülden ilişki sonucu değiştiremedi. Ama değil mi ki solcu!.. Ecevit ülkede “sol”u meşrulaştırmış ve “umut” ile eşanlamlı kılmış bir siyasetçi. İsmet Paşa’nın da desteği ile o ortaya çıkıncaya kadar “sol”, büyük halk çoğunluğunun gözünde hep “şer” idi. Kötülüğün de, günahın da öteki adıydı. “Solundan mı kalktın?” tersliği ifade ediyordu. Sol el taharete, sol omuz başı kötülük meleğine; sol, kısaca hayırdan uzak işlere tekabül ediyordu. Ecevit’e geniş kitlelerin tam destek verememesinin arkasında bu gerçek yatıyor... Ecevit de son döneminde “Sol” ile ilgili bu acıklı ülke gerçeğini fark etmişti. (O’nun Meclis kadrosunda, Hükümet kadrosunda ve Genel Merkez kadrosunda 15 yıl görev yapmış birisi olarak bendenizin naçiz kanaati bu merkezdedir!) MHP ile tarihin en uzun koalisyonunu yürütmesi, toplumun en sağdaki isimleriyle ömrünün son yıllarında diyaloga girmesi, sağa yakın tanınan “Mehmet Haberal”ın adını Cumhurbaşkanı olarak telaffuz etmesi hep bundandı! Sonuç mu? Ecevit sağ siyasilerden sağladığı destekle beş kere iktidar oldu... Dileğimiz ve çabamız Yeni CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu ile de bu kuralın sürmesidir! Ama, ne Cumhuriyet okuru ne de bu köşenin yazarı solun tek başına iktidarı hedefinden hiçbir zaman vazgeçmeyecektir. stanbul’dan Kars’a dostluk eli Özel ALEV Okulları’ndan 10 ilköğretim öğrencisi, 3 lise öğrencisi ve 4 öğretmen, KarsKaynarlı Köyü İlköğretim Okulu’na, “yardımlaşma gezisi” yaptılar. Karslı öğrencilerle bir araya gelen ALEV’liler; okulun hasar görmüş duvarlarından birini de boyadılar. Özel ALEV İlköğretim Okulu ve Özel ALEV Lisesi öğrencileri; düzenlediği yardım kampanyasıyla topladıkları kitap, giysi, defter ve kırtasiye malzemelerini nisan ayında Kars’a ulaştırdılar. ALEV’li öğrenci ve öğretmenleri, geçtiğimiz günlerde de Kars’ın Selim ilçesine bağlı Kaynarlı Köyü İlköğretim Okulu’nu ziyaret ettiler. İki okulun öğrencileri birlikte Türkçe ve Matematik dersleri yaptılar, kendilerini bir köpüğün içinde hayal ederek çıktıkları yolculuğun resmini çizip, şiir yazdılar. Engelli öğrencilerden sergi IBM’den üniversite öğrencilerine ödül IBM’in her yıl düzenlediği Yazılım Akademisi Yarışması’nda, sınıf ortamını internet ortamına taşıyarak, bir sanal sınıf sistemi geliştiren Hacettepe Üniversitesi Jinuse takımı “Hababam” adlı projeyle birinciliği kazandı. Seçimler için bir elektronik oylama sistemi geliştiren Bilkent Üniversitesi bilJ11 takımı “OVT” adlı projeyle ikinci, Ege Üniversitesi Kodamans takımı ise iş arayan adaylarla firmaları online ortamda buluşturacak bir insan kaynakları sistemi geliştirerek üçüncü oldu. Jüri özel ödülü ise Fırat Üniversitesi GMT takımına verildi. Ağır ve orta düzey zihinsel engelli öğrenciler, resim ve el becerilerine yönelik çalışmalarını, Beyoğlu Öğretmenevi’nde sergilediler. “4. YIL” adlı resim sergisinde, Şakire Hanım Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi’nde eğitim gören öğrencilerin 115 eseri yer alıyor. İş Eğitimi Sergisi’nde ise öğrencilerin, ahşap ürünlerden ürettikleri tokalıklar, notluklar, duvar saatlari, resimlikler ve abajurlar ile keçe ve fimo hamurdan yaptıkları toka, ayna gibi ürünler bulunuyor. Bir ‘Hominid’in Siyaseti MER Ç VEL DEDEOĞLU K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr m.velidedeoglu@hotmail.com C MY B C MY B ‘Hominid’ler yani “insanımsı”lar, evrim sürecinin önemli bir aşamasını oluştururlar. Özellikle “erken hominidler”in, insanın atası sayılan “Homo Sapiens” (bilen insan) ile bağlantısından da söz edilir zaman zaman. Bu “insanımsı”ların dış görünüş bakımından insana çok yakın oldukları da bilinen bir durum. Öyle ki bir erkek “hominid”e ünlü bir markanın ceket ve pantolonunu giydirip İtalyan bir kravat, bileğine de Rolex saat takınca, günümüzün kimi insanından ayırt etmek zorlaşabilir, diyenler de var. Dış görünüş kısaca böyle. Öteki konuya, insanın “iç” dünyasına, özekinsel (kültür) oluşumuna gelince, kuşkusuz derin ayrımlar hemen belirir. İnsanbiliminin (antropoloji) bize söylediğine göre “hominid”ler ölülerini gömmezlermiş; bu tutumlarının kendi türdaşına “değer” vermemekten kaynaklandığı kabul ediliyor. Ama dikkat çekici ayrımlardan biri “gülme”yi bilmemeleriymiş. Bu sıcak duyguyu, görünümü yaşayamayan “homonid”lerde “sevgi”nin varlığından da söz edilemezmiş; öyle ki ne “insanımsı” boyutta olanından ne de en küçük bir kırıntısından... Bu olumsuz özelliğin yüz binlerce yıl sonra az sayıda(!) zaman zaman olsa da günümüz insanında görülmesi, kuşkusuz “gen”lerin bir “muzipliği” olsa gerek. Ne var ki, bu durumda önemli olan, “hominid”lerin bu temel özelliğini taşıyan birinin “siyasetçi” olması; bir toplumu, bir ulusu yönetmesi... Üstüne üstlük bu “hominid”in, bu “insanımsı” siyasetçinin bir de “hırs”la, “kin”le yoğrulmuş olmasının insanlık için, ülkesi için ne büyük bir “şanssızlık” olduğunu E. Segal konuyla ilgili yapıtında uzun uzun anlatır(*). Bu tür “hominid” siyasetçilerinin çoğunlukla azgelişmiş ülkelerde, kimi İslam ülkelerinde, Türkiye’nin de içinde olduğu Ortadoğu’da ortaya çıktığı savı kabul görüyor. Ülke yönetiminin en üst düzeylerine dek tırmanan bu “hominid” siyasetçilerin, en belirleyici kimi “nitelik”lerini, Türkiye’deki örnekten yola çıkarak ortaya koymayı deneyelim diyorum. İlkin, kendi görüşü doğrultusunda olmayan, yadsıyan “insan”lara karşı, koyu bir “öç alma” duygusuyla dolup taşma; bunu da insan sevgisinden en küçük bir iz taşımayan “nefret”le, “kin”le yoğrulmuş bir yüzle ve “hominid”ce bir yaygarayla sergileme başat bir “nitelik” olarak dile getirilmesi gerek. Anımsanacağı gibi, ülkemizde bunun son örneği AKP’nin lideri, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın, R. T. Erdoğan’ın, TSK’nin değerli bir askerine, Em. Korgeneral Engin Alan’a yaptığı saldırıdır. Ne ki böyle bir saldırının, yanıt verme, kendini savunma olanağı olmayan “tutuklu” bir insana, “hapiste”ki bir insana karşı yapılmasını “tarih öncesi”nin “hominid”leri, “insanımsı”ları bile “uygun” görmezdi... Ayrıca bizim bu “hominid” siyasetçinin, siyasi rakibini alt etmek için, onun en özel yaşamını, cinselliği, “aşiş” sorunlarını çözümlemekten söz etmek için topladığı onca insan karşısında dile getirmesi de, bu tür “siyaset”te önemli bir başka “nitelik”... Böyle olsa gerek; ama bu, “aş” için “av” peşinde koşan “hominid”lere kendi ölçülerinde olsa bile kim bilir ne anlamsız, ne saçma gelirdi; belki de utanırlardı; ne dersiniz? Oysa bizim “hominid” siyasetçimiz bunları anlatırken, “Beline hâkim olamadı!” derken, en küçük bir “utanç” duyması bir yana, çok rahattı, keyif içindeydi... TV’de görenler anımsarlar sanırım. Öte yanda, “hominid”lerin “inanç”la, “tapmatapınma”yla kısacası “din”le “ilişki”sinden söz etmenin o yapı için henüz erken olduğu ileri sürülür. Bu ilişki 21. yüzyılın “hominid”lerinde çok değişik bağlamlarda oluşursa da, bizim “hominid” siyasetçimizde “din”, gerektiğinde hiçbir “çekince” duymadan, her konuda bir “araç” olarak “kullanılmak” üzere varlığını sürdürür. Peki, bu tarih öncesi “homonid”lerde inanç oluşsaydı, “din”lerini bizim “hominid” gibi “araç” olarak kullanırlar mıydı, diye sorulacak olursa; bunların ardından gelen kuşaklarda yavaş yavaş oluşan “inanç”ın böyle bir kullanımından açıkça söz edilmemesi, bu soruya bir yanıt olabilir sanırım. Bu denli insan “sevgisi”nden, “saygısı”ndan, “duyarlığı”ndan bir “hominid” siyasetçiye, Korgeneral E. Alan, ulusun meclisinde, ulusun kürsüsünden yanıt verip hesap sorması için 12 Haziran’da ulusça seçilip TBMM’ye gönderilmelidir, Ç. Doğan’lar, H.A. Uğur’larla birlikte. (*) M. İlin ve E. Segal, İnsan Nasıl İnsan Oldu, Yeni Dünya Yayın, 1979 Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ “Fıçıotu” da de1 nilen ve yumruları müshil olarak kulla 2 nılan otsu bir bitki. 3 2/ Kurnaz, açıkgöz... Gümüş üstü 4 ne özel bir biçimde 5 kurşunla işlenen siyah nakış. 3/ Eski 6 bir Fransız halk 7 dansı... Kaz Da 8 ğı’nın antik dönemlerdeki adı. 4/ 9 Önemli tarihsel ol1 2 3 4 5 6 7 8 9 gu... Akdeniz yöresinde T A yetişen, mavi, beyaz ya da 1 E C E V İ T menekşerenginde çiçekler 2 R A B MU T A F açan bir ağaççık. 5/ Eski 3 G İ R İ F T A R dilde ekmek... Kumtaşı. 6/ 4 Ö Z E T A V A R Süzgeç, kevgir. 7/ İlkel 5 R E H İ N A Z A benlik... Üye... Nikel ele6M E L İ P S H mentinin simgesi. 8/ Otel, A V A E V tiyatro gibi yerlerde girişe 7 E K İ T İ N A yakın geniş yer... Kekeme 8 Z İ L ya da dilsiz kimse. 9/ 9 T İ L K İ Ş E N “Tüysüz şeftali” de denilen bir meyve. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Gelinduyağı” da denilen ve güzel renkli çiçekler açan dikenli ve tırmanıcı bir bitki. 2/ Bilgiçlik taslayan kimse... At tüyünün rengi. 3/ Yumurta ve irmikle yapılan bir tatlı... “Elif dedim dedim / Kız ben sana ne dedim” (Türkü). 4/ Rey... Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan. 5/ Rütbe ya da kıdemce küçük olan asker... Sır. 6/ Bir nota... Metal paranın yüzündeki bütün kabartma ve resimlerden daha yüksek bir çıkıntı oluşturan çevre pervazı. 7/ Herhangi bir nedenle armağan kabul edenin, vermek zorunda olduğu karşılık... Güzel sanat. 8/ “ ola davacı ve muhzır dahi şahit / Ol mahkemenin hükmüne derler mi adalet” (Ziya Paşa)... İnkaların atası olduğuna inanılan güneş tanrısı. 9/ Az pişmiş et.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle