15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara B Y Y B B B Y Y Y Y Y Y Y 12 16 14 15 21 19 19 11 11 11 12 12 15 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y Y 13 15 13 21 21 21 15 18 14 17 10 9 9 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki K Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid Y Viyana Y 8 3 14 19 15 19 20 19 15 17 19 25 18 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B B B B Y B B B Y B Y B Y 17 14 20 19 21 7 26 21 13 18 19 23 18 6 N SAN 2011 ÇARŞAMBA Ülke geneli çok bulutlu, İstanbul, Yalova, Bursa, Bilecik, Balıkesir Çanakkele ile Afyon, Kütahya, Aydın, Muğla ve Denizli çevreleri dışında kalan tüm ülke sağanak, güney kesimler gök gürültülü sağanak yağmurlu geçecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Nisan GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada geçmişini yadsımasıyla başladı.. Laiklik, ülke bütünlüğü gibi ulusallığın can damarı konular, tartışılmaktan da öteye tanınmaz hale dönüşüm sınırına böyle geldi... Çankaya’daki AKP’li Endonezya’ya giderken uçağına aldığı gazetecilere açıkladığına göre: Değişim ve gelişim devrini kapadı. Başka sürecin kapısını açtı: “Yeni Türkiye!” Değişen, gelişen Türkiye’den sonra Yeni Türkiye tanımına CHP öncülük etti. Parti, geçmiş yıllarda yönetimlerin savunageldiği temel konulardaki görüşlere daha değişik açılardan bakan ilkesel söylemler açıklayarak kamuoyunda “Yeni CHP” algısının yerleşmesini sağladı. Ana muhalefet haykırıyor: “Yeni CHP!” Devletin başındaki AKP’li açıklıyor: “Yeni Türkiye!” Yeni Türkiye Cumhuriyetin geçmiş yıllarını AKP’nin inkâr etmesiyle başladı. Yerleşik kuralları tersine çeviren uygulamalarla… nihayet laiklikten devletin bölünmez bütünlüğünü sarsan bütün kurallar tepetaklak edilerek… …Yeni Türkiye yaratıldı! Türkiye; 12 Haziran’a “‘yeni rejimin’ onaylanacağı” seçim bilinciyle gidiyor. Nedir “yeni rejim?” Yeni rejimde; kişiler, kurumlar artık kendilerini güvende hissetmiyor. Devlete güven duygusunun yitirildiği sınırları aştı; ta AB’den sonra ABD’ye uzandı. Amerika’da yetkili, söz sahibi kişiler CHP heyetine; “Siz kendinizi ne kadar güvende hissediyorsunuz? Sizin başınıza da bir şey gelebilir mi” diye soru yöneltebiliyor. Yeni Türkiye’de, Gülen cemaatinin kilit noktalarını ele geçirdiği polisten korkuyla söz ediliyor. İktidara muhalefet edenler bir punduna getirilip hapsediliyor. Başbakan hapisteki gazeteci sayısını 27 diye açıklıyor. Üstelik hapsedilmelerindeki sorumluluğu hafifletmek için 27 gazeteci içinde siyaset dışı, hatta ayıpsanacak suçlardan tutuklananlar olduğunu söylüyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT); Başbakan’ı yalanlayan bir listeyi Dışişleri Bakanı’na göndererek gerçek rakamı dünya kamuoyuna duyuruyor: Tutuklu gazeteci sayısı 57!.. Ekonomi ise tıkırında. Öyle ki milyonların açlık sınırında olduğunu resmi makamlar duyurduktan hemen sonra, Yeni Türkiye’de 350 bin kişinin bir gecede 12 milyon lira harcayarak eğlendiği açıklanıyor. Yeni Türkiye’de siyaset artık o denli ağzı bozuk hale getirildi ki… en ağır saldırılar karşısında ağzından hakaret içeren tek bir sözcük çıkmayan Deniz Baykal bile, Başbakan’a “ulan” diye seslenmekten kendini alıkoyamıyor. Yeni Türkiye’yi özetleyecek sözü şair söylemiş: “Eskiler alıyorum / Yıldız yapıp satıyorum”. Oy oy diye diye… Yeni Türkiye’nin gündemini oluşturacak ve tek adamlığını resmileştirecek son eğilimi AKP lideri duyurdu. Başkanlık sistemini kurumlaştırmak için 2011 seçiminden ve yeni anayasanın kabulünden sonra harekete geçeceğini açıkladı. Çankaya’daki önce bugünün sorunu değil dedi ve fakat, başkanlık sisteminin ülkeye ve nihayet kendi geleceğine yarar sağlamayacağı kanısına varmış ki; Endonezya yollarında çark etti, karşı durdu. Başkanlığın “çok farklı bir sistem olduğunu” ilan buyurdu... Yasama tamamen bağımsız. Siyasi partilerin bugünküler gibi olmayacağını söylüyor. Medya korku içinde, sinmiş. Umudunu kişiler arasındaki uzlaşmazlıklara bağlamış. RTE’nin, başkanlık koltuğuna oturunca başbakanlıkta uyguladığı demokrasiyi yozlaştırma ve baskı yöntemlerinin katmerlisini uygulayacağını yazamıyor. Tartışmaya açamıyor. Devleti ve ülkeyi, demokrasiyi ve güncel yaşamı… …her açıdan rayından çıkaranlara karşı halkın demokratik hakkını kullanarak… sokağa dökülerek direnme gücü sergilemesini kışkırtamıyor. Bu işte Yeni Türkiye! Dünya Kadınlar Günü öncesinde bu köşeden siyasi partilere çağrıda bulunarak kadın adayların siyasete girişini teşvik edici olmaları çağrısında bulunmuştuk. Partilerin aday adayları listelerinde kadın aday sayısının geçmiş yıllara göre artış kaydettiği yönünde yapılan açıklamalar son derece memnuniyet verici. Ama yetmez. Kadınların 11 Mart’ta YSK’ye verilecek aday listelerine seçilebilecek noktalarda konmaları da kadınların siyaset katılımını teşvik açısından olmazsa olmaz koşul. Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Alper Taş dün Ankara büromuzu ziyaretinde bunun çok güzel bir örneğini verdi. ÖDP, Eskişehir’de göstermesi gereken altı adayın tamamını kadın adaylar arasından belirlemiş. Liste şöyle: Emekli öğretmenler Zekiye Öztürk ve Bergüzar Ateş, emekli işçi Nesrin Önçler, emekli memurlar Hamide Şanlı ve Nazire Çakmak ile esnaf Selmacan Bektaş. ÖDP lideri Taş, “Kendileri gelip başvuruda bulunmuşlar. Çoğunluğu erkek olan il yönetim kurulu ile parti yönetimimiz ise bu listeyi oybirliği ile kabul etti. Kadınların aday oldukları her yerde en az yüzde 50 oranında kadın aday göstereceğiz. Umarım tüm partilere örnek oluruz” derken liste başındaki isim olan Zekiye Öztürk ise mücadelesinin anlamını şöyle özetledi: “AKP’nin hükümette bulunduğu dönem içinde kadınlara karşı saldırı 14 kat artmış. Bu dönemin eğitiminin kadınlara bir şey getirmediği ortada. Töre cinayetlerinden Mardin’de 13 yaşındaki çocuğa tecavüze, sendikasızlaşmaya kadar her türlü sorun kadının bu ülkede yeterince söz sahibi olama Kadının Sesi masından kaynaklanıyor. Adaletsiz baraj sistemi nedeniyle seçilme şansımız olma‘Yeni CHP’ yönetimi geçen hafta Atlantik’in iki yakasına kendini anlatma fırsatı elde etti. Ankara’da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinleyen Avrupalı büyükelçiler CHP’nin iktidara alternatif projelerle ortaya çıkmasını önemserken, bunlarda ‘devletçi’ bakışta dikkat çekici artışı not ederek merkezlerine aktardılar. CHP’nin Güneydoğu projelerinin sadece ekonomik kalkınma hedefi ile sınırlı kalıp kalmayacağını merak ediyorlar. Dış politikada Kılıçdaroğlu’nun söyleminde ‘çelişkiler’ olduğu görüşündeler. En çok merak ettikleri konu ise CHP’nin kimlerle koalisyon yapmaya hazır olacağı. Genel Başkan Yardımcısı Osman Korutürk başkanlığındaki CHP heyeti de aynı günlerde Washington’daydı. ABD başkentinde de CHP’nin Türkiye sorunlarına kendi politikalarını üretmesi çok önemseniyor. Türk demokrasisinin gidişatı hakkında şüphe uyandıran ga dığını biliyoruz. Ama kadının sesini duyurmak için adayız.” ÖDP’nin seçimlerdeki oy oranı binde 2’ler seviyesinde. Yani yüzde 10 ülke barajı nedeniyle milletvekili çıkarmaları imkânsız.“Küçük partilere verilen oylar ziyan olur” söylemi de güçlü biçimde karşılarında. Zekiye Öztürk, buna şiddetle karşı çıkarak, “Aslında, büyük partiler bizim oylarımızı alıyor. Keşke baraj kalksa da herkes kendi gerçek oyunu alabilse” dedi. Daha eşitlikçi bir toplum için tüm partiler aday listelerine son şekli verirken kadınlar için ‘pozitif ayrımcılığı’ akıldan çıkarmamalı. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ATLANT K’ N K YAKASINDAN CHP’YE BAKIŞ zeteci tutuklama ve kitap yasaklamalar gittikleri her yerde CHP’ye yöneltilen ilk soru olmuş. Hatta demokratik bir düzen için oldukça anormal sayılması gereken “CHP’ye yönelik baskılar var mı” sorusu bile sorulabilmiş. ABD karar vericileri, CHP yönetiminin iki önemli konuda, İran’ın nükleer programı ve İsrailTürkiye ilişkilerinin geleceği konusunda AKP’den farklı tutumunu gözlemlemişler. CHP yöneticileri doğrulamasa da görüşmelerde Ermenistan ile normalleşme ve Kürt sorunu konusunda da CHP’den farklı söylemler duymak istedikleri mesajını vermişler. CHP yönetimi ise etnik ve din temelinde siyaset anlayışına karşı olduklarının altını kalın biçimde çizmiş, Türk demokrasisinin ‘laik’ kimliğini birkaç kez vurgulamış. ABD yönetimi ise değişik seviyelerdeki görüşmelerde “Türkiye’de tüm partilere eşit mesafedeyiz” mesajını altını çize çize tekrarlamış. Neden acaba? bir ilk yaşandı. Bütün sanıklar ve avukatlar aynı istemi dile getirdi: “Kanser teşhisi konan tutuklu avukat Yusuf Erikel’i serbest bırakınız.” Duruşmaların cuma gündeminde sadece talepler alınıyor. Önce sanıklar, sonra avukatlar davaya ilişkin görüşlerini anlatıyor, tahliye istiyor. Nasıl örgütse bugüne dek tüm sanıkların aynı görüşü paylaştığı bir duruşma olmadı. Buna tahliye istemi dahil. Zira kimi sanıklar konuşmasını şöyle noktalıyor: “Heyetinizden tahliye talebim yoktur.” İçinde her şeyi barındıran dört sözcük. AGİT, Davutoğlu’na gönderdiği mektupta basın ilkelerine uyulmadığına dikkat çekti Basın özgürlüğü uyarısı VİYANA (AA) Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) medya temsilcisi Dunya Mijatoviç, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na mektup yazarak, Türkiye’deki “basın özgürlüğünün gereği gibi uygulanmamasından duyduğu kaygıları” dile getirdi. Mektubunda, AGİT’in basın özgürlüğüne verdiği önemi ifade eden Mijatoviç, Türkiye’nin de AGİT’in basın AG T Medya Temsilcisi Dunya Mijatoviç, Türkiye’nin basın özgürlüğüne ilişkin aldığı kararlara uymayı ve uygulamayı taahhüt ettiğini anımsattı. özgürlüğüne ilişkin aldığı kararlara uymayı ve uygulamayı taahhüt ettiğini anımsattı. Mektubunda AGİT’in medya özgürlüğüne ilişkin aldığı ve Türkiye’nin de üye ülke olarak uygulamakla yükümlü olduğu kararları hatırlatan Mijatoviç, “AGİT medya temsilciliği olarak ülkenizde medya özgürlüğüne ilişkin yapılacak reformların hazırlanmasında ve uygulanmasında yardımcı olmaya hazırız” ifadesini kullandı. Türkiye’de gözaltına alınan ve tutuklanan gazetecilerin sayısının yüksek olduğunu ifade eden Mijatoviç, “bu sayının artacağından büyük endişe duyduğunu” belirtti. Mektubunda, “Güvenlik operasyonlarının basın kanunlarına ve medya özgürlüğüne aykırı olmaması gerektiğini” vurgulayan Mijatoviç, “Türk otoriteleri haberlerin halk tarafından duyulması için yardımcı olmalıdır” dedi. FADE ÖZGÜRLÜĞÜ ŞEREF AKÇAY A HM yayıncıya cezayı affetmedi Dış Haberler Servisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bir itirafçının terörle mücadele adı altında işlenen cinayetleri anlattığı kitabı yayımladığı gerekçesiyle para cezasına çarptırılan Aram Yayınları Sahibi Fatih Taş’ın başvurusunda Türkiye’yi “ifade özgürlüğü ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiği” gerekçesiyle 6 bin Avro tazminat ödemeye mahkum etti. Türkiye’deki mahkemenin terörle mücadele ile görevli güvenlik personelinin isimleri açıklanarak hedef haline getirildiği, şiddetin kışkırtıldığı gerekçesiyle 2008 yılında yayıncının para cezasına çarptırıldığının anımsatıldığı AHİM kararında söz konusu yetkililerin isimlerinin zaten bilindiği, kitabın sadece fikirler ve görüşleri aktardığı vurgulandı. AİHM, “Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10., adil yargılanma hakkıyla ilgili 6. ve etkili bir iç hukuk yoluna başvurma hakkıyla ilgili 13. maddesini ihlal ettiğine” hükmetti. Balyoz’a başkan şerhi: Hukuk Öz, görevi devretti HSYK’nin son kararnamesiyle başsavcı vekili olarak görevlendirilen Ergenekon soruşturmasının savcısı Zekeriya Öz’ün yerine stanbul cumhuriyet savcıları Cihan Kansız ve Ufuk Ermertcan görevlendirildi. stanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanan Turan Çolakkadı, başsavcı vekili olarak görevlendirilen Öz ve Ercan Şafak için stanbul Adliyesi’nde uğurlama töreni düzenlendi. Yusuf Erikel, yanlış saymadıysam Ergenekon davalarına dahil edilen 14. avukat. 2010 yılının nisan ayına dek 15’e yakın Ergenekon sanığının avukatıydı. Ben de kendisini ilk kez Beşiktaş Adliyesi’ndeki uzun gözaltılarda tanıdım. Değişik bir savunma yapma yöntemi vardı. Kuran’la başlıyor hadisle noktalıyor, Hz. Yusuf’tan giriyor, Hz. Süleyman’dan çıkıyordu. Bir yıl önce savunma sıralarından sanık sıralarına aldılar onu. 4 No’lu Cezaevi’nde bizim koğuşun hemen yanındaki koğuşa getirdiler. Avukata gidişgelişlerde, haftalık telefonlarda, kapalı görüş camlarında karşılaşırdık. Daha tutukluluğunun ilk aylarında kulağının birinin kalınca pamukla kapatıldığını gördüm. Hayrola dedim. “Valla 2. kez ameliyat olacağım. Bakalım ne diyecekler” karşılığını verdi. Bir süre hastanede kaldı. Hastane dönüşünün ardından, burnunda sorun çıktı. Konuşurken belli oluyordu. “Geceleri uyuyamıyorum, nefes almakta zorlanıyorum. Tekrar doktora gideceğim” dedi. Daha sonraki karşılaşmamızda yine sağlık sorunu vardı. Başının duruşu ilk bakışta hissedilecek ölçüde değişmişti. Buna karşın yaşama bağlılığı yerindeydi. Yüzü gülüyordu. O biriki dakikalık kısıtlı karşılaşmada sağlık sorunlarının arasına mutlak bir Davut, bir Musa peygamber sıkıştırıyordu. Martın son haftasında kesin teşhis konmuş: Kanser... Beyinde, enseye kadar yayılmış. Bunları mahkeme heyetine söylediği için açıkça yazıyorum. Erikel’in anlatımına göre teşhisi koyan doktorun ilk tepkisi şu olmuş: Hay Allah, bu noktaya gelinceye kadar nasıl da fark edilemedi...” Hapisteyseniz zor. Çünkü cezaevinden bir ihtisas hastanesine gitmeniz için üç ara basamaktan geçmeniz gerekiyor. Önce cezaevi reviri, sonra Silivri Devlet Hastanesi, sonra Haseki, oradan Üniversite... Her basamaktan önce cezaevi revir doktorunun onayı gerekiyor. Ve her seferinde ayrı bir revir doktoruyla karşılaşıyorsunuz. Heeey Heraklit! Sen diyorsun ya, aynı ırmakta iki defa yıkanılmaz. Bizim cezaevinde de aynı doktora iki defa muayene olunmaz. İkinci gidişte başka bir doktor gelmiştir. Şaşırdın değil mi Heraklit? Sen her aklı it, gel cezaevine, yaşam üzerine daha ne tezler üretirsin. 1 Nisan Cuma günü tüm sanıklar ve avukatları kendileri için değil, Erikel için tahliye isterken, bir şeye daha dikkat ettiler; zamana! Kısa konuştular. “Sözümüzü hemen bitirelim ki, siz de karar için bir an evvel çekilin ve tahliye edin. Bir an evvel, tedavi başlasın.” Erken cumalardan birini yaşadık. 19.30 sıralarında Erikel için tahliye kararı çıktı. Herkes sevinç içindeydi. Hepimiz bekleme salonunda Erikel’e sarıldık. Tam bir bayram havası. İçimizden biri özgürlüğe uçuyor. İçimizden biri cezaevi aracına son kez biniyor. Araçta şenlik, uzun süredir ilk kez bu kadar gürültülüyüz. Cezaevi kapısından girip, günün dördüncü aramasından geçerken herkes yine Erikel’in yanında. Beşinci aramadan sonra koğuşlara dağılırken son bir kez daha sarılıp kutladık, şans diledik. Benim hücre, en uçta. Güvenlik nedeniyle her santimetrekaresi aydınlatılmış ıssız koridorda, yanımda nöbetçi gardiyanla birlikte beyaz bir karanlığın içinden geçerken, içime doğru haykırarak bir türkü mırıldandım. Gardiyan türkünün tonunu bozmadan, “neşelisiniz” dedi. “Nasıl olmam” dedim, “Erikel’i serbest bıraktılar.” Aynı tonda devam etti: “Ama kansermiş...” Bir an sustum... Bir kez daha özgürlük sevinci kanseri yenmişti. Aklıma birden Cumhuriyet Bilim Teknoloji ekinde Hayrettin Ökçesiz’in yazısı geldi: “Özgürlük aşkı, bir zindan çiçeğidir.” Zindana düşmeyen özgürlük aşkını bilemez. Özgürlük öyle bir aşktır ki, ona kavuştuğunuzda kansere bile gülümsersiniz! Samast, Vatan’ları karıştırdı Haber Merkezi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i öldürdüğü için yargılanan Samast, “Dink’i vatan haini diye hedef gösteren yayınların etkisinde kaldığını” öne sürüp, kendisinin suçsuz olduğunu iddia etti. Samast, mektubunda Vatan gazetesini de saydı. Gazeteden yapılan açıklamada, “Samast’ın atıf yapmaya çalıştığı gazete, aslında, isminde Vatan sözcüğü geçen bir başka yayın organıydı” denildi. brahim Şahin: Suikast planları bana ait değil HAT CE TUNCER 2. Ergenekon davasında İbrahim Şahin’in çapraz sorgusu devam etti. Hasan Hüseyin Özese’nin, “Özel Harekât Dairesi’ni ben kurdum, bunu açar mısınız” sorusunu “Kurucuları arasındaydım. Daire, ASALA’nın Türkiye’deki faaliyetlerine karşı kuruldu” dedi. Hüseyin Kocadağ ile Güneydoğu’da birlikte çalıştıklarını söyleyen Şahin, “Görev icabı bir ilişkiydi” diye konuştu. Şahin, mafya lideri Ömer Lütfi Topal cinayetine ilişkin şunları anlattı: “Özel Harekât polislerinin ifadeleri alınmış ve cinayetle ilişkileri olmadığı görülmüştü. Ağar, ‘Bir de siz alıp bakın’ dedi. Biz de teslim aldık.” Özese, “S1” adı verilen belgeyi ve “tedhiş planı” belgesini sordu. Şahin, “S1 listesini ben hazırladım. Ama suikast planları bana ait değil” dedi. ‘A HS ihlal edildi’ İstanbul Haber Servisi Gazeteci Mehmet Baransu, “Balyoz Planı” iddialarına dair belgeleri temin etmesine ilişkin savcı Hakan Karaali’ye ifade verdi. Baransu ifadesinde belgeleri adalete teslim ettiğini, bunun suç olmadığını söyledi. C MY B C MY B Mehmet Baransu ifade verdi İstanbul Haber ServisiBalyoz davasında tutuklanan, aralarında emekli Orgeneral Çetin Doğan, emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık, Koramiral Kadir Sağdıç, Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar ve Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek’in de bulunduğu 47 sanığın tahliye talebi oyçokluğu ile reddedildi. Mahkeme Başkanı Şeref Akçay “Hukuk işte burada lazımdır” diyerek muhalefet şerhi koydu. Akçay, gerekçesinde “Netice gerçekleşene kadar her aşamada failin suç yolundan dönmesini vazgeçme olarak kabul etmek gerekir. Bu durumda netice nedir? Darbe yapmak meydana gelmiş midir? Gelmemiştir. İhtiyari ile vazgeçme denmez ise tam fiil diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Hukuk işte burada lazımdır” değerlendirmesini yaptı. Akçay, yargılama sonunda sanıkların tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verilmesi gerekirken, savunmaları dahi alınmadan ve dosya oluşuna uygun olmayan gerekçelerle tutuklandıklarını anımsattı. Akçay, Anayasa ve AİHS’ye göre sanıkların adil yargılanma haklarının ortadan kalktığını da vurguladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle