15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 6 N SAN 2011 ÇARŞAMBA 2 TÜRKİYE, devletin tepesindeki iki kişinin makam yarışını merakla izliyor. Belki, sonuç az çok belli olduğu için, “merak” sözü fazla kaçmış sayılmasa da, karşılıklı hesaplar ve taktikler hayli ilginç. Atletizmin uzun mesafeli koşularında yapılanlara benzer hesaplar ve taktikler söz konusu. Yalnız, yarışın önemli bir kuralı henüz aydınlatılmış değil: Gül, devletin başına yedi yıl için ve sadece bir defalık mı geçti, yoksa beş yıl için ve yeniden seçilebilme olanağı açık olmak üzere mi seçildi? Yorumcuların bir kısmı, olaya “edinilmiş hak” açısından bakıp o mevkiye geliş tarihi olan 28 Ağustos 2007’de yürürlükteki anayasa kuralının yedi yıl için ve bir defalık devlet başkanlığından söz ettiğini söyleyerek görevin 2014’te sona ermesi gerektiğini savunmakta; bir kısım yorumcular da, 21 Ekim 2007’de yürürlüğe giren kuralın ikinci kez görev olasılığına da açık beş yıl için seçilmeyi öngördüğünü ve OLAYLAR VE GÖRÜŞLER seçimine girmeyi elverişli bulmayarak Başbakan kalıp zihnindeki sisteme zemin hazırlamayı seçebilir. Hatta, kendi açısından daha akıllıca olanı, sistem değişikliği hevesini yeniden tartarak bunun kendisini pek güçlendirmeyeceğini düşünmelidir. Başkanlık sisteminin, sadece o ülkeye özgü koşulları dışta bilinmeyen ABD’de başarılı olduğunu, Türkiye’de ise devletin başına geçeni şaşkına çevirebileceğini aklından çıkarmasa iyi olur. aldı ki, 1982 Anayasası’nın devlet başkanına tanıdığı yetkiler klasik parlamenter sistemdekilerin çok ötesine geçmiş ve devlet düzenini yarı başkanlık sistemine hayli yaklaştırmıştır. İyi niyetli bir devlet başkanı o yetkilerle pekâlâ yönetebilir Türkiye gibi bir ülkeyi. Yeter ki, niyet bundan ibaret olsun ve daha ötelere geçmesin. 47. Kütüphane Haftası Hasan AKARSU u yıl, 27 Mart 3 Nisan tarihleri arasında, yurdumuzda 47. Kütüphane Haftası çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Kitabın yazılmış ya da basılmış yaprakların bir araya getirilmesiyle oluşan bir bütün olduğunu biliyoruz. Kitaplarla ilgili geniş bilgileri kapsayan çalışmalara ise “kitap bilgisi” anlamına gelen bibliyografya diyoruz. Kitap okumanın insanı yücelttiği bir gerçektir. Onun için birçok düşünür kitap üzerine önemli sözler söylemiştir. Birkaçını anımsamakta yarar var: “İyi bir kitap, bir hazineye benzer; sıkıntılı zamanlarda onun yerine geçer” (Haug), Devletin Tepesi şimdiki görevlinin dilerse yeniden aday olabileceğini ileri sürmekteler. irinci görüşün gerekçesi kamu hukuku açısından pek doğru sayılamaz. Devlet görevleri kişiler için kazanılmış hak değildir ve yürürlükteki kamu hukukunun kurallarına göre düzenleme gerektirir. Başbakan böyle bir yorumu nasıl karşılar acaba? Herhalde zihnindeki başkanlık sistemini bir an önce gerçekleştirmek için ikinci Gül dönemine sıcak bakmaz diye düşünebilirsiniz. Ancak, 2012’de hemen bir Cumhurbaşkanlığı B B K “Okulları olan ulusların geleceği vardır” (Bismark), “İyi kitaplar gerçek arkadaşlardır” (Bacon). Yine okullarımızda çok yinelenen Seneca’nın şu sözü ne anlamlıdır değil mi: “Kitapsız yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamaktır.” Heine’in “Kitapların yakıldığı yerde, insanları da yakarlar” sözü ise kitapla insanın eşdeğerde tutulduğunu göstermektedir. Bu sözleri çoğaltabiliriz. Hepsinin de kitap okumak üzerine övgüleri kapsadığı anlaşılıyor. Bunları düşünürken bir de basılmamış kitabın toplatılması gibi bir olayı yaşıyoruz ne yazık ki. Şifre; Badem Bıyık... Ös Se Ye Me’nin Ye Ge Se sınavında bir dolap dönmediğine: Cumhurbaşkanı kefil oldu... AKP kefil oldu... Bayan Milli Eğitim Bakanı, sağ gözündeki rimel ile sol gözündeki rimelin eşit olup olmadığını düşünürken “Yani ne kadar güzel bir şey yapıldı” diyerek kefil oldu... Dinci medya kefil oldu... Yanaşma kefil oldu... Yalaka kefil oldu... Siz hâlâ gizli şifre arıyorsunuz... “Sonra kopya çekerler” diye öğrencilerin kemerlerini, bozuk paralarını, küpelerini, yüzüklerini, silgilerini, saatlerini kapıda ellerinden aldılar... Sıra türbanlı öğrencilere gelince... Kafayı, kulakları, sırtı, boynu, çeneyi, omuzları örten türbanlara içine müzik seti sığar kapıda selam durdular... Bakıyorsunuz hâlâ: Gizli şifre var mı?.. Ös Se Ye Me, ilk kez haremlik imtihan salonları kurdu... Kimi salonlara sadece türbanlı öğrencileri aldılar, erkek öğrencileri sepetlediler başka yerlere... 1 milyon 700 bin öğrenci ile eşit ve adil uğraşmak gerekirken, türbanlı kızların belli salonlarda toplanması için özel bir çaba ve özel bir formül geliştirdiler... Yine de gizli şifre diyorsunuz... Hadi neyse... Ös Se Ye Me’nin badem bıyıklarını da mı görmediniz?.. Şifre istiyorsunuz... Yok illa gizli şifre lazımsa... Şıkları büyükten küçüğe doğru sıralayınız: a Cumhurbaşkanı, b Başbakan, cBakan, d Hocaefendi, e Hiçbiri... Soru anahtarını yönlendirin... Eh... Çözebiliyorsanız çözün... Ne çıktı?.. Hiç... Zaten Cumhurbaşkanı da Ös Se Ye Me’ye kefil olarak bunca iddianın bir “hiç” olduğunu söyledi size... Koca Türkiye’nin yargısından medyasına, üniversitelerinden ordusuna kadar istila etmedikleri yeri kalmadı... Ele geçirmedikleri alan... Zapt etmedikleri kurum... Girip yerleşmedikleri delik... Millet uyanmadı da... Gizli şifre mi lazım usta?.. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle