15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 4 N SAN 2011 PAZARTES 6 SÖYLEŞİ ‘Yeniliğin lideri biziz’ ÖZLEM YÜZAK Avea Üst Yöneticisi Erkan Akdemir, Avea’nın rekabetçi anlayışıyla sektörde ‘hizmet’in geliştiğini söyledi Türkiye’de GSM sektörüne Turkcell ve Vodafone’un ardından üçüncü olarak giren Avea’nın üst yöneticisi Erkan Akdemir, Avea’nın sektör içindeki konumunu “Belki lider operatör değiliz, ama farklılaşmada ve yenilikte lideriz. Piyasanın adil ve eşit rekabet ortamına kavuşmasında Avea geliştirdiği ürünlerle ve yeni uygulamalarla büyük bir rol oynadı. Cepten arama maliyetlerinde büyük düşüşler oldu. Avea’nın 11.6 milyon abonesi var ama Türkiye’deki toplam 62 milyon cep telefonu kullanıcısı Avea’nın varlığından pozitif olarak faydalandı. Avea her yöne aramalara öncülük ederek cep telefonu kullanıcılarının uzun süredir duydukları ihtiyaca çözüm getirdi” diye tanımlıyor. Akdemir ile Türkiye’deki GSM sektörünü ve Avea’yı konuştuk. Söyleşiye geçmeden hatırlatmakta yarar var. Avea, Aria ve Aycell’in 2004 yılında birleşmelerinden doğan bir operatör. Türk Telekom’un bir iştiraki. Avea’nın yüzde 81.37 hissesi Türk Telekomünikasyon AŞ’ye, yüzde 18.63 hissesi İş Bankası Grubu’na ait. Türkiye’de GSM sektörü nasıl bir gelişme gösteriyor ve Avea’yı nasıl konumlandırıyorsunuz? BTK’nin dördüncü çeyrek rakamlarına göre Türkiye’de 62 milyon cep telefonu abonesi var. Penetrasyon oranı yüzde 85. Yani 100 kişiye 85 telefon düşüyor. Bu hayli yüksek bir oran değil mi? Aslında değil. Yüksek gibi görünse de Avrupa’da bu oran 130. Hatta Türkiye’de numara taşımanın başlaması, her yöne tek fiyat uygulamaları, ara bağlantı ücretlerinin düşmesi ve fiyatların aşağıya çekilmesi ile insanlar çift hat kullanma alışkanlığından vazgeçiyorlar. Dolayısı ile penetrasyon da düşüyor. Ama bir müddet sonra bunun yine artma olasılığı var. 2011 ya da 2012 yılında her yüz kişiye düşen abone sayısında artış bekliyoruz çünkü Avrupa ile daima belli bir ara var aramızda. Avrupa hâlâ artıyor bizde kırıldı.. Türkiye’de birden fazla hat kullanan sayısı ne kadar? Yüzde 10’lar civarında Avrupa’da ise yüzde 40’larda. Avea’nın Türkiye’deki pazar payı ne? Yüzde 1920 civarında, Ama 2010 yılının son çeyreğinde biraz daha arttı. 200 bin yeni abone kazandık. Toplam 11.6 milyon abonemiz var 2010 sonu itibarıyla. Sıralamada Turkcell ve Vodafone’un arkasındayız. Hedef ne peki? Bizim pazarda öyle net hedef ortaya koymak pek sağlıklı değil ama tabii ki payımızı arttırmak için çalışıyoruz. Piyasadaki rekabet düzeyi ve fiyatlarda gelinen nokta Türkiye’yi son derece rekabetçi hale getirdi. Fiyatlar derken, yurtdışı GSM fiyatlarına kıyasla Türkiye’deki tüketicinin daha mı az ödediği anlamına geliyor bu? Evet.. Tüketicinin kullandığı fiyat yurtdışına kıyasla çok düyük Ortlama dakika fiyatı yaklaşık 8 9 kuruş. AB’de 14 Avro cent civarında. Satın alma gücü paritesine göre bile çok ucuz Türkiye’nin fiyatı. Bu da kıyasıya bir rekabetin olduğunu gösteriyor. Bu sağlıklı bir rekabet mi sizce? Bana göre sağlıklı ve bu rekabetin devam etmesi çok önemli. Tüketiciye yansıyan ve tüketicinin hissettiği deneyimin zenginleşmesi çok önemli burada. Ancak bizim sektördeki çarpıklıkların da hızla giderilmesi gerekiyor. Çarpıklık derken ne kastediyorsunuz? Operatörler arasındaki dağılım adil değil. Rekabetin oluşması için P iyasanın adil ve eşit rekabet ortamına kavuşmasında Avea geliştirdiği ürünlerle ve yeni uygulamalarla büyük bir rol oynadı. Cepten arama maliyetlerinde büyük düşüşler oldu. A vea’nın 11.6 milyon abonesi var ama Türkiye’deki toplam 62 milyon cep telefonu kullanıcısı Avea’nın varlığından pozitif olarak faydalandı. Avea her yöne aramalara öncülük ederek cep telefonu kullanıcılarının uzun süredir duydukları ihtiyaca çözüm getirdi. Hırsızlar, Aptal Dürüstler 2 Anımsıyor musunuz? “ÖSYM’yi en güvenilir yer yapacağız, öyle teknolojiler uygulayacağız ki, kimse kuş uçurtamayacak.. Herkesin soru kitapçığı kendine özgü olacak...” YÖK Başkanı Özcan, geçen eylülde KPSS ve benzeri sınavlardaki sahtekârlıkların ortaya çıkması üzerine bu açıklamayı yapmıştı. Yarımağan’ın başını yemişler, kurumu hallaç pamuğu gibi atmışlar ve başına da İTÜ’den adamları Ali Demir’i getirmişlerdi! O zaman demiştik ki: Ne kadar güvenli teknoloji getirirsen getir, bu teknolojileri kimlerin kullanacağı önemlidir. Eğer merkeze yamuk insanları, cemaatçileri, hırsızları yığarsanız, hırsızlığı tamamen organize hale getirirsiniz.. Önemli olan oradaki insanın niteliğidir... Ali Demir, “Eski yönetimden kişilerin komplosu olabilir..” demiş ve komik duruma düşmüş. Eğer kendisi olaydan gerçekten habersiz ise adamlarına (kimliklerine, aidiyetlerine) baksın! Basılan ve dağıtılan bir kitapçıkta soruların yanıtları neden şifrelenmiş olsun! Her bir soru kitapçığının ayrı şifrelendiği iddiası da kocaman bir kaçamak yalan gözüküyor! En çok, gruplandırılmış şifreler uygulamış olabilirler... Soruları şifreli soru kitapçığının hangi okullara dağıtılacağı bile planlanabilir... Tıpkı, öğrencilerin hangi okullara yerleştirileceğinin “bilgisayarlarca seçildiği” iddiasının da koca bir yalan olduğunun ortaya çıkması gibi! Bu rezalet sınavda, ayrıca, Silahtarağa ve benzeri çok sayıda okula sadece başları türbanlanmış kız öğrenciler alınmıştı! Ali Demir, ÖSYM tarihinde ayrımcılık yaparak, haremlik selamlık yaratarak bir ilki daha başarmıştı! Demir’in hangi görevle kurumun başına getirildiği açıktır! Son sınavda, sahtekârlar, belge hazırlamakta yine kendilerini ele verecek zorunlu bir yanlışı yapmış.. Balyoz davasının suç oluşturan 11 No’lu CD’sini hazırlarken de “zorunlu” yanlışlar yapmışlardı! Çocuğu olsun olmasın bütün yurttaşları ilgilendiren Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’ne güven sıfırı tüketmiştir! Burası cemaatin odak noktasıdır! Cemaatin en yoğunlaştığı alan eğitimdir. Dershanelerin büyük çoğunluğuna sahipler. Okul ve dershanelerinde kanca attıkları çocukları, üniversitelerin en iyi yerlerine ve öncelikle de devletin tüm kurumlarına yerleştirme politikaları, birinci derecede önemdedir.. Dershanelerinde, sık sık sınav soruları çıkmıştır! Geçen 23 Eylül’de şöyle yazmışız: “Devlet demek sanki hırsızlık yatağı demek... Geniş çoğunluk açısından, en büyük talep, üniversitelere ve oradan devlete kapağı atmakta! Bu yönetimde ve ülkede, üniversitelere girişin kapılarını denetleyen yerlerin temiz kalması mümkün mü? Buna inanmak, çoklu zekâ geriliğinden mustarip olmaktır! Üstelik, bir tür masonik örgüt gibi çalışan cemaat ve yandaşların, devletin önemli yerlerine kene gibi yapıştığı bu dönemde, devlete ve üniversitelere giriş anahtarını elinde tutan ÖSYM’nin boş, temiz, namuslu bırakılacağını sanabilir misiniz! “ÖSYM, hemen her koldan, ahtapotun kolları gibi sarılmış! Binası, sekreteri, soru hazırlayıcısı, bilgisayarları, soru kitapçıkları ve basımevleri, getirenigötüreni, gireniçıkanı, soru bankası, güvenlik kamerası, böceğiadamı.. bilimcisi ilimcisi.. Bu sayede, yeteneksizi ve hırsızı, üniversitelere ve devlete sokuluyor. Bunların orada yapacakları sadece daha iyi hırsızlık ve daha büyük ahlaksızlıktır... Geride kalan “aptal dürüstler” ise, yıllardır dershanelere, öğretmenlere, okullara para akıtıyor, ter döküyor, emek harcıyor...” Ülkemizde iktidar hangi kurumu sağlam bıraktı? En sağlam yapılardan birini yıktılar, YÖK ile elbirliğiyle! Önce eski ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan’ı, kurumda sınav hırsızlıklarıyla yıprattılar.. YÖK, ÖSYM ile bir dizi anlaşmazlık içindeydi, özellikle bütçe ve meslek okullarına uygulanacak katsayı konusunda.. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan “ÖSYM’nin içi tam anlamıyla laçkalaşmış.. Ünal Hoca da bakmamış”, bakışıyla, ÖSYM’de yönetimin neredeyse tamamen el değiştirmesine zemin hazırlamıştı... ÖSYM’nin siyasi hedef olması yeni değil. Başbakan, daha iktidarının ilk yıllarında, ÖSYM’nin özerk yapısından şikâyetçi olmuştu! Şimdi, savcılık işe el koymuş! Bir gerçek sonuç bekleyelim mi? PORTRE 1963 doğumlu olan Erkan Akdemir Hacettepe Üniversitesi Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdikten sonra ABD’deki Colorado Üniversitesi’nde telekom alanında master yaptı. Çalışma hayatına önce Enka’da, ardından Türk Standartları Enstitüsü’nde çeşitli görevler üstlenerek başlayan Akdemir, daha sonra DPT’de telekomünikasyon uzmanı , DTP Müsteşarı Danışmanı, Telekomünikasyon Kurumu Kurul Üyesi olarak çalıştı. 2002 yılından özelleştirme sonrasına kadar geçen dönemde Türk Telekom’un yönetim kurulu başkanı olarak önemli çalışmalar gerçekleştirdi. Avea’ya katılmadan önce Cisco Systems’in Genel Müdürlüğü görevini yürüten Akdemir, bu görevinden önce Kablo Net’in Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı, daha önce ise Eurasiasat’ın yönetim kurulu başkanlığını yürüttü. Haziran 2009’dan bu yana Avea CEO’su olarak görev yapıyor. Akdemir evli ve 3 çocuk babası. Kuluçka Merkezimiz girişimcilere önemli bir fırsat Avea Kuluçka Merkezi’ni kendi işinin sahibi olmak isteyen girişimciler ile işini büyütmek isteyenler için önemli bir fırsat olarak tanımlıyorsunuz. Biraz konuyu açar mısınız? Evet. Ümraniye’deki Avea ArGe Merkezi’nin bir parçası olarak hayata geçiriyoruz bu merkezi. Girişimci firmalara projelerini geliştirme ve Avea’nın teknolojik altyapısını kullanarak projelerini test etme fırsatı sunacak. Girişimciler Avea Kuluçka Merkezi’nde 18 aya kadar, ofis, ortak kullanımı olan faks, telefon, internet, toplantı odası, kafe, ticari ve teknik eğitim, danışmanlık hizmetleri alacak. Avea projelere finansman desteği sağlamayacak belki uzun dönemde sermaye desteği söz konusu olabilir.. Bu projeye ticari bir yaklaşımla girmedik. “Avea bunu neden yapıyor?’’ diyenler olabilir. Hatta kârlı mı acaba diye sorgulayanlar da olabilir. Bu projenin amacı yaratıcı fikirlerin kaybolmasını önlemek, fikir ve projeleri deneyim ile yatırıma dönüştürmek, gerekli kaynak ve hizmetleri sağlayarak yeni ve başarılı şirketlerinin ortaya çıkmasına yardımcı olmak. Çünkü iyi fikir dünyadaki en büyük sermaye. Kuluçka Merkezi’ne başvurular alınmaya başladı. Başvurular yılda iki kez mart ve eylül ayında değerlendirilecek ve değerlendirmeyi geçen projeler Kuluçka Merkezi’ne alınacak. Başvuru sonuçları AveaLab web sitesinden duyurulacak. çalışıyor? Kaçı ArGe’de? Toplam 220 çalışanımız var. Çalışanlarımızın yüzde 8’i ArGe alanında istihdam edilmiş durumda. Yıllık yatırım bütçemizin yüzde 3’ten fazlasını ArGe yatırımlarına ayırıyoruz. ArGe bizim önemli bir önceliğimiz olmaya devam edecek. herkes ulaşamıyor. Şu anda kullanımda olan telefonların sadece yüzde 10’u akıllı telefonlar. Biz geliştirdiğimiz uygulamalarla basit bir cep telefonundan bile Facebook ve Twitter’a ulaşma imkânı yarattık. ArGe bölümümüzün geliştirdiği bir uygulama ile gençler kendi telefonlarından Facebook’taki profillerini güncelliyor, Twitter’da başkalarını gönderdikleri mesajları kısa mesaj olarak alabiliyor. Adı ‘Avea Paylaş’ servisi. Şu anda sadece bizde var, rakiplerde yok.. Bir diğer rakipsiz olduğumuz alan “Star Takip” servisi. Twitter’daki ünlüleri, starları SMS ile takip etmeye olanak sağlıyor. Sizin iddialı olduğunuz bir diğer alan ArGe merkeziniz... Ne tür çalışmalar yürütülüyor? Birkaç farklı amaçla çalışmalar yürütüyoruz. Bunlardan biri kendi içimizdeki operasyonel verimliliğimizi arttırmak için... İkincisi, müşteriye sunduğumuz hizmetlerin ve çözümlerin farklılaşması ve kalitesinin artması için çalışmalar yapıyoruz. Bir de hiç olmayan yeni ürünleri kullanıma sokmak için. Ama bu üçüncüsünü tek başımıza yapıyoruz demek çok iddialı olur. Kesinlikle iş ortakları ile beraber yapılması gerekiyor. İş ortakları derken kimleri kastediyorsunuz? Teknoloji geliştirenler, teknoparklar, üniversiteler... hepsi bizim mevcut ya da potansiyel iş ortaklarımız. Bunlarsız bir ekosistem düşünülemez. Avea’da kaç kişi regülasyonun tam olması lazım, bunun tam oluşmadığını düşünüyoruz. Eşitsizliklerin ortadan kaldırılması lazım. Öncelikle müşteriye erişme noktalarında eşitsizlik var. Kimi satış noktalarında rakiplerin ürünlerinin, satmaları engelleniyor. Rekabet Kurulu’nda hâlâ bunun soruşturması devam ettiği için bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum. Bir diğer konu, frekans dağılımı konusunda... Şu andaki dengesizlikteki ana aktörlerden biri de bu. Adil rekabet ortamının gelişmesi için frekans dağıtımının da daha adil bir şekilde yeniden yapılması gerek. 2G’deki frekans dağılımının gözden geçirilmesi, 3G’de fırsat varsa farklı frekansların kullanıma açılması, 4G frekans planlamasının şu anda anons edilmesi bizim gibi uzun dönemli yatırım yapan operatörler için çok önemli. GSM’in 900’deki kullanma bandı genişledi. Yeni tanımlanan bant içerisinde bir imkân var. O imkânın nasıl kullanılacağı merak konusu. Rekabet önümüzdeki dönemde nasıl bir seyir izleyecek sizce? BTK’nin şimdiye kadar önemli adımları oldu. Sağlıklı ve adil rekabet için BTK’nin bu adımlara devam edeceğini düşünüyoruz. Gelecek beş yılda çok daha iyi bir noktaya geleceğiz. Rekabetin en önemli itici gücü artık fiyatlar ve geleneksel iş yapma biçimleri olmayacak. Yenilik getiren ve farklılaşan operatörler öne çıkacak. Ses dışı gelirlere yoğunlaşılacak. Mobil ödeme, mobil pazarlama, eğitim, sağlık uygulamaları büyümeyi sağlayacak alanlar olacak.. 3G ile birlikte mobil internetin de önemi büyük bir hızla arttı. Dolayısıyla GSM operatörlerinin gözleri de bu alanda. Neler yapılıyor? 3G ciddi anlamda veri kullanımına yol açtı. Mobil interneti kullanma yaygınlığı arttı. Her ay yüzde 10 artan bir ivme var bu alanda. Toplam içerisindeki payı hâlâ küçük ama inanılmaz bir potansiyel var. Türkiye piyasasında mobil modem kullanımı 1 milyonu aştı. Avea’nın da burada yüzde 19 pazar payı var. Burada en belirleyici faktör gençler oluyor değil mi? Elbet. Gençler sürükleyici faktör ve öncelikli odaklanma noktalarımızı oluşturuyor. Tüketicinin önünde gitmeniz ve ihtiyaçları önceden tahmin etmeniz son derece önemli. Zira 6 ay içinde çok hızlı değişim söz konusu. Hem müşterilerin kullandığı cihazlar hem de ziyaret ettiği siteler hızlı değişiyor. Avea olarak gençleri takip ediyorsunuz? Zaten belli trendler var. Sosyal medya içlerinden en önemlisi ve giderek ağırlığı artacak. Biz de buradaki kullanımı kolaylaştırıcı çözümler geliştiriyoruz. Birtakım uygulamaları daha uygun paketlerde sunuyoruz. En aktif olduğumuz yerler sosyal ağlar. Örneğin Facebook ve Twitter’a bir bilgisayarınızdan ulaşabiliyorsunuz, bir de cep telefonunuzdan... Ama cepten ‘Cep telefonu ile ödeme’ Sizin yeni çözümleriniz ne peki? Bunlardan biri Avea ve Garanti Bankası işbirliğiyle ve yaklaşık 12 milyon dolarlık yatırımla geliştirilen BonusluAvea ile Yakın Alan İletişimi (NFC). Yani temassız yakın ödeme uygulaması. Bir SIM kart şeklinde üretilen ve “Bonuslu Avea” adı verilen uygulama sayesinde tek seferde 35 TL’ye kadar olan ödemeler kart kullanılmadan cep telefonuyla gerçekleştirilebiliyor. Bu uygulama NFC yani yakın alan iletişim teknolojisinin, telefon bağımsız hale getirilerek, SIM karta bir ‘kuyruk’ şeklinde eklenmesiyle sağlanıyor. Geçen yıl lansmanını yaptık. Yakın dönemde cep telefonları üzerinden yapılan ödemeler, tüm ödeme yöntemleri arasında önemli bir orana ulaşacak. Nakdi ortadan kaldıran, kayıtlı ekonomiyi ortaya koyan bir nüfus var. Bu genç nüfus, gelişmekte olan ülkelerde yeni teknolojileri rahat benimsiyor. 5 yıl içinde 3 telefondan birinde mobil ödeme altyapısı yer alacak. Bir de yakın dönemde başlattığınız ‘Mobil tahlil’ projesi var değil mi? Evet. Kaliforniya Üniversitesi (University of California Los Angeles / UCLA ) ve aynı üniversiteden bioteknoloji ve nanoteknoloji alanındaki çalışmalarıyla fark yaratan Dr. Aydoğan Özcan ile ortak bir çalışmamız bu. Gerçekten de sağlıkta yeni bir dönem başlatacağına inanıyoruz. Proje, kan sayımı gibi tahlillerle sıtma, AIDS, tüberküloz gibi hastalıklara cep telefonu kullanılarak uzaktan tanı konulmasını mümkün kılacak. Sağlık uygulamalarını zamandan ve mekândan bağımsız kılarak insanların ayağına götürecek ve devrim yaratacak bir nitelikte. Üstelik sadece Türkiye’de değil, dünyada örneği olmayan bir proje bu. ‘ obil Tahlil projemizin gerçekten de sağlıkta yeni bir dönem başlatacağına inanıyoruz. Proje, kan sayımı gibi tahlillerle sıtma, AIDS, tüberküloz gibi hastalıklara cep telefonu kullanılarak uzaktan tanı ve teşhis konulmasını mümkün kılacak.’ M Bakandan ‘şişko’ çağrısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sağlık Bakanı Recep Akdağ obeziteyle mücadele için ilginç bir öneri getirdi ve obezlere şişman yerine “şişko” denilmesi çağrısında bulundu Kanser Haftası dolayısıyla Rixos Grand Otel’de düzenlenen sempozyumda konuşan Akdağ, Türkiye’de her üç kişiden birisinin obez olduğunu belirterek “Bu kişilere şişman mı şişko mu diyelim. Bence şişko demek daha doğru çünkü kolay kabullenemiyoruz” diye konuştu. Recep Akdağ, kendisinden de örnek vererek, “Şişko değilim ama bir adım kalmıştı. Tedbirimi aldım. Artık daha az yemem gerektiğini biliyorum” dedi. Sigara yasağıyla ilgili de konuşan Akdağ, “Artık Türk halkı geri adıma müsaade etmez” ifadesini kullandı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle