Katalog

4 N SAN 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali Kültür Servisi Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin ilki 23 30 Eylül 2011 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Başakşehir Belediyesi’nin sponsorluğuyla hayata geçen festival boyunca, toplum ve adaletin sinema ve diğer sanatlarla ilişkisi sergilenecek; panel, tartışma ve atölyeler aracılığıyla işlenecek. Farklı ülkelerin adalet sistemlerinin ve toplumsal yapılarının, suça ve karşılığında belirlenen cezalara bakışlarının, Türkiye’dekiyle karşılaştırılmasına olanak sağlayacak festivale yaklaşık kırk ülkeden, yüz kadar film katılacak. 17 Jane Monheit, caz klasiklerini yorumladığı son albümü ‘Home’dan parçalarla yarın akşam İş Sanat’ta ‘Caz sınırlarını genişletiyor’ HANDE EAGLE fizy.com yeniden yayında Kültür Servisi Türkiye’nin popüler müzik portalı fizy.com, cuma günü ücretsiz olarak yeniden müzikseverlerin kullanımına açıldı. Turkcell’in satın aldığı fizy.com’un takipçileri yerli ve yabancı pek çok şarkıyı ücretsiz olarak dinlemeye devam edebilecek. Online müzik sektörünün en popüler sitelerinden olan fizy.com’un yaklaşık 1 milyon üyesi bulunuyor. Göğüs kanseri için kamera arkasındalar Kültür Servisi Ünlü oyuncular Jennifer Aniston ve Demi Moore ile şarkıcı Alicia Keys, göğüs kanseri ve bu hastalığın insanların yaşamı üzerindeki etkisi hakkında kısa filmler çekecek. Sanatçıların her biri, kendi kısa filmini yönetecek ve bu filmler, kablolu televizyon ağı Lifetime’da gösterilecek. Jane Monheit, caz standartlarının altın çağına bir övgü niteliğindeki son albümü “Home”dan parçalarla yarın akşam İş Sanat’ta. “Tonight You Belong to Me”, “Everything I’ve Got Belongs to You”, “I’ll Be Around” gibi klasiklere yeni yorumlar getiren Monheit’a klavyede Michael Kanan, basta Neal Miner, davulda Rick Montalbano eşlik ediyor. Teyzeniz ve anneanneniz de profesyonel şarkıcılardı. Kardeşiniz bir rock gitaristi, babanız bluegrass banco çalıyor, anneniz ise müzikallerde rol alıyordu. Böylesi bir müzikal geçmiş dünya ölçütlerinde bir caz vokalisti olmanızda ne kadar rol oynadı? Bence müzikal geçmişim her yönden çok önemli bir rol oynadı, ama eminim ki eğer böylesine müzikal bir aileye sahip olmasaydım yine kendi yolumu bulabilirdim. Tam donanımlı müzik bölümleri olan okullara gitme şansım oldu. Eğer müziği evde keşfetmeseydim büyük ihtimalle okulda zaten keşfederdim. Ailem bana devamlı destek oldu ve başından beri kendime olan inancımın ne kadar önemli olduğunu öğretti. En haşin eleştirmenlerinizden biri New York Times’tan Stephen Holden. Geçen yıllarda hem grubunuz hem de şarkı söyleme tarzınızla ilgili oldukça sert eleştirilerde bulunan Holden, son yıllarda yeteneklerinizi öven yorumlarda da bulundu. Sert eleştiriler sizi duygusal anlamda etkiliyor mu? Aslında son dönemlerde benimle ilgili Kısa bir süre önce anne olan Monheit’a göre, cazın anlamı sürekli olarak değişiyor. Monheit, günümüzün pek çok sanatçısının cazın sınırlarını daha da öteye taşıdığı kanısında. fikri epey değişti ve yaptığım müzikten epey keyif alıyor. Şarkı söyleme tarzımla ilgili eleştirilerin hiçbirine takılmıyorum. Çevremdekilerin beni etkilemelerine ve müziğimin eleştiriler doğrultusunda değişmesine izin vermiyorum. Şarkı söyleme tarzımın dürüst ve içten olması gerekiyor. Söylemeye çalıştıklarımın diğer kişilerin fikirleri doğrultusunda değişmesi söz konusu olamaz. Sonuncu ve onuncu albümünüz “Home” epey övüldü. Anne olduğunuzdan beri eleştirmenler şarkı söyleme tarzınızın yumuşadığını, sakinleştiğini düşünür gibiler. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Birçok yönde değişime uğradı aslında ama yumuşadığını söyleyemem. Tam tersine daha yüksek sesli ve dokunaklı bir şekilde şarkı söylediğimi, daha çok doğaçlama yaptığımı sanıyorum. Kendime olan güvenim daha sağlam ve anne olmanın bunu daha da köklü bir şekilde sabitlediğine, artık daha olgun bir şekilde şarkı söylediğime inanıyorum. Çocuk sahibi olmanın kendinizle ilgili her şeyi değiştirdiğini düşünüyorum. Caz müziğinin size göre anlamı nedir? Caz müziğinin benim için belirli bir an lamı yok... Caz daima hayatımın bir parçası oldu, zaten başka türlüsü de düşünülemez. Caz yaptığım şeylerin bir kısmı, tamamı değil. Cazın kendine sadık kalabilmesi için belli başlı nitelikleri içermesi gerektiğini düşünüyorum. Esnek olmalı ve en azından bazen, doğaçlama içermeli. Doğal olarak cazın anlamı devamlı değişiyor. Günümüzün birçok sanatçısı cazın sınırlarını daha öteye taşıdılar ve bunun muhteşem olduğu kanısındayım. Çünkü ben de bilinen kurallara devamlı uymuyorum. Sizce Ella Fitzgerald gibi efsanevi seslerden beri caz ne yönde değişti? Bu değişim yeni şarkıcılar için yararlı mı? Bence her yeni şarkıcı bazı şeyleri biraz değiştiriyor ve böylece kendi etkilerini ardında bırakıyor. Bu değişim sürecinde caz şarkıcısının tanımı da değişti. Ritim ve blues, müzikal tiyatro ve pop müzik, ben dahil günümüzün birçok şarkıcısını etkilemiştir. Günümüzde müzisyenlerin ifade özgürlüğü çok daha fazla ve bu da çok daha doğal şarkı söyleme olanağı sunuyor. Bunun çok olumlu olduğunu düşünüyorum. Müziğinizi ve caz dünyasındaki yolculuğunuzu göz önünde bulundurduğunuzda kendinizi on yıl sonra nerede görüyorsunuz? Hiçbir fikrim yok. Hayatın beni nereye götüreceğini tahmin etmek çok zor. Hepimizin dileği devamlı bir seyirci kitlesine sahip olmak, hep kayıt yapabilmek ve elimizden geldiğince çok sahne alabilmek. Bunların tümünü annelikten ödün vermeden gerçekleştirebilirsem ne mutlu bana. Şimdiye kadar oldukça iyi bir yol aldığımı düşünüyorum. ER AR AS IN DA YA PIL AC AK FE ST VA L 10 1 7 N SA N TA R HL Afyon Klasik 10 yaşında ğini Kültür Servisi Genel sanat yönetmenli iği AfHüseyin Başkadem’in üstlend yonkarahisar Klasik Müzik Festivali, 1017 Nisan tarihlerinde zengin bir programla onuncu yaşını kutluyor. 10 Nisan Pazar günü gerçekleştirilecek açılış konserinde Bilkent Senfoni Orkestrası, Çek flüt sanatçısı Anna Stavelova ile arpist Çağatay Akyol, Mozart’ın Do Majür Flüt Konçertosu’nu seslendirecek. Güney Koreli piyanist Hyun Sook Tekin, Viyana’da önemli çalışmalara imza atmış viyoJülide Canca Eke hurbaşlonsel ustası Jülide Canca Eke, Cum yetenekli kanlığı Senfoni Orkestrası’nın r ve başarılı dört genç viyolonselcisi Onu Aydoğdu, Yaz Irmak Şenler, İbrahim , ile Köklü Yiğit Tan’dan oluşan topluluk haela Semplice Quartet dörtlüsü ile Mic anWdowková – Viliam Gräffinger kem , festivalde öne piyano ikilisinin dinletisi çıkan adlar ve etkinlikler arasında. ik Yanı sıra, Afyonkarahisar Klasik Müz Afyonlu Festivali’nde yetişen isimlerden, pigenç yetenek Ege Ulu, ilk profesyonel ivalde gerçekleşyano resitalini bu yıl fest tirecek. Festival çerçevesinde ayrıca, “Onuncu Yıl Onur Ödülü” de sahibini bulacak. Ödül, Türkiye’nin yetiştirdiği değerli müzik adamlarından Ahmet Say’a verilecek. 10. Afyonkarahisar Klasik Müzik Festivali’nde her yıl olduğu gibi bu yıl da konserlerin yanı sıra sanat ve kültür söyleşileri, atölye çalışmaları, sergiler, kitap standları gibi çok sayıda etkinlik yer alacak. “Okul söyleşileri” bölümünde ise çok sayıda kültür sanat insanı, AfyonkaMichaela Wdowková rahisar’da ağırlanacak. Alev Mavitan camaltına indi ‘Nostalji’ başlıklı sergi 23 Nisan’a kadar Galeri Selvin’de izlenebilecek EGEMEN BERKÖZ 30. ULUSLARARASI STANBUL F LM FEST VAL ’NDE BUGÜN ‘Flamenco, Flamenco’ yeniden... Kültür Servisi Bu yıl 30’uncusu düzenlenen İstanbul Film Festivali’nde bugün, Carlos Saura’nın yönetmenliğini yaptığı “Flamenco, Flamenco” adlı film sinemaseverlerle buluşuyor. Müzikal sinemanın en iyi örneklerinden biri olan “Flamenco, Flamenco”, bugün saat 13.30’da Beyoğlu sinemasında gösterilecek. Festival kapsamında bugün, yönetmenliğini Mike Leigh’in üstlendiği, “Ömrümüzde Bir Sene” adlı filmin galası 21.30’da Atlas sinemasında yapılacak. Yanı sıra Massy Tadjedin’in yönettiği, sadakatsizliği konu alan “Son Gece” adlı filmin galası, bugün saat 19.00’da Fitaş Salon 4’te yapılacak. Yapıtları ve yaklaşımıyla çağdaş bağımsız sinemacıları etkileyen Bela Tarr’ın on yıl aradan sonra çektiği, 2011 Berlin Jüri Büyük Ödülü’ne değer görülen “Torino Atı” adlı filmi saat 16.00’da Atlas sinemasında gösterilecek. Cannes Film Festivali’nde ilk gösterildiğinde İtalyan Kültür Bakanı’nın Fransa’yı protesto etmesiyle tartışma yaratan önemli bir belgesel film, “İtalya Sarsılıyor” da bugün saat 13.30’da Fitaş Salon 1’de gösterilecek. 2010 Venedik Avrupa Sinemaları En İyi Avrupa Filmi seçilen “Buz Sesi” saat 13.30’da Fitaş Salon 4’te, 2010 Cannes Film Festivali Altın Kamera ödülüne değer görülen “Artık Yıl” Rexx sinemasında saat 13.30’da, 1966 Fransa Jean Vigo Ödülü ile Bir, Alev Mavitan’ın son birkaç sergisinden beri izlediğim resimlerini düşünüyorum; bir geleneksel camaltı resimlerini… Ve Mavitan’ın “camaltı” yapmaya başlaması bana çok doğal geliyor. Hatta, doğalın da ötesinde, kaçınılmaz geliyor. Yaşamı bir oyun olarak çizip boyadığı resimleri geçiyor gözümün önünden… Gösterişli, süslü giysiler içinde kadınlar: Kraliçeler, prensesler, sinema yıldızları, şarkıcılar, oyuncular, büyücüler, jonglörler, sihirbazlar… Bir masal dünyasından fırlamış gibi hepsi… Ve hepsi kadın… Bu çok ilginç… En başta, öğrenciliğinde yaptığı resimleri soruyorum. “Çevresindeki insanların resimlerini yapıyormuş önce, sonra sonra bu yetmemiş, başlamış insanların giyimlerini, çevrelerini değiştirmeye, düş ürünü nesneler eklemeye, renkleri abartmaya, biçimleri bozmaya… Arada görünümler, renkten arınıp daha desensel yağlıboyalar da yapmış; hatta bir de kedi resimleri sergisi var.” Ama arayışının doğal akışı onu son yılların kraliçeli, jonglörlü oyunculu resimlerine getiriyor. “Resimlerinde öğeler arasında denge kurmaya özen gösterirken resmin kurgusuna ters bir biçim ya da orada olmayacak bir renkle, resme bakanı sarsmayı amaçladığını” söylüyor Alev Mavitan. Ve “bu resimlerinde eleştirel bir bakış da olduğunu” ekliyor sözlerine. Gerçekten de, bir resimde ağzın kıvrımında, bir başkasında bir yan bakışta, sonrakinde hafifçe havaya dikilmiş çenede bir “taşlama” sezilmiyor değil. Böylece camaltına iniyoruz. Ve orada da Mavitan’ın sahnedünyasıyla, oyuncuinsanlarıyla karşılaşıyoruz. Geleneksel camaltı resim yerleştirme anlayışına tres düşmeyecek bir renkfigür anlayışıyla kotardığı bu resimlerde; gerçek figürlerin yanındaki simgesel figürler, büyü nesneleri.. ve resimlerin fonundaki, geleneksel camaltı resimlerinde pek raslanmayan, kendine özgü doku. Resimlere Alev Mavitan imzasını atıyor. “İmza” deyince camaltı resimde imzanın başlarken atıldığını, ardından camın en az dört beş kat boyandığını, kuruyan boyanın camın öbür yüzünde ne renk verdiğine bin kez bakıldığını, özetle, bu resimlerin çok yoğun emek ürünü olduklarını anımsamalı. Alev Mavitan’ın resimleriyle ilgili benim görüşüm ressamın bir masal dünyası kurduğu ve bu dünyanın yaşadığımız dünyanın bir izdüşümü olduğu. Onun sahnesindeki insanlar tıpkı tiyatroda olduğu gibi insanın içyüzünü gösteriyor. Cam altından da. Alev Ermiş Mavitan’ın “Nostalji” başlıklı camaltı ve yağlıboya resim sergisi 23 Nisan’a kadar Galeri Selvin’de. (0212 263 74 81) B RSEN CANBAZ VE REB YET Ş’ N SERG S Z RAAT BANKASI TÜNEL SANAT GALER S ’NDE 1966 Kartaca Büyük Ödül’e değer görülen “Kara Kız”, Beyoğlu sinemasında saat 11.00’de, 1996 Locarno Altın Leopar ödüllü “Nenette ile Boni” de City’s sinemasında saat 11.00’de gösterilecek. C MY B C MY B ‘Uzun Zaman ğraşları’ U Kültür Servisi Seramiğe farklı bir soluk, farklı bir renk getiren Birsen Canbaz ile fotoğraf sanatçısı, iç mimar Rebii Yetiş’in çalışmaları, Ziraat Bankası Tünel Sanat Galerisi’nde sergileniyor. 15 Nisan’a kadar sürecek sergi, “Uzun Zaman Uğraşları” adını taşıyor. Sergide Canbaz’ın seramik dışında ağaç, cam ve deri gibi farklı organik malzemeleri de kullandığı son dönem işleriyle, Yetiş’in doğadaki detaylar üzerine düşünen fotoğrafları yer alıyor. Sanatçılar, organik formlara sadık kalarak dönüştürdükleri içerikli yapıtlarıyla izleyicinin doğaya yakınlaşmasına, sorgulamasına olanak sağlıyor.