25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 N SAN 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA HABERLER AKP hükümetinin mahkemeye başvuruyu güçleştirecek öneride bulunduğu ortaya çıktı 5 ‘AİHM paralı olsun’ BAHADIR SEL M D LEK ANKARA Türkiye’de yargıyı, anayasa değişikliği ile istediği gibi şekillendirme olanağına kavuşan AKP hükümetinin, dosya ve başvuru sayısını gerekçe gösterip “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı” sıfatıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yapısını “başvuruları güçleştirecek şekilde değiştirme” önerisi getirdiği ancak bu önerinin kabul görmediği ortaya çıktı. İzmir’de yarın toplanacak olan AİHM’nin Geleceğine İlişkin Yüksek Düzeyli Konferans öncesinde her başvuru sahibine harç ödeme zorunluluğu getirilmesi ya da her başvuru sahibinin başından itibaren bir avukat tarafından temsil edilmesi önerilerine ilişkin Bakanlar Komitesi’nde uzlaşma sağlanamadığı öğrenildi. Konferans sonunda, üzerinde uzlaşı sağlanmış reform maddeleri “İzmir Deklarasyonu” ile kamuoyuna duyurulacak. AKP, kendi iktidar döneminde rekor düzeye ulaşan davalardan kurtulmak için “AİHM’de reform ihtiyacı” gerekçesiyle harekete geçti. Bu çerçevede yarın İzmir’de AİHM’nin Geleceğine İlişkin Yüksek Düzeyli Konferans toplanacak. Konferans öncesinde, Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler ile Türkiye arasında, AİHM reformuna ilişkin kritik pazarlıkların yapıldığı ortaya çıktı. Konferans öncesinde Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Avrupa Koseyi kaynakları, AİHM’nin sorunlarını sıralarken “Her sene artan bir iş yükü var. 47 ülkeden herkes müracaat edebiliyor mahkemeye. Mahkeme bu iş yükünü bir türlü eritemiyor. Yapılan başvuruların çoğu kabul edilemez bulunuyor. 10 başvurudan 9’unu reddediyor mahkeme. Tabii ki lebilirlik kriterleri konusunda daha iyi bilgi sahibi olmaları gerekiyor” dediler. Türkiye’deki gibi tutukluluk sürelerinin uzunluğu, davaların uzun sürmesi gibi “yinelenen başvuruların” bazı ülkelerin kendi sistemleri ile ilgili sorunları çözemediklerini gösterdiğini belirten aynı kaynaklar, “Mesela yargılamaların uzun sürmesi gibi birçok ülkeye karşı bu konuda ihlaller çıkıyor. Türkiye’nin ‘yinelenen’ bir sorunu ise yargılamadan evvel ÖNER KABUL GÖRMED Avrupa Konseyi kaynaklarına göre AKP hükümeti başvuruları azaltmak için, harçla başvuru zorunluluğu getirilmesini önerdi. A HM’nin harca prensip olarak karşı olduğunu anımsatan kaynaklar, konsey üyesi birçok ülkenin de istemediğini belirttiler. ihlaller de buluyor. Ama bulduğu ihlallerin yüzde ellisi aynı ülkeye karşı aynı problemleri ilgilendiren ihlaller” görüşünü dile getirdiler. Aynı kaynaklar, “Bu problemler şunu gösteriyor: Mahkemeye çok sayıda gereksiz başvuru geliyor ve mahkemenin bunların her birine bakıp sonuçlandırması gerekiyor. Başvuru sahiplerinin ve varsa avukatlarının mahkemenin kabul ediki sürenin uzun olması. Bununla ilgili yüzlerce dava Bakanlar Komitesi’nde uygulanmayı bekliyor. Bu iki problemi yani biriken kabul edilemez davaları ve yinelenen davaları eritmek ve gelmelerini önlemek için ülkelerin yani Bakanlar Komitesi’nin çözüm bulması gerekiyor acilen” görüşünü dile getirdiler. Bu çözüm önerilerine ilişkin bilgi veren aynı kaynaklar, “Mesela Türkiye. İzmir’de birtakım somut çözümlere ilişkin karar aldırmak istiyordu. Her başvurana harç ödetmek ya da her başvuranın başından beri avukat tarafından temsil edilmesi gibi ama Bakanlar Komitesi’nde uzlaşma elde edilemedi” dediler. AİHM’nin harç konusuna prensip olarak karşı olduğuna işaret eden aynı kaynaklar, “Birçok ülke karşı, birçok ülke de ‘konunun ne gibi sonuçları olabilir’ diye daha detaylı inceledikten sonra karar almak istiyor. Önemli olan bir baska konu, mahkemenin halihazırdaki hâkimleri arasından filtre mekanizmasının kurulması. 14. Protokol yürürlüğe girdiğinden beri tek bir yargıç bir raportör yardımı ile kabul edilemez davaların kararlarını alabiliyor. Şu anda 20 kadar hâkim rotasyonla sadece bu işi yapıyor. Mesele bir grup hâkimin bir süre için sadece sayıları eritmek için bu davalara odaklanması” değerlendirmesini yaptılar. ‘Gericiliğe karşı 1 Mayıs’ Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyeleri, 1 Mayıs 1977’de çıkan olaylarda katledilen işçileri anmak amacıyla 1 Mayıs 2011’i Taksim’de kutlama çağrısı yaptı. Kazancı Yokuşu önünde yaşamını yitiren işçiler için 1 dakikalık saygı duruşunun ardından açıklamayı yapan TKP l Sekreteri Kamil Tekerek, 1 Mayıs 2011’in Türkiye işçi sınıfının kurtuluş mücadelesi açısından önemli bir gün olduğunu belirterek “Emek düşmanı gerici iktidara boyun eğmeyenler karanlığa en iyi cevabı 1 Mayıs’ta verecek” dedi. TKP’liler daha sonra Kazancı Yokuşu’na kırmızı karanfil bıraktı. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) ‘Sorun ülkelerde’ zmir deklarasyonu İzmir deklarasyonunda tazminat konusunda bir çağrının yer alması da söz konusu olacak. Taslak metine göre AİHM’ye, “verilecek miktarları kriterlere bağla ve bu kriterler herkes tarafından bilinsin. Aynı tip davalarda ayrı miktarlara mahkum etme ülkeleri” mesajı verilecek. D YARBAKIR MAĞDURLARINA ÇAĞRI: İşkence yıllar geçse de kanıtlanır H CRAN ÖZDAMAR Meclis’e imam hatipli başkan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin başkanlığında gerçekleştirilen özel birleşimde 8. Dönem Türkiye Öğrenci Meclisi başkanlığına Trabzon Çaykara İmamHatip Lisesi’nden Muhsin Aksoy seçildi. Şahin, seçilen divan üyelerini tebrik ederek koltuğunu Aksoy’a devretti. Meclis toplantısına YGS’de ortaya çıkan şifre iddiaları damgasını vurdu. Muğla Öğrenci Meclisi Başkanı Uygar Üstün, ÖSYM Başkanı’nın YGS olayı ile ilgili sözlerinden tatmin olmadıklarını belirterek “Lütfen bizi tatmin edici yanıtlar versin” diye konuştu. İzmir Öğrenci Meclisi Başkanı İbrahim Numan Özkaya, sınav sistemini eleştirdi. Özkaya, “Ben de YGS mağduruyum. Ben de açıklamalardan tatmin olmadım, olmayacağım da. Neden dershanelere ihtiyaç duyuyoruz. Ben artık okulumda aldığım eğitim ile sınavlara girmek istiyorum. Skandalların kurumu ÖSYM derhal kaldırılmalıdır, tahammülümüz kalmadı” diye konuştu. Kırklareli Öğrenci Meclisi Başkanı Ozan Ercan da “YÖK denilen sistem öğrencileri ‘Bermuda şeytan üçgeni’ adı verilen okuldershaneözel ders sarmalı içerisine hapsediyor. Hayatımız zehir oluyor” görüşünü kaydetti. Miniklerden Ata’ya ziyaret Dünya Çocuk Oyunları ve Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürlüğü’nce bu yıl 7’ncisi düzenlenen “Küçük Hanımlar Küçük Beyler Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali” nedeniyle 90 ülkeden Ankara’ya gelen çocuklar ve sanatçılar Anıtkabir’i ziyaret etti. Dünya çocukları adına Ankara Anakent Belediyesi Basın, Yayın ve Halkla lişkiler Daire Başkanı Ahmet Recep Tekcan’ın Atatürk mozolesine çelenk koymasının ardından saygı duruşunda bulunuldu. Tekcan, dünya çocuklarıyla daha sonra Misakı Milli Kulesi’ne geçerek, Anıtkabir Özel Defteri’ni imzaladı. Tekcan, şunları yazdı: “Aziz Atam, bugün bize emanet ettiğin bu güzel ülkede, yine senin yadigârın bu büyük bayramı coşkuyla kutlarken, biz, dünya dostluk ve barışına kutlu olsun diye, dünya çocukları senin eşsiz dehanı ve bıraktığın bu güzel ülkede yeşeren güzellikleri görsünler diye 90 ülkeden 3 bin çocuğu huzuruna getirdik. Bir kez daha dünyaya emanet ettiğin bu güzel ülkenin büyüklüğünü gördük. Sana minnettarız, rahat uyu.” Ayrıca dün “Küçük Hanımlar Küçük Beyler 7. Uluslararası Çocuk Tiyatroları Festivali” etkinlikleri kapsamında DT Genel Müdürü Lemi Bilgin öncülüğünde konuk tiyatro grupları, sanatçılar ve farklı okullardan gelen öğrenciler de Anıtkabir’i ziyaret etti. İZMİR Türkiye İnsan Hakları Kurucu Üyesi ve İzmir Temsilcisi Prof. Dr. Veli Lök, uzun süreli işkence olaylarının ardından fiziki izlerinin kalmasa da kişinin “işkence gördüğünün” kanıtlanabileceğini söyledi. Lök, “O dönemde Diyarbakır Cezaevi’nde kalanlara da bu yöntem kullanılabilir ve işkencenin varlığı büyük oranda tespit edilebilir” dedi. 12 Eylül’ün sembollerinden biri olarak anılan Diyarbakır Cezaevi’ndeki olayların yeniden yargıya taşınması ve savcılığın soruşturma başlatmasının ardından, işkencenin izlerinin bulunup bulunamayacağı tartışma konusu oldu. 315 kişinin ortak suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, şikâyetçilerin ifadeleri alındı. Şikâyetçilere, “Şikâyetinizi grup adına mı şahıs adına mı yapıyorsunuz, vücudunuzda kalıcı iz var mı, işkence gördüğünüze dair tıbbi raporunuz var mı?” gibi sorular yöneltildi. Şikâyetçiler, aradan 30 yıl geçmesi nedeniyle vücutlarında iz kalmadığını, daha çok ruhsal ve psikolojik rahatsızlık gördüklerini kaydetti. Oluşturdukları ileri araştırma yöntemleriyle kişilerde işkencenin izlerini bulan ve bunun Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nce imzalanan “İstanbul Protokolu”yle, dünyada kullanılmasını sağlayan Lök, işkencenin varlığının üzerinden yıllar geçse de kanıtlanabileceğini söyledi. 12 Eylül 1980 darbesiyle bir milyon kişiye işkence uygulandığını vurgulayan Lök fiziki görüntünün 23 hafta içerisinde düzeldiğini, siyasal otoriteden korku, emniyet güçlerinin engellemesi, bilerek hatalı rapor verilmesi, bilgi eksikliği ve olanaksızlıklar nedeniyle “işkence görmemiştir” yönünde raporlar verildiğini anlattı. Lök, şöyle konuştu: “Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na 19981999 yılları arasında 1322 kişinin yaptığı başvuruda emniyet güçlerinin muayene odasında bulunması, yeterli incelemenin yapılmaması nedeniyle işkenceyi yansıtan raporların verilmediği ortaya çıktı. Bunun üzerine alternatif adli tıp raporlarını oluşturduk. 76 kişiye alternatif rapor verdik. Bunun için de ileri araştırma yöntemlerini kullandık. Bu araştırma yöntemlerinin içinde kişinin ayrıntılı öyküsü, fiziki ve psikiyatrik muayenesi, en önemlisi de sintigrafi bulunuyor. Sintigrafiyle kemikte oluşan zedelenmeleri görebildik. İlk sintigrafiyi 1989 yılında bebek kaçırma olayı nedeniyle işkence görmüş bir bayana yaptık. 6 yıl boyunca takip ettik. Mahkeme tarafından da işkence gördüğü kabul edildi. Ancak işkenceciler bulunamadığı için kimse ceza almadı. Bu kişi AİHM’ye başvurarak davayı kazandı” dedi. HACI BEKTAŞ VEL ANADOLU KÜLTÜR VAKFI (Fotoğraf: AA) Hükümetten ayrımcılık Milli Savunma Bakanlığı, 28 Şubat döneminde atılan askerlere hak iadesi için yeşil ışık yakarken 12 Mart ve 12 Eylülzede askerlerin başvurusunu reddetti ERDEM GÜL ‘AKP bize Aleviliği öğretmeye kalktı’ İstanbul Haber Servisi Hacı re karşı, bu ülkenin Alevilerini Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Sunnileştirmeye, Sünnilerini öteBaşkanı Ercan Geçmez, AKP hükükileştirmeye, Ermenilerini katlemetinin Alevi Çalıştayları Nihai Radenlere, Kürtlerini yok sayanlara poru’nu eleştirerek “Bizim sorunukarşı, insan olduğununu çeşitliliğimuz sanki Alevilikmiş, sanki biz sanni görmeyenlere karşı artık salonki Aleviliği, yolumuzu bilmiyorlarda, sokaklarda bir araya gelmemuşuz gibi yeniden bize yol çizmenin zamanı” dedi. Geçmez, ezilenye kalkıştılar. Şundan emin lerin sesi olacaklarını vurolun buna asla müsade etgulayarak, Alevi, Kürt ve meyiz” dedi. Geçmez, vakıf geRoman çalıştaylarının innel merkezinin oluşturduğu kosanları oyalayan çalıştaylar misyon olarak, Alevi Çalıştaolduğunu savundu. Geçmez, yı Nihai Raporu’na yanıt verözetle şunları söyledi: “Aldiklerini söyledi. eviler kandırıldı.HaklarıHacı Bektaş Veli Anadolu mızı savunurken bizi teKültür Vakfı Genel Merkerörist ilan etmeye çalıştılar. zi’nce düzenlenen, bölge kuBiz yolumuzda terörist olrultaylarının ilki olan, “Büyük Ercan Geçmez maya devam edeceğiz. BiAlevi Kurultayı İnisiyatifi Marmazim davamız insanlık davasıdır.” ra Bölge Alevi Kurultayı” dün KaAKP’nin nihai raporunu sert bir dille eleştiren Hacı Bektaş Veli Kültür dıköy Caferağa Spor Salonu’nda gerçekleştirildi. Kurultaya Avrupa Alevi Derneği Başkan Yardımcısı Tuncer Birlikleri Konfederasyonu Başkanı ve Baş ise “Bu metin, Alevilere verdiİstanbul 1. Bölge Bağımsız Milletveği mesajlara uygun olarak ismiyle kili adayı Turgut Öker de katıldı. müsemma, Alevi Çalıştayları Nihai Okmeydanı Hacı Bektaş Veli KülRaporu değil, Alevi Çalıştayları tür Derneği Hubyar semah ekibinin suZabıt Tutanağı’dır. Bu raporda numunun ardından konuşma yapan dile getirilen zihniyeti tümüyle redGeçmez, “Bizi ısrarla görmeyenledediyoruz” dedi. ANKARA 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ile 28 Şubat 1997 sürecinde mahkeme kararı olmadan Türk Silahlı Kuvvetleri’nden atılan askerlere haklarının iadesini öngören yasanın “ayrımcılık yapılarak” uygulandığı ortaya çıktı. Milli Savunma Bakanlığı, 28 Şubat döneminde “irticai faaliyetlerinden dolayı” Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararıyla ordudan ilişiği kesilen 49 askerin başvurusunu kabul ederken 12 Mart12 Eylül dönemlerinde atılanlara ise “ret” yanıtı verdi. Milli Savunma Bakanlığı, 6191 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinin ardından darbezede askerlerin hak iadesi için yaptıkları başvurularla ilgili incelemesini tamamlayarak ilk so nuçları açıkladı. Buna göre, ilk aşamada YAŞ kararıyla ordudan ilişiği kesilen 49 askerin başvurusu kabul edildi, 12 Mart ve 12 Eylül döneminde atılan 2 subayın başvurusu ise reddedildi. Başvurusu reddedilen subayların mahkeme kararı olmadan görüşlerinden dolayı atılan subaylar olmasına karşın yasadan yararlanamadılar. İlk inceleme sonunda büyük çoğunluğu askeri öğrencilerden oluşan 300 başvuru da yasa kapsamına girmedikleri gerekçesiyle geri çevrildi. Ayrıca, 12 Mart ve 12 Eylülzede askerlerin başvurularının YAŞzedeler gibi doğrudan kabul edilmek yerine, reddedilip Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne dava yolunun açılacağı öğrenildi. Başvuruları reddedilen askerler, ret kararına karşı mahkemeye başvuracaklarını söyledi. 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri döneminde atılan askerlerin oluşturduğu ADAM Platformu’ndan yapılan açıklamada, söz konusu yasanın darbe dönemlerinde görüş ve inançlarından dolayı ordudan atılan askerler için çıkartıldığı, buna karşılık MSB’nin 12 Mart ve 12 Eylülzede askerlerin başvurularını reddederek yasaya aykırı davrandığı ifade edildi. ‘ deolojik ve siyasi’ Açıklamada, sadece 28 Şubatzede askerlerin yasadan yararlandırılmasının ayrımcılık olduğu vurgulanarak “Başbakan’ın ve partisinin vatandaşlar arasında ayrımcı, ötekileştirici, rejimden soğutucu maharetlerinden biri de darbelerin açtığı yaraları istismar etmeleridir” ifadesi kullanıldı. Platformun açıklamasında hükü metin ve MSB’nin hukuki değil ideolojik ve siyasi bir tercihle mağdurlar arasında ayrımcılık yaptığı belirtilerek “12 Mart ve 12 Eylül darbe dönemlerinde ilgili bakanın imzasıyla ilişiği kesilerek işkenceye, işsizliğe ve açlığa mahkum edilen askerler, şimdi AKP döneminde yine ilgili bakanın imzasıyla bir kez daha haksızlığa uğratılacak, zulme maruz bırakılacaklardır. MSB bu ideolojik ve siyasi tercihi yapmakla, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerini darbe saymadığını ortaya koymuş olacak, bu darbelerin kıyımını kendince meşrulaştıracaktır. Bu da, AKP iktidarının 12 Eylül’ün ruh ikizi ve mirasçısı, kerhen demokrat ve sadece kendine Müslüman olduğu eleştirilerine haklılık kazandıracaktır” değerlendirmesi yapıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle