16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 24 N SAN 2011 PAZAR 4 HABERLER Sağlık çalışanlarının grevinin ardından hastanelere müfettişler görevlendirildi TÜM ALANLARDA OKUNACAK Gerisi Fasa Fiso... Sevgili, Cumhuriyet’teki ilk yazım 23 Nisan 1974’te çıkmıştı. Dün bu olayın 37. yılını idrak ettim. Bu 37 yıl içinde, sevgiyi, dostluğu, mertliği, direnişi, mücadeleyi, vefayı, yiğitliği, dönekliği, yalakalığı, ihaneti, sevgisizliği, nefreti gördüm. “Benim Cumhuriyet’im”den bana bunların olumlu olanları kaldı. Onları sevgiyle saklıyorum içimde. Yaşam filminin makarasını geri sarmak olanağı olsaydı, yeni baştan yaşamak isterdim aynı rüyayı. “Benim Cumhuriyet’im” deyince son zamanlarda herkesin okuyup okumadığımı ve ne düşündüğümü sorduğu Emine Uşaklıgil’in bu başlığı taşıyan kitabı geliyor akla. Emine Uşaklıgil’in kitabını tabii ki okudum. Hasan Cemal’inkini de. Her ikisinin ortak noktası hâkim temanın sevgisizlik olmasıydı. Ama bunun dışında, kendisi de, iyi yetişmiş, kültürlü, hoş, zarif ve görgülü bir insan olan Emine Hanım’ın kitabının biçemi ve düzeyi, tabii ki, öbürüne oranla yüksekte ve daha incelmiş nitelikteydi. Kitapta ileri sürülen görüşler konusundaki düşüncelerimi soran çok oldu. Doğaldı, bunca yıl Cumhuriyet’te çalışmış, olayların içinde olmuş birine tabii soracaklardı. Belki de kimileri, “hayır o olay öyle değildi, o bunu değil, şunu demişti” türünden yanıtlar vermemi beklemişlerdir. Öyle ise yanılmışlardır. Benim yanıtım hep şu oldu: Emine Hanım, kendi açısından görmüş ve yansıtmış, demek ona öyle gelmiş. Öyledir de, herkes bir olayı kendi açısından anlatır, tam gerçeği değil. Bu yüzdendir ki, bu gibi durumlarda “olduydu olmadıydı, dediydi dediydim” türü tartışmalara girmenin, kimin haklı olduğunu münakaşa etmenin anlamı yoktur. Olaya “tarihi haklılık” açısından bakmaktır en doğrusu. Bir örnekle anlatayım. İngiliz devlet adamı ve düşünür, sarayın önde gelenlerinden Sir Thomas Moore, VIII. Henry’nin Anne Boleyn ile evlenmesi üzerine, Papalığın kutsamadığı bu izdivacı kutsamaktan kaçınmıştı. Sonunda, erdemli ve inançlı Moore’un kellesinin gitmesine yol açan bu olay Hollywood’a esin kaynağı olmuş ve 1966’da çevrilen “A man for All Seasons” adlı film Oscar da almıştı. Hollywood yapımına bakıp da “Kim haklı” diye sorsanız, hiç kuşkusuz erdemli, inançlarına bağlı, sadık Thomas Moore haklıydı, eli kanlı, sefih VIII. Henry değil... Ama acaba öyle miydi? Aslında olay zalim kralın karısını boşayıp, yeni bir karı almasının ötesine geçiyordu. VIII. Henry, koca bir imparatorluğun temellerini atarken Vatikan’dan bağımsızlığını koparmaya çabalıyordu. Tarihi açıdan bakınca tabii ki, haklı olan VIII. Henry idi. Thomas Moore İngiltere için faydalı olan değişimi anlamamış, ona karşı durmuştu. Cumhuriyet’te 1991’de yaşanan büyük parçalanma, Emine Hanım’ın sandığının aksine, basit bir iktidar çekişmesinin ötesinde, Hasan Cemal ile İlhan Selçuk’un başını çektikleri ekiplerin bakış açılarının zıtlığından kaynaklanıyordu. Hasan Cemal ekibi, “Nadir (Nadi) Bey’in yazarları” diye küçümsediği takımın, gazetenin gelişmesinin önünde engel olduğunu düşünüyordu. 5 Kasım 1991 günü yapılan yönetim kurulu toplantısının aldığı karar üzerine, bu ekip çekildi ve meydanı Hasan Cemal takımına bıraktı. Eğer Hasan Cemal ekibi, o günden başlayarak Cumhuriyet’i daha ileri, daha saygın, daha üst bir yere taşıyabilseydi, tarihi açıdan haklı çıkacaktı. Ama aksi oldu. Olayın özü budur; gerisi de fasa fisodur. Burada iki nokta aydınlatılmaya muhtaç. Biri Hasan Cemal ekibinin yapmak istediği Cumhuriyet’in ne olmasının düşünüldüğüdür ki, bunun yanıtı da şudur: Verilmek istenen yön Hasan Cemal ve şürekâsının bugün tutturduğu çizgidir. İkincisi de, Emine Hanım’ın buradaki tutumunun nasıl değerlendirilmesi gerektiğidir. Onu da kitabının 416. sayfasından bizzat kendisinin ifadesiyle aktarayım: “Bana gelince... Benim de basiretim bağlandı. Hasan Cemal’e artık ayrılmasının daha hayırlı olacağını söylemedim... Varılan noktada başka çare kalmadığını söylemem gerekiyordu. Bunu yapamadım.” Gazetenin o zamanki hissedarı Emine Hanım, iflasla sonuçlanan olayı anlattığı bölüme “Cinayeti gördüm” başlığını koymuş. Oysa yukarıdaki satırları göz önünde bulundurunca, insan “İntiharı gördüm”ün daha isabetli başlık olacağını düşünüyor. Hekim avı başladı MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Sağlık çalışanlarının 1920 Nisan’da gerçekleştirdikleri iki günlük grevin ardından Sağlık Bakanlığı bazı hastanelerde müfettiş görevlendirdi. Ankara Tabip Odası Başkanı Bayazıt İlhan, müfettişlerin, odalarına çağırarak greve katılıp katılmadıklarını sorduğu hekimlerden belge imzalamasını istediklerini söyledi. Sağlık çalışanları geçen hafta iki gün boyunca aciller ve yatan hasta katları dışında iş bırakmışlardı. Grevi düzenleyen meslek örgütleri ve sendikalar, Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunarak eyleme katılan sağlık çalışanlarına yönelik herhangi bir idari işlem yapılmamasını istemişlerdi. Ancak eylemin ardından bazı hastanelerde müfettişlerin görevlendirildiği öğrenildi. Ankara Tabip Odası Başkanı İlhan, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde müfettişlerin ça TELEFONLA İFADEYE ÇAĞIRDILAR LEVENT GENCELL BURSA Bursa Tabip Odası (BTO), eyleme katılan sağlık çalışanlarıyla ilgili soruşturma açtığını, müfettişlerin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı tatilinde bile doktorları telefonla evlerinden ifadeye çağırdıklarını açıkladı. BTO’dan yapılan yazılı açıklamada, Bursa Devlet Hastanesi’deki personelin sabah saatlerinden itibaren tatil olmasına karşın hastaneye lışmaya başladıklarını belirtti. İlhan, şunları söyledi: “Müfettişler hekimleri odalarına çağırıp eyleme katılıp katılmadığını soruyor. Hekimlere ey çağırıldıklarını ve ifadelerinin alınmak istendiği belirtildi. Açıklamada şunlar kaydedildi: “Sağlık Bakanlığı bu soruşturma aracılığıyla mobing uygulaması yapmakta ve hekimlerin gözünü korkutmak istemektedir. Bir yıldırma hareketi olan bu uygulamayı kınıyoruz. BTO olarak hekimlerimizin yanındayız. Burada açılan her soruşturmanın takipçisi olacağız. Bu tarz uygulamalar yıldıramaz.” leme katılmadıklarına dair belge imzalattırılıyor. Van’da da benzer girişimlerin olduğunu öğrendik. Sağlık Bakanlığı’nın böyle bir tarzı var. Ancak müfettişlerin iz lediği yöntem normal bir soruşturma prosedürü değil. Müfettiş hekimlere ‘Hakkınızda tutanak var’ diyormuş. Hekimler tutanağı görmek istediklerinde ise göstermiyorlar. Hekimlere ‘Siz şu kâğıdı imzalayın’ deniliyor.” İlhan, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yazı yazarak hekimler hakkında soruşturma açılıp açılmadığını sorduklarını söyledi. İlhan, “Soruşturma açılıp açılmadığının bize bildirilmesini istiyoruz. Eğer soruşturma açıldıysa savunmalarımızı hazırlayacağız. Hekimlerin haklarını sonuna kadar takip edeceğiz” dedi. Bakanlığın müfettiş görevlendirmesinin “son derece antidemokratik” bir yaklaşım olduğunu dile getiren İlhan, “Başından bu yana Sağlık Bakanlığı’nın baskıcı bir tavrı var. Bu da onun devamı. Yurttaşları arkamızda olmaya davet ediyoruz” diye konuştu. 1 Mayıs’ta ortak bildiri ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 1 Mayıs’ta başta İstanbul Taksim olmak üzere miting gerçekleştirilen tüm alanlardan hükümet ve işverenlere yönelik 15 maddelik bir çağrı yapılacak. Türkİş, Hakİş, DİSK, MemurSen, KESK, TMMOB, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Eczacıları Birliği tarafından hazırlanan bildiride şu çağrı yapılacak: “İşsizliğin önlenmesini, kıdem tazminatı hakkımızın korunmasını, esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma biçimlerinden vazgeçilmesini istiyoruz. İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında kullanılmasına karşı çıkıyoruz. Sağlık ve sigorta alanındaki mağduriyetlerimizin giderilmesini, asgari ücretin insan onuruna yakışır olmasını, vergi adaletsizliğinin giderilmesini, iş cinayetlerinin önlenmesini, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin arttırılmasını, taşeronlaşma ve kayıt dışı ekonominin engellenmesini, özelleştirmelerin durdurulmasını, antidemokratik sendikal yasaların değiştirilmesini, toplu pazarlık ve örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl bir şekilde çözümünü; din, vicdan ve düşünce özgürlüğünün toplumun tüm kesimlerine hâkim kılınmasını, cezaevlerindeki yaşam koşullarının insan onuruna yakışır bir şekilde iyileştirilmesini, ağır hastaların tahliye edilmesini, doğal yaşamın korunmasını istiyoruz. Kadına yönelik şiddetin engellenmesini, istihdamda kadın emeğine daha çok yer verilmesini, engelliler toplumsal yaşama eşit şekilde katılmasını, ÖSYM tarafından yapılan sınavlarda güvenlik ve adaletin kuşkulara yer bırakmayacak şekilde sağlanmasını istiyoruz. Biz, 1 Mayıs 1977’nin aydınlatılmasını faillerinin adalet önüne çıkarılmasını istiyoruz. Biz, Arap halklarının demokrasi mücadelesini destekliyor ve müdahaleleri kınıyoruz.” ‘Çocukların öldürüldüğü yerde bayram olmaz’ Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 317. haftasında çocukların kaybedildiği ve polis kurşunuyla öldürüldüğü bir ülkede 23 Nisan çocuk bayramını kutlamadıklarını belirtti. Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemlerinde 24 Nisan 1915 tarihinde gözaltına alınarak öldürüldüğü öne sürülen 220 Ermeni aydınını da andı. Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda siyah zemin üzerine yazılı “Failler belli, kayıplar nerede?” pankartını ve katledilen ya da kaybedilen yakınlarının posterlerini taşıdı. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) GAZETEC LER DE KATILACAK Şık ve Şener için alanlara İstanbul Haber Servisi Gazeteciler, tutuklu meslektaşları için 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda olacak. 26 Nisan Salı günü DİSK ile birlikte “Gazetecilere ÖzgürlükHaydi 1 Mayıs’a” sloganı ile Sultanahmet’ten Beyazıt’a ortak yürüyüş gerçekleştirilecek. “Ahmet ve Nedim’in arkadaşları” grubundan yapılan açıklamada yıllarca toplum kesimlerinin talep ve mücadelelerini haber yapan gazetecilerin bu sefer haberin öznesi olacağı belirtilerek, “Halkın doğru ve özgür haber alma hakkına yönelik hukuk dışı uygulamalara, gazeteciler üzerinde oluşturulan baskı ve tutuklamalara karşı tepkimizi sokaklarda da dile getiriyoruz” denildi. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasına tepki gösterilen açıklamada, “Artık randevularımızı görüş günlerine, adliye önlerine veriyoruz. Dokunanların yakıldığı bir ülkede ‘yansak da dokunacağız’ diyerek bozduk sessizliğimizi” ifadelerine yer verildi. Açıklamada, gazeteciler meslektaşlarını salı günü saat 11.00’de de 1 Mayıs çağrısı yapmak için Sultanahmet’te başlayacak eyleme katılmaya davet etti. Hakkâri’de 2 şehit HAKKÂRİ (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde nöbet kulübesine yıldırım düşen ve gece nöbet değişimi sırasında dengesini kaybederek dereye düşen 2 asker şehit oldu. Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde nöbet kulübesine yıldırım düşmesi sonucu arkadaşı Mehmet İdacı ile yaralanan ve helikopter ile kaldırıldığı hastanede şehit olan er Mehmet Alpkaya’nın, Bursa’da oturan ailesi acı haberi öğrenince gözyaşlarını tutamadı. Alpkaya, bugün Bursa’da toprağa verilecek. Şemdinli ilçesine bağlı Haruna Karakolu’nda görevli Uzman Çavuş Durdu Yorgun, nöbet değişimi sırasında Yufkalı Deresi’ne düştü. Boğularak şehit olan uzman çavuşun cesedi dereden çıkarıldı. 6 ay önce evlenen Yorgun’un eşinin hamile olduğu belirtildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle