16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 18 N SAN 2011 PAZARTES 4 HABERLER BDP 12 Haziran seçimlerinde çeşitli yöntemlerle seçmen tercihini bağımsızlara yönlendirmeye çalışacak İller aday sayısına bölünecek AYŞE SAYIN ANKARA 12 Haziran seçimlerine “emek, özgürlük ve demokrasi bloku” adı altında 16 siyasi oluşum ittifakıyla giren BDP, seçmenini gösterdiği “bağımsız” adaylara yönlendirmek için bir dizi yöntemini devreye sokacak. Bağımsız adaylarla ilgili liste sıralaması olmadığı için BDP, her ili, gösterdiği aday sayısı kadar bölgeye ayıracak ve her bölgedeki seçmeni belli bir adaya yönlendirecek. Okuma yazma bilmeyen seçmenlere oy vereceği adayın pusuladaki yerine denk gelecek uzunlukta düğümlü ipler dağıtılacak. İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, izleyecekleri yöntemi “Başbakan İstanbul’u 2’ye böldü. Biz de 4 adayız, İstanbul’u fiili olarak 4’e böleceğiz” sözleriyle anlattı. Türkiye genelinde 44 ilde 66 aday gösteren BDP, özellikle aday Bağımsız adaylarla ilgili liste sıralaması olmadığı için BDP, her ili, gösterdiği aday sayısı kadar bölgeye ayıracak ve her bölgedeki seçmeni belli bir adaya yönlendirecek. larının seçilme olasılığının yüksek olduğu DoğuGüneydoğu ve İstanbul’da, seçmeni, bağımsız adaylara yönlendirmek için taktik belirliyor. 2007 seçimleri öncesinde yapılan değişiklikle, bağımsız adaylar da “birleşik oy pusulası”nda yer aldığı için özellikle okuryazar oranının düşük olduğu veya Türkçe bilmeyen seçmen sayısının çok olduğu Doğu ve Güneydoğu’da, seçmen tercihlerinin yönlendirilmesi için çeşitli yöntemleri uygulamaya koyacak. Bu kapsamda öncelikle bağımsız adayların yarışacağı her il, bağımsızlar için liste sıralaması olmadığı için ilçe ilçe bölgelere ayrılacak ve seçmenlere bölgelerindeki bağımsız adaya oy vermeleri istenecek. Örneğin, BDP’nin 6 bağımsız aday gösterdiği Diyarbakır, 6 bölgeye ayrılacak. Sandık başında seçmenin yanlış adaya yönlenmemesi için de önlemler alınacak. BDP “parti kimliği” ile bir yönlendirme yapmasa da fiili olarak, seçmene “şifreleri” verecek. Bu çerçevede de 2007’de olduğu gibi “ip”, “şablon pusula” yöntemleri devreye sokulacak. Bu kapsamda, özellikle okuma yazma bilmeyen seçmen için geliştirilen “ip” yönteminde, oy pusulasının ölçülerinde dağıtılacak olan ve bağımsız adayın bulunduğu yere denk gelen bölümün düğümlendiği ipleri izleyen seçmen, tercihini “düğüme” göre yapabilecek. DTP’nin bağımsızlarının da izlediği bu yöntemin yanı sıra, resmi oy pusulasının benzerinin çoğaltılarak seçmene dağıtılması ve işaretlenmiş bağımsız adayı buna göre belirlemesi de başvurulacak yöntemler arasında yer alacak. ‘Halkımız çok politik’ İstanbul 1. bölgeden bağımsız aday olmak için BDP’den istifa eden İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, ülke barajı nedeniyle bağımsız adaylarla seçimlere girmek zorunda kaldıklarını, ancak önlerine konulan “şifreleri, barajları yıkarak” parlamentoya gireceklerini söyledi. Bağımsız adayların yolunu kesmek için aday başvuru ücretlerinin çok yüksek tutularak bir de “para barajı” konulduğuna dikkat çeken Tuncel, “Ancak halkımız çok politik, çok bilinçli, kendisi adaylarını seçtirmek için yöntemlerini bulacaktır” dedi. Bağımsız adayları seçtirmek için “bölgelere bölme” yöntemi izleneceğini anlatan Tuncel, şunları söyledi: “Her seçim çevresi, aday sayısı kadar bölgeye ayrılacak, seçmen ona göre yönlendirilecek. Başbakan İstanbul’u 2’ye böldü. Bizim İstanbul’da 4 adayımız var, biz de İstanbul’u 4’e böleceğiz. Üstelik sadece vaat etmiyoruz, pratiğini yapıyoruz. 2007 deneyimimiz var. Bize seçim barajı, şifreler konuldu. Bir de para barajı konuldu, aday olma hakkı da engellendi. Ama seçim komisyonumuz çok örgütlü bir çalışma yürütüyor. Biz kendimize güveniyoruz. Bağımsızları yarıştırmak kolay değil. 2007 seçimlerinde çok çeşitli yöntemler kullanıldı. Bizim seçmenimiz çok politik, zeki, yaratıcı. Osmanlı oyununu bozacak çok yöntem biliyoruz, o engelleri aşıp geleceğimize inanıyoruz.” Halk Tahliye Edecek... Gazeteci arkadaşımız Mustafa Balbay ile büyük bilim insanı Prof. Dr. Mehmet Haberal CHP listelerinden aday gösterildi. Seçilmeleri durumunda “tahliye olup olmayacakları” üzerinde görüşler belirtildi. Durumun yargıçlara bağlı olduğu, tahliyenin kesin olmadığı yolunda açıklamalar yapıldı. İnsan canına kıymakla suçlanan sanıkların delil yetersizliğinden tutuksuz yargılandığı, dolandırıcıların şu ya da bu madde nedeniyle salıverildiği ülkemizde, ne ile suçlandığı bile açıklanamayan insanların yıllarca hapishanede yatırıldığı ülkemizde, “tutukluluk” olayının “ceza olarak uygulandığı” bütün kamuoyunun ortak kanısıdır. Ortak olmayan nokta, halkın büyük bir bölümünün “Bu artık açık bir haksızlıktır” derken karşıt görüşte olanların, “Oh olsun yatsınlar” diye düşünmeleridir. Eğer halk, bu iki adayı milletvekili olarak seçerse ne olacaktır? Eğer, iktidar sözcülerinin her konuda söyledikleri “halkın dediği olur” sözü samimi görüşleri ise; Halk bu iki adayı “kendilerini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edecek milletvekilleri” olarak görmek istiyor demektir. Bu durumda bu iki değerli aday, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal hapishaneden çıkacaklar ve Meclis’te ant içerek kutsal milleti temsil görevlerine başlayacaklardır. Halkın iradesinden daha güçlü ne olabilir? Anayasanın, Büyük Meclis’in, siyasal partilerin başka bir dayanağı var mıdır? Eğer bu irade reddedilirse geriye hukukla ilgili ne kalacaktır? Bir vatandaş olarak “hak hukuk mantığım” bunu söylüyor. Gelelim vatandaşın başka konularda neler söylediğine... Anadolu ayağa kalktı, yürüyor... Hidroelektrik santralları, nükleer santrallar, imara açılan yeşil alanlar, kurutulan dereler, kesilen ormanlar. Anadolu ayağa kalktı, yürüyor. Halk, ağaçlarının, derelerinin, yeşil alanlarının başka türlü korunamayacağını anladı. Erozyon Dede Hayrettin Karaca’nın ömrünü vakfettiği “toprakağaçyeşil ülke” zenginliğinin artık kendi yaşam alanlarına dayanan kıyımla elden gittiğini anlayan halk ayağa kalktı. Bunu önemsiz göstermeye çalışan iktidar sözcüleri bile durumu ucundan kulpundan fark etmeye başlamış görünüyor. Ama hiçbir bilimsel gerçeğe aldırmayan bir siyasal iktidar anlayışı yönetime egemen. Bir süre aldırmıyor, sonra öfkeleniyor, bu konuda seslerini yükseltenleri azarlıyor, tehdit ediyor, korkutuyor, suçluyor. Halk, “işin başa düştüğünü” anlamış görünüyor. Liseliler de “sınavdaki şifre” olayıyla geleceklerinin nasıl tehlikeye düştüğünü anladılar. Önce “şifre yoktu, yanlış anlama vardı”. Sonra, “şifre yoktu, tesadüfler yanlış yorumlanıyordu”. Daha sonra, “şifre değildi, algoritmaydı”. Arkadan,“acemilikti, işgüzarlıktı”. Sonunda bakla ağızdan çıktı: “Evet, şifre vardı ama sehven olmuştu”. Bu arada Sayın Cumhurbaşkanı “tatmin olmuştu”. Sayın Başbakan da “tatmin olmuştu”. Geri kalanı da tatmin olmalıydı. Ama liseliler anlaşılan “tatmin olamıyorlardı”. Sokağa çıktılar. 12 Haziran seçimlerinde ne mi olacak? Elbette bunu 13 Haziran’da göreceğiz. Ama kanımca, AKP’nin kalfalık dönemi biraz uzarsa kendileri için daha iyi olacak gibi görünüyor. Çıraklık dönemleri kısa sürdüğü için pek çok konuda kendilerinin de beklemediği yanlışlar yaptılar. “Biz ne yapsak oy alırız” rahatlığı geçmişte de görülmüştü. Aslında pek de öyle düşünmüyor gibiler ama kontrol edemedikleri pek çok yanlışlar yapıyorlar. Bizim toplumun yanlışları kabul etme, pek sorgulamama geleneği vardır. Ne de olsa yüzlerce yıllık saltanata boyun eğme, ümmetin itaati gibi alışkanlıkların sürmesi gerçeğini görmek gerekiyor. Gene de bu sadakatin, bu itaatin de sınırları olduğu görülecektir. 13 Haziran’da ülkenin yazgısı değişecek midir? Evet değişecektir. Hem de beklenmedik ölçüde... BAROLAR ÖDP, milletvekili adaylarını tanıtmak amacıyla Taksim’e yürüyüş düzenledi ‘Özel mahkemeler kaldırılsın’ 50 baronun katıldığı zmir’deki sempozyumun sonuç bildirgesine 13 baro başkanı şerh koydu. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Barolar, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin devamı olarak oluşturulan Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nin kaldırılmasını istedi. Türkiye Barolar Birliği (TBB) ve İzmir Barosu’nca gerçekleştirilen “Özel Yetkili Mahkemeler Sempozyumu”nun sonuç bildirgesinde “Bir hukuk devletinde, bu tür mahkemelerin ve özel usullerin yeri bulunmamaktadır” denildi. İzmir’de 3 gün süren sempozyuma 50 baro katıldı. Dün açıklanan sonuç bildirgesine 13 baro başkanının şerh koyduğu öğrenildi. Tartışmalar sonucu oluşturulan sonuç bildirgesini TBB Başkan Yardımcısı Berra Besler okudu. Bildirgenin “görülmekte olan herhangi bir davayı ima ve işaret etmeksizin ve davalar arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin” oluşturulduğu vurgulandı. Bildirgede,“Bir hukuk devletinde bu tür mahkemelerin ve bu şekildeki özel usullerin yeri bulunmamaktadır. O nedenle demokratik düzenlerin normal zamanlarının normal mahkemeleri olmayan, özel soruşturma ve yargılama usulleriyle, savunma hakkının kısıtlanması niteliğindeki gizlilik kararlarıyla mahkemeden daha çok devletin ideolojik aygıtı gibi çalışan bu mahkemelerin ve yine bu mahkemeler için öngörülen özel usul hükümlerinin bir an önce kaldırılması gerekir” denildi. Bildirgede, şu görüşler vurgulandı: “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesiyle kurulan ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin devamı niteliğinde olan Özel Görevli/Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri, yargı birliğine aykırı olarak olağanüstü soruşturma ve kovuşturma usulleriyle işleyen yapısı sebebiyle savunma hakkına silahların eşitliği ilkesine, adil yargılanma hakkına ciddi bir tehdit ve tehlike oluturmaktadır. Hukuk güvenliğini ve güvenilirliğini zedelemektedir. Bu mahkemelerde avukat ve savunma hakkı hiçe sayılmakta, tutukluluk ve diğer koruma tedbirleri ölçüsüz olarak uygulanmakta, hak ve özgürlükler ihlal edilmektedir. Terörle Mücadele Kanunu ve TCK 220. maddesinde yer alan ve savunma hakkını kısıtlayan, kişi güvenliğini tehlikeye sokan, suç ve cezanın şahsiliği ilkesini ve orantılılığı, ifade özgürlüğü ile ceza ve infazın genelliğini ortadan kaldıran bazı hükümler bu durumu daha da ağırlaştırmaktadır ve bu hükümlerin de kaldırılması gerekmektedir.” Cemaate karşı 1 Mayıs çağrısı ÖDP Genel Başkanı Taş, ülkenin baskı altına alındığını ve buna dur demek için 1 Mayıs’ta tüm emekçi ve yurtseverleri Taksim’e çağırdıklarını belirtti. İstanbul Haber Servisi Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) İstanbul İl Örgütü milletvekili adaylarını tanıtmak ve 1 Mayıs’ta Taksim’e çağrı yapmak amacıyla dün Taksim Tünel’den meydana dek yürüdü. İktidar eliyle Türkiye’de baskı ortamı oluşturulduğunu belirten ÖDP’liler, AKP’ye ve cemaat örgütlenmesine karşı yurttaşlardan oy istedi. Taksim Tünel’de dün öğle saatlerinde “AKP ve kapitalizm geleceğimizi yok ediyor. Geleceğimizi kazanalım”, “İnsanca yaşam, insanca düzen için 1 Mayıs’a” pankartı açan ÖDP’liler “Gerici, hırsız halk düşmanı AKP”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm”, “İmamın ordusu emekçi düşmanı” sloganları atarak Taksim Meydanı’na dek yürüdü. Burada açıklamayı okuyan ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, ülkenin ÖDP’liler sloganlar atarak Tünel’den Taksim Meydanı’na kadar yürüdü. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) iktidar eliyle baskı altına alındığını ve buna dur demek için 1 Mayıs’ta tüm emekçi ve yurtseverleri ÖDP çatısı altında Taksim’e çağırdıklarını belirtti. Taş, “1 Mayıs’ta AKPCemaat Koalisyonu’nun Türkiye’de yarattığı korku imparatorluğuna, hırsızlık ve adaletsizlik düzenine karşı yürüyeceğiz. ‘İleri demokrasi’ değil ‘ucube demokrasi’ yaratan, gazetecileri ‘terö rist’, hakkını arayan öğrencileri ‘provokatör’ yapanlara karşı yürüyeceğiz” dedi. Tüm ilerici, devrimci ve yurtseverleri 1 Mayıs’ta Taksim’de olmaya çağıran Alper Taş, “AKPCemaat diktatörlüğüne karşı direnme kararlılığıyla, coşkumuzu ve umudumuzu büyütmek için 1 Mayıs’ta alanları dolduralım” diye konuştu. ÖDP İstanbul İl Başkanı Hüse yin Atalay ise parti olarak güçlerini sokaktan aldıklarını söyledi. Sokağa hâkim olmanın hayata hâkim olmakla eşdeğer olduğunu vurgulayan Atalay, “Başlatmış olduğumuz özgürlük ve demokrasi yürüyüşü önümüzdeki dönem sokağa hâkim olacaktır. Bu anlamda bütün yurttaşlarımız 1 Mayıs’ta Taksim’e 12 Haziran’da ÖDP çatısı altında olmaya çağırıyoruz” dedi. CHP’li Akif Hamzaçebi projeyi ilk kendisinin gündeme getirdiğini ileri sürdü ‘Erdoğan projemizi çaldı‘ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, İstanbul’un iki kente ayrılması projesini ilk kez kendisinin 2007 yılında gündeme getirdiğini belirterek Başbakan Tayyip Erdoğan’ı CHP’nin projesini çalmakla suçladı. Hamzaçebi, yaptığı yazılı açıklamada, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’a iki kent ekleneceği vaadinde bulunurken muhalefete “Patenti bizde, kapmayın” diye seslendiğini anımsattı. Erdoğan’ın 1995 yılında, İstanbul’a vize ve plaka sayısını sınırlama önerdiğini anlatan Hamzaçebi, “Başbakan Erdoğan bu noktaya gelene kadar İstanbul’a 17 yıl kaybettirmiştir. İstanbul’u 1995 yılından, Türkiye’yi 2002’den beri yaklaşık 17 yıldır yöneten AKP anlayışı, zihniyeti, İstanbul’da yaptığı imar planlarıyla sürekli oynayarak nüfusu ve yapılaşmayı arttırmıştır” dedi. İstanbul için iki yeni kent projesinin CHP’nin projesi olduğunu kaydeden Hamzaçebi, 2008 yılı bütçe görüşmeleri sırasında bu projeyi ilk olarak kendisinin gündeme getirdiğini söyledi. Hamzaçebi, “TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nun 13 Kasım 2007 tarihli Ulaştırma Bakanlığı bütçe görüşmelerinin tutanakları incelendiğinde, bu projenin benim tarafımdan önerildiği görülecektir. Önerimin bu konuyla ilgili cümleleri aynen şu şekildedir; ‘Biri İstanbul’un batısında, biri de İstanbul’un doğusunda olmak üzere iki tane kent oluşturalım’, ‘Birini Saros Körfezi’nde yapalım, birisini de Karasu’da yapalım. Belli faaliyetleri oraya götürelim’. Ben Sayın Başbakan gibi patent peşinde koşmadım. Bu projemin patentini almadım. Patent, TBMM tutanaklarıdır. Ancak Sayın Başbakan uyanıklık yapıyor. CHP’nin projesini çalıyor, bu yetmiyor bir de üste çıkıp muhalefete ‘Bizim projemizi kapmayın patenti bize aittir’ diyor. Muhalefete ‘kapmayın’ diyen Başbakan’a, bizim düşüncemizi kapmak yakışmamıştır, hele hele ‘ Bu proje benim’ demesi, hiç yakışmamıştır.” Akif Hamzaçebi Yeni ortaya çıkan WikiLeaks belgesinde James Jeffrey’nin bir kriptosu yer alıyor ABD’de Gülen endişesi artıyor Dış Haberler Servisi Yeni ortaya çıkan WikiLeaks belgelerine göre, Fethullah Gülen hareketi ABD yetkilileri arasında giderek artan bir endişe kaynağı oluşturuyor. İnternet sitesi Canada Free Press’in haberine göre, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, 2009’da yazdığı bir kriptoda, Gülen’in ABD ve Müslüman ülkelerdeki okullarında “öğrencilerin beyninin yıkandığı” belirtiliyor. Gülen’i, Pennsylvania’da “sürgünde” olmasına rağmen “siyasi bir fenomen” olarak nitelendiren Jeffrey, aralarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bulunduğu AKP liderlerinin “Gülen’in kuklası” gibi göründüklerini yazdı. Jeffrey kriptoda, Gülen hareketinin “Türk hükümetinin kontrolünü ele geçirdiğini ve giderek artan şekilde İsrail ve ABD karşıtı haline gelen politikaları dikte ettirdiğini” de belirtti. Haberde, kısa süre önce yayımlanan diğer gizli belgelere göre, Gülen yandaşlarının Türkiye’de “ordu ile çatışma halindeki” 200 bin kişilik güçlü polis teşkilatını yönettiği kaydedildi. Bir belgede de, Amerikalı diplomatların “Türk polisinin Gülen cemaati üyelerinin kontrolünde olduğunu doğrulamak mümkün değil, ancak bunu reddeden kimseyle de karşılaşmadık” ifadesinin yer aldığı belirtildi. Haberde, Gülen hareketi içinde üst düzey görevlerde bulunduktan sonra hareketten ayrıldığını söyleyen Nurettin Veren’in, “güvenlik yetkilileri arasında imamlar bulunduğu ve birçok komiserin imamlardan emir aldığı” yolundaki sözlerine de yer verildi. Canada Free Press haberinin başlığında “Yeryüzündeki en tehlikeli İslamcı” diye söz ettiği Gülen’in, ABD’de 140’tan fazla okulu bulunduğu halde ABD antiterör yetkilileri, Amerikan medyası ve kamuoyunun ilgisini çekmediğini de yazdı. Gülen’in Pennyslvania’dan uluslararası operasyonlarını yönettiğini kaydeden Canada Free Press, Gülen’in 25 milyar dolarlık bir mal varlığına hükmettiğini ve AKP’nin faaliyetlerini yönetmeye devam ettiğini kaydetti. Zeybek’ten Alevilere mektup ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Demokrat Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, Alevi yurttaşların inançlarının görmezden gelinmesini ya da başka inançlara zorlanmasını milli, manevi ve insani esaslara aykırı gördüklerini, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeniden yapılandırılarak ortak çatı kurum haline getirilmesi gerektiğini belirtti. Cem Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan’a bir mektup gönderen Zeybek, “Cemevlerine arsa tahsisi sağlanmalı, mali destekte bulunulmalıdır. AleviBektaşi inançları doğrultusunda geçmişte kurulan vakıfların mülkleri, Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı’na geri verilmelidir. Devlete ait televizyon ve radyolarda Alevi inanç ve kültürüyle ilgili yayınlar yapılmalıdır” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle