28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 N SAN 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR ‘TÜRKAN’ 19 MAYIS’TA GÖSTER MDE 17 Saylan’ın son altı günü beyazperdede Kültür Servisi Cüzamla savaşta ve eğitimde dünyaya örnek olan çalışmalarıyla tanınan, Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı kurucusu Prof. Türkan Saylan’ın yaşamöyküsü sinemaya taşınıyor. Yapımcılığını Koliba Film Ata Türkoğlu’nun ve yönetmenliğini Cemal Şan’ın üstlendiTürkan Saylan ği “Türkan” filminin senaryosu Oya Yüce ve Ayça Mutlugil’e ait. Filmde Türkan Saylan’ı ünlü oyuncu Rüçhan Çalışkur canlandıracak. Rüçhan Çalışkur 19 Mayıs’ta vizyona girecek filmde rol alacak diğer oyuncular ise Ragıp Savaş, Tardu Flordun, Özge Özder, Şebnem Sönmez, İsmail Hacıoğlu, Selin Demiratar, Burçin Oraloğlu, Altan Erkekli, Begüm Birgören, Binnur Kaya, Şevket Çoruh, Tanju Tuncel, Yurdaer Okur, Ahmet Saraçoğlu ve Evren Bingöl. Filmin müziklerinde ise Cem Tuncer, Nail Yurtsever ve Engin Arslan’ın imzası bulunuyor. Açık biçim geleneği... Tolga Tuncer’in ‘Genç Osman’ın ‘Curcuna’ sahnesindeki ‘meddahlık’ rolü güncel siyasi tartışmalardan uzakta, geleneksel tiyatromuz bağlamında değerlendirilmeli lerinde böyle bir ustalık, seyirciyle temas kurmakta böyle bir rahatlık çok nadirdir” diyordu. Ben aynı ustalığı Dario Fo’da da gözlemlemiştim. 1984’te Carlo ile birlikte Finlandiya’nın Tampere kentindeki Dario Fo oyunları festivaline gittik. Carlo beni kuliste biraz sonra sahneye çıkacak olan Dario Fo ile tanıştırdı. 12 Eylül darbesinden sonra Türkiye’den ayrılmak zorunda kalan bir tiyatrocu olduğumu öğrenen Dario beni en ön sıraya, Finlandiya kültür bakanının yanına oturtabilmek için çok uğraştı, ama mümkün olmadı, gerçekten hiç yer yoktu. Biz Carlo ile beraber temsili balkondan izledik. Ama Dario Fo, o unutulmaz “Mistero Buffo”sunun bir yerinde seyirciyle konuşmaya başladı, sonra kültür bakanına bir iki laf attı ve salonda faşizmden kaçmış Türkiyeli dostları olduğunu, onların kendi protokolündeki yerinin kültür bakanından önce geldiğini ekleyiverdi. Tabii, hiç kimsenin buna tepki göstermediğini, salondan çıkıp gitmediğini ayrıca belirtmeme gerek yok. nedeki bir koltuğu gösterdi. Bütün salon gülmekten kırılıyordu. Adamcağız alı al moru mor yerine geçti, oturdu. Altan Ağabey “Tamam mı beyefendi? Yerleştik mi artık?” dedi, ardından bağırdı: “Perde!” Oyun dinmeyen bir alkış yağmuru altında yeniden başladı. Sahneden bakıldığında tüm seyirci kitlesi eşittir, kimsenin birbirinden fazlası eksiği yoktur. Bunun dışındaki bakışları tiyatro sanatı kaldırmaz. Üstelik “açık biçim” geleneğinde sahne ile seyirci de eşittir. Hindistan’da saatler hatta bazen günler süren “Mahabharata” seyirlik gösterilerine izleyiciler ellerinde yemek kaplarıyla giderler. Bu bir saygısızlık olarak algılanmaz, çünkü bu davranış o tiyatronun uzlaşım sınırları içindedir. Sahneden seyirciye laf atılması kadar doğaldır bu. Seyirciyle ilişki kurmak, taklit yapmak, hatta bazen hınzırca sataşmak çok ustalık gerektiren hassas bir iştir kuşkusuz, ama Türkiye’de bu ustaları yetiştirmiş bir tiyatro geleneği ve onun yarattığı bir açık biçim uzlaşımı tüm erozyona rağmen hâlâ mevcuttur. Bu geleneği karalamak değil, mutlaka korumak ve yaşatmak gerekir. Birkaç gündür eleştiri oklarına hedef olan Ankara Devlet Tiyatrosu’nun değerli sanatçılarından Tolga Tuncer’in üç yıldır kapalı gişe oynayan “Genç Osman”ın “Curcuna” sahnesindeki “meddahlık” rolünün de güncel siyasi tartışmalardan uzakta, geleneksel tiyatromuz bağlamında değerlendirilmesi ve Tolga’nın geçmişten bugüne uzanan bir çizgiyi o küçük sahnenin sınırları içinde hakkıyla devam ettirdiğinin unutulmaması gerektiği kanısındayım. Ne demişler: Sürçi lisan ettiysek affola… aemelmesci@yahoo.fr Münir Özkul Tiyatroda göstermeci olarak da nitelenen açık biçimin kökleri, geleneksel tiyatroya dayanır. Bu tiyatroda ayrıca bir “interaktif” alan açmaya gerek yoktur, çünkü tiyatro zaten “interaktif bir sanat” olarak kavranıp kabul edilir. Geleneksel tiyatromuzda Kavuklu ve Pişekâr, meddah, şenliklerde ya da ortaoyunu başlamadan önce taklitli danslarıyla izleyenleri eğlendiren curcunabazlar, hayal perdesinin Karagöz ve Hacivat’ı hep bu açık biçim geleneğinin figürleridir. Tuluat yapmak zor iştir Batı’da Elizabeth dönemi tiyatrosuna kadar sızmayı başaran bu gelenekler, “psikolojizm” yanı ağır basan tiyatronun öne çıkmasıyla birlikte silinmeye yüz tuttu. Bu nedenle 20. yüzyılın önemli yönetmenleri ve yazarları (Meyerhold, Brecht, günümüzde Brook, Mnouchkine…) yenilik arayışlarında, genellikle Uzakdoğu ve Doğu geleneksel biçimlerine yöneldiler. Bizde ise Tanzimat’tan bu yana yüzünü Batı’ya dönen tiyatro, canlı bir biçimde varlıklarını sürdüren gelenekleri bir türlü modernleşme çabaları içine katamadı, o geleneklerden yola çıkan modern sentezler üretemedi. Anadolu kültür birikiminin yeni bir sahne dili ve plastiği arayışında sunabileceği olanaklardan yeterince yararlanılmadı. Ne ilginçtir ki, herkes tarafından siyasi malzeme olarak kullanılan “geleneklerimiz ve göreneklerimiz”, en yararlı olacakları alanda, sanatta ve tiyatroda küçümsendi. “Tuluat yapmak” bir tür hakaret ve aşağılama deyimi haline geldi. Dario Fo’nun “La Commune” tiyatrosundan yetişmiş İtalyan yönetmen Carlo Barsotti 1985’te Türkiye’ye gelmiş, bu arada da İzmir Fuarı’nda Erol Günaydın ile Münir Özkul’u izlemişti. Avrupa’ya döndüğünde “Avrupa sahne Tiyatro bir uzlaşım sanatıdır Tiyatro bir uzlaşım (konvansiyon) sanatıdır. Bir Çehov oyununun ortasında oyuncu seyirciyle konuşmaya başlarsa bütün atmosfer yok olur, oyun amacından sapar. Ama İsmail Dümbüllü sahneye salatalık atan seyirciye, “Teşekkür ederim, kartvizitini göndermişsin” dediğinde veya Gazanfer Özcan en ön sırada oturan bir seyirciye takıp onun taklidini oyunun bir parçası haline getirdiğinde, kahkahalar tüm salonu kaplar, amaç hasıl olur. Çünkü sahne ile seyirci arasında bu açık biçim konusunda bir anlayış ortaklığı, bir uzlaşım mevcuttur. Yapılan da bu uzlaşımın sınırları içindedir. Haldun Dormen’in sahneye koyduğu “Bit Yeniği” ile Atlantik sinemasında turnedeydik. Oyunun açılışında sahnede ben ve Altan (Erbulak) Ağabey Bruno’nun yakılma belgesi bulundu ASLI KAYABAL Dario Fo MİLANO Engizisyon mahkemesinin kararı ile 17 Şubat 1600’de Roma’da yakılarak öldürülen felsefeci Giordano Bruno’yu alevler arasında yanarken yansıtan bir belge Roma Devlet Arşivi’nde ortaya çıktı. Dönemin noteri Giuseppe De Angelis’in imzasını taşıyan eskiz, Bruno’nun Nona Tor Cezaevi’nden yakıldığı Campo de Fiori’ye getirilişini yansıtıyor. Belgenin Giordano Bruno’ya ait ilk görsel malzeme olduğu vurgulandı. De Angelis imzalı eskizde felsefeci Bruno’nun uzun bir tunik giydiği ve arkada tuttuğu ellerinin bir direğe bağlandığı belirtildi. Bruno’nun yüzünde biraz sakal olduğu ve bakışlarında tehditkâr ve boyun eğmeyen bir ifadenin dikkat çektiği aktarıldı. Engizisyon’a karşı geldiği gerekçesiyle yakılarak öldürülen Giordano Bruno’yu gösteren bu değerli belgeyi 15 Mayıs’ta başkentte açılacak Caravaggio sergisi nedeniyle Roma Devlet Arşivi’nde bazı tarihi belgelerin restorasyonunu yürüten Michele Di Sivo ve Orietta Verdi adlı araştırmacılar ortaya çıkardı. Eskizin yanında 1 Ocak31 Mart 1600 günleri arasında süregelen gelişmeler konusunda bilgi veren Latince kaleme alınmış değerli bir el yazmasının bulunduğu belirtildi. Eskizin çizeri noter De Angelis’in, Kardinal Giulio Antonio Santori ile birlikte Bruno’nun yakılmasına tanıklık ettiği aktarıldı. vardık. Birden salondan bir ses yükseldi: “Altan Bey, Altan Bey, bir dakika daha ben yerimi bulamadım!” Geç kalmış bir seyirci epey gürültülü bir şekilde yerini arıyordu. Ben sahnede kalakaldım. Altan Ağabey bir an salona baktı, sonra oyunu kesti ve “Beyefendi yerinizi bulamadınızsa buyurun buraya oturun” diye sah Grup Yorum konserine 200 bin kişi katıldı Kültür Servisi Grup Yorum’un “Bağımsız Türkiye” konseri, dün Bakırköy’deki Cumartesi Pazarı Alanı’nda yapıldı. Haziran 2010’da İnönü Stadyumu’nda 50 bin kişiyi bir araya getiren Grup Yorum’un bu konserde hedefi 100 bin dinleyiciydi, konsere yaklaşık 200 bin kişi katıldı. “Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye”, “Yaşasın Sosyalizmin Halk Cephesi” pankartlarının açıldığı, “Türküler Susmaz, Adalet Sürer”, “Faşizme Karşı Omuz Omuza” sloganlarının atıldığı konser, bir hayli coşkulu geçti. Konser öncesinde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan solist Sema Altın, bundan sonraki halk konserlerinde milyonlarla buluşacaklarına inandıklarını belirterek “Ücretsiz düzenlediğimiz bu halk konserimizde, bağımsız Türkiye düşümüzü haykıracağız. Konseri izlemek için 7’den 70’e, gencinden çocuğuna, yaşlısına kadar birçok insanın bir araya geldiğini görmek bizi çok mutlu etti. Önümüzdeki halk konserlerinde, milyonların geleceğine inanıyoruz” dedi. Venezuela Bolivar Cumhuriyeti Başkonsolosu’nun kısa bir konuşması, Beşik Halk Oyunları Topluluğu’nun gösterisiyle Tuncel Kurtiz’in şiir dinletisinin ardından sahneye çıkan Grup Yorum, en sevilen şarkılarını seslendirdi. Fotoğraf: SERKAN YILDIZ FEST VAL 512 MAYIS TAR HLER ARASINDA YAPILACAK Philadelphia Orkestrası iflas etti Kültür Servisi ABD’nin ünlü Philadelphia Orkestrası, iflas bildiriminde bulunuyor. Orkestranın sözcüsü Kate Johnston, Philadelphia kentindeki bir federal iflas mahkemesine konkordato (anlaşmalı iflas) başvurusunda bulunma kararı aldıklarını duyurdu. Johnston, orkestranın nakit sıkıntısı içinde olduğunu ve bütçe açığını kapatmaya çalıştığını belirtti. Ancak yetkililer, konkordato başvurusuna karşın orkestranın konserlerine ve ticari faaliyetlerine devam edeceğini ve 111 yıllık tarihi bulunan, ABD’nin en iyi orkestralarından biri olarak kabul edilen Philadelphia Orkestrası’nı kurtarmak amacıyla bir bağış kampanyasının başlatılmasının planlandığını kaydetti. Kadın filmleri uçmaya hazır... Kültür Servisi 14. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali için geri sayım başladı. Mayıs ayında Ankara’da gerçekleştirilecek festival, seyircisine sinemayla bir dünya yolculuğu vaat ediyor. Uzun, kısa ve belgesel filmlerin yanı sıra söyleşi ve paneller, film okuma seansları, sergiler ve Ankara’daki üç üniversitede düzenlenecek özel programlarla rengârenk bir hafta başkentlileri bekliyor. Festival seyircisinin yakından takip ettiği tanınmış yönetmenler bu yıl da yepyeni filmleriyle Uçan Süpürge’ye konuk olacak. Doris Dörrie, Margarethe von Trotta, Iciar Bollain, Tahmineh Milani, Dorota Kedzierzawska ve Marta Meszaros, Almanya, İran, Polonya, Macaristan ve İspanya’dan Ankara’ya taşıyacakları son filmleriyle festival takipçilerine dolu dolu bir hafta armağan edecek. Festival 512 Mayıs tarihleri arasında Kızılırmak Sineması ve Goethe Institut Ankara’da, 912 Mayıs arasında ise Hacettepe Üniversitesi, ODTÜ ve Ankara Üniversitesi’ne tüm sinemaseverleri bekliyor. http://festival.ucansupurge.org stanbul e Modern’d ‘6. Çocuk Şenliği’ Kültür Servisi İstanbul Modern Sanat Müzesi, 6. Çocuk Şenliği’ni 1922 Nisan 2011 tarihleri arasında gerçekleştirecek. Çocuk Şenliği süresince 412 yaş arasındaki çocuklar “Uçurtma Atölyesi”, “Resim Arkadaşları”, “Penceremden Doğan Hayaller” ve “Evcil Doğa” başlıklı eğlenceli etkinliklere ücretsiz olarak katılacaklar. Rezervasyon ve ayrıntılı bilgi için: 0212 334 73 41. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle