16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 N SAN 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA 15 Yeni Gerici Rejime Doğru Anayasa Mahkemesi’ne Soru Anayasa Mahkemesi’nin, ancak 2.5 yıl sonra verebildiği kararında, siyasi kadrolaşma uğruna uzman haberci ve teknik personelin maaşlarını donduran, onların özlük haklarını bekçi kadrosuna indiren TRT Yasası’nda anayasaya bir aykırılık bulamadığını aktarmıştık. Oysa, aynı Anayasa Mahkemesi’nin daha önce verdiği hükümlerde, özerklik ilkesi çerçevesinde TRT’nin siyasal iktidarın baskısından uzak tutulması gerektiği konusuna özel önem verdiğini duyurmuştuk. TRT’den meslektaşlarımız aradı. Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerine bir soruları varmış, aracılık etmemizi istediler. Soru şu: “Siyasal iktidar bir yasa çıkarıp Anayasa Mahkemesi üyelerinin kadrolarını zabıt kâtibi ile eşdeğer tutsa, o yasa anayasaya uygun olur mu, olmaz mı? Bırakın anayasayı, yargıç vicdanına sığar mı, sığmaz mı?” TKP Başkanı Erkan Baş’a göre, 2011 seçimleri öncesi “yeni gerici rejimin” yerleştirilmesi amacı merkeze alınmış gözüküyor: “Eylem ve söylemleriyle, AKP’nin seçim stratejisinden okunan, hedefin Türkiye’nin bir ‘ılımlı İslam’ ülkesine dönüştürülmesi olduğudur. Buradaki ‘ılımlı’ sıfatı, sermaye ile onun uluslararası boyutu olarak emperyalizmle uyumluluğu vurgulamaktadır. AKP, 2011’in ikinci yarısından sonra başlayacak dönem için emperyalizm, büyük sermaye ve hükümet arasında ‘sımsıcak barış’ vaat etmektedir. CHP’de elinden geldiğince bu sürece, pozitif muhalefet olarak katkılarını esirgemeyeceğini ortaya koymaktadır. Bu süreci durduracak bir emekçi halk dinamiği örülemezse, seçimlerden sonra AKP’nin Osmanlı Türkiyesi ‘herkesin katkılarıyla’ kurulacak.” TKP’nin seçim kampanyasına gelince... Erkan Baş, 13 Haziran günü itibarıyla artarak devam edecek saldırı dalgasını göğüsleyebilecek bir direncin örgütlenmesini hedeflediklerini belirtti. Seçimlerdeki temel çağrıları “Boyun eğme” olacakmış: “Yaşadığımız tarihsel önemdeki dönüşüme şimdilik toplumun en azından yarısının karşı çıktığını söyleyebiliriz. Bu direnç sürdüğü sürece, bu dönüşüm gerçekleşemeyeceği gibi, direncin büyüme olasılığı da çok güçlüdür. Ancak düzen içi muhalefet odakları, AKP karşıtı tepkinin toplumsal bir uyanışa, gerçek bir tepkiye dönüşmesini engellemeye, halkın geniş kesimlerinin olabilecek en geri kabulleniş noktasına mahkum edilmesine hizmet eden bir tutum takınmış durumdadır. Türkiye buna mahkum değildir.” Bir Haftanın Ardından 16. İzmir Kitap Fuarı dün büyük bir coşkuyla açıldı. İlk saatlerden itibaren salonlar binlerce Egeli ile doldu. İzmir’de kitapseverler fuara bir bayram şenliğine gelir gibi neşeyle geliyorlar. Özellikle cıvıl cıvıl gençleri görünce insanın içi ısınıyor. Her fuarda olduğu gibi bu fuarda da Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile Konak Belediye Başkanı, şair, Dr. Hakan Tartan’ın önemli katkıları var. İlk günkü görüntülere bakıldığında 24 Nisan akşamına kadar sürecek fuarda bu yıl ziyaretçi rekorunun kırılacağını tahmin etmek zor değil. İzmir gâvurluğa devam ediyor yani! Fuar alanının dışında ise Yükseköğrenime Geçiş Sınavı’nda (YGS) mağdur edilen liseli öğrenciler bildiri dağıtıyorlar. Bu çocuklar 1980 darbesi sonrası yetişen gençler gibi edilgen, yılgın, ülke sorunlarına uzak değiller; tam tersine son dokuz yıldır tanık oldukları olaylar, yaşadıkları haksızlıklar onlara yüksek bir bilinç kazandırmış. Türkiye’nin dört bir yanında sokaktalar, haklarını arıyorlar. Devlet yetkililerinin açıklamalarından etkilenmiyor, polis coplarından yılmıyorlar. Kendi doğrularını savunuyorlar. Başbakan’ın beş ana başlık altında açıkladığı seçim beyannamesi bana “şaka gibi” geldi. Özellikle iki başlık: “İleri demokrasi” ve “büyük ekonomi”. Bunun ne anlama geldiğini dokuz yıl içinde birçok kez görüp anladık. Demek ki bundan böyle de hak arayan işçilerin üzerine su sıkılacak, mağdur öğrenciler coplanacak, gazetecilerin, yazarların, bilim insanlarının evleri basılacak, bilgisayarları sökülecek, kitapları çuvallanacak, kendileri de nedenini bilmeden içeri tıkılacaklar, aylarca, yıllarca sürecek tutukluluklara mahkum edilecekler. Henüz taslak halinde olan, yayımlanmamış kitaplar yasaklanacak, yazarları demir parmaklıklar altına gönderilecek. “Bu ne iştir” diye soran yabancılara Başbakan, kitapla bombayı karşılaştırarak yanıt verecek. Yüzde 10’la dünyanın en yüksek seçim barajı olan antidemokratik engel olduğu gibi kalacak. Ülkemizin yüz akı heykeltıraşlarımızın yapıtları yıkılacak. Başbakan, Türkiye’nin ekonomik büyüklük açısından dünya sıralamasında 16.’lığa yükselmesiyle övünüyor. İyi de bunun bedeli nüfusumuzun yarısının yoksulluk sınırının altına düşmesi oldu. Şimdiyse hedef, sıralamada 10.’luğa yükselmek. Eğer bu gerçekleşecek olursa nüfusumuzun en az dörtte üçü yoksulluk sınırının altına düşecek. Haydi hayırlısı! İmamcıların gadrine uğrayarak başına olmadık işler gelen eski Erzincan savcısı İlhan Cihaner CHP tarafından Denizli’de 2. sırada aday olarak gösterildi. CHP, Yüksek Seçim Kurulu’nun himmetiyle çok eleştiri alan “unutkanlığını” telafi etme olanağı buldu. Başarı dileklerimiz Sayın Cihaner’e. Gazetemiz yazarlarından Orhan Bursalı, 10.04.2011 tarihli “Bu Yurt, Bu Yurdu Sevenlerindir” başlıklı yazımı okumuş, bu yazının “çok bilinmeyenli bir denklem” olduğu sonucuna varmış ve bu yazıma ilişkin bir soru paketi oluşturmuş. Tüm sorularını bir seferde yanıtlayacak olsam bir kitap olur; ama yanıtsız bırakmam da doğru değil. Sorularını zaman zaman bu köşede yanıtlayacağım. İlk sorusuyla başlayalım. Soru: “Ulusçuluk ile neyi kastediyordu? Örneğin MHP ideolojisini mi?” Yanıtlıyorum: Ulusçuluk gibi somut bir sözcük ile “milliyetçilik”ten başka ne kastedilebilir ki? Bir İngiliz “nationalism”, bir Fransız “le nationalisme”, bir Alman “der Nationalismus” sözcüğünden ne anlıyorsa ben de onu anlıyorum, yani milliyetçiliği. Sözcüğün kökü tüm bu dillerde olduğu gibi “ulus” ise ism, isme, ismus ve çuluk ekleriyle başka bir şey anlamak mümkün mü? MHP’nin ideolojisine gelince, adının kısaltmasındaki (M) harfi zaten dünya görüşünü yansıtıyor. Başka söze herhalde gerek yok, diye düşünüyorum. İyi bir hafta dileklerimle… Neden Manisa Değil? Şöyle bir öykü dilden dile dolaşıyor: Ekim 2006’da Meclis’e giderken zırhlı aracında rahatsızlanan Recep Tayyip Erdoğan aracın camları balyozla kırılarak çıkarılmıştı hastaneye kaldırılmıştı ya, işte o gün kendisini ilk ziyaret eden kişilerden biri Bülent Arınç olmuş. Erdoğan ayılınca Bülent Arınç, geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra “Sayın Başbakanım rahatsızlığınız, ileride cumhurbaşkanı olmanızı engelleyebilir” demiş. Bir yıl sonra da Arınç’ın Çankaya için Abdullah Gül’ü desteklemesi, işin tuzu biberi olmuş. Diyeceğimiz şu: Son AKP listesinde Bülent Arınç’ın Manisa’dan alınıp Bursa’ya konulmasının ardında ne var sorusunun karşılığının büyük ölçüde bu öyküde yattığı söyleniyor. Doç. Dr. Ayşenur İslam, çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği yapmış. Ertuğrul Günay’ın Kültür Bakanlığı döneminde de Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne getirilmiş. Son açıklanan listelere göre Elti İslam, Sakarya 4. sıradan AKP adayı. Ayşenur İslam’ın bir başka özelliği de, Türkiye’de ilk kez türbanla Meclis’e giren milletvekili unvanına sahip Merve Kavakçı’nın eltisi olması. Turgut Özal döneminin önemli isimlerinden Hasan Celal Güzel de AKP’den Ankara adayı olacaktı. Ancak, geçen günlerde bir kalp krizi geçirince yerine eşi aday yapıldı. Ülker Güzel, Ankara 1. bölge 8. sırasından aday. Yerine Aday Ağlayan Mask Kapatılacak tiyatrolara replik önerisi: Bir insan benliğini yitirip dönmeye görsün. Olduğu yeri yitirmemek için atmadığı takla kalmaz. 12 Eylül cuntasının arkasındaki bir numara olarak bilinen emekli Orgeneral Ali Haydar Saltık öldü. 12 Eylül dönemine aynı büroda birlikte tanık olduğumuz, cuntanın kanlı yüzünü kitapları ile kamuoyuna açıklamış olan meslektaşımız Erbil Tuşalp’e, “Merhumu nasıl tanırdın” diye sorduk. Karaburun’da Narsisus (Nergis) Vadisi’ne kaktüs dikerken yanıtladı sorumuzu: “Sana iki Haydar Saltık anısı aktarayım. Birincisi: Hasan Cemal (o dönemde Merhumu Nasıl Tanırdın? Cumhuriyet Ankara Bürosu temsilcisi), beni bir eski zabit olarak, Haydar Saltık’ın oğlunun düğününe gönderdi, ‘Git sor bakalım, Cumhuriyet’i nasıl buluyormuş?’ diye. Gittim, sordum Haydar Saltık’a, ‘Paşam, Cumhuriyet’i izliyor musunuz? Nasıl buluyorsunuz?’ Yüzüme baktı, ‘Bu soruyu cevaplarsam eğer, çevreden kavga ediyoruz sanırlar’ dedi. İkincisi: Yönetime el koyan Milli Güvenlik Konseyi adına kamuoyuna duyuracakları yasayı anlatmak üzere Haydar Saltık bir basın toplantısı yaptı. Anlattı, anlattı, sonunu şöyle bağladı: Bizim söylediklerimiz yasa değerindedir ve anayasaya aykırılığı da iddia edilemez.” Erbil Tuşalp, sözünü şöyle bitirdi: “Çok demokrat adamdı.” K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Bir ‘Ülke Kent’: İstanbul 1927 yılında yapılan nüfus sayımında, Türkiye’nin nüfusu 13 milyon (13 milyon 648 bin), İstanbul kentinin nüfusu ise 705 bin (704 bin 825) kişi olarak saptanmış. Günümüze kadar Türkiye’nin nüfusu 6 kat (yüzde 540) artarak 73 milyonu, İstanbul kentinin nüfusu da 20 kat (yüzde 2000) artarak 13 milyonu da aşmış durumda. 705 bin kişi olan İstanbul kentinin nüfusu, bugün 1927 yılındaki Türkiye nüfusuna eşitlenmiş ve bir “ülke kent” konumuna gelmiştir. Bir araştırmaya göre: “Her yıl nüfusu 170 bin kişi artan İstanbul, 13 milyonluk nüfusu ile 118 ülkeyi geride bıraktı.” 200’den fazla ülkenin yer aldığı, 7 milyarlık nüfusa ulaşan dünyamızda, ülkelerin nüfus çokluğu sıralanmasında Türkiye 17. sırada yer almaktadır. İngiliz nüfusbilimci Robert Malthus’un “nüfus artışının” dünyada büyük sorunlar yaratacağı görüşü yankılar uyandırmış ve tartışmalara neden olmuştur. Nüfus artışı için toplumların önlem alması gerektiğini savunan Malthus, az sayıda çocuk sahibi olmak için, doğurganlığın azaltılması yönünde kısıtlamalar getirilmesini önermiştir. Malthus’un görüşüne göre önlem alınmadığı ve kısıtlama getirilmediği zaman, toplumların nüfusu geometrik dizi (1, 2 , 4, 8, 16, 32, 64, 128…) olarak artacak, buna karşılık insanın yaşamını sürdürebilmesi için gereken besin maddeleri ise ‘aritmetik dizi’ şeklinde (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8) artacaktır. Bunun sonucunda, nüfus ile besin maddeleri arasındaki artış farklılığı, yoksulluğa, açlığa, ölümlere ve savaşlara neden olacaktır. Televizyonlarda yapılan söylemlerde, Türkiye nüfusunun giderek yaşlandığı ve “genç nüfusun” azınlıkta, “yaşlı nüfusun” (60 yaş ve üstü) çoğunlukta olduğu sıkça dile getirilmektedir. Oysa TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) verileri bu görüşün aksini kanıtlar niteliktedir. Türkiye nüfusunun yüzde 89’u olan 65 milyon 900 bin kişinin 0 ile 59 yaş grubunda yer almasına karşın, nüfusun yüzde 11’ini oluşturan 7 milyon 800 bin kişi de 60 yaş ve üstü “yaşlılar” grubunda yer almaktadır. HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] Yaş Gruplarına Göre Türkiye Nüfusu 2010 Yılı Yaş Grubu 04 59 1014 1519 2024 2529 3034 3539 4044 4549 5054 5559 6064 6569 7074 7579 8084 8589 90+ Toplam Kişi 6.178.723 6.131.118 6.568.741 6.277.307 6.267.787 6.437.922 6.209.967 5.566.117 4.594.723 4.700.291 3.706.289 3.264.313 2.491.954 1.807.292 1.420.784 1.118.047 664.301 244.362 72.950 73.722.988 Nüfusa Oranı % 8,38 % 8,32 % 8,91 % 8,51 % 8,50 % 8,73 % 8,42 % 7,55 % 6,23 % 6,38 % 5,03 % 4,43 % 3,38 % 2,45 % 1,93 % 1,52 % 0,90 % 0,33 % 0,10 % 100,00 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) 1/ Kürek takmak 1 için kayık ya da sandalın yan ke 2 narına dikine yer 3 leştirilmiş ağaç 4 çubuk. 2/ Ayak5 kabı kalıbının çapı... Sergen. 3/ 6 Yunanistan’ın 7 plaka imi... Cazi 8 be. 4/ Yaprakları güzel kokulu bir 9 süs bitkisi... Akıl. 5/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 “Ateşler” anlamında es 1 B A DM İ N T ON ki sözcük... İstem dışı 2 E U R O L Ü L E yapılan hareket. 6/ Su 3 K L AMO F A K da yüzdürülerek çekilen 4 ME R T S İ ya da bir yere asılan cis5P U A N A S I R min sağa sola çarpmaT A R A sını önlemek için kul 6 O S K A N K A lanılan donanıma de 7 L A T 8 İ R A T MA İ L nizcilikte verilen ad. 7/ 9P E S A P A L L O “ gelicek cümle eksikler biter” (Yunus Emre)... Gökcisimlerini gözetleme. 8/ Bir nota... İşlenmemiş, ekilmemiş toprak... Bir bağlaç. 9/ Çok küçük boyutların ölçülebilmesini sağlayan düzenek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Kuşkirazı” da denilen, meyveleri reçel ve likör yapımında kullanılan yabanıl ağaç. 2/ Askeri havacılıkta “çıkış” anlamında kullanılan sözcük.. İnişli yer, bayır. 3/ Kripton elementinin simgesi... Uzak. 4/ Sac üstünde pişen yufkayı çevirmeye yarayan tahta aygıt... Brezilya’nın plaka imi. 5/ Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses... Ünlü bir Roma imparatoru. 6/ Bir gösterme sıfatı... Madagaskar’da yaşayan bir maymun türü. 7/ Kız kardeşi Elektra ile birlikte babasının öcünü almak için annesini öldüren ve birçok trajediye konu olan mitoloji kahramanı. 8/ Sanı... Ekleme, ulama. 9/ Kadınların saçlarını tutturmak için kullandıkları bir tür toka. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle