15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 12 N SAN 2011 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Sendikaların Bağımsızlığı... ‘Toprak şleyenin, Su Kullananın’ “Dedim ki İnsanın insanı sömürmesi yok edilsin. Dedim ki, Toprak onu kullananın olsun. Dedim ki, Üretmeyenin yaşama hakkı olmasın. İşte o zaman beni öldürdüler!” Bu sözü 1812 ile 1882 arasında yaşamış ve giyotinle öldürülmüş Theodor Six söylemiş! Fransız İhtilali’ni bir düşünün... Hemen anımsadınız biliyorum, Bülent Ecevit’in de aynı sözleri söylediğini... Yüz elli yıl ara!.. Ama boşa gitmiş!.. Yine topraklar kullananın değil, topraklar sahiplerinin... Yine insan insanı sömürmekte... Yine üretmeyenler en rahat yaşama hakkının sahibi... Zamanlar geçmiş gitmiş! Değişen bir şey yok! Hep aynı insanın insanı sömürmesi, yine çalışanın, üretenin ezilmesi; yine zenginin, güçlünün bir türlü yıkılmayan egemenliği... CHP lideri Bülent Ecevit bir şairdi. Milletvekili oldu. Bakan oldu, Başbakan oldu, yeterli bir öğrenimden geçseydi cumhurbaşkanı da olurdu, olacaktı. O olmadı ama cumhurbaşkanı olmak fırsatını güven duyduğu kişilere verdi. Önce Prof. Mehmet Haberal’a, o kabul etmeyince Anayasa Mahkemesi Başkanı hukukçu Ahmet Necdet Sezer’e... Sezer, yedi yıl Türkiye Cumhurbaşkanlığı’nı tam bir dürüstlükle, başarıyla sürdürdü. Şimdi Cumhurbaşkanlığı gibi bir öneriyi geri çevirmiş Mehmet Haberal, iki yıldır hapiste! Hasta hasta bir zindana kapatılmış, “Benim suçum ne” diye soruyor, yanıt alamıyor... Düşünüyorum, Ahmet Necdet Sezer cumhurbaşkanı olmasaydı, değerli bir hukuk adamı olarak Ergenekon denen davanın karşısında yer alsaydı, ya da terörcü diye suçlanan bir generalin, bir rektörün, bir yazarın avukatlığını üstlenseydi, onun yeri de ünlü savcımızın önerisiyle hapislerde olmaz mıydı? Bu dünya, işte böyle bir dünya! Ne oldum deme, ne olacağım diye biraz düşün... Bu sözü dokuz yıldır ülkemizi yönetmeye kalkışmış, dört yıl daha iktidarda kalacağını sanan, yakın yıllarda da Çankaya egemeni olacağına inanan bir kişinin de bilmesi gerekmez mi? Yüz elli yıl önce Theodor Six’ten, Bülent Ecevit’e, bir insanlık çağrısı!.. Bir gün, bir gün, diye diye!.. Sendikalar hükümetler karşısında bağımsız olmadıkça o ülkede demokrasinin sağlıklı olması olanaksızdır. Sendikaların bağımsızlığını sağlamak, sorumlu sendika yöneticilerinin ve bir anlamda da Cumhurbaşkanı’nın temel anayasal görevidir. Yrd. Doç. Dr. Engin ÜNSAL Bahçeşehir Üniv. Hukuk Fak. Öğr. Üyesi gürlüğünü yok etmektedirler. Bakanlığın bu konudaki yanlış kararları yargıdan döndüğü halde, sendika özgürlüğünü yok etme çabalarına desteği sürüp gitmektedir. endika özgürlüğü kavramı demokrasinin varlığı için bir önkoşuldur. Kavram olarak varlığını Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 87 ve 98 sayılı sözleşmelerinde bulur. 1948’de kabul edilen 87 No’lu Sendika Özgürlüğü Sözleşmesi’nin 2. maddesine göre çalışanlar herhangi bir ayrım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve bunlara üye olmak hakkına sahiptir. 3. maddesine göre işçi ve işveren örgütleri tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek, yönetim ve etkinliklerini düzenlemek, iş programlarını belirlemek hakkına sahiptir ve kamu makamları bu hakları sınırlayacak her türlü müdahaleden kaçınmalıdır. 1949’da kabul edilen toplu pazarlık hakkına ilişkin 98 sayılı sözleşmenin 1. maddesi, işçilerin sendika özgürlüğünü yok edecek her türlü harekete karşı korunacağını, bu korumanın özellikle bir işçinin çalıştırılmasının bir sendikaya girmemesi veya bir sendikadan çıkması şartına bağlandığı durumlarda var olacağını belirtmiştir. Bunun anlamı, sendikaların hükümetler karşısında bağımsızlığını titizlikle korumasıdır. S DDK’ye inceletilmeli Tekgıdaİş Sendikası bu konuda Cumhurbaşkanı’na, ÇAYKUR’da işverenin, Özgıdaİş Sendikası’nın ve bakanlığın yaptığı, yasa ve 87, 98 sayılı sözleşme ihlallerini belgeleyen bir dosya gönderdiği halde bu konuda henüz bir işlem yapılmamıştır. Cumhurbaşkanlığı, Çalışma Bakanlığı’nın, Hakİş üyesi sendikanın ve ÇAYKUR yöneticilerinin, sendika özgürlüğüne, iç hukuk hükmündeki uluslararası sözleşmelere yargı kararı ile belgelenmiş aykırı eylem ve işlemlerini mutlaka DDK’ye inceletmelidir. Bu ülkenin sayıları az da olsa ilerici ve yurtsever sendikalarına bu konuda tarihi bir görev düşmektedir. Bu sendikaların yöneticileri, hükümetin ve yandaşı sermaye gruplarının sendika özgürlüğünü bertaraf eden müdahalelerini belgelemeli ve bunları ILO, ETUC ve ITUC yönetimine sunmalıdır. ILO’dan bir Araştırma Komisyonu (Fact Finding Mission) istemeli ve sendika özgürlüğünün hükümet tarafından yok edilişini kanıtlatmalıdır. Hakİş Konfederasyonu’nun üye olduğu ETUC ve ITUC’a sunacakları belgelerin kanıtlayacağı gibi sendika özgürlüğünün yok edilmesi için hükümet ile işbirliği yapan bu konfederasyonun sendika özgürlüğü konusundaki duruşunun incelenmesi istenmeli ve gerektiğinde uluslararası kuruluşlardan ihracını gündeme getirmelidirler. Sendikalar hükümetler karşısında bağımsız olmadıkça o ülkede demokrasinin sağlıklı olması olanaksızdır. Sendikaların bağımsızlığını sağlamak, sorumlu sendika yöneticilerinin ve bir anlamda da Cumhurbaşkanı’nın temel anayasal görevidir. Liseliler... Şu ÖSYM sınavları... “Önemli bir şey yok” deseniz bile, sinek düşmüş çorba gibi... Mide bulandırıcı... Tiksindirici... Çocuklar bu çorbayı içmeyecekler... Bu kuşağa yemeğini yedirmek için iki saat tavşan taklidi yapan baba gördüm... İşe yaramadı da “Çocuğunu sırtında gezdiren mavi inek” oldu baba... Yine de yemedi... Ceza olarak babaya yedirdi lahanayı... Biraz şımarık büyüdüler bize göre... Misal; bizler gibi tokadın tadını bilmiyorlar... Oysa bizim kuşaklar birer tokat uzmanıydı; tokat çeşitleri, tokat türü, tokat mesafesi... Tokattan kurtulmanın yolları, tokat savma yöntemleri, tokat öncesi alınacak önlemler ile tokat sonrası yapılacak işler... Başımıza vurula vurula belki aptal olduk... Ve elli senedir çocuklarımızın geleceğini çalan iktidarlardan umut bekleyip duruyoruz... Ve tokattan beter cezalar kestik çocuklara, aptallığımızdan... Sabah güneşini başları yastıkta, çok az hissettiler... Kurulu saatler alacakaranlıkta canavarlaşıp bağırdılar ve çocuklar her zaman ağlamaklı kalktılar yataklarından... Kahvaltının son lokması ağızlarında, koşarak indiler merdivenlerden... Okula... Derse... Dershaneye... Kursa... Zıkkımın kökü ne varsa... Üniversite hayalleri ile tüm eziyetlere dayandılar... ÖSYM sınavlarına sabırla hazırlandılar... Ağladılar, sızladılar, ama güzel hayalleri vardı... Rüyalarında erkekkız el ele koşup durdular geleceğe... Prensler, prensesler gibi... Ama şimdi... Çorbada sinek var... Ve kaç gündür sokaklardalar... Bizlere göre daha akıllı, daha özgür, daha kimlikliler... YGS sınavlarının iptal edilmesi bir yana, parasız, çağdaş, sınavsız, hilesiz, şifresiz, adam gibi üniversite istiyorlar liseliler... Bu sınavlardan sonra ne yaparsanız yapın, geleceklerinin çalınmadığına inandıramazsınız onları... Ne istediklerini dinleyin... Ne istiyorlarsa, o... Ben onlara güveniyorum... mancılık işkolunda, belediyelerde işçilerin sendika seçimine müdahalede bulunmuşlardır. Torba Yasa’nın TBMM görüşmelerinde olduğu gibi, Türkİş yöneticilerinin ekim genel kurulunda yeniden seçilmelerini kuvvetlendirmek için işçilerin karşı çıktığı üç maddeyi tasarıdan çıkararak ve bunu Türkİş’in başarısı olarak yansıtarak, işçilerin temsilcilerini özgürce seçmelerine dolaylı müdahale çabası sergilemişlerdir. Güdümlü sendikalar Hükümetin kendisine biat eden güdümlü sendikalar yaratmak çabası açıktır. Bazı sendika ve konfederasyon yöneticileri, üye sayılarını kendi çabaları ile değil hükümet desteği ile sağlamak için sendika özgürlüğü kavramını rafa kaldırmıştır. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı’na son derece önemli bir görev düşmektedir. Anayasının 104. maddesi, Cumhurbaşkanı’na Devlet Denetleme Kurulu üyelerini atama ve 108. maddesinde bu kurul aracılığı ile her türlü işçi ve işveren kuruluşlarında her türlü inceleme, araştırma ve denetleme yapma görev ve yetkisini vermektedir. Bu yetki, sendikaların uluslararası sözleşmelere uyumunu, Çalışma Bakanlığı’nın yansızlığını, işçilerin sendika seçimini özgürce yapıp yapamadıklarını da denetlemeyi içeren bir yetkidir. Hakİş Konfederasyonu’na bağlı sendikalar, yukarıda saydığımız işkollarında Çalışma Bakanlığı’nın toplusözleşme yapma yetkisini belirleme konusunda yanlı davranma eğiliminden yararlanarak kamu makamlarının, kamu işverenlerinin ve siyasilerin baskısını da arkalarına alarak işçilerin sendika seçme öz ükümetlerin müdahalesi Her iki sözleşme de T.C hükümetleri tarafından onanmış ve anayasanın 90. maddesi hükmü gereği iç hukuk hükmü niteliğini kazanmıştır. Bu onama sonucu hükümetler kesinlikle çalışanları sendika tercihine, yönetimine ve yöneticilerin seçimine asla müdahale etmemek durumundadır. Bu kesin zorunluluğa rağmen yakın geçmişte hükümet ve yandaşı sermaye grupları gıda işkolunda, or H C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle