23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 MART 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA 15 yüzyılda kurulan Engizisyon Mahkemesi’dir. Bu mahkemenin özelliği, son karar merciinin yargıçlar kurulu değil, Papa’nın atadığı ve “Birinci Enkizitör” diye anılan bir başsavcı oluşuydu. Bu başsavcı, ihtiyaca göre “taşınır” mahkemeler kurar, bir savcıya yetki verir, yargıçlar kurulu atar, yanlarına infazla sorumlu işkencecileri ve cellatları alet edevatlarıyla birlikte katar, bir nöbetçi mangası eşliğinde görev yerine gönderirdi. 1478’de İspanya’da, 1531’de Portekiz’de çok iş olduğu için kalıcı kurulan mahkemelerin tüm savcıları da yetkilerini Vatikan’daki Başsavcı’dan almış olup, tek merkezden yönetilen Engizisyon Mahkemesi’nin çoğul anılmasının nedeni bu alt yapılanmadır. Bilinenin aksine yeniçağla bitmeyen ve yer yer, örneğin Almanya’da 18. yüzyıl başına kadar süren Engizisyon Mahkemeleri, yüzyıllar boyunca Avrupa’da bir dehşet iklimi yarattı. Güya Katolik dogmaları inkâr edenleri, ruhunu şeytana satan ya da şeytana tapanları ve büyücüleri yargılayan bu özel yetkili mahkemenin asli görevi, Katolik Kilisesi’nin hegemonyasına muhalefeti yok etmek ve muhalifleri “temizlemek”ten ibaretti. Temizlik ritüeli de dogmalar kadar değişmezdi: Sanıkların ruhu, yetkili savcının işlediğini iddia ettiği ipe sapa gelmez suçları itiraf edinceye kadar işkenceyle arındırılır, ardından günahkâr vücudu bazen canlı canlı, bazen ölüsü yakılarak temizlenirdi. yetkili mahkeme, Roma Avrupa tarihindeki ilk özel Katolik Kilisesi tarafından 9. mahkemesiyle özel yetkili bir adaletin olağan adaleti nerede aştığı, hangi hukuktan taştığı belirsizleşiyor. Ve bu belirsizlikte, kamuoyunu hem “her şey olabilir” kuşkusu, hem “bizi de alırlar” korkusu sararken, halen bazıları üç yıldan beri tutuklu sanıkların mağdur edildiğine inandırıyor. Hele özel yetkili mahkemelere, normal ağır ceza mahkemelerinin iki katı tutuklama süresi (10 yıl) tanındığından beri, karar sonucunca aklanabilecek sanıklara ilişkin “haksızlık” duygusu giderek artıyor. Çünkü bugüne değin tanık olduğumuz özel yetkili yargı uygulaması, İngiltere’nin 1679’da uygulamaya koyduğu ve çağdaşımız İnsan Hakları Bildirgesi’nin “tarihsel” omurgasını oluşturan “Habeas Corpus” hukukuna bile uymuyor. Başımıza savcı ve yargıç kesilen kenar mahalle medyasını ve “Bizimkiler n’eylerse güzel eyler” kontenjanından yandaş akademisyenleri bir yana bırakırsak, bu özel yargı sürecinde iktidar partisinin hukukçu üyeleri de hangi hukuku okudular, hangi adalete inanır ve savunurlar, belli değil. Ama bugün Türkiye’de hukukçu geçinip “özel yetkili” yargıyı savunanların, engizisyon hukukunu bilmedikleri gibi engizisyon hukuku mantığına son veren ‘Habeas Corpus’tan habersiz oldukları kesin. Bu evrensel cehalete karşın, Roma hukukuyla şeriat hukuku arasında binamaz kimilerinin, genetik içgüdüleriyle engizisyon mantığının şark versiyonu,“kısas” ilkelliğine yönelmesi, Türkiye açısından gerçekten dehşet verici bir geri kalmışlığı vurguluyor. “Düzen adaletsiz olduğ unda, düzensizlik bir adaletin başlangıcıdır.” ROMAIN ROLLAND Hukuk Tamam da Çağ Hangisi? Fotoğraf: DANİEL COLAGROSSİ 1679’da İngiltere’ninkoyduğu ve yürürlüğe demokrat dünyanın kabul edip halen uyguladığı Habeas Corpus, yani sanık insan haklarına ilişkin hukuk emri, beş kuraldan oluşur. İşte bu kurallardan Türkiye’de es geçilen bazıları: Suç eylemi gerçekleşmediği ya da kanıtların yetersiz olduğu durumlarda, yargıç sanığı salıverir. Devlete ihanet gibi ağır suçlar işlendiğine, ancak kanıtlanamadığına dair kanı oluşursa, yargıç sanığı belirli bir maddi teminat karşılığı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakır. Serbest bırakılan sanık, aynı suçlardan ötürü teminatı belirleyenin dışında başka bir yargıç tarafından tutuklanamaz. Teminat tutarı aşırı olmamalıdır. Bir sanığın tutuklu olduğu mekân, yasanın öngördüğü istisnai durumlar dışında değiştirilemez. Bir tutukluluk mekânından bir başkasına nakledilemez. Ellerinize ve Yalana Dair Bütün taşlar gibi vekarlı, hapiste söylenen bütün türküler gibi kederli, bütün yük hayvanları gibi battal, ağır ve aç çocukların dargın yüzlerine benziyen elleriniz. Arılar gibi hünerli, hafif, sütlü memeler gibi yüklü, tabiat gibi cesur ve dost yumuşaklıklarını haşin derilerinin altında gizleyen elleriniz. Bu dünya öküzün boynuzunda değil, bu dünya ellerinizin üstünde duruyor. Ve insanlar, ah, benim insanlarım, yalanla besliyorlar sizi, halbuki açsınız, etle, ekmekle beslenmeye muhtaçsınız. Ve beyaz sofrada bir kere bile yemek yemeden doyasıya, göçüp gidersiniz bu her dalı yemiş dolu dünyadan. İnsanlar, ah, benim insanlarım, hele Asyadakiler, Afrikadakiler, Yakın Doğu, Orta Doğu, Pasifik adaları ve benim memleketlilerim, yani bütün insanların yüzde yetmişinden çoğu, elleriniz gibi ihtiyar ve dalgınsınız, elleriniz gibi meraklı, hayran ve gençsiniz. İnsanlarım, ah, benim insanlarım, Avrupalım, Amerikalım benim, uyanık, atak ve unutkansın ellerin gibi, ellerin gibi tez kandırılır, kolay atlatılırsın... İnsanlarım, ah, benim insanlarım, antenler yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa rotatifler, kitaplar yalan söylüyorsa, beyaz perdede yalan söylüyorsa çıplak baldırları kızların, dua yalan söylüyorsa, ninni yalan söylüyorsa, rüya yalan söylüyorsa, meyhanede keman çalan yalan söylüyorsa, yalan söylüyorsa umutsuz günlerin gecelerinde ayışığı, söz yalan söylüyorsa, ses yalan söylüyorsa, ellerinizden geçinen ve ellerinizden başka her şey herkes yalan söylüyorsa, elleriniz balçık gibi itaatli, elleriniz karanlık gibi kör, elleriniz çoban köpekleri gibi aptal olsun, elleriniz isyan etmesin diyedir. Ve zaten bu kadar az misafir kaldığımız bu ölümlü, bu yaşanası dünyada bu bezirgan saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir. Nâzım Hikmet, 1949 Bilmenizi isterim ki, tarih boyunca ve tüm dünyada, hangi rejim altında ve hangi düzeni korumak adına kurulursa kurulsun, “özel yetkili mahkemeler”in istisnasız tümü, muhalefeti yok etmek amacına hizmet eder. İşkence de biçim değiştirmiş, daha kansız ve sofistike yöntemlerle aynı sonuçları verecek biçimde sürdürülmektedir: Muhalif ruhu yalnızlaştırarak öldürmek, tecritli bedenin de hastalık ya da intiharla ortadan kalkmasını sağlamak. Çağdaş demokrasiler, “özel yetkili mahkeme”lerin kurulmasına salt savaş ve isyan gibi istisnai durumlarda izin verir oldu. Avrupa’da her ikisi de (şimdilik) tehdit oluşturmadığından sivil hukukta “özel yetkili mahkeme” yok. ABD’de de yok. George W.Bush’un terörü bahane ederek kurdurduğu özel yetkili askeri mahkeme de, Anayasa Konseyi tarafından lağvedildi. Türkiye, AB üye adayı olduğu için kapattığı DGM’lerin yerine açtığı Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri ve özel yetkilerle donattığı savcılarla, 21. yüzyılın başında dünyada demokrasi olma iddiasındaki tek ülke örneği ve kendi örneğinin biricik izleyicisidir. Örnek tek olunca, savcılığı ve K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] Dağlarda Son Durum direnecek...” “Bu şirketler eğer bizden Öznal’a göre yine son altın istiyorlarsa, yılların “gözde” altıncılık eşlerimizin kolundaki, yöresi olan Kozak Yaylası ve parmaklarımızdaki Madra Dağı köylerinde de yüzükleri çıkarıp verelim. yerel duyarlılık öylesine Yeter ki geleceğimizi dorukta ki muhtarların bile karartmadan buradan çekip yeniden seçilme şansları gitsinler...” madencilere karşı süregelen Kaz Dağı’na göz koyan mücadeleye destek verip altıncılar için söylenen bu vermemelerine bağlı... sözler Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın... Başkanın Çanakkalelileri ağma histerisi’ bölgelerine sahip çıkmaya çağırdığını yazan Mahmut Bütün bunları duydukça Boynudelik, yöredeki diğer insanın aklına şunlar geliyor: çevre düşmanı yatırımlar “Bu yağma histerisinin hakkında da özetle diyor ki: genel seçimlere 3 ay kala “Kaz Dağı’nda altın daha da artması nedendir? madenciliği tehdidi Ülkeyi yönetenler, seçim sürerken, Çanakkale’nin su öncesi en fazla ihtiyaç kaynağı Atikhisar Barajı, duydukları oy desteğini Çan, Yenice, Bayramiç ve yitirme pahasına, Lapseki’de de altın dağlarımızı, ormanlarımızı peşindeki şirketler halkın gözden çıkarmada neden bu tepkisini çekiyor.” denli inatçı ve sabırsızlar?” Habere göre aynı tepki Yanıtın “kalkınma aşkı” bölgede planlanan termik değil, ülkeye ve ulusa ait santrallar kuşaktan kuşağa için de yaşam geçerli. değerlerini Biga’daki “pazarlama İçdaş Çelik sevdası” şirketinin olduğu, sayısız 1200 bilimsel megavatlık çalışmayla, projesini panellerle, hatta “olumlu” sempozyumlarla bulan ÇED Halkın direnişi sokak kanıtlandı... raporu, tiyatrolarında... Doğayı geri çevrecilerin kazanılamaz hukuk mücadelesiyle iptal düzeyde tahrip etmeye dayalı edilmişti… yüksek kazançlar öylesine Alarko–Cengiz ortaklığının “dayanılmaz” ki şu “ileri Karabiga’da kurmak istediği demokrasi”(!) sürecinde bile 1200 megavatlık santral için halkın tepkisi hiç de “çevre hukuku” uyarınca umursanmıyor… Talana dur düzenlenen göstermelik diyen hukukun etkisiz “ÇED Bilgilendirme kılınması için yasa üstüne Toplantısı” yine halkın yasa düzenleniyor. davullu, tencere kapaklı, Bunlardan biri de “Tabiatı sloganlı tepkileriyle ve Biyolojik Çeşitliliği yapılamadı. Protesto Koruma Kanunu” tasarısı... eylemine Elmalı’dan ve “Doğal sit” kavramını bile Gümüşçay’dan da köylüler yok eden tasarı, doğayı katıldı. (08 Şubat 2011 bakanlıkların temsilcilerinden Bigazete, Çanakkale Olay, oluşan “emir kulu” kurullara Yeşil Gazete) emanet ediyor… Üstelik Şimdi de Kaz HES’lerden madenlere her Dağları’ndaki altın türlü çevre düşmanı işletmeleri için sözde ÇEDyatırımların da “üstün kamu Halkı Bilgilendirme yararı” tanımıyla Toplantısı 1516 Mart’ta “kayırılma”larını Çanakkale’de yapılacakmış. öngörerek... Güney Marmara Çevre Seçimlere 3 ay kaldı... Derneği Edremit Şubesi’nin Bakalım, bu görülmemiş emektar başkanı mimar yağma histerisi muhalefetin Mehmet Akif Öznal diyor ne zaman gündemine ki: “Yasa gereği toplantıyı gelecek? Kaz Dağı köylerinde (Bugün 20.30’da, yapmaları gerekirken dağlardaki son durumu ve köylüler gelemesin diye yeni talan yasalarını Ulusal uzaklaştırdılar. Ama Kanal’da canlı yayımlanacak Edremit’ten Altınoluk’a, İmar Dosyası’nda Akif Güre’den Çan’a tüm bölge Öznal’la konuşuyoruz.) halkı, bu kez Kaz Dağı için ‘Y BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] HARB SEM H POROY 1/ Meksika’da 1 büyük bir uygarlık kuran es 2 ki halk. 2/ Ge 3 reksiz... 106 4 taşla oynanan 5 bir oyun. 3/ “Satırı çaldı 6 cellat / Çıplak 7 boyunlar yarıl 8 dı gibi” (Nâzım Hikmet)... 9 Dingil. 4/ Dayanak 1 2 3 4 5 6 7 8 9 sız söz ya da konuş 1 Ç İ MÇ E K T İ ma... Kaz Dağı’nın 2 A D A K U P E S antik dönemlerdeki 3 adı. 5/ Halk adına hal M E N D E R E S 4Ç D İ N S A H ka karşın devrimci gi5A T A L E T N A rişimlerde bulunan 6K A R İ K A T Ü R kimse. 6/ Akıl... AyL A T A dan’ın Söke ilçesinde 7 T İ N 8G A N İ ME T Ş ünlü bir antik kent. 7/ Tohumlarından kan 9 O R M A P U T O dilyağı, çiçeklerinden sarı boya çıkarılan otsu bir bitki... Rey. 8/ Artvin’in Yusufeli ilçesinde, Türkiye’nin en yüksek çağlayanı... Maksim Gorki’nin bir romanı. 9/ Leylak rengi, açık mor... Merkez. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İriyarı, kırıcı ve asık yüzlü kimse. 2/ İstenç zayıflığı... Düzyazıda yapılan uyak. 3/ Gazete ve derginin baskı sayısı... Argoda karnı aç ya da parasız kimse. 4/ Bir gıda maddesi... Görüntüleri alan aygıt. 5/ Japon kökenli bir dövüş sporu. 6/ Gemileri farklı iki su düzeyinin birinden öbürüne aşırmak için yapılmış ara havuz... İspanyolların sevinç ünlemi. 7/ Çöllerde ya da deniz kıyılarında rüzgârların yığdığı kum tepesi... Azerbaycan’ın plaka imi. 8/ Bir nota... Müzikte yanlış çalma ya da söylemeye verilen ad. 9/ Çin’in para birimi... Tibet. HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle