23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 6 MART 2011 PAZAR [email protected] 14 PAZAR KONUĞU CHP’nin yeni İstanbul İl Başkanı Nedim İlseven partisinde savrulma değil demokrasi olduğunu söyledi Hedef çokseslilik ve üretken ekonomi SÖYLEŞ LEYLA TAVŞANOĞLU CHP’nin çiçeği burnunda İstanbul İl Başkanı Nedim İlseven Türkiye’de giderek artan yoksulluk ve işsizlikten endişeli. Özellikle gençler arasındaki yüksek işsizlik oranıyla Türkiye’yi nasıl bir geleceğin bekleyebildiğini sorguluyor. Sıcak parayla ekonominin sürdürülebilirliğinin imkânsızlığını vurgulayan İlseven, CHP’nin hedefinin özgür toplum ve üretken ekonomi yaratmak olduğunun altını çiziyor. 12 Haziran seçimleri öncesi de seçmene mutlaka seçmen listelerini iyi kontrol etmeleri ve sorumluluklarının bilincinde olmaları çağırısında bulunuyor. Yeni yönetimiyle birlikte CHP’de her kafadan başka ses çıktığı, partinin oradan oraya savrulduğu algısı yaratılmak istenmesine ne diyorsunuz? CHP’de yenilik olduğu doğru. Türkiye’de gerek demografik değişimler gerek iletişim alanındaki inanılmaz hızlı dönüşümler nedeniyle artık çok daha serbestçe konuşan, çok daha özgürce fikirlerini ifade eden ve bunlara sahip çıkan insanlar var. CHP’de eskiden de çok tartışmalar olurdu. Ama şimdi basın açısından bakıldığında eskiden parti hiyerarşisi içinde yaptığımız tartışmalar, bugün kamuoyu önünde cereyan eder hale geldi. Dolayısıyla bunlar şimdi oluyor gibi değerlendirilmeye başlandı. Oysa biz eskiden beri farklı fikirleri içinde barındıran bir partiyiz. Biz şu anda parti içinde çoksesliliğimizi tespit etmiş bulunuyoruz. Yani parti içi demokrasiyi mi uyguluyorsunuz? Demokrasi demek için bunu ilgili yapılara ve süreçlere dönüştürmemiz lazım. Yani demokrasi herkesin her istediğini her yerde söylediği ortamın adı olmamalı. Belli yapılar, belli kurallar ve süreçler içinde herkesin gösterilmeye çalışılıyor. Partimizin politikasının ne olduğu, bunu kimin tespit edip dile getireceği bellidir. O da bizim genel başkanımızdır. öngörebildiği, hesap sorup hesap alabildiği, önceden kendi hukukunun partiye karşı, partinin hukukunun da üyelerine karşı ne olduğunun objektif olarak görebildiği bir ortamda parti içi demokrasiden söz etmek mümkün. Bunun hukukunun temelini ve koşullarını oluşturmamız lazım. Şu andaki çokseslilik yeni yöneticilerin öne çıkardığı bir yapı. Bir yandan da partinin dışında objektif koşullardaki imkânların da yarattığı bir durum. Bu parti içi demokrasiye giden yolda artık çoksesliliğimizi ortaya koyduk. Bundan sonra bizim bunun hukukunu, kurallarını oluşturup bunu insanların kendilerine karşılık buldukları bir siyasi yapıya, kuruma dönüştürmemiz gerekiyor. Partimizdeki çokseslilik zaafımız olarak Türkiye’de siyasetin de belli bir nitelik kazanmasını ve insanların siyasete yükledikleri değerin yükselmesini sağlayacak. bir yönetim anlayışını insanlara ulaştırmak zorundayız. Son dönemde yaşadığımız gelişmelerin ışığında parti olarak bu yönde doğru adımlar attığımıza inanıyorum. Çokseslilik bizim gerçek gücümüzür. Bugün gerçekçi olarak değişmekte olan dünya, bölge ve Türkiye konjonktürüne baktığınızda CHP’nin şansını nasıl görüyorsunuz? Hem benimsediğimiz ideoloji, hem tarihimiz hem de insanların önüne koyduğumuz programlara dayanarak CHP’nin en şanslı döneminde olduğunu düşünüyorum. Bütün dünyada bizim temsil ettiğimiz çoğulcu, hukuka dayalı, insanı öne çıkaran, özgürlükçü, bütünleştirici, insanların farklılıklarını bir zenginlik olarak gören ideoloji aslında bu coğrafyadaki en güçlü ideolojik yaklaşımdır. Bunun aslında hem ülkede hem bölgede barış içinde bir arada yaşama ve gelişmenin en önemli sigortası olduğunu bütün dünya CHP’ye bakarak görüyor. CHP olarak bizim de tevazumuzdan hiç kaybetmeksizin ama özgüvenimize de hiç halel getirmeden, inanç ve kararlılıkla bunu her gittğimiz yerde her sorun karşısında dile getiriyor olmamız lazım. Bunu bir propaganda malzemesi de yapmıyoruz. Somut sosyal ve ekonomik projelerle insanların karşısına çıkıyoruz. İşin ilginç yanı, yabancılar bizi daha hızlı anladılar. AB’yle ya da diğer uluslararası temaslarda herkes bu farklılığı teslim etmeye başladı. Bu farklılığı nasıl daha öne Dokunulmazlık kaldırıldığı takdirde bu arklılığımız yurtdışında daha iyi görülüyor Sizce bu eleştirilerde kasıt var mı? Ben bu dağınıklık olarak nitelenen durumu şuursuzca davranışlar olarak görmüyorum. Bu çokseslilik zaafımız olarak gösterilmeye çalışılıyor. Partiminiz içinde de bunu yadırgayan arkadaşlarımız olduğu gibi dışımızda da her kafadan ayrı bir ses çıktığı algısı yaratılmaya çalışılıyor. Ama şu anda CHP içindeki kurallar, kurumlar çalışıyor. Partimizin politikasının ne olduğu, bunu kimin tespit edeceği ve kimin dile getireceği bellidir. O da bizim genel başkanımızdır. Acaba, son sekiz yılda AKP’deki F tekseslilik insanlarda normal olarak mı karşılanıyor ki CHP içindeki bu çokseslilik yadırganır hale geldi? Evet, öyle. Ama çevremize bakıyoruz. Vatandaş bu ayrıntılarla ilgilenmiyorlar. Onlar sonuca bakıyor. Vatandaş refah, özgürlük arıyor; rahat bir nefes almak istiyor. Kendi bildiği gibi, kimse tarafından ezilmeden, kimsenin de hukukunu ezmeden, normal bir yaşam sürmek istiyor. Vatandaş yarınını görmeyi amaçlıyor. Bu yönetici bunu söyledi ama yarın bunu gerçekleştirecek gücü var mı yok mu? Hep bu soruyu soruyor. Ama halkın bu somut sorunları, özellikle işsizlik sorunu yapay gündemler yaratılarak dikkatlerden kaçırılmak isteniyor. Gençler arasında resmi rakamlara göre bile işsizlik yüzde 20’lerde görünüyor. Bu konuyu CHP olarak sürekli vurgulamalıyız. Gençlerin bu yüksek işsizlik oranıyla Türkiye’nin nasıl bir geleceği olabilir? Ayrıca şuna da dikkat çekmek istiyorum. AKP’de ya da başka siyasi partilerde çok seslilik var tabii. Ama AKP bugün iktidarda olmanın verdiği imkânlarla hem de dünya görüşlerinin temelini oluşturan hiyerarşi anlayışıyla yolunda yürüyor. Bu durum halkın gözünde belli bir değer taşıyor. Ama bizim kendi dünya görüşümüz anlayışımız bağlamında çokseslilik, fikirlerin tartışılması, rekabet etmesi ve bunun en saydam biçimde ve geniş anlamda yapılması bizim için önemli. Bunu zedelemeden, etkin çıkarabiliriz arayışı içindeler. Peki, İstanbul’da da bu farklılık hissediliyor mu? Kentimizin en ücra köşelerinde bile hissedilmeye başlandı. Geçmiş seçim dönemlerine kıyasla insanlar daha heyecanlı; partimize daha fazla yöneliyorlar. Onun için ben belki en zor ama en şanslı dönemimizi yaşıyoruz diyorum. Nasıl? Şu anda insanların bunları anlamaya hazır oldukları bir sırada ortaya koyduğumuz çözüm önerilerimizin ne kadar geçerli olduğunu anlatma imkânımız var. Bu durum uluslararası platformlar için de geçerlidir. Seçim barajına Erdoğan değil halk karar verir Bütün bunların dışında seçimlerdeki yüzde 10’luk baraj sorunu var. Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin daha yüzde 10 barajı düşürmeye hazır olmadığı yolundaki sözlerini nasıl karşılıyorsunuz? N.İ. Türkiye’de bir temsil sorunu yaşanıyor. Seçmenin iradesi yasama ve yürütmeye hakkıyla yansımıyor. Biz CHP olarak baraj sorununun ciddi olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Son kurultayımızda dile getirdiğimiz en önemli konulardan birisi bu temsil sorunudur. CHP bu baraj konusuna en cesur biçimde neşteri vurmaya hazırlanıyor. Başbakan Erdoğan’la yüzde 10 baraj konusunda farklı düşünüyoruz. Bir kere Türkiye’nin neye hazır olup olmadığına bizler karar vermemeliyiz. Bu kararı Türkiye versin. Biz projemizi ortaya koyuyoruz. Biz Türkiye’de temsil sorununu çözemezsek bazı şeylere hiç hazır olmayacağız. Biz önce Türk insanının yasa, yönetim seviyesinde gördüğü bir sistemi kuralım. Bakın baraj konusu demokrasiyi tıkayan en önemli nedenlerden birisidir. Bu yalnız birilerinin parlamentoda temsil edilmemesi değil. Temsil edilememe yüzünden açıkta kalan oyların başka partilere dağılarak temsilin çarpıtılmasıdır. Yani seçim barajının yarattığı iki sorun var. CHP, “Gelin bu iki sorunu da çözelim” diyor. Yani bu baraj nedeniyle kimi partiler hak etmedikleri kadar oy almıyorlar mı? Bu barajla belli bir güç hak etmeyen bir tarafa teslim ediliyor. Önce tespiti doğru yapalım. Barajı koruyarak sistemi çarpıtıyoruz. Ayrıca şu ya da bu siyasi partiden de söz etmiyorum. CHP özgür toplum için doğru temsil projesini halkın önüne koyuyor. Seçmenin bunu çok iyi anlaması lazım. Bir üçüncü konu var. O da milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması. Kürsü dokunulmazlığı ayrı; siyasetin ticaretle, diğer faaliyetlerle karıştırılmasına son verilmesi lazım. Anayasaya, yasalara aykırı konularda dokunulmazlık geçersiz olmalıdır. Dokunulmazlık kaldırıldığı takdirde bu Türkiye’de siyasetin de belli bir nitelik kazanmasını ve insanların siyasete yükledikleri değerin yükselmesini sağlayacak. Çünkü insanlar siyasette gördükleri nitelikler kadar değer yüklüyorlar. P O NEDİM İLSEVEN stanbul doğumlu. Liseyi Robert Kolej’de R okuduktan sonra ABD Kentucky’de Berea T Üniversitesi’nde siyaset bilimi bölümünü bitirdi. Kentucky Üniversitesi’nden ekonomi R dalında yüksek lisans derecesini aldı. Türkiye’ye döndükten sonra ENKA E Holding’de çalışmaya başladı. Üç yıl Suudi Yalnız seçimlere üç ay kalmasına rağmen CHP’nin hâlâ somut bir seçim stratejisinin olmadığı eleştirilerine ne diyeceksiniz? Bu eleştiriler bize de söyleniyor. Ama önemli bazı unsurlar göz ardı ediliyor. Bir kere son kurultayımız, iç düzenlemeye yönelik önemli görev yaptı. Başka bir önemli görevi de şu oldu: Genel başkanımızın hedef aldığı 41 alanı işaret etti. Bu alanlarda CHP’nin ne gibi açılımlar yapacağını gösterdi. Bu aslında geçmişteki seçim dönemlerine kıyasla çok farklı bir başlangıç noktasıdır. İnsanlarımız kurultaya kurultay bazında baktılar. Şu anda seçim stratejisi yok diyenler, işin bu kısmını göz ardı ediyorlar. Oysa CHP’nin özgür toplum ve üretken ekonomi başlıkları altında toplanabilecek 41 hedefi var. Yarın araziye çıkıp seçim çalışmalarını daha görünür olarak yapmaya başladığımızda bu hedefleri belki 43’e çıkaracağız. Ama sonuçta gittiğimiz yol belli: Özgür toplum, üretken ekonomi. İnsanların hukuka güvendiği, demokrasinin en temel ilkesi olan kuvvetler ayrılığının hakkıyla uygulandığı bir toplumsal düzen öngörüyoruz. Biz şu anda kuvvetler ayrılığı ilkesi ve demokrasinin çok ciddi tehlikede olduğunu görüyoruz. Çünkü kuvvetler ayrılığı ilkesinin anayasal temellerinin yok olmaya başladığı bir dönemden geçiyoruz. Bu bağlamda CHP ilkesel olarak çok somut bir yeni anayasa projesini ortaya koyuyor. İkinci olarak, bunun üzerine bir demokrasi söylemi koymamız gerekiyor. Demokrasi sadece seçimlerdeki oy sayısı ya da oranı değildir. Seçimlere giden süreçte kurumlar nasıl birbirleriyle iletişim içinde olacak? Kurumlar ve kurallar nasıl çalışacak? Demokrasi sonuçta bu kurumlar ve kuralların düzgün çalışmasına dayalı bir sistemdir. Neredeyse yerle bir edilen tarım sektörü için nasıl bir proje düşünüyorsunuz? Tarım kesimi son yıllarda hoyratça yok edildi. Dünyada günün birinde tarım ürünleri ve besin maddeleri yüzünden savaş çıkabileceğinin konuşulduğu şu sıralarda biz belki de en önemli bir kaynağımızı dünya Arabistan’da görev yaptı. Bunun ardından ölçeklerinde göz ardı edilebilir bankacılık sektörüne geçti. Yatırım durumlara düşürdük. CHP’nin bankacılığı ve kurumsal finansman hedefi üretken ve büyüyen tarım konularında uzmanlaştı. Bir süre BDDK’de sektörüdür. Tarım sektörünün en başkan yardımcılığı görevini yürüttü. Doğan önemli girdilerinden ikisi mazot Holding’in genel koordinatörlüğünü yürüttü. ve gübredir. CHP bu bağlamda nasıl teşvikler getireceğini 1992’de CHP’ye üye oldu. Partinin stanbul il rakamlarıyla halkın önüne yönetiminde yoğun çalışmalar yaptı. Bu yılın koyuyor. CHP’nin stratejisi ocak ayında da CHP stanbul l Başkanlığı’na olmadığın söylemek büyük atandı. hasızlıktır. Seçim stratejimiz çok açıktır Siyasetin finansmanı şeffaflaşmadığı sürece demokrasi olmaz CHP’nin hazırlamakta olduğu siyasette şeffaflaşmayı sağlayacak siyasetin finansmanı projesi ne oluyor? Bu çok önemli. Halk siyasete giren bu insanların finansal olarak kimler tarafından desteklendiğini, hangi amaçları olan insanların nasıl bir programa destek verdiklerini açıkça bilmelidir. Olay sadece parasal bakış açısı değil. Esas olan toplumun kendi tercihlerini özgürce yapıp bu tercihlerin arkasında durmasıdır. Bu da siyasetin ta kendisidir. Özetle özgür toplum güçlü bireyin oluşması, o bireye pek çok hakkın yüklenmesi ve o güçlü birey olmadığı zaman güçlü demokrasi olmayacağı anlayışımızın bir ifadesidir. CHP üretken ekonomi projesini vurguluyor. Bugün AKP’nin uyguladığı ekonomik politika üretken değil mi? Biz şu anda ekonominin üretken bir biçimde yönetilmediğini, daha çok borca dayalı dış finansmanla döndürülmeye çalışıldığını görüyoruz. Bakın, borcu alırsınız, belli yerlerde kullanırsınız. O para Türkiye’nin 1520 yıl sonrası için bir kaynaktır. O kaynak, 1520 yıl sonra yaratacağınız değerle ödenir. Ama biz hem borç alıyoruz hem de o parayı üretimde, yeni, ilerde değer yaratacak yatırımlarda değil, tüketimde kullanıyoruz. Son sekiz yılda borç olarak Türk ekonomisine dışardan büyük miktarda para girdi. Biz gittiğimiz yerlerde seçmenlere bu paranın ne kadarının hayatına girdiğini hissettiğini ve gün gelip geri ödemesi başlayınca bunun bir bölümünün kendi cebinden çıkacağı gerçeğinin farkında olup olmadığını soruyoruz. Burada 500600 milyar dolardan söz ediyoruz. Bir yanda dünyanın 17. büyük ekonomisiyiz derken sürekli artan işsizlik olması garip bir durum değil mi? Bu dünya kriterlerine göre farklı bir durum. Ekonomi hem büyüyecek hem de işsizlik bir türlü düşmeyecek. Dünyada bunun örneği yok. Biz bu gerçekleri ortaya koyduğumuz zaman, “CHP olarak siz ne yapacaksınız?” sorusuyla karşılaşıyoruz. Özellikle orta ve küçük ölçekli, üretim yapan şirketlere getireceğimiz proje ve destekleri insanların iyi görmesi ve değerlendirmesi lazım. Bugün küçük ve orta ölçekli şirketlerin ekonomiye katkılarından daha fazla oranda onlardan kan çekiliyor. Yani üretim maliyetlerinde, hammadde teminlerinde, vergi durumlarında, istihdam maliyetlerinde bizim CHP olarak öngördüğümüz iyileştirmeler yapıldığı zaman, bir süre sonra ekonomiye çok daha büyük değer yaratılmış olacak. Biz sürdürülebilirliğin temelinin bu olduğuna inanıyoruz. ADRESE DAYALI NÜFUS SAYIMINDA MAN PÜLASYON TEHL KES En önemli sorunlardan birisi seçimlerde sandıkların yeterli olarak denetlenmemesi... Bundan önce arkadaşlarımız seçmen listeleri konusunda bir çalışma yapıyor. Genel merkez mutlaka daha ayrıntılı bir çalışma yapıyor. Bizim İstanbul’da izleyebildiğimiz kadarıyla adrese dayalı nüfus sayımlarında ciddi oynamalar olabileceğinden endişe ediyoruz. Biz kasıt düşünmüyoruz. TÜİK’in kullandığı metodolojiden dolayı kaygılıyız. Bu sıkıntının giderilmesinin en önemli çaresi devletin ve hükümetin talimatları denetlemesidir. Ama her ne hikmetse bu durduruldu. Seçmen listeleri buna dayanarak hazırlandığında bir seçmenin birden fazla yerde seçmen görünmesi, kimi seçmenlerin de hiçbir yerde görünmeyeceği durumuyla karşılaşacağımızı düşünüyorum. Seçmen listeleri birinci kritik eşik. Bunu bir siyasi partinin bir kurumun tek başına denetlemesi mümkün değil. Burada sorumluluk doğrudan doğruya seçmenin kendisine aittir. Biz bu konudaki uyarılarımızı, bilinçlendirmemizi yapmak için özel bir çaba harcamaya hazırlanıyoruz. Çünkü o listeler sağlıklı çıkarsa sandık ayrıca önem kazanacak. İkinci olarak oy verme işleminin denetlenmesi. Sandık sorumlularına oy verme işleminin sağlıklı yapılması konusunda görev düşüyor. Üst üste sıklıkla seçim yapıldığı için örgütlerimiz de artık deneyim kazandılar. Üçüncü kritik eşik oyların sayımı. Orada en önemli nokta o sandıktan çıkan oy sayılarıyla tutulan mutabakat ve birleştirme zaptının doğru hazırlanması. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle