18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MART 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA HABERLER DTK ve BDP’nin başlattığı sivil itaatsizlik eyleminin ikinci gününde tansiyon düştü 5 Akın Atalay, Fikret İlkiz, Bülent Utku’ya “polis tarafından” aynı “tebligat” yapılmıştı. Bu yazıyı yazarken Türkiye’nin nereden nereye geldiğini, bırakın 12 Mart ve 12 Eylül faşist dönemlerini, Hitler ve Mussolini dönemlerinde bile böyle bir yöntemin uygulanmadığını söylüyordu CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. İşin ilginç yanı, Ahmet Şık’ın yazdığı, öğrendiğim kadarıyla bitiremediği “İmamın Ordusu”nun bilgisayarlardan dijital kopyaları toplanmazdan bir gün önce Samanyolu TV’de yayımlanan “Kollama” adlı dizide bir yayınevine baskın konusu işlenmişti. Yayınevi sahibi rolünü oynayan kişi, polisler baskın yaptığında panikliyor ve şöyle diyordu: “Eyvah, orada unuttuğumuz disketler ne olacak?” Polis ablukası kalktı DTK ile BDP tarafından alınan sivil itaatsizlik eylemleri kararı çerçevesinde Diyarbakır’da gerçekleştirilen oturma eylemindeki polis barikatı kaldırılınca tansiyon da düştü. Oturma eylemi ise Koşuyolu Parkı içine taşındı. Batman’da da önceki gün polisin söktüğü çadırın yeniden kurulmasına izin verildi. MAHMUT ORAL ÖCALAN: AYRI B R DEVLET STEM YORUM MAHMUT ORAL Daha Karanlık Günlere Doğru... Umutlarımı çoğaltmak istiyorum bazen, yaşamı sımsıkı kucaklamak... Mavi bir göğün altında yürürken, ilkyaz güneşiyle ısınmak, deniz kıyısında oturup düşler kurmak... Aydınlık, özgür bir Türkiye istiyorum... Devlet içinde örgütlü çetelerden hesap sorulmasını, darbecilerden hesap sorulmasını, faili meçhul tüm cinayetlerin aydınlatılmasını. Laikliğin ne olduğunu toplumun öğrenmesini... İnanç özgürlüğünü, etnik ayrımcılık yapılmamasını... Tarikatçı kuşatmanın yarılmasını... Düşünceyi ifade özgürlüğünü, insan haklarını. Mavi göğün altında kıyıda bir yerlerde, gözlerimi yumuyorum... Öyle çok konu var ki, gündem o denli hızlı değişiyor ki, önceden yazdığınız bir yazıyı değiştirip başka konuyu yazmak zorunda kalıyorsunuz. Oysa ben “sivil itaatsizlik eylemini”, Güneydoğu’daki PKK terörünün yeniden kımıldamaya başladığını, kimi BDP milletvekillerinin densizliğini anlatacaktım. Önceki gün yayımlanmamış bir kitabın başına gelenleri öğrenince irkildim, daha açıkçası korktum... 12 Mart’ı ve 12 Eylül’ün acılarını da yaşamıştım, işkenceleri, hapislikleri de... Çocuklarının kitaplarını sobada yakan anneleri, babaları, eşleri... Ahmet Şık’ın yayımlanmamış kitabı “İmamın Ordusu” için “cadı avı” başlatılmış, polis Odatv’den sonra İthaki Yayınevi’ni iki kez basmış, aynı gün Radikal gazetesine gidip Ertuğrul Mavioğlu’nun bilgisayarındaki “İmamın Ordusu”nu alıp götürmüştü. Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık’a da gidilmiş, kitabın kopyası varsa teslim edilmesini istemişti. Polisin gerekçesi yargı kararına bağlıydı: “Eğer taslak kitap bilgisayarlardan silinmez, polise teslim edilmezse, bulunduranlar şöyle suçlanacaktı: Taslağı vermeyenler Ergenekon örgütüne yardım ve yataklık suçundan gözaltına alınacaklardır.” Bu arada Ahmet Şık’ın avukatları DİYARBAKIR Diyarbakır’da önceki gün DTK ile BDP, “anadilde eğitim, askeri ve sivil operasyonların son bulması, KCK davasından tutuklu olan siyasilerin serbest bırakılması ve yüzde 10’luk seçim barajının kaldırılması” talepleriyle aldığı sivil itaatsizlik eylemleri kararı çerçevesinde düzenlenecek olan oturma eylemi, polisin eylemin yapılacağı Büyükşehir Belediyesi Konukevi çevresindeki çok yoğun güvenlik önlemleri üzerine, kitlesel olarak gerçekleşemedi. Polisin sert tutumu üzerine oturma eylemine katılamayan gruplar, kentin değişik noktalarında zaman zaman olaylar çıkardı. Yollarda ateşler yakan gruplar, panzerleri taşladı. Bu gerilim üzerine gece yeni bir güvenlik düzenine geçildi. Oturma eyleminin gerçekleştirileceği konukevi önündeki ve çevresindeki tüm polisler geri çekilince, kitle de alana girdi. Böylece kentteki tansiyon da azaldı. Kitlenin alana girmesiyle oturma eylemi sabaha kadar sürdü. Gece geç saatlere kadar halaylar çekildi, Kürtçe türküler söylendi. Güneşin D YARBAKIR Avukatlarıyla yaptığı görüşmeleri yayımlanan terör örgütü PKK’nin lideri Abdullah Öcalan, kendisine tepsi içinde bile sunulsa ayrı bir devlet istemediğini ileri sürdü. Öcalan’ın avukatlarıyla çarşamba günü yaptığı görüşmenin ayrıntıları Fırat Haber Ajansı’nda (ANF) yayımlandı. Seçimlerde yeniden aday gösterilmeyecek milletvekillerinin DTK içinde faaliyet sürdürmelerini isteyen Öcalan, DTK’nin önümüzdeki diyalog sürecinde önemli görevler alacağını kaydetti. AKP’nin kendilerini tasfiye ederek, kenışımasıyla birlikte görevliler, pişirdikleri çorbaları eyleme katılanlara dağıttı. Öğlen saatlerinde kalabalık iyice çoğaldı. Cuma namazı saatinde 3 din adamı, Kürtçe hutbe ve dualarla kitleye namaz kıldırdı. Öğleden sonra ise oturma eyleminin yeri değiştirildi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, topluluğa seslenerek, kitlenin Koşuyolu Parkı’na gitmesi çağrısı yaptı. Eyleme Diyarbakır’daki sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra Diyarbakır Baro Başkanı M. Emin Aktar ile HAKPAR Genel Başkanı Bayram Bozyel de destek verdi. di Kürtleriyle sorunu çözmeyi tasarladığını, ancak bunu başaramadığını öne süren Öcalan, “Bana altın tepsi içinde bir devletçik sunsanız bile ben bu şekilde asla kabul etmem. Çünkü ilkesel olarak devletin, ulusdevletin bir çözüm olmadığını biliyoruz. Demokrasiyi, demokratik anayasal çözümü esas alıyoruz” ifadelerini kullandı. AKP’yi provokasyon yapmaması konusunda uyaran Öcalan, şunları söyledi: “Ben zaten gerillanın önüne zor geçiyorum. Ben önüne geçmezsem günde 1500 insan ölür. Devletin ciddi kurumlarına sesleniyorum, ciddi olsunlar, halka yapılan bu saldırıları durdursunlar. Bu yapılanlara engel olsunlar.” nü yapılacak YGS belgelerini ç ateşe vererek sınava girmeyeceklerini söyleyip, eyleme destek verdi. Çukurca Belediye Başkanı BDP’li Mehmet Kanar ise Hakkâri’ye gelirken Depin Polis Kontrol Noktası’nda görevli polislerin kendilerini tehdit ettiğini iddia etti. Baro başkanından destek Öte yandan eylemlere destek vermek amacıyla Demokratik Çözüm Çadırları Platformu da kuruldu. Platform, dört taleplerinin kabul edilmesine kadar eyleme devam edeceklerini açıkladı. Batman’da ise bir önceki gün gece yarısı yapılan baskında mahkeme kararıyla sökülen Demokratik Çözüm Çadırı, BDP Batman Milletvekilleri Bengi Yıldız ve Ayla Akad Ata ile Belediye Başkanvekili Serhat Temel’in gün boyu süren ısrarlı oturma eylemi üzerine yeniden kuruldu. Çadır Belediye Çay Bahçesi’nde açıldı. Ata ile Yıldız hakkında savcılık, ‘örgüt propagandası yaptıkları’ iddiasıyla inceleme başlattı. Hakkâri’de bir grup öğrenci, pazar gü Mardin’de olaylar çıktı Mardin Nusaybin’de ise Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinde 14 Mart’taöldürülen Suriye uyruklu İsmail Buruni’nin cenazesinin, ülkesine götürülmesinin ardından olaylar çıktı. Gaz bombası kullanan polise göstericiler polise molotofkokteyli, havai fişek ve taşlarla karşılık verdi. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre süresiz yayın için önceden izin almak gerekliliği yoktur. Ahmet Şık’ın yayımlanmamış “İmamın Ordusu” kitabı demek ki Fethullahçıları panikletiyor, Türkiye’de ilk kez bir kitap basılmadığı halde “suç öğesi oluşturduğu” gerekçesiyle toplatılıyor. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol da haklı olarak soruyor: “Baskını yapanlar İçişleri Bakanlığı’na bağlı polisler mi yoksa imamın orduları mı?” Yasaya göre “kanıtı, faili” arayacaksınız. Elde edilen “delil”i polis inceleyemez ve imha edemez. Bulunan silahlar ve bombalar gibidir. Kanıt yok edilmez. Basılmamış bir kitaba el konulması ise yasadışıdır. Yazımı Türkiye Gazeciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç’in şu açıklamasıyla noktalıyorum: “24 Mart basın tarihinin kara günleri arasında şimdiden yerini almış görünüyor. 12 Mart ve 12 Eylül’de askeri darbelerde, sıkıyönetim komutanının sokağa çıkma yasağı koyarak yaptığı yasak kitap arama baskınının bu kez, demokratik hukuk devleti olduğunun ısrarla vurgulandığı bir dönemde yapılması kaygı vericidir.” Evet... Basın tarihimizde yayımlanmamış bir kitabın dijital kopyalarına el konulması ve “imha” edilmesi ilk kez oluyor... Düşünceyi ifade özgürlüğünde bizleri daha karanlık günler bekliyor... TÜS AD’ın önerisi emek örgütlerini tatmin etmedi MUSTAFA ÇAKIR ANKARA TÜSİAD’ın yeni anayasa önerisi tartışma yaratırken işçi sendikalarından da farklı değerlendirmeler geldi. DİSK Genel Başkanvekili Tayfun Görgün, her örgütün, her kesimin anayasa konusunda kendi çalışmasını yaptığını söyledi. Herkesin kendi görüşlerini özgürce sunabilmesi gerektiğini dile getiren Görgün, “Ancak bu böyle parça parça olduğunda bir işe yaramıyor. Yöntem yanlış. Toplumun bütün kesimlerinin uzlaşmasını sağlayacak bir süreç yaşanmalı. Ortak bir çalışma olmalı. Siyasi iradenin toplumun tüm kesimlerinin yaklaşımlarını alarak bir sentez çıkarması gerekiyor. Ancak AKP bu görevini yapmıyor” dedi. DİSK’in Haziran 2009’da özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik ve sosyal bir anayasa kitapçığı hazırlattığına dikkat çeken Görgün, “Anayasada sosyal devlet ilkesini öne çıkaran bir çatının olması lazım” diye konuştu. Başta AKP olmak üzere bütün siyasi partilerin seçim öncesinde yeni anayasanın hazırlanış yöntemi ve içeriği ne ilişkin temel başlıklarını kamuoyuna açıklamalarını isteyen Görgün, yurttaşların da önerilere göre daha objektif oy kullanacaklarını belirtti. Görgün, şunları kaydetti: “Biz Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü konusunda hiçbir tartışmaya açık değiliz. Yurttaşlık hakkı üzerinden bütün problemlerin ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Anayasanın değişmez maddeleri konusunda tartışma açmamızın amlamı yok, ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin ırkçılığı, etnikliği tartıştıran bir yanının olmasını doğru bulmuyoruz.” Türkİş Genel Eğitim Sekreteri ve Şekerİş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, TÜSİAD’ın anayasa taslağındaki söylemlerinin “ülkemizin bayrağı, dili, başkenti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteder” nitelikte olduğunu söyledi. Gök, “Biz işçi örgütleri olarak TÜSİAD’ın savunduğu neoliberalizm felsefesinin bir anayasa felsefesi olarak karşımıza çıkmasına şaşırmıyoruz, sosyal hukuku yok sayan, milyonlarca işçiyi örgütsüz bırakan 12 Eylül Anayasası’nın yine bu anlayış tarafından yapıldığını asla unutmuyoruz” dedi. MHP’li başkana gözaltı BARIŞ YAMAN KONYA Ereğli Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talimatıyla 5 ilde düzenlenen operasyon kapsamında MHP’li Ereğli Belediye Başkanı Hüseyin Obrukçu ve Başkan Yardımcısı Vehbi Arı’nın da bulunduğu 30 kişi ihalelere fesat karıştırmak iddiasıyla gözaltına alındı. İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Büro Amirliği ekipleri, Ereğli Belediyesi’nde, ihale ve satınalma ile ilgili birtakım iddialar üzerine çalışma başlatmış, 28 Eylül 2010’da belediyedeki ihale ve satınalma birimindeki belgelere incelenmek üzere el konulmuştu. Polis, emniyet müdürlüğü binası etrafında geniş güvenlik önlemi alırken, aralarında belediye çalışanları ile MHP ve Ülkü Ocakları üyelerinin de bulunduğu bir grup bina önüne gelerek operasyona tepki gösterdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle