24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 MART 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA 15 dahil km2) ikiye katlayan İstanbul’da BanliyöleriyaşamıParis’i (2723 her (5170 km2) basitleştiren şey değerli. Ama Paris’te ekmekten süte deli danalar gibi koşturan ve arabası olmayan naçiz yazarınız için bir telefonla hemen her türlü ihtiyacın eve gelmesi, İstanbul’un en rahat yanı. Sabah kapıyı açtığımda, bakkalın sevimli çırağını ilk kez, getirdiği gazeteleri okurken buldum karşımda. Başını kaldırıp desteyi uzatırken, “Abla, bunlar dünyanın başına bela be!” dedi. “Baksana, Irak’a da böyle saldırmışlardı, sıra Libya’da...” Söylemek isteyip toparlayamadığı düşünce, diktatör Saddam’ı devirip demokrasi getirmek için saldırdıkları Irak’ta milyonlarca kişiyi hacamat edenlerin, aynı gerekçelerle Kaddafi’yi hedef alıp Libya’yı vurmalarıydı. Gazetelerin baş sayfalarına göz atarken, birden dank etti kafama: BM kararıyla Libya “müdahale”si, Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünün ertesi günü başlamıştı. Rastlantıya bakınız ki 96 yıl önce Çanakkale’de Osmanlı İmparatorluğu’na saldıran “İtilaf Devletleri”yle, bugün Libya’ya saldıran koalisyon hemen aynı takımdı! Zamanı aynı düzlemde düşünecek olursak, adeta Çanakkale’de yenildikleri savaşa, ertesi gün Trablus’ta başlamışlardı... 1915’te Ege Denizi’nden çıkıp gelen savaş gemileriyle Gelibolu’yu bombardımana tutan Batılı koalisyon, İngiltere, Fransa, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan oluşuyordu. Trablusgarp ve Bingazi’yi havadan/karadan bombardıman altına alan ittifakta ise Avustralya ile Yeni Zelanda’nın yerini, hepsinin başını çeken ABD almıştı. Çanakkale’de Fransızların Türklere karşı dövüştürdüğü Afrikalı katıla katıla gülmemek gerçekten imkânsız! Türkiye’nin tarihini bilenler için Libya müdahalesi, bir “deja vu” olayı. Zaten bilmeyenler bile toplumsal bellek kalıntılarında adını koyamadıkları bir rahatsızlık damıtıyorlardır, herhalde. Aynı müttefiklerin Çanakkale’deki yenilgisinden Libya’da beklenen zaferine, Afganistan’da olanlar ve belki İran’da olacaklar hariç; arada attırdıkları Irak “müdahale”si ve sıradaki demokrasi bombardımanları, aslında Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Osmanlı mirasının yeniden paylaşımı. Libya’ya saldırı kararında NATO’nun devre dışı bırakılıp meşruluğa BM’nin dayanak alınması, Türkiye’yi devre dışı bırakmak içindi. Şimdilik başardılar. Oysa Türkler bu ülke için kanlarını vermişlerdi. Düşünün ki Mustafa Kemal Atatürk’ün şehla bakışlı o güzel gözü, 19111912 arası İtalyanlara karşı Trablusgarp savunmasında bir şarapnel parçasıyla görme yeteneğini yitirmişti! Ama Çanakkale’deki itilafçılar, Libya’daki petrolü bu ülkede tarihsel bir ağırlığın yanı sıra hepsinden çok yatırımı olan Türkiye’yle elbette paylaşmak istemez. Gerçek şu ki 1915’ten 2011’e, “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”*! Emperyalist yerine küresel kapitalist deyin, devletleri çıkar gruplarına göre “itilaf” ya da “ittifak” diye ayırın, birleştirin, ekleyin, çıkarın... Hiçbir değişiklik olmadığını, eskinin yeni, yeninin eski yerine oynadığını göreceksiniz. Hasımlar da belli, takımlar da! * Erich Maria Remarque’ın Birinci Dünya Savaşı’na dair romanı, 1929. “Bir savaşın ilk kurbanı, Gerçek’tir.” RUDYARD KİPLİNG Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok Batı ittifakının Libya’yı ele geçirmekten yakın erimdeki amacı petrol ve gaz, orta erimde Afrika haritasını yeniden çizmek. Dünyanın gelecekteki sorunu besin sıkıntısı, dolayısıyla sulanabilecek verimli toprağa ihtiyaç var. Afrika, yeryüzündeki en geniş “kirlenmemiş” toprak alanı. Libya’nın sınır komşusu ve susuzluktan kırılan Sudan’da, şaka gibi gelecek ama, yakın zamanda dünyanın en büyük tatlı su rezervleri bulundu! Bildiğiniz gibi Sudan’da kısa süre önce Müslümanlarla Hıristiyanların barış içinde ayrışacakları bir anayasa oylandı, yani ülke Kuzey ve Güney diye bölünecek. Eh, Batılılar da Libya’nın çok büyük olduğunu, bölünerek daha kolay yönetileceğini dillendirmeye başladı. Kısacası, gözümüzün önünde yeniden biçimlenen bir kıta var... Emperyalizmin şbirlikçisi Olmak Libya gece gündüz bombalanıyor. Bombalar yalnızca askeri tesis ve mevzileri, iletişim şebekelerini vurmakla kalmıyor, sivilleri de öldürüyor. Başta ABD, Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada’dan oluşan emperyalist güçler İspanya, Norveç, Danimarka ve İspanya’nın da katılımıyla biraz daha genişledi. Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri de diplomatik dilde adı “Koalisyon Güçleri” olan bu emperyalist oluşuma destek veriyorlar. Fakat emperyalizme bu yetmiyor; NATO’yu da işin içine katmak için Türkiye’nin olurunu almaya çabalıyorlar. Bilindiği gibi NATO ilk söz konusu olduğunda bizim Başbakan, “NATO’nun orada ne işi var” gibi haklı bir soru atmıştı ortaya. Şimdi ise dört koşul ileri sürerek, bunlara uyulması durumunda NATO müdahalesini Türkiye’nin de onaylayacağını söylüyor. “NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir”, “Yeraltı kaynakları, zenginlikleri birilerine dağıtılmamalıdır”, “Operasyon mümkün olduğunca hızlı bitmeli, işgale dönüşmemeli”, “Libyalıların kendi geleceklerini belirlemesine fırsat tanınmalı” diyor. Başbakan’ın dün TBMM’de, AKP grup toplantısında söylediklerinden anlıyoruz ki Türkiye de oynanan bu kirli oyunun eninde sonunda oyuncularından biri olacaktır. Hiçbir NATO üyesi ülke, “Ben işgalciyim, Libya’nın zenginliklerine ben sahip olacağım, Libyalıların geleceğini ben belirleyeceğim” demiyor. Dolayısıyla Türkiye’nin “ikna edilmesi” pek zor olmayacak. Başbakan da “bir NATO müdahalesinde Türkiye Libyalılara silah doğrultan taraf olmayacak” derken, “iknaya açık” olduğunu gösteriyor. TBMM’de düzenlenecek “Libya özel oturumu” da abesle iştigalden başka bir şey değil, çünkü karar beyinlerde çoktan verilmiş. Irak’ın işgalinde emperyalizmin payandası olmak utancından kıl payı kurtulmuştuk, ama Libya’ya ilişkin gelişmeler gösteriyor ki ulusça bu oyunun oyuncusu, emperyalizmin işbirlikçisi olmanın utancını taşıyacağız. Emperyalizm, bugüne kadar hiçbir ülkeye barış, demokrasi, özgürlük götürmedi. Başta ABD olmak üzere emperyalizm on yıllar boyunca dünyanın dört bir yanındaki diktatörlükleri hem ekonomik hem de askeri açıdan destekledi. 12 Eylül kuklası Kenan Evren’in ipleri de onların elinde değil miydi? Vietnam’a, Laos’a, Kamboçya’ya; Cezayir’e, Angola’ya, Mozambik’e, Kongo’ya, Burkina Faso’ya; Dominik Cumhuriyeti’ne, Grenada’ya kan, ateş, ölüm götürdü. Domuz Körfezi çıkarması başarıyla sonuçlansaydı Küba bugün ABD’nin bir eyaleti olacaktı. Afganistan ve Irak örnekleri ortadadır. Irak’ta bir milyonun üzerinde insan öldü, on binlercesi sakat kaldı, binlercesi işkenceden geçirildi; petrolü paylaşıldı, müzeleri, sarayları, tarihsel varlıkları yağmalandı. Afganistan taş devrine geri götürüldü. Bu güçler mi Libya’ya demokrasi ve özgürlük götürecek? Buna belki Mehmet Ali Birand’lar, Cengiz Çandar’lar inanabilir, fakat emperyalizmin Libya’ya iyilik, mutluluk, refah getireceğine bu ülkenin gerçek demokrat güçlerinin, sosyalistlerinin inanması, Türkiye’nin emperyalizmin işbirlikçiliğine soyunmasını içlerine sindirmesi olası değildir. Güçsüze karşı güçlüden yana olmak o ülkeye de, o ülkenin yurttaşlarına da onur kazandırmaz, utanç getirir. Türkiye’nin insanları ise bu utanca layık değildir. AKP iktidarının yurttaşlarının alınlarına “işbirlikçilik” lekesini çaldırmaya hakkı yoktur, olmamalıdır. Bu yazdıklarımız Libya’nın başına çöreklenmiş Kaddafi despotunu korumak olarak anlaşılmamalıdır. Herhalde Kaddafi’yi güçten düşürmenin, iktidardan uzaklaşmak zorunda bırakmanın başka yolları da vardır. Fakat emperyalizmin amacı bu değildir; o Libya petrollerine sahip olmak, enerji gereksinimini güvenceye almak istemektedir. Böyle olduğu içindir ki Bahreyn’de, Yemen’de kan gövdeyi götürürken sessiz kalmakta, ama iş Libya’ya gelince ilk aklına gelen bomba, ölüm, işgal olmaktadır. Fotoğraf: MERVE AKSÖYEK Müslümanların rolünü de 2011’deki Libya müdahalesine destek veren Ortadoğulu Arap ülkeleri üstlenmiş oluyordu! Aradaki 96 yıl, bilişim dilinde “zip”lenip yapıştırıldığında, iki savaş tıpatıp değil, birbirinin akılcı devamı olup, ne mantığı değişmişti, ne gerekçeleri... Gelibolu Yarımadası üstünden Çanakkale Boğazı’na saldıran koalisyonun niyeti, Marmara’ya açılıp Konstantinopolis’i nihayetcan çekişen Osmanlı’dan geri almaktı. Gerekçesi, kızılların salladığı Beyaz Rusların yardımına koşmak, imparatorluk Rusyası’nı kurtarmak. Libya’daki niyetleri, fazlasıyla büyük bu ülkeyi kendileri tarafından daha kolay yönetilir birimlere parçalamak ve petrolü bölüşmek. Gerekçesi, elbette öldürdüklerinden sağ kalan halkın görünüşte kendini seçim meçimle yönetmesi, yani demokrasi. Bu zavallı ülkede İngiliz, Fransız ve Amerikalı gizli servis ajanlarının aylardır motive ettikleri ve gerilla savaşı öğretmek için göbeklerinin çatladığı isyancıların, dövüşmekten çok konuşmaya eğilimli savaşçılıklarına bakınca, K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] Torba Yasalar ‘Çuval’laşırken... Son yılların “yasama kültürü”nü yansıtan “torba yasa”lar için tanıdığım hukukçulara soruyorum: “Neden torba?” En güzel yanıtlardan biri: “Çantayı çok doldurdun mu kapanmaz; ama torbayı tepe tepe doldurup, ipini büzerek taşırsın…” “Peki, bu ihtiyaç nereden doğuyor?” “Akla gelen her yasanın, dilediğin maddesini değiştirmek ya da geneliyle uğraşmadan ekleyebilmek için...” Nitekim torba yasalara bakıyorum; akla gelen bir yana, gelmeyenler bile son anda doldurulmuş! Meclis’e sunulanlarla yetinilmemiş, genel kurulda eklenen maddelerle “çuval”laşmış!.. Belli ki vekiller, “Nasıl olsa Meclis’e gelecek; o zaman istediğimizi torbaya doldururuz” deyip adeta pumişse… Eğer hukuk, demokrasinin ve millet iradesinin “ortak” güvencesiyse, yasamayı, her akla gelen yasa değişikliğinin tepe tepe doldurulduğu torba veya çuvallarla özdeşleştirmek, nasıl bir demokrasi kültürüdür? Edep dahilinde tanımlayabilene bu köşe açıktır... ‘Acil’ beklentiler... Çuvallaşan torba yasalardaki “kanunlaşan” maddelerin amaç ve hedeflerine gelince... Yine son örneklere baktığımızda, özellikle önergelerle çuvallaşanların genel özellikleri şunlar: 1 Yasalar bütünüyle ele alındığında kamuoyunda tartışma yaratabileceğinden, buna yol açarak zaman kaybetmek istenmeyen “acil” beklentilere ait düzenlemeler... Bunlar genellikle ayrıcalıklı imar rantı projelerindeki yasal engellerin kaldırılması; şehirciliğe aykırı olanları uygulayabilmek, çevre düşmanı yatırımların yargıda durdurulmasını önlemek gibi amaçlar taşıyor... Behiç Ak’tan “özet”le... 2 Kamuoyunu “uyansuya yatmışlar... Yani torba ya dırmadan” yapılmak istenen sada asıl önemli olan tasarının değişiklikler... Bunlar da çalışanların haklaTBMM’de görüşülmesi; çünkü Meclis’e “ağzı açık” geliyor ve rının kısıtlanmasından, yandaş gerisi “önerge”lerle biçimle kişi ya da firmalara özel imtiyazların sağlandığı geniş bir niyor!.. yelpazede “iktidar gücü”nün Çuvallaşma koşulları değerlendirildiği örnekler... İşte böylesine niyetlerle yaTorbayken “çuvallaşan” tasarıların yasalaşması 3 koşula sama gündemimize yerleşen torba yasaların, son zamanların bağlı: 1 Yasaları torbalamaya ye “ileri demokrasi”siyle ilişkisini sorduğum bir hukukçu dostum terli çoğunluğu olan iktidar; 2 Bu çoğunluğun, gece ya ise şunu söyledi: “Her istenilen kanun değirılarına kadar tam kadro şikliğinin Meclis komisyonla“onay”a hazır beklemesi; 3 Torbalaşan, hatta çuvalla rında bile görüşülmeden parşan bir yasama yönteminin “hu lamentoda onaylanmasını sağkuk etiği”ne aykırılığına al layan bir ‘ileri demokrasi usdırmayan siyasal bir anlayış... talığı’ hangi ülkede var?” Öylesine bir ustalık ki en çuİlk ikisine “millet iradesi” dense bile, üçüncüsü aynı ira vallaşan torba yasanın bile “hudeye “saygı yoksunluğu” de kuk devletinin güvenceleri” ğil midir? Çünkü hiçbir de arasında sayılan Çankaya’dan mokrasi, çoğunluğa “hukuku onaylanacağına kesin gözüyle yozlaştırma” hakkı vermez. bakılıyor… Üstelik Mısır’a ya Hiçbir millet de temsilcilerinin da Libya’ya da örnek gösteriböylesine “hukuka aldırmaz” lerek! (Bu gece 20.30’da Ulusal olmalarını, onuruna yedirmez. Hele o millet Bağımsızlık Sa Kanal’daki İmar Dosyası’nda vaşı’nı “Müdafaai Hukuk” Prof. Dr. Ülkü Azrak ile “Torörgütlenmesiyle gerçekleştir ba Yasalar”ı değerlendireceğiz.) Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] BULMACA HARB SEM H POROY SEDAT YAŞAYAN HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Kırmızıya çalar 1 eflatun renk. 2/ İnce dantel... Sırtta 2 taşınan yük. 3/ Do 3 muz yavrusu... İs 4 kambilde koz. 4/ Dürüst, iyi ahlaklı... 5 Manganez elemen 6 tinin simgesi. 5/ Ja7 pon lirik dramı... Tanrıtanımaz... Bil 8 gisiz, kültürsüz 9 kimse. 6/ Etli ve 1 2 3 4 5 6 7 8 9 mayhoş yaprakları sebze olarak kullanılan otsu bir 1 B A S M A V A T bitki. 7/ Açık mor renk. 8/ 2 Ü R E T E T İ R Gürcistan’ın plaka imi... 3 R A P S O D İ E “Satırı çaldı cellat/Çıplak 4 Y Y E L E K E N boyunlar yarıldı gibi” 5 A K A T T İ K (Nâzım Hikmet)... Çiçeği, 6N A E S Y O L böreği ve terazisi vardır. 9/ Bir işi yaptırabilme gücü... 7 H A R A B A T İ 8M İ L B E T İ M Hoş olmayan, çirkin. 9E R O T İ K P A YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Pembemsi turuncu renk... Yurdumuzun bir bölgesi. 2/ Atmosferin, yeryüzünden 80 km. yükseklikte başlayan son tabakası. 3/ Vaktinde kılınmayan namazı ya da tutulmayan orucu sonradan yerine getirme... Yabancı. 4/ Kazak başkanlarına verilen ad. 5/ “İki şey: ve şiir/ Bunlar kuşkuyla çiftleşir” (Cemal Süreya)... Özellikleri bakımından silisyum ile kalaya benzeyen bir element. 6/ Kuzu sesi... Şerit metre. 7/ “Şimdi, henüz, şu anda” anlamında kullanılan sözcük... Bir sayı. 8/ Açık seçik olan, anlaşılmayan yanı bulunmayan... Argoda esrar... Somali’nin plaka imi. 9/ Nazi işgali altındaki Yunanistan’a yiyecek yardımı götürürken 21 Şubat 1942’de Marmara Adası yakınlarında batan Türk gemisi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle