18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 MART 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ KISA... KISA... 13 Türk bankaları devler liginde Dünyada bankalar arasındaki en değerli marka listesine Türkiye’den 11 banka girdi. Brand Finance’ın “The BrandFinance Banking 500” listesine göre, geçen yıl ikinci sırada olan Bank of America bu yıl birinci sıraya yükseldi. İlk 500 bankanın bulunduğu listeye giren Türk bankalarından İş Bankası 75’inci, Akbank 94’üncü ve Garanti Bankası 95’inci sırada yer aldı. Listeye giren diğer Türk bankaları sırasıyla Yapı Kredi, Vakıfbank, Halkbank, Finansbank, TEB, Denizbank, Bank Asya ve Şekerbank oldu. ‘AKP anayasasından daha radikal ve demokratik’ Tarafsız ve ideolojisi devlet odaklı değil, birey ve insan odaklı yeni bir anayasa öneren TÜS AD, yüzde 10 seçim barajının makul seviyeye getirilmesini istedi. 2007’de AKP için anayasa hazırlayan ve TÜS AD’ın çalışmasında yer alan Prof. Dr. Özbudun, TÜS AD’a hazırladıkları çalışmanın daha demokratik olduğunu söyledi. Kapitalizmin Derinleşen Krizleri ve Düzeltici Savaş Kapitalizmin küresel krizi, patlak verdiği 2007 yazından bu yana boyut değiştirerek derinleşiyor. Bir yanda Libya’ya yöneltilen emperyalist müdahale, diğer yanda doğanın acımasız yasaları karşısında Japonya’da yaşanan çevre felaketi. Pazartesi günkü yazısında sevgili Ergin Yıldızoğlu’nun vurgusuyla, “Son günlerde dünya iki ucundan birden yanan bir muma benziyor...”. Kapitalizmin 6080 senelik devreler halinde sürüklendiği bu tür yapısal nitelikli siyasi/iktisadi/teknolojik krizlerini algılayabilmek için “sermaye” dediğimiz olguyu daha yakından irdelememiz gerekli. “Sermaye” kavramının en tutarlı ve en gerçekçi analizi, kuşkusuz Marx’ta ve Marksist gelenek içinden gelen sosyal bilimcilerce sunulmuş durumda. Marksist dünya görüşünde “sermaye” parasal ya da teknolojik bir olgu değil; bir sosyal ilişkinin ifadesidir. Muhafazakâr neoklasik düşüngünün savunduğunun aksine, “sermaye” salt bir üretim faktörü olmanın ötesinde, içinde sömürü ilişkisini de içeren bir toplumsal ilişkiyi barındırır. Sermayenin, “sermaye” olabilmesi için mülksüzleştirilmiş ve işgücünü ticari bir mal gibi satmak zorunda bırakılmış ücretli işçiyle bir araya gelmesi gerekir. Ancak ücretli emek ile birlikte olduğunda “sermaye” kapitalist birikim sürecinin yasalarına tabi “sermaye”ye dönüşür. Sermaye huzursuzdur; devamlı ilerlemek, devinmek, yeni pazarlar ele geçirmek, birikmek; kâr peşinde koşmak ve yaygınlaşmak zorundadır. Ancak bu sürecin temelinde kapitalist piyasanın anarşik yapısı yatmaktadır. Kapitalist birikim süreci derinleştikçe kâr oranlarında kaçınılmaz bir gerileme yaşanır; teknolojiler eskir, kapitalist sistemin yürütücü kurumları köhneleşir. Bir yanda da mülksüzleştirilen, ücretleri devamlı bastırılan emekçilerin alım gücünde gerilemeler yaşanır. Aşırı üretim / eksik talep koşulları ağırlaşır. Kapitalizmin 2007 sonrası mevcut krizi, kapitalizmin kaçınılmaz krizlerini aşabilmek için devreye soktuğu finansallaşmanın ve rantiyer birikim tarzının doğrudan bir sonucudur. Kapitalist dünya, sanayi ve tarımsal ekonomide gerilemekte olan kârlarını dünyamızı bir kumarhane masasına dönüştüren finansal rant oyunlarıyla koruyabilmiş durumdaydı. Dahası, kapitalizmin bu tür dönüşümleri yalnızca yirminci yüzyılın son çeyreğine özgü olmayıp; on dokuzuncu yüzyılın sonunda ve on sekizinci yüzyılda da yaşanmış idi. Kapitalizmin bütün bu yapısal nitelikli krizlerinin ayrılmaz bir parçası olduğunu da gözlemekteydik. Krize neden olan bu üretim fazlasının bir şekilde “yakılması” gerekliydi. Dolayısıyla, iktisadi yatırıma dönüştürülemeyen, satın alınamayan mal fazlasının savaş konjonktürü içinde yakılması gündeme gelebiliyordu. Çünkü bu sayede sermayenin yeni teknolojilere kavuşturulması, askeri silah teknolojisinden yeni üretim tekniklerine ulaşılması, atıl sermayenin, köhnemiş kurumların, modası geçmiş üretim tekniklerinin yakılıp, yerine modern teknolojilerin, modern kurumların, modern toplumların inşası sağlanabilirdi. Rosa Lüksemburg’un ortaya attığı ve yirminci yüzyılın geride kalan deney ve gözlemlerinde pekiştirilen düzeltici savaş kavramı böyle ortaya çıktı. Söz konusu kavram 20 Mart 2003’te başlayan Irak’ın işgalini, bundan iki yıl önceki Afganistan müdahalesini ve geçen hafta sonu başlatılan Libya’nın işgali gibi emperyalizmin saldırılarını kucaklar mı? BOYNER: SAVUNDUĞUMUZ DEĞERLER TEHD T ALTINDA TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, yaptıkları çalışma ile bir anayasa metni ortaya koymayı değil, bir anayasa metnine gidecek sürecin ilk adımını atmayı istediklerini vurgulayarak bu kapsamda Türkiye’yi böldüğünü düşündükleri konuları geniş bir platformda tartışmayı amaçladıklarını belirtti. Boyner, anayasanın hayati konu olduğunu, Türkiye’nin bu defa darbeden sonra olmayan bir anayasa yapacağını anlatarak TÜSİAD’ın Türk Ticaret Kanunu için bir sene çalıştığını, anayasa için gerekirse daha uzun çalışacağını ve daha fazla katkıda bulunacağını vurguladı. TÜSİAD’ın, Türkiye’nin bir demokrasi açığı bulunduğunu, bunun giderilmesi için kapsamlı demokratikleşme girişimi bağlamında, birey odaklı, ayrıcalıklara yer vermeyen, çoğulcu ve parlamenter sistemi esas alan yeni anayasa yapılması gereğini uzun zamandır dile getirdiğini anlatan Boyner, yeni anayasanın, her şeyden önce, vatandaşların farklılıklarıyla bir arada yaşama iradesini temsil eden toplum sözleşmesi olması gerektiğini vurguladı. Boyner, “Giderek yaygınlaşmakta olan izlenimler doğrultusunda, savunageldiğimiz değerlerin tehdit altında olduğundan endişe etmekteyiz. İletişim özgürlüğünün fütursuzca ayaklar altına alınması, nefret söyleminin yaygınlaşması karşısında sergilenen duyarsızlık, kadınlara yönelik şiddet söz konusu olduğunda gördüğümüz vurdumduymazlık, demokrasimiz açısından hayırlı gelişmeler değildir. Görünürdeki suçları mesleklerini icra etmek olan ve bu uğurda bir hayli risk de üstlenen gazetecilerin neyle suçlandıklarını bilmeden tutuklanmaları, tutuklama işleminin giderek cezanın bir parçası haline gelmesi vicdanları rahatsız etmektedir” dedi. Esnafa seçim kıyağı Kamuya olan borçların yeniden yapılandırılmasının ardından şimdi de esnaf ve sanatkârların, kredi ve kefalet kooperatiflerine olan borçları yapılandırılıyor. 60 bin esnafın kooperatiflere olan 490 milyon TL’lik borcu yeniden yapılandırılacak. Borçluların, peşin ödeme seçeneğini tercih etmeleri halinde 215 milyon liralık gecikme faizleri silinecek. Sanayi Ticaret Bakanı Nihat Ergün, kredi borcu ana para tutarının 3’te birini peşin ödeyeceklerden gecikme faizi alınmayacağını söyledi. Ekonomi Sevrisi Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) hazırladığı yeni anayasa çalışmasında, “vatandaşlık tanımında Türklük kavramına yer verilmemesi, cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılması, nüfus kâğıtlarında din hanesinin çıkarılması, din dersinin zorunlu ders olmaktan çıkarılması ve yüksek komuta kademesine atamaların TSK’nin göstereceği belli sayıda aday arasından sivil otorite tarafından gerçekleştirilmesi ve Genelkurmay Başkanlığı’nın Milli Savunma Bakanlığına bağlanması” gibi öneriler yer aldı. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında hazırlanan “Yeni Anayasa Sürecinin 5 Temel Boyutu” çalışması açıklandı. TÜSİAD’ın yeni anayasa önerisiyle ilgili gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantılarına aralarında Prof. Dr. Ergun Özbudun, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun bulunduğu 22 katılımcı katıldı. Baskıcı ruh değişmedi Ekonomi Servisi Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Erkut Yücaoğlu, ifade özgürlüğü, adil yargılama, kuvvetler ayrılığıyla ilgili birçok temel demokratik kavramın uygulanmasında bugün ciddi yetersizliklerle karşı karşıya olunduğunu söyledi. Yücaoğlu, TÜSİAD YİK toplantısında yaptığı konuşmasında, kendilerini kaygılandıran esas iki yapısal sorun bulunduğunu ifade ederek bunlardan birinin kronikleşen dış ticaret açığı, diğerinin ise istihdam yaratmadaki eksiklik olduğunu vurguladı. Anayasada birçok değişiklik yapıldığını anımsatan Yücaoğlu, “Fakat anayasanın baskıcı ruhu değiştirilemedi” dedi. Milliyetçi olmasın Ergun Özbudun, hazırlanan çalışmanın daha önce AKP için hazırlanan taslaktan farkı ile ilgili olarak, iki çalışmayı kıyaslamanın doğru olmayacağını kaydederek 2007’de hazırlanan taslağın tamamen maddeler halinde düzenlendiğini hatırlattı. Yeni çalışmanın ise 5 konu başlığı altında bazı önerileri içerdiğini belirten Özbudun, “Bu çalışmamız daha radikal ve demokratik bir çalışmadır. O zamanki çalışmada biz bir yapılabilirlik endişesiyle de kendimizi kısıtlanmış hissettik. Bizden istekte bulunan bir sivil toplum kuruluşu değildi, bir iktidar partisiydi ve derhal gerçekleştirilmesine imkân olan süreç söz konusuydu” diye konuştu. Özbudun, bugün sivil, demokratik, birey eksenli bir anayasa konusundaki konsensüsün çok daha kuvvetli olduğunu söyledi. TÜSİAD’ın 50 sayfalık çalışmada ele aldığı bazı başlıklar şöyle:  Yeni anayasada parlamenter sistem benimsenmelidir.  Demokrasinin yerel düzeyde güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu Kürt sorununun ve diğer kimlik sorunlarının çözümüne katkı sağlayabilecektir. Üniter devlet ilkesinin esnetilmesi ile ortaya çıkan bölgeli devlet yapısı da tartışılabilir.  Ulus kavramı hukuki nitelik taşımadığından, anayasada “Türk Milleti” veya milliyetçiliğe atıf yapan ifadeler ve etnik çağrışımı olan vurgular yer almamalıdır.  Anadilinde eğitim ve anadilin öğrenimi konularında adım atılmalı. Çelebi Araplarla ortak oluyor Çelebi Hava Servisi’nin yüzde 22.6’sının ve Çelebi Holding sermayesinin yüzde 99.9’unun Birleşik Arap Emirlikleri’nden Abraaj ve Çelebi Ailesi tarafından eşit paylaşılacağı bir şirkete devri için niyet mektubu imzalandı. 2007’nin sonunda Acıbadem Sağlık Hizmetleri’ne ortak olan Abraaj Capital Investment, Ağustos 2008’de de Ömer Malaz’ın motoryat şirketi Numarine’in yüzde 50’sini satın almıştı. TÜS AD Y K toplantısına Halis Komili, Bülent Eczacıbaşı, Güler Sabancı ve Ömer Dinçkök’ün de bulundğu çok sayıda iş insanı katıldı. ‘Özgürlük bölünmekten önemlidir’ Ekonomi Servisi Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, Türkiye’deki insanların özgürlüğünün, onurunun, haklarının ülkenin bölünmesinden, devletin kendisinden daha önemli olduğunu, devletin insanları mutlu etmek için var olduğunu vurguladı. TÜSİAD YİK’de, hazırlanan yeni anayasa çalışmasına ilişkin sorucevap bölümünde söz alan Cem Boyner şu değerlendirmeyi yaptı: “Çok önemli bir test var, kendimize sormamız gereken. Hem bu salonda hissediyorum, hem de yarın açıkladıktan sonra kamuoyuna bunun rezonansları çok net hissedilir. ‘Evrensel doğrular, ilkeler tamam da hocam (Ergun Özbudun), bunlar bize uyar mı?’ Türkiye’den duyulacak ses budur. İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca kendi dillerinde eğitim veren okullar var, ama Kürtlere yok. Kim onlar? Kendi vatandaşın. Niye vermem ki? Bölerler, bölünür Türkiye. Ya bu kafayla gidecek Türkiye, ya hocalarımızın yaptığı bu çalışmayı kendimize uyduracağız, abuk sabuk alaturka bir hale getirileceğiz, o zaman tamamen boşu boşuna çalışmış olacaksınız. Ya da bu ilkelere sıkı sıkı sarılacağız. Bütün Türkiye’nin vatandaşlarından, Aleviler dahil topladığınız vergileri, Sünnilere hizmet vermek için Diyanet İşleri vasıtasıyla dağıtıyorsunuz. Bu, temsil olmadan vergilendirmedir. Vergi veriyorsan hakkından da istifade edersin. Benden topladığın vergileri bir başkasına harcayamazsın. Devlet insanları mutlu etmek için vardır. Anayasa da aramızdaki bir sözleşmedir. Beğendiğin ülkenin sözleşmesine girersin, beğenmediğine gitmezsin, böyle bir hakkın var. Bunun için yapıyorsun bu sözleşmeyi, devlet devam etsin diye yapmazsın.” Bulgaristan elektrik satacak Bulgaristan, Türkiye’ye haziran gibi elektrik satışına başlayabileceğini açıkladı. Bulgaristan enerji şirketi NEK tarafından yapılan açıklamaya göre, Bulgaristan yedi yıl aradan sonra geçen kasımda Türkiye’ye tekrar elektrik satışına başlamak istediğini açıklamıştı. Garanti’nin BBVA’ya hisse devri tamamlandı Ekonomi Servisi Doğuş Holding’e ait yüzde 6.2902 oranındaki Garanti Bankası hisseleri ile General Electric Capital Corporation’a ait yüzde 18.60 oranındaki Garanti Bankası hisselerinin Banco Bilbao Vizcaya Argentaria S.A’ya (BBVA) devri hususundaki resmi merci onayları alınarak, anılan hisselerin BBVA’a devrinin 22 Mart 2011’de tamamlandığı bildirildi. Geçen hafta Türkiye’nin sivil toplum karnesi masaya yatırıldı. Üstelik tamamen tesadüfi olarak, birbirinden farklı iki kurum tarafından. Biri, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı’nın (TÜSEV) Uluslararası Sivil Toplum Endeksi Projesi kapsamında gerçekleştirilen Türkiye’de Sivil Toplum Raporu, diğeri ise CHP’nin “Özgür İnsan, Kardeşce Yaşam” sloganı ile sunduğu Sivil Toplum Projesi... Örgütlü bir toplumun yaşatılması ve güçlendirilmesinin ne denli önemli olduğunu son aylarda Arap halklarının demokrasi istemiyle ayaklanmaları bize bir kez daha gösterdi. Şurası bir gerçek ki iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte sosyal medya ve sosyal ağların önemi arttıkça birey olarak hak ve özgürlükler vurgusu da artıyor. Eksik kalan unsur bireylerin örgütlenerek güçlenmesi, birlik olarak toplumsal sorunların çözümünde harekete geçmesi... Türkiye’nin sivil toplum karnesi işte bu noktada önemli. TÜSEV’in raporunu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder ve ekibinden dinledim. Önce verileri alt alta sıralayalım: Türkiye’de toplam STK sayısı 150 bin ve bu Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında son derece düşük bir rakam. Almanya ve Fransa’da her 40 kişiye bir STK düşerken Türkiye’de her 780 kişiye bir STK düşüyor. STK’lerin yüzde 42’si 5 büyük kentte. Gençlerin sivil topluma katılımları yüzde 8 ile son derece düşük. Araştırmanın yapıldığı 55 ülke arasında en düşük oran bu. Şikâyet ediyorlar ama değiştirmek üzere bir gruba katılmıyorlar. Son yıllarda kurulan dernek sayısın Türkiye’nin Sivil Toplum Gerçeği... da bir artış olmasına karşın derneklere kadın katılımında ciddi bir düşüş yaşanıyor. 2005’te yüzde 22 olan kadın dernek üyesi oranı 2008’de yüzde 16’ya düşmüş. Bunun en önemli nedenini derneklerin vasfında aramak gerekiyor. Çünkü Türkiye’de derneklerin yüzde 18.1’ini cami dernekleri, yüzde 14.3’ünü spor kulüpleri, yüzde 14’ünü ise hemşerilik bağlamında yardımlaşma dernekleri oluşturuyor ki çoğu kahvehane niteliğinden öte geçemiyor. Buralarda kadın üyenin fazla yer alamayacağı kesin. Zaten halkın sadece yüzde 9.7’sinin bir STK’ye üye olduğu, yüzde 7.1’inin gönüllü faaliyetlerde bulunduğu bir toplumsal yapıya sahibiz. Peki, vatandaş boş zamanlarını nasıl geçiriyor? Yine yapılan araştırmaya göre halkın boş vakit etkinliklerinin başında evde misafir ağırlamak (yüzde 80.4) birinci sırada. Onu başkalarına misafirliğe gitmek (yüzde 73.6) izliyor. Sonra ise sırasıyla arkadaşlarla buluşmak (yüzde 68.9), siyaset tartışmak (yüzde 35.4), herhangi bir hobiyle ilgilenmek (yüzde 32.4) gibi faaliyetler geliyor. Başkasına yardım ve bağış yapma açısından da uluslararası standartların altında kalan bir ülkeyiz. Nüfusun sadece yüzde 14’ü son bir ay içinde bir STK’ye nakdi bağış yapmıştır. Türkiye bağış, gönüllülük ve tanımadığı birine yardım etme eğilimleri açısından 153 ülke içinde 134. sırada. Bu noktada gerek Prof. Ergüder, gerekse raporun sunumunu yapan Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Deniz Sert’in vurguladığı bir nokta var. O da cemaatçi diğer yapılanmaların bu sayılara dahil olmadığı şeklinde. Doğal olarak kayıtlı olmayan yapılanmalar araştırma içinde yer alamamış. Tabii bu koşulda Gülen cemaatine ve tarikatlara giden paraları da takip etmek imkânsız. Raporun sonucuna ilişkin yapılan değerlendirmede STK’lerin özellikle vatandaş katılımı ve kurumsallaşma düzeylerindeki temel sorunlarının kemikleşmeye başladığına dikkat çekilerek sivil toplumun bir dönüm noktası ile karşı karşıya olduğu vurgulanıyor. TÜSEV’in raporu, son dönemlerde geniş halk kesimlerini ilgilendiren açılımlar yapan CHP’nin sivil toplum projesini açıklaması ile de örtüşüyor. CHP’nin raporunda “Türkiye’de sivil toplumun za ten sınırlı olan özerkliği, AKP iktidarının baskıcı politikaları nedeniyle hızla erozyona uğramaktadır. AKP’nin tekelci zihniyeti farklı toplum tasarımına sahip olan STK’leri yoğun yaftalama politikaları ile çalışamaz hale getirmeyi amaçlamaktadır” denirken CHP iktidarında yapılacak olanlar da şöyle özetleniyor: “Mevzuatta yapılacak değişikliklerle hem STK’lerin özgürlük alanları genişletilecek hem de kendi ayakları üzerinde daha sağlam durmalarının önü açılacak. Uygulanacak kurumsal ve maddi destek ile altyapılarının güçlendirilmesi sağlanacak.” Türkiye’nin dört yanına okul açan, burs vererek çocukların eğitimine katkıda bulunan, kız çocuklarını okutabilmek için seferberlik ilan eden Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne (ÇYDD) yönelttiği karalama kampanyası ile “kendi görüşünden olmayan” STK’lere yönelik tavrını zaten belli eden bir iktidar ile, ‘3 çocuk yapın’ söylemi ile kadını bırakın, bir STK’de üyelik ya da gönüllü çalışmayı doğrudan eve kapamaya çalışan zihniyet ile, ülkeyi saran cehalet ve yoksulluk ile sivil toplum örgütlenmesini geliştirmenin mümkün olmadığı aşikâr. Bu yüzden CHP’nin STK vurgusu özellikle seçim öncesinde çok daha fazla önem taşıyor. AKP yandaşı kalemşorların “CHP’nin Sivil Toplum Projesi sivil toplumu kendisine oy verecek şekilde dönüştürme isteğini yansıtmaktadır. CHP, bu istekten vazgeçip kendisi dönüşmelidir” şeklindeki söylemleri biraz da kaygıyı yansıtmıyor mu? ATM’den altın çekme dönemi Ekonomi Servisi Kuveyt Türk, ATM’lerden gram altın satmaya başladı. Mevcut ATM’lere aparat takarak altın hizmeti vermeye başlayan bankadan 7 gün 24 saat 1 ve 2.5 gram altın çekilebilecek. Bir yıl içinde Kuveyt Türk’ün 180 şubesinde de başlayacak olan böyle bir ATM hizmetinin dünyada ilk olduğu belirtildi. Fenerbahçe MKB 30’da Ekonomi Servisi Spor Toto Süper Lig’de oynadığı son 10 maçı kazanarak lider olan Fenerbahçe Sportif’in hisse senetleri 1 Nisan’dan itibaren İMKB 30 endeksine dahil edildi. Kulüp ayrıca yıl başından bu yana yüzde 60’ın üstünde bir artışla en çok getiri sağlayan şirketler arasında yer alıyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle