19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MART 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA HABERLER ran uçağından ‘Bixi’ çıktı İstanbul Haber Servisi İran’dan kalkıp Türk hava sahasını kullanarak Suriye’ye giden askeri kargo uçağına, nükleer silah bulundurduğu iddiasıyla zorunlu iniş yaptırıldı. Uçağın, BM kararıyla Diyarbakır Kalpaner Havalimanı’na indirildiği belirtildi. Yapılan aramada uçakta ağır makineli tüfek olarak geçen Bixi çıktı. El konulan tüfeğin hangi gerekçelerle uçakta bulundurulduğunun araştırılacağı öğrenildi. 9 Uzmanlar: Operasyonun amacı insan hakları ihlalini gerekçe gösterip bölgede etkinlik sağlamak ‘Asıl gerekçe petrol’ BAHADIR SEL M D LEK ‘K. Irak’a bomba’ iddiası Haber Merkeziİran devlet televizyonu Press TV, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 19 Mart Cumartesi günü Kuzey Irak’ı bombaladığını ileri sürdü. Habere göre, THK’ye bağlı savaş uçakları 19 Mart’ta Kuzey Irak’taki İmadiye kasabasının doğusunda bulunan Nirwa Rikan bölgesine bomba yağdırdı. Terör örgütü PKK sığınaklarına karşı düzenlendiği belirtilen bombardımanda ölen olup olmadığı konusunda bilgi verilmedi. ANKARA Uluslararası ilişkiler uzmanları, başını Fransa’nın çektiği koalisyon güçlerinin Libya’ya yönelik operasyonunun, insan hakları ihlalini gerekçe gösterip petrol bölgesinde etkinlik sağlama amacı taşıdığı görüşünde. Prof. Çağrı Erhan: 1973 sayılı karar aslında BM Antlaşmas ı ’ n ı n BMGK’ye verdiği yetkinin önüne geçiyor. İnsani müahale diye bir kavram gelişti Kosova’dan sonra. BMGK’nin yet Prof. Dr. Erhan, BM Şartı’nın Güvenlik Konseyi’ne insan hakları gerekçesiyle müdahale kararı verme hakkı tanımadığını vurgularken Prof. Dr. Pazarcı da, “Amaç muhakkak ki petrol. Ancak bundan sonra insan hakları gerekçesiyle gelişigüzel müdahale kararları alınması riski de ortaya çıktı” dedi. ki vermesi, uluslararası barış ve güvenliğin tehdit altına girmesi sonucu olur. 1973 sayılı kararda bu yok. Antlaşmanın kendisi bu yetkiyi vermemişken, BMGK bu kararı alıyor. Yetkisiz bir operasyon bu. BMGK’nin, antlaşmayı yeniden yorumlama hakkı yok. BM sözleşmesi insani müdahale hakkı vermiyor. Antlaşmanın 2. maddesinin 7. fıkrasına göre ülkelerin açık biçimde içişleri karışmama durumunu düzenliyor. Kosova’da yetki vermedi, NATO operasyon yaptı ve olası bir katliamı durdurdu. Burada ilk kez BM, hukuk yarattı ama bunu dayanaksız yarattı. Anayasanın vermediği bir yetkiyi bir organ kullanabilir mi? Libya, komşusuna mı saldırdı, kitle imha silahı mı üretiyor? Hayır. ‘NATO’nun ilkelerine aykırı’ BM Antlaşması’nın revize edilmesi zamanı geldi. Yarın öbür gün başka konuda da yetkisiz birtakım kararlar alabilir. Devletler hukuku açısından devrim niteliğindedir. Bu fiili bir durum. İkincisi Fransa’nın davranışı. Karar cuma günü alınmış, sen resen harekete geçiyorsun, Paris’te o toplantı çerçevesinde o kadar çok seçenek varken, ki ABD Irak işgali öncesinde Saddam’a 48 saat süre vermişti, burada öyle bir rol kapma çabası ortaya çıktı. Bu rol kapma çabasının Fransız iç politikası ile il gili olduğunu söyleyenler çok sayıda. ABD ile istişare ederek bu kararı aldığını sanmıyorum. Diyorsunuz ki, biz operasyona başladık, şimdi NATO komutayı alsın. Buna itiraz gelecektir. Burada NATO’nun ilkelerine de aykırı bir tutum var. Bu krizin Kaddafi’nin zulmünün durdurulması ile petrol kuyuları filan gündeme geliyor ama ileride su yüzüne çıkacak bir sorun ortaya çıkmaya başladı. Öbürü de işin ezberlediğimiz kısmı bu, petrol filan. Bazı ülkelerin bu bölgede çıkarı var, bunu zaten kimse inkâr etmiyor ama bu yapılırken bazı gelenekler ortadan kaldırılıyor ve herkesin kendi kafasına göre hareket edeceği bir düzen yaratılıyor. İki ay önce Güney Sudan diye bir devlet kuruldu. Bakın sınır nereden geçiyor, petrol kuyuları üzerinden. Burada amaç ne, Libya’nın bölünmesi mi? Bugün bu da belli değil. Demokrasi Bombası Irak’ın, biyolojik ve kimyasal silahlarla bütün dünya güvenliğini tehdit ettiğine ilişkin iddialar ve oldukça uzun süren tehditler sonunda bombalanma görüntüleri çok uzak değil. Gerçi biyolojik ve kimyasal silahlar bulunamadı, ama yeni bir savaş biçiminin görüntüleri, bir tür play station oyunu gibi hedeflerin tek tek bombalanması dünya televizyonlarından naklen verildi. 11 Eylül saldırısının üzerine, ABD’ye meydan okuyan Saddam’ın alaşağı edilmesi, Irak halkına “demokrasi getirilmesi” gerekçesiyle önce yalnızca askeri hedeflere yönelik olduğu söylenen bombardıman kara harekâtıyla son buldu. ABD ve uluslararası toplum, Afganistan’ı da, “halkına zulmeden” yönetimden kurtarmak için harekete geçti. Mısır’da meydanlara çıkan halkın, Mübarek rejiminin baskısından kurtulmak için dile getirdiği özgürlük isteklerine uluslararası toplum fazlasıyla “duyarlı” davrandı. Şimdi sıra Libya’da... Bütün bu ülkelerin çılgın diktatörleriyle işbirliği yaparak, o ülkelerin kaynaklarını sömüren kimdi acaba? Bu ülkelerin zenginliklerini birkaç önde gelen aile ve şirketle paylaşan, ama her nasılsa bütün bu yatırımların sonunda halkların daha da yoksullaşmasına neden olan kimdi? Peki ya, bu ülkelerin inanılmaz bir biçimde deli gibi para yatırdığı silahları bu diktatörlere satan kimdi? Yıllar boyunca bu ülkelerdeki insan hakları ihlallerine, işkencelere, muhaliflere uygulanan zulme sessiz kalan, bu diktatörleri ülkelerinde ağırlayan, onlarla her türlü işbirliği yapanlar kimdi? Bu ülkelerin yoksul halkının sırtından kazanılan kirli paraları kendi ülkelerinde değerlendiren, saklayan, onlara daha çok kazandıran, şirketlerine bu yöneticilerle ortak olarak çıkar sağlayan, uluslararası tröstlere bu yolla inanılmaz servetler aktaran kimdi? Şimdi birdenbire, “halkların kendi kaderlerini tayin hakkı”nı savunmaya başlayanların da aynı devletler olması ve her nasılsa dünyanın başka yerlerindeki her türlü zulme hiç sesi çıkmazken bazı topraklardaki hareketler için birdenbire inanılmaz bir duyarlık göstermeleri, demokrasiyi tepeden bombardımanla getirmeye çalışmaları ne garip değil mi? ‘IRAK’TA YAŞANANLARA BENZ YOR’ Doç. Dr Serhat Erkmen (ORSAM): Bugün Libya’da olanları Irak’ta 1991 yılında olan bitenlere çok benzetiyorum, Irak Kuveyt’ten çıkarıldıktan sonra Saddam Hüseyin’in halkına karşı aşırı güç kullanmasının önüne geçmek için uçuşa yasak bölge ilan edilmişti. Operasyonun deklare edilmeyen amacı, Kaddafi’yi devirmekse, Kaddafi’ye karşı darbe yapılmasıysa, muhalefetin Kaddafi’nin yerine geçmesini sağlamaksa; hava operasyonu ile bu olmaz. Irak’ta da herkes oturduğu yerde oturmuştu. Ne Saddam’a darbe yapmışlardı, ne Saddam kuzeye gidip Kürtleri hedef almıştı ne de Kürtler aşağıya inmişti. Aynısı Libya için geçerli. Muhafelet belli bir yerde oturur, Kaddafi belli bir yerde. Bu operasyonlar fiili bir bölünme getirir, resmen olmasa da... Uçuşa yasak bölge uygulaması, bölgeler arası yeni sınırların çizilmesine yarar. Kilisede Kuran yaktılar Dış Haberler Servisi ABD’nin Florida eyaletindeki küçük bir kilisede Kuran yakıldı. Rahip Wayne Sapp, Kuran yakarken, geçen eylül ayında Kuran yakma girişiminde bulunan rahip Terry Jones da hazır bulundu. Florida’daki kilisede oluşturulan bir “jüri” tarafından “Kuran yargılandı” ve “suçlu” bulundu. Sekiz dakika süren yargılamanın ardından Kuran yakılırken fotoğraf çektirenler oldu. Jones, geçen yıl 11 Eylül saldırılarının yıldönümünde Kuran yakacağını açıklamıştı. Dirar Ebu Sisi’yi Mossad kaçırdı Haber Merkezi Ukrayna’da bulunduğu sırada kayıplara karışan Gazzeli mühendis Dirar Ebu Sisi’nin Mossad ajanları tarafından kaçırıldığı ortaya çıktı. Sisi’nin kaçırıldığı iddialarıyla ilgili haberlere İsrail’de yayın yasağı getirilmişti. Petak Tikva’daki mahkemenin yayın yasağını kısmen kaldırmasıyla Ebu Sisi’nin İsrail’de tutulduğu kesinleşti. AFGAN STAN’DAK ABD’L ASKERLER ‘BM kararı başka amaçla da kullanılabilir’ Prof. Hüseyin Pazarcı: Operasyonun amacı muhakkak ki petrol, ikincisi Kaddafi’nin kurduğu sistem. Yani, otoriterlik, astığı astık kestiği kestik yaklaşımlarıyla bölgedeki enerji akımlarını etkilemesi. Operasyonu yapanlar Kaddafi’nin kişiliği ile enerji meselesini bağlıyorlar. BM’de bu operasyon bugüne kadar olmayan biçimde insan hakları gerekçesi üzerine dayandırma yoluna gidildi. Bundan önce 50’li yıllarda devletler bazen kendi vatandaşlarının insan haklarını ihlal ederse müdahale tartışılırdı. Kendi vatandaşlarının dışında olamazdı, gerekçe olarak kabul edilmezdi. BM’nin teyit ettiği gelişme oldu ve bu Bosna ve Kosova’da uygulandı. Genel olarak insan haklarının çiğnenmesinde müdahale kararı aldılar. Burada birçok topluluk arasında çatışma vardı. Burada ise ilk kez iç uluslararası etkisi olmayan bir olayda, hükümetin kendi vatandaşlarına yaptığı eylemle ilgili müdahale kararı aldı. Bu genişlikte ilk karar niteliğini taşıyor. ‘Karar suiistimal edilebilir’ BM Antlaşması’na baktığınız zaman, BMGK’nin müdahale etmesi ve gerektiğinde silahlı müdahale izni vermesi uluslararası barış ve güvenlik bozulduğu zaman olurdu, şimdi insan haklarının çiğnenmesi üzerine verildi. Bu örnek şu riski de getiriyor, bir anlamda insan haklarının korunmasının önemli olduğu kabul ediliyor vicdani açıdan, bunun büyük devletlerce başka amaçlarla kulla Mimar Sürmen yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi TBMM Üstün Hizmet Ödülü sahibi yüksek mimar Şükrü Sürmen (66), arkadaşlarıyla buluşmak için Ortaköy sahiline giderken yolda geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Sürmen’in cenazesi, bugün Ortaköy Dereboyu’ndaki Hacı Mahmut Camisi’nde öğle vakti kılınacak cenaze namazından sonra Merkez Efendi Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedilecek. nılması söz konusu olabilir, böyle bir riski de getiriyor. Yemen’de oluyor, Bahreyn’de de oluyor. Libya’ya bu özelliğinden dolayı, yani petrol ve enerji meselesinden dolayı müdahale oldu. İleride de böyle bir çifte standart olabilir. Dünyanın bu riski bilmesi, bunun böyle gelişigüzel yapılmasına, böyle bir yetkinin BMGK tarafından gelişigüzel kullanılmasına karşı hassas olunması gerekir. İnsan hakları ihlali için geliyorsunuz, iyi sınırlandırma yapılamazsa sivillere zarar verme sonucunu doğuruyor. BMGK kararlarında insan haklarına özel önem verme hususunu, başlangıç bölümünden alma eğiliminde olabilirler. Bu unsuru geliştirebilirler. Bunlar dünyadaki etkili devletler tarafından suiistimal edilebilir. Öldürdükleriyle fotoğraf çekmişler Dış Haberler Servisi Afganistan’da görev yaptıkları sırada savunmasız sivilleri öldürmekten yargılanan Amerikalı askerlerin, sivilleri öldürdükten sonra bir de cansız bedenleriyle fotoğraf çektirdikleri ortaya çıktı. Alman Der Spiegel dergisi dün 12 Amerikalı askerden oluşan “ölüm timi”nden iki askerin silahsız sivilleri öldürdükten sonra çektirdikleri ve ABD ordusunun gizlediği üç fotoğrafı yayımladı. Fotoğraflardan birinde Jeremy Morlock isimli asker kanlar içinde yatan cansız bir kişinin kafasını yukarı doğru tutup objektife gülümsüyor. Andrew Holmes isimli asker de bir diğer fotoğrafta aynı cansız bedenle poz veriyor. Dergi söz konusu iki fotoğraftaki Afgan’ın ismini Gul Mudin olarak açıkladı.Dergi toplam 4 bin fotoğraf ve videoya ulaştığını açıkladı, ancak sadece 3 fotoğraf yayımladı. Söz konusu “ölüm timi”ni oluşturan 12 asker, Afganistan’da görev yaptıkları süre içerisinde 3 sivili kasten öldürmekten idam ya da ölüm cezas istemiyle yargılanıyor. ABD ordusu da dün resmi olarak Afganistan’daki sivillere yapılan kötü muameleyi gösteren fotoğraflardan dolayı özür diledi. FBI devletten alınan fonların Gülen hareketine aktarıldığı şüphesiyle inceleme başlattı Gülen okullarına soruşturma ELÇ N POYRAZLAR TKP VE HALK CEPHES Ressam Şen intihar etti İstanbul Haber Servisi Ressam Musavet Şen (50) Beyoğlu’nda 3 ay önce açtığı sanat galerisinde başına bir el ateş ederek intihar etti. İddiaya göre Şen, ortağı Hamdi Yormaz’a borçlarını ödeyemediği için sıkıntı yaşadığını anlattı. Ardından sanat galerisindeki kimsenin bulunmadığı bir odaya giren Şen, silahla başına bir el ateş etti. WASHINGTON Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ABD’deki Gülen okulları hakkında devletten aldıkları fonları Fethullah Gülen hareketine aktardıkları şüphesiyle soruşturma başlattı. Philadelphia Inquirer gazetesinin haberine göre FBI ve ABD Çalışma ve Eğitim Bakanlığı devletten fon alan bu okullarda çalışan Türklerin maaşlarının bir bölümünü “Hizmet” çerçevesinde Gülen hareketine verip vermediğini soruşturuyor. Gülen’in takipçilerinin 25 eyalette 120’den fazla okul açtığını ve bunun Gülen’in ABD’de kalabilmek için Yeşil Kart başvurusuna yönelik davada kanıt olarak sunulduğunu yazan gazete bu okulların ABD devletinden milyonlarca dolar fon aldığına dikkat çekti. Gülen hareketinin Türkiye’de otoriter İslami bir devlet istemekle suçlandığını yazan gazete ancak ABD’deki soruşturmanın Gülen okullarının dini bir gündemi olup olmadığına değil H1B vizesi altında istihdam edilen yüzlerce Türk öğretmen, yönetici ve diğer çalışanların ABD’li vergi mükelleflerinin parasını kötüye kullanıp kullanmadığına odaklandığını ifade etti. Google’dan fazla vize Gülen okullarının ABD’de en fazla H1B vizesini alanlar arasında girdiğine dikkat çekilen haberde 2009 yılında bu okulların 684 vize aldığını, aynı yıl Google şirketinin 440 vize alabildiği belirtildi. Matematik, fen bilimleri ve teknoloji dallarında çalışan yabancı işçileri çekmeyi hedefleyen bu vizeleri kullanan Gülen okullarının, boşlukları Türklerle doldurduğu aktarıldı. Gazeteye konuşan Orta Pennsylvania Genç Akademisyenler Okulu’nun eski veli grubu başkanı Ruth Hocker kalifiye ABD’li öğretmenlerin yerine sınırlı İngilizce konuşan ve sertifikası olmayan Türklerin geldiğini ve bu kişilere yüksek maaşlar ödendiğini söyledi. Velilerden ayrıca H1B vizesi dolan bu öğretmenlerin apar topar başka Gülen okullarına gönderildiği yönünde şikâyetler de geldi. ABD beş bölgeye ayrıldı Gazetenin haberine göre FBI’ya konuşan eski bir öğretmen, Gülen hareketinin ABD’yi beş bölgeye ayırdığını ve her bölgedeki genel müdürün okullar, vakıflar ve kültür merkezlerinin faaliyetlerini koordine et tiğini söyledi. Bu öğretmenin FBI’ya “Tüzük” adı altında bir belge verdiği ve sözleşmeye benzeyen bu belgede Türk öğretmenlerin “hizmet” için ne kadar para vermesi gerektiğinin yer aldığı belirtildi. FBI ayrıca bu okulların Gülen hareketiyle bağlantılı olduğuna ve hareket tarafından yönetildiğine ilişkin kanıtlara da ulaştı. Bir Gülen takipçisinin dört okul müdürüne 30 Ağustos 2007 tarihinde gönderdiği bir epostada “Hizmet işinden ve hizmetin zarar görmemesi için” ele alınması gereken sorunlardan söz edildi. Gazete ayrıca bazı Gülen okullarında kamu fonlarının okullarda çalışmayan kişilerin yasal göçmenlikle ilgili işlemler ve uçak yolculukları için kullanıldığı ve öğretmenler için gerekli ruhsatların bulunmadığının da ortaya çıktığını haberleştirdi. Operasyona tepkiler büyüyor İstanbul Haber Servisi Libya’ya yönelik hava harekâtı İstanbul’da çeşitli örgütler tarafından kitlesel gösterilerle protesto edildi. TKP üyesi yaklaşık 1000 kişi, müdahaleyi Galatasaray Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na yaptığı yürüyüşle protesto etti. Galatasaray’da toplanan TKP üyeleri, sloganlar ve alkışlar eşliğinde Fransa Konsolosluğu önüne geldi. Konsolosluk merdivenlerinde yapılan açıklamada, “Emperyalizmi, kolluk gücü NATO’yu, operasyona ‘hukuki’ kılıf hazırlayan BM’yi lanetliyoruz” denildi. Halk Cephesi üyeleri de Fransa Konsolosluğu önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada AKP’nin Ortadoğu’da akan kandan sorumlu olduğu savunuldu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle