22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 18 MART 2011 CUMA 12 86 yaşında yaşamını yitiren Yezidi Hazal Akyol Mardin’de toprağa verildi HABERLER Çernobil kanser ve ölüm kustu stanbul Haber Servisi Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB), Çernobil Nükleer Santralı’nın patlamasından 20 yıl sonra, kazanın çevreye ve insan sağlığına etkisinin ne yönde olduğunu belirleyebilmek amacıyla yaptığı, “Çernobil Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser” araştırmasında, Hopa’da meydana gelen ölümlerin yüzde 47.9’unun nedeninin kanser olduğu belirlenmişti. Sağlık Bakanlığı ise araştırmasında, Çernobil kazasının ardından Karadeniz’de görülen kanser vakalarının artış gösterdiği iddiasını yalanlamış, kanser vakalarının sayısının diğer bölgelerden farklılık göstermediğini savunmuştu. “Çernobil Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser” konulu araştırmanın sonuçları, 17 Nisan 2006’da stanbul Tabip Odası’nda düzenlenen basın toplantısıyla açıklanmıştı. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kayıhan Pala da araştırmanın sanatçı Kazım Koyuncu’nun kanserden ölümünün ardından, duyarlılığın arttığı Hopa’da gerçekleştirildiğini, 1939 ev ve 7 bin 831 kişi ile görüşüldüğünü belirterek 130 Eylül 2005 tarihleri arasında yapılan araştırmaya göre, Hopa’da, tanısı doğrulanmış 49, doğrulanmamış 27 olmak üzere toplam 76 kanser hastası olduğunun tespit edildiğini kaydetmişti. Araştırmaya göre, Hopa’da yıllık kanser görülme sıklığının erkeklerde yüzbinde 149.5, kadınlarda yüz binde 117.5 olarak ortaya çıktığını ifade eden Pala, bu oranının dünyaya göre çok yüksek olduğunu vurgulamıştı. Toprağına kavuştu ama ölünce Beş Yezidi, bir avuç komşu vardı Hazal Akyol, Avrupa’da yaşayan yakınları tarafından vasiyeti üzerine doğup büyüdüğü köyüne tabut içinde getirildi. Yüzlerce yıl yaşında, Yezidilerce kutsal sayılan koca ağaçların gökyüzüne uzandığı, gömütlerin üzerinde ise inançlarını temsil eden güneş ve tavus kuşu figürlerinin dikkat çektiği mezarlıktaki mütevazı törende ise sadece 5 Yezidi ile bir avuç da eski konu komşu Müslüman bulunuyordu. MAHMUT ORAL Gül ve çiçekler Tören, inançları gereği sarı, kırmızı, yeşil gül ve çiçeklerle mezarın süslenmesiyle başladı. Ardından tabut kazılan mezara indirildi. Bu son veda sırasında ise Yezidilerin inançları gereği Hazal Akyol’un naaşı toprağa verilirken, havaya ateş edildi. Ancak silahı sıkan ise Yezidi değil, eski tanıdıkları bir Müslümandı. Ve ardından tabut, toprakla kapatılıp, mezarın üstü yeniden çiçeklerle süslendi. Törene katılanlara aş, ekmek, meyve dağıtılarak tören tamamlandı. DİYARBAKIR İnanç ve kültür mozaiği Anadolu’nun baskı, zor ve korkuyla soldurulan renklerinden biri olan Yezidiler, anavatanlarına ancak ölümde kavuşabiliyor. Güneydoğu’da terör ve koruculuk sisteminin yarattığı ikilemin arasında kalıp, binlerce yıldır yaşadıkları anavatanlarını terk etmek zorunda kalan inanç gruplarından biri de Yezidiler. Diyarbakır, Mardin, Siirt, Batman ve Şanlıurfa’da, hane sayıları yüzlerle ifade edilen onlarca köyde yaşayan Yezidilerin nüfusu, çok değil daha 1985’te 23 bine yakındı. Günümüzde ise tüm bölgede her şeye rağmen topraklarından ayrılmayanların sayısı ise ancak yüzlerle ifade edilebiliyor. Güneşin doğuşu ve batışında tapınmaları nedeniyle “güneşe tapanlar” olarak da adlandırılan Yezidilerin köylerinden birçoğu günümüzde boş. Bunun temelinde baskı olmasının yanında, kimliklerinin din hanesinde, talep ettikleri gibi “Yezidi” ibaresini koyduramamak da yatıyor. Buna tepki, göçü getirmiş. Ukrayna’nın Pripiat şehri bir zamanlar 49 bin kişinin eviydi. Ancak takvim 26 Nisan 1986’yı gösterdiğinde herşey değişti. Çernobil yüzünden kent hayalete döndü. Bilim insanlarına göre nükleer felaketin etkileri 900 yıl daha sürecek. Akkuyu için lisans 35 yıl önce verildi, o tarihte fay hattı bilinmiyordu Bütün gürültü için... MURAT KIŞLALI Mısır patlaması değil Nükleere inat yaşasın hayat Türk Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği (TMMOB) Ankara l Koordinasyon Kurulu üyeleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı önünde, Türkiye’de kurulması planlanan nükleer santralları protesto etti. Eylemde, “Çernobil istemiyoruz”, “Nükleere inat, yaşasın hayat” sloganları atıldı. Devlet Su şleri Genel Müdürlüğü’nden (DS ) Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’na kadar yürüyen TMMOB Ankara l Koordinasyon Kurulu üyeleri, ellerinde “Akkuyu’da nükleer santral istemiyoruz”, “Yaşamı seçin, nükleerden vazgeçin” yazılı dövizler taşıdı. Açıklamada, nükleer santrallara ilişkin Erdoğan’ın “Aygaz tüpü de riskli, geri adım atmayız” sözlerine atfen, “Ocak tüpü ile nükleer santralı riskleri açısından aynı şekilde değerlendirmek için özel cehalet eğitimi almış olmak gerekir” denildi. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) yüzde 8 ANKARA Hükümetin Rusya’ya bağımlılığı azaltacak alternatif bir enerji olarak gerekçelendirmesine karşın Rusya’nın Mersin Akkuyu’da yapacağı nükleer santralın faaliyete geçtiğinde Türkiye’nin elektrik tüketiminin en fazla yüzde 8’ini sağlayacağı ortaya çıktı. Elektrik, Rus doğalgazı yerine Rus nükleer enerjisinden üretileceği için, Rusya’ya olan bağımlılık da değişmeyecek. Üstelik Enerji Bakanlığı verilerine göre Türkiye, kurulu gücünün yüzde 25 fazlasına sahip rüzgâr veya mevcut tüketiminin iki katını sağlayacak güneş enerjisi potansiyeline sahip. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na göre, Türkiye’nin 2009 itibarıyla 45 bin MW olan elektrikteki kurulu gücü 2019’da 60 bin MW’ye ulaşacak. Üretime tam kapasiteyle en erken 10 yıl sonra başlayacak Akkuyu’nun toplam kurulu gücü ise sadece 4 bin 800 MW olacak. Buna göre nükleer enerji Türkiye’nin toplam kurulu gücünün sadece yüzde 8’ini sağlayacak. Bakan Taner Yıldız da 2020’de Türkiye elektrik tüketiminin yüzde 5’inin nükleerden karşılanacağını açıklamıştı. Şu anda Türkiye’de tüketilen elektriğin yüzde 50’ye yakını doğalgazdan sağlanıyor. Bunun da üçte ikisi Rusya’dan ithal. Nükleer santral yüzde 100 Rusya’ya ait olduğu için doğalgazdan elektrik üretimini düşürse de bağımlılığı azaltmayacak. Burada yaşamadık ama... Defin sırasında gurbet ve vatan ile ilgili ağıtlar yakan, Hazal Akyol’un gelini Siro Akyol, bir süre sonra yaptığı açıklamada, “Önce stanbul’a daha sonra da Almanya’ya göç ettik. Burası bizim ata toprağımız. Burada yaşamadık, ama burada öleceğiz. Ölen her Yezidi kendi topraklarına dönmek ister. Göç etmek zorunda kaldık. Halen topraklarımız, evlerimiz duruyor yerinde. Bir gün dönmeyi umut ediyoruz. Biz burada yüzyıllarca kardeş gibi yaşadık” dedi. Ata toprağımız Torunu Aziz Akyol ise 25 yıldan sonra ilk kez geldiğini belirterek, “Burası bizim ata toprağımız. Ne kadar uzaklara gitsek de sonunda doğduğumuz topraklara geri döneceğiz. Unutmamız mümkün değil. Barış ve kardeşlik olursa yurtdışında hiçbir Yezidi kalmaz. Kimse isteyerek doğup büyüdüğü toprakları terk etmez. Ben 8 yaşındayken köyden ailemle birlikte ayrıldım. Şu anda Almanya’dan geldim buraya. 25 yıldan sonra ilk kez gelmeme rağmen bu mezarlığı, köyümüzü, evimizi, komşularımızın evlerini hatırlıyorum. Şu an köyümüz boş ama gitsem evleri tek tek bilirim. Ben küçükken köyümüzde 500 hane Yezidi vardı. Barış ve kardeşlik içinde yaşamak istiyoruz. Müslümanlarla kardeş gibiyiz. Hiçbir ayrım aramızda yok. Biz geldik onlar mezarımızı kazdılar, yemek verdiler, bizleri konuk ettiler, mezarımıza toprak attılar” diye konuştu. Duası bile edilemedi Yörenin Yezidilerinin neredeyse çoğu, günümüzde Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın değişik ülkelerinde hayatlarını sürdürüyor. Kalan az sayıdaki Yezidi ise artık çoğunluğu Müslüman olan köylerde, gidenlerin kalan mallarını koruyor. Hiç Yezidinin bulunmadığı köyler ise genellikle, harabeye dönmemesi için göçerlere kiraya verilerek, yaşanabilir olarak kalması sağlanıyor. Özgürlük vaatleriyle seçmenin aklına giren AKP döneminde, bölgedeki farklı inançlara mensup bireyler, inançlarının gereği gibi yaşayamadıkları gibi, ölemiyor da. Yezidi inancına mensup kişiler, baskı ve korku nedeniyle terk ettikleri köylerine, öldükten sonra vasiyetleri üzerine gömülmek üzere dönüyor. Bunlardan biri de 86 yaşında yaşamını yitiren Hazal Akyol. Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Yenice köyünden 30 yıl önce Almanya’ya göç eden Hazal Akyol, hayatını kaybedince vasiyeti üzerine doğup büyüdüğü tamamıyla boşalan Yenice köyünün hemen yanındaki Yezidi mezarlığında defnedildi. Ancak yörede “şeyh, pir veya fakir” olarak adlandırdıkları din adamları olmadığı için son duaları yapılamadan toprağa verildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, Japonya’da yaşanan nükleer felaketin ardından Akkuyu santralı için araştırma önergesi verdi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, “Nükleer programın askıya alınmasını” istedi. Anadol, dün Adana Milletvekili Tacidar Seyhan ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’le birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Anadol, “Mersin Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santral için lisansın 1976’da verildiğini, 35 yıl önceki lisans temel alınarak santralın yapılacağını; santralın kurulacağı bölgeye 25 kilometre uzaklıktaki Ecemiş fayının 1976’da ölü kabul edildiğini, daha sonra ise fayın birinci derecede deprem riski taşıdığının kanıtlandığını” anlattı. Anadol, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başbakan bilgisizliğin verdiği kör cesaretle nükleer santraldaki tehlike ile evdeki mutfak tüpünün yaratacağı tehlikeyi eşdeğer olarak sunabilmektedir. Mutfak tüpü safsatası bırakılmalıdır. Akkuyu’yu yapacak olan Rusya da nükleer programını gözden geçirme kararı almıştır. Aynı gün Rusya’ya giden Sayın Başbakan, Rusya Devlet Başkanı Medvedev ile görüşmesinde Akkuyu’da güvenlik tedbirlerinin arttırılmasını istemekle yetinmiştir. Anlaşılan Sayın Başbakan durumun ciddiyetini kavrayamamıştır. Türkiye referandum kültürüne alışmalıdır, diyordunuz. O zaman Mersin halkına sorun.” Tacidar Seyhan da “yapılan anlaşmanın doğalgaz alımı ve petrol nakli ile bağlantılı olduğunu, Türkiye’nin taviz vermeye zorlandığını” kaydetti. Ali Rıza Öztürk de “Başbakan Erdoğan’ın nükleer patlamayı kestane, mısır patlaması sandığını” söyledi. Ermenistan’daki eski teknolojili santrala karşı hiçbir önlem yok Yanı başımızdaki saatli bomba İstanbul Haber Servisi Nükleer fizikçi Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, Japonya’daki nükleer santral kazası ile açığa çıkan radyasyonun okyanusu aşarak kuzey yarımküreye ulaşmak üzere olduğunu belirtti. “Saatli bomba” olarak nitelediği Ermenistan’daki nükleer santralda meydana gelebilecek kaza riskine karşı Türkiye’nin hiçbir önleminin bulunmadığını vurgulayan Prof. Kılıç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan Türkiye’de kurulacak nükleer santral için referanduma gitmesini istedi. Kılıç, “Japonya’nın Sinop’ta kurmayı planladığı santral Amerika’dan lisans alamadı. Meydana gelen kazayı sadece deprem derecesiyle veya tsunaminin boyuna bağlamak mümkün değildir. Teknolojik problemler varsa dizaynı yapan şirketler ve lisans veren hükümetler sorumludur” diye konuştu. Kılıç, Rus teknolojisinin “Akkuyu’nun küçük kardeşi” olarak tanımlanan İran’da kurduğu santralın deneme aşamasında devre dışı kaldığını dikkat çekti. anlattı. Türkiye’nin 16 km uzağındaki santralda her an ciddi bir kaza meydana gelebileceği uyarısında bulunan Kılıç, olası bir kazada ilk 24 saatte çıkan radyoaktif bulutun Iğdır Ovası’ndan Türkiye’ye gireceğini belirtti. Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Dr.Uygar Özesmi de bir yıl önce Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın Greenpeace Ofisi’ni ziyaret ederek “Nükleer ile yaşamaya hazırız” dediğini anımsattı. Özesmi, “Acaba Bakan aynı şeyi bugün de söyleyebilecek mi? Nükleeri hafife almanın, doğaya hükmetmeye çalışmanın sonuçlarını Japonya’da en acı şekilde gördük” dedi. Ermenistan tehlikesi Kılıç, 1988’de Ermenistan’da meydana gelen depremde çalışan Rus tipi iki reaktörün yerle bir olduğunu, AB’nin ve ABD’nin yardımı ile onarılan Metsamor Nükleer Santralı’nın ite kaka çalıştırıldığını C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle