24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 12 MART 2011 CUMARTES 6 HABERLER Kılıçdaroğlu, gazetecileri gözaltına alan savcılara ‘Gün gelecek siz hesap vereceksiniz’ diye seslendi ‘Hitler dönemi gibi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, özel hayata ilişkin bilgilerin bazı gazetelerde yayımlanmasına isyan ederek, savcılara, “Bugün iktidarın gücünü arkanızda görebilirsiniz ama hiçbir güç baki değildir. Gün gelecek, siz hesabını vereceksiniz” diye seslendi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı gazetelerin baskısını durdurduğunu bir örnekle anlatan CHP lideri, yayımlanmayan kitabın suç olduğu tek ülkenin Türkiye olduğunu söyledi. AKP dönemini Hitler dönemine benzeten Kılıçdaroğlu, “Hitler döneminden bir farkı yok. Biraz daha ince” dedi. Kılıçdaroğlu, Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun (TGF) Sheraton Otel’de “Anadolu Medyası Liderlerle Buluşuyor” konulu toplantısına katıldı. Başbakan Erdoğan’ın “Manşetinize karıştığımız bir ga Kâbus Hayatının çeşitli dönemlerinde herkesin farklı kâbusları olabilir. Değişmez kâbuslar da vardır. Örneğin benim için çok uzun süredir değişmez bir kâbus, tanımadığım bir yabancı kentte yolların birbirine karışması, kaldığım otelin adını ve adresini unutmak, bulduğumda da adımın kayıt defterinden silinip odamın bir başkasına verildiğini görmek, cep telefonumun çalışmaması, cebimde beş kuruş kalmaması, uçak ya da otobüsün kaçması ve sonuç olarak da tam bir belirsizlik içinde kaybolmaktır... Rüyalarımda arada bir bu kâbusu görür, sıkıntıyla uyanırım... Fakat son zamanlarda daha da beter bir kâbus, üstelik uykuda değil uyanıkken ve özellikle de bazı TV programlarını izlerken, içimi daraltıyor, boğulacak gibi oluyorum... Şöyle anlatayım: Diri diri gömülmüşüm. Gömülü olduğum yerin üstünde, yakınında, çevresinde, birileri dolaşıyor ve benim hakkımda konuşuyorlar. Benim kendimle ilgili konuşmaya hakkım yok. Daha doğrusu kimsenin aklına böyle bir şey gelmiyor. Sanki diri diri gömülü olmayan, hatta hiçbir zaman var olmamış biri hakkında konuşuyorlar. Dudaklarım kıpırdıyor, fakat sesim çıkmıyor. Gerçekten de içim daralıyor, göğsüm sıkışıyor, ölecek gibi oluyorum, fakat kıpırdama şansım yok. Ve bu, söylediğim gibi, rüya falan değil; uyanıkken görülen, yaşanan, gerçek bir kâbus, karabasan.... Ve hakikatin ta kendisi... İşte kravatlı, sinek kaydı tıraşlı biri. Ve galiba bir meslektaş. Bense, söylemeyi unuttum, gazeteciyim. Bu kravatlı, sinek kaydı tıraşlı genç adam, beni diri diri gömenlere, onları bile şaşırtacak haklı gerekçeler arayışında... Bildiklerini yayınlamalıydı diyor. Yayınlamadığına göre başka amaçları var demektir. Bir başka meslektaş, ona karşı çıkıyor. Neyi ne zaman yayınlayacağı gazetecinin kendi bileceği şeydir diyor. Öteki tınmıyor. Besili, sinek kaydı tıraşlı, kravatlı, kendinden ve hayatından memnun. Diri diri gömülmemin çok da haksız olmadığını gerekçelendirme çabasında. Toprağın altında, dudaklarım kıpırdıyor. Sesim çıkmıyor. Zaten bana kimsenin bir şey sorduğu yok. Hakkımda konuşmalar devam ediyor. Bir başkası, sanırsınız bir tımarhane kaçkını. Yaka paça açık, saç baş dağınık, bir başka genç adam. Gizli belgeler servis edilen gazetenin yazarıymış. Suratında sapkınca, eğreti tebessümler. Gözlerinde gerçekten de akıl hastalığına özgü tuhaf ışıklar. Belli ki ya sorunlu bir çocukluktan, ya sapkın bir ergenlikten geliyor. Benim orada, diri diri gömülü olmamdan ötürü mutlu. Neyin peşinde? Neyin intikamını alıyor, belli değil. Fakat belli ki hasta, hem de çok... Derken, bir başkası, bu kez yaşını başını almış bir kadın…. Yaşıyla pek de uygun olmayan giyim kuşam, boya ve süs içinde... Diri diri gömülmüş olmamın zevkini çıkarırken, dudakları daha da büzülüyor, ağzı bir nokta kadar küçülüyor, gözleri kısılıyor... Sözcükleri bir tıslama gibi ulaşıyor kulağıma... Ve yığın yığın et tabakasından oluşmuş, zamanında özel yetkili mahkemede görevli olduğu söylenen bir başkası... Soruşturmanın gizliliğini savunuyor... Çocuğundan daha genç yaşta bir hukukçu, bu et yığınına, soruşturmada gizliliğin sanığı korumak amaçlı olduğunu, yoksa sanığa ve avukatına bildirilmeyen nedenlerle tutuklama yapılamayacağını anlatıyor. Bu türden oturumların değişmez müdavimi et yığını, şaşkın, fakat şaşkınlığını belli etmemeye çalışıyor... Yaşından, başından, konumundan utanmıyor... Diri diri gömülü olduğum yerin çevresinde insanlar işinde gücünde. Kimi çocuk pusetini sürmekte, kimi eli kolu dolu marketten dönüyor. Arabalar, klakson sesleri, günlük yaşamın bilinen telaşı, kargaşası... Oysa bu insanlar bir an bu vurdumduymazlıktan sıyrılıp neler olup bittiğine kulak kabartsalar, yeter artık diye seslerini topluca yükseltseler, sinik konuşmalar bir anda sona erecek, üzerimdeki toprak atılacak, gömüldüğüm yerden kalkıp çocuğumu kucağıma alacak, dostlarla kucaklaşacağım. Fakat kâbus devam ediyor… Hakkımda konuşmalar sürüp giderken dudaklarım kıpırdıyor, göğsüm sıkışıyor, boğulacak gibi oluyorum, sesim çıkmıyor... Bu arada, uyanıkken görülen bu kâbusların değişmez tiplerinden biri, tıpkı gerçeküstücü ya da dışavurumcu bir oyunda gibi, gözlerini devire devire, tehditler savura savura, uyanır gibi olan toplumun üzerine gül suyu ve ölü toprağı serperek uyanmasına engel olmaya çalışıyor... CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “Hitler’in yaptığından ne farkı var bunların? Milletin gözünün içine baka baka ‘Biz manşetlere mi müdahale ediyoruz’ deme cüretini gösteriyor. Anayasaya göre, basının ifade özgürlüğü sansür edilemez. Bence buraya parantez içinde bir hüküm yazmamız lazım: ‘Recep Tayip Erdoğan istisna’...” diye konuştu. zete var mı?” sözlerini, gazeteci Fatih Altaylı’nın bir mektubu ile yalanlayan Kılıçdaroğlu, Altaylı’nın 2007 yılında Sabah gazetesinden ayrılırken yazdığı mektupta 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in açıklamalarının manşetten verilen konuşmasına gece geç saatte matbaaların durdurularak müdahale edildiğini anlattığını hatırlattı. Kılıçdaroğlu “Hitler’in yaptığından ne farkı var bunların? Milletin gözünün içine baka baka ‘Biz manşetlere mi müdahale ediyoruz’ deme cüretini gösteriyor. Anayasaya göre, basının ifade özgürlüğü sansür edilemez. Bence buraya parantez içinde bir hüküm yazmamız lazım: ‘Recep Tayip Erdoğan istisna’...” diye konuştu. AB ülkelerine son dönemde ziyaretlerde bulunduğunu ve o ülkelere Türkiye’de yaşanan olaylarla ilgili rapor verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, “AKP’yi demokrasi, özgürlük temsilcisi gibi gösterdiler. Onlar da uyandı artık. Günaydın...” dedi. mayan, hukuk dışı her işin içinde olan, çarşaf çarşaf kişilerin özel hayatı bilgileri yandaş gazetelere servis eden savcılara sesleniyorum. Bana bunu emniyet yaptı demesinler. O da senin kontrolünde. Bugün iktidarın gücünü arkanızda görebilirsiniz ama hiçbir güç baki değildir. Gün gelecek, siz de bunun hesabını vereceksiniz. Yandaş medya ile her türlü baskıyı kurup iftira ediyorlar, onurumuzla direneceğiz. Bizi dinliyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar direneceğiz.” Başbakan Erdoğan’ın gazetecilerin “gazetecilik faaliyeti nedeniyle tutuklanmadıkları” yönündeki açıklamalarına değinen Kılıçdaroğlu, ‘Hesap vereceksiniz’ Kendi iktidarlarında sadece özgürlük ve demokrasi konularını geliştireceklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: “Gazeteciliğin sınırlarını artık savcılar belirliyor. AKP’den bir anlamda talimat alan, hukuku tanı “Peki kim hangi gerekçe ile tutuklandı Sayın Başsavcı, çık açıkla. Sık sık yurtdışına gidiyor, gittiği ülkenin başbakanına eğer yüzü kızarmıyorsa sorsun ‘Sizin ülkenizde basılmayan bir kitap dolayısıyla gazeteci gözaltına alınıp sorgulanıyor mu?’” dedi. Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “Halkıma çağrıda bulunuyorum. Ben size yalan söylememe sözü verdim. AKP medyasına, yönlendirenlere, haberleri yapanlara kesinlikle inanmayın. Bakıyorsunuz bunların televizyon kanallarına, hep aynı tipler. Bunların sayısı 1015’i geçmiyor. Bu yalanlara, eleştirilere kesinlikle kulak asmayın. Hele o anket palavralarına da kesinlikle inanmayın. Yok efendim yüzde 50 imiş, yüzde 58’i hedefliyorlarmış. İsterseniz yüzde 100’ü hedefleyin. Ben sizi o koltuktan indirmeye kararlıyım.” WASHINGTON POST TAC Z DD ALARI ‘Savcıların kanıtları uydurma’ Haber Merkezi Amerikan Washington Post gazetesi, “Ergenekon soruşturması kapsamında gazetecilerin tutuklanmasını” eleştirerek “Türkiye’nin Müslüman dünyasının öncü demokrasisi olma iddiasının tehlikede olduğunu” yazdı. Gazetenin başyazısında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, konuyla ilgili olarak “Olup bitenleri takip ettiğimde intibam şu ki; kamu vicdanında kabul görmeyen bazı gelişmeler oluyor. Bu hal, Türkiye’nin geldiği ve herkes tarafından takdir edilen görüntüsünü gölgelemektedir” şeklindeki sözlerine işaret edildi. Başyazıda şu görüşlere yer verildi: “Savcıların sunduğu kanıtların çoğu inandırıcı değil, hatta uydurma. Gazeteciler davadaki zayıflıklara işaret ettikleri ya da çalışma arkadaşlarının tutuklanmasını protesto ettikleri zaman, soruşturmacılar bunu, onların da sözde (AKP’yi devirme) planına katıldıklarının kanıtı olarak görüyor” CHP’lilere tebligat bilmecesi KIVANÇ EL Kılıçdaroğlu ve Baykal, Ankara’da il başkanları kokteylinde biraraya geldi. (Fotoğraf: AA) ‘Düşman hukukuna geçildi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adana Cumhuriyet Savcılığı’ndan istifa ederek siyasete soyunan İlhan Cihaner, özel yetkili mahkemeler ile ceza yargılamasına yönelik sert eleştirilerde bulundu. Ankara Barosu’nca düzenlenen panelde konuşan Cihaner, “Artık ‘düşman ceza hukukuna’ geçildiğini düşünüyorum. Her eylem suç, her suç terör suçu olarak değerlendiriliyor. İşte asıl terör, bu terörle mücadeledir” dedi. ‘Basına dokunulamaz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Yargıcı Rıza Türmen, “Basın özgürlüğü AİHM için ‘kutsal inek’ gibidir. Her şeye dokunun, buna dokunmayın” dedi. Gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın Odatv’de çıkan belgelerde isimleri geçtiği için tutuklandığını belirten Türmen, “Tutuklanmaları için somut bir veri olduğunu söylemek bana zor geliyor” ifadesini kullandı. ‘Erdoğan övünüyor ama’ İngiliz Economist dergisi ise “Türkiye, gazeteci olmak için tehlikeli bir yer” başlıklı makalesinde, Ergenekon soruşturması kapsamında son gazeteci tutuklamalarını değerlendirdi. Gülen cemaatine atıf yapılan yazıda, “Türkiye’nin ılımlı İslamcı Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, Türkiye’yi bir ileri demokrasiye dönüştürdüğünü söyleyerek övünmeyi seviyor. Ama iki araştırmacı gazetecinin 6 Mart’ta tutuklanması daha çok geriye bir adım gibi görünüyor” ifadesi dikkat çekti. Tedavi gördüğü hastaneden ambulansla cezaevine sevk edildi ABD’N N AG T TEMS LC S Haberal da Silivri’de İstanbul Haber Servisi İkinci Ergenekon davası kapsamında tutuklu olarak yargılanan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, tedavi gördüğü Mehmet Akif Ersoy Göğüs, Kalp, Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Silivri Cezaevi’ne sevk edildi. Haberal, 13 Nisan 2009’da, Ergenekon soruşturması kapsamında göz altına alındıktan sonra 17 Nisan 2009 tarihinde Ergenekon üyesi olmak iddiasıyla İstanbul’da nöbetçi 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı. Tutuklandıktan sonra rahatsızlanan Haberal İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü yoğun bakım servisinde tedavi altına alındı. 21 ay Kardiyoloji Enstitüsü’nde tedavi gören Haberal, mahkemenin istemi üzerine Adli Tıp Kurumu (ATK) doktorları tarafından muayene edildi. ATK, “ayakta tedavi görebilir” şeklinde rapor hazırladı. Prof. Dr. Haberal’ın avukatları rapora itiraz ederken, Haberal, 11 Şubat 2011’de Halkalı’daki Mehmet Akif Ersoy Hastanesi’ne nakledildi. kiklerin de Kardiyoloji Enstititüsü’nde yapılan tetkiklerle aynı yönde olduğunu kaydederek “Haberal’ın ani ölüm riskinin devam ettiğini” belirtti. Mehmet Haberal’ın avukatlarının itirazı üzerine ATK yeniden muayene ettiği Haberal için “ayakta tedavi görebilir” şeklinde rapor hazırladı. Rapor üzerine Haberal, dün akşam ambulansla cezaevine gönderildi. Haberal ayrıca, Kardiyoloji Enstitüsü’nde tedavisi sırasında, refakatçısının odasına diz üstü bilgisayarla girdiği iddiasıyla Metris Cezaevi Disiplin Kurulu’nca 12 gün hücre cezasına çarptırılmıştı. ANKARA Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ün Odatv muhabiri İklim Bayraktar’ın taciz iddialarıyla ilgili Deniz Baykal, Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin’i ifadeye çağırdığı iddia edildi. Başkentte bomba etkisi yaratan davet Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca doğrulanmadı. Kılıçdaroğlu “İfadeye gitmeyeceğim, avukatım gidecek” dedi. Dün akşam saatlerinde bazı internet siteleri, Savcı Öz’ün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na talimat gönderdiğini iddia etti. Talimatta Kılıçdaroğlu, Tekin ve Baykal’ın ifadelerinin alınmasının istendiği iddia edildi. Ancak, üç ismin hangi sıfatla ifadesinin alınacağı açıklanmadı. 3 ismin “müşteki” ve “tanık” olarak ifade vereceği kaydedildi. Daha sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kaynakları ile Öz 3 ismin ifadeye çağrıldığı haberlerini yalanladı. Samanyolu Haber TV kanalında “Savcı Zekeriya Öz sizi ifadeye davet etti” sözlerine “evet” karşılığı veren Kılıçdaroğlu, “Gidecek misiniz?” sorusuna da “Hayır gitmeyeceğim, avukatımı göndereceğim” yanıtını verdi. Tekin: Yandaş medya posta olmuş Gürsel Tekin ise, ifadeye çağrılmalarına ilişkin olarak, “Yargı ve Emniyet görev yapmıyor yandaş medya posta olarak kullanılıyor. Biz de onlardan öğreniyoruz. Bize yapılmış resmi bir tebligat yok. Ama çağrılırsak hukuka saygılı insanlarız. Gider ifademizi veririz. Bir asparagas haber eğer yargı gündemine gelebilecek durumdaysa Türkiye bitmiştir. Hayırlı işler” dedi. CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal, “Ergenekon” soruşturması kapsamında, ifade vermek üzere kendilerine herhangi bir tebligat gelmediğini belirterek, “bize yansıyan bir şey yok” dedi. Tutuklamalar kaygı verici Dış Haberler Servisi ABD’nin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) nezdindeki daimi temsilcisi Ian Kelly, basın özgürlüğü konusunda Türkiye’ye sert eleştiriler yöneltti. Kelly, gazetecilerin mesleki faaliyetlerinden dolayı tutuklanmasının kaygı verici olduğunu belirtti. ABD’nin Türkiye’de son dönemde gazetecilere yönelik polisin tutumuyla ilgili kaygılar taşıdığını belirten Kelly, “Türk hükümetine basın özgürlüğü konusunda AGİT’in en temel taahhütlerini yerine getirmesi çağrısı yapıyoruz. Bu taahhütlerin tutulması kapsamında, farklı görüşler ifade edenlerin, sözlerinden dolayı hedef haline getirilmemesi gerekmektedir” dedi. Kelly, bir ayda 12 gazetecinin hapse atıldığına dikkat çekerek “Türkiye’de gazetecilikle ilgili faaliyetlerinden dolayı hapse atılmış gibi görünen gazeteci sayısından kaygı duymayı sürdürüyoruz” ifadelerini kullandı. Kelly, bir dönem ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinde de görev yapmıştı. ‘Ölüm riski var’ raporu Haberal’ın avukatı Dilek Helvacı 24 Şubat’ta, Mehmet Akif Ersoy Hastanesi’nde yapılan tet ÖLDÜRÜLEN GENC N ANNES MZA TOPLUYOR Küçükçekmece kitelli’de bıçaklanarak öldürülen Ü öğrencisi Aykut Alıcı’nın (19) annesi Songül Alıcı, oğlunun katillerinin bulunması ve cezalandırılması için geçen günlerde Taksim ve Kadıköy’de kurduğu imza standını dün Saraçhane’deki Haşim şcan Geçidi üzerine taşıdı. “ stanbul Üniversitesi öğrencisi Aykut Alıcı 9 kişi tarafından katledildi. Unutmayacağız, unutturmayacağız”, “Sizin çocuğunuz gözünüzün önünde öldürüldü mü?” yazılı stant kuran anne Alıcı, “ Ü Beyazıt Kampusu önünde imza standı açmama güvenlik güçleri izin vermedi. Gücümün yettiği yere kadar imza toplamaya devam edeceğim” dedi. Bugüne dek 6 bin imza topladığını söyleyen anne Alıcı, “Can almak, canı yok etmek bu kadar duyarsızca karşılanmamalı. Yasalara ve adalete olan güvenimizi yitirmek istemiyoruz” diye konuştu. (SİBEL BAHÇETEPE) Bayraktar’a 20 bin liralık dava ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski CHP lideri Deniz Baykal, kendisine yönelik “beni taciz etti” suçlamasında bulunan İklim Bayraktar aleyhinde 20 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Bayraktar’ın “iftira ve hakaretlerde bulunduğu” belirtilen dava dilekçesinde, “Baykal’a yapılan iftira önceden düşünülmüş ve uygulaması gerçekleştirilmiş planlı bir senaryonun hayata geçirilmesidir” vurgusu yapıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle