25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 12 MART 2011 CUMARTES 16 Faruk Bildirici’nin Sözleri gazeteci arkadaşlarımızlara Geçen hafta, tutukludestek olmak için Çankaya Belediyesi’nin Çağdaş Danışman Soruşturması Gelişmeyi biz kamuoyuna duyurunca, adını Kılıçdaroğlu’nun CHP lideri Kemal okuması dileğiyle köşemize vermediğimiz danışman, aktardığımız bir danışmanının parasal öyküsünü okurlarımız neredeyse ezberledi. Danışman, CHP heyetinin gideceği bir ülkedeki hayırsever işadamını arayarak yapılacak harcamaları karşılaması için para istemiş ve o paranın kardeşinin hesabına yatırılmasını önermişti. İşadamı, bunun üzerine CHP yetkililerini aramış, parti heyetinin harcamalarına ilişkin programın zaten hazır olduğunu ve kendisinin yapacağı katkıya gerek duyulmadığını öğrenmişti. orada burada “Bu para, CHP heyeti ile yurtdışına gidecek gazeteciler için harcanacaktı” diyerek kendini savunmaya başlamıştı. Kulağımıza çarpanlara bakılırsa, parti yöneticileri, bu danışmanın kim olduğunu sonunda bulmuşlar. Şimdi soruşturma aşamasına geçmişler: Danışmanı değil de, danışman ile ilgili bilgileri bize kimin “yazdırdığı”nı soruşturuyorlarmış, iyi mi? Biz Cumhuriyet’te yıllardır zabıt kâtipliği yaparız zaten... Sanatlar Merkezi’ndeydik. Orada, Cumhuriyet’ten yetişmiş, şimdi Hürriyet’te gazetecilik yolunda dimdik yürüyen Faruk Bildirici, bir konuşma yaptı. Faruk’un hem arkadaşı, hem de meslektaşı olmaktan bir kez daha onur duyduğumuz o konuşma; gökyüzünde bir yerlerde yitip gitmemeliydi. Faruk’un içten gelen titreşimlerini herkes duymalıydı, herkes: “Korku imparatorluğu baskısı altında gazetecilik yapılıyor şu an. Korku imparatorluğunu kim yarattı? Sorumlular çıkıp diyorlar ki ‘Bizim bununla ilgimiz yok.’ İyi de, Sayın Başbakan, sen Yüksek Seçim Kurulu’nu ‘Bana nasıl oyun oynarsın’ diye azarlamadın mı? Danıştay’ı ‘Sen ne konuşuyorsun kardeşim, ulemaya soralım’ diye azarlamadın mı? Sen Yargıtay’a, HSYK’ye, bütün yargı kurumlarına karışmadın mı? Erzincan’daki savcıları, hâkimleri azarlamadın mı? Bunları söyleyen bir Başbakan, gazeteciler gözaltına alındığı zaman ‘Yargıyı bekleyelim’ diyorsa eğer, ben bunu en azından son derece manidar bulurum. Keşke AKP, Başbakan’ın medya ile ilgili sözlerini bir kitapçık yapsa da görsek. O sözler içerisinde medya patronlarından tutun da haber yazan arkadaşlara kadar azarlamalar var. Atılmasını istediği yazarlar var. Başbakanlık’tan uzaklaştırılan muhabirler var. Bizzat, ‘Nasıl soru soruyorsun?’ dediği televizyon programcıları var. Başbakan medyayı sürekli azarlamışsa, bu kadarla kalmamış, yandaş medya yaratmışsa; yandaş medyadan olmayan gazeteciler sürekli baskı altında tutuluyorsa, bunun adı nasıl değişimdir, bunun adı basın özgürlüğü müdür? Bir eyleme katıldık biz, Ankara’daki gazeteciler... Son yıllarda Uğur Mumcu’nun öldürülmesinden bugüne kadarki en büyük gazeteci eylemi olmasının bir nedeni vardı. Ben ve gazeteci arkadaşlar gerçekten kendimizi artık büyük bir baskı altında hissediyoruz. Baskı altında hissetmeseydik, orada o kadar kalabalık olmazdı. Bu kendini baskı altında hisseden gazeteciler içinde bu yandaş medya denen gazetelerden kim vardı? Yoktu! Demek ki onlar baskı hissetmiyorlar. Bazı gazeteciler son günlerde yaşananlardan sonra diyorlar ki, ‘Artık bu mesleği bırakma zamanı.’ Hayır tam tersi, Şimdi daha fazla konuşmak, yazmak, mücadele etmek zamanı...” Biz gazeteciler, ustalarımızın bir öğüdünü hiç unutmayız: Gazeteciler hancıdır, siyasetçiler yolcu... CeBIT Fuarı 15 Mart tarihleri arasında, Almanya’nın Hannover kentinde açılan ve “Ortak Ülke” olarak katıldığımız CeBIT (Centrum für Büroautomation, Informationstechnology und Telecomminikation) ile ilgili olarak 3 Mart tarihindeki gazetemizin haberi şöyleydi: “Almanya başbakanı, Türk Telekom’un Avrupa ve Ortadoğu şebekesine hayran kaldı, Türk Telekom’un Avrupa ve Ortadoğu’yu kapsayan altyapı şebekesini görünce şaşkınlığını gizleyemedi... Bu altyapının hepsi sizin mi, diye sordu.” Halkımızın yenilikleri benimseme konusundaki yüksek isteğinden güç alan ülkemizdeki son yılların iletişim teknolojisindeki ilerlemeleri, gerçekten büyük hız kazanmıştır. Bu gelişmenin sağlanmasında başarı, öncelikle halkımızın yüksek teknolojiyi benimseme konusundaki güçlü isteğine, sonra da bu isteklerin karşılanabilmesi için mesleki ömrünü iletişim hizmetlerimizin hızla gelişmesi hedefine hizmetle geçirmiş teknik adamlarımıza ve onların önderlerine aittir. Şimdi bu gelişmeler, Avrupa’da hayranlık yaratırken bu teknik adamlarımızın büyük başarılarını anımsayanlarımız pek azdır. 2011’de bu alanda geliştirdiğimiz ileri teknolojik düzeyi, büyük ölçüde, 30 yıl kadar önce, PTT çalışanlarının büyük bir atılım hamlesiyle elde ettikleri büyük başarıya borçlu olduğumuzu sanıyorum. PTT’nin 198090 dönemi çalışanlarının en büyük başarısı, dönemin başında, o güne kadar iletişimde kullanılan eski teknolojiye karşı açtıkları amansız savaşı, “10 Yıllık Haberleşme Planı”na bağlamış olmalarıdır. Bu planın ilk üç yıllık uygulamalarıyla ülkemiz iletişimde kullanmakta olduğumuz eski ve modası çoktan geçmiş teknolojiyi, dünyanın en ileri teknolojisi olan “dijital teknoloji” ile değiştirmiştir. Bu değişiklik, 1983’te uygulanmaya başlanmış, bu planın en büyük sonuçlarından biri ve yeni teknolojiye doğru yapılmış atılgan hamlelerin temelidir. Bu atılım döneminde bu temele dayanarak alınan sonuçlar şunlardır: Ülkemizde ilk dijital telefon santralının kurulması, yeni dijital santrallarla eski teknoloji ile kurulmuş bulunan eski sanralların yan yana çalışmalarının sağlanması, eski teknolojiyle telefon ve teleks hatlarının sağlanmasında 1015 yıla kadar uzayan bekleme sürelerinin, 1015 güne kadar düşürülmesi, ülkede eski teknoloji ile telefon santralı üreten tek fabrikanın (NETAŞ), dijital teknoloji ile üretim yapmasının sağlanması, ülkenin dijital teknoloji ile iletişim cihazları üreten ikinci fabrikasının (TELETAŞ) kurulması, veri taşımadaki en ileri iletim teknolojisinin (fiberoptik kablo) yurda getirilmesi, ülkemizin ilk iki uydu haberleşme yer istasyonunun yapımı, iletişim hatlarıyla bilgisayarların iletişim cihazlarıyla birlikte çalışmalarının sağlanması, telsiz kullanımının halkın hizmetine sunulmasını sağlayan yeni “Telsiz Kanunu”nun çıkarılması ve “Telsiz Genel Müdürlüğü”nün kurulması ve tüm bu atılımların yapılabilmesini sağlayacak para kaynaklarının bulunması; bunun için gerekli olan ve iyi işleyen bir yönetim biçiminin kurulması. Bu günün CeBIT Fuarı’nda bizlere gurur veren bu ileri iletişim düzeyinin korunup gelişmesinde bugünkü Telekom çalışanlarının da kuşkusuz önemli katkıları vardır. Ancak bu büyük başarının kaynağında, 198090 dönemi çalışanlarının, bu atılımın isimsiz kahramanlarının büyük emeği ve başarıları vardır. Sayıları on binleri aşan bu öncü kahramanların tümünü burada sayma olanağı yoktur. Ancak bu dönemde onları bu büyük hedeflere yönlendiren iki önderinin adını anımsamalıyız. Şimdi bize övgü sağlayan bu büyük başarının yaratılmasında bu iki önderin, büyük payları tartışılamaz: PTT’nin sözü geçen atılım döneminde genel müdürlüğünü Servet Bilgi ile, önce onun birinci yardımcısı ve sonra kurumun genel müdürü olan Emin Başer yapmıştır. Onların değerli kişiliğinde buradan o dönemdeki iletişim kahramanlarımızın tümünü selamlamak istedim. “M. Aysan’ın 22.02.2011 tarihli yazısında, TEKEL çki’nin özelleştirilmesi ihalesine katılması için kurulan ortak girişim grubu üyeleri arasında yanlışlıkla TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acentaları Birliği)’nin adı yayınlanmıştır. Oysa, 2003’teki Tekel çki özelleştirmesine katılmış olan TÜTSAB (Tekel Ürünleri Toptan Satıcıları Birliği A.Ş.)’dir. TÜTSAB yerine yayzıda TÜRSAB’ın yazılması yanlış olmuştur. Düzeltir; özür dileriz.” eczacılar, hemşireler, Hekimler, diş hekimleri, radyologlar, sağlık teknisyenleri, Beyaz Buluşma yarınki “beyaz buluşma”ya çağırıyor yurttaşları: “Bu gerçek anlamda bir beyaz buluşma olsun. Yıllardır beyazı kirletenlere, akla karayı karıştıranlara inat beyaz olsun! Beyazı kirletmede biz de ister istemez yer aldıysak bu buluşmaya gelerek ve beyaz yürüyüş önlüklerimizi, olmadı beyaz iş önlüklerimizi giyerek gelelim. Ama illaki bilerek, isteyerek bu sağlıksız ‘dönüşüm’ politikalarını kurgulayarak kirletenlerden temizliğe hep birlikte başlayalım. Biz buluşmanın en başında hep genç, emekli sağlıkçıların olacağını biliyoruz. Emekli maaşlarını, katkı, laborantlar, sosyal hizmet uzmanları; kısaca sağlık emekçileri yarın Sıhhiye alanında olacaklar... Çünkü aynı zamanda bir hasta, hasta yakını, bir insan olarak Türkiye’de ne olduğunun ayrımındalar: “Gidiş sağlıksız...” TTB Başkanı Eriş Bilaloğlu, katılım paylarını, sağlıkta dönüşümün gözünü düşük maaşlarımıza dikmişliğini en iyi onlar biliyor. Geleceğe ilişkin beklentileri sonlandırılmaya çalışılan öğrenciler de temel gücümüz ve moral kaynağımız olarak gelecekler. Biliyoruz ki gelemeyenlerin yüreği Ankara’da atacak.” Geleceğimizi, içimizi karartmamak için çok ses, tek yürek gerek. Yöntem ve kalkınAdalet mayı gerçekleştirmenin biricik yöntemi: Domuzbağcılar ve tacizciler dışarı, gazeteciler içeri... Canımıza ‘TAK’ Demesin! SADIK ÇEL K K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr ‘Bir dil niye kanar?’ diye soran Muhsin Kızılkaya bugün, dili kanatılmasın diye devlet koruması altına alınıyor. “Ben hayata gözlerimi açtığım zaman Kürtçenin dışında başka bir dilin varlığından bihaberdim. Dolayısıyla dünya sadece benim anadilimden ibaretti” diyor bir söyleşide Kızılkaya. Yaşamaya devam ettikçe barış arzusu hâkim oluyor ona ve dünyası büyüyor böylece. Bugün ise o dünyanın karartılacağı yönünde tehditler alıyor… PKK’nin silahlı kanadı olarak bilinen TAK (yasadışı Kürdistan Özgürlük Şahinleri) örgütünün, barışçı Kürt aydınları Mehmet Metiner, Muhsin Kızılkaya, Kemal Burkay, Şivan Perwer gibi isimleri ölümle tehdit etmesi hepimizi şaşırttı. Öcalan’ın Kürt aydınlarını hedef gösterip tehdit ettiğine yönelik haberlerin Asrın Hukuk Bürosu tarafından tekzip edilmesine karşılık Mehmet Metiner ise o zaman “Birileri bunlara sus demeli” ifadesinin ne anlama geldiğini merak ettiğini söylüyor ve ne olursa olsun düşüncelerini dile getirmeye devam edeceğinin altını çiziyor. Diğerleri gibi o da susmayı reddediyor. BDP’nin konuyla ilgili “Tehditleri kendimize yapılmış gibi görürüz” şeklindeki açıklamalarını ilkeli ve samimi bulduğunu da sözlerine ekliyor. BDP bu ilkeli açıklamalarını sürdürmeli; bugün Kürt aydınlarına herkesten çok sahip çıkması gerekenler onlardır çünkü. Aslında sadece onlar ya da devlet de değil, Kürt olsun Türk olsun aydınlara sahip çıkması gereken kitlenin ismi insanlık olmalıdır. Çünkü kişi, önce insandır. Sonra yurttaş. Ne etnisite, ne kültür ne de inanç farkları insanın değerini değiştirmeye veya azaltmaya kadir değildir, olmamalıdır. Muhsin Kızılkaya’nın söylediği gibi onları öldürmek iyi bir şey değildir; hiçbir aydını, hiçbir insanı öldürmek iyi bir şey değildir. İfade özgürlüğü demokratik toplumların olmazsa olmazıdır. Sadece düşüncelerini dile getirmekten sakınmadıkları için tehdit altına giren yaşamların korunamadığı bir ortama er ya da geç kaos ve kara bulutlarla beraber karanlık hâkim olacaktır. Oysa Kemal Burkay söylüyor; “Gülümse, hadi gülümse, bulutlar gitsin”. tarafından görev yaptığı lisede, öğrencilerinin gözü önünde boğazı kesilerek öldürülen kadın, Çanakkale’de dilencilik yapan ve yol ortasında kocası tarafından boynu kesilen bedensel engelli kadın, 10 gün önce Bursa’da parçalanmış cesedi bulunan Sema… Bir çırpıda aklımıza gelen kadın cinayetleri ve son 7 yılda yüzde 1400 oranında artış gösterdiği belirtilen kadına şiddet… Rakamlar tüyler ürpertici. Her gün bir yenisini duyduğumuz kadın cinayetlerini “münferit” olaylar olarak değerlendirip, önlem almak üzere harekete geçmemek bir anlamda söz konusu cinayetlere “mahal vermek” olacaktır. Ayrıca son dönemde gazetelerin sadece üçüncü sayfalarını değil manşetlerini de dolduran haberlere bakılırsa benzer türde şiddet, hatta vahşet içerikli kadın cinayetleri münferit olmaktan çıkıp mütemadi bir hal alma yolunda ilerlemektedir! Kadınları ve kadına yönelik şiddeti hatırlamak için 8 Mart’ları bekleyecek bir toplumsal tahammülün kaldığını zannetmiyorum. Kadın sorunlarının sadece ezberlenmiş nakaratlara ilham verdiği dönemler geride kalmalı. Kadına yönelik şiddetin normalleşip meşrulaştırılmasına izin verilmemeli. Ve tüm bu olan bitenler bize, ülkemizde kadınları korumak için alınan önlemlerin etkinliğini yeniden sorgulatmalı. Bir toplumun kadınına yaklaşımı o toplumun insana verdiği değeri gösterir. İnsana verdiğimiz değeri göstermeliyiz artık. Buğday Derneği ve Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği kurucusu, organik tarım ve doğal yaşamın öncülerinden Victor Ananias genç yaşta hayata veda etti. Seçtiği yaşamla, doğayla arasında kurduğu kuvvetli bağla, söyledikleri ve bu ülke için, aslında bu dünya için yaptıklarıyla örnek ve kıymetli bir insan olmayı başardı. “Fark yaratanlar”dan oldu Victor. Ve sonunda kendini yine, çok sevdiği doğanın kollarına bıraktı. Kırk yıllık bir ışık gösterdi bize ve gitti. Doğal yaşama ve insanlığa yaptığı katkılardan dolayı kendisine sonsuz teşekkürler. Erken ölümü hepimizin yüreğine ateş düşürse de biliyoruz ki o şimdi emin ellerde. Mekânı cennet olsun. (Victor Ananias için bugün Şişli Ekolojik Pazar’da SAAT 11.00’de bir “hayır” düzenleniyor. Orada olacağız.) sadik.celik.gorus@gmail.com Ç ZG L K KÂM L MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARB SEM H POROY Hoşça Kal Victor UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com Kocasının 10 yerinden bıçakladığı Ayşe Paşalı’dan sonra Adana’da boşanma davası açtığı üç yıllık eşi C MY B C MY B elinlik Kefenleri Olmasın’ ‘G YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Küçük hamur parçalarının yağda kızartıldıktan sonra şerbete atılmasıyla yapılan bir tatlı. 2/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Çirozluktan sonra yağlanmaya başlayan uskumru. 3/ Tavla oyunundaki taşlardan her biri... Kuran’da bir sure. 4/ Ankara’nın, ticaret merkezi olan bir semti... İşiten, duyan. 5/ Gönül, yürek... Büyük bez ya da deri torba. 6/ Alfred Hitchcock’un bir filmi... Afrika’nın doğusunda toplu olarak yapılan yabanıl hayvan avı. 7/ Bir tür uzun savaş bıçağı. 8/ İyi bir şeye işaret olan durum; beşaret... Lantan elementinin simgesi. 9/ Bölüm ya da paragraf başında yer alan harf. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Üzerinde bes 1 mele ya da maşallah yazılı altın 2 nazarlık. 2/ Rad 3 yum elementi 4 nin simgesi... Sicilya’nın kuzey 5 kıyısı açıkların 6 da, İtalya’ya ait 7 volkanik adalar. 3/ Eskiden kul 8 lanılan akçeden 9 küçük metal pa1 2 3 4 5 6 7 8 9 ra... Ruh. 4/ Bartın’ın bir ilçesi... Hz. Nuh’un 1 A R A P S A Ç I oğlu Sam’dan türedik 2 Y A R A D İ R İ lerine inanılan ve ara 3 N A L A RMA K larında dil yakınlığı bu 4 I H L A R A K İ lunan çeşitli kavimlerin 5 S A K A S E Z toplandığı kol. 5/ Li6E L A B A L A D san... Erzurum’un Oltu D E ilçesine özgü, “yatık 7 F İ B R İ N O K T A R döner” de denilen bir 8 A L E L MA S İ Y E tür kebap. 6/ Kalın bü 9 külmüş sicim... Genellikle ketenden yapılan kısa pantolon, büyük cepli uzun ceket ve geniş kenarlı mantar şapkadan oluşan av kılığı. 7/ Muğla’nın bir ilçesi. 8/ Bir şeyin erebileceği uzaklık; menzil... Bir nota. 9/ Bir adın ya da sözcüğün baş harfi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle