18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 MART 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA HABERLER AKP, 12 Mart muhtırasını verenlerin de faydalanacağı korkusuyla düzenlemeden vazgeçti 5 açıklamasını okuyorum... “Gözaltıların, gazetecilik görevleriyle, yazdıklarıyla, yazacaklarıyla ilgisi yok!” Ahmet ve Nedim’e yöneltilen sorulara bakıyorum ardından. Sorular kafamı karıştırıyor. Hani gözaltıların kitaplarla, gazetecilikle ilgisi yoktu. O zaman bu sorular ne oluyor? Gazeteciler askersivil bürokratlarla görüşür, belge toplar... Gazetecilikte bu bir gelenektir... Gazeteci bunları yaparken kendini kullandırmaz, onların haber elemanı gibi çalışmaz. Darbeciye yarar endişesi BDP’li Birdal’ın sorusunu yanıtlayan Milli Savunma Bakanı Gönül, 1960 darbesi ve 1980 darbesi sonrasında 929 askeri personelin TSK’den ilişiğinin kesildiğini açıkladı. Hükümet ise darbe mağdurlarının özlük haklarının iadesini vermemek için “Sayı belli değil, maliyeti yüksek” gerekçesine sığındı. AYŞE SAYIN Gazeteci mi stihbarat Elemanı mı?.. Ne zaman gazeteci olduklarını bilmiyorum... Üstelik çoğunu tanımıyorum... Ağabeyleri artık televizyon kanallarında pek yok... Onlar var, ellerinde tomar tomar belgeyle... Gazetecilik etiği filan vız geliyor onlara... Bir Nedim’e vuruyorlar bir Ahmet’e, Mustafa’ya, Tuncay’a. Faşizan bir tavır sergilemeyi, liberalizmin önkoşulu sayıyorlar... Deniz Baykal’la Kemal Kılıçdaroğlu’nu karşı karşıya getirip CHP’nin altını oymaya çalışıyorlar. Ergenekon’un son dalgasında gözaltına alınıp savcılık sorgusunun ardından salıverilen İklim Bayraktar adlı bir sözde gazeteci var. İlginçtir, Bayraktar’ın sağ eli İhlas Yayıncılık’ta, sol eli Odatv’de.. Sol ayağı CHP’de, sağ ayağı AKP’de. Fatih Altaylı’nın programında izledim. Bir sözü bir sözüne uymuyordu. Kimi siyasetçilere, kendinden 30 yaş büyük gazetecilere adıyla sesleniyor; daha önce çalıştığı kurumlarda da kendisine “asılan erkeklerin” olduğunu söylüyordu. Başta bizim Türey Köse olmak üzere öteki Ankaralı Meclis muhabiri kadın ve erkek meslektaşlarımızın tanımadığı İklim Hanım kimdi? Sanırım bu sorumun yanıtını Odatv yöneticileri verecektir! İleri demokrasi ve özgürlükler, savcının Nedim Şener ve Ahmet Şık’a sorduğu sorular ve yanıtlar... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son gözaltılardan sonra Fikret Bila’ya “kaygılıyım” demesi. Bir düşünce ormanındayım sanki... Kaygılıyım! Ellerinde istihbarat birimlerinden aldıklarını öne sürdükleri dosyaları gösterip, avazı çıktığı kadar bağıran kişiler gazeteci mi gerçekten? Böylelerini zamanında çok görmüştük! Sonunda istihbarat elemanı oldukları anlaşılmıştı! Ellerinde “belge” dedikleri tomar tomar kâğıtlarla televizyon ekranlarını “işgal” edip tutuklu meslektaşlarımıza acımasızca saldırıyorlar. Tüm bunlar olurken savcının ANKARA 28 Şubat döneminde atılanlar dahil Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararı ile TSK ile ilişiği kesilenlere “özlük haklarının iadesi” yolunu açan ancak gerçek darbe mağduru askerleri “sayıları bilinmediği, maliyeti yüksek olduğu, yeterince araştırılmadığı” gerekçesiyle kapsam dışı bırakmasının altında, 12 Mart muhtırasını verenlerin de “yararlanacağı” endişesinin yattığı ortaya çıktı. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül 1960 ve 1980 darbesi sonrasında TSK ile resen ilişiği kesilen askeri personel sayısının yalnızca 929 olduğunu bildirirken hükümet de 12 Mart muhtırasını verenleri “kapsam dışı” bırakacak düzenleme için formül arayışına başladı. BDP Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, askeri darbeler sonrasında TSK ile “resen” ilişiği kesilen personelin sayısına ilişkin bilgi istediği Gönül, 19601963 ve 1980 ve 1983 yılları arasında toplam 929 askeri personelin TSK’den resen ilişiğinin kesildiğinin saptandığını bildirdi. Bakan Gönül’ün verdiği yanıtta dikkat çeken bir başka nokta ise 12 Mart ve 28 Şubat dönemine ilişkin değerlendirmesi oldu. Birdal, soru önergesinde, 12 Mart 1971 ve 28 Şubat 1997 dö neminde de “darbe mağduru” askeri personelin sayısı hakkında bilgi istedi. Ancak Gönül, “12 Mart 1971 ve 28 Şubat 1997 dönemlerinde herhangi bir askeri yönetim söz konusu olmadığından bu dönemlere yönelik herhangi bir araştırma yapılmamıştır” görüşünü bildirdi. Ancak YAŞ kararıyla atılanların tasarı kapsamında olması nedeniyle 28 Şubat sürecinde ordudan atılanlar, düzenlemeden yararlanabilecek. Çubukçu yurtdışındaki okulları övdü Türk girişimcilerin 88 ülkede açtığı okulların temsilcileri Ankara’da toplandı. Rixos Otel’de düzenlenen toplantıda konuşan Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Türk girişimcilerin dünyanın en ücra köşelerinde açtıkları eğitim kurumları ile Türkçenin bir dünya dili olmasına katkı yaptıklarını; ülkeler ve gençler arasında kültür ve barış köprüleri kurduklarını belirtti. Toplantıya Fethullah Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen okul temsilcilerinin de katıldığı bildirildi. Çubukçu, “Sizleri yürekten destekliyor ve her zaman yanınızda olduğumuzu bilmenizi istiyorum” dedi. (Fotoğraf: AA) ‘Formül’ arayışı TBMM Genel Kurulu’nda YAŞ kararlarıyla atılanların özlük hakkının iadesini öngören yasa tasarısının görüşmelerinde ise sürpriz bir gelişme yaşandı. Muhalefetin darbe mağdurlarının da tasarıya eklenmesini sağlamak için sık sık engelleme yapması ve hükümet kanadının kararını yeniden gözden geçirmesi için yürütülen temaslar üzerine görüşmelerine ara verilerek uluslararası sözleşmelere geçildi. Ancak ara verilmesinin altında, darbe mağdurları için yeni bir formül arayışının olduğu ortaya çıktı. Erdoğan yeniden çalışma başlatılması ve 12 Mart muhtırası veren ve bu nedenle TSK’den atılanların kapsam dışında bırakılması koşuluyla, diğer darbe mağdurlarının önergeyle tasarı kapsamına alınmasına yeşil ışık yaktı. Hiçbir zaman devlet içindeki örgütlü silahlı çeteleri, darbecilik üzerinden gazetecilik yapanları savunmadım ve savunmam. Aklımın ucundan bile geçmez benim, kendilerini kullandırdıkları, darbecilerle, darbeseverlerle, devlet içinde örgütlü çetelerle işbirliği yaptıkları. Demek ki muhalif gazeteciler adım adım izleniyor, telefonları dinleniyor, senaryolar üretiliyor. Bu arada Ergenekon soruşturması sırasında evinde 40 kilo patlayıcı çıkan, Cumhuriyet’i bombalayanlar, kanlı Danıştay baskınını yapanlar, görevli olduğu kentte onlarca faili meçhul cinayetin işlendiğini çok iyi bilen kimi eski askerler, Susurluk Komisyonu’na ifade vermeyenler, 28 Şubat’ı yapanlar, 27 Nisan emuhtırasını verenler son gözaltılar karşısında kıs kıs gülüyor. Ergenekon sürecine döneyim... Adil yargılanmadan yanayım... Tutukluluğun hükümlülük olmadığını söylüyorum... Tuncay Özkan iki yılı aşkın, Balbay iki yıldır tutuklu. Adları darbeye karışan emekli generaller tutuksuz yargılanıyor. Benim isyanım buna... Elinde kalem olanlarla Zir Vadisi’ne silah gömenler aynı torbada... Benim isyanım buna... Ucu Akın Birdal suikastına uzanan karanlık adlarla gazeteciler arasında, henüz liderinin, örgüt yapısının ne olduğu bile saptanamayan Ergenekon bağlantısı kurulup Silivri’ye gönderiliyor. Benim isyanım buna... Kimse bana ileri demokrasi ve özgürlükler dersi anlatmasın. Baskı, sindirme ve yıldırma... Bu gidiş iyi değil! Ergenekon gibi önemli bir dava Susurluk örneğine dönüştürülüp sulandırılıyor. Darbeciler, çeteler, evlerinde patlayıcı ve bomba bulunduranlar bir tür aklanıyor. KCK hâkimine yetki tırpanı AL CAN ULUDAĞ ANKARA Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), PKK’nin şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK ile ilgili davayı gören Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Selahaddin Menteş’in özel yetkilerini kaldırarak başka bir mahkemeye atadı. HSYK’nin dün yayımladığı 150 yargıcı kapsayan yetki kararnamesinde ilginç bir değişiklik göze çarptı. KCK davasında yargılamayı yapan heyette bulunan yargıç Menteş, Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na atandı. Yerineyse Diyarbakır 2. Asliye Ceza Mahkemesi yargıcı Necati Türk men getirildi. Menteş, Kürt sorununa ilişkin özgürlükçü yaklaşımıyla biliniyordu. Buna ilişkin en dikkat çeken örnek ise avukat Sabahattin Korkmaz’ın bir paneldeki konuşması nedeniyle terör örgütü propagandası yapmak suçundan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir yıl hapis cezasına çarptırılması sırasında ortaya çıkmıştı. Menteş, iki üyenin aksine hapis kararına muhalefet etmişti. Menteş karşıoy yazısında “Kürt sorunu aydınlarımız, sosyologlarımız, siyaset uzmanı, felsefecilerimiz, hukukçularımız ve meclisimiz tarafından açıkça ve önyargısızca tartışılmalı ve bir sonuca bağlanmalıdır” ifadesini kullanmıştı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle