18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 MART 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA 15 Atalay: Açıklama yapmadım Gazeteciyazar Ahmet Şık’ın avukatı Akın Atalay, kamuoyuna yönelik açıklama yapmadığını, kişisel değerlendirmelerini içeren özel epostanın yayımlanmasının açıklama yapılmış gibi algılandığını söyledi İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteciyazar Ahmet Şık’ın avukatı Akın Atalay, gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmasına ilişkin kamuoyuna yönelik açıklama yapmadığını belirterek “Müvekkilim Ahmet Şık’ın ve benim yakın arkadaşım olan avukat, öğretim üyesi ve yazar 21 arkadaşıma, tek tek telefonla bilgi vermek yerine, bu süreci aktaran ve süreçte yaşananlarla ilgili kişisel değerlendirmelerimi içeren özel bir eposta gönderdim” dedi. Z NC RLEME LET Ş M KAZASI Ha Gayret Az Kaldı!.. Artık hiç kuşkum yok... Tayyip Bey her şeyi biliyor!.. Partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayı dinlemediniz mi?.. Dediklerini duymadınız, okumadınız mı?.. Beyefendi, “Bir tane gazetecinin bile gazetecilik faaliyetinden dolayı cezaevinde olmadığını” söyledi. Yetmedi, tutuklu bulunan 27 gazetecinin suçunu da açıkladı: Terör örgütü üyeliği, anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak!.. Yaa, işte böyle!.. Yok efendim, “suçluluğu kesinleşmedikçe herkes masumdur” ilkesiymiş, 23 yıldır Silivri’de yatanından, yeni içeri alınanına dek, gazetecilerin, bilim adamlarının, askerlerin neredeyse tamamı kendilerine yöneltilen suçlamaları da, bu suçlarla ilgili delilleri de bilmiyormuş, hepsi laf!.. Koskoca Başbakan kürsüden, milyonların gözünün içine baka baka anlatıyor, yetmiyor mu?!.. Gerçi, Nedim Şener, Ahmet Şık, Doğan Yurdakul, Yalçın Küçük, savcının deyişiyle, “şu anda açıklanamayacak deliller” nedeniyle tutuklandılar. Ne kendileri ne de onları savunmakla görevli avukatları delillerin ne olduğunu biliyor... Ama Tayyip Bey biliyor!.. Bilmekle de kalmıyor, hükmü yapıştırıp, kalemi de kırıyor!.. Ve artık ben de, eşek olmadığım için, önümde duran kocaman gerçeği tüm açıklığıyla görebiliyorum: Tayyip Bey, Ergenekon’un savcısıydı, terfi etti, yargıcı oldu!.. yararlı olacağından hareketle, başka arkadaşlarına da iletmişler ve benim değerlendirmelerim bu şekilde bir zincirleme iletişimle nihai olarak basının bilgisine ulaşmış. İletişim çağında, böyle iletişim kazalarının olabileceğinin ve hiçbir şeyin özel olarak kalamayacağının farkındayım. Ve iradem dışında da olsa bir şekilde basına yansıyan değerlendirmeler tümüyle bana aittir” dedi. POLEM ĞE DÖNÜŞMES N Bu e iletişimin tespiti gibi), bunun emniyet tarafından savcılığa iletildiği ve savcılıkça da bu talebin hâkimliğe gönderildiği şeklinde tecelli eden uygulamadaki işleyişin basınyayın organlarında sanki bu uygulama ülkemizde ilk kez yapılıyormuş gibi büyük bir hayretle karşılanmasını da ben hayretle karşıladım” ifadelerine yer verdi. SAVCI DEĞ L EMN YET SORUŞTURMASI Adli soruşturmalarda Konuya ilişkin açıklama yapan avukat Atalay, Ergenekon soruşturmasındaki tutuklamalara ilişkin “açıklama” yapmadığını belirterek “Öncelikle tarafımdan kamuoyu hedef alınarak ya da kamuoyuna ulaştırılması amacı ve hedefiyle doğrudan ya da dolayı bir şekilde açıklama yapılmadığını belirtmek isterim” dedi. Yakın arkadaşlarına gönderdiği epostanın “T24” adlı internet sitesinde “kendisinin açıklama yaptığı” şeklinde algılanabileceği şekilde yayımlandığını belirten Atalay, “Sanıyor ve tahmin ediyorum ki, benim kişisel düşüncelerimi ve değerlendirmelerimi paylaştığım arkadaşlardan bazıları, bu değerlendirmelerimin bilinmesinin postanın çeşitli medya organlarında yayımlanmasının ardından, “Birçok basın organında soruşturmayı fiilen emniyet mensuplarının yürüttüğüne, taleplerin oradan geldiğine dair sayın savcı ile ifade işlemi sırasında aramızda geçen diyalog öne çıkarılmıştır” diyen Atalay, açıklamasında “Konunun tekrar tekrar gündeme getirilerek soruşturma savcısı ile benim aramda polemik haline dönüştürülmesine ve böylelikle, bir nevi medya sahnesinde horoz dövüşüne çevrilmesiyle sınırlandırılmasına neden olmak istemem. Bunu doğru da bulmam. Ancak, şunu da belirtmeden geçemem. Soruşturmanın fiilen emniyet tarafından yürütüldüğü ve bu soruşturma nedeniyle hâkim kararına gerek duyulan durumlarda (örneğin yakalama, gözaltı, arama, el koyma, yer alan her hukukçunun ve konuyla ilgili öğretim üyelerinin de bildiği gibi, kanunda tersi yazmasına karşın, uygulamada soruşturmaların yüzde 99’unun eskiden de olduğu gibi savcı tarafından değil, emniyet tarafından yürütüldüğünü belirten Atalay, açıklamasında özetle şu görüşlere yer verdi: “Ergenekon soruşturması başladığından bu yana, bu soruşturma sürecinde adil yargılanma ilkesine ve kanunun açık hükümlerine uygun olmayan ve bazıları temel hak ihlali niteliğinde birçok usulsüzlük ve aykırılıklar olduğu kanısındayım. Bununla birlikte, bu kanaatim hiçbir zaman yürütülen soruşturmayı önemsizleştirmek, çürütmek, yok etmek, soruşturmayı yürütenleri psikolojik olarak yıpratmak noktasına asla taşınmadı. Böyle bir amacım ve niyetim olmadı ve olmayacaktır. Yaşanan usulsüzlükleri, yapılan hataları ve yanlışları, hak ihlallerini görmezden gelmeden bir yandan bunları eleştirirken; öte yandan bu soruşturmanın ülkemizin geçmişindeki bazı karanlık olaylarla, askeri vesayet sistemi ile, darbeler ve bilinen/bilinmeyen darbe teşebbüsleri ile hukuk önünde de hesaplaşılması için tarihi bir fırsat olarak anlamlı ve önemli olduğunu düşündüm. Umut kırıcı önemli gelişmelere karşın halen daha bu umudumu korumak istiyorum. Soruşturma ile ülkemizin geçmişindeki bazı karanlık olayların açığa çıkarılması da darbe teşebbüslerinin ve bunların faillerinin yargılanması ve suçluların tespit edilerek cezalandırılması da bütün toplumun, hepimizin yararınadır. Aynı şekilde, suç işlediği iddia edilen, bu suçun faili olduğu düşünülen ve bu nedenle soruşturulan ya da yargılanan kişilerin temel haklarına saygı gösterilmesi, adil bir şekilde yargılanmalarının sağlanması da bütün toplumun, hepimizin yararınadır. Bu iki değer ve yarar birbiriyle çelişmeden, biri için diğerini feda etmeden, birlikte bir soruşturma ve yargılama yürütmek, ülkemiz ve geleceğimiz açısından hayati önemdedir.” 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü PER HAN ERGUN K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] “Şuna kani olmak lazımdır ki dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadınların eseridir.” M. Kemal Atatürk (1923) Atamız bu inancını her konuda, kadınlarımızın erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını devrim yasaları kapsamında kanıtlamıştır. Bunu ilk adım olarak 3 Mart 1924’te 3 temel devrim yasasıyla sağlamıştı. Çağdaşlaşmadaki kuralları sırayla topluma hazmettirerek yenileştirmelerde adım adım ilerlerken, önce 5 Aralık 1934’te İ. İnönü’nün öncülüğünde 90 milletvekilinin kabul oylarıyla Türk kadınına seçme, seçilme hakkını sağlamış ve hemen yasanın uygulama zamanı geldiğinde, 1 Mart 1935 genel seçiminde başta Kurtuluş Savaşı’nda cephede savaşan kadınlarımızdan Satı Kadın olmak üzere 18 kadınımıza Avrupa ülkelerinin birçoğunda bulunmayan bir uygulamayla TBMM’de 88 erkeğin yanında yer verdirmişti. Osmanlı yönetimi de 1860’larda (Tanzimat döneminde) kadınlarımıza birçok hak sağlamışsa da bunlar ancak II. Meşrutiyet’te geçerli olabilmişti. İttihat ve Terakki döneminde de kadınlarımız hak aramalarını dernekler kurarak, erkeklere öncellik sağlayan ataerkil ve töresel yapıyı ellerinden geldiğince engelleme savaşımını vermişlerdi. İşte M. Kemal bunların tarihi sürecini bildiğinden 1923 İktisat Kongresi’nde sekiz İzmirli kadının yanında, tarım işçisi köylü kadınlarımızla Kurtuluş Savaşçılarından Fatma Kadın da yer almıştı. Kongreden çıkan ilk yenilikçi kararlardan biri, amele adının işçi olması, öteki de erkeklerinki gibi “eşit işe eşit ücret” istemiydi. İşte bu hakların sağlanmasında 1935 seçimlerindeki değerlendirmeler en büyük temel yapı oldu. Yazık ki ilk 18 kadın sayısı giderek azaltıldı. Şu anda bile 550 kişilik Meclis’te, ancak yüzde 8 oranında kadınımıza yer verilmiş bulunuluyor. Bu koşullarda dahi “Birçok yeniliği biz yaptık bizden önce bunların hiçbiri yoktu” diyebilen AKP iktidarının başının, geçmiş tarihimize bakması gerekli olmuyor mu? Bilindiği gibi Batılı devletlerde kadın hakları 18. asrın ortalarında New York’ta pamuk işçisi kadınların “eşit işe eşit ücret” istemiyle ayaklandıklarında işyerlerinin ateşe verilmesiyle 150’ye yakınının yaşamlarını kaybetmeleri tüm Batılı yönetimleri etkileyerek yeni arayışlara yöneltmişti. Bu trajik olay 8. Mart’ta meydana gelmişti. Bu nedenle II. Enternasyonal kongresinde Klara Zetkin’in önerisiyle bu tarihi gün “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak tüm sosyalist ve sosyal demokrat yönetimlerce kabul edilmiş oldu. Bizde de Batı ülkelerindeki kadın günü 1971 dönemi Meclisi’nce kabul gördüyse de ancak 1990’lardan sonra kamuya mal edilebildi. Çünkü erkeğin her konuda egemen oluşu ve töresel baskıların kadın gücüne tahammülü yok. Geçen aylarda kadına karşı şiddet yetmezcesine 20’ye yakın kadınımız da töre cinayeti veya daha başka nedenlerle katledildi. Görüldüğü gibi bu toplumsal yapı hâlâ süregeliyor. Bunu yadsıyacak, dini inançlarımızı da daha seviyeli duruma getirecek laiklik ilkesine, değindiğim nedenlerle karşı çıkılıyor... Bunu düzeltebilecek, 17 Şubat 1926’da kabul edilen uygarlık yasalarına Türk kadınlarının var güçleriyle sahip çıkmalarıdır. Demokratik çağdaş haklarımızı, ancak o zaman sağlayabiliriz. Mart ayının ilk haftasını her zamanki gibi Emekçi Kadınlar Günü’nün anmalarıyla geçirdik. Bu toplantılarla ülkemizin yönetilişindeki aksaklıklara çareler düşünmekten yorgun düşen psikolojimizi, kendimize dönük söylemlerle rahatlatmaya çalıştık. 8 Mart günü İstanbul’a ilk düşen karla keskin soğuğa karşın kadınlarımız Beyoğlu’ndaki Baro Han’ın önünden Taksim Cumhuriyet Anıtı’nın önünde onlara birçok hakları veren, Atatürk’e saygı duruşunda bulunmak amacıyla yürüdüler. Çünkü; Atatürk cumhuriyetini ancak, O’nun yazımın başına koyduğum özdeyişindeki kadınlar olmamızla sonsuza dek yaşatabiliriz. Tayyip Bey, aynı konuşmada birbirinden değerli, her biri diğerinden önemli sorular da sordu... Örneğin şu soru: Hangi gazeteci bizi eleştirdiği için bugün tutukludur?.. Bu soruya gayet basit biçimde, “50’nin üzerinde” yanıtı verilebilir ama öyle yapmayalım, sorunun yanıtını Tayyip Bey’e bırakalım!.. Daha kısa bir süre önce, WikiLeaks belgeleri medyaya yansıdığında aynen şöyle dememiş miydi: Benim milyar dolarım olduğunu söyleyen kişi şu anda Silivri’de yatıyor!.. Bilmem anlatabildim mi?!.. Tayyip Bey’in bir sorusu daha var ki, duyduğumda “Acaba ben uzayda mı yaşıyorum” diye kendime sordum!.. İşte soru: 8 yıl boyunca manşetine karıştığımız gazete var mı?.. Dünya tarihinde görülmemiş, milyarlarca dolarlık cezalar, medya patronuna meydanlardan, “Maaşını ödediğin yazara hâkim olmalısın, kusura bakma sana burada yer yok diyebilmelisin” mesajları, işlerinden atılan köşe yazarları, devlet bankalarından 750 milyon dolar krediyle yandaşlara pas edilen gazete ve televizyonlar... Yanılmıyorsam bu saydıklarım Hotanto’da meydana gelmişti!.. Örnekler çoğaltılabilir ama gerek yok... Geçenlerde The Economist dergisi bir “demokrasi endeksi” yayımladı. Türkiye “melez rejimler” kategorisinde yer alıyor... Seçimlerin adil ve özgür yapılmadığı, adaletin bağımsız olmadığı, muhalifler ve gazeteciler üzerinde ağır baskıların uygulandığı, sivil toplumun ve hukuk devletinin zayıf olduğu ülkelere “melez rejim” deniyor... Bir adım ötesi ise diktatörlük!.. Ha gayret!.. Bir Yurtsevere Mektup (104) Sevgili kardeşim Balbay, az önce “Nevresimden Bavul” başlıklı yazını okudum. Tarih, en alçakça zulümlerin hikâyelerini anlattığı gibi, en büyük zalimlerin ve dalkavuklarının ibretlik bitiş öykülerini de anlatır... Cumartesi günü Ankara’da Cumhuriyet’ten ve diğer gazetelerden birçok yazar, yeni kitabın “Düşünüyorum O Halde Sanığım Zulümname”yi imzaladık. Binlerce kişi el ele beyaz güvercinler uçurduk... Sevgili Yıldız Kenter yine o sıcacık sesiyle senin mektubunu okudu. O müthiş mektubunun en çok “Yalnız aile büyüklerimi ve aydınlık insanları selamlarken eğilirim” satırlarına bayıldım. Sen çok yaşa aziz kardeşim... Ertesi gün de Bursa’da kitap fuarındaydım... Üzerimde sana iletilmek üzere binlerce yürek selamı var bilesin... CHP’den adaylığını açıklamana çok sevindim... Binlerce, on binlerce insan senin için çalışmayı, yollara dökülmeyi bekliyor... O hücrede yalnız değilsin, değilsiniz... Milyonlarca aydınlık yürek senin, Tuncay’ın ve diğer yurtseverlerin hücrelerinde atıyor... Seni ve tüm yurtseverleri sevgiyle kucaklıyorum... Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Önceden belir 1 lenmiş bir konunun nasıl gerçekleştiri 2 leceğine, nasıl uy 3 gulanacağına iliş 4 kin olarak yapılan toplantılar dizisi. 2/ 5 Uzak... Büyük kent 6 serserisi. 3/ “İngin, 7 dumağı” gibi adlar da verilen hastalık... 8 Düz ve geniş arazi. 9 4/ İskambilde bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kâğıt... Fırında ekmek, börek, çörek çevirmeye 1 A Z T E K L E R yarayan bir tür kürek. 5/ 2 Z A İ T O K E Y “Hazanbel” de denilen 3 N A R A K S U ve kökü hekimlikte kulla 4 A F A K İ İ D A nılan otsu bir bitki... Japon 5 V J A K O B E N müziğine özgü, bambu 6U S M İ L E T kamışlarından yapılan ne7R E Z E D E O Y fesli bir çalgı. 6/ Kimi A N A yerlerde kadınların boy 8 C İ R O Ö Z E K dan boya örtündükleri çar 9 L İ L A şaf... Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi. 7/ Futbolcunun topa vuramaması... Zirkonyum elementinin simgesi. 8/ İlgi eki... Artvin’in eski adı. 9/ Bir nota... Küçük deniz feneri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yalova’nın, 17 Ağustos 1999 depreminde büyük yıkıma uğrayan bir ilçesi. 2/ Yunan mitolojisinde savaş tanrısı... Soylu. 3/ Doğu Karadeniz’de yaşayan bir halk... Bir işi yaptırabilme gücü. 4/ Eski bir Türk yaylı çalgısı... Bir renk. 5/ Eskiden uzay boşluğunu doldurduğu varsayılan esnek madde... Dolma yapmak için hazırlanan karışım. 6/ Uzaklık işareti... Güney Anadolu’da yaşayan Türkmenler arasında yaygın telli bir çalgı. 7/ Anonim şirketlerde ortakların şirket sermayesine yaptıkları her tür katkı... Bir işletmenin ani batışı. 8/ Huysuz atları yola getirmek için dudaklarına takılan tahta kıskaç... Sodyum elementinin simgesi. 9/ Tiyatroda sahne... Deriden sızan tuzlu sıvı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle