25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 10 PAZAR YAZILARI CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2011 PAZAR dishab@cumhuriyet.com.tr Brezilya’nın yoksullukla sınavı rezilya, gelir dağılımındaki eşitsizlikten bahsederken akla ilk gelen ülkelerden biri. Türkiye gibi eşitsizlikle mücadele eden ülkelerin kendini kıyasladığı bu ülke, gelir dağılımındaki adaletsizliğin belki de en uç örneği. Aşırı yoksulluğun yaygınlığı ve doğurduğu yüksek suç oranı ülkenin en büyük sorunları. Dünyanın en büyük sekizinci ekonomisi olan Brezilya’da kişi başına düşen milli gelir, Dünya Bankası verilerine göre 10 bin 500 dolar. Ancak ülkede orta sınıf yok denecek kadar az olduğu için, gelişmekte olan bir ülke için kabul edilebilir bu rakam, sadece kâğıt üzerinde kalıyor. Brezilya’da nüfusun en yoksul yüzde 20’lik kısmı, milli gelirin yalnızca yüzde 3’ünü paylaşıyor. Bu da dünyanın en büyük demokrasilerinden birinde 38 milyon kişinin yılda yaklaşık 1200 (günde 3.2) dolar kazanması anlamına geliyor. Başkanlık görevini yüzde 80 gibi rekor bir B toplumsal destekle bırakan Lula da Silva’dan önce bu sorunla mücadele etmek için ülke çapında atılan adımlar hep yetersiz veya kâğıt üzerinde kaldı. Açlık ve yoksulluğun en büyük sorun olarak tanımlandığı 8 yıllık Lula iktidarında bu konuda gerçekçi ve başarılı adımlar atıldı. Yoksulların sayısı 49 milyondan 29 milyona indi. En zengin yüzde 10’luk kesimin geliri yüzde 1.5 artarken en yoksul yüzde 10’luk kesimin geliri yüzde 6.8 arttı. 1 Ocak 2011’de başkanlık görevini devralan Dilma Rousseff de hükümetin bu tavrının devam edeceğini açıkça belirtti. Görev süresi sona erdiğinde Brezilya’nın güçlü ve girişimci bir orta sınıfa sahip olacağını vaat eden Rousseff, öncelikli amacın ise yoksulluğu ortadan kaldırmak olduğunu söyledi. Brezilya 2022 yılına kadar ülkedeki aşırı yoksulluğu ortadan kaldırmayı hedefliyor. Her şey güzel görünüyor. Ancak bütün bunların günlük hayata yansıması, eşit ve güvenli bir toplum oluşması biraz zaman alacak gibi duruyor. Ülkenin en büyük şehri Sao Paulo, tıpkı İstanbul ve Mumbai gibi, dünyada en çok milyardere sahip ilk 10 şehrinden biri. Fakat şehrin merkezinde SAO PAULO yürürken önceki geceden kalmış, kaldırımın ortasında uyuyan uyuşturucu bağımlılarının yanından geçmeniz gerekiyor. ONUR UYGUN Şehrin favelalarında milyonlarca yoksul insan yaşarken lüks alışveriş merkezlerindeki restoranlarda kumpirinize havyar koyabiliyorsunuz. Sao Paulo’nun biraz dışına kurulmuş lüks ve güvenlikli sitelerde çalışan hizmetçiler siteye girip çıkarken güvenlik kontrolünden geçer ve orada çalışabilmek için yolda saatler harcarken sitelerin sakinleri ulaşım aracı olarak helikopterleri tercih ediyor. Brezilya en bariz örnek olsa da gelir dağılımı eşitsizliğinde yalnız değil. Kapitalin ülkeye geç girdiği ve sağlıklı yayılmadığı başka ülkeler de var. Sayısal olarak büyük bir kapitale, ancak çok sayıda yoksul insana da sahip olan Hindistan, Güney Afrika, Çin ve Türkiye gibi ülkelerde gelirlerdeki eşitsizlik kanıksanmış, neredeyse kültürün bir parçası haline gelmiş durumda. Yoksul kesim ortalamadan bu kadar uzak olunca, paranın satın alabildiği şeylerin sayısı ve niteliği artıyor. Örneğin Sao Paulo’da yoksul olmayan neredeyse herkesin bir hizmetçisi varken (ve hizmetçi her gün günde 910 saat çalışırken), gelirin nispeten eşit dağıldığı Paris’te orta sınıf bir aile ancak haftada bir gün, günde birkaç saatliğine bir hizmetçi tutabilmekte. Gelir dağılımının eşitsiz oluğu ülkelerde zenginlerin elinde bu kadar çok para varken de artıdeğer dünyanın geri kalanından büyük oluyor. Brezilya’da lüks arabalar, üretildikleri ülkelerden en az iki kat daha pahalıya satılıyor. Daslu gibi süper lüks tüketim mağazalarında 640.000 reallik (yaklaşık 600 bin lira) bir dolmakalem veya bir helikopter ya da yat alabiliyorsunuz. Kısacası para, zor bulunduğu ülkelerde çok daha güçlü bir silaha dönüşüyor; bu da toplumun ve ülkenin gelişmesi için büyük bir engel teşkil ediyor. Ancak Lula iktidarıyla başlayan değişim isteği meyvelerini vermeye başlıyor ve Brezilya’nın yakında sadece zenginlerin değil, fakirlerin de en azından kabul edilebilir bir seviyede yaşayabileceği bir ülke haline gelmesi bekleniyor. onuruygun@live.com Seç seç alma L bir deneyde bir bakkal iberal ekonomik dükkânına iki masa düzen varlığını yerleştirilmiş. Bir sürdürmek için bugünün masaya 24 çeşit reçel, tüketicisini “özgür diğer masaya 6 çeşit seçim” altında bol çeşit reçel konmuş. 24 reçelin arasından tercih bulunduğu masanın yapmaya iter. Bugünün tüketicisi eskiden olduğu önünde daha çok insan durup bakmasına karşın gibi iki ya da üç çeşit müşterilerin yalnızca arasından değil, binlerce çeşit arasından hangisine yüzde 3’ü bu masadan reçel satın alırken 6 ihtiyacı olduğuna karar reçelin bulunduğu vermek, seçimini doğru masaya bakan yaptığına inanmak ve müşterilerin yüzde 30’u sonra parasını harcamak bu reçellerden satın durumundadır. Bu bol almış. seçenekli seçim süreci Araştırmalara göre küçük ya da büyük her tüketiciler yanlış alışverişin dolayısıyla da algılama, yanlış yaşamın merkezi haline hesaplama, eldeki farklı gelir. Günlerimizi seçenekleri yanlış ihtiyacımız olduğu anlama, kendi zevkini kafamıza kazınmış doğru okuyamama, anlık ürünler arasından seçim hevese yenik düşme ve yapa yapa geçiririz. sonradan pişman olma Örneğin Washington’da gibi riskler nedeniyle kahve içmek çok fazla seçeneği istiyorsunuz. Kahve “rahatsız edici” dükkânındaki genç buluyorlarmış. Buna kasiyer size ne ayrıca “çok fazla bilgi istediğinizi sorar. Siz edinme stresi” de “bir fincan kahve” ekleniyormuş. dersiniz. “Hangi boyutta fincan? Büyük, Kararsızlığın tüketiciyi panik ve sonunda hiç bir küçük orta, plastik, seçim yapmamaya ittiği kâğıt ya da cam mı?” gerçeğinin yanı sıra çok diye sorar. “Küçük boy daha pahalı cam alayım” dersiniz. alışverişlerde seçimden Bu sefer nasıl kahve kaçma sıkça istediğinizi öğrenmek WASHINGTON görülen bir durum imiş. ister Kimi şirketler “Kafeinli mi, tüketicinin kafeinsiz mi? karar verme Sıcak mı, sürecini buzlu kahve ELÇİN yönlendirmek mi? Filtre POYRAZLAR ve kafa mi, yoksa karışıklığını espresso engellemek için “seçim mu? Sert mi, hafif mi? Sütlü mü, kremalı mı?” mimarları” çalıştırmasının yanısıra gibi sorularla ürün çeşitliliğini de bunalırsınız. Sonunda azaltma yoluna gidiyor. küçük boy cam fincanda Procter & Gamble şirketi sütlü kahvede karar şampuanlarını 26 kılarsınız. Bu sefer de çeşitten 15 çeşide süt seçimini yapmanız düşürünce satışlarında gerekir. “Tam yağlı, yüzde 10’luk bir artış yarım yağlı, yüzde 2 yaşamış. oranında yağlı yoksa Seçeneklerin bolluğu yağsız süt mü? Yoksa yalnızca tüketim soya sütü mü?” Siz alanında değil kişisel kahveyi elinize konularda da bireyin aldığınızda kısa bir yaşantısını etkiliyor. Bir zaman dilimi içinde bu kişi görüntüsünü estetik kadar çok seçim yapmış ameliyatlarla istediği olmaktan serseme gibi değiştirme şansına dönersiniz. sahip olduğu gibi, Economist dergisinin arkadaşlıklarını, aralık ayındaki bir evliliğini ya da ailesini baskısında “Seçimin iş, çevre, tanıdıkların Zorbalığı” başlıklı yanı sıra yaygın sosyal çarpıcı bir makale iletişim ağlarının yayımlandı. Bol yardımıyla kurabiliyor. seçenekli bir yaşamın Buna karşın daha fazla insanlar için daha mı seçenek hayatı daha kolay yoksa daha mı zor kolay kılmıyor. Özellikle olduğu tartışılmış. de bol seçenekli bir Bilimsel araştırmalara dünyaya dizi dizi göre çok fazla seçenek seçimler yapmak için motivasyonu olumsuz doğan yeni nesil için. etkiliyormuş. Davranış bilimcilerinin elcpoy@yahoo.fr Kaliforniya’da yaptığı Fransızlar kapitalizm düşmanı B akmayın siz onların savunurken yüzde 52’si kötü 1789’da Burjuva Devrimi çalışıyor, ama başka (şimdilik) filan yapmış olduklarına, hatta seçenek bulunmadığını 218 sene sonra başlarına söylemek esnekliğini Sarkozy gibi arsız bir adamı gösteriyor. Antikapitalist başkan seçtiklerine... Örf ve Çinlilerin oranı yüzde 3. İyi âdetleri icabı arada bir çalıştığını inananlar yüzde 65, fanteziye kaçmayı pek severler! seçeneği olmadığını Yoksa sicilli kapitalizm savunanlarsa yüzde 32. düşmanıdır bu “nankör ve Kapitalist iyimserlik konusunda yaramaz” Fransızlar! IFOP Çin’i izleyenler sırasıyla Kamuoyu Araştırmaları Avustralya (63), Brezilya (57), Enstitüsü’nün Katolik gündelik ABD (55) ve sıkı durunPolonya (54). Kapitalizm La Croix gazetesi için 10 karşıtlığı sıralamasında ülkede gerçekleştirdiği Fransızların boyutlarına en karşılaştırmalı bir kamuoyu yakın İtalyanlar ve araştırması bu Hollandalılar. İtalyanların “özgünlük”lerini bir kez daha yüzde 22’si tam karşı, yüzde tescillemiş. Önce feodaller, 52’si seçeneksiz; Hollandalılar ruhaniler ve krallar da yüzde 20 karşı, yüzde 38 de toplayabildikleri, tebalarından, alternatif geliştiremedik diyor. müminlerinden emebildikleri Pazar ekonomisi ve uluslararası oranda emip biriktirmişler. ticaretten en hoşnutların Ardından 2.5 asırdır Fransa’nın başında tahmin edebileceğiniz tepesine oturanların büyük bir gibi yüzde 90’la Çinliler çoğunluğu, ilkel ve gelişkin geliyor. Onları yüzde 76 ile kapitalizmlerin elverdiği Polonyalılar ve Brezilyalılar emperyalizm, sömürgecilik, izliyor. En alt sırada yer alan tekelcilik gibi belli başlı ABD’yi doğal karşılamak yöntemleri kullanarak küfeleri gerekiyor. Zira adamlar dünya tepeleme doldurmuşlar. Gelin ticaretindeki egemenliklerini görün ki yöneticiler “vefasız” hızla yitirmekteler. ABD’nin (!) halklarına, işçi sınıfına, hemen arkasında bizim eski emekçi ve ücretli yığınlarına kıtacılar var. Memnuniyetsizlik bir türlü yaranamamışlar. En sırasıyla Almanya, Fransa, moda, en medyatik, en küresel, Avustralya (istisna), İngiltere, en liberal, en güleryüzlü Hollanda ve İtalya. “kapitalizm”i bile Hatırlarsınız, üç hafta kadar sevdirememişler. Siyasi önce Türk basınının pek yelpazenin her kanadında sevdiği tarzda bir uluslararası ortama, lidere göre kamuoyu yoklaması antikapitalist bir daha yayımlanmıştı. söylem duymak pek PARİS Dünyanın en şaşırtıcı olmaz. kötümser halkı Muhafazakâr sağcı Fransızlar; General De Gaulle Afganlar, Iraklılar bile savaş sonrası bile Fransızlardan Fransa’nın daha iyimser, daha toplumsal UĞUR HÜKÜM umutlu diye. Sabrı, temellerini atacak yoksulun ekmeği Direniş Konseyi bellemiş insanların, her sokağa Bildirgesi’nde sermayenin çıkışında bombadan korunmayı ağırlığından bağımsız, sosyal Allah’a bırakmış toplumların; güvenlik, eğitim, basın gibi akarsuya veya elektriğe sahip alanlara öncelik tanımıştı. olmakla; evine ince ekran Halbuki bakın Anglosakson televizyon, eline cep telefonu komşuları İngilizlere, almakla, altına araba koymakla Almanlara... Hepsi kuzu kuzu memnun hallerinden. Fransızlar ki somutta doğrudur sosyal terfi yaşadığına inanan “aksi isyankârı” oynasa da katmanların dünyalarını nasıl bizde görüp, işimize gelenden aynı kaba koyabiliriz. Sorun yararlansak diye bakarlar. bakalım Fransa’ya kapağı IFOP Enstitüsü 41. Davos atmayı başarmış bir Afgan, bir Dünya Ekonomik Forumu Iraklı veya kapitalizme övgü vesilesiyle ABD, Almanya, yağdıran Çinli ne denli Avustralya, Brezilya, Çin, “umutlu, iyimser” toplumuna Fransa, Hollanda, İngiltere, dönmek ister. Bir ustanın İtalya ve Polonya’da yaşayan, dediği gibi zaten “vatanı toplum katmanlarını yeterince ekmeğini yediği yer”. Artı temsil ettiğine inanılan 6023 dışarda savaşmayı hiç deneğe ‘Kapitalizm ve Pazar’ sevmemiş Fransızların ekonomisi konusundaki “Kapitalizm düşmanlığı”, görüşlerini sormuş. Aralık başka bir deyişle “Sosyal ve 2010’da gerçekleştirilen Hukuk” devletini korumak araştırmanın en çarpıcı sonucu için içerde üç yüzyıldır Fransızların “Kapitalizm verdikleri eşitlik ve özgürlük Düşmanı” olduklarının bir kez savaşımı olmasa acaba daha tanınması değil. Şaşırtıcı tutunacak kaç dal bulabiliriz. olan otoriter sosyal eşitçilikten, Müzeleri, tiyatroları, sinemaları liberal köleciliğe evrilen keyifle dolduran; şarapları, “komünist” (!) Çinlilerin konyakları şehvetle götüren neredeyse kapitalizme “kötümser ve umutsuz” tapmaları. Fransa’ya hoş geldiniz! Fransızların yüzde 33’ü kapitalizmin kötü çalıştığı ve ugur.hukum@gmail.com terk edilmesi gerektiğini Hürrem’in memleketinden notlar ürkiye’nin demokratikleştiğini, tabuların yıkıldığını söyleyen “aydınlara” ufak bir hatırlatmayla başlayalım: Bundan on beş yıl önce, bir filmde (İstanbul Kanatlarımın Altında) Osmanlı Padişahı IV. Murat’ın oğlancılığı biraz ima edilir gibi oldu diye ortalık birbirine girmiş ve filmin bazı illerde gösterimi yasaklanmıştı (Türk Tarih Kurumu’nun yayımladığı Osmanlı vakayinamelerinde bile saraylarda yaşanan bu durumun anlatılmasına rağmen, resmi kitaplarda yazılanları yüksek sesle okumaya kalkınca “şanlı tarihe hakaret” etmiş olunuyordu). Şimdi ise oğlancılık konusuna “hâşâ, zinhar”(!) girmeyen, sadece Kanuni’yi saraydaki cariyeleriyle bir iki sahnede öpüşürken gösteren bir dizi, daha yayımlanmaya başlamadan linç kampanyasına maruz kaldı. Tarihe mal olmuş şahsiyetler nasıl içki ve kadın düşkünü gösterilirmiş de, falan filan... Filmde şu ana kadarki bölümlerde Kanuni’nin henüz ağzına bir damla alkol almaması, içtiği şeyin şerbet olması bir yana, Türkiye’de yaratılan bu atmosfer, artık, birer sinema şaheseri oldukları kesinlikle söylenemese de Türkİslam sentezi propagandasını popüler şekilde yaptığı için dikkatle incelenmesi gereken “Kara Murat”, “Malkoçoğlu” türü filmlerin çevrilmesinin bile artık cesaret isteyeceğini gösteriyor. Zira, Osmanlı askerlerini veya akıncılarını meyhanede şarap içip eğlenirken ve bir taraftan düşman ordusunu tek başına yenip aynı anda da düşman komutanının kadın akrabalarından biriyle cinsel ilişkiye girerek aynı anda iki işi birden hallederken gösteren bir T filmi şimdi çekmeye kalksalar, malum çevreler, “Namazında niyazında olan Osmanlı asker ve akıncılarını nasıl içki ve şehvet düşkünü olarak gösteriyorsunuz” diye kıyameti kopartacak. Benim “Muhteşem Yüzyıl” dizisini büyük bir ilgiyle izlememde biraz Türkiye’de yaşanan bu tartışmalar, biraz da filmdeki Hürrem Sultan’ın aslen Ukraynalı olması etkili oldu. Hürrem Sultan’ın Ukrayna’daki köyünden kaçırılıp İstanbul’a getirilişini anlatan sahnelerde benim gördüğüm bir iki hatayı kısaca söylersem: Hürrem, köyündeyken ve kaçırıldıktan sonra, yanındakilerle Rusça konuşuyor. Oysa, Batı’daki lakabı Roksolana olan ve asıl adı Batılılara göre Aleksandra, Rus ve Ukraynalılara göre ise Anastasiya olan Hürrem, bugünkü Batı Ukrayna’dan ve KİEV o dönemde Polonyalıların egemenliğinde olan bu bölgeler, geçmişte de, bugün de, yerli halkın sadece Ukraynaca DENİZ konuştuğu BERKTAY bölgeler. İkincisi, Tatarların baskını sırasında, köy halkı, kilisede sıralarda oturarak ibadet ediyor. Oysa, Rum Ortodokslarından farklı olarak Rus ve Ukraynalılarda, kiliselerde sıra pek bulunmaz; ibadet, ayakta yapılır. Üçüncüsü, rahip, avcunun tamamını kullanarak haç çıkartıyor. Oysa Ortodokslarda üç parmakla haç çıkartılır. Fakat bu ufak tefek birkaç ayrıntının dışında, dizide, ufak yerde yetişip büyük şehirlerde büyük kuruluşlarda hızla yükselmeyi aklına koymuş ve güzelliklerinin yanı sıra ince zekâlarıyla da erkekleri denizberktay@ yahoo.com C MY B C MY B büyülemeyi başaran Ukraynalı kızların tipik örneğini gördüm karşımda. Hürrem Sultan’ı oynayan Meryem Üzerli’yi seyrederken, onun her bir mimiğinde, küçük yerlerde yetişmiş Ukraynalı bayan tanıdıklarımdan birini buluyorum karşımda. Bizde pek çok kişi, Hürrem Sultan’ın kim olduğunu, nereden geldiğini bu diziyle öğrense de (ben de Ukrayna’ya gelmeden önce onu Polonyalı zannederdim), Ukrayna’da Roksolana, herkesin bildiği bir isim. Pek çok kişiye göre, Hürrem (veya Roksolana), ulusal gururun simgesi. Ukraynalılar tarihte kısa süreler dışında bağımsız devlete sahip olamadıklarından, kendilerinden birinin dönemin en büyük imparatorluğunun hükümdarını etkisi altına alıp onun aracılığıyla devleti yönetmeye başlaması, Ukraynalıların çoğu için gurur kaynağı. Bazılarına göre ise Roksolana, yurtdışına kaçırılan Ukraynalı kızların kara bahtını simgeliyor. Batı Ukrayna’da, bugün bile, Osmanlı döneminde Tatarlar tarafından kaçırılan Ukraynalı kızları anlatan şarkılar söyleniyor. Yurtdışına çeşitli vaatlerle götürülüp seks kölesi oluveren Ukraynalı kızlar hakkında Ukraynalı gazeteler, “yeni Roksolanalar” diye başlık atıyor. Kimileri Roksolana deyince hem kocasına âşık olan ama hem de ülkesini unutmayan duygusal bir kadın tablosu çizerken, kimileriyse onun tipik bir kariyer düşkünü Ukraynalı kız olduğunu söylüyor. Ben de, bütün bunları aklımdan geçirerek, diziyi keyifle izlemeye devam ediyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle