18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 2011 PERŞEMBE CUMHURİYET DİZİ SAYFA 9 Örgütsüz, apolitik, aş derdinde erak edilen sorulardan biri de şudur: İsyanı ABD mi tetikledi? Göstericiler Amerika’nın maşası mı? Gerçekçi yanıt, gösterilere katılan siyasi güçler haritasında bulunabilir. Halk hareketinde ön plana çıkan oluşumları şöyle sıralamak mümkün: 6 Nisan Hareketi: Sosyal paylaşım ağı Facebook’tan hareketle, Mahalle isimli sanayi bölgesinde işçilerle irtibat kurup, onları greve hazırladı. İsyanda ön sıralardaydı. Liberal demokrat muhalefetin simgesi Muhammed El Baradey’i destekliyor. Ulusal Değişim Derneği: Farklı eğilimlerdeki oluşumların çatı örgütü. GAD (Yarın) Amerikancı liberal demokrasi cephesi. Kifaye (Yeter): Çeşitli görüşten şahsiyet ve oluşumların platformu. Anayasa değişikliği için 1 milyon imza topladı. Batı sempatizanı bir organizasyon. Müslüman Kardeşler (İhvan): İslami esaslara dayalı bir devlet kurmayı amaçlayan, ülkenin en kitlesel ve köklü örgütü. WAFD: Rejim yanlısı köklü liberal muhafazakâr parti. El Kerame (Onur): Demokrat sivil toplum oluşumu. Bağımsız Üniversiteler İçin 9 Mart Hareketi: Üniversite gençliği platformu. Nacırcılar: Arap ulusalcı hareketi. Nasırcılar, Müslüman Kardeşler ve WAFD dışında kalanlara, ABD yaklaşık 6675 milyon dolarlık yardımlar yapmış. Bu muhalif hareketlerin sisteme karşı ayaklanacağını, 2008 yılından itibaren biliyormuş. İsyan başlayınca, 16 hukuk derneği, uluslararası güçleri duruma müdahale etmeye çağırdı. İnsan Hakları ve Kalkınma İçin Yeni Dünya Kuruluşu ise ülke yönetimini Birleşmiş Milletler hukuk temsilcisine şikâyet etti. (27 Ocak 2011) HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR İki Partili Sistem İki partili sistemin daha istikrarlı olacağına dair düşünceler son yıllarda sıkça dile getiriliyor. Bana ilginç gelen, liberal demokratlardan da bu konuyu savunanlar olması. İki partili Meclis demek, temsil kabiliyetini iyice kaybetmiş bir Meclis demek. Şu andaki sistemde bile ülkenin bütün kesimleri Meclis’te temsil edilmiyor. Yüksek baraj nedeniyle de oyların bir kısmı çöpe gidiyor. Bu sistemi savunanlar çoğunlukla, koalisyon tehlikesinden söz ediyor. Barajın düşürülmesine karşı çıkanlar da, küçük partilerin barajı geçmesi halinde siyaseti tıkayabildiğini, geçmişte bunun örneklerinin yaşandığını söylüyorlar. Bu savunmalar, demokratik bir sistemde oyların iki partiye dağılıp başka seçenek kalmaması gibi garip bir seçeneği haklı göstermez. Hatta bana sorsanız, koalisyonların bizim gibi ülkelerde daha yararlı olacağını söyleyebilirim. Bizim koalisyon kültürüne alışamayışımız, farklı partilerin bir araya gelerek yönetim biçiminde uzlaşmak zorunda kaldığı bir sistemin kötü olduğunu göstermez. Pek çok ülkede koalisyon hükümetleri uzun yıllardır yönetime geliyor ve böyle sorunlar yaşanmıyor. Çünkü bu durumda hem bu partiler birbirini denetliyor, hem yurttaşların büyük bölümü yönetimde temsil ediliyor, hem suiistimallerin, haksızlıkların önüne geçmek kolaylaşıyor. Tek ve güçlü parti iktidarları canı ne isterse yapabildiği için, belki istikrarlı yönetimler gibi görünüyor ama sonuçta yönetimdeki bütünlük ülkeye yansımıyor. Aksine ülkede daha büyük bir bölünme ve kavga yaşanıyor. Bu durumda birbiriyle tam bir kavgaya tutuşan iki büyük partiden biri gidip öteki geldiğinde her şey altüst oluyor, bir öncekinin yaptıkları tek tek masaya yatırılıyor, yolsuzluk defterleri açılıyor, kadrolar baştan aşağı yeniden değişiyor. Bu nedenle Meclis’te farklı görüşleri dile getiren, hatta çok farklı olmasalar da değişik kesimlerden gelen partiler zaman zaman denge unsuru olabilir. Küçük de olsalar, bu iki partiye uzak durmak isteyen seçmenler için bir seçenek oluşturabilirler. Giderek güçler ayrılığı ilkesinin ortadan kalktığı, iktidarın her alanda mutlak bir güce ulaştığı bizim gibi ülkelerde hangi parti olursa olsun büyük oy çoğunluğuyla Meclis’e girmesi şu anda bile geri kalan partileri neredeyse işlevsiz bırakıyor. Kaldı ki, bizim gibi liderlerin bütün yetkiye sahip olduğu ve parti içi demokrasinin olmadığı bir sistemde iki partili rejim tam bir facia olur ancak. [email protected] M Sahtesi ve gerçeği olmak üzere iki görünümlü Mısır’da esas kopma yeni iş dünyası ile üçüncü dünyalı haline gelmiş itilmişler arasında yaşanıyor Zengin ile fakirin namazı bile ayrı layları izlerken düşülen yanılgı, isyanın sadece gençlerle sınırlı olduğunun düşünülmesidir. Ülkeleri analiz ederken de genelde Batı perspektifli ve neoliberal/postmodern eksenli analizler yapılabiliyor. Mısır hakkında şimdiye kadar basında çıkan yazılar, ülkeyi diktatörlük, yoksulluk ve yolsuzluk üçgeninde değerlendirdiler. Farklı bir yorumu, siyaset sosyolojisine dayalı analizi, Iraklı İsam El Hafaci’nin kaleminden okuyalım: “Ne olur bilinmez ama eğitim sisteminin kırda ve varoşlarda çökmüş olması; sıradan Mısır insanının özgürlük, hükümet, yönetici, onur denen kavramlardan ne anladığını da sınırlayabiliyor. 40 yıllık çarpık serbest piyasa sisteminin yarattığı ‘şişman kediler’ (rantiyeciler, vurguncular) toplumu öylesine böldü ki, fakir ile zenginin bir araya gelmesi imkânsızdır. Ülkede Hıristiyan KıptiMüslüman bölünmesi var. Fakat esas kopma, yeni iş dünyası, İslami petrol piyasası bağlantılı olanlar ile üçüncü dünyalı ‘Her kesimden kalkışma’ Yukarıdaki üç olgu, sivil itaatsizliğin, isyanın çıkış nedenini tek başına açıklayamaz. Çünkü bu tür siyasi hareket ve partilerin (Müslüman Kardeşler ile Nasırcılar hariç) taraftar sayıları, faaliyet alanları son derece sınırlıdır. Oysa ayaklanmaya milyonlarca insan, hatta sendikalı veya önceden örgütlü işçi ve emekçiler bile katıldı. Protestocu milyonlar, örgütsüz ve dar anlamda politikaya mesafeli; aş, ekmek derdinde olan insanlardı. Başka kanıt ve tespitleri de sıralayalım: “Tunus ile Mısır isyanları, kendiliğinden ve sınıfsal nitelikteydi. Gelecekleri kararmış, yoksul gençler ekmek talebinden siyasi isyana geçtiler.” (Ali Bedwan, El Cezire.net, 1528 Ocak 2011) “Mısır kalkışması, her siyasi kesimden (laik, İslamcı, Nasırcı, milliyetçi, yurtsever, liberal, sol ve Marksist) insanın ortak eylemidir. Paydaları ise siyaset ve ekonomiden nasibini alamamış alt tabaka ve sınıfa mensup olmalarıdır. Bu, ender rastlanan dinamik bir çoğulculuktur.” (Suriyeli araştırmacı Subhi Hadidi, El Quds El Arabi, 27 Ocak 2011) “Göstericilerin hepsini Amerika hayranı diye damgalamak doğru değildir; tersine, protestolarında kullandıkları şiarlar ve söylemler, ABD’ye kin ve nefreti gösteriyor.” (Zeynelabidin El Rukabi, El Şark El Awsat, 29 Ocak 2011) O haline gelmiş itilmişler arasında yaşanıyor. Her kesimin değer yargıları, kuralları, yaşam tarzları, idealleri ve düşleri farklıdır. Sosyete semtleri (Zemalik ile El Mühendisin) ile varoşlardaki cuma hutbeleri bile farklılaşmış. Politik İslam, burada boşluğu doldurup kimsesizlere ve çaresizlere dini ve sosyal faaliyetlerle, bu yoksulları sanki zenginlermiş gibi hissetmelerini sağlıyor. Diğer oluşumlar, bu duyguyu veremiyorlar. Tunus’ta evliya ve din unsuru, inançsal hurafeler azdı ve mahalle komiteleri, karmaşayı önleyebiliyor du. İşi götüren sendikalar oldu. Oysa Mısır’da başıbozukluk yaygın ve sendikalar tersi bir rol oynuyorlar. Dolayısıyla sahtesi ve gerçeği olmak üzere iki Mısır görünümü var karşımızda.” (El Hayat, 29 Ocak 2011) Olaylarla birlikte değerlendirme yapan çeşitli Amerikan düşünce kuruluşları, Beyaz Saray yönetimine şu raporu sundular: “Arap diktatörlerini destekleyen politikanızı gözden geçirin. Mısır rejiminin hayat damarlarını kapatın. 30 yılda ilk kez dönüşüm noktasına gelmiş ülkedeki göstericilerin taleplerine daha fazla önem verin. Sözgelimi Mısır’a yapılan yıllık 3 milyar dolarlık yardımı durdurun. Bu kritik ortamda, ABD’ye güven ancak bu yolla yeniden tesis edilebilir. Cemal Mübarek ile bir avuç Mısırlı ekonomik gelişmeden yararlandılar. Oysa halkın yüzde 60’ı 2 dolarla geçinmeye çalışıyor. Şimdiki protesto dalgası, sonun başlangıcı gibidir. Değişim olursa halk kolay kolay bizi affetmez.” (El Sefir29) Rize Barosu: Biz imza atmadık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Rize Barosu Başkanı Ateş Hatinoğlu, önceki gün 37 baronun yaptığı açıklamaya imza atmadıklarını açıkladı. Yargıtay ve Danıştay’la ilgili tasarıları eleştiren Hatinoğlu, “5 yıl sonra yeniden daire kurmak, üye sayısını arttırmak gerekecektir ki bunun adı reform değil günü kurtarmaktır” dedi. Arıtman müdahil olmak istedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, eski eşinden gördüğü şiddet sonucu yaşamını yitiren Ayşe Paşalı davasında müdahil olmak için başvuruda bulundu. Arıtman, “Kadın cinayetlerinde esas saik ataerkil zihniyet yeni erkek cinsinin üstünlüğü ve kadın cinsi üzerindeki hâkimiyet inancıdır” dedi. Yüksekova’da 11 gözaltı Yurt Haberleri Servisi Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde dün sabah saatlerinde çok sayıda eve düzenlenen baskınlarda aralarında BDP Yüksekova DYG üyesi Tarık Aslan’ın da bulunduğu 11 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınma gerekçeleri öğrenilemeyen 11 kişi, Yüksekova Devlet Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirildi. ‘Teslimiyet yerine direniş ruhu’ “Birçok gösteride, ülkenin tarihi ulusal lideri Cemal Abdülnasır’ın posterleri taşınıyor; sömürgeci işgaline direnen simge isimlerden Saad Zağlul ile Abdülnasır hakkındaki kitaplar yeniden okunuyor. Okunanlar arasında Haçlı ordularına direnen Selahaddin Eyyübi ile İslamcı lider Hasan El Benna’nın biyografileri de var. Teslimiyet ruhu gidiyor; direniş ruhu geliyor. Mısır’ın şanlı tarihini hasretle yâd edenlerin bir de rüyası var: Türkiye, Arap dünyası ve İran ile birlikte Batı sömürgeciliğine karşı bölgesel direngen bir blok oluşturmak.” (Muhammed Sadık El Hüseyni, El Quds El Arabi, 30 Ocak 2011; Talal Salman, El Sefir, 31 Ocak 2011) “Devrimi geriden izleyen Tunus aydınlar, ‘isyancıların işi Batı ve ABD düşmanlığına vardırmamaları’ konusunda uyardılar.” (El Hayat, 29 Ocak 2011) Kayık alabora oldu: 1 ölü, 1 kayıp AYDIN (Cumhuriyet) Ümit Tanyeri, Hüseyin Danacı ve Mahmut Duru adlı üç arkadaş, Aydın’ın Söke ilçesine bağlı Akçakaya köyünde Büyük Menderes Nehri’nin yükselmesiyle oluşan göletlerde avlanmaya gitti. Avlanan üç kişinin bindiği kayık birden alabora oldu. Ümit Tanyeri, kendi imkânlarıyla sudan çıkmayı başardı. Kurtarma ekipleri Hüseyin Danacı’nın cesedine ulaşırken Mahmut Duru kayboldu. Kim bu isyancı gençler alk hareketinin öncüleri olarak facebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerini kullanan postmodern gençlik olduğuna dair medya ve kamuoyunda yaygın bir kanı var. Kamera ve ekranlara yansıyanlara bakarak buna inanmak zordur. İki örnek vermekle yetinelim: Mısır yönetimi cep telefonları dahil her türlü kitle iletişim aracını kapatmasına rağmen gençler, bu kez cami, ezan okunması, fabri ‘Amerikan nüfuzu azalıyor’ Arap yorumcuların görüşleri böyle. Bir de yabancıların değerlendirmelerine bakalım: Amerikan Foreign Policy dergisi: “Mısır’daki isyan, ABD’nin stratejik çıkarlarıyla bağdaşmayan bir yönetimi işbaşına getirebilir.” Siyasi yorumcular, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Mısır’daki hareketler, giderek ABD’nin denetiminden çıkıyor. Bu ise ABD’nin zayıflığına delalettir. Yeni politika üzerine düşünüyor. Artık olayların hareket ettiricisi değil. Siyasi analizci Şıbli Talhumi: “Diktatörlere arka çıkan Amerikan nüfuzu eskiye oranla azalıyor. Örneği Hizbullahİran ve Suriye’nin Lübnan Obama’ya rağmen hükümetini kurmalarıdır. Boşluğu Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar dolduruyor…” (El Cezire.net, 30 Ocak 2011) H ka sireni veya tren düdüğü gibi işaretleri “eylem ve anlaşma parolası” olarak kullanıp sokağa taştılar. Iraklı araştırmacıyazar İsam El Hafaci, gözlemini aktarıyor: “Doğrudur; facebook kullanan gençler, eğitimli kentsoylu ve ülke ortalamasının üstünde gelire sahipler. Bu görüntü bile sanaldır. Zira sokağa taşan gençlerin çoğu yoksul; esasen bilgisayar kullanamıyorlar. Eziklikleri, direkt devlet aygıtının baskı ve haksızlıklarından geliyor. Onlara aracılık edecek kimseleri yok. Gençlerin kendiliğindenciliği, 6 Nisan Hareketi’nde somutlaştı. Yabancı parmağı suçlamasına aldırmayan bu Hareket’in kuruluşu, Mısır’daki siyasi partilerin iflasının işareti sayılır.” (El Hayat, 29 Ocak 2011) İsrail gazetesi Yediot Ahronot, protestocu gençleri şöyle tanımlıyor: “2030 yaş kuşağındakiler; İngilizce ve Arapçayı iyi biliyorlar. İslamcı hareketleri benimsemiyorlar; inanç ve kültür temelinde İslama inanıyorlar ve laik muhalefeti oluşturuyorlar. İdolleri ise Hz. Muhammed, Amerikalı rap şarkıcısı Eminem ve Al Paçino’dur.” (28 Ocak 2010) ? Annesini bıçaklayarak öldürdü GAZİANTEP (Cumhuriyet) Gaziantep’te yaşayan Aydın Ş. (23) kendisine para vermediği için tartıştığı annesi Emine Ş’yi (58) bıçaklayarak öldürdü. Uyuşturucu bağımlısı olduğu öne sürülen Aydın Ş’nin çeşitli suçlardan 11 sabıka kaydı bulunduğu belirlendi. Adliyeye sevk edilen Aydın Ş, gazetecilerin sorusu üzerine, pişman olduğunu söyledi. Zanlı, tutuklandı. Fuhuş baskınında hamile kadın İstanbul Haber Servisi Fatih’in Aksaray semtinde bazı adreslere düzenlenen fuhuş operasyonunda, Türkiye’ye kaçak olarak geldiği belirlenen 45 kadın ile bu kadınlara zorla fuhuş yaptırdığı ileri sürülen, aralarında emekli polis memurunun da bulunduğu 17 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan kadınlardan birinin 5 aylık hamile olduğu, 28 kadında bulaşıcı hastalık tespit edildiği öğrenildi. Zanlılardan 12’si tutuklandı. Şans Topu’nda 1 kişiye 578 bin lira Haber Merkezi Şans Topu’nda kazandıran numaralar 3, 5, 10, 16, 29 ve 12 olarak belirlendi. 5+1 bilen bir kişi, 578 bin 536 lira kazandı. 5 bilen 2 bin 922 lira, 4+1 bilen 191 lira, 4 bilen 18 lira 85’er kuruş, 3+1 bilen 12 lira 15’şer kuruş, 3 bilen 2 lira 25’şer kuruş, 2+1 bilen 3 lira 60’ar kuruş, 1+1 bilen ise 1 lira 90’ar kuruş kazandı. YARIN: Ordu üzerine hesaplar ve değişim senaryoları
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle