18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 2011 PERŞEMBE HABERLER CUMHURİYET SAYFA 5 Yargıtay kendisiyle ilgili düzenlemelere torba yasa içerisinde yer verilmesine sert çıktı Yargıtay ve Danıştay’ın yapısında değişiklik içeren tasarının kanun yapma tekniği ve anayasaya aykırı olduğunu belirten Yargıtay Başkanlığı, üye sayısının arttırılmasının iş yükü sorunuyla ilişkili olmadığını savundu. ‘Anayasaya aykırı’ ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART İZMİR BAROSU POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Demokrasi Gökten Zembille İnmez... Yoksul halkların Tunus’ta başlayan, oradan Yemen ve Cezayir’e sıçrayan başkaldırısı, Mısır’da laik demokratik bir sosyal hukuk devletine dönüşür mü? Arap ülkelerine baktığınızda yoksulluğun bir yaşam biçimi olduğunu, dinsel öğelerin ağır bastığını görürsünüz. Arap ülkelerinde demokrasi yoktur; bazılarında “kısmen” laiklik vardır... Demokrasi laiklik temeli üzerinde yükselir ve ivme kazanır. Demokrasi gökten zembille inmez. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet rejimi, toplumsal yaşamın en temel taşı olan laiklik üzerine kuruldu. İlk başta öğrenim ve eğitim sorunu giderildi... Bağımsızlık ilkesinin bilinci, eğitim üzerinden pekiştirilip kuşaktan kuşağa aktarıldı... Mustafa Kemal 19231938 yılları arasında çok büyük işler yapmıştı. Dinsel ve laik eğitim ikiliğine son vermek o denli kolay değildi ve bunu Mustafa Kemal başarmıştı. Önce Öğretim Birliği Yasası çıkarılmış, ardından okumayazma kolaylığı sağlayabilmek için Latin harflerine geçilmişti. Çağdaş bir toplum yaratmak kolay değildi ve o nedenle de Amerikalı filozof ve eğitimci John Dawey Türkiye’ye getirilmişti. Niçin yazıyorum bunları... Dinsel öğelerle beslenen Arap ülkelerinin hiçbirisinde Atatürk gibi bir lider çıkmamıştır. Türkiye’nin en büyük şansı budur... Mısır’da yaşanan o büyük öfkeyi izlemeye çalışırken aklıma geldi Vedat Günyol’un kitabını okumak. Bugün Atatürk’ü “devletçi, diktatör” olmakla suçlayanlar, Türkiye’nin geçirdiği 90 yıllık süreci görmezden geliyor, geçirilen evreleri bilmiyor “Türk ulusu” sözünü, kör milliyetçilik, ırkçılık ve kafatasçılık olarak adlandırıyor. 20’li ve 30’lu yılların koşullarını, Güneydoğu’da din ağırlıklı başkaldırıları “özgürlük” gibi kavrayan kimi bilim insanları Atatürk’ü Saddam Hüseyin’le bile karşılaştırıp benzer yanlarını buldu. Bir dönem Köy Enstitüleri’nde “komünist yetiştirildiği”ni söyleyenlerdi bunlar... Oysa o Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, bugün Türkiye daha çağdaş bir ülke olurdu. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu... Dilini bilmeyen bir toplum, tarihini nasıl yazacaktı? İşte bu nedenle kuruldu.... Anadolu’da yakılan “çoban ateşleri” çağdaş dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilip ülkenin dört bir yanında bulunan kütüphanelerine, kitap odalarına gönderilerek yakıldı. O “çoban ateşleri” Atatürk’ün ölümünden sonra söndürülmeseydi gerici, ırkçı güçlerce, bugün Kürt sorunu olur muydu? Türkler ve Kürtler özgürlük içinde kardeşçe yaşardı. 90 yıl önce yaşamın atlasında, umut çiçekleri böyle açtı... Aydınlanma devrimiyle, karanlıkların kapladığı çocuklarımızın nice güzelliği ortaya çıktı. Göklerin yığınıyla buluştu düşünceler... Şimdilerde tümü kayboldu! Elbet Mısır, ne Tunus, ne Cezayir ne de Yemen’dir. Binlerce yıllık tarihin getirdiği uygarlıklar ve kültür... Ama ne Nâsır, Enver Sedat ne de Mübarek bir Atatürk’tür... Tunus, Cezayir, Yemen ve Mısır’da yaşananları iyi gözlemlemek gerekir... Bu ülkeleri diktatörler yönetiyor, yarı laik sistemde demokrasi hasır altı ediliyor, halk yoksullaşıyor, sosyal devletin eğitimden sağlığa dek tüm kurumlarından yararlanamıyor. Köktendinci örgütlenmeler bu nedenle güçleniyor oralarda. Ortadoğu’da ve Afrika’da laiklik temeline dayalı demokrasi kurulması bir çırpıda olur mu? Hüsnü Mübarek’in yarın sabah çekip gitmeye niyeti olmadığını önceki gece öğrendik. Diktatörler yoksul halkların başkaldırılarıyla giderler ama demokrasi bir yaşam biçim olamaz laiklik olmadan. Kulluktan bireyliğe geçmek öyle kolay olmuyor. Bilmem bizim aymaz aydınlar, sözde liberaller Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye’nin değerini anlayabiliyor mu? Anlayamazlar, çünkü onlar Cumhuriyetin, Mustafa Kemal’in, Aydınlanma devriminin, emeğin ve emekçinin düşmanı. Emeğin değil, sermayenin uşağı; vahşi kapitalizmin, sömürgecilerin, çokuluslu şirketlerin sözcüleri... [email protected] Faks numaramız: 0212 343 72 69 ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Başkanlığı, Yargıtay ve Danıştay’a yeni daireler kurulmasını öngören yasa değişikliğine sert çıktı. Tasarıdaki maddelerin anayasaya aykırı olduğunu vurgulayan Yargıtay, “Yargıtay’daki iş yükünün giderilmesi için daire ve üye sayısının arttırılması ancak geçici bir çözüm olabilir. Bölge adliye mahkemelerinin bir an önce faaliyete geçirilmesi zorunludur” denildi. Yargıtay Başkanlığı, Yargıtay ve Danıştay’a yeni daireler kurulmasını da öngören “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” ile ilgili görüşünü TBMM’ye gönderdi. Yargıtay görüşünde, “Tasarı bir kanunda bulunması gereken genellik, objektiflik, geleceği düzenleme ve kamu yararı niteliklerini taşımamaktadır” değerlendirmesinde bulunuldu. Açıklamada böyle önemli hükümler içeren bir tasarının “torba kanun” diye nitelendirilmesinin kanun yapma tekniğine ve anayasadaki kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun olmadığı belirtildi. Kılıç’a istifa çağrısı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, tarafsızlığını yitirdiğini öne sürdüğü Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ı istifaya çağırdı. Pekdaş yaptığı yazılı açıklamada, Yargıtay ve Danıştay’ın yapısını değiştirmeyi amaçlayan yasa tasarısına karşı gösterilen tepkilerin ardından Kılıç’ın, “Yüksek yargı organları önerilen her çözümü peşinen reddetme alışkanlığından kaçınmalıdır” söylemiyle, tarafsızlığını yitirdiğini açıkça ortaya koyduğunu vurguladı. Pekdaş, “Tarafsızlığını yitiren Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Haşim Kılıç’ı, bulunduğu kurumu şaibe altına sokmamak adına istifaya davet ediyoruz” dedi. ‘Hiç görüşümüz alınmadı’ Türk adaletine yön veren Yargıtay’ın bir kanun hazırlanırken görüşünün alınması geleneği bulunduğu vurgulanan açıklamada “Oysa tasarı hazırlanırken Yargıtay’ın görüşü hiç alınmamıştır” denildi. Dava dosyalarının birikmesinde ve zamanaşımına uğramasında Yargıtay’ın sorumlu olduğuna ilişkin gerekçenin de yerinde olmadığı belirtilen görüşte, ceza davalarıyla ilgili dosyaların birikmesinin ve zamanaşımına uğramasının asıl nedeninin ceza ve ceza muhakemesi kanunlarında yapılan değişiklikler olduğu kaydedildi. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun lağvedilecek olmasının anayasaya aykırı olduğu belirtilen açıklamada şunlar kaydedildi: “Tasarının geçici 1. maddesinde Birinci Başkanlık Kurulu’nun yeniden belirleneceği hükme bağlanmıştır. Yargıtay’ın iradesi ile oluşturulmuş bir kurulun görev süresi dolmadan ortadan kaldırılması mevcut iradeye aykırı olup, bu düzenlemenin iş yükünün azaltılmasıyla da ilgisi bulunmamaktadır. Ayrıca tasarının objektif olmadığını da ortaya koymaktadır.” Yargıtay’ın açıklamasında, “Hâkim ve savcılar aleyhine açılacak tazminat davalarında ve rücu davalarında kanun yoluna başvurulması için miktar veya değere ilişkin sınırlamaların uygulanmayacağı belirtilmiştir. Böyle bir düzenleme AİHS ve anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır” denildi. Yargıtay’da temyiz ve karar düzeltme için bekleyen dosyaların yeni dairelere gönderileceği, düzenlemeyle dairelerin elinde bekleyen dosyalara “müdahale” edilebileceği uyarısında bulunuldu. Açıklamada, kanunla bir davanın taraflarının değiştirilmesinin mümkün olamayacağı kaydedildi. musakart yahoo.com AKP’den parfüm savunması Hüseyin Çelik, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın parfüm merakına ilişkin sorusuna tepki gösterdi: Bizim genel merkezde makyözümüz de var, berberimiz de var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi’nin AKP hesaplarında yer alan parfüm gideri için “yasaya aykırı harcama” kararı vermesi üzerine CHP ile AKP arasında parfüm polemiği çıktı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, düzenlediği basın toplantısında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun AKP hesaplarındaki parfüm harcamalarına ilişkin açıklamalarına yanıt verirken Anayasa Mahkemesi’nin AKP ile ilgili 5 yıl için ‘uygun görülmeyen’ harcama tutarının 63 bin TL olduğunu kaydetti. Uygun görülmeyen harcamalar arasında kişisel bilet ve otel faturalarının bulunduğunu anlatan Çelik, parfüm konusunda şunları söyledi: “Sayın Kılıçdaroğlu, AKP’liler sanki tonlarca parfüm almış, bu parfümleri de Sayın Başbakan sabah akşam sıkmış gibi bir açıklama yaptı. Bu, tek kelime ile ayıp. Sayın Kılıçdaroğlu’na kelimeleri öğretmek istiyorum. Fransızca ‘Parfümeri’ kelimesine ‘Itriyat’ denilirdi. Parfümeri, kozmetik olarak da geçer. Bizim genel merkezde makyözümüz var, berberimiz var. Buralara alınan spreyden tutun da aklınıza gelecek ne kadar makyaj malzemesi varsa tüm bunların toplamı 5 yılda, toplam 2 bin 768 TL.” Çelik’in sözlerine yanıt veren CHP Genel Sekreteri Bihlun Tamaylıgil ise “Makyöz ile 1001 surata giriyorlar. Milleti kandırmak için hangi yüz varsa o yüzü kullanıyorlar. Hangi yüzü kullanırlarsa kullansınlar, yoksulluk yolsuzluk deyince vatandaşın aklına AKP ve Başbakan geliyor. Artık foyaları ortaya çıktı. Bu makyaj da yetmez” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle