18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 ŞUBAT 2011 PERŞEMBE 4 HABERLER Meclis’e yürüyecek emek örgütleri, ‘Müdahale edilir’ uyarılarına ‘Kararlıyız’ yanıtını verdi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Devrim Düşünden Mahmur Uyanmak Kahire’nin Tahrir Meydanı’nda toplananlar arasında, Mısır’da devrim ateşi yakmaya çalışanlar da az değildi kuşkusuz. Ama azınlık olup olmadıkları kuşku götürürdü. Hiç kuşku yok ki, meydanı dolduranlar işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, yoksunluk, baskı ve emperyalizmin oyuncağı olma onursuzluğundan şikâyetçiydiler. Hiç kuşku yok ki, tepkileri haklıydı, bu yüzden de özellikle komşu ülkelerde ve İsrail hariç, bölgenin tümünde sempatiyle karşılanıyorlardı. 32 yıl önce İran’da patlak veren ayaklanma da, aynı etkenler tarafından ateşlenmiş olan haklı bir tepkinin ifadesiydi ve bütün dünyada aynı sempatiyle karşılanmıştı. Tıpkı Kahire’nin Tahrir Meydanı’nda toplananlar gibi Tahran’da gösteri yapanlar da, özgürlük istiyorlardı ve kuşkusuz ki, onların arasında Şah diktasını devirip bir devrimle demokrasiye geçmeyi kuranlar az değildi. Ne var ki hüsrana uğradılar; çabaları ve ittifakları Şah diktasını devirmeye yetti. Ama yerini daha kanlı, daha dehşet verici başka bir diktanın almasını engelleyemedi. 32 yıl önce İran’a, Türkiye’den önce Bombay’a uçan, oradan da Tahran’a dönen PanAm’ın uçağıyla olayların başlangıcından o yana yapılan ilk seferle gittim. O sıralarda Türkiye’de çoğu kişi, “Şanlı İran devrimi” düşü içindeydi. Ülkede de durum farklı değildi. Musaddık hareketinin üzerinden çeyrek yüzyıldan fazla bir süre geçtikten sonra, Pehlevi diktasından kurtulma sarhoşluğu içinde olan çeşitli güçler yeni yönetimin kendilerine özgürlük getireceğini düşlüyorlardı. İran’da bir haftadan fazla kaldım, kutsal Kum kentini ziyaret edip Humeyni ile arası soğuk ayetullahlar ile görüştüm. Sinemaların kapıları örülmüştü ama, henüz içki yasaklanmamıştı, tesettür, tek tük görülmekteydi, devlet dairelerindeki sekreterlere de sıçramıştı, ama zorunluluk olmamıştı. Liberaller, sosyalistler, komünistler de, Humeyni’yi destekliyorlardı. Bütün tarihi boyunca kendi başına düşünme ve hareket etme yetisini kazanamamış olan önce Moskova’nın sonra da Humeynicilerin kuklası konumuna düşen İran Komünist Partisi Tudeh’in başkanı Kianuri ile görüşme imkânını, tek dönüş uçağını kaçırmamak kaygısıyla, birkaç saat yüzünden değerlendiremedim. Daha sonra Humeyniciler Kianuri’nin kuklalığını onu öldürerek ödüllendireceklerdi! Dönüşümde, bir sürü gafil ile bir avuç nevzuhur liboşun hâlâ “Şanlı İran devrimi” düşünün ateşini yelpazeledikleri Türkiye’de bu hareketin geleceği konusundaki çok ciddi endişelerimi dile getiren uzun bir yazı dizisi yayımladım. Bugünlerde, “el devrimi ile manevi ikbal orgazmı peşinde olanlar” ile Humeyni izinde demokrasi arayanların Türkiye temsilcileri son gelişmeler üzerine yeniden “devrim” çığlıkları atmaya başlamakla kalmadılar, Mısır’daki gelişmelere kuşku ile bakanlara da vahşice saldırmaya başladılar ve kuşkularını dile getirenleri Mısır’ın birikimini küçümsemek, olaya oryantalist yaklaşmakla suçlamaya koyuldular. Oysa 32 yıl arayla patlak veren iki olay arasında çok dikkati çeken benzerlikler var. Her ikisinde de, emperyalizm uşağı olan diktatörlere karşıdır hareketler. Her ikisinde de, ülkenin çok çeşitli kesimleri başkaldırıyı desteklemektedirler. Her ikisinde de halk ekmek, refah, demokrasi istemekte, onurunu yeniden kazanmaya çalışmaktadır. Ama yine her ikisinde de, muhalefet içindeki esas güç; demokrasi vaat etse bile bunu tutacağı kuşku götüren hareketlerde, Humeyniciler ile Müslüman Kardeşler’dedir. Mısır’da güç, şimdilik hareketin lideri gibi görünen Baradey’de değil, 1928’de kurulmuş olan, baskılara karşın yasaklı olduğu 2005 seçimlerinde, bağımsız adaylarla 88 milletvekilliği kazanan Müslüman Kardeşler’in elindedir. Bu gerçek, 32 yıl öncesinde olduğu gibi, devrim düşü mahmurluğu içindekilerin aymazlığına düşmeyip kimi kuşkular beslemenin daha akıllıca olduğunu gösteriyor. Halkın sesi Ankara’da Salı günü İstanbul, İzmir, Diyarbakır ve Trabzon olmak üzere 4 koldan Ankara’ya yürümeye başlayan emek örgütleri, bugün saat 11.00’de Kurtuluş Parkı’nda buluşacak. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Ankara Valiliği ve İçişleri Bakanlığı’nın yapılacak olan eylemi “yasadışı” olarak nitelemesini kınayarak “Eylem son derecede yasaldır. Sayın Başbakan da diğer ülkelerde yapılan eylemler ile alakalı olarak ‘halkın sesine kulak verilsin’ derken, gelin görün ki burada bizim ülkemizde halkın kulağı tıkanmak isteniyor” dedi. ALİCAN ULUDAĞ ANKARA İçerisinde emek karşıtı düzenlemeler içeren torba yasa tasarısının geri çekilmesini isteyen DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 81 ilden gelen üyeleri bugün Ankara’da buluşuyor. Tasarının görüşüldüğü TBMM etrafında zincir halkası oluşturacak emekçiler tasarıyı protesto edecek. Ankara Valiliği’nin ardından İçişleri Bakanı Beşir Atalay da ey leme izin verilmeyeceğini açıklayarak “Kendilerine yer gösterilir, orada toplanırlar. Bildirim olmadan ‘Meclis’i kuşatacağız’ gibi ileri ifadeler kullanıyorlar. Bu hukuk dışı bir tutum” dedi. Uyarılara karşın emek örgütleri “kararlı” olduklarını dile getirdi. Eylem için Ankara’da buluşacak ve “Torba Yasasına Hayır Zinciri” oluşturacak olan emekçilerin talepleri arasında, “Torba yasanın geri çekilmesi, gasp edilen işçi ve memur haklarının geri verilmesi ve sendikal özgürlü ğün arttırılması” gibi maddeler yer alıyor. Salı günü İstanbul, İzmir, Diyarbakır ve Trabzon olmak üzere 4 koldan Ankara’ya yürümeye başlayan emek örgütleri, bugün saat 11.00’de Kurtuluş Parkı’nda buluşacak. Burada birleşen bütün yürüyüş kolları, daha sonra TBMM kapısına yürüyecek ve “Torba Yasasına Hayır Zinciri” oluşturacak. Ankara Valiliği ise önceki gün eylemle ilgili yaptığı açıklamayı, dün bir kez daha yineledi. Açıklamada, “İşbu yasal olmayan eyleme te vessül edilmesi halinde, meydana gelebilecek her türlü olaylardan ve doğabilecek zararlardan; organize eden kuruluşlar ile yöneticilerinin ve söz konusu eyleme katılanların sorumlu olacağı, kanunsuz eylemin güvenlik güçleri tarafından mutlaka engelleneceği...” uyarısında bulunuldu. Ankara Valiliği’nin eyleme müdahale edileceği mesajına karşın, emek örgütleri yürüyüşte kararlı olduklarını açık ‘Eylem yasal’ CHP’DEN ERDOĞAN’A: Akıl vereceğine Mısır’dan ders çıkar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Çetin, bugün yapılacak torba yasa protestosunun şiddetle bastırılması durumunda “AKP’ye ve onun emir kullarına Türkiye’yi dar edeceklerini” ifade ederken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Mübarek’e akıl vereceğine, ona bak ve onun halinden ders çıkar. Hiç kimse birleşen halkın öfkesinden kurtulamaz. Türkiye’de halkın öfkesi büyüyor. Bu öfkeyi şiddetle bastırmak kendi sonunu hazırlamaktır” diye seslendi. Çetin, yaptığı yazılı açıklamada yarın emekten, eşitlikten, özgür gelecekten, barıştan, demokrasiden yana insanların Ankara’ya geleceğini ve haklarına sahip çıkacağını belirterek “Eğer bu demokratik hak şiddetle bastırılırsa Erdoğan’a, AKP’ye ve onun emir kullarına ülkeyi dar ederiz. Kendi ülkende hak arayanı ‘eşkıya’, ‘terörist’ olarak göreceksin, sonra kalkıp Mısır halkının isyanını selamlayacaksın. Bu, riyakârlıktır” dedi. Başbakan’ın Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’e “Halkının sesini dinle” dediğini anımsatarak “Peki, sen neden halkının sesine kulak vermiyorsun? Sen neden sana derdini anlatmaya çalışan halka şiddetle cevap veriyorsun? Mübarek’e akıl vereceğine, ona bak ve onun halinden ders çıkar. Hiç kimse birleşen halkın öfkesinden kurtulamaz. Türkiye’de halkın öfkesi büyüyor. Bu öfkeyi şiddetle bastırmak kendi sonunu hazırlamaktır” dedi. ‘Geleceğimizi çaldırmayacağız’ Yurt Haberleri Servisi Trabzon’dan başlayan, hükümetin Meclis’e taşımaya hazırlandığı torba yasasına hayır yürüyüşü Amasya’ya ulaştı. Dün sabah saat 10.30’da Amasya’ya gelen yürüyüş kolunu KESK üyeleri Kunç Köprü’de karşıladı. AKP il binası önüne kadar yürüyen grup burada basın açıklaması yaptı. Çorum’da da kent girişinde çeşitli sendika ve bazı siyasi parti temsilcileri tarafından karşılanan grup, Gazi Caddesi boyunca yürüyerek Hürriyet Meydanı’na geldi. Slogan atarak cadde boyu yürüyen gruba vatandaşlar da alkışlarla destek verdiler. Burada basın açıklaması yapan sendika üyeleri torba yasanın geri çekilmesini istediler. Torba yasaya karşı Diyarbakır’dan Ankara’ya yürüyüş başlatan emekçiler de, dün Adana’ya ulaştı. Yürüyüş kolunu Anakent Belediyesi önünde karşılayan çeşitli siyasi partiler, emek, meslek ve demokratik kitle örgütü üyeleri buradan Uğur Mumcu Meydanı’na dek yürüyüş düzenledi. KESK Merkez Yönetim Kurulu Üyesi İlhami Şahbaz, burada yaptığı açıklamada, “AKP’nin yasasını Meclis’te başına çalacağız. Gençlerimizin, çocuklarımızın geleceğini çaldırmayacağız” dedi. Eylemin ardından yürüyüş kolu yeni katılımcılarla birlikte otobüslerle Ankara’ya hareket etti. Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ ladı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Ankara Valiliği’nin yapılacak olan eylemi “yasadışı” olarak nitelemesini kınayarak “Eylem son derede yasaldır. Sayın Başbakan da diğer ülkelerde yapılan eylemler ile alakalı olarak ‘halkın sesine kulak verilsin’ derken, gelin görün ki burada bizim ülkemizde halkın kulağı tıkanmak isteniyor. Eylem programında herhangi bir değişiklik yok” dedi. Demokratik tepkilerini ortaya koymak için Ankara’ya yürüdüklerini ifade eden Çelebi, “Emekçilerin en temel haklarını kullanmaları yasaklanıyorsa demek ki bu ülkede sıkıyönetim ilan ediliyor. Biz aylardır torba yasaya karşı sesimizi çıkarıyor ve demokratik tepkilerimizi ortaya koyuyoruz” diye konuştu. Ankara’ya miting yapmaya gelmediklerinin özellikle altını çizen Çelebi, “Bütün illerden arkadaşlarımız temsili düzeyden katılıyor. Valilik ve hükümet buna bile tahammül edemiyorsa bu hukuksuzluktur. Biz de biliriz yüz binleri Ankara’ya yığarak miting yapmasını, ama bu kitlesel bir eylem” dedi. TTB Genel Başkanı Eriş Bilaloğlu, valiliğin açıklamasına karşın emek örgütlerinin neyin yasal, neyin yasadışı olduğu konusunu iyi bildiklerini söyledi. Meclis çevresinde daha önce de protesto yapıldığına dikkat çeken Bilaloğlu, “İşçiler, emekçiler haklarını arayınca böyle yasaklar hatırlanıyor. İşçiden, emekçiden bir korku duyulduğunu değerlendiriyoruz. Ankara Valiliği TEKEL örneğinde hata yapmıştı. Umarım tekrarlamaz” ifadesini kullandı. KESK Başkanı Döndü Taka Çınar da, kendilerinin daha önce de Meclis’in Dikmen çıkışında basın açıklamaları yaptıklarını ve buna izin verildiğini söyledi. “Bugüne kadar uygulanmayan bir düzenleme bugün uygulanıyorsa çok açıktır ki Ankara Valisi Türkiye’yi idare etmeye kalkıyor” diyen Çınar, “İleri demokrasi uygulandığını iddia eden Başbakan’ın başkentinin valisi böyle yönetmeye çalışıyor. Sıkıyönetim koşullarında yönetmeye çalışıyor. Baskıları kabul etmeyeceğiz, kararlıyız” görüşünü kaydetti. Polisin zor kullanabileceğinin anımsatılması üzerine ise Çınar, “Umarız böyle bir şeye başvurmazlar. Oraya hak aramaya gelenler polisler gibi devlet memurları, işçiler ve emeklilerdir. Dolayısıyla halka karşı polis gücünün kullanılması hoş olmaz” dedi. ANKARA’DA TGS EYLEMİ DİSK’İN KAMPANYASI Dünya işçileri hesap soracak ANKARA (ANKA) Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu ve 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun değiştirilmesi talebiyle uluslararası bir kampanya başlattı. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün konuya ilişkin yaptığı açıklamada, sendika yasalarının değiştirilmesi yönünde yıllardır sürdürülen hiçbir çabanın “sonuç vermemesi” nedeniyle uluslararası bir kampanya başlattıklarını ifade etti. Kampanyanın ilk aşamasında hükümete eposta, faks ve mektup yoluyla uyarılar yapılacağını sözlerine ekleyen Görgün, “Daha sonra Sayın Başbakan hangi ülkeye giderse oradaki sendikalar aracılığıyla bu talebimizi hatırlatacağız” dedi. İşten çıkarmalar protesto edildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) üyeleri, Sabah ve Habertürk gazetelerinde çalışan gazetecilerin işten çıkarılmasını protesto etti. ATVSabah binası önünde toplanan grup üyeleri, “Basın işçisi yalnız değildir”, “Direne direne kazanacağız” şeklinde slogan attı. TGS Ankara Şubesi Başkanı Göksel Yıldırım burada yaptığı basın açıklamasında, “Güvencesiz çalıştırmanın her türlüsüne maruz kalan, yıllarca ‘stajyer’ adı altında emeği sömürülen, aylarca maaşını alamadan görev yapan basın emekçileri, bir kez daha işten çıkarma saldırısıyla karşı karşıya” dedi. İşten çıkarmaların boyutunun şimdiden yüzlerle ifade edilmeye başlandığını belirten Yıldırım, bu dalganın yayılacağını söyledi. [email protected] DİYARBAKIR ‘Çokdilli belediye’ davasında beraat DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır merkez Sur Belediyesi’nin 2007 yılında hayata geçirdiği ve belediye hizmetlerinin Kürtçe, Türkçe, İngilizce, Ermenice, Süryanice verilmesine ilişkin kararı alan belediye meclis üyeleri, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş ve onaylayan Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir hakkında, “belediye başkanları ile Meclis üyelerinin denetim görevini ihmalini” düzenleyen TCY’nin 251/1 ve 222 maddesi uyarınca Türk Harflerini Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanun’a aykırı hareket etmekten 3.5 yıl hapis cezası verilmesi istenen davada karar açıklandı. 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki oturuma Demirbaş ve görevden alınan bazı meclis üyeleri ile avukatları katıldı. Oturumda esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı, çokdilli belediyecilik kararının, iddianamedeki kanuna muhalefet olmadığını ve suç unsuru taşımadığını belirterek beraat talep etti. Duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti, tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi. AKP’nin Af Tasarısı’na emekçilerin şikâyetlerini örtbas etmek için eklediği madde anayasaya aykırı Hükümet işçiden korktu Hükümetin Torba Af Tasarısı’na eklediği “işçi şikâyetlerinin iş müfettişlerinden alınarak düz memurlara inceletilmesi” ile ilgili maddenin hem anayasaya hem de Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesi’ne aykırı olduğu ortaya çıktı. MURAT KIŞLALI ANKARA Hükümetin, “Torba Af Tasarısı”na son dönemde artan işçi şikâyetlerinin hızla sonuçlandırılması gerekçesiyle eklediği “işçi şikâyetlerinin iş müfettişlerinden alınarak düz memurlara inceletilmesi” ile ilgili maddenin hem anayasaya hem de Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesi’ne aykırı olduğu ortaya çıktı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in bu düzenlemeyi daha önce bir yazıyla yapmaya çalıştığı, ancak bu uygulamanın Danıştay tarafından iptal edilmesi üzerine, Danıştay’ın bypass edilmesi amacıyla Torba Tasarı’ya bir yasa maddesi eklendiği anlaşıldı. İş müfettişlerinin konuyla ilgili hazırladığı bilgi notuna göre süreç şöyle gelişti: Bakanlık müfettişi bypass etti: Bakanlık işçi şikâyetlerinin giderek yoğunlaşması karşısında iş müfettişlerinin çalışma olanaklarını iyileştirmek yerine, 2009/10 sayılı genelge ile İş Yasası’na aykırı olarak “iş sözleşmesi sona eren” işçilerin şikâyetlerini, iş hukuku konusunda hiçbir bilgisi olmayan memurlara inceletmeye başlamıştır. Şikâyetler yargıya havale: Genelgenin uygulandığı dönemde memurların bütün yaptığı iş; işverenin işçi alacağını kabul etmemesi halinde işçiye iş mahkemesine başvurması gerektiğini bildirmek olmuştur. Danıştay’dan yürürlüğü durdurma: İş Müfettişleri Derneği ve Tek Gıdaİş Sendikası’nın açtığı dava sonucunda Danıştay 10. Dairesi 2010/315 ve 2010/345 sayılı kararları ile genelgenin yürürlüğünün durdurulmasına karar verdi. Ancak bakanlık, bu kez de Danıştay’ı bypass etmek için kanun değişikliğine gitmektedir. ILO Sözleşmesi’ne aykırı: 81 No’lu ILO sözleşmesine göre işçiler ya da sendikalar tarafından yapılan şikâyetler; işçinin iş sözleşmesi sona ermiş olsa da işçi halen işyerinde çalışıyor olsa da iş denetim birimi, yani iş müfettişleri tarafından incelenecektir. Anayasaya göre uygulanamaz: Anayasanın 90. maddesine göre, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir.” Tasarı maddesi bu haliyle 81 No’lu ILO Sözleşmesi’ne ve anayasanın 90. maddesine aykırıdır, kanunlaşsa bile iç hukukta uygulanma olanağı yoktur. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle