18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ŞUBAT 2011 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 SÜHEYL BATUM Telefonuna ‘sehven’ yükleme yapılan Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin babası tepkili SÖZDEN YAZIYA ‘İsyanımız hukuksuzluğa’ MEHMET MENEKŞE Türkiye Gerçeği ve Bir Linç Örneği Sevgili daha pazartesi günü, “Türkiye’de bir statükonun oluşturulduğunu” yazmıştım. Ve hatırlarsınız, “Muavenet Zırhlısının, bu statükoyu gerçekleştirmek için batırıldığını, Süleymaniye’de Türk askerinin kafasına çuvalın, bu statükonun devam etmesi için geçirildiğini, Aktütün saldırısının bunun için yapıldığını, Silivri’ye bazı aydınların, rektörlerin, gazetecilerin, (dikkat edin bazı aydınların, gazetecilerin, rektörlerin diyorum!) bunun için atıldığını, Genelkurmay’ın kozmik odasının, hiçbirimizin, tek tek evinin aranmasına bile yetmeyecek ölçüde sudan bulgularla, kanıtlarla bunun için arandığını, Van Rektörlüğü’ndeki alan araştırmasının sadece bu nedenle yapıldığını” söylemiştim. Sadece bunun için, bu statükoyu egemen kılmak için yaşamı boyunca Susurluk gibi örgütlenmelere karşı çıkan, mücadele eden insanlara, ışıkları yakıp söndüren, protesto eden insanlara, sizlere, bizlere, Türkan Saylan’lara, Sabih Kanadoğlu, Yekta Güngör Özden gibi hukukçulara, “Ergenekon’cu” dendiğini, öyle gösterilmeye çalışıldıklarını anlatmıştım. Sadece bu “uluslararası statükoyu” korumak için olmayan sanıklar ve kanıtlar yarattılar. Mehmet Ali Çelebi gibi gencecik bir teğmene, “sehven(!)” kanıtlar hazırladıklarını; Balyoz davasında, 2003’te hazırlandığı, bilirkişi raporu ile söylenen 11 No’lu ünlü CD’ye, 2006 yılındaki derneklerin, 2009 yılındaki şirketlerin, 2007 yılında adı değişen hastanenin yeni adını koydular. Bu inanılmaz çelişkiyi soranlara ya “yanlışlıkla olmuştur” dediler. Bu arada “işsizlik” tavana vurdu, bu ülkede “ithalat rakamları” tavana vurdu, “dış açık” tarihin en yüksek açığı oldu. Tarım bitti, hayvancılık bitti, tütün bitti, buğdayı ithal eder duruma geldik. Kurbanlık hayvanları ithal etmeye başladık. Ülkenin en önemli sorunları “yoksulluk, işsizlik, hukuksuzluk, eşitsizlik, yolsuzluk” oldu. Ama artık “yaratılmak istenen yeni bir Türkiye vardı”. Bu “yeni Türkiye’nin yeni iktidarı, yeni iktidar partisi” ama her şeyden önemlisi “yeni aydınları, yeni gazetecileri, yeni akademisyenleri” vardı. Hep aynı yöntemlerle, aynı bilgisizlikle, aynı pervasızlıkla, iktidarın alkışları ve her tür(!) desteği ile dünyada örneği olmayan, tek bir demokratik ülkede bulunmayan kavramlar, bilgilerle yazan, saldıran, un ufak etmeye çalışan, kural, etik değer tanımayan aydınlar, gazeteciler... 30 dakikalık bir konuşmanın bir cümlesinde duydukları bir ifade ile linç hareketi başlatan gazeteciler, aydınlar(!). Tabii iktidar partisi bunu yapar. Haklıdır da. Çünkü oyunun gereği bu. Kurulan statükonun gereği bu. Neden iktidar yaptırıldığının gerekçesi bu. Ama sözüm ona gazeteciler, sözüm ona aydınlar. Bırakın sözün doğruluğunu, yanlışlığını. Ama en temel kural, daima söylenen kural “bir de sözlerin tamamını görelim” değil miydi? Öyle denmez miydi? “Ucube” de öyle olmamış mıydı? “Bertaraf olursunuz” da öyle olmamış mıydı? Ama inanılmaz bir linç örneği gerçekleştirmek istediler. Özel televizyon programları yaptılar. Yorumlar yaptılar, Bir tanesi bile “tamam katılmıyoruz ama konuşmanın tümü nerede, tümünü bir yayınlayın bakalım, acaba hangi gerekçe ile bu ifadeyi kullanmış” demedi. “Gelin tamamına bakalım, bu gazeteciliğin temel kuralıdır, bırakın gazeteciliği, demokrasinin temel kuralıdır” demedi. Önce “Amacı ne acaba” diye sorup, sonra da “darbe istedi” yorumları yaptılar. Yani esasında biliyoruz ki, kendilerine verilen görevi yaptılar”. Ama bir tek şeyi unuttular. Onların tümünün söyledikleri de etkilemiyor, üzmüyor; açık söyleyeyim, değer vermiyorum. Onların söylediğinin, yazdığının zerre kadar önemi yok. Benim önemsediğim insanlar var. Onlar gazeteci, akademisyen, sanatçı, okur, her meslekten, her yerde. Öğrencilerim, aynı değerleri paylaştığımıza inandığım insanlar, onların beni sevdiğine, anladığına inandığım insanlar, benim sevdiğim insanlar. Cumhuriyet’teki, diğer gazetelerdeki, her yerdeki dostlarım, saygı duyduğum insanlar, ailem, çocuklarım, arkadaşlarım, CHP’de beraber çalışmaktan onur duyduğum siyaset arkadaşlarım. Onların tek ortak özellikleri var, onlar dürüst, namuslu, onurlu insanlar, onlar iktidara yaranmak için yön değiştirmeyen insanlar. Onlar Türkiye’yi, demokratik, laik, sosyal, hukukun üstünlüğüne ve bağımsız yargıya dayalı, insanlarına “düzmece kanıtlar” hazırlamayan, gerçek bir demokratik Cumhuriyet yani yeniden Atatürk Cumhuriyeti yapmak isteyen insanlar. Benim için, onların söyledikleri ve düşündükleri önemli. O kadar. AMASYA İkinci Ergenekon davasında iki yılı aşkın süredir tutuklu olarak yargılanan ve davayla ilişkilendirilmesine neden olarak gösterilen telefon kayıtlarının polis tarafından yüklendiği ortaya çıkan Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin babası isyan etti. Baba Muharrem Çelebi, “Bizim isyanımız sadece hukuksuzluğa. Bizim isyanımız bu kadar düzene, bunca tezgâha” dedi. 23 Temmuz 1984’te Amasya’nın Abacı köyü doğumlu Mehmet Ali Çelebi 2000’de Maltepe Askeri Liseyi birincilikle 2003’de Kara Harp Okulu’nu dördüncülükle bitirdi. Baba Çelebi oğlunu “Doğruluğu ve onuru her şeyin üstünde tutan, mücadeleci, vatanın bütünlüğünü savunan Atatürkçü bir subaydır” sözleriyle tanımlıyor. Tarihe meraklı olan oğlunun başucundan hiçbir zaman Nutuk’u bırakmadığını anlatan baba Çelebi, oğlunun yaklaşık 2.5 yıllık cezaevi hayatında 1500 kitap okuduğunu belirtti. Baba Muharrem Çelebi, “Bizim isyanımız sadece hukuksuzluğa. Bugün karşımızdaki emniyet müdürlüğü Türk subayına tezgâh kuruyor” dedi. Teğmen Çelebi 18 Eylül 2008’de gözaltına alındı ve Hizbut Tahrir örgütü ile ilişkilendirilerek iki gün sonra tutuklandı. İki yıl sonra 27 Eylül 2010’da hâkim karşısına çıkarıldı. Ancak geçen günlerde Çelebi’nin cep telefonuna örgütle bağlantısı olan 139 kişinin numarasının 1 dakika 23 saniyede polis tarafından yanlışlıkla yüklendiği ortaya çıktı. Bu sırada Çelebi ailesi ise sabırla davanın sonuçlanmasını bekledi. Banka veznedarlığından emekli olan baba Muharrem Çelebi, Türkiye’de hukuksuzluğun egemen kılınmak istendiğini belirterek tepkilerini şöyle dile getirdi: “Hukuksuzluğun adını ileri demokrasi koydular. İleri demokrasi bu mu diye düşünüyorum. Böyle bir şey olamaz, biz bunları kabul etmiyoruz, kabullenemiyoruz. Mehmet Ali Çelebi gelinen noktada bütün gerçekleri çıplaklığı ile ortaya çıkarıyor artık. Gerçekler bir bir açığa çıkacak ve haklı olduğumuz sonunda anlaşılacak. Bizim isyanımız sadece hukuksuzluğa. Bizim isyanımız bu kadar düzene, bunca tezgâha. Bugün karşımızdaki emniyet müdürlüğü şerefli, onurlu Türk subayına tezgâh kuruyor. Bu vatana ihanettir aslında. Mehmet Ali Çelebi ‘Ben yemin ettim, yeminime sadık olarak kalacağım’ diyor. Biz oğlumuzla gurur duyuyoruz. Tüm söylediklerinin ve yaptıklarını sonuna kadar destekliyoruz. Amasyalı Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya’dan hiçbir destek görmedik. Mehmet Ali Çelebi’nin durumunu yurtdışında birçok ülkede gazeteler yazıyor, paylaşım sitelerinde üye rekorları kırıyor, savunmaları en çok tıklanan yazılar oluyor. Amasyalı kendi öz evladını, hemşerisini tanımıyor.” ‘Açtığı otel kaçak çıktı’ KARS (Cumhuriyet) Gazetemiz yazarı, eski Mimarlar Odası Genel Başkanı Oktay Ekinci’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Kars’ta İnsanlık Anıtı’nı “ucube” diye nitelediği 8 Ocak günü açılışını yaptığı otelin kaçak olduğunu gündeme taşımasının ardından dün eski MHP İl Başkanı Oktay Aktaş, basın toplantısı yaparak konuyu gündeme taşıdı. Aktaş, “AKP’nin Kars’ta ki en büyük skandalıdır” dedi. Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş otelin ruhsatsız olan iki katı hakkında yıkım kararı verildiğini doğruladı. Çapa Hastanesi ‘NEFES ALAMIYORUZ’ Tanilli ve Gülgeç’in tedavisi sürüyor İstanbul Haber Servisi Gazetemiz çizeri, Karikatürcüler Derneği eski Başkanı İsmail Gülgeç, bir süredir tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi’nde “solunumunun durması” sonrasında Reanimasyon (yeniden canlandırma) bölümüne kaldırıldı. Üniversitenin Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahisi Servisi’nde yatan yazarımız Prof. Dr. Server Tanilli’nin ise önümüzdeki hafta vücudunda meydana gelen yaralar nedeniyle küçük çapta bir plastik cerrahi operasyon geçirmesi bekleniyor. Çapa’daki İstanbul Tıp Fakültesi’nde 30 Ocak’tan bu yana tedavi gören çizerimiz Gülgeç 7 Şubat Pazartesi günü solunumunun durması nedeniyle hastanenin Reanimasyon bölümüne alındı. Gülgeç’in eşi Ayça Gülgeç, eşinin daha önceki yıllarda kan kanseri, beyin tümörü tedavisi gördüğünü anımsatarak “30 Ocak’ta ise kalbindeki sorun nedeniyle hastaneye kaldırdık. Kardiyoloji bölümünde tedavi görüyordu. Sağlığı iyiydi, hatta 5 günlük karikatürlerini de çizip bana verdi ve gazeteye göndermemi istedi. 7 Şubat Pazartesi akşamı solunumu durdu. Durumu ciddiyetini koruyor, makinelere bağlı, uyanmasını bekliyoruz” dedi. Balyoz’da müdahillik tartışması HATİCE TUNCER Erdoğan Sertab Erener’le görüştü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Erdoğan, sanatçı Sertab Erener’le görüştü. Başbakanlık’ta gerçekleşen görüşmeden sonra bir açıklama yapılmadı. Bu görüşme, yaklaşan seçim öncesinde AKP’nin seçim şarkısı arayışında mı olduğu sorularına neden oldu. MHP il başkanı hakkında dava ADANA (Cumhuriyet Bürosu) MHP İl Başkanı Ahmet Erdoğan hakkında, Adana Anakent Belediyesi’ni basarak kamu görevlilerini kasten yaraladıkları, küfrettikleri ve kamu malına zarar verdikleri iddia edilen kişileri azmettirdiği gerekçesiyle, 30 yıl hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sürükleyerek gözaltı Bakan Eroğlu’nu ve HES’leri protesto etmek isteyen öğrencilere polisten yine sert müdahale TRABZON (Cumhuriyet) Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde (KTÜ) düzenlenen sempozyuma katılan Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nu protesto etmek isteyen öğrencilere polis yine çok sert şekilde müdahale etti. Biber gazı ve coplarla öğrenci grubunu dağıtan polis, göstericileri yerlerde sürükleyerek gözaltına aldı. KTÜ Kanuni Kampusu’ndaki Osman Turan Konferans Salonu’nda düzenlenen “Doğu Karadeniz Bölgesi Taşkınları Sempozyumu”na dün Eroğlu da katıldı. 3 gündür bağış adı altında alınan paraların geri ödenmesi için rektörlük binası önünde oturma eylemi yapan KTÜ Öğrenci Kolektifleri grubu da kongre merkezine doğru yürüyüşe geçti. Ellerinde HES’lere karşı döviz taşıyan öğrenciler, salona 100 metre kala özel güvenlik, sivil polis ve çevik kuvvet polisi tarafından durduruldu. Polis müdürü, yürüyüşe son verilmesini istedi. Ancak öğrenciler sempozyuma katılmak isteyince, polis biber gazı ve coplarla müdahale etti. Öğrenciler yerlerde sürüklendi, bazılarının üzerlerine basıldı. Arbede sırasında bazı öğrenciler yaralanırken 32 kişi gözaltına alındı. Öğrenciler ise ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Olayın ardından, Orman ve Jeoloji Bölümü öğrencilerine açık olan sempozyuma, protesto korkusuyla öğrenci alınmadı. Eroğlu ise sempozyumda yaptığı konuşmada HES’leri savundu. Suyun kirletilmesinin söz konusu olmadığını iddia eden Eroğlu, “Eskiden değirmenler vardı. Şimdi değirmenler yerine paslanmaz çelikten yapılan türbinler var” dedi. Gençdal için yakalama kararı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Terör örgütü PKK’nin Kandil ve Mahmur kamplarından gelen grubun içerisinde yer alan Mehmet Şerif Gençdal’ın Diyarbakır’da geçen yıl düzenlenen nevruz etkinliğinde yaptığı konuşma nedeniyle yargılanmasına 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Savcı, Gençdal hakkında, “zorla getirilme” müzekkeresine rağmen uzun süredir duruşmaya katılmaması nedeniyle yakalama emri düzenlenmesini talep etti. Balyoz Darbe Planı davasında, savcı, Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, eski İstanbul Vali Yardımcısı olan Ödemiş Kaymakamı Abdurrahman Koçoğlu, ÖzgürDer ve Hukukçular Derneği’nin suçtan zarar görme ihtimali bulunduğu gerekçesiyle müdahil olma taleplerinin kabul edilmesini istedi. Sanık avukatları ise müdahale taleplerinin reddedilmesini istedi. Silivri’deki duruşmada, davaya katılmak isteyenlere söz verildi. Emekli Orgeneral Çetin Doğan, emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri, Albay Dursun Çiçek’in avukatı Celal Ülgen Donanma’da arama yapıldıktan 2 gün sonra medyada yayınlar yapıldığını anlatarak belgelerin dışarıya nasıl sızdırıldığını sordu. Ülgen, “Tertibi yapan çete, çok sayıda er, erbaşın girdiği ve herkesçe bilinen basının zula tabir ettiği yere CD veya harddiskleri koymuş olabilir... Kamuoyunda da bulunan 9 çuval belgenin hepsinin imzalı olduğu düşüncesi yaratıldı. Müvekkillerimin üzerine beton döktüler. Mahkeme konuşmalı ‘hayır, bu belge içinde bunlar yok’ diyebilmeli ki biz nefes alabilelim” dedi. Albay Dursun Çiçek’in avukatı ve kızı İrem Çiçek’in “Dijital terör ve medya terörü sonucu oluşturulan dava ile karşı karşıyayız ve bu dijital veri ise karşımızda” şeklindeki sözlerine, ÖzgürDer’in avukatı Necip Kibar tepki gösterdi. Kibar, sesini yükselterek terör ile itham edildiklerini söyleyince, sanık Dursun Çiçek “Kes” diye bağırdı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Oramiral Özden Örnek’in avukatı Dinçer Eskiyerli, davaya katılma taleplerinin reddedilmesi gerektiğini savunarak şöyle devam etti: “Bu kişilerin iddialarda doğrudan zarar görmeleri imkansızdır. Hükümetin doğrudan suçtan zararı görmeleri söz konusu olabilir. Kamu davasına katılabilmek için suçtan doğrudan zarar görülmesi gerekir.” Yargılanan hususun, işin tasarı aşaması olduğunu ifade eden Eskiyerli, “Düşüncenin, tasarının mağduru olmaz. Bu suçun mağduru hükümettir. Suçtan zarar gördüğü iddiasıyla talepte bulunacak olan hükümetin unsurlarıdır” dedi. TSK’DEN ‘SANDIK’ YANITI ‘Cihadın’ adı yok, cezası var Özel yetkileri kaldırılan Şanal’ın şikâyetiyle ‘Erzurum’da Cüppeli Adalet’ kitabına dava açıldı. İlhan Taşcı’nın 6 yıla kadar hapsi ve siyasi haklardan yoksun bırakılması istendi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özel yetkileri kaldırılan Osman Şanal’ın şikâyeti üzerine, kaleme aldığı “Cüppeli Adalet” kitabı nedeniyle İlhan Taşcı’nın 6 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Açılan davada, Taşcı’nın seçme ve seçilme haklarından yoksun bırakılması da istendi. Kitapta tek bir kelime “cihat” sözcüğü geçmemesine karşın iddianamede, Taşcı’nın, Şanal’ı “cihat kastıyla hareket etmekle” suçladığının savlanması dikkat çekti. Erzurum Cumhuriyet Savcısı Mustafa Kızılateş tarafından düzenlenen 6 Ocak 2011 tarihli iddianame ile ErzurumErzincan hattındaki cemaat soruşturmasıyla ilgili Taşcı’nın yazdığı Cüppeli Adalet, İsmail Saymaz’ın kaleme aldığı “Postmodern Cihad”, Ali Dağlar’ın yazdığı “Operasyonun Adı: Ağa 01” isimli kitaplarla ilgili olarak dava açıldı. Savcılığın bilirkişi görevlendirerek Cüppeli Adalet kitabında “suç unsuru bulunup bulunmadığını” belirlenmesini istediği de ortaya çıktı. Bilirkişilerin 27 Aralık 2010 tarihli raporunda, Taşcı’nın Cüppeli Adalet kitabında, “cemaatlere yönelik soruşturmalarda soruşturmaları pasifize etmek için cemaatleri koruduğu, hukuka aykırı hareket ettiği, örgüt suçlarıyla ilgili soruşturma yapan savcının örgüte yardım ettiği, Adalet Bakanlığı’nın direktifleriyle soruşturmaları yürüttüğü temalarını işleyerek Şanal’a görevinden dolayı hakaret edildiği” savlandı. Şüpheli sıfatıyla Taşcı’nın ifadesi bile alınmadan dava açılmasının gerekçesi iddianamede, “... üzerlerine atılı eylemler nedeniyle Basın Kanunu’nun 26/1 maddesi gereğince 4 ay içerisinde kamu davası açılması zorunluluğu bulunduğundan dava açma süresi dikkate alınarak zamanaşımı süresi dolacağından atılı suç nedeniyle savunmaları alınmamıştır” biçiminde değerlendirildi. Oysa Basın Yasası süreli yayınlar için 2 ay, kitaplar için ise 4 ay içerisinde dava açılma zorunluluğu getiriliyor. Kitabın 2010’un Nisan ayında piyasaya çıktığı dikkate alındığında, davanın yasada belirlenen süre içinde açılmadığı da anlaşılıyor. İddianamede, Taşcı’nın “Osman Şanal’ı cihat kastıyla hareket” etmekle suçladığı savlanırken, kitapta tek kelime Şanal’a yönelik cihat ifadesi yer almaması da yok sayıldı. ‘Hukuki yardımı personel alır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, TSK Dayanışma Vakfı ile TSK Hukuki Yardım Sandığı aracılığıyla Ergenekon ve darbe davalarında yargılananlara yardım yapıldığı iddialarına yanıt verdi. TSK, her iki yardımdan da sadece görevde bulunan TSK personelinin istifade ettiğini açıkladı. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada, bazı basın yayın organlarında TSK Dayanışma Vakfı ve TSK Hukuki Yardım Sandığı’na yönelik, haberlerin yer aldığı, bunların kamuoyunda farklı algılamalara neden olabileceği bildirildi. Tamamen gönüllülük esasına göre her yıl vakıf katkı payı yatıran sadece görevdeki personelin vakıf yardımlarından faydalandığı vurgulanan açıklamada, “Vakıf, ilk kuruluşundan itibaren sadece muvazzaf personeli kapsamaktadır. Emekli personelin vakıfla veya vakfın yapacağı yardımlarla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Bu husus vakıf yönetmeliğinde açıkça yazmaktadır. Aksi yöndeki bazı iddialar gerçeği yansıtmamaktadır” ifadelerine yer verildi. Açıklamada emekli personelin yardılardan yararlanmadığı ifade edildi. NBŞ için kurul oluşturuldu İstanbul Haber Servisi Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) ile ilgili tartışmalara bilim insanlarının nokta koyacağını belirtti. Bu tür konularda daima yetkin bir bilimsel kurul oluşturduklarını vurgulayan Bakan Akdağ, bu ay içinde bilimsel kurulun kendilerine gerekli bilgileri vereceğini söyledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle