23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2011 CUMA DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN TBMM’de kabul edilen yeni yasa tasarısına göre Yargıtay’a 137, Danıştay’a 61 yeni üye alınacak Kim Kimin Geleceği 3 Geçen hafta bu sütunda Mısır Türkiye ilişkileriyle ilgili olarak yayımlanan “Kim Kimin Geleceği” yazılarıyla ilgili iletiler aldım. İlginç olduklarından yayımlıyorum. Önce, bir noktayı düzeltmek istiyorum. Yazıda Ruslar ile imzalanan Hünkâr İskelesi Anlaşması (1833) yerine sehven yine Ruslar ile daha önce imzalanan Aynalıkavak Anlaşması yazılmış. Bunu düzeltirim. Bir de, benim ile aynı sıralarda okumuş ve değerli öğretmenim Necdet Kut’un öğrencisi olmuş, değerli kardeşim Turgay Tuna’dan, bir ileti aldım. Sevgili Tuna, Mehmet Ali Paşa’nın Mısır valisi olduğunu hıdivlik müessesesinin de onun torunu İsmail Paşa zamanında başladığını, dolayısıyla Mehmet Ali Paşa’ya hıdiv denemeyeceğini belirtiyor. Kendisine nazik düzeltmesi için teşekkür ederim. Aynı yazıyla ilgili olarak, okurum Güzin Güven “Yeddi Vahit”i soruyor. Çok kısaca özetlemek gerekirse, Arapça bir deyim olan ve tekel anlamına gelen Yeddi Vahit sistemi Osmanlı düzeninde havayıci zaruriye (zorunlu gereksinim) denilen türden ürün ve malların üretildiği yerden satılacağı pazara kadar devletin denetiminde olması uygulaması. Daha önceleri ithalat ve ihracatta da geçerli olan bu sistem Mustafa Reşit Paşa’nın Baltalimanı’ndaki yalısında imzalandığı için bu adı taşıyan 1838 tarihli İngiliz Türk ticaret anlaşmasıyla kaldırılmıştı. Bunların yanı sıra, Mısır’da da büyükelçi olarak görev yapmış olan, emekli Büyükelçi Sayın Nurettin Karaköylü’den bir mesaj aldım. Sayın Karaköylü, yazılarda ileri sürülen görüşe katıldığını belirttikten sonra, ileri sürülenleri teyiden, Enver Sedat ile yaptığı veda görüşmesini naklediyor. Sayın Nurettin Karaköylü, 1979 yılında görevden ayrılmadan önce, 1970 yılında Nâsır’ın ölümü üzerine, onun yerine Mısır Devlet Başkanlığı görevine seçilen Enver Sedat’a yaptığı veda ziyareti sırasında Reis’in kendisine şunları söylediğini yazıyor: “Çocukluğumda evimizin duvarlarında, Mısır yöneticilerinin değil, Türk devrimcilerinin Enver, Talat, Mustafa Kemal’in resimleri olduğunu görerek büyüdük. Babam bana Enver, kardeşlerime de, Talat, İsmet, Kemal adlarını verdi. Mısır’da devrim yaptığımızda, Mustafa Kemal’in yaptıklarını gerçekleştirmek üzere yola çıktık. Ancak biz bir şeyi göze alamadık: Laikliği. Bizim halkımıza bunu kabul ettirebilmemiz mümkün değildi.” Sayın Karaköylü, konuşmada Enver Sedat’ın laiklik yerine sekülarizm sözcüğünü kullandığını belirttikten sonra kendi cevabını da yazıyor: “ O dönemde Türkiye için de kolay değildi.” Bugün Türkiye’yi rol modeli olarak gören, Müslüman Kardeşler acaba ne düşünüyorlar bu konuda? Müslüman Kardeşlerin liderlerinden olan, Eşref Abdülgaffar Türkiye’yi ziyaretinde Radikal’deki 09.02.2011 tarihli söyleşide bakın ne diyordu: “Radikal: Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki laik modeli sevmediği bilinir. Bu tavır hâlâ sürüyor mu? Abdülgaffar: Türkiye model olacak bir ülke değildi. Son zamanlarda model alınabilecek bir ülke haline geldi. İki ülke arasında alaka yokken, bugün günde 5 uçak seferi var. Radikal: AKP sonrası mı oldu bu? Abdülgaffar: Öyle sanıyorum, son on yıllık dönem diyebiliriz.” Dikkat buyurunuz! Mısır’da antiemperyalist hareketin örnek aldığı Mustafa Kemal’in modeli Müslüman Kardeşler için bir anlam ifade etmiyor, hatta ona tam anlamıyla karşılar ve Türkiye ile Mısır arasındaki kopukluk, Müslüman Kardeşler’e göre, Türkiye’nin Arap uyanış hareketi karşısında emperyalizm yanında yer almış olmasından değil, laik modelden kaynaklanıyor, Türkiye’nin model alınabilecek bir ülke olması ise Müslüman Kardeşler için, son on yıldaki gelişmeler sayesinde oluyor. Şimdi anlaşılıyor mu, başta AKP iktidarı olmak üzere, kimi çevreler Müslüman Kardeşler’i neden böylesine büyük bir coşkuyla seviyor? Ve şimdi anlaşılıyor mu, kimler kimlerde neden kendi geleceklerini arıyorlar? asirmen@cumhuriyet.com.tr Hâkimlere çifte koruma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay ve Danıştay’ın daire ve üye sayısını arttıran yasa tasarısı, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Hukuk Muhakemeleri Yasası’nın ardından bu yasaya da “Haberal düzenlemesi” olarak nitelendirilen hâkim ve savcılara tazminat davası açılamayacağı hükmü konuldu. Yargıtay ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılmasına ilişkin yasa şu düzenlemeleri öngörüyor: Yargıtay’da 32 olan daire sayısı 38’e, üye sayısı da 250’den 137 yeni üyeyle 387’ye; Danıştay’da 13 olan daire sayısı 15’e, üye sayısı da 61 yeni üyeyle 95’ten 156’ya çıkarıldı. Danıştay, Bakan Ergin: Yeni adımlarımız olacak Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Bundan sonra atacağımız adımlar da bellidir, belirgindir, öngörülebilir adımlardır. Bu öngörülebilir adımlarımız AB yetkilileri, Venedik Komisyonu, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Türkiye’deki akademisyenler tarafından da önemli ölçüde refere edilmektedir” dedi. Yargıtay ve Adli Tıp Kurumu’na toplam 777 kadro tahsis edildi. Adli Tıp Kurumu’nun başkan yardımcısı 2’den 5’e yükseltilirken başkan yardımcılarından en az 2’si adli tıp uzmanı olacak. Ergenekon davası tutuklu sanığı Mehmet Haberal’ın kendisini yargılayan hâkimleri tazminata mahkum etmesine karşı önlem olarak getirilen “Haberal düzenlemesi” yasaya konuldu. BDP’li Kaplan’ın fırlattığı anayasa kitapçığı AKP’li Özbek’in kafasına isabet etti. (Fotoğraf:AA) Yumruklar havada uçuştu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda, torba yasa tasarısının görüşmelerinde, BDP’lilerle AKP’liler arasında çıkan “Terörist Başbakan” ve “Sayın Öcalan” kavgasında yine yumruklar konuştu, küfürler uçuştu. Torba tasarının görüşmeleri sırasında BDP’li Hasip Kaplan, öğrenci affıyla ilgili maddede affa ilişkin getirilen “terör suçundan hüküm giyenler hariç” ifadesine tepki gösterdi. Kaplan Başbakan Erdoğan’ın da Diyarbakır DGM’de yargılandığını belirterek “Başbakan da teröristtir bu maddeye göre üniversitede okuyamaz” dedi. Kaplan’ın sözlerine AKP milletvekilleri tepki gösterdi. Söz alarak kürsüye çıkan Kaplan, “Ben sizin kaygınızı anlıyorum. İlk İmralı kosteriyle gidecek avukatlardan Sayın Öcalan’dan ‘üniversite affından yararlanmayacağım’ diye belge getirteceğim” dedi. Bu sırada AKP içindeki “milliyetçi” kanatta yer alan TBMM Başkanvekili Sadık Yakut, mikrofonu kapatarak, “40 bin kişinin ölümüne sebep birine ‘sayın’ diyemezsiniz! ” diyerek, Kaplan’dan sözlerini düzeltmesini istedi. Konuşması biten Kaplan yerine otururken söz alan BDP’li Sırrı Sakık, mikrofonun kapatılmasına tepki gösterdi. Daha sonra kürsüye çıkan AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli’nin, BDP’lilere “Sizi ahlaklı olmaya davet ediyorum, milletin vekiline ‘paralı asker diyecek kadar küçülemezsiniz, çukura düşemezsiniz” sözleri kavganın fitilini alevledi. Başta Kaplan ve Sakık olmak üzere BDP’liler AKP’lilerin üzerine yürüyünce ortalık karıştı, Yakut birleşime ara verdi ancak tartışma kavgaya dönüştü. Sakık’ın iteklediği AKP’li Ahmet Yeni, çiçek havuzuna düştü. AKP’li Mehmet Erdoğan da, Sakık’ın üzerine yürüyerek boğazına sarıldı. Sakık da Erdoğan’a yumruk attı. Tüzmen’in “Aşağılık herif” diye bağırınca Kaplan bu kez “Bana Şırnaklı Hasip derler. Seni deftere yazdım. O lafı sana yedireceğim” diye bağırarak elindeki anayasa kitapçığını fırlattı. Kitapçık AKP’li Abdülmuttalip Özbek’in kafasına isabet etti. Buna göre “kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa” hâkim ya da savcı aleyhine tazminat davası açılamayacak. Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet ya da verdikleri her türlü karar nedeniyle ancak devlet aleyhine dava açılabilecek. Bu hüküm devam etmekte olan davalar için de uygulanacak. Yasaya konulan geçici maddeyle hâkim ve savcılara tazminat zırhı, devam eden yargılamalara da getirildi. Halen görülmekte olan davalar, kesinleşmemiş hükümler, temyiz ya da karar düzeltme süresi geçmeyenler bakımından da koruma uygulanacak ve bu davalar devlet aleyhine devam edilecek. Böylece hâkim ve savcıların yargılamaları durdurulmuş olacak. Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla temyiz veya karar düzeltme süresi geçmeyen hükümler için yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki hafta içinde temyiz veya karar düzeltme yoluna başvurulabilecek.Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce verilen ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz veya karar düzeltme yoluna başvurulamayan hükümler için yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki hafta içinde temyiz veya karar düzeltme istenebilecek. Ancak daha önce tazminata mahkum olup ödemeyi yapmış olanlar paralarını geri isteme hakkına sahip olamayacak. YARGITAY BAŞKANI GERÇEKER: Günü kurtarmak çözüm değil ANKARA (ANKA) Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, yargının siyasallaşmasının, her şeyin bitmesi demek olduğunu ifade ederek “Yargının A’dan Z’ye reforma ihtiyacı var. Günü kurtarmak için yapılanlar çözüm değil” dedi. Yargıtay’a girişinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gerçeker, yasalaşan Yargıtay ve Danıştay’ın yapısındaki değişikliklerin “hayırlı olması”nı dileyerek, “Düşüncelerimiz değişmedi. İstinaf mahkemelerinin de bir an önce faaliyete geçmesini umuyoruz” dedi. Gerçeker, “Düş kırıklığına uğradınız mı” sorusuna “Herkesin her isteği olmayabilir. Siyaset öyle istedi, yapacak bir şey yok” yanıtını verdi. Gerçeker, “Yargı siyasallaşıyor mu” sorusunu yanıtlarken, bu konulara girmek istemediği, bunları toplumun değerlendireceğini söyledi. Gerçeker, “Yargının siyasallaşması demek, her şeyin bitmesi demektir. Yargı her türlü siyasetten arınmalıdır. Bu hukukun üstünlüğünün bir gereğidir” dedi. Yeni üyelerin hükümete yakın isimlerden oluşacağı iddialarının sorulması üzerine ise Gerçeker, şunları söyledi: “Öyle bir şey olamamasını umut ediyorum. Ayrıca her gün yargının eleştirildiği haberleri üzülerek okuyorum. Fakat arkadaşlarım fedakârca ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlar. Yargının A’dan Z’ye reforma ihtiyacı var. Günü kurtarmak için yapılan tedbirler çözüm değildir.” CHP: Tuz koktu CHP’nin tasarı görüşmelerinde verdiği 500 önerge “içtüzük gereği” işleme konulmadı. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, “Bakan önünde düğme ilikleyen milletvekilleri vardı, ama artık bakanlar ve milletvekilleri önünde düğme ilikleyen hâkimler olacak. Türkiye’de kimsenin hukuk güvenliği kalmamıştır. Tuz kokmuştur. Siz yasama yetkisini zaten genel başkanınıza devretmiştiniz, yargı yetkisini de devrettiniz” dedi. Ankara Barosu’ndan veto çağrısı Ankara Baro Başkanı Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Gül’e mektup göndererek yasayı veto etmesini istedi. Feyzioğlu mektubunda “Yargı üzerinden toplumda meydana gelmiş olan kutuplaşma endişe verici boyutlara taşınmış, dolayısıyla yasama, yürütme ve yargıya güven sarsılmıştır” dedi. GEREKÇE AYRILIĞI YAŞANIYOR Yargının iki yüzü ALİCAN ULUDAĞ ASTSUBAY 740 LİRA ÖDEYECEK İşkenceye 24 taksitle ceza ŞANLIURFA (Cumhuriyet) Şanlıurfa Bozova’ya bağlı bir köyde 4 çocuğa işkence ettiği iddiasıyla yargılanan astsubay 740 TL para cezasına çarptırıldı. Mahkeme cezayı 24 takside böldü. Bozova ilçesine bağlı Küpeli köyünde 15 Haziran 2003’te köyde silahla ateş edilmesi üzerine askerler köye gitti. Askerler, düğün alanında toplanan kişiler tarafından darp edildi. Başlatılan soruşturma kapsamında, Jandarma Astsubay Şahin Göçen, darp edilen askerler ile birlikte köye gitti. Düğünde havaya ateş açan ve 1617 yaşlarında olduğu belirtilen kişinin bulunması için ise astsubay bazı kişileri okulun boş sınıflarına alarak sorguladıktan sonra köyden ayrıldı. Yaşananların ardından astsubayın sınıfta sorguladığı yaşları 13 ile 16 arasında değişen 4 kuzenin babaları, çocuklarının işkence gördüğünü ileri sürerek şikâyetçi oldu ve bunun üzerine Bozova Asliye Ceza Mahkemesi’ne dava açıldı. Mahkeme Astsubay Göçen hakkında 1 yıl hapis, 1 yıl memuriyetten men cezası verdi. Ancak daha sonra sanığını sabıkasız ve duruşmalardaki iyi halini göz önünde tutup 4 kez 740 lira adli para cezasına çarptırdı ve cezayı 24 takside böldü. Kuzenler davayı AİHM’ye taşıyacakların belirtti. C MY B C MY B ANKARA Referandumda “Hayır diyenler darbecidir” yönündeki sözleri nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında açılan davayı reddeden mahkeme, açıkladığı gerekçesinde, Erdoğan’ın sözlerinin “eleştiri niteliğinde” olduğunu savundu. Oysa, “evet” diyenlerin “gaflet ve dalalet” içinde olduğunu söyleyen Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan aleyhinde tazminat kararı veren başka bir mahkeme, “millet iradesini tahkir ve hakaret edildiği” yorumunu yapmıştı. Avukat Sedal Vural, açtığı davada mahkemeden Başbakan Erdoğan’ın “Hayır diyenler darbecidir” yönündeki sözlerinin hukuka aykırı olduğunun tespitini istemişti. Davayı görüşen Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi de, ret kararı vermişti. Yargıç Zerrin Berke, tartışma yaratan kararının gerekçesini açıkladı. Berke, “Davalı, siyasi bir kişiliğe sahiptir. Davalının TV programında yaptığı konuşması bir bütün olarak değerlendirildiğinde, darbe sonucunda kabul edilen 1982 Anayasası’nın neden değiştirilmesi gerektiği ile ilgili düşüncelerini anlattığı, dava konusu sözlerin de eleştiri niteliğinde düşünce açıklamaları olduğu, ayrıca davacının gizli yapılan oylamada hangi oyu kullandığının tespitinin de mümkün olmadığı dikkate alındığında, davalı tarafın beyanlarının davacının kişisel haklarına saldırı niteliğinde olmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir” ifadelerini kullandı. Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in davası üzerine, Tansel Çölaşan’ı 5 bin lira tazminat ödemeye mahkum eden Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi Yargıcı Eyüp Sarıcalar, meslektaşının aksine Çölaşan’ın sözlerinin “...söylenen sözlerin millet iradesini tahkir ve hakaret niteliğinde sözler olduğu” değerlendirmesinde bulunmuştu. Avukat Vural, Erdoğan hakkında açtığı davaya verilen ret kararını Yargıtay’da temyiz etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle