18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2011 CUMA ARAP dünyasında yaşananlarla birlikte, başta Fransa olmak üzere Batılı ülkelerin medyasında “Türk modeli” sözü yine duyulmaya başladı. Ortadoğu’ya tavsiye edilecek örnek olarak bu konuşuluyor. Yani, az çok demokratik, Batı’yla az çok uyumlu, başka inançlara az çok hoşgörülü, küresel ekonomik düzeni az çok benimsemiş, o düzenin enerji iletişim yollarını az çok güvence altına alan bir örneğe özenmesi istenmekte Ortadoğu toplumlarının. Kısacası, üç aşağı beş yukarı, bugünün AKP’since yönetilen bir Türkiye’nin örnek alınması. Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi aşamalardan geçerek bugünlere geldiğini pek düşünmeden. aha doğrusu, geçmişin büyük sömürgecileri, bugünkü cumhuriyetin başlangıcında kendilerinin Anadolu için yaptıkları paylaşma planına, Sevr müsveddesine karşı çıkma azminin yattığını unutmaktalar. Milli Mücadele’nin “kongreler” AÇI MÜMTAZ SOYSAL Hangi Türk Modeli? dönemini, Mustafa Kemal’in bir “Millet Meclisi” ordusuyla zafer kazandığını, Lozan’ın temelinde insanlık âlemine eşit haklara sahip bir üye olarak girme iddiasının yattığını, çağdaş bir “ulus” yaratmaya yönelik Kemalist devrimciliğin Fransız Jakobenliğinden kaynaklandığını düşünmeden Türk modelinden söz edilebilir mi? Bu cumhuriyetin tarihine içten bakanlar gibi dıştan bakanlar da Kemalizmi sıradan bir diktatörlük sayıp eleştirme kolaylığına kaçtıktan sonra Türk modelini tavsiye ederken bundaki bedellerin de ne olduğunu bilmelidirler. Ankara Hükümeti’yle ilk barış antlaşmasını imzalayan Fransa, Kemalist laikliğin devrimleri kolaylaştırıcı yanını göz önünde tutmadan Türk modelinden söz D edilemeyeceğini en iyi bilmesi gereken bir ülkedir. Bu modellikten en çok orada söz ediliyor olmasının gerisinde böyle bir bilinç yatıyor olabilir belki de. eki, kendilerine böyle bir model tavsiye eden ülkelerde aynı bilinç var mı? Görünürde yok. Zaten, dikkat ederseniz, Tunus ve Kahire olaylarından telaşa kapılan ABD ve AB yönetimleri de bir “Atatürk modeli”nden asla söz etmiyorlar. Kendi açılarından, kendi hesapları ve çıkarları için haklı da olabilirler. Şaşırtıcı olan, Türkiye’deki “liberal aydın” takımının her zamanki huylarını sürdürmesidir. Arap dünyasında olanların ya da olamayanların özde doğru dürüst bir “ulus” kavramı oluşturamayıştan ileri geldiğini göremiyor ve Burgiba, Nâsır, hatta Saddam girişimlerindeki yanlışların da en çok bu açıdan kurcalanması gerektiğini düşünemiyorlar. Cumhuriyete ters düşüşleri de bundan galiba. Sanata ve ‘Ucube’ye Dair Prof. Okay Tekin KIRIŞOĞLU Emekli Öğr.Üy. ir sanat yapıtına yalnızca bakmak, o yapıttaki değerleri görmek, anlam vermek ve giderek yapıttan tat almak için yeterli değildir. Yapıtı sıradan nesnelerden ayırarak farklılığını keşfetmek, yapıtın içerdiği anlamları çözümlemek ve giderek o sanat yapıtına bilgiyle yaklaşarak estetik bir yargıya varmak gerekir. Bu bilgi ve deneyim birikimi kendiliğinden elde edilemez. Belirli bir istek, çaba ve eğitim gerektirir. Sanat müzelerine, galerilere gitmek, çok sanat yapıtı görmek elbette kişide adına dolaylı kültürlenme dediğimiz bir birikim yaratır, ancak, bu ONUNCU KÖY BEKİR COŞKUN P B yeterli değildir. Daha da önemlisi birikim eğitimle, öğretimle sağlanır. Genelde bir sanat yapıtı karşısında duyulan ilk tepki “hoşlandım/hoşlanmadım” ya da “beğendim/beğenmedim” sözcükleriyle dile getirilir, Bu tepkilerde kesin yargı ifade eden “çirkin” ya da “güzel” sözcükleri kullanılmaz, kullanılmamalıdır. Çünkü kesin yargının artık bir açıklaması yoktur. Hoşlanma / hoşlanmama gibi duygu belirten sözcükler de bir sanat yapıtını değerlendirmek için yeterli değildir. Arkası 8. Sayfada Herkes Uyurken... Dün gece herkes uyurken eller kalktı ve indi, Danıştay ile Yargıtay’ın yapısını değiştiren yasa Meclis’te kabul edildi… Böylece iki önemli yüksek yargı, Danıştay ile Yargıtay da artık iktidarın elinin altında… Herkes uyurken… Herkes uyurken çok şey oluyor bu memlekette… Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yasaları da yine herkesin uyuduğu bir saatte, bir gece vakti TBMM’den geçmiş, Adalet Bakanlığı’ndaki iktidarın bürokratları geçip oralara oturmuşlardı… Ortalık karanlıktı… Dün gece, yine herkes uyurken kabul edilen yasaya göre; diyelim ki haksız yere hapse atılanlar ya da orada haksız yere yatanlar, hâkim ve savcılara tazminat davası da açamayacaklar… Herhalde nedenini anlamışsınızdır… Daha da açıkçası hukuksuzluk kolaylaştırıldı… Gece saat 01.00 gibi… Herkes uyurken… Herkes uyurken ne çok şey oluyor… Böyle karanlık gecelerde yapılıyor sinsi planlar… Pusular karanlıkta kuruluyor… Tuzakları geceleri döşerler… Böyle bir gecede; tarikata kapıları açıldı devletin… Ama devrimlerimize sahip çıkmak suç sayıldı… Ve cumhuriyet derdi olan Atatürkçüleri böyle gecelerin sabahında alıp götürdüler… Karanlıktı… Sendikalar, üniversiteler… Medya… Sivil inisiyatif… Demokrasi… Hukuk… Çağdaşlık rüyaları… Bir ulusun umutları… Böyle gecelerde halledildi… Bir koca cumhuriyet el değiştirdi, daha ne olsun usta… Şarkıların, marşların sustuğu… Elin ayağın çekildiği… Perdelerin indiği… Sokakların ıssızlaştığı… Meydanın boş olduğu saatlerde… Herkes uyurken… [email protected] [email protected] C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle