28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 ARALIK 2011 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Özerklik Filan Derken Zam Milletvekillerinin “zam” sızısı hiç dinmemiş. Yokluk içinde Kurtuluş Savaşı bile verirken “zam” istemişler. TBMM gizli celse tutanaklarına göre, 8 Ocak 1921’de yapılan Büyük Millet Meclisi bütçesi üzerine görüşmelerde konu dönmüş dolaşmış yine Meclis üyelerine zamma gelmiş. Bunun üzerine Hakkâri üyesi Mazhar Müfit Bey söz almış: “Bilmem mebus olan doktor arkadaşlarımız bunun mikrobunu keşfedecekler mi? Yeni bir hastalık görüyorum: Zam hastalığı. Kendimizden başladık, en ufak memura kadar zam yapalım diyoruz.” Milletvekillerinde o zaman hiç olmazsa utanma varmış. Kendilerinin yanı sıra en ufak memura bile zam istiyorlarmış... İpin ucu kaçtı mı, sonu gelmez isteklerin. BDP Diyarbakır Milletvekili Leyla Zana da onu yapıyor: “Doğru, ilk başta özerklik istedik, ama bugün Türkiye’de yaşayan Kürtler özerkliğin artık yeterli olmadığını düşünüyor. Özgürlük, özerklik, federalizm ve bağımsızlık da Kürtlerin hakkı. Mesela Türkiye, Almanya’daki gibi bir federal sistem yaratabilir. Ankara federal konularla ilgilenir, Kürtler de bölgesel konularla. Kürtler kendi geleceklerini referandumla tayin edebilirler. Referandumun sonuçlarını kabul ederiz, bu özerklik, federalizm ya da bağımsızlık olabilir.” Kamu yönetimi reformu, bölge kalkınma ajansları, açılım, Avrupa Özerklik Şartı’nın uygulanması filan derken... Ayrı devlet kurmaya kadar geldiler. İktidar hazır, muhalefet dünden hazır, BDP niye hazır olmasın ki... Yeni yıl Anlamlar yükleyebilirdiniz, içinizde bir kıpırdama yaratırdı, ne bileyim ben, çiçekçilerdeki yılbaşı çiçeği örneğin. Dikenine aldırmazdınız, üstündeki kırmızı top top çiçeksi tohumlardı çeken sizi. Mandalinanın kokusu bir başkaydı. Rakıdan yükselen anason bile yeterdi esrik geceye. İçli pilav eşliğinde tombala. Ardından kestane... Tango kıvrak belliydi ve Doris Day’in sesi her derde devaydı. Bir türlü ödeşemedik gitti. Böğüre böğüre kavga dövüş, itiş kakış. İnsan, kendi içinde bile ıssız kalamaz oldu. Mahzenlerde yıllanmıyor ömürler; küfleniyor, sisleniyor, acılaşıyor, zindanlaşıyor. 2012’de Belkemiğine Dikkat! Her insanda beden hareketlerinin eksenini omurga oluşturur. Omurga ya da belkemiği gövdeyi taşır. Omurga zedelendiğinde insan dik duramaz. Toplumların da bir belkemiği var. Tarihin bazı dönemlerinde o belkemiğine binen yük artar. Duruşlar bozulur. Değerlerine sahip çıkamayan toplum, kötürüm kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. 2012 omurilik testinden geçtiğimiz bir yıl olacak. Dik durmamızı sağlayan omurların amortisör görevi yapan kıkırdakları tehdit altında. İstediğini söylemek, yazmak giderek güçleşiyor. Her an, her hareketiniz aleyhinize kullanılabilir. Okuduğunuz ya da yazdığınız kitap, hatta yazıp da henüz yayımlamadığınız bir kitap... Bilgisayarınızdaki bazen nereden geldiği belirsiz dosyalar, yıllar önce verdiğiniz bir röportaj, özel telefon görüşmeleriniz bahane edilebilir. Olaylar karşısında tepkinizi dile getirmeden önce bir değil, üç değil, on kere düşünmeye başlarsınız... Sonunda ya tepkinizi sınırlarsınız ya da ağzınızı bile açamazsınız... Omurganız üzerine bindirilen yükü hissedersiniz, ama bir bakarsınız aydın dediğiniz en yakın dostlarınız üç kuruşa satılmış. Televizyon ekranlarında duyduklarınıza inanmaz kulaklarınız. “Bu ne cehalet!” demek noktasını da geçmişsinizdir artık... Fikir önderi rolü biçilenlerin çoğu, “müstemleke aydını”na dönüşmüş zavallılardır. Oyundaki rolü kendilerinin kaptığını sanırlar. Oysa bir rol dağıtımından nasiplerini almakta, kullanılmaktadırlar. Bunlar artık türlerin omurgasızlar tarafına geçmişlerdir... Çünkü fikir namuslarını yitirmişlerdir... ??? Namus kavramı çalmak çırpmakla ya da erkekkadın ilişkisinin ötesindedir. Bir de “fikir namusu” denilen bir şey var! Toplumlar baskı altına alındığında omurların bağları gevşemeye başlar, doğal duruşlar bozulur. Her fikrinizi sattığınızda merkezi sinir sisteminiz zedelenir. Omurlar üst üste biner ve gıcırdamaya başlar. Omurlar arasındaki diskler kayar. Bedenin iletişim sistemi bozulmuştur artık... Dik durmanızı sağlayan, omuriliği koruyan kılıfa, belkemiğinize veda etmeye başlamışsınızdır... ??? Önce toplumun fikir önderleri belkemiğini yitirir. “Özdenetim” denilen mekanizma her yerde işler. Gazetecilik, nalbantlık gibi yok olmaya yüz tutmuş meslekler arasındadır. Yalakalık revaçtadır. İş dünyasının fikir namusuna sahip tek tük temsilcisi birer birer taranır. Fikir namusuna sahip olmak, aptallığın daniskasıdır... Ortada namuslu adam kalmayıncaya kadar... Terminatör işbaşındadır. ??? Fakat bir avuç insan fikir namusuna sahiptir. Ve iş işten geçmemiştir. Onlar direnirler. Toplumu ve iktidarı aklını kullanmaya davet ederler. Düşmanlıkları körüklemezler. Uyarmaktan vazgeçmezler. Dik dururlar. Uzun vadede onlar kazanırlar. Tarih her zaman fikir namusu olanları hatırlar. 2012’de hatırlanacaklar arasında yer almanız dileğimle... Üf de, geçsin! TRT’yi AKRT’ye çevirmiş olan İbrahim Şahin, şarkıcı Rojin’e “Aşüfte” dediği için ortalık ayağa kalktı. Başbakan, Kültür Bakanı, TRT Genel Müdürü özür diledi. İbrahim Şahin’in görevine son verdiği, maaşını düşürdüğü, sürdüğü, emekliliğe zorladığı, dolayısıyla onurlarını kırdığı yüzlerce emektar TRT çalışanı, bir Rojin bile etmiyor! Başkanlığı’nın tesis etmiş olduğu işlem, öncelikle hukuki ciddiyet ve sorumluluktan uzaktır. Keyfi unsurlar içermektedir. Kendi mahkemesinin, kuruluş ve yargılama usulleri hakkındaki kanun hükümlerini kale almayan bir hal ile karşı karşıyayız. Yasal dayanaktan yoksun olan, gerekçe unsurunu içermeyen, kuruluş yasasının usuli hükümlerini göz ardı eden, yasal sorumluluk ve tutarlılıktan uzak olan, keyfi yaklaşımlarla tesis edildiği anlaşılan mezkur işlemin iptaline karar verilmesini saygıyla talep ederim.” Kart’ın davasının sonucu, kendisini tek başına mahkeme yerine koyanlar açısından örnek oluşturacak. Açmakapama Prof. Dr. Emrullah Güney, gönderdiği bir ileti ile “Bir kütüphane açmak, bir mahpushane kapatmaktır” sözünü anımsatmış. Şimdilerde mahpushaneleri yetiştiremediğimizden, kütüphane açmaya zaman kalmıyor. WikiLeaks belgelerine göre, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 29 Ocak 2010’da, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’yi ikametgâhında ziyaret etmiş, DTP’nin kapatılması, askerlerin sivil yargıda yargılanması, anayasa değişiklikleri gibi konularda ayrıntılı bilgi vermişti. CHP’li Atilla Kart, Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak, Haşim Kılıç’ın, başta ABD Büyükelçiliği olmak üzere, yabancılara istihbari bilgiler aktararak yargıçlık mesleğinin şerefiyle bağdaşmayan ilişkiler içinde bulunduğu gerekçesiyle hakkında yasal inceleme başlatılmasını istemişti. Anayasa Mahkemesi Baş Başkan mahkemesi kanlığı, bu başvuruyu işleme koymadı. Bunun üzerine Kart, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’nın “işleme koymama” uygulamasına karşı, idare mahkemesinde dava açtı: “Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, yargıçlık görevinin vakar ve şerefiyle bağdaşmayan ilişkileri maalesef ‘tefrika’ boyutlarına ulaşmıştır. Bulgu ve iddialara göre; Mahkeme Başkanı, görüşülmekte olan konular hakkında istihbari nitelikte aktarımlar yapmıştır. Oturum ve oylamaların içeriğini aktarmak suretiyle gizliliği ihlal etmiştir. Görev ve sorumluluğuyla bağdaşmayan girişimlerde bulunmuştur. Bu gibi hallerde, konu hakkında gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması zorunludur ya da bu konularda ‘ön inceleme’ yaptırılmalıdır. Ön incelemeyi yapmakla görevlendirilen üye, durumu bir raporla başkanlık makamına bildirmek durumundadır. Bu aşamadan sonra genel kurulda görüşme süreci başlayacaktır. Tüm bu inceleme ve aşamaların yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesi Bakarken Utandığımız Maraş Resmi SADIK ÇELİK 2011’in son günlerinde geride bıraktığımız bir başka olay da Maraş katliamının 33. yıldönümü oldu. 1978’in 1926 Aralık tarihleri arasında yaşanan olaylarda resmi kayıtlara göre 113 kişi öldürüldü, 200’ün üzerinde ev, 100’e yakın işyeri yıkılıp tahrip edildi. Ne asker ne de polis olaylara müdahale edemedi. 800’ün üzerinde kişi tutuklandı, davalar 23 sene sürdü. Katliamda birinci dereceden rol aldığı bilinen onlarca kişiye ise hiçbir zaman ulaşılamadı… Aslında olayların öncesinde, özellikle 1978’in ikinci yarısında Malatya, Sivas, Erzincan gibi birçok farklı kentte ateşlenen fitillerin yangını, atılan husumet tohumlarının meyvesiydi Maraş’ta yaşananlar. Alevi inancına sahip insanlara ait işaretlenen ve arkasından yıkılan evler, kurşuna dizilen insanlar, çocukları tarafından yalnız bırakıldıktan sonra öldürülen 90 yaşındaki kadınlar, çocuklar, hamile kadınlar, bin türlü, fakat aslında hepsi birbirinin aynı olan acı dolu hikâyeler… Maraş katliamı hâkimi Kerim Günay anlattı 33 yıl sonra, o günlerde yaşananları, 90 yaşındaki kadını ve 10 yaşındaki çocuğu; onu dinlerken söyleyecek söz bulamadık, sustuk yalnızca… Ve olaylardan sorumlu olmasına rağmen delil yetersizliğinden özgür bırakılan; ufak isim değişikliği operasyonları ve yaşadıklarımızın, yaptıklarımızın hesabının doğru bir biçimde verilmemesi sayesinde bugün siyaset dünyasında kendine yer edinebilen insanlar… Çok kolay galeyana gelen bir toplumun bireylerinin, daha büyük güçler tarafından kullanılması sonucunda arkamızda bıraktığımız acı ve utanç dolu ve hep yüzleşmekten korktuğumuz tablolarından biriydi Maraş. letvekili maaş zammıyla ilgili yeni bir tartışma ortamındaydık. Zam yasasına gelen tepkilerin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “zammın gerekçesinin anlaşılamadığını” belirterek yasayı kısmen veto etti. Yasanın ne anlama geldiğini şöyle özetleyebiliriz: İlkokul mezunu, 25 yaşını doldurmuş, askerliğini yapmış ve sicili temiz olan herkesin milletvekili olma hakkı var; yani en düşük kamu görevine talip olmak için gereken kriterlerin aynıları. Ancak bugün devlet memuru kadınlar 58, erkekler 60 yaşından önce emeklilik hakkı kazanamazken milletvekilleri 2 yıl içinde emekli olabiliyorlar ve hiçbir devlet memurunun alamadığı bir maaşa 2 yıllık emeklerine karşılık, ömür boyu sahip oluyorlar. Kişi başı milli gelirin 65.000 dolar olduğu İsveç’te milletvekili maaşı 4.200 dolar, emeklilik yok; kişi başı milli gelirin 98.000 dolar olduğu Norveç’te milletvekili maaşı 7.500 dolar, emeklilik yaşı 65; kişi başı milli gelirin 47.000 dolar olduğu Belçika’da milletvekili maaşı 5.064 dolar, emeklilik yok; kişi başı milli gelirin 10.000 dolarlarda olduğu Türkiye’de milletvekili maaşı 5.600 dolar, emeklilikte yaş sınırı yok, 2 yılda emeklilik hakkı var. Acı Haber Şırnak Uludere’de 35 kaçakçının, sınırdan geçiş yaptıkları sırada öldürülmesi 2011’in “33 kara kurşun”u oldu Ahmed Arif’in dizelerinden doğru gelen. En küçüğü 12 en büyüğü 37 yaşındaki bu 35 insanımızın yasını hep birlikte tutmalıyız. Bu vahim olaydaki kusurlar, olaylar daha da kontrol edilemeyen bir boyuta taşınmadan, Atlantik ötesi emperyal oyunun, Arap Baharı’ndaki tasarımın benzerinin uygulanmasına fırsat verilmeden, yaşananların perde gerisi, gerçekler, hükümet tarafından her yönüyle bir an evvel aydınlatılmaya muhtaçtır. Başka bir seçenek söz konusu değildir. zülme Noel Baba Keşan müftüsünün “Doğru dürüst biri olsa bacadan değil kapıdan girerdi” şeklindeki sözlerine alınmamıştır umarız Antalyalı Noel Baba. Zira aslında elle tutulur bir sebebi var onun evlere bacadan girmesinin. Mitolojiye göre, yardım ettiği insanları rencide etmemek, gururlarını kırmamak için bacadan hediyelerini bırakır; sonra da kimseyi rahatsız etmeden, hırsızın, arsızın yaptığı gibi çalıp çırpmadan, geldiği yerden, kimseye görünmeden, sessizce çıkıp gidermiş. Keyifli, mutlu, gülümseyerek geçireceğiniz bir yeni yıl akşamı ve huzurlu bir 2012 dileğiyle… Yeni yılımız kutlu olsun. [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Uludere’den Gelen BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY GDO’lu Yem GDO’lu mısır türlerinin hayvan yemi olarak yurtdışından ithal edilmesine izin verildi. Tarım Bakanlığı’nın “GDO’nun gıdaya geçtiğini kanıtlayan bir tane bile bilimsel veri yok” şeklindeki iddiasını, yurtdışında yapılan üniversite araştırmalarının GDO’lu yemlerle beslenen hayvanlardan elde edilen gıdalarda GDO’lu DNA’ya rastlandığı yönündeki sonuçları çürüttü. Peki, markete gidip bu gıdalardan satın alan insanlar aldıkları etin, sütün, yumurtanın GDO DNA’sına sahip olduğunu bilecekler mi? Hayır, çünkü bu ürünlerin üzerine “GDO’lu” ibaresi konma konusunda herhangi bir mevzuat, yasal düzenleme yok. Neticede bir kez daha “ne yediğimizi bilmeyen”, tesadüfi, hasbelkader yaşamlar süren insanlar olma vasfımızı perçinlemiş oluyoruz. 2011’in son günlerinde Meclis’ten gece yarısı geçirilen mil Ü UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Kıymayla 1 pişirilmiş sebze yemeği... 2 Eski Türk gü 3 reşlerinden bi 4 ri. 2/ Hıristi5 yan ermişlerine verilen 6 san... Topkapı 7 Sarayı’ndaki 8 bir köşkün adı. 3/ Kerestesi 9 sert ve kokulu bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ağaç... Baryum ele 1 İ S T İ MN A G mentinin simgesi. 4/ 2 Ş U A R A B O R Fide dikiminde çu 3 T K O L İ B R İ kur açmaya yarayan 4 İ K ON P A T sivri uçlu ve tuta5K E F İ Y E A F maklı ağaç aygıt. 5/ 6 A L O A R A K A Asya’da bir ülke... Çelikçomak oyunu 7 K E B A B İ Y E N L na ve bu oyunda kul 8 T İ R A T 9 S E A N İ T İ lanılan değneğe verilen ad. 6/ Bir toplulukta çalışan insanların her biri. 7/ Tuzağa düşürülen şey... Gemi demiri. 8/ Düşük ökçeli ve dekolte tip hafif kadın ayakkabısı... Güzel kadın. 9/ İri, kart... Muğla’nın Milas ilçesine bağlı turistik bir belde. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İskambillerle oynanan bir oyun... Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba bir kumaş. 2/ Avuç içi... Giden, yürüyen. 3/ Kürekle yürütülen deniz teknesi... Arap abecesinin ikinci harfi. 4/ Fide ya da fidan yetiştirilen yer. 5/ Uzak... Eskişehir’e özgü, çubuk biçiminde bir tür helva. 6/ Öğe, unsur. 7/ Ferit Edgü’nün bir öykü kitabı... Geniş kenarlı ve yayvan bakır sahan. 8/ “Uygunluk” anlamında eski sözcük... Kraliçe. 9/ Yavru yapmaya alışkın kümes hayvanları için kullanılan sözcük... Eski yapı ya da kent kalıntısı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle