19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y Y Y Y Y Y Y Y B B B B K 10 4 12 10 12 10 10 12 13 15 15 11 5 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars K K PB Y B B PB PB PB PB K K B 4 4 0 13 15 14 8 10 6 6 4 1 8 HABERLERİN DEVAMI Oslo K Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B Madrid B Viyana Y 2 0 0 12 10 9 11 7 6 4 4 12 4 Belgrad B 5 Sofya Y 2 Roma B 12 Atina Y 13 Zürih K 7 Moskova K 1 Aşkabat B 11 Taşkent B 4 Baku PB 8 Bişkek B 3 Tiflis PB 11 Kahire PB 17 Şam Y 13 Ülke geneli parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı Akdeniz, Doğu Anadolu’nun güneydoğusu, Konya, Eskişehir, Siirt ve Batman çevreleri ile akşam saatlerinde Doğu Akdeniz ile Ankara, Çankırı, Kırıkkale, Niğde, Bolu, Zonguldak ve Karabük çevrelerinin aralıklı yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Ülkenin iç ve doğu kesimleri ile Trakya’da gece ve sabah saatlerinde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer sis görüleceği tahmin ediliyor. 31 ARALIK 2011 CUMARTESİ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Aralık GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Odatv davasında Soner Yalçın iddianameyi hazırlayan savcılara yüklendi: ? Baştarafı 1. Sayfada 16’lar bomba yağdırdı: 28’i aynı aileden olmak üzere 35 kişinin ölümüne neden oldu. Kuşku yok, yıllardır süregelen terörle savaşta insan ve insanlık açısından en büyük trajediyi yaşadık. Nasıl telafi edileceği bilinmeyen bir şok yaşanıyor. Son zamanlarda PKK’nin Irak’tan Türkiye’ye silah ve cephane sokma çabalarının artacağını gösteren istihbarat raporları üzerine özellikle o bölgedeki karakollara, gözetleme çabalarında daha yoğun ve dikkatli olmaları bildiriliyor. Karakoldan alınan ilk bilgiler insansız uçaklarla doğrulanınca, PKK’nin katırlarla silah ve malzemeyi yurda getirdiği bilindiğinden, kaçakçı kalabalığın da PKK grubu olduğu kararına varılıyor ve F16’lara imhaları emri veriliyor. Öncelikle şu soru akla geliyor: İstihbarat kaynakları o bölgede PKK’nin yanı sıra, öteden beri Irak’tan Türkiye’ye aşırı fiyat farkı nedeniyle ticari amaçla mazottan sigaraya kaçak mal getiren gruplar, aileler, insanlar olduğunu bilmiyor muydu? O bölgenin kaçakçıların da kullandığı bir bölge olduğu hesaba katılması gerekmiyor muydu? ??? Facia, “istihbaratı değerlendirme hatası” diye örtbas edilemez. İstihbarat değerlendirmeleri yeniden gözden geçirilmeli ve son olayın sorumluları mutlaka saptanmalı ve... ...Hata ise olay; hatayı yapanları saptamak askeri ve sivil yetkililerin öncelikli görevi olmalı! Bombalama kararı verenlerin insanlığa aykırı bir amaca hizmet ettiği de elbette insafa sığmaz, öne sürülemez. Ama ne çare, olay duyulur duyulmaz kimi çevrelerden faciayı devletin 35 insanı “katletmek amacıyla” düzenlediğine, asıl amacın Kürt katliamı olduğuna varan açıklamalar yansıdı. TV’lerde canlı yayını izliyoruz; olayın nasıl gerçekleştiği, nedeni nasılı hakkında henüz resmi makamlardan bir açıklama yapılmamışken Barış ve Demokrasi Partisi Milletvekili Ayla Akat, binlerce kişinin toplandığı meydanda avazı çıktığı kadar Kürt’ü Türk’e, Türk’ü Kürt’e düşman edecek, birbiriyle vuruşup kırdıracak bir konuşma yapıyor. Bu kadın milletvekili suçluyu keşfetmiş. Devlet! Suçun asıl amacı: Planlı Kürt katliamı! Darağaçlarını kuruyor konuşmasında. Devletin bütün kademelerinden, Başbakan’dan Genelkurmay Başkanı’na kadar kim varsa aklına gelen herkesten, hepsinden hesap soracaklarını söylüyor. Bu akılla, bu akılla bir araya gelenlerle, BDP ile insan haklarına, kökenlerine bakılmaksızın toplumda eşitliğe, barışa hizmet edecek, barışçıl yollardan bir anayasa nasıl yapılabilir? Leyla Zana, baklayı ağzından çıkardı. Bize özerklik, otonomi de yetmez, dedi. İlla ki bağımsız devlet diye yaptığı açıklamaya BDP’nin “gündemimizde yok” demesine bakmayın. Bugün koşullar olgunlaşmadığı, bağımsızlık ilanına elverişli olmadığı için Leyla’nın açıkladığı asıl amaçlarını gizliyorlar. ??? 35 ölüm olayını nasıl istismar edeceklerini de yakında izleyeceğiz. Bir yere getirecekler, ha Dersim, ha 35 kişinin “katliamı”, fark yok diyecekler. Nitekim bu olasılığın ilk kıpırdanmalarına tanık olduk. Bu bakışa arka çıkacaklar olacağı, perşembenin çarşambadan gelişi gibi bilinen bir gerçekti... Genel başkanının, Dersim olaylarını TBMM’ye taşıması için ısrarla milletvekili olarak parlamentoya taşıdığı Hüseyin Aygün de hemen sahnede göründü. “33 Kürt’ün bir mağarada öldürülmesi emrini veren Orgeneral Mustafa Muğlalı’nın olayı ile 35 Kürt’ün bombalanarak öldürülmesini” aynı kefeye koydu... Kılıçdaroğlu olayın sorumlusunun hükümet olduğunu söyledi ve ardından Hüseyin Aygün’e; “33 Kurşun’un 2011 AKP versiyonudur bu” diyerek arka çıktı. Ama 35 kişinin ölümünü Muğlalı olayıyla aynı kefeye koymak… …abesle iştigalin ötesinde başka, bambaşka ufuklara yelken açmanın kanıtı değil mi? Birikimleri yetersiz HÜLYA KESKİN GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Odatv davasının 5’inci duruşmasında sanıklardan Soner Yalçın 91 sayfalık savunma yaptı. “Sanık sandalyesinde oturan düşüncedir” ifadelerini kullanan Yalçın, “Soner Yalçın’ın yazdıklarından birileri rahatsız oldu. Hepsi bu. Kim kimi kandırıyor?.. Oyun belli. Hedefteki gazeteciler belli” dedi. Yalçın, Adalet Bakanlığı’nın “cezalandırma bakanlığı”na dönüştüğünü söyledi. Duruşmada yemek krizi yaşandı, ailelerin getirdiği yemekler güvenlik nedeniyle öğle arasında sanıklara verilmedi ve sanıklar aç kaldı. Nedim Şener de cezaevi kumanyasında “sadece kuru ekmek” olduğunu söyledi. Yalçın savunmasında “Gazeteci ve yazarları cezaevine atmak kimseye onur vermez. Düşünce ateşe atmakla yok ‘Cemaate dokunan yanıyor’ Yalçın, Odatv iddianamesinde, Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili haber veya kitap yazanların “sanık” olarak yer aldığını belirtti. Yalçın, cemaatin “Bizden olmayan bize karşıdır” kışkırtmasının merkez üssü haline geldiğini savundu. Yalçın, “Zehirli bir örümcek ağı gibi devlet içindeler, medya içindeler, karşı gördükleri her kuruma, her insana saldırıyorlar. Evet dokunan yanıyor” diye konuştu. ‘Tarih affetmez’ edilemez. Düşünce ve kitapları yargılayanları tarih affetmez” diye konuştu. “Türkiye’de gazetecileri bekleyen sadece acıdır” cümlesini kullanan Yalçın, “Dürüst, taviz vermeyen gerçek gazeteciler ya hapse atılır ya da işten atılır. Taviz vermeyen cesur gazeteciler hep olmuştur ve olacaktır. Uğur Mumcu, Musa Anter, Hrant Dink gibi... Bunlar ölümü bile göze almıştır. Onurumla girdiğim cezaevinden, utançla çıkmaya hiç niyetim yok. Mesleğime hiç ihanet etmedim” dedi. Yalçın, “JİTEM”, “Susurluk Çetesi”, “Yeşil”, “Musa Anter” gibi olayları 18 yıl önce kendisinin yazdığını anlatarak “Faili meçhul cinayetler soruşturması yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bu konuda tanıklığıma başvurdu. Ne gariptir ki bir savcı ‘sanık’ yapıyor başka bir savcı da ‘tanık’ yapıyor. Türkiye’de hangi hukuk uygulanıyor? Böyle terörist olur mu?” diye konuştu. Yalçın, kendisi ile ilgili İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün 2009’da bir rapor hazırladığını ve bu raporda Tuncay Güney’in 2001 yılındaki açıklamalarının olduğunu ifade etti. Güney’in, kendisi hakkında “Veli Küçük’ün talimatı ile hareket ederek Aydınlık dergisine gitti” yönündeki ifadelerin doğru olmadığını vurgulayan Yalçın, Güney ve Küçük ile hiç tanışmadığını söyledi. “Küçük’ün kendisini yayın konusunda yönlendirdiği” yönündeki iddialara da değinen Yalçın, “İddianame gösterdi ki, savcıların bilgi birikimleri, tecrübeleri; bu davanın çok altında kalmış olarak görülmektedir. Gazeteciliğin emirkomutayla yapıldığını sanıyorlar. Bizi, her türlü etik ilkeden yoksun, cemaat müridi yandaş gazetecilerle karıştırıyorlar. Kimse bize emir, buyruk veremez. Bu kimsenin haddine değildir” diye konuştu. Duruşmaya verilen öğle yemeği arasında avukat Celal Ülgen ve CHP Milletvekili Mahmut Tanal sanıkların aç bırakıldığını belirterek suç duyurusunda bulundu. Başbuğ’a suç duyurusu İnternet Andıcı davasından çarpıcı kararlar: Bakıcı hakkında kırmızı bülten çıkarılacak, Dalan’ın Türkiye’deki tüm mal varlıklarına el konulacak HATİCE TUNCER İnternet Andıcı davasında mahkeme, sanık beyanlarında ve belgelerde adı geçen eski Genelkurmay başkanlarından emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmaya karar verdi. Bazı sanıklar, askeri müdahaleye zemin hazırlamak için kara propaganda için Genelkurmay karargâhında internet siteleri işletildiği ve hukuki zemin hazırlamak için hazırlandığı savunulan Nisan 2009 tarihli andıcın Başbuğ tarafından imzaladığını iddia etmişti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen İnternet Andıcı davasının dünkü 50. duruşmasında sanık ve avukatların talepleri alındı. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in talebini kabul eden mahkeme heyeti, emekli Tümgenerel Mustafa Bakıcı hakkında kırmızı bültenle arama kararı çıkarılmasına karar verdi. Mahkeme firari sanık eski Bilgi Destek Daire Başkanvekili emekli Tümgeneral Bakıcı’nın “Atılı suçun mahiyetine ve yurtdışında kaçak durumunda olması göz önüne alınarak” yokluğunda tutuklanmasına hükmetti. Bakıcı’nın, dava konusu belgelere ilişkin bilgisayarlarda silme ve evrak kırpma emri verdiği iddia ediliyor. Mahkeme kaçak sanık Bedrettin Dalan’ın duruşmaya gelmesinin sağlanması amacıyla vakıf malları hariç kalmak üzere Türkiye’de bulunan tüm mallarına, amaçla orantılı olmak kaydıyla hak ve alacaklarına el konulmasına hükmetti. Emekli Albay Dursun Çiçek, altında ıslak imzası olduğu iddia edilen “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nın yayımlandığı 12 Haziran 2009’da ilk karşılaştığı komutanının o dönem Harekât Başkanlığı’na vekâlet eden Tümg. Şirin Ünal olduğunu söyledi. Çiçek, AKP Milletvekili Ünal’ın tanık olarak dinlenmesini talep etti. Çiçek, 20 ayda hakkında 54 kez tutukluluğun devamı kararı verildiğini ifade ederek gerekçelerin detaylı açıklanmasını istedi. Davada Başbuğ, Yaşar Büyükanıt ile Yener Karahanoğlu ve Metin Ataç’ın tanık olarak dinlenmesi talep edildi. Savcının talebine kabul DİSK’ten cezaevlerine yeni yıl kartı DİSK, cezaevlerindeki sendikacı, gazeteci, akademisyen, siyasi ve çeşitli mesleklerden çalışanlarla dayanışma için yeni yıl kartı gönderdi. “Özgür basın susturulamaz”, “AKP elini sendikamızdan çek”, “İnadına sendika, inadına DİSK”, sloganları eşliğinde dün DİSK Genel Merkezi önünde toplanan, CHP İstanbul Milletvekili, eski DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün ile çok sayıda sendika üyesi Şişli PTT binasına yürüdü. 2011’in baskı ve tutuklamalar yılı olduğunu belirten sendikacılar, 2012’nin iyi geçmesini, tutukluların serbest bırakılmasını istedi. Tayfun Görgün, hukuk sisteminin ayaklar altına alındığını, iftira atılarak başta DİSK/Genelİş Sendikası yönetici ve üyeleri olmak üzere haksız yere cezaevlerinde tutulan arkadaşlarının yalnız olmadıklarını ve unutulmadıklarını belirterek “Bir yandan İçişleri Bakanı sanatçıları, edebiyatçıları, aydınları ‘terörist listesi’ne alırken diğer taraftan da 35 köylü bombalarla katlediliyor. Gerçekleri yazanlar, demokratik muhalefet haklarını kullananlar dayaktan geçirilip, vuruluyor ya da cezaevlerine atılıyor. Artık AKP’ye muhalefet etmek bile ‘suç’ sayılıyor. Gazeteciler, akademisyenler, siyasiler ve çeşitli mesleklerden muhaliflere yönelik operasyonlarda tutuklanan arkadaşlarımız yeni yıla cezaevlerinde girecekler. Bizler her zaman ve sonuna kadar yanlarındayız ve unutmayacağız” dedi. dışındaki hemen tüm kesimlerin paylaştığı bir kaygı. Son sözümüzü başta söyleyelim: 2012’de bu kaygının bir sorumluluğa dönüşmesini dileyelim. Türkiye’de olaylar çok yoğun ve karmaşık gibi görünse de, çoğu birbirinin tekrarı olduğu için, örneğin bir haftayı özetlemek, bir yılın fotoğrafını verebilir. Çok uzağa gitmeden, sadece yılın son haftası bile, içinde bulunduğumuz durumu anlatmaya yetiyor. ??? Yıl boyu devam eden operasyon, iddianame, yargılama dalgaları son hafta adeta “yılın finalini” yapar gibiydi. Artık tutuklamalar paketler halinde; 20’şer 20’şer, 50’şer 50’şer gidiyor. Aynı zamanda meslekler halinde; bir parti avukatlar, bir parti gazeteciler, her partinin arasına üniversite öğrencileri... Göreve geldiği günden bu yana yaptığı her açıklamanın haber olmasını başaran İçişleri Bakanı terörün tarifini “şiir gibi” yaptı: “...Bir kişi şiir yazar faaliyetini öyle sürdürür, öteki tuvale döker... Teröre destek verenler neyiyle veriyor; belki resim yaparak tuvale yanısıtıyor, şiir yazarak şiirine yansıtıyor...” Hükümetin terör tarifi, bundan daha iyi yapılamazdı. “Şiir okuduğu için hapse giren adam” dönemi bitti, “şiirle de terör faaliyeti olur” dönemi başladı. İçişleri Bakanı’nın bunu söylediği gün Başbakan Yardımcısı şunu söylüyordu: “Yeni bir demokratikleşme paketi hazırlıyoruz. Şiddet içermeyen faaliyetlerin suç unsuru olarak görülmemesi gerekiyor. Her türlü düşüncenin özgürce tartışılabilmesinin önünü açacağız. Çok şikâyet edilen uzun tutukluluk sürelerini de kapsayacak bir çalışmamız var...” Başbakan Yardımcısı’nın bunu söylediği gün, Adalet Bakanı da şunu söylüyordu: “Türkiye’de tutuklulukla ilgili yanlış bir algı yerleştirilmeye çalışılıyor. Bu doğru değil. Biz Hollanda’dan, Danimarka’dan daha iyiyiz...” Üstelik Bakan bunu dünya başkentlerinde görevli büyükelçilerimize söylüyor. Bir büyükelçi de çıkıp, “Sayın Bakan siz böyle söylüyorsunuz ama, bizim görev yaptığımız ülkelerde Türkiye algısı öyle değil. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde şikâyet şampiyonuyuz” dedi mi, bilmiyoruz! ??? Bir bütün olarak Meclis’in görünümü nasıl? Sosyal devlet kavramının en önemli göstergelerinden biri emekli maaşlarıdır. Bu ilkeyi benimsemiş ülkelerde emekli maaşı makası dört kattır. Yani en düşük maaş 1 ise en yüksek maaş 4’tür. Ben hapse düşmeden önce Türkiye’de bu makasın 7 kat olduğunu araştırmalarda görmüş, eleştiren yazılar yazmıştım. Yüce Meclis bu dengesizliği en azından daraltacağına, tuttu, toplum vicdanını kanatan, salt kendine dönük bir düzenleme yaptı. Keşke 4 partinin uzlaşacağı ilk konu, tüm emeklilerle ilgili bir düzenleme olsaydı. Keşke 4 parti öncelikle özgürlüklerde uzlaşsaydı. Türkiye bugün koca bir hapishaneye dönüşmekte. Türkiye’de bugün en kolay suçlama teröristlik. Öğrenciler, öğretmenler, köylüler, belediye başkanları, gazeteciler, avukatlar, milletvekilleri bir kalemde terörist ilan ediliyor. Şu anda Türkiye’de toplumun her kesimini, her düşünceyi, her meslek grubunu içine alma potansiyeline sahip operasyon dalgaları var. Böylesine talan bir ortamda Meclis Başkanı halkın yeni anayasa çalışmasına katkı vermemesinden yakınıyor. Halkımız, anayasada olmasını istediklerini yazıp, anayasal düzeni bozmaya girişmekten hapse mi girsin? Yeni yıl dileğimizi özetleyelim: 2012’ye böyle girdik, böyle çıkmayalım. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) KCK duruşmasında erteleme istemi reddedildi MAHMUT ORAL Basın Konseyi’nden tutuklu gazetecilere destek İstanbul Haber Servisi Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit, Basın Konseyi Merkezi’nde dün Basın Konseyi Yüksek Kurulu Genel Sekreteri Hasan Sınar ve avukat Turgut Kazan’ın da katıldığı yıl sonu değerlendirme toplantısı yaptı. Cezaevlerindeki gazetecilerin ifade özgürlüklerini kullanarak mesleklerini yaptıkları için tutuklandıklarını ifade eden Birgit, ülkede basının üzerindeki baskılara dikkat çekerek Şırnak Uludere’de öldürülen 35 sivil ile ilgili medyanın halkı geç ve eksik bilgilendirmesini eleştirdi. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması gerektiğini ve tutuklu gazetecilerin sayısının 97 olduğunu vurgulayan Birgit, siyasi iktidarın, beğenmediği gazetecileri susturmak için gözaltına aldırdığı kişilere bazı terör örgütlerine mensup olma suçunu yüklemeyi gelenek haline getirdiğini savundu. ‘AKP’li vekil dinlensin’ ‘Balbay beton ve nem kokuyordu’ Haber Merkezi CHP Aydın Milletvekili Metin Lütfi Baydar, İstabul Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ı ziyaret ettiğini belirterek izlenimlerini anlattı. Baydar, “Mustafa beton ve nem kokuyordu. Bu ziyaret içimi acıttı” dedi. Aydın’ın Söke ilçesi Yenikent Mahallesi’nde bulunan Alevi Kültür Derneği’ni ziyaret eden Baydar, Balbay’ı pek sağlıklı görmediğini söyledi. Baydar, “Mustafa, küçük bir hücrede tutukluluk sürecini yaşıyor. Tutuklu arkadaşları ile beraber spor yapma şansının olmadığını söyledi. Tek başına yaptığı spor saatinde bile güneşe hasret. Mustafa beton ve nem kokuyordu. Bu ziyaret içimi çok acıttı. Bende moral diye bir şey bırakmadı” diye konuştu. Mustafa Balbay ile ilgili davanın siyasi bir dava olduğunu söyleyen Baydar, halkın iradesi ile milletvekili seçilmiş insanların tutuklu olmalarını “sindiremediğini” söyledi. Baydar, “Şu anda tutuklu gazeteci sayısı 70’e ulaştı. Dünyada bunun bir örneği yok. Temennimiz arkadaşlarımızın bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları” dedi. DİYARBAKIR Diyarbakır’da görülen KCK Türkiye Meclisi davasının duruşmasında avukatlar, Uludere’deki bombardımanda 35 köylünün ölümü nedeniyle davanın ertelenmesini istedi ancak mahkeme reddetti. Milletvekilleri, belediye başkanları, gazeteciler, avukatlar ve insan hakları savunucularının da aralarında bulunduğ 152 sanıklı KCK TM davası 32. oturumla devam etti. Duruşmada söz alan avukat Sabahattin Kormaz “Uludere’de 35 soydaşımızın öldürülmesi nedeniyle biz yas ilan ederek duruşmayı ertelemenizi istiyoruz” diye konuştu. Savcı ise Uludere’de olayın sadece Kürtleri değil tüm insanları üzdüğünü ancak avukatların taleplerinin yasal olmadığını savundu. Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz da savcının talebine uyarak duruşmanın ertelenmesi talebini reddetti. Sanıklar, mahkemeyi ayakta alkışlayarak protesto etti. Başkan Yılmaz ise sanıkların mahkeme düzenini bozduklarını belirterek jandarmaya tüm sanıkları dışarı çıkarmaları talimatı vererek salonu boşalttı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle