28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 ARALIK 2011 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 Yurttaşlar üçüncü çeyrekte kazandıkları paranın en büyük bölümünü gıda ve içecek harcamalarına ayırdı Karın tokluğuna çalıştık ? Bu yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine kıyasla gıda, içki ve tütün harcamaları yüzde 12.3, giyim ve ayakkabı harcamaları yüzde 10, konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar için yapılan harcamalar yüzde 5.7 arttı. Ekonomi Servisi Türk halkı bu yılın üçüncü çeyreğinde kazandığı paranın en büyük bölümünü gıda ve içecek harcamalarına ayırdı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2011 üçüncü çeyrekte cari fiyatlarla yerleşik ve yerleşik olmayan hane halklarının yurtiçi tüketimi 251 milyar 17.7 milyon lira oldu. Yerleşik ve yerleşik olmayan hane halklarının yurtiçi tüketiminin dağılımına bakıldığında, ilk sırayı 64.5 milyar lira ile gıda, içki ve tütün harcamaları aldı. Bunu 45.8 milyar lira ile ulaştırma ve haberleşme hizmetlerine yapılan harcamalar, 44.9 milyar lira ile konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlara yapılan harcamalar izledi. Söz konusu dönemde giyim ve ayakkabıya 12.9 milyar lira, mobilya, ev aletleri ve ev bakım hizmetlerine 17.5 milyar lira, sağlığa 7.4 milyar lira, eğlence ve kültüre 9.5 milyar lira, eğitime 2.5 milyar lira, lokanta ve otel hizmetlerine 22.8 milyar lira, çeşitli mal ve hizmetlere ise 23.3 milyar lira harcandı. ıda harcaması yüzde 12 arttı Harcamalardaki oransal artışlara bakıldığında ise geçen yılın üçüncü çeyreğine kıyasla mobilya ve ev bakım hizmetlerine yapılan harcamalarda kaydedilen yüzde 23.2’lik ve ulaştırma ve haberleşme harcamalarında kaydedilen yüzde 18’lik artış dikkati çekti. Bu yılın üçüncü çeyreğinde geçen G yılın aynı dönemine kıyasla gıda, içki ve tütün harcamaları yüzde 12.3, giyim ve ayakkabı harcamaları yüzde 10, konut, su, elektrik, gaz ve diğer yakıtlar için yapılan harcamalar yüzde 5.7, sağlık harcamaları yüzde 3.8, eğlence ve kültür harcamaları yüzde 16.5, eğitim harcamaları yüzde 21.5, lokanta ve otellere yapılan harcamalar yüzde 17.7 ve çeşitli mal ve hizmetler başlığında değerlendirilen harcamalar da yüzde 65 oranında artış gösterdi. Silivri’den Bir Tıp Adamının Feryadı... Yeni yıla giriş yazılarımın hep ışıklı, umutlu olmasına çaba göstermişimdir. Dünün olumlu gibi görünen, ancak gerçekleri tersyüz eden haberine isyanımla, özel yargılamalar eliyle toplumu sindirmeye yönelik özü korku salma, vicdansızlık olan operasyonların, yargısız infaz, işkence, ağır insan hakları ihlalleri, hukuksuzluk boyutlarının ötesinde çok fazla sayıda insanın yaşam hakkının ellerinden alınışının bir belgesiyle yılın son yazısını noktalamak istiyorum... Dün gün boyu televizyon ana haberlerinde yinelenen bir haberle, “Haberal’a özel jest, hasta annesini ziyaret edebilme hakkını tanıyacak yasa...” vurgulamaları yapıldı ya.. Medya çağında gerçeklerin tersyüz edilmesi ile kitlelerin bilinçaltıyla oynanmasına bir gazetecinin isyanı olarak... Dün elektronik postama düşen, Haberal da içinde olmak üzere tutukluların canları ile nasıl oynandığının da belgesi içeriğindeki yazıdan yerim elverdiğince alıntıları sizlerle paylaşmalıyım ki... Biat etmiş, suskun toplum olarak, yeni yılda da sonuçta bizim insan haklarımızı, demokrasimizi ayaklar altına alan gelişmelere, olup bitenlere böylesine duyarsız, Fransız, seyirci kalmayalım... Silivri yargılamaları doğru dürüst izlenip medyada haber konusu yapılmadığından hepimizin atladığı, aslında kendisinin de yaşamsal sağlık sorunları olan, yıllardır çok olumsuz koşullarda tutuklu, tedavisi yapılmayan İnönü Üniversitesi’nin eski rektörü Fatih Hilmioğlu’nun 22 Kasım tarihli savunmasından.. Hilmioğlu mesleğinin gerektirdiği sorumlulukla, cezaevinde yaşanan Kaşif Kozinoğlu’nun ölüm olayına ilişkin mesleğinin gerektirdiği sorumlulukla bazı açıklamalarda bulunuyor.. Daha önce de cezaevinde tutuklu olan hastalar üzerinden yinelenen 20’ye ulaşan tansiyon değerlerinin tıbbi açıdan iki sonucu olacağına ilişkin mahkemeye uyarı yaptığını anımsatıyor. Birinin kalp enfarktüsü, diğerinin ise beyin kanaması olduğunu, her iki durumda ani ölümle sonuçlanabileceğinin altını çiziyor. Bu nedenle bu türden hastaların uzman doktorların olduğu merkezlerde birkaç haftalık tedavi, tansiyon kontrolünden geçirilmelerinin zorunluluğuna işaret ediyor. Bilimsel olarak mahkeme heyetini inandıramadığı bu gerçeğin, adını ilk kez bu dava nedeniyle duyduğu Kaşif Kozinoğlu’nun, 20’ye ulaşan yüksek tansiyon sonucu enfarktüs geçirerek yaşamını kaybetmesiyle kanıtlandığını vurguluyor.. “Benzer şekilde ‘ölümcül kalp ritim bozukluğu’ olmasına rağmen, cezaevinde ağır stres koşullarında olan bir başka hasta, Mehmet Haberal’dır. Mehmet Haberal’ın da bu koşullarda yüksek ölüm riski taşıdığını söylemiştim. Harvard Üniversitesi kardiyoloji bölümünün bu konudaki bilimsel yayınını da göstermiştim. Sayın heyetinizce dikkate alınması için Mehmet Haberal’ın da akıbetinin Kaşif Kozinoğlu gibi olması mı gerekir?” sorusunu yöneltiyor... ??? Sonra ağır sağlık sorunları olup, göz göre göre tedavileri yapılmayan, yaşam hakları ile oynananlardan kimi örnekleri daha ekliyor.. “Yine burada şahit olduğum, ilk kez burada tanıdığım bir başka hasta Yusuf Erikel’dir. Sizlerin meslektaşı olan bu kişi, bir yıl boyunca şikâyetleri nedeniyle gittiği Silivri Devlet Hastanesi’nde grip vs. tanılarıyla geçiştirilmiş, geniz tümörü 67 cm. çapa, yani bir portakal büyüklüğüne eriştikten, sayın mahkemenizde kan kustuktan sonra ancak tahliye olabilmiştir. Kanserde erken teşhisin kurtarıcı olduğunu çocuklar bile bilmektedir. Geniz kanserinde son derece iyi sonuçlar alınabilirken Yusuf Erikel’in hastalığında teşhisin gecikmesi nedeniyle hastalık vücudun diğer kısımlarına ilerlemiş, Erikel bu şansını kaybetmiştir. Artık yaşam günleri sayılıdır. Normal bir hukuk düzeninde bu durumun sorumluları tespit edilir, gereği yapılır. Bugüne kadar bu doğrultuda bir girişim duymadım. Ülkemizde yaşandığı iddia edilen ileri demokrasi bu mudur? Şahit olduğum bir diğer kişi, aynı koğuşu paylaştığım Erol Manisalı’dır. Tutuklanmadan önce 3 kez beyin felci, 3 kez kalp enfarktüsü geçiren hasta, ancak meme kanseri teşhisi konulduktan sonra tahliye olabilmiştir. Yine ismini ilk kez bu dava nedeniyle duyduğum, aynı gün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nden Silivri Devlet Hastanesi’ne sevk edildiğimde gördüğüm Levent Ersöz’dür. Tahliye olsa bile yılın on bir ayını hastanede geçirecek ağırlıkta hastalıklarıyla, bu yargılama sürecinde akıbetinin ne olacağını bilmek için sanırım hekim olmaya gerek yoktur. Bu dava sürecinde yaşanan hastalıklar ve ölümler, sanıklarda aslında bir yargılama sürecinde değil bir Rus ruleti sürecinde bulundukları izlenimi yaratmıştır. Sanıklar kendilerine ve diğer sanıklara sessizce ve derin bir endişe ile, gözleriyle sormaktadır. Şimdi sıra kimdedir? Ölümcül ritim bozukluğu olan Mehmet Haberal’da mı? Artık yatalak hale gelmiş Levent Ersöz’de mi? Kalp damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle Hasan Atilla Uğur’da mı? Her biri bin ton stres yükü altında olan bir başka sanıkta mı? Kim bilir belki de sıra bendedir. Bekleyerek göreceğiz..” Dış açık 100 milyar dolara yaklaştı Ekonomi Servisi 11 aylık dönemde dış ticaret açığı 97 milyar 730 milyon dolara ulaştı. Kasımda 11 milyar 114 milyon dolar olarak gerçekleşen ihracatında AB’nin payı yüzde 44.5’e geriledi. TÜİK ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan kasım ayı geçici dış ticaret verileri lerine göre, Türkiye’de bu yılın kasımında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 18.5 artarak, 11 milyar 114 milyon dolara, ithalat da yüzde 8.8 artarak, 18 milyar 647 milyon dolara ulaştı. Dış ticaret açığı kasımda 7 milyar 533 milyon dolara geriledi. 2010 Kasımında yüzde 54.8 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı da 2011’in aynı ayında yüzde 59.6’ya yükseldi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle